RSS Feed for This Post

Kırçıl Goriller Niçin Öldü?

20080922_derin_dusunce_org_goril.jpgDemir deliğin keşfedilip mertliğin bozulmadığı bir dönemde, beyaz adamlar (yay, ok bıçak vb.) av araçlarını alarak bir adaya goril avına çıkarlarmış. Yılların verdiği tecrübe ile güngörmüş, yaşlı, kırçıl goriller derin bir vukufiyet, duyarlılık ve hiss-i kable’l-vukû ile tehlikeyi sezer, “ölümün ayak sesleri”ni duyarlarmış.

Hikaye bu ya… Bütün goril ahalisi kendilerini günü kurtarmaya kaptırıp, düşmanının uyuduğunu sanmışken, üzerlerine ölü toprağı seçilmişken, onlar, gaflet ve delalet uykusundan sıyrılarak gözü hedefte, eli tetikte nöbet beklerlermiş. Amansız avcılar, adaya yaklaşınca tuhaf sesler çıkararak hemcinslerini yaklaşmakta olan ölüm avcılarına karşı uyarırlarmış. Güngörmüş, kırçıl gorillerin “felaket geliyor” çığlığı ile kırmızı alarmı alan genç gafil goriller, tabana kuvvet kaçarlarmış. O panik ve izdiham içinde yön düşünmeksizin kaçan gorillerin birkaçı tabii ki avcıya yem olurmuş, ama o kadar… Daha fazla değil. Yani selamete karşılık ucuz bir bedel… Zaten avcının av teknolojisi de ancak bu kadarına imkan vermektedir.

Goriller, adalarında ki bu tehlikeyi haber verip “tarihi bir iyilik” yaptıkları için bundan sonra yaşlı, bilge, kırçıl gorilleri “baş” edinmişler, egemenliğine girmişler. Yaşlı, bilge goriller de hemcinslerini düşmanın ayak sesleri, post kapma sevdası, köklerine kibrit suyu dökme arzusu ile korkutarak ile hükümran olmuşlar. Kendilerinin sürekli teyakkuzda olmaları ve goril halkının geleceği için gözlerini kırpmaksızın, eli tetikte beklemeleri gerektiğini söyleyerek “köşe başlarını”, “yüksek noktaları”, “kaleleri” zapt etmişler. Suya giden bütün yoları tutan bu halkının hadimi/hizmetkârı goriller! “avcı hikâyeleri” ile adanın kaderi üzerinde yıllarca hüküm icra etmişler. Bir çeşit “hayvan gerontokrasisi” yani..

Bu arada kırçıl gorillerimiz, halkın hizmetkarları olarak, onları daha iyi korumak için en iyi beslenme, barınma ve yaşama imkanlarını kendilerine ayırırlar ve seçkin taife olarak saltanatlarını sürdürür, suyun başını tutar ve ipleri elden bırakmazlar. Çünkü düşmana karşı karnı tok, sırtı pek sağlıklı olmak gerekirdi!… İş ihmale gelemez, en ufak bir tereddüt kararlılığı sarsar, nifak ve isyana sebep olabilirdi.

Hayvanlık alemi bu ya!..
Yeni nesiller zamanla efendilerinin anlattığı; babalarının, dedelerinin zorlu günlerini, bin bir zahmetle elde edip, koruyup kollanmak üzere, kendilerine bıraktıkları miras unutarak, güvenli cennet adanın sıkı yaşam düzenine ve bunun nimetlerine biraz boş vermeye başlarlar. Çünkü yeni nesil goriller sınır boylarına yaklaşıp, nice zamandır haber verilen eli kulağındaki tehlikenin ortalıkta kol gezmediğini gördüklerinden, kendilerini salıverirler. Artik “korku krallığı”nda korku içinde yaşamaktan bıkmışlardır. Gün geçtikçe efendilerinden, onların yüksek yaşamlarından, yönetimlerinden, “taktik ve strateji”lerinden sıkılmaya ve hatta korkmaya başlarlar. Efendilerini “değişime” davet ederler, ‘eski adaya yeni adet’ler gerektiğini söylerler.

Eski düşmana karşı, eski silahlarla değil, yeni silahlarla hazırlık yapılmalı idi. Yaşamak değişime bağlı bir şeydi. Değişmemek, olduğu gibi kalmak en büyük tehlike idi. Yaşlılar onları “eskilerin/ataların yolu”na ihanet etmek ve yoldan dönmekle suçladılar. Adada “kuşak çatışması” çıktı; yeniler “eski düzeni” terk ederek adanın bilinmeyen başka bir yerine “yeni bir hayat” alanı bulmak için göç ettiler.

Yeni bir yaşam kurabildiler mi bilinmez. Hikâyemiz de onlardan haber yok.

Kırçıllar ise, eski günlerin hatırasını yaşatmaya, anmaya devam ederler ve herkesin itaat buyurduğu o güzelim geçmişe gözyaşı dökerler, elbette az da olsa genç kuşaktan yoldaşları ile beraber… Fakat gün geçtikçe azaldıklarından korku içlerini daha çok kemirmeye başlar, “düşman özlemi” ve büyür seslerini olabildiğince yükseltirler ve daha sık çığlık atarlar; “düşmanlar geliyor”…

Malum, “yaşlılık” canlıların “saldırı aşaması”ndan, “savunma aşaması”na geçtikleri bir yaşam evresidir. Ufukta yaşanacak bir hayat olmadığından sürekli geçmişten dem vurulur. “ah o günler!…ne günlerdi onlar!…herkesin mesud olduğu o zamanlar!…gitti.. gidiyor!…”

Eski hikaye hep taze kalır…
***

Ya insanlık alemi/avcıların alemi!?… Zaman geçer devran döner, beyaz adam tüfeği icat eder, yani öldürme hızını ve yeteneğini geliştirir/artırır. Her şey değişmiştir; “fetih güdüsü”nün kabuk değiştirmesi dışında.

Günlerden bir gün “eski avcıların torunları”, dedelerinden hikâyelerini dinledikleri kırçıl, bilge goriller tarafından korunan adaya bir “safari seferi” düzenlerler ve bin bir zahmetle sınırları aşıp, adanın ufuklarında belirdiklerinde, goriller yüzlerce yılık savunma silahlarını devreye sokarlar; çığlık atarak/çığırtkanlık yaparak uyarma!.. Tuhaf, anlaşılmaz sesler çıkararak, tehlike çanları ve savaş tamtamları çalmaya başladılar. Adanın sadık taraftar sakinleri kaçışmak için inlerinden çıkıp kaçmaya başlarlar. Böylece avcı için harika yem olurlar, çünkü çığlıkla/eski savunma mekanizması ile saklandıkları yerden çıkarak tüm gövdeleri ile avcının hedefi haline gelirler. Artık avcıların elinde yay, ok, bıçak değil, seri atış yapan tüfekler vardır.

Avcılar ortalıkta panik içinde kaçışan gorilleri, yeni, seri silahları ile patır patır dökmeye başladılar… Kaçmaya fırsat bulamayan goriller oldukları yerde kalakaldılar…

***

Değişime/gelişime ayak uydurmayan “Eski yaşam stratejileri” yeni yaşam karşında  “ölümcül bir strateji”ye dönüşürler.

Kırçıl gorillerin ölmesi kaçınılmazdı…

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:haki demir Tarih: Eyl 22, 2008 | Reply

    Kırçıl gorillerin öldüğünün zararı yok. Onlar zaten avcılar tarafından öldürülmeselerdi de yaşları gereği öleceklerdi.

    Fakat yeni nesli de kendi hayat anlayışlarının iptidailiğine/ilkelliğine mahkum edip katledilmelerine vesile oldukları için defaatle ölümü haketmişlerdi zaten.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin