Başörtüsü aforizmaları
By Konuk Yazar on Eki 17, 2008 in Laiklik, Ulus-Devlet
İhsan Eliaçık
İster “türban” deyin, ister “başörtüsü”…
İster “yemeni” deyin, ister “yaşmak”…
İster “Türban ayrı başörtüsü ayrı” deyin, ister “Bu ikisi aynı şey”…
İster “Kur’an’da başörtüsü yok” deyin, ister “Başörtüsü Allah’ın emri”…
Bütün bu iddia ve savunmaların artık bir anlamı kalmadı.
Çünkü…
“Bu dünyanın direği yok, merhameti yüreği yok, klavuzun gereği yok,
yolun sonu görünüyor…”
***
Saçını, tek teli görünmemecesine sıkı sıkıya örtüp, altından kot pantolonla (hatta göbeği görünerek) dolaşan türbanlı kızları görünce şaşırmayın.
Keza “Laiklik elden gidiyor siz tutturmuş asfalt istiyorsunuz!” diyen belediye başkanlarına hayret etmeyin.
Çünkü…
Türban “türban” olmaktan…
Başörtüsü “başörtüsü” olmaktan…
Laiklik “laiklik” olmaktan çıktı artık.
Artık bunlar ne sosyal, ne siyasal, ne tarihi, ne de dini kavramlar değil.
Bunların hepsi artık birer “psikoloji” kavramı…
Pisikologları ve pisikiyastristleri ilgilendiriyor.
Bu nedenle de bunların ne olduğuna dair sağlıklı hiç bir tartışma yapılamaz; boştur, saçmadır, abestir…
Böylesi süreçlerden sonra normalleşme epey zaman alabilir. Toplumsal psikolojinin tedavi edilmesi uzasa da sonunda olup bitenler “Neydi o günler” diye hayretler içinde kalınarak ve yaptıklarına inanılamayarak anlatılır hale gelinir. Ama bu arada epeyce de kurban verilir. Bir kuşak, iki kuşak hatta üç kuşak…
Tarihe bakın hep öyle oldu, bu da öyle olacak.
***
Evlendiğimde eşim başörtüsü mağduruydu. Mezun olduğu okuldan diplomasını zar zor almıştı. Geçen yirmi yıl boyunca yazdığım yazılar ve konuşmalar nedeniyle mahkemelerde çok hesaplar verdim. 28 şubatta 30’u aşkın davada ciltler dolusu savunmalar yaptım.
Çocuklarımız böylesi bir aile ortamında büyüdü.
Şu an iki kızım üniversite kapısında ve yine aynı dert…
Onlar anne ve babalarını hep “yaşam ve haysiyet” kavgası içinde görerek büyüdüler.
Kimbilir ruhlarında ne fırtınalar esti.
Bunun için “başörtüsü” onlar için de anormal bir şey haline geldi. Kimi kadınların veya ailelerin haysiyet simgesi olduğunu düşünerek büyüdüler hep.
Aynı şeyi bütün evlilik ve aile hayatını başıaçık olabilmek için geçiren, devrimden sonra bundan başka bir şey görmeyen, çocukları onları hep böyle görerek büyüyen, örneğin bizimle aynı yıllarda evlenmiş bir İranlı aile için de düşünmekteyim. Bu konuda Türkiye ve İran’daki uygulamanın her ikisini de eleştirdiğimi yazılarımı takip edenler çok iyi bilirler…
***
Fakat yeni kuşakta başka bir şey var.
Kızımla konuştuğumda şaşırıyorum.
Artık onlar (yani ikinci kuşak, hatta üçüncü) gerekçe üretmeye ve kendilerini savunup durmaya iltifat etmiyorlar.
“Haysiyet”in ne demek olduğunu bilfiil görmüşler.
Örneğin kızım birisi niçin başını örttüğünü “buyurgan bir edayla” sorduğunda öfkeyle dikiliyor; “Sana ne?, Sana neee?”
“Türban siyasi simgedir” falan diye gına gelmiş lafları duyduğunda “Senin ki (başının açık olması) ne peki?” diye tersten cevaplar veriyor.
“Senin örtülü olman beni tehdit ediyor” ezberini duyunca “Senin açık olman beni ne ediyor? diyerek hiç de alttan almıyor.
Sanki dağdan aç kurtlar iniyormuş gibi “Türban ilkokula indi” veya sanki bir pislik veya mikrop yayılıyormuş gibi “Devlet dairelerine de girecek, hatta meclise de inecek, her yere yayılacak” diyen birisine “Sen yayılmışsın zaten babam” diye efelik cevaplar veriyor.
***
Buradaki pisikoloji şu: Sen kimsin? Sana ne? Bana nasıl üstten bakarsın?
Pisikolojik bir kavram haline geldi dediğim böyle bir şey.
Burası önemli.
Gel gör ki “buyurgan baylar ve bayanlar” bunu bir türlü anlamıyor.
Eskiden kırk dereden su getirilir; Allah’ın emridir, kimliktir, insan hakkıdır şudur budur diye savunmalar yapılırdı. Kendileri savunma ve gerekçe üretme, karşıdakiler ise sorgulama ve hesap verme makamında görülürdü.
Yeni kuşak bunu reddediyor. “Sana ne, sen kimsin?” diye isyan ediyor.
Burası önemli.
Çünkü önce “hesap soruculuk” reddedilmeli.
Zihnen “yetkisizlik ve görevsizlik” atfedilmeli.
Kendini aşağılarda görmemeli.
“Kana kan intikam!” peşinde koşulmamalı.
“Sen neysen ben de oyum. Senin olduğun her yerde (okulda, devlet dairesinde, mecliste, orduda her yerde) olurum ve olacağım!” denmeli.
“Fakat” demeli ve eklemeli; “Senin bana reva gördüğünü ben sana asla yapmayacağım, aramızdaki fark sadece bu!”
Yani sana yapılanı, eline fırsat geçtiğinde aynıyla sen ona yapmayacaksın. Yaparsan o gün, orada bittin demektir.
Çünkü kanı kan değil su temizler.
İşte bu “vicdanın” önünde kimse duramaz.
“Adalet” eninde sonunda galip gelir.
Yeter ki vicdandan ve adaletten ayrılmayın.
İkinci kuşakta, olmadı üçüncü kuşakta…
Yazın bir kenara…
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.
Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
… Bu konu ilginizi çektiyse…
Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?
Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.
İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Müslüman’ın Zaman’la imtihanı
Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.
12 Yorum
Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
İngiltere’den örnek verilmiş.Bazılarının göremediği nokta; bahsedilen yerin İngiltere olduğudur.
Burası Türkiye. Türkiye’de mahalle baskısı artarak devam ediyorken, türbanın serbest bırakılması imkansız.Hele hele bunun AKP eliyle hangi noktalara gideceğini tahmin etmek zor değil.
Bakınız size bir örnek vereyim.KP döneminde okulların damında namaz kılınmaya başlandı. Ne olacak kılsınlar diyemeyiz. Kılmayan öğrencileri düşündüğümüzde, kendilerini ne derece dini baskı altında hissedeceğini düşünmek zorundayız. Medyada o haberler çıktıktan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı ne yaptı? Göstermelik bir iki soruşturma. Açılan soruşturmaların sonucuna bakınız; bir tane ceza almış kişi bulamazsınız. Hatta öğrencilere namaz kıldırdılar diye müdür olanlar var.
Çünkü AKP’nin beynindeki arkasındaki düşüncesi bu. Bakmayın medya herşeyi yayınlamıyor. AKP’nin ülkeyi ne kadar dinci ve gerici esarete mahkum ettiğini yazsalar, yer yerinden oynar. Zaten AKP, medyayı ele geçirmek için uğraşıyor. AKP, istiyor ki, medya organları tamamen denetimlerine geçsin. En son ATV, Sabah, Kanalturk’u AKP yanlısı yaptılar. Dikkat ederseniz, Doğan Medya Grubu son zamanlarda tarafsız yayın yapıyor diye AKP’lilerin yapmadıkları kalmadı. CHP medyası bile dediler. Bu da AKP’lilerin ne kadar tahammülsüz olduğunu ve dikensiz gül bahçesi istediğini ortaya koyuyor.
Şunu hiç bir zaman unutmayın, hiç bir kız kendi isteğiyle örtünmez. Öyle bir istekte bulunması için; bir bayanın asosyal veya aile baskısı üzerinde olması gerekiyor. Hem niye kızların örtünmesi talep ediliyor ki? Bayanlar açıldıkça güzelleşir. Kim ne derse desin; türbanlı biri çağdaş olamaz. Giyim, çağdaşlaşma için tek başına etken değildir ama çağdaşlaşmanın bir parçasıdır. Bana göre önemli bir parçasıdır. Türban yasağının kaldırılmasını isteyen liberallerin, aile baskısıyla örtünenler hakkında tek bir fikir dile getirmemesi düşündürücü. Bu mudur birey haklarını savunmak? Baskının olduğu yerde özgürlük biter.
İnsanların ne şekilde yaşadığı, ne şekilde giyindikleri ve toplumsal olaylara nasıl baktığı; sizi ilgilendirmeyebilir ama beni çok ama çok ilgilendiriyor. Nedeni çok basit. Düşünsenize, halkımız İranlılar giyinmeye ve yaşamaya başlamış. Ki şu anda zaten adım adım İran’a doğru gidiyoruz. Bir zaman sonra mahalle baskısı devreye girip, bizim yaşam tarzınızı da etkileyecek ve bizi esaret altına alacaklar. Yeşil sermaye de günden güne güçleniyor. Yeşil sermayenin güçlenmesi ilerde telafisi olmayan sonuçlara neden olur.
Saygılar,
Yazan:Saniye Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
“Burası Türkiye…okulların damında namaz kılınmaya başlandı….Eğitim Bakanlığı ne yaptı? Göstermelik bir iki soruşturma. Açılan soruşturmaların sonucuna bakınız; bir tane ceza almış kişi bulamazsınız….hiç bir kız kendi isteğiyle örtünmez…Kim ne derse desin; türbanlı biri çağdaş olamaz…Baskının olduğu yerde özgürlük biter…şu anda zaten adım adım İran’a doğru gidiyoruz….”
Ben de zaten bunun icin CHP belediye secimlerinde %10 bile alamaz diyorum ya.
Yazan:suzannur Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
asosyal sosyal demokrat,
“Şunu hiç bir zaman unutmayın, hiç bir kız kendi isteğiyle örtünmez. Öyle bir istekte bulunması için; bir bayanın asosyal veya aile baskısı üzerinde olması gerekiyor. Hem niye kızların örtünmesi talep ediliyor ki? Bayanlar açıldıkça güzelleşir. Kim ne derse desin; türbanlı biri çağdaş olamaz. Giyim, çağdaşlaşma için tek başına etken değildir ama çağdaşlaşmanın bir parçasıdır. Bana göre önemli bir parçasıdır. Türban yasağının kaldırılmasını isteyen liberallerin, aile baskısıyla örtünenler hakkında tek bir fikir dile getirmemesi düşündürücü. Bu mudur birey haklarını savunmak? Baskının olduğu yerde özgürlük biter.”
Azizim bu incileri nerenizden döktürdünüz, kendi isteğiyle kapanan kızlar olduğu gibi, bu isteğe şiddetle karşı çıkan ebeveynler bilirim(Kızına makas fırlatmak gibi çağdaş bir yöntemle ya da kızını kimseye göstermemek gibi eve kapatan daha çağdaş ebeveynler de vardır) Çağdaşlık mı dediniz, önce şu çağdaş kavramını açalım mı? Çağa uymak, ekonomik ve kültürel-sosyal yönden bireylerin dilediği yaşam tarzını kendilerinin seçmesi, dilediği kıyafetin giyilmesi… çağında yaşarken, açma ya da kapama değil, bunu kişinin kendisinin seçmesi çağdaşlık göstergesi ve seçilenin ne olduğuna karışmama, saygı gösterme. Siz hangi yüzyılda, yani o yüzyılın çağında kaldınız pek merak ettim. 19.yy. aydınları hatta sekülerleri tabi bizim memleketimizde o kadar aydındılar ki, adam pozitivistti ama kadının yeri evi, eşinin yanıdır diye saçmalıyordu. Bakınız çağdaş aydınlarına!
Sonra 20. ve 21 yüzyıl çağdaş aydını da (hepsi değil hakkını yememek lazım) busefer kadına kendi istedikleri çağdaşlığı dayattılar, okuyacaksan açacaksın ya da kapatacaksın!!!
Sizler kimsiniz allahaşkına da kadına ait edimi, o söylemeden kendi isteğiyle yapar ya da yapmaz deme hakkını kendinizde buluyorsunuz? Sordunuz mu, nereden biliyorsunuz? Soramazsınız çünkü kadın kendi isteğimle dese başka bir kulp bulacak, aklınıdaki özgürlük tanımını dayatacak, çıplaklıkla özgürlüğü denk tutacaksınız. Zihniyete bak, kadın erkeğin gözünde daha güzel olacak diye, yani sanki amacı kendisinin güzelliğini erkeğe teşhir etmek olarak özgürlüğü anlayacak, akletmeyecek, okumayacak ve 2.sınıf, edilgen dünyaya gelme amacını bu belleyecek, yok artık, geçti o devirler azizim. Güzelleşecekse kendi istediği için olacak bu, kapanacaksa kendi istediği için, açılacaksa kendi istediği için. Buna saygı duymayanın da çağdaşım demesi ancak kendisini kandırmasıdır,hakkını gaspettiği kadını kandırması zor çünkü.
Asosyal ve aile baskısı, böyle olmayan örneklerim de var. Ama bu da sizi etkilemez farkındayım, ha bu aile baskısıyla kapanan kızlar yok demek olmadığı gibi aile baskısıyla açılan kızlar da yok demek değildir, mahalle baskısı her yerdedir azizim, dayatmanın olduğu her yerde ve öncelikle sizin yazdığınız bu incilerde.
Türbanlı biri çağdaş olamazmış, niye? Başındaki kumaş da başka yerindeki de kumaş değil mi? Biri çağdaşlaşmasına engel olmuyor da diğeri neden oluyor? Mayo da kumaş değil mi? Bu sadece sizin kafanızda belirlediğiniz konvensiyonel sınırların tezahürü ancak herkese uymayan bir tezahür. Çağdaşlaşma, okuma, sorgulama, bireysel gelişim ama bireycileşmeme, sosyal hayatı özel hayatla dengeleme ise ve teknolojik gelişim, şuna emin olun ki, çağdaş olan birçok kapalı ve açık kadın var. Ama şu bellki ki siz bunun dışındasınız. Salt kalıplarla, köşeli ve analitik olmayan fikirlerle yazdığınız ve genellemelerle birçok kadını ötekileştirdiğiniz için.
Yazan:rukiye Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
Merhaba Saniye Hanim
Bunu size atfen yaziyorum.Turkiye’de 7 yil kadar bir sure basortusu magduru olarak kaldiktan sonra universite okumak icin Iran’a gelen biri olarak.Oncelikle Iran hakkinda konusacak kadar bilgi sahibi olmadiginizi belirtmek ve Turkiye’nin Iran’a benzemesi konusundaki endisenizin yersiz oldugunu hatirlatmak istiyorum.Cunku Turkiye bu haliyle zaten Iran’a benziyor ve basortu yasagi devam ettikce de benzeyecek.Bu benzeme kompleksini de anlamis degilim dogrusu.Onumuzde ulke olarak basortusu yasagi gibi bir ayip varken( yapilan haksizliklardan sadece bir tanesi ve ben bizzat magduru oldugum icin bunu ornek veriyorum )kimsenin kalkip Iran’i elestirme hakki yok
Yazan:rukiye Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
Ihsan Bey’i psikolojik anlalizinde hakli buluyorum.Zira bende basortu yasagi ilk basladigi donemlerde hukuksal yollar pesinde kosturuyordum,insan hakki diyordum,inancim icin ortuyorum diye savunma yaziyordum okulda.Simdi ortmek istiyorum ve ortuyorum tipki acmak isteyenin actigi gibi diyerek ortuyorum basortumu.Kimseye aciklama yapmiyorum ve kimseye karsi inancimi savunmuyorum,inaniyorum diyorum ve ortuyorum.Ve ayni sekilde kimseye hesap vermeden fakulte kapisindan girip sinifa geciyorum,oturup dersi dinliyorum.Tabi butun bunlari yaparken saclarinin yarisi ortusunun altindan disari cikmis,mantosunun onunu darliktan zorla kapatmis sira arkadaslarima uzulmeden de gecemiyorum.Turkiye’den Iran’a iste ortu psikolojisi…
Yazan:blue Tarih: Eki 18, 2008 | Reply
Bence başörtüsü sorununun çözülmesinde “başörtülülerin” ne yaptığından çok, “başörtüsü takıntılaları”nın ne yaptığı önemli. Bu kavganın ne kadar süreceği ise belirsiz. Benim izlediğim şu ki, takıntılılar aynı zehiri çocuklarına da intikal ettiriyorlar. Okuldaki endoktrinasyon da aynen devam ediyor. Eğer sorun çözülecekse bunlara “rağmen” çözülecek gibi görünüyor. Toplumsal uzlaşma, ufukta, ne yazık ki görünmüyor.
Yazan:rukiye Tarih: Eki 20, 2008 | Reply
Turk halkinin giyim kusam konusunda Iran halkina benzemeye basladigini dusunenlerin Iran kadininin giyim kusamini bilmedigi asikar.Iran dunyada en cok makyaj malzemesinin satildigi ve kullanildigi ulkelerden biri.Hatta ilk siralarda yer aliyor.Ben Turkiye’de otobuse bindigimde tirnaklari uzun ve ojeli,kaslarinin yerine ince bir cizgi olan 75 yasinda teyzeler yok denecek kadar az goruyorum ama Iran’da bunu her iki adimda bir gormeniz mumkun.Kadinlarin Turkiye ile kiyaslanamayacak kadar buyuk bir kismi makyajsiz disari adim atmiyor.Makyaj da oyle sade bir boyanma degil,bastan asagi yuzu degistiren bir boyanma.Ve Iran toplumunda estetik ameliyatlar yasamin dogal bir parcasi.Dugunlerini gormenizi ayrica isterdim,cagdasligin oranini acmakla olcenler.Eger giyim kusamda medeniyet,cagdaslik dediginiz seyler boyle olabildigice abartmaksa size Iran guzel bir ornek.Rica ediyorum Iran’i duydugunuz seyler veya medya ile sinirli bilgilerinizle degerlendirmeyin.Yoksa her konuda cahilce konustugunuzu dusunecegim.
Yazan:okan Tarih: Eki 25, 2008 | Reply
“Hem niye kızların örtünmesi talep ediliyor ki? Bayanlar açıldıkça güzelleşir”
bu ne zihniyettir yaa.. calsın sazlar oynasın kızlar deseydiniz keşke
Yazan:suzannur Tarih: Eki 25, 2008 | Reply
Rukiye,
Bize İran hakkında bir makale hazırlar mısın, objektif bir gözün değerlendirmeleri gerçekten güzel olurdu. Zor biliyorum ve çok geniş bir alan ama gerçek İran’ı ya da en azından onun belli bir kısmını okumak bize çok şeyler katacak, İran olacağız! edebiyatına yazdığın makaleden edindiğimiz bilgilerle daha realist cevaplar veririz düye düşünüyorum.
Saygıyla.
Yazan:basortumle gurur duyuyorum Tarih: Haz 27, 2009 | Reply
ben imamhatıplıyım kendı ıstegımle ÖRTUNDUM VE COK MUTLUYUM
acıldıkca guzelleşirız ve acıldıkça dınde gereken kuralları ıhall ederız
sizin muslumanlıgınızı sorgulamaya hakkım yok ama insanlığinızı sorgulayabılır hadı cvp ÖZGURLUKTAN HADI CVP VERIN BANA DEMOKRASIDEN oleyın sızın ozgulunz demokrasınız bumu?????????? sorarım vıcdanınız nasıl elverır gencecık kızları tekme tokat kampusten atanlarrı seyrederken allah askına bu sıze yapılsaydı herkes kapalı olsaydı bız sızın ıçın ozgurlugu savunurduk
Yazan:bu örtü bu başla çıkar Tarih: Ağu 17, 2011 | Reply
öncelikle dığer zıhnıyetlerın hepsıne saygı gösterıyorum .Velakin o zihniyetleri an la ya mı yo rum.. kişi Müslümansa müslümanlığın gereklerını yerıne getırmelı getırmıyrsa bıle onu ınkar etmemelı dıye dusunuyrum..
ayrı bır boyutta herkezın bu ÖZGURLUK kavramını tekrar düşünmesını ıstıyrum herkezın kararına saygı lutfen.. asıl konunun sacmalığı ne bılımosunuz genelı musluman bır dewlette musluman gıbı yasayamamak..(üzücü)..
Yazan:Veli KÜRK Tarih: Ağu 18, 2011 | Reply
Türkiyede isteyen istediği gibi giyinmeli baş örtüsünün önündeki engel mahalle, aile v.s. baskısıdır diyenler birde tersini düşünsünler kızlarının veya eşlerinin ben baş örtüsünden hoşlandım baş örtüsü takacağım dedikleri vakit gerçekten bu kararlarına saygı duyabilirler mi? ister sağcı olsun ister solcu bir aile düşüncesi nasılsa o ortamda çocuklarını yetiştirir ve çocukları belli bir yaşa geldikten sonra fikirleri oturur ve kendi düşünce çizgisini çizer.
Ben Türkiyede mahalle baskısı felan olduğuna da inanmıyorum çok sayıda annesi kara çarşaflı kızı açık insan gördüm.
Baş örtüsünü de takan insanlara göre yorumlamak kadar mantıksız başka bir fikir ben şuan bilmiyorum, baş örtüsü islamın emridir ve dini bir obje olduğu için yasaklanmamalıdır. Başı kapalılar pantolon giyiyordiye baş örtüsü yasaklanamaz, hizbullah, elkaide v.b. örgütler var İslam ozaman terör dinidir demekkadar aptalca başka birşey varmı? bu ikiside birbirine çok benziyor