Türk faşistlerine iki çift laf
By Alinti Yazar on Tem 12, 2008 in Basın günlüğü, Ergenekon Nedir?, Politika, Türk faşizmi
Engin Ardıç
O temel hatayı yapmasaydınız, Amerika sizin tasfiye edilmenize bu kadar çabuk göz yumar mıydı?
“Kullanılıp atılmanın” ne kadar kolay olduğunu gördünüz işte…
Ne yani, “NATO‘culara karşı” oynadığınız maçı kazanabileceğinizi sanacak kadar saf mısınız siz yahu? Nereye doğru gittiğinizi göremeyecek kadar kör müsünüz?
Size “komünistlere bulaşın” denilmişti, “kendi kafanıza göre jeostrateji oynayın” diyen oldu mu?
Defalarca yazdık yıllardır: Avrupa’yla köprüleri atacak, Amerikan ittifakından çıkmak isteyecek, Rusya-Çin-Hindistan, hatta utanmadan şeriatçı İran ittifakı arayacaksanız, Amerika bunu size çok pahalı ödetir, diye!..
Ama siz bizi dinlemediniz, gittiniz birtakım “karta kaçmış basın egzantriklerinin” aklına uydunuz (şimdi bunların gençleri de çıktı)…
Basında, kendini solcu sanan birçok ahmak da bilerek ya da bilmeyerek sizi destekledi.
Amerikan teçhizatını çöpe atacaksınız, Rusya size milyarlarca dolarlık silah yağdıracak, sizi kullanıp Körfez’e inecek, Çin sizin üzerinizden petrol bölgesine ortak çıkacak, Amerika da buna göz yumacak ha?
Yoksa siz, Amerika’nın fatura çıkarmasını “Ankara’nın bombalanması falan” mı sandınız, arslanlar gibi çarpışmak üzere?
Çok daha “ince” kalemle yazılıyor o faturalar.
Adnan Menderes’in bir tek cümlesi yetmişti yahu, bir tek “Moskova’ya resmi bir ziyarette bulunacağım” lafı yetmişti, okyanus ötesinde birtakım yeşil ışıkların yanmasına…
Süleyman Demirel’in bir tek “haşhaş ekimini yasaklayamam” lafı yetmişti o ışıkların pır pır etmesine…
Sen “Putin’le ittifak yapacağım” diyeceksin, o ışıkçının eli armut toplayacak!
“Bize Putin gibi eli sopalı bir önder lazım” ha? O sopanın ucunu böyle dokundururlar işte adamın bir tarafına…
Size “çılgın Türk” diye gaz verdiler, gerçekten çılgınlık etmeye kalktınız.
“Akıllı Türk olalım” dedik, aldırmadınız.
Mezar taşlarını koyun mu sandın, de bre Hasan, ittifak değiştirmeyi oyun mu sandın?
Savaş yıllarında da bunu yapmıştın, Sovyet ittifakını bozup Almanya‘ya yanaşmaya çalışmıştın da savaştan sonra Stalin sana ne pislikler yapmıştı, ne çabuk unuttun?
1974 yılında Amerikan ittifakının kurallarını çiğnemiş, dengelerini bozmuştun da başına neler gelmişti, ne çabuk unuttun?
Kendi kafana göre “fütuhat” yapmaya kalktın da ne sıkıntılara girdin, ne çabuk unuttun?
“Kullanılıp atılmanın” en acı örneğini 1980 yılında yaşamıştın, ne çabuk unuttun?
Şimdi sen de at martini de bre Hasan, dağlar inlesin, Silivri mahkemesinde yap savunmayı Hasan, yargıç dinlesin!
Adamların da az satışlı gazetelerin köşelerinde saçmalamayı sürdürsünler.
Söz konusu tasfiye olunca, gerisi teferruattır!
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
8 Yorum
Yazan:ümit harmancı Tarih: Tem 13, 2008 | Reply
Öyleyse bir şey yapmayalım; ‘ batı empeyalizmine’ göbeğimizden bağlı kalmayı kanıksayalım..karşı çıkanları;çılgın,densiz,faşist diye damgalayalım..çok kazanalım,çok tüketelim….
Hatırlarmısınız,çok seneler önce bir adam ‘bağımsızlık benim karakterimdir’ demişti, bize bir şeyler anlatmıştı..O adamada tu kaka diyelim,son tortularını beyinlerden silelim (ki zaten siliyoruz)…Ama daha sonra kimliğinde TC yazan biriside çıkıp ‘başımı rahat örteceksem ingiliz mandasını tercih ederim’ derse şaşırmayalım….suçu kendimizde arayalım..O adam ölünce, Cumhuriyet trenini nasıl bağımsızlık rayından çıkarıp,tekrar emperyalizm katarına taktığımızı hatırlayalım….yenildik doğru,çünkü kalbi ve beyni Ankarada olan,vicdanı ve fikri hür yuttaşlar yetiştiremedik..bedeni bu topraklarda ,ama beyni kalbi Brükselde,Washingtonda,Riyadda.Tahranda olan kuklalar yetiştirdik..Daha sonra,bugün yaşadığımız onur kırıcı rezilliklerin tüm suçunu O insana ve yoldan çıkarılmış düzenine bulmayalım.O anıtkabirdeyken hepsini biz yaptık.SUÇLU BİZİZ….
Yazan:TT Tarih: Tem 15, 2008 | Reply
Ardıç kuşu olan biten her şeyin Amerika’nın elinde ve kontrolünde olduğunu ifade eden kahvedeki adam ağzıyla çıkmış bir yazı ortaya çıkarmış …Halbuki ne Amerika, her istediğini yaptırabilecek bir güce sahip ve yekparedir, ne de Türkiye tek bir politika çizgisinden oluşuyor.Amerika içinde Amerikalar olduğu gibi Türkiye içinde de Türkiyeler var.Amerika’yı neocon politikalarından Dick Chaney, ideolog Lewis’in yada Ergenekoncularımızın kankisi Michel Rubin’in Amerikasından ibaret görmek, veya Türkiye’yi savcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın anlayışında olan bir ülke sanmak insanı sadece yanıltır. Ardıç kuşumuza göre rusyacı olan ulusalcı! larımızı, Amerika karşıtı görünenlerimizi,gerçekten Amerika karşıtı sanmak ve bir gün o karşıt dediklerimizin AKP yi devirmek için Amerika’dan destek istediklerini, Amerika’yı ikna için kulis yaptıklarını, gazete köşelerinden telkinde bulunduklarını görmek, onların heyet halinde Amerikan büyükelçiliklerinde yemeklere katıldıklarını okumak, bazılarının topal ördek iken bile Amerika’yı ikna uğruna kendi devletine kurşun sıkmayı göze alıp Amerikan konsolosluğuna saldırdı düzenlediklerini görmek insanın komplocu hayal dünyasını ciddi kırıklıklara uğratır…
Ardıça katılmıyorum Amerika’ya karşı olanlar neden Amerika’nın desteğini almaya çalışsınlar ve neden ekmek yedikleri yere tükürsünler!..
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 15, 2008 | Reply
Bu “Amerika aşağı Amerika yukarı”muhabeti de kabak tadı vermeye başladı.Sanki Başına”Amerika”koymadan başlayacağımız bir cümle meramımızı anlatmaya yetmeyecekmiş gibi tuhaf bir saplantıya dönüşmüş gibi.Eskiden yaygın olanı,kendi içimizde varolan tüm eksiği,gediği “Kahrolsun Amerika”,ya da “Kahrolsun Emperyalizm”sloganlarıyla kapatmaya çalışmaktı.Gerçi bu hâlâ da revaçta…Sözümüzün bittiği yerde neyseki yedekte hazır sloganlarımız var ve ihtiyaç duydukça haykırıp rahatlıyoruz.Ha,içerde adaletsizlikler olmuş,hukuk çiğnenmiş,insan hakları ihlal edilmiş,çeteler her yanımızı kuşatmış…Bunun ne önemi var?Sloganlarımız var ya,patlattık mıydı bir tane bizden ala devrimci de,vatansever de olmaz.Alın işte vaziyeti kurtarmanın en kolay ve ucuz yolu.
Şimdi bu yetmiyormuş gibi Ardıç gibileri türedi başımıza.Kurtuluşu Amerikan yandaşlığında arayan,uluslararası kirli ilşkileri ilericik olarak gören bu garabet anlayışların işi gücü kendi varlıklarını,toplumlarını küçümsemek.Onlara göre tek çare güçlü bir ülkenin güdümünde olmak,onların sözünden çıkmamak.Bay Ardıç bunu öneriyor.Buna uymayanlara da ahmak ve faşist yaftası yapıştırıyor.
Hayır sayın Ardıç!Bu ülkede ille de birinin faşisti olmamız gerekmiyor.Sizin gibi kafa yapısına ait kesimlerce bu ahmaklıksa olsun varsın,uşaklığı seçmekten yeğdir.
Yazan:kaya tan Tarih: Oca 1, 2010 | Reply
birileri bu adama Turkiyenin bagimsiz bir ulke oldugunu istedigini istedigi yerde istedigi zamanda ve istedigi sekilde yapabilecegini soylesin, cunku bu zavalli yazar nusvettesi kendisini hala amerikada zannediyor veya Turkiyeyi amerikanin baska bir eyaleti zannediyor.
amerika dunun hikayesi efendi, ab geliyor, yeni gucler cin ve hindistan geliyor, sen ya yikilan kapitalizmi goremiyorsun yada ilaclarin almayi unuttun ve paranoid kisiligini gun yuzune cikardin.
Yazan:Şeref Yücel Tarih: May 28, 2011 | Reply
KUCAĞA OTURAN BÜLBÜL KARGA GİBİ ÖTERMİŞ!..
Vaay.. Vaayy.. Vaaaay!..
* Yukarıdaki yazıyı okuyunca Amerika’lılara hayranlığım (!?!) bir kat daha arttı!
* Bir de Nihat GENÇ’İN kitabı geldi aklıma: “Amerikan Köpekleri”
* Eğri otursak da doğru konuşalım adamların hakkını yememek lazım.
* Kucaklarına oturttuklarını bülbül gibi öttürüyorlar!
* İşte ispatı yukarıda.
* Gagasını kuzeye çevirmiş nasıl da şakıyor köftehor!
* Sen çalıştığın gazeteden 5 kuruş para almasan ne gam!
* Kalemin ülkene ne kadar küfür ederse o kadar para eder. Ülkesine verecek bir şeyi olmayanların yapacağı tek şey de bu zaten!
* Birileri Vatan, Millet, Sakarya diye yırtınıp dursun. Gariplerim zar zor geçiniyor.
* Şimdi, “Neyim var?” diye bana sayfa sayfa laf anlatmaya kalkışma! Tabii ki burada çok fazla bir şeyin yok. Herkes vatanına yatırım yapar dostum!
* Çok merak ettiğim için soruyorum: “Sen tuvalete giderken de Amerikalı patronlarından izin mi alıyorsun?”
* Yok İran’mış, yok Orta Doğuymuş cart curt.
* Bize 80 senedir: “Aman Araplarla tokalaşmayın size şeriat bulaşır!” diyenler halen Araplarla kol kola, diz dize oturup çıkan petrolün hakkını veriyorlar..
* Ürettikleri üretim araçlarını 8.000 Km yol kat edip bize sınırı olan ülkelere satıyorlar ve biz de bakıyoruz!
* Türkiye, düne kadar Amerika’nın sözünden hiç çıkmadı. İki yakamız da bir araya hiç gelmedi. Ancak son 15-20 yıldır belki arada bir “Bizim de bir B planımız var” demeye başladık.
* OLMASA DA..! Pekiy, akıllandık mı?
* Ne gezeeeer!
* Engin ARDIÇ gibilerin lafına bakarsan dünyada iki sınıf millet var:
1- Amerika’lılar.
2- Amerika’lıların yanındakiler.
* Diğerlerinin adını bile anmaya gerek yok. Onlar hep “Öteki!”
* Biz halen Araplarla konuşalım mı, küs mü duralım salaklığını tartışıyoruz.
* Amerika’lıların çok zengin olduğu gün gibi âşikar. Çomarlarının ipini çok uzun bağlıyorlar ki; geniş bir alanı kontrol etsinler.
* Yoksa Türkiye’deki çomarlara ip mi yeter?!
* Adı çomar, kendisi kedi gibi olan çomarları sabahın erken saatlerinde gezdirenlerin kullandıkları iplere bir bakın, tamamı devşirme (ithal) dir.
* (Burada ara nağmeli bir geçiş yaptık.)
* Baksanıza ses taaa Türkiye’den geliyor!
* Adamlara gerçekten hayranım.
* Kucaklarına oturttuklarını bülbül gibi öttürüyorlar!
* Bülbül, istediği kadar debelensin.
* Hem, bülbülün debelendiğini de nereden çıkardım sahi ben?
* Oturan da memnun, oturtan da…
* Bülbülün keyfi yerinde!
* Neredeyse ağzı kulaklarına varacak…
* Noktayı koymadan bir atasözü ile bitireyim istedim:
* “Kucağa oturan Bülbül Karga gibi ötermiş!”
* Şimdi diyeceksiniz ki; “Biz böyle bir Atasözü duymadık!”
* Efendim, yazdık işte. Nasıl duymazsınız?
Şeref Yücel
Yazan:ufuk tan Tarih: Haz 2, 2011 | Reply
Emperyalizm krizinde etkisiyle yeni yönetim tarzları geliştirmeye başladı.Bu krizin etkileri 2000’lerin başında görülmeye başlamıştı,şimdi ise derinleşiyor.Yeni pazarlar bulmak ihtiyacı her gün yakıcı hale gelmektedir.Bu aynı zamanda Abd ve Ab’nin rekabetinin artması demektir.Büyük ortadoğu projesini hepiniz bilirsiniz.arap bölgesini yeniden dizayn etmek,bunu yaparken de İsrail’in güvenliğini sağlamak Abd’nin en önemli adımlarından biridir.Tunus’ta başlayan Mısırla devam eden arap ayaklanmaları Abd ve Ab emperyalizmini şaşırtmış olsada, Libya’da işi sıkı tutuyorlar.İsrail’in birinci derecede güvenliğini sağlayan Mısır bu günlerde Refah sınır kapısını açarak Abd’nin Filistin politikasının ne olacağını göstermiştir.Kuzeyde ise İsrail’in güvenliğini sağlayan en büyük ve Nato üyesi olan ülke Türkiye’dir.Türkiye’ye biçilen rol ise Araplara örnek olmak ve tüm kürtlere hamilik yapmaktır.Bunu nereden mi çıkarıyorum;1.akp hükümetinin Kürt politikasının yüzseksen derece değişmesi,Arap ülkeleri ile vizelerin kaldırılması-yakında Kürtler arasında pasaportsuz geçiş bile sağlanabilir-Türkiye’nin Araplara örnek ülke olarak lanse edilmesi.Bunu İslami kimliği ile en iyi Akp yapabilir.Yani Abd’nin şimdilik Akp’ye olan ihtiyacı devam etmektedir.
Engin Ardıç gibiler Abd’nin başa çıkılamaz bir güç olduğunu yayarak bizleri ona karşı mücadele etmekten vaz geçirmeye çalışıyor.
Yazan:ali duman Tarih: Haz 3, 2011 | Reply
Wikileaks belgelerinde ABD’ye rutin raporlar geçen elçilik görevlisi bir raporunda “bu türkler ne olursa bizden biliyorlar” mealinde raporlama yapıyor.
herhalde dünya yüzünde başına taş düşse bunu abd’den bilen böylesine paranoyak ve hastalıklı bir başka zihniyet mevcut değildir.
sefil siyaset(sizlik)leri nedeniyle halka dair bir söylem ve eylemi olamayanlar içi kof paranoyak tarzda teoriler ve komplolor üretiyorlar, içi boş siyasetlerinin ve toplum mühendisliği uygulamalırının haliyle bir yerde bir şekilde duvara toslaması sık sık meydana geldiği için bu tarz açıklarını baş rolde abd’nin yer aldığı komplo teorileriyle kapatma çapsızlığı içerisinde olmaktadırlar, merak ediyorum, şu abd olmasaydı ne yapacaklardı, çapsızlıklarını, kofluklarını nasıl izah edebileceklerdi…ne verimli ne bereketli bir günah geçisi şu abd, yık yıkabildiğin kadar, dipsiz bir kuyu maşallah…
ancak ne var ki bu abd’ye yönelik komplo teorilerinin üretici ve bu aynı zamanda çapsızların başı olan doğu perinçek, sscb yıkılmamış iken, abd’yi ve nato’yu savunmaktaydı, abd ve nato’yu sscb’ye karşı bir garanti olarak görmekteydi.
o gün öyle, bugün böyle, çapsızların, siyaset sefillerinin yeni yandaşı “dün dündür” dememiş miydi?
yıllarca “sevr paranoyası” ile toplum mühendisliği yapmışlardı, o bayatlayınca yerine “bop paranoyası”nı ikame ettiler.
en basittinden şunu dahi algılayamıyorlar, süper güç olmak demek “geleceği yönetmek” demektir, haliyle abd’de bunu yapıyor, misal bir ortadoğu devrimler zinciri başlıyor ise, onu kendi çıkarıma göre nasıl dönüştürebilirimin hesabını yapıyor, zira toplumların dönüştürebildiği bir reçete henüz icat olmadı, ne kadar dönüştürülse de eninde sonunda her şey aslına rücu ediyor.
bu ucube siyasetin sahipleri milli mücadele başlangıcından itibaren Atatürk’ün ABD ile işbirliği yaptığını, sivas ve erzurum kongrelerine başında general olan bir ABD heyetinin gözlemci olarak katıldığını, musul ve kerkük’ün Türkiye’de kalmasını savunduğu için Atatürk’ün standart oil isimli abd petrol firmasına imtiyazlar verdiğini, misak-i milli sınırlarını ABD’nin desteklediğini bilmezler, zira onlara NASIL BİR HAP YUTTURULMUŞSA onu bilir ve onu öterler, tıpkı papağan gibi.
gün gelir abd ve nato yandaşı olurlar, gün gelir karşısında yer alırlar, toplum mühendisleri nasıl kurarsa ayarlarını, rüzgar nerden eserse öyle hareket ederler. İmdi abd ergenekona ve darbelere geçit vermedi ya, perinsizleri, kerinsizleri tekmili birden anti-abd’ci kesildiler, yesinler sizin anti-abc’liğinizi samimiyetsiz ucubeler, bu halk sizin peşinizden gitmiyorsa elbette bir bildiği vardır, gerci onun da kolayını bulmuşsunuz “aptal halk” der çıkarsınız kenara, ama her ne hikmetse aynaya bakmak hiç aklınıza gelmez, bu ucube siyaset(sizlik)leri dayatıp, başarısızlığın adını “aptal halk” koymak, “bidon kafalılar” koymak bir tek bu ülke garabet soluna (sahte soluna) mahsus. Bu halk “ya istiklal, ya ölüm” şiariyla Atatürk’ün peşine takılırken ÇILGIN, CESUR, AKILLI oluyor, ancak bu ucubeliğin arkasına takılmayınca APTAL oluyor, bu ikiyüzlülük mide bulandırıyor, ancak kaşarlanmışlıklara, deli gömleği giymişlere, toplum mühendisliğinin hazır haplarından alıp kendinden geçmişlere engin ardıç’ın midesinin bulanıyor olması vız gelir, tırıs gider. (bu garabetler mide bulantısının nedenini dahi anlayamazlar, algılayamazlar, onların her daim gözleri kulakları akılları “derin abilerinden” gelecek ipsiz sapsız yeni paranoyak komplo teorilerindedir, -sorgusuz sualsiz, emir telaki edip kabullenecekleri- doğu perinçek-soner yalçın-nihat genç çizgisinden başka ne beklenebilir ki? bu topluma ne verebilmişler ki? bu derin devletin kanat önderleri, ajan pravakatörleri, ve kadrolu toplum mühendisleri, utanmadan bunları referans gösterebilme cesaretine de hayran kaldım, bu kadar olur pes yani)
karşı argümanlar koyamadığınız engin ardıç ve benzerlerini “abd’ci yaftalayarak” nereye varabilirsiniz? bırakın onun bunun ne olduğunu bana söyleyin SİZ NESİNİZ, SİZ NECİNİZ, SİZİN BİR SİYASETİNİZ YOK MU? “abd aşağı, abd yukarı” bu mudur? siyaset dediğiniz şey? bu mudur? siyaset? niye kendinizi sürekli karşıtlarınızın üzerinden tariflemeye çalışıyorsunuz, kendinizi tarifleyebilecek bir siyasetiniz var mı? yok mu? bundan haberin verin, içiniz boş ise bu millet niye sizin arkanızdan gelsin, kafayı mı yedi sanıyorsunuz bu milleti siz? Yoksa siz bir HİÇ MİSİNİZ? düşün gidin, gidin de, sefil ve sahte siyasetiniz sayesinde sıfırın altında seyreden sol, kendine yeni bir sayfa açabilsin, gölge etmeyin başka ihsan istemez, sayenizde bu ülke tek kanatla uçmaya çalışıyor, sayenizde sol kanadımız eksik, sol kanadımız yok, bunun ne demek olduğunu anlayabileceğinizi sanmıyorum, ancak yine bir deneyin, belki başarırsınız kenara çekilirsiniz de, memlekete ufak bir katkınız olur, yeni ve gerçek bir sol vücuda gelir.
Gençinizle, komplocu oda tv.lerinizle, Perinçisizlerinizle, kerinçisizlerinizle, ergenekonunuzla düşün yakamızdan, yeter artık midemiz kaldırmıyor bu ucubeliği, böyle bir ucubeliğin adı SOL olamaz, besbelli ki, bu durumun ismi UCUBELİKTİR, başka bir şey değil.
Yazan:sevim Tarih: Haz 4, 2011 | Reply
iyi ki varsınız ali bey.yoksa solu ergenculukla karıştıran papağanlar faşizmi sol diye yutturmaya kalkacaklar bu millete.insanda biraz ar damarı olur ya,bunlarda ne ar damarı kalmış ne de utanma duygusu!işleri güçleri sabah akşam akp ve abd düşmanlığı üzerinden solculuk yapmak.”sevsinler solculuğunuzu ergenekon artığı postal yalayıcıları sizi” diyesi geliyor insanın.
wallahi de bilahi de bu ucubeler yüzünden solcuyum demeye utanır oldum.ama bu kösele yüzlü pişkinler gayet rahat bir şekilde perinçsizlere,kerinçsizlere,ağzından tükürük saçarak faşist tv.kanallarında faşizm borazanlığı yaparak arzı endam eden nihat gençlere,ümit zilelilere solcu diye tapınmaya devam ediyor.
bence boş verin gitsin, kendini solcu zanneden bu yalakalarla uğraşmaya değmez.bırakın diledikleri kadar komplo teorisi üreterek solculuk oynayıp kendilerini rezil etsinler.