Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Açık Mektup
By Editorden on Tem 15, 2008 in darbe, Demokrasi, Duyuru
GENÇ SİVİLLER RAHATSIZ
16 Temmuz Çarşamba 12.30
TBMM Milli Egemenlik Parkı (Meclis Çankaya Kapısı)
Sayın Milletvekilleri,
Genç Cumhuriyetimizin kısa tarihi askeri müdahalelerle dolu.
Türkiye’de bugüne kadar adı konmuş 5 askeri müdahale oldu. Hiç biriyle yüzleşilemedi. Hiç birinin hesabı sorulamadı.
Yüzleşilemeyen, hesabı sorulamayan her darbe bir sonraki darbe ihtimalini meşrulaştırdı.
28 Şubat post-modern darbesinin ‘başarısı’ndan ilham alan bir grup komutanın da ‘sarıkız’ ve ‘ayışığı’ kod adlı iki darbe planladıkları ortaya çıktı. Darbeci komutanlardan birinin günlük tutma zaafı sayesinde tüm detaylarını öğrendiğimiz iki darbeyi ucuz atlattığımız sonradan anlaşıldı.
Günlükleri yayımladığı için kapatılan Nokta dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş’e açılan hakaret davası beraatla sonuçlandı. Mahkemeyi açan Özden Örnek ‘selam verdi, borçlu çıktı.’ Günlüklerin kendisine ait olduğu mahkemece tespit edildi.
Günlüklerde adı geçen ‘sarıkız’ ve ‘ayışığı’ kod adlı iki darbe girişimi de en başta hükümete, iktidar partisine, daha sonra tüm meclise ve sonuç olarak da millet iradesine karşı yapılacaktı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde siyasete müdahale etmek bir istisna değil gelenek. Askeri okullarda verilen standart eğitim kedisini siyasetin ve sivil dünyanın üzerinde gören subaylar üretiyor. Özden Örnek ve günlüklerinde adı geçen komutanlar darbe planı yapan ilk subaylar olmadıkları gibi son da olmayacaklardır.
Yaşadığımız bugünlerde evrensel ölçülerde saygın ve kalıcı bir demokrasiye sahip olmamız için savcılar, gazeteciler, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları; kariyerlerini hatta hayatlarını riske atarak yoğun bir mücadele veriyor.
Ergenekon davası 50 yıldır cesaret edilemeyen bir hesaplaşmanın adı olarak tarihe geçiyor. Ancak dünyada eşine az rastlanır ucubelikte çift başlı bir hukuk sistemimiz var. Emekli generallerin askeri hukuk sisteminin şemsiyesi altına çekilme ihtimali olduğu için Darbe Günlükleri’nin Ergenekon Dosyasına konulamadığı anlaşılıyor.
Bu mücadelede milletvekillerine tarihi bir görev düşüyor. Tüm milletvekillerini; Anayasa’nın 98, Meclis iç tüzüğünün 104 ve 105. maddelerinin kendilerine verdiği hak ve sorumluluğu yerine getirmeye, İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın Darbe Günlükleriyle ilgili hazırladığı Meclis Araştırma Komisyonu teklifini imzalamaya davet ediyoruz.
Özellikle partisi kapatılmak üzere olan iktidar milletvekillerine çağrıda bulunuyoruz. Karanlık bulutları dağıtmak için bir güneşin doğmasını beklemeyin. Siz bir şey yapmazsanız güneş doğmayacak.
Eğer bu araştırma komisyonu kurulamaz ve darbecilerden meclis hesap soramazsa ‘sarıkızlar’ ‘ayışıkları’ hiç bitmeyecek.
Bu tarihi bir fırsat! Sizden önceki parlamenterlerin yapamadığını yapın. Her 10 yılda bir sizleri koltuklarınızdan etmek isteyenlere karşı cesur bir adım atma zamanıdır.
Sıranın size de gelmemesi için, imza atma sırası sizde.
GENÇ SİVİLLER RAHATSIZ
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
4 Yorum
Yazan:TT Tarih: Tem 16, 2008 | Reply
Yaşadığımız bugünlerde evrensel ölçülerde saygın ve kalıcı bir demokrasiye sahip olmamız için savcılar, gazeteciler, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları; kariyerlerini hatta hayatlarını riske atarak yoğun bir mücadele veriyor
Demokrasi mücadelesinin merkezi haline gelmesi gereken meclis, şu ana kadar üzerine düşen vazifeyi yapmak için Ufuk Uras dışında kılını kıpırdatmadı…Hala mazeretlere sığınıyorlar…
Meclistekilerin bir takım haklı mazeretleri olabilir fakat demokratikleşme konusunda yeterince cesur davrandıklarını da iddia etmek zor.Demokrat medyanın zorlaması,Avrupa Birliği’nin ödevleri olmasa belki hiç bir şey yapmayacaklar…
Sanırım milletveki olarak Ankara’ya gidenlere öyle imkanlar ve nimetler sunuluyor ki önceleri çoğu sıradan olan Anadolu şehirlerinde sıradan bir akademisyen,avukat,mühendis vs.iken bir anda nimetlere kavuşan vekillerimiz ,çoğu zaman ideallerini ve temsil ettikleri halkı, orada bulunuşlarının asıl sebebini unutuveriyorlar. Rutin yapmaları gerekenle yetiniyorlar ve tıpkı bu günlerdeki gibi yapmaları gereken asıl önemli görevlerini savsaklayabiliyorlar.
Hatta yap(a)madıkları görevleri için içlerinde bir sıkıntı hissetmiyorlar.Derin devlet,askeri vesayet filan diyip sorumluluğu üzerlerinden kolayca atıveriyorlar…İstifa etmek ise akılların ucundan bile geçmiyor…Belli ki nimetler tatlı geliyor çoğuna…
Belki de siyaset sistemini dizayn edenler bunu ustaca düşünmüşler.Siyasi parti liderlerine, vekillere öyle tatlı imkan ve nimetler sunalım ki onlar asla bu nimetlerden vazgeçemesinler, ülkeyi de perde arkasından biz kalıcı olanlar “paşa paşa” yönetelim. Olumsuzluklarda şamaroğlanları gözönünde olan siyasetçiler ve vekiller olsun…Vekiller kavuştukları Ankara nimetleri uğruna şamar yemeyi kabullensinler…
Sistem basit gerçekten kazan kazan üzerine kurulu…Fakat değişmeli, siyasi partiler kanunu başta olmak üzere daha şeffaf rekabetçi siyasi yapılara sahip olmalıyız..
Bu durumu değiştirecek olan da yine halk, genç siviller gibi sivil toplum örgütleri,angaje olmayan medya olabilir ancak…
AK Parti hükümetine hatta önceki hükümete karşı 2002-2004 yılarında darbe girişimi olmuş ve hükümetin önde gelen isimleri de bunlardan haberdar olduklarını söylüyorlar…Yani düpedüz özrü kabahatlerinden büyük durumu bu.
Hem haberdar olacaksınız hem hiç bir şey yapmayacaksınız ve hem de bu gün arkanıza aldığınız onca büyük desteğe rağmen…
Tek kelimeyle ayıp
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 16, 2008 | Reply
Doğrusu “Darbe Günlükleri”nin iddianame dosyasında yer almayışı tam bir fiyasko.Sanırım benim gibi pek çok kişi hayalkırıklığına uğramıştır.Nasıl hayalkırıklığı yaşamayalım ki?İşlerine geldiğinde ortalığı ayağa kaldırıp milleti kamplara ayıracaklar,ortamı gerecekler,ama asıl üzerinde durulması gereken darbe konusunu halının altına süpürecekler.Neden?Çünkü çıkarlarına öyle geliyor;tek düşündükleri,koltuk,makam,kişisel menfaatler,gerisi boş.İşte AKP nin demokratlığı bu kadardır.Memleketi şirket gibi yönetip talan ve sömürü düzenlerini sürdürmek için her türlü yolu mubah sayıyorlar.Söyleyecek söz bulamıyorum,tek kelimeyle rezalet!
Yazan:burak Tarih: Tem 18, 2008 | Reply
Yalnız Aziz Bey duyduğum kadarıyla ek çalışma yapılacakmış darebe günlüklerinin süreci etkilemesi konusunda, hukuk bilgim olmadığı için bunun ne anlama geldiğini de anlamıyorum gerçi.
Bir de ben bu ergenekon olayının bile AKP tarafından başlatıldığına inanmadığım gibi sözlü destekten başka hiçbir destek de verebildiklerini düşünmüyorum. Sanki bu asker’in bir iç hesaplaşması. Çürüyen ve etrafına zarar veren tum organizmları ayıklayıp çöpe atma girişimi gibi ki ayakta kalabilmeye devam etsin. Merakla bekliyorum dezenformasyondan kurtulabileceğimiz günleri ve bu davanın arkasında asıl kimlerin durduğunu görebileceğimiz günleri. Yazı için teşekkürler,
Selametle
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 18, 2008 | Reply
@Burak Bey,
Benim de hukuk bilgim yok.Ancak Türkiye’nin şeffaf bir yönetime kavuşacağını umud ettiğimiz şu günlerde olayların birden seyir değiştirmesi gerçekten üzücüdür ve bu beklentiye giren her vatandaşımızı hayalkırıklığına uğratmıştır.Olayların üzerine ciddiyetle gidilmediğini;tıpkı geçmişteki Susurluk Olayı,Faili Meçhul Cinayetler ve devamında Şemdinli Olaylarının hasır altı edildiği gibi bu da göstermelik bir kaç soruşturmaya kapatılacaktır.Bunun işaretlerini görmek için hukukçu ya da toplumbilimci olmak gerekmiyor.Hatırlayınız,Şemdinli Davasını takip eden savcı görevden alındı,AKP hükümetince resmen harcandı.Bunlardan kesinlikle bir şey çıkmaz.Tek dertleri,iktidarlarını sürdürebilmek.Bunun için her türlü gizli ittifaka çoktan razılar.Demokrasi,şeffaflık,sivil yönetim gibi dertleri yoktur bunların.
Umarım yanılırım.Umarım yıllardır üzeri örtülmeye çalışılan her türlü karanlık ilişki aydınlığa kavuşur.Fakat ben şahsen umutlu değilim.
Selamlar…