Ateş düştüğü yeri yakıyor- hakikaten
By Alinti Yazar on Eki 7, 2008 in Basın günlüğü, Terör
Bugün (pzt.) Kızım, anneannesinin cenazesinden sonra, ilk defa bir cenazeye katıldı.
Yelken’den üç arkadaşı; çok sevdiği, çok tatlı melekbebek üç çocuk babalarıyla birlikte sele kapılıp öldü.
Özellikle ömrümde gördüğüm en güzel oğlan çocuk olan Cem’i çok seviyor; ona ve iki güzelim kız kardeşine müthiş bir şefkat, sevgi besliyordu. Daha iki-üç hafta önce “Biz Defne’yle Cemleri sinemaya götüreceğiz” dediği arkadaşı, korumacı-kollamacı bir abla olarak sevdiği Cem’i, sular götürdü! Bugün bana kendi çektiği Cem fotoğraflarını gösterdi, dün ağladı.
Yani bizim eve, kızımın evine; ölümün ateşi düştü. Ölümün soğuk ateşi.
Aktütün’de hiçbirimizin tanımadığı ve tanıyamayacağı 15 fakir-fukara evladı(ben bu satırları yazarken ağır yaralılarla artabilir sayı, zaten 2 uzmanımız da şehit ‘muhtemelen’) şehit düştü.
Ne için? Kim için?
Biz duyarsızlar, duyargasızlar, aldırışsızlar için!
Daha önce yazmıştım; tekrar edeyim: Bu Savaş; 25 küsur yıldır bitirilmeyen/bitirilemeyen bu kanlı, bu kirli savaş Teşvikiye Camii’nden altı, Ataköy’den beş, Levent’ten de üç cenaze kalksaydı bitirilirdi- ne diyorsunuz?
Olan Uzaktakiler’in çocuklarına oluyor. Sonra Medyalamamız (bu son olayda hayret verici bir konsensus’la) ‘Ateş düştüğü yeri yakar’ diye manşetliyor.
Dağlıca Baskını’ndan sonra yine GELİYORUM! diye bağıran bir gaflete/hesapsızlığa/denetimsizliğe güzelim kuzularımızı ‘Zayiat’ verdik!
Ordumuzun Sesi Hürriyet gastesinden alıntılıyorum: “Orgeneral Hasan Iğsız; Aktütün, Samanlı, Yeşilova, Umurlu ve Alan karakollarının taşınacağını açıkladı. 1990’lı yılların başından itibaren baskına uğrayan ve şehit veren karakolların taşınması MALİ KOŞULLAR NEDENİYLE gecikti. Aktütün’ün taşınma kararı 2007’de alındı.”
(Büyük harfleme benim eserim.)
Aktütün’ün fotoğraflarına bakıyoruz: Kaçakçılarla baş edebilmek (ya da edememek) için kurulmuş zımbır zımbır bir gariban bina! Adeta bir ağıl.
Adalet bütçemize bakalım herrr yıl, bi de Milli Eğitim’e ayırdığımız bütçemize. Sonra da Savunma Bütçemiz’e bakalım. Daha doğrusu bakamayalım.
Zira Askeriyemiz, bütçesini muasır medeniyet (yani hakiki demokrasi) seviyesindeki ülkelerde olduğu üzre ‘accountability’ (hesap verebilirlik)
esasına göre hazırlamıyor. Göstermiyor. Denetletmiyor. Keyfine göre harcıyor.
Ve ciddi mühim bir payı bütçemizden;
her yıl, Bu Savaş’ın da sayesinde langırt diye kesip alıyor.
Sormamın mahsuru var mı: Son on yılda kaç tane aşırı lüks, aşırı donanımlı orduevi inşa edildi? Subay lojmanlarına akıtılan paraları, bir öğrenebilir miyiz? Kazaen (üstelik ulusalcı Vatan gastesinin manşetinden) feci pahalı, muhtemelen fuzuli, ayrıca teknik sorunları ayyuka çıkmış 6 adet denizaltının Donanmamız’a katıldığını öğrendik mesela.
Ayrıca konunun uzmanı (sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen) yazarımızın makalelerini okuduğumuzda Askeriyemiz’in masraflarını Soğuk Savaş Yılları ‘algılamasına’ göre yaptığını, yani bir sürü pahalı teçhizatın ferah fücur alınmasına karşın, dağlarda sürekli mobil gerillalara karşı MANTIKLI (yavrularımızı korumaya yönelik) alımların maalesef ve ısrarla yapılmadığını, okuyoruz. Öğreniyoruz.
Bu savaştan KİM nasipleniyor?
Bu bitmeyen/bitirilemeyen savaş KİMİN gücüne güç, dokunulmazlığına dokunulmazlık, sorgu sual vermezliğine sorgu sual’den her nevi muafiyet katıyor?
Pek tabii ki Celal Şengör’lere bağlayıp “Bu memleketin en bilimsel+en güvenilir+en üstün kurumu Ordumuz!” papağanlayabiliriz.
Kemalist İdeoloji, tamamen ‘Ortuya Kayıtsız Şartsız Biat’ üstüne inşa edilmiş. Vaziyette.
Aynen pazar günkü yazımda bitirdiğim üzre, bitiriyorum: Bu memleketin Köktendevletçileri, katı Kemalistleri, kendini ‘anti-emperyalist’ filan tarzı gerçekdışı etiketlerle taltif eden Orducuları: Cümleniz yatıp kalkıp Bu Toprakların Müslümanlığına, inançlılığına, ordan kaynaklanan sabrına, tevekkülüne şükredin!
Kimbilir: belki de zannettiğimizden çok daha sivri zekâlı biri olan Kenan Evren, 80 ‘ihtilâlinden’ sonra imamhatiplerin açılmasını SIRF BU NEDENLERLE gazlamıştır.
Ordu’nun sorgusuz sualsizliğini sonsuza dek temin edebilme gayreti ve niyeti ile.
“Ordu+imam el ele
Kürt Memet nöbete!”
(ve hatta şehit mertebesine.)
3 Yorum
Yazan:TT Tarih: Eki 7, 2008 | Reply
Terör hareketleri genellikle bir mantık dahilinde ve sonuç almak üzere kurgulanır.Elde edilen sonuç alınmazsa bir başkası denenir…
Dikkat edersek şu an TSK çok yoğun bir şekilde “haklı yönlerden” eleştiriliyor. Fakat haklı olarak eleştirmekle,sağduyulu eleştirmekle, sorumsuzca ve kasıtla eleştirmek arasında büyük farklar vardır. Bir de işin içine niyet faktörü de girer…Yani kimisinin amacı ve niyeti yapmaktır,düzeltmektir, kiminin amacı da sureti haktan görünüp yıkmaktır…
Aktütün baskınını planlayan stratejik beynin istediği şey bence halkın TSK’ya olan güvenini kaybetmesi ve kafaların bulandrılarak sivil çözüm tedbirlerinden vazgeçilmesidir…
Sakince düşünürsek Türkiye’nin sivilleşme ve demokratikleşme iradesi göstermeye başladığı tüm hamlelerde karşı bir elin hep PKK kartını ileri sürdüğünü görüyoruz..
Son olayda da İlker Başbuğ’un güneydoğu gezisi ve önümüzdeki ay başlaycak ergenekon duruşmasının olanlarda büyük bir etkisi var bence..
Yukarıdaki yazıda Perihan Mağden’in dediği gibi müslümanlıktan dolayı halkımızın sabrı sağduyusu ve tevekkülü çok yüksektir..Türk halkı ordusuna her zaman güvenmiştir..Onun bu güveninin boşa olmadığını da bize zaman gösterecektir…Bu ülkenin tarihinde yenilikler ve büyük sıçramalarda kurmay zekalıların öncülüğü de ayrı bir vakıadır.. İlker Paşa’nın güneydoğu’ya yönelik sivilleşme ve devlet millet kaynaşması açılımının bu sefer baltalanamayacağına inanıyorum…
Yazan:lamekan Tarih: Eki 8, 2008 | Reply
artık sorgulama vakti 30 yıldır bu kirli savaşı bitiremeyen üstelik her yıl hükümet tarafından bütçesine ayrılan bu kadar paraya rağmen hala bir arpaboyu kadar yol alınamamışsa birilerinin hesap verme vakti gelmiştir demekki,birileri savaştan nemalanarak ceplerini doldururken birilerin yüreğine ateş düşüyor,birileri eşleriyle birlikte bodrumlarda son model arabalarla emekliliğin keyfini sürerken birileri bir lokma ekmemk bulmakta zorlanıyor,artık birilerinin hesap verme zamanı şimdiye kadar tskdan korkup değil eleştirmek hissiz bir sevgiyle yaklaşanlara sesleniyorum biz çocuklarımızı birkaç sözde vatanseverlerin yoluna harcansın diye yetiştirmedik,çünkü biz çocuklarımızı bu kirli savaşta ölsün diye yetiştirmedik
Yazan:denememeler Tarih: Eki 8, 2008 | Reply
Gonuş gız Perihan.
Bu goca goca heriflerden tık çıktığı yok sen gonuş.