RSS Feed for This Post

Ergenekon Davası Başlıyor

 Sunuş : Ergenekon adlı terör örgütünün yargılanması bugün başlıyor. Kimileri “bundan bir şey çıkmaz” diyorlar ama bu davanın başlaması bile bir çok şeyi değiştirdi Türkiye’de:

  • 1) Terörizm dış mihrakların işidir, Kürtler/Ermeniler emperyalistlerin maşası oldu tipindeki önyargılar yıkıldı. Türk’ten de terörist olacağı ispat edildi.
  • 2) Eskiden en güvenilir kurum olan TSK mensupları arasından da terörist çıkabileceği görüldü.
  • 3) Hafta sonu golf yerine bilgisayar başında darbecilik oynamak için yapılan subay toplantılarının masum olmadığı gösterildi,
  • 4) Kendine Kemalist veya vatansever diyen her uyanığın bu sıfatları kullandığı için aklanamayacağı anlaşıldı. Din sömürüsü gibi Kemalizm ve vatanseverlik sömürüsünün de mümkün olduğu hatırlandı.
  • 5) Hükümete yarayacak korkusuyla olanları kenardan seyreden, “yiyin birbirinizi!” diyerek tempo tutan sol aydınların zaten can çekişen Türk solunu tasfiye edişlerine tanık olundu.

 Ergenekon tipi yapılanmalar Türkiye’ye özgü değil.  PKK gibi ayrılıkçı veya Dev-Sol gibi devrimci terör örgütleri dünyanın hemen her yerinde kuruluyor ve kurulduktan kısa bir süre sonra bazı “karanlık güçlerin” kanatları altına alınabiliyor.

 Nereden çıktı bu Ergenekon” adlı makalede Komünist bir terör örgütü olan İtalyan Kızıl Tugaylar‘ın anti komünist bir yapılanma olan P2 mason locası ve faşist politikacılar tarafından nasıl kullanıldığını anlatmıştık. Gladio tipi örgütlenmelerin Ergenekon ile olan ilişkisine ışık tutmuştuk.

 Güney Amerika’da Condor operasyonu, Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu, Fransız Doğrudan Eylem örgütü de “devlet ve mafya işbirliği” konusunda en güzel örnekler. Birincisi anti-komünist politikayı desteklerken diğer üçü komünist örgütlerdi. Ama kullanılan yöntemler bizim Ergenekon’a çok ama çok benziyor.

 PKK’nın özellikle son yıllarda gerçekleştirdiği eylemlerin Ergenekon’a açıkça hizmet eder bir çizgide olması da bir rastlantı olmasa gerekir.

 Bu tarihi günde Ergenekon ile ilgili olayların bir özetini dikkatinize sunuyoruz.

 MY

 Bugün 20 Ekim 2008 Pazartesi. Ergenekon terör örgütü üyelerinin hakim karşısına çıkarıldığı ‘yüzyılın davası’ başlıyor. Silivri Cezaevi’nde oluşturulan duruşmada özel salonda, aralarında İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk ve eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun da bulunduğu 46’sı tutuklu 86 sanık yargılanıyor. Ergenekon terör örgütü soruşturmasının başladığı tarihten 17 ay sonra görülen davaya, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bakıyor. İlk duruşmaya, Türkiye’nin dışında dünyadan da büyük ilgi var. Her şey 12 Haziran 2007’de Ümraniye’deki bir gecekonduda 27 el bombasının ele geçirilmesiyle başladı. Ardından yürütülen soruşturma genişledikçe ürkütücü bilgiler ortaya çıktı. Ülkenin yakın tarihindeki birçok provokatif eylemde imzası olan ‘ulusalcı çete’nin, kanlı kaos planları deşifre edildi. Yürütülen soruşturma kapsamında gözaltılar sürerken, iddianamenin tamamlanan ilk bölümü İstanbul cumhuriyet savcısı tarafından kamuoyuna açıklandı. ‘Ergenekon terör örgütü’ olarak tanımlanan yapılanmanın yönetici ve üyeleri, ‘silahlı terör örgütü kurma, yönetme, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, kasten öldürmeye azmettirme, açıklanması yasak belgeleri temin etme, terör örgütüne üye olmak’ ile suçlanıyordu. İddianame, Ergenekon terör örgütüne yönelik gözaltıların artacağı sinyalini veriyordu. Öyle de oldu. Emekli orgeneraller Şener Eruygur ile Hurşit Tolon’un tutuklanmasıyla soruşturma yeni bir ivme kazandı. Zira, konunun ‘Veli Küçük’ün üstündeki halkaya ulaşamayacağı’ tahminleri sonuçsuz bırakıldı.


PKK, Ergenekon’un kontrolünde

Ergenekon ve PKK terör örgütlerinin ilişkileri akla ilk olarak İşçi Partisi’nin tutuklu Genel Başkanı Doğu Perinçek’i getiriyor. İddialara göre, Ergenekon’un yönetici kadrosunda yer alan Perinçek, PKK’nın kurucuları listesinde de üst sıralarda bulunuyor. İki örgüt arasındaki bağlantının yine Perinçek tarafından sağlandığı ileri sürülüyor. Ergenekon iddianamesinde, ‘Terör örgütlerinin kontrol altına alınması çalışmaları’ başlığı altında, örgütün amacının PKK’yı kontrol altına almak olduğu aktarılıyor. ‘Ergenekon dokümanında gerektiğinde naylon terör örgütü kurulmalı ve yabancı istihbarat örgütlerinin kurguladıkları oyunda mutlaka yer alınmalı’ ifadeleri dikkat çekiyor. Buna göre Ergenekon, terör örgütlerinin tasfiye edilmesini değil, kontrol altına alınıp kullanılmasını benimsiyor. Sanıklardan Veli Küçük ve Ümit Oğuztan’dan ele geçirilen ‘Panzehir’ isimli dokümanda da, ‘PKK’nın tamamen tasfiye edilmesi yerine, Abdullah Öcalan’la işbirliği yapılması gerektiği’ üzerinde ısrarla duruluyor. ‘Sık sık Bekaa Vadisi’nde PKK kamplarını ziyaret eden İşçi Partisi Doğu Perinçek’in Ergenekon terör örgütünün kararlarına göre teori ve planlama dairesi başkanlığı bünyesinde terör örgütleri ile irtibat konusunda da görevli olduğu anlaşılmaktadır.’ ifadelerine yer veriliyor. Kurmay Yüzbaşı Ceyhan Karagöz tarafından 12 Aralık 1994 tarihinde hazırlanan ‘Gizli’ ibareli bir belgede, PKK’nın kurucu isimleri yer alıyor. PKK’nın 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır Lice ilçesi Ziyaret köyünde aralarında Abdullah Öcalan, Doğu Perinçek, Ahmet Türk, Mehdi Zana ve Cemil Bayık gibi isimlerin bulunduğu 25 kişi tarafından kurulduğu belirtiliyor. Ergenekon soruşturması kapsamında ‘Galip’ ve ‘Deniz’ takma adıyla ifade veren iki gizli tanığın açıklamaları, PKK ile Ergenekon terör örgütleri arasındaki bağlantının anlaşılması adına önemli bilgiler içeriyor. Tanıkların ifadelerine göre, 12 Eylül 1980 ihtilali PKK’ya önceden haber verilmiş. Örgüt yayınladığı broşürle üyelerini uyararak, gruplar halinde yurtdışına kaçırmış. Örgütün silahları ise sığınaklara saklanmış. İddianamede yer alan bilgelere göre, şüphelilerden Hikmet Çiçek’in flash diski ile İşçi Partisi basın bürosundan elde edilen bilgisayar hard diski içerisindeki bir word dosyasında 2 ayrı şahsın konuşma çözümü yer alıyor. Belgede ‘Oğuz’ adını kullanan bir özel kuvvetler komutanlığı görevlisi ile Abdullah Öcalan’ın avukatı arasında geçen konuşmanın çözümleri bulunuyor. ‘PKK’ya silah sattık’ Özel Kuvvetler Komutanlığı görevlisi Öcalan’ın avukatına özetle şunları söylüyor: “Açıktan ilişki olmaz. Bu ilişkiyi kabul etmeye kamuoyu henüz hazır değil. Öcalan yakalanmasaydı, TSK içinde büyük sorun çıkacaktı. Çünkü komutanlardan bir grup, PKK’ya silah sattı, uyuşturucu trafiğini birlikte yürüttü. Örgütü kursun diye Öcalan’a 10 milyon lira verildi. Biz bunları bilerek konuşuyoruz.” Bir tanığın anlattıkları da ilişkiler ağını gözler önüne seriyor: “1986-1987 yıllarında Abdullah Öcalan’ın Bekaa Vadisi’nde bulunan Helve kampında bulunduğu sırada gazeteci ve siyasi kimliği olan Doğu Perinçek röportaj adı altında geldi. Öcalan tarafından bizzat karşılandı ve askerî tören yapıldı. Kampta bir oda tahsis edildi, 10 gün kaldı.” Ergenekon belgelerinin ele geçirildiği sanıklardan gazeteci Tuncay Güney, ifadesinde, Veli Küçük ile birlikte Kuzey Irak’a gittiklerini ve PKK’ya silah sevkiyatı yapıldığını söylemişti. Abdullah Öcalan, Fırat Haber Ajansı’na verdiği demeçte, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın 1999 yılında kendisi ile temas kurduğunu iddia etmişti. Soruşturma kapsamında aranan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz de 2001 senesinde Abdullah Öcalan’ın yattığı İmralı’da komutanlık yapmıştı.  


Dev-Yol’un eylem listesi İşçi Partisi’nden çıktı

Ergenekon operasyonu kapsamında İşçi Partisi’nin Genel Merkezi’nde yapılan aramada, THKP/C-DEV-YOL terör örgütünün eylem listesi bulundu. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderdiği ve üzerinde ‘gizli’ ibaresi bulunan Türkiye Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi Devrimci Yol hakkındaki resmî belge, dikkat çekici. İddianamenin ek klasörleri arasında yer alan belgede, yasadışı THKP/C-DEV-YOL örgütünün 12 Eylül 1980 ihtilalinin öncesinde çok sayıda yaralama, kurşunlama, soygun, gasp, bombalama, pankart asma, yazılama, kundaklama eylemleri ve 425 kişiye karşı öldürme eylemi gerçekleştirdiği belirtiliyor.


‘Hizbullah, Küçük’ün emriyle kuruldu’

  Ergenekon iddianamesinde örgütün Hizbullah’la ilişki içinde olduğu belirtiliyor. Bu konuda şu ifadeler kullanılıyor: “Şüphelilerde ele geçirilen istihbari bilgi notlarında DHKP-C ve Hizbullah örgütleriyle alakalı notlar ve gizli bilgiler değerlendirildiğinde bu örgütlerle de şüphelilerin doğrudan bağlantılarının bulunduğu görülmektedir.” İddianamenin ilgili bölümünde ayrıca, terör örgütü Hizbullah’ın, Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük tarafından kurulduğu ifade ediliyor. Ulusal Kanal’da ele geçirilen belgede, “Refet: Hizb V. Küçük kurdu.” deniliyor. İddianamenin, “Terör Örgütleriyle Bağlantılar” başlığıyla yer alan bölümde Hizbullah’ın generaller Teoman Koman ve Veli Küçük tarafından kurulduğu bilgisine yer verildi. Hizbullah’ın Ergenekon’la yolları, Ümraniye’de yakalanan el bombaları ile 1999’daki Hizbullah baskınında ele geçen bombaların aynı kafile ve seri numaralı olmasından dolayı kesişiyor. Ümraniye’de ele geçirilen ve üzerinde Oktay Yıldırım’ın parmak izleri tespit edilen 27 adet el bombası ile 18 Mart 1999 tarihinde Hizbullah/İlim Terör Örgütü’ne yönelik operasyonlarda elde edilen el bombasının aynı kafile ve seri numaralı olduğu belirlenmişti. JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan ise Diyarbakır-Silvan’a Hizbullah faaliyetini araştırmaya gittiğinde kendisine “Bunlar PKK ile mücadele ediyorlar.” denildiğini aktardı.


Ergenekon’da TİT bağlantısı

Akın Birdal suikastını azmettiren Türk İntikam Tugayı’nın (TİT) eski lideri Semih Tufan Gülaltay’ın emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’le ilişkileri, Ergenekon-TİT bağlantısına işaret ediyor. İkisi de Ergenekon sanığı olan Muzaffer Tekin ve Gülaltay’ın irtibatı operasyondaki sorgulamalarda defalarca gündeme geldi. Gülaltay’ın Birdal suikastından sonra evinde saklandığı emekli Binbaşı Namık Zihni Ozansoy, Tekin’in Harp Okulu’ndan arkadaşıydı. Tekin, Gülaltay’ı cezaevinde ziyaret etti. Gülaltay’ın cezaevinden çıkınca kurduğu ‘Ulusal Birlik Komitesi’nin üyelerinden biri Tekin olmuştu. İddiaya göre, Gülaltay, Tekin ve Danıştay saldırganı Alparslan Arslan, bu saldırıdan hemen önce ayrı ayrı Gülaltay’ın bürosuna gelmişti.


Sabancı suikastında DHKP-C imzası

  Ergenekon ve DHKP-C arasındaki ilişki Sabancı suikastıyla gün yüzüne çıktı. İşçi Partisi’nin yayın organı Aydınlık Dergisi’nde bu yılın mart ayında yapılan aramalarda ele geçirilen bir ajandanın 1 Ocak 1996 tarihli sayfasında, cinayeti gerçekleştiren zanlılar Fehriye Erdal, İsmail Akkol ve Mustafa Duyar’ın ismi yer alıyordu. Sabancı cinayetindeki ilişkiler ağı bununla sınırlı değil. Saldırıdan sonra kendiliğinden teslim olan Mustafa Duyar, Ergin kardeşlerin adamları tarafından cezaevinde infaz edildi. Başsavcılık, gelen bir ihbar içerisindeki CD’nin incelemesinde ilginç görüntülere rastladı. 2000 yılında Uşak Cezaevi isyanı sırasında Nuri Ergin’in binanın penceresinden çıkarak “Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü. Şimdi canlı söylüyorum.” diyor. Vedat Ergin ise şu anda Ergenekon terör örgütü tutuklusu olan Veli Küçük’e selam söylüyor: “Biz bu devlet için mermi sıktık. Bak bak. Veli Küçük’ü ara, bizi sor. Başka bir şey söylemiyorum.”


Amaçları kaos çıkarmak

Türkiye bugün tarihî günlerinden birini yaşayacak. Zira, Ergenekon terör örgütü davasının ilk duruşması bugün gerçekleştirilecek. Silivri Cezaevi’nde yapılan duruşmada 86 sanık hakim karşısına çıkacak. Duruşma için cezaevinde özel bir salon oluşturuldu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bakacağı davada, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun da aralarında bulunduğu şüpheliler, ‘silahlı terör örgütü kurma, yönetme, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, zorla hükümeti ıskata teşebbüs, kasten öldürmeye azmettirme, açıklanması yasak belgeleri temin etme, terör örgütüne üye olma ve silah sağlamak’la suçlanıyor. Türkiye’de ‘derin devlet’ tabirini ilk kullanan, dönemin başbakanı Bülent Ecevit’ti. 1974’te derin devletin varlığından söz eden Ecevit, “Kontrgerillanı örtüsü kaldırılmalı.” diyordu. Ancak konunun üzerine gidilmedi. Aradan 28 yıl geçti. Dönemin İstanbul Organize Suçlarla Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, bugün Ergenekon olarak bilinen yapıyla ilgili ilk belgelere ulaştı. Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan’dan ele geçirilen belgeler örgütün şifrelerini, bağlantılarını ayrıntılarıyla veriyordu. Güney, sorguya alındı, hakkında ‘dolandırıcılık’ suçundan rapor hazırlandı. Sorgusunun ardından yurtdışına kaçırıldı. Saçan, 6 çuval dolusu belgeyi ortadan kaldırdı. Tarih yaprakları 12 Haziran 2007’yi gösterdiğinde Ergenekon için yolun sonu görünüyordu. Ümraniye’de bir gecekonduda ele geçirilen bombalar, örgütün özellikle sivil kanadının büyük oranda deşifre olmasına sebep olacak sürecin başlamasına neden oldu. Hazırlanan iddianameye göre, ortaya çıkan yapı dehşet vericiydi. Üyeleri tarafından ‘Ergenekon’ olarak adlandırılan organizasyon, silahlı bir örgüttü. Amacına ulaşmak için gerektiğinde suikast yapmaktan çekinmiyordu. PKK, DHKP/C, Hizbullah, Dev-Yol, Dev-Sol gibi terör örgütleri, mafya ve çetelerle bağlantılıydı, tamamını kontrol altında tutuyordu. Örgütün karargahı Türk Ortodoks Kilisesi’ydi. Deşifre olan veya örgüte ihanet eden elemanların cezası ölümdü. ‘Askerî’ ve ‘Lobi’ olarak adlandırılan ‘sivil kanat’tan oluşuyordu. Soruşturma kapsamında askerî yapı tam olarak deşifre edilemedi. Ancak lobi büyük oranda ortaya çıkarıldı. Örgütü gizli tanıklar çözecek Örgüt, üyelerine ‘gizlilik’ konusunda sürekli telkinlerde bulunuyor. Hücre yapılanması sayesinde de örgüt üyeleri birbirinden bağımsız çalışabiliyor. Bir yerde ortaya çıkarılan hücrenin mensupları diğerlerini tanımıyor. Böylelikle örgütün tamamının deşifre edilmesi mümkün olmuyor. Bu noktada, ifadesi alınan gizli tanıklar devreye giriyor. Tanıklar örgütün özellikle sivil kanadını büyük oranda deşifre ediyor. Ergenekon’un sır perdesi 1996’da meydana gelen Susurluk kazasında kısmen de olsa aralanmıştı. Fakat o dönemde soruşturma yeterince derinleştirilememiş, savcının ifadesiyle ‘sadece buz dağının görünen yüzü’ aydınlatılmış ve örgüt amaçlan doğrultusunda karanlık eylemlerine devam etmişti. Örgütün yakın amacı, ülkede yönetim zafiyeti oluşturacak derecede eylemler yapıp kamu düzenini bozarak kargaşa ortamı meydana getirmek. Nihai amaç ise oluşacak kargaşa ortamı ile yönetime karşı yapılacak hukuk dışı bir müdahalenin kamuoyunda kabulü ve haklılığını temin edip, antidemokratik bir müdahale ile yönetimi ele geçirmek. Paşalar için ek iddianame Soruşturma kapsamında 86 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame 25 Temmuz 2008’de kabul edildi. İddianamenin açıklanan ilk bölümünde tutuklu emekli paşalar Hurşit Tolon, Şener Eruygur ve ATO Başkanı Sinan Aygün yer almadı. Savcılık, söz konusu paşalar ve aralarında eski milletvekili Turhan Çömez ve emekli albay Levent Ersöz’ün de bulunduğu diğer sanıklar için ek iddianame hazırlayacak.   ŞENER ERUYGUR Eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, emekli olduktan sonra Atatürkçü Düşünce Derneği’nin başkanlığına getirildi. 2004’te Ayı şığı ve Sarıkız kod adlı iki darbe girişiminde bulunduğu iddia edildi. Ergenekon soruşturması kapsamında 1 Temmuz 2008 günü gözaltına alındıktan sonra adliyeye çıkarıldı. Savcılıkça ifadesi alınan Eruygur, 6 Temmuz 2008’de ‘terör örgütünün üst düzey yöneticisi olmak’suçlamasıyla Metris Cezaevi’ne gönderildi. 17 Eylül’de düşerek beyin kanaması geçirdi, hastanede yoğun bakıma alındı. 21 Eylül’de ‘sağlık durumu’ gerekçesiyle cezaevinden tahliye edildi. Ardınan GATA’ya sevki yapıldı. VELİ KÜÇÜK Adı ilk kez 3 Kasım 1996’daki Susurluk kazasından sonra duyuldu. Abdullah Çatlı’nın, ölmeden önce telefonla son görüştüğü kişiler arasındaydı. JİTEM’in kurucusu olduğu ileri sürülüyor. Eski İstanbul Ülkü Ocakları yöneticisi Levent Temiz ile İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in oğlunu buluşturarak ‘Kızılel-ma Koalisyonu’nu oluşturdu. Tuğgeneral rütbesine yükseldikten bir yıl sonra 2000 yılında emekliye sevk edildi. Suçlama: Silahlı terör örgütü kurma, yönetme, TC hükümetine kary,şı silahlı isyana tahrik, zorla hükümeti iskata teeşebbüs, kasten öldürmeye azmettirme, korku ve panik olue,korkuvepanikoluşturacak uşekilde patlayatlayıcı madde atmaya azmettirmek, mala zarar vermeye ve ruhsatsalazararvermeyeveruız patlayıcı bulundurmaya azmettirme. İLHAN SELÇUK Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi ve köşe yazarı. 21 Mart 2008’de Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu ile birlikte gözaltına alındı. Ergenekon’un sivil yapılanması olarak bilinen ‘lobi’de ‘teori tasarım planlama daire başkanlığı’ görevini yürttüğü ileri sürülüyor. Örgütün üst düzey yöneticilerinden. Veli Küçük’ün kurmak için yoğun çaba sarf ettiği ‘Ergenekon medyası’nın başına getirileceği savunuldu. Selçuk, 12 Mart 1971 Muhtırası’ndan sonra da darbeye teşebbüs suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Suçlama: Silahlı terör örgütü kurma, yönetme, zorla hükümeti ıskata Teşebbüs, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik. MUZAFFER TEKİN 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı’na komando tugayı ile teğmen rütbesinde katıldı. 1985’te Tuzla Piyade Okulu’nda görevliyken 4 teğmenin dövülmesi hadisesiyle ilintilendirildi ve askerî mahkemeye sevk edildi. Ardından mahkemenin neticesi beklenmeden mümtazen terfi durumunda olmasına rağmen askeri şura kararı ilere’sen emekliye sevk edildi. Danıştay saldırısında azmettirici olmakla suçlanıyor. Suçlama: Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak, zorla hükümeti ıskata teşebbüs, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri bulundurma. KEMAL KERİNÇSİZ: Avukat. Büyük Hukukçular Birliği başkanı. Ocak 2007’de suikast sonucu öldürülen Hrant Dinkve Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk hakkında 301 ‘den yargılanmaları için şikâyetçi oldu. Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılması planlanan Ermeni Konferansı’nı iptal ettirdi. Ulusalcı birçok organizasyonun içerisinde yer aldı. Suçlama: Silahlı terör örgütüne üye olma, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri bulundurma, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme. LEVENT ERSÖZ Savcının mahkemeden gözaltı kararı çıkardığı gün olan 29 Haziran’da Rusya’ya gittiği belirlendi. Emekli Tuğgeneral Ersöz’ün bir Rus silah firmasına danışmanlık yaptığı ileri sürüldü. Levent Ersöz’ün Ergenekon içindeki görevinin ‘hükümeti yıpratmaya çalışmak’ olduğu iddia edildi. Ersöz, 2001 yılında Abdullah Öcalan’ın hapis yattığı İmralı’da komutanlık yapmıştı. TURHAN ÇÖMEZ Hakkında yakalama emri çıkarılan Turhan Çömez, soluğu yurtdışında aldı. Kaçtığı yönündeki haberleri yalanlayarak, çıkışının ‘eğitim amaçlı’ olduğunu söyledi. Ergenekon’un karargâhı Türk Ortodoks Kilisesi’nin basın sözcüsü bir başka Ergenekon sanığı Sevgi Erenerol’la samimi pozları medyaya yansıdı. Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi ve onun eşiyle AK Parti’nin kapatma davasıyla ilgili yaptığı telefon konuşması büyük yankı uyandırdı. ALPARSLAN ARSLAN Ergenekon davasında tek maktül olan Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in katili. Dinî gerekçelerle işlediğini ileri sürdüğü cinayet sonrası banka hesabında ciddi artışlar olduğu görüldü. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ve ulusalcı kimliğiyle bilinen Muzaffer Tekin’le ilişkisi tespit edildi. Danıştay davasında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıl FİKRİ KARADAĞ Emekli Albay. Kuvayı Milliye Derneği Genel Başkanı. Mersin’de silah üzerine yaptırdığı ‘ölme, öldürme’ yeminli toplantılarla gündeme geldi. Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk ve bazı DTP’lilere düzenlenecek suikastın organizasyonunda yer aldığı öne sürüldü. Ergenekon’un öldürdüğü iddia edilen Necip Hablemitoğlu’nun fotoğrafının önünde basın açıklaması yapmıştı. Suçlama: Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, zorla hükümeti ıskata teşebbüs, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme veya aşağılama. KEMAL YALÇIN ALEMDAROĞLU Eski İstanbul Üniversitesi rektörü. Yapılanmada İlhan Selçuk’un yardımcısı olarak görülüyor. Üniversite yapılanmasının başındaki isim. Cumhuriyetin 80. yıl kutlamaları çerçevesinde Ankara’da yapılan yürüyüşte ‘ordu göreve’ pankartlarının altında yürüyen grupta yer alıyordu. Örgüt üyeleriyle yaptığı telefon konuşmalarında 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a ağır küfürler etmesi uzun süre tartışılmıştı. Suçlama: Silahlı terör örgütü kurma, yönetme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etme. TUNCAY ÖZKAN Muhabirlikle başladığı medya sektöründe kısa zamanda patron oldu. Şener Eruygur’un gözaltına alınmasının ardından yapılan incelemelerde, Tuncay Özkan’ın Ergenekon bağlantıları tespit edildi. Soruşturma kapsamında yapılan son operasyonda Adil Serdar Saçan’la birlikte gözaltına alındı. Savcılıkça ifadesinin alınmasının ardından çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Özkan’ın, emekli Orgeneral Eruygur’a bağlı olarak örgütün lobi (sivil toplum kuruluşları) kanadında yer aldığı ileri sürüldü. Cumhuriyet mitingleriyle ön plana çıkan Özkan, orduyu ‘sessiz kalmakla’ suçlamıştı. SEVGİ ERENEROL Ergenekon’un gizli toplantılarının yapıldığı Türk Ortodoks Kilisesi’nin basın sözcüsü. Toplantılara eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılıç, Muzaffer Tekin, Kemal Kerinçsiz ve bazKerinçsizvebazı emekli generallerin de katıldığı fotoğraflarla belgelendi. Kamuoyunda ses getirecek suikast planlarının burada hazhazırlandığı iddia edildi. Suçlama: Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme, TC Hükümetine Karşı Silahlı İsyana Tahrik, Hukuka Aykk,HukukaAykırı Olarak Kişisel Verileri Kaydetme. DOĞU PERİNÇEK İşçi Partisi Genel Başkanı. Kasım 1968’de arkadaşlarıyla Aydınlık dergisini kurdu. 12 Mart 1971 muhtırasının ardından, 20 yıl hapse mahkûm edildi. 2,5 yıl hapis yattıktan sonra, Temmuz 1974’te genel afla serbest kaldı. Ergenekon’la PKK arasında bağlantıyı sağlayan kişi olduğu ileri sürülüyor. Abdullah Öcalan’la Bekaa Vadisi’ndeki samimi görüntüleri hafızalara kazındı. Mao’cu kimliğiyle tanınan Perinçek, son dönemde ‘ulusalcı’ söylemiyle öne çıktı. Suçlama: Silahlı terör örgütü kurma, yönetme, zorla hükümeti ıskata, teşebbüs, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, açıklanması yasak belgeleri temin etme. ADİL SERDAR SAÇAN Eski İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü. 2001 ‘de Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan’dan Ergenekon yapılanmasıyla ilgili belgeleri ele geçirdi. Her iki şahsın sorgusunu bizzat yaptı. Sorgunun ardından Güney, yurtdışına kaçırıldı. Saçan, Ergenekon yapılanmasının üzerini örtmek ve örgütle ortak iş yapmakla suçlanıyor. Ek iddianamede kendisine yer bulacak. İDDİANAMEDE ÖRGÜTÜN HİYERARŞİK YAPISI Ergenekon, örgütün başkanına doğrudan bağlı 4 daire komutanlığı ile iki sivil başkanlıktan oluşuyor. Komutan ve başkanların bir asistanı ve bölüm uzmanından oluşan iki yardımcısı var. Ünitelerin komutan ve başkanlarının yanında görev alacak bölüm uzmanı, illegal faaliyetlerin yurtiçi ve yurtdışı hukuk platformunda legal gibi gösterilebilmesi düzenlemelerinden sorumlu. Askerî ve sivil yapılanma arasındaki bağlantıyı ‘köprü personeller’ Veli Küçük ve Muzaffer Tekin sağlıyor. Fikri Karadağ ve Zekeriya Öztürk ise bunların yardımcısı konumunda. Adı geçen 4 kişi ayrıca mafya ve sivil toplum örgütlerini de yönlendiriyor. Muzaffer Tekin, ayrıca, silahlı eylem grubunun başkanı. Teori tasarım planlama daire başkanlığı görevini İlhan Selçuk yapıyor. Yardımcıları Kemal Alemdaroğlu ve Sevgi Erenerol. Alemdaroğlu, üniversite yapılanmasının, Erenerol ise STÖ’ların başındaki isimler. Yine Teori Tasarım Daire Başkanlığı’na bağlı olarak çalışan Doğu Perinçek, aynı zamanda askerî kanatla da ilişkili.Örgütün hukuk bürosunun başındaki isim Kemal Kerinçsiz. ÖRGÜT ÜYELERİNDEN CEPHANELİK ÇIKTI – 39 adet el bombası – 2 adet içi boşaltılmış el bombası – 11 kg C-3 patlayıcı – 1160 gr tahrip kalıbı – 1 adet gaz bombası – 10 adet fünye – 5 adet işaret fişeği – 3 adet sis bombası – 21 adet TNT kalıbı – 1 adet yangın bombası – 84 adet kapsül – 24 adet ateşleme çakmağı – 50 metre infilak fitili – 35 adet çeşitli boylarda infilak fitili – 1 adet eğitim bombası – 2 adet demir çubuk içerisinde patlayıcı – 18 gr Emolite marka patlayıcı – 13cm uzunluğunda infilak kapsülü için irtibatlıkfitili – 3 GOLDEN ibareli plastik tüp içerisinde hidrolik asit – Biri Kanas, 3 uzun namlulu tüfek – 2 adet av tüfeği – 2 adet havalı tüfek – 21 adet tabanca – 3 adet kuru sıkı tabanca – 34 adet şarjör – 1074 adet dolu fişek – 73 adet av fişeği – 1 adet susturucu – 2 adet içi boşaltılmış havan mermisi – 9 adet içi boşaltılmış uçaksavar mermisi – 1 adet kasatura, saniyeli fitil, çok sayıda demir bilye, bomba yapımında kullanılan malzemeler, telsiz, kasatura ve bıçak.


Başkonsolosluğa saldırı emri cezaevinden

  ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu saldırısının lideri olan Erkan Kargın’ın, cezaevinde bulunan Ergenekon’un kilit ismi Erkut Ersoy’la 3 kez telefonla görüştüğü ortaya çıktı. Sabah Gazetesi’nin 20 Eylül’de manşetten verdiği habere göre, ölüm timinin lideri Erkan Kargın’a talimatı, halen Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ergenekon örgütünün istihbarat sorumlusu Erkut Ersoy vermişti. Kargın’ın cep telefonu ile iki SİM kartında yapılan incelemede, Erkut Ersoy ile mayıs ve haziran aylarında görüştüğü belirlendi. Kargın’ın saldırı talimatını bu görüşmede aldığı ileri sürüldü. Ayrıca Kargın’ın aynı dönemde Ergenekon örgütünün üst düzey iki yetkilisiyle de görüştüğü tespit edildi. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Erkut Ersoy’un ise örgütün ‘kilit isimlerden biri’ olduğu belirlendi. Ersoy, bir telefon görüşmesinde arkadaşına izledikleri stratejiyi şöyle anlatıyordu: “Sürekli sahadayız. Düzce’deki PKK’yla ilgili çalışmaları üstlendim. Hizbullah olsun, diğer İslami fonksiyonlar biraz bu ortamdan da cesaret bulup, Kur’an kursları açıyorlar. Biz de uyanığız, devamlı ortamlara giriyoruz, çıkıyoruz, arkadaşlarımız her türlü kılıkla onların içerisindeler. Elemanlar çarşaflı, cübbeli geziyorlar…” Emin Gürses’in telefon konuşması Tutuklu sanıklardan Doç. Dr. Emin Gürses’in ifadeleri de Ergenekon’la başkonsolosluk saldırısı arasındaki ilişkiye ışık tutuyor. Gürses’in 23 Ocak 2008 tarihinde X şahsı ile yaptığı ve teknik takibe takılan telefon görüşmesi özetle şöyle: “Karıştırmak istiyorlar. Beni aradılar bugün. Hoca seni almadılar mı içeriye? Beni alırlarsa içeri biliyorlar ki Amerikan ve İsrail büyükelçiliklerini havaya uçurmak için bizimkiler her şeyi yapacak. Ben de dedim, telefonlarım dinlensin dedim.”


Danıştay suikastında Ergenekon izi

  Avukat Alparslan Arslan, 17 Mayıs 2006’da Danıştay 2. Dairesi’ne silahlı saldırı düzenledi. Olayda Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetti. Arslan, saldırıyı Danıştay’ın başörtüsü kararı nedeniyle düzenlediğini ileri sürdü, ancak gerçek hiç de böyle değildi. Ümraniye’de el bombalarının bulunmasıyla başlatılan soruşturma kapsamında ele geçirilen bazı belgelerde Danıştay saldırısıyla ilgili bilgiler de yer alıyordu. Soruşturma genişletildi. Danıştay saldırganlarının ifadelerine başvuruldu. Ankara Sincan Cezaevi’nde ifadesi alınan ve aralarında Osman Yıldırım’ın da bulunduğu sanıklar, Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atılması ve Danıştay saldırısının Veli Küçük ve Muzaffer Tekin tarafından planlandığını söyledi. Buna göre, iki şahıs Danıştay’da azmettiriciydi. Osman Yıldırım, Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi’ne saldırı kararını Ataşehir’de bir apartmanda 27 Nisan 2006 tarihinde Alparslan Arslan ve Veli Küçük’le birlikte yaptıkları toplantıda aldıklarını ve bombaları Veli Küçük’ün verdiğini anlattı. ‘Girdap’ operasyonu kapsamında tutuklanan VKGB Derneği Başkanı Taner Ünal da Danıştay saldırısını, Ümraniye’deki bombalar sebebiyle tutuklanan Muzaffer Tekin grubunun gerçekleştirdiğini söyledi. Bu gruba mensup kişilerin olaydan iki gün önce Ankara’ya gelerek bir toplantı yaptığını belirten Ünal, “Büyük bir eylem yapacaklarını söylediler. Ondan sonra Danıştay saldırısı oldu.” dedi. Semih Tufan Gülaltay liderliğindeki suç örgütüne yönelik yapılan soruşturmada müşteki olarak müracaatta bulunan Esra Feride Gökçimen, bir dönem Gülaltay’ın yanında kaldıklarını, bu süre içerisinde Muzaffer Tekin’in birçok kez gelip gittiğini anlattı. İfadesine başvurulan Gökçimen, Danıştay olayından 2 gün önce Tekin’in yanında 4-5 kişilik grupla Gülaltay’ın ofisine geldiğini ve saatlerce toplantı yaptıkları bilgisini verdi. Tekin’in bu binaya sık sık uğradığını ve kendisine ‘Komutan’ diye hitap edildiğini, yine Danıştay suikastının tetikçisi Alparslan Arslan’ın da olaydan önce bu binaya kalabalık bir grupla geldiğini gördüğünü, ancak o dönemde adını bilmediğini, olay sonrası şahsı medyada görünce tanıdığını aktardı. Bu arada, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklardan Alparslan Arslan’a 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, Osman Yıldırım’a müebbet hapis cezası verdi. Davanın gerekçeli kararında ise Ergenekon bağlantısı ‘es’ geçilerek, saldırının ‘türban’ nedeniyle işlendiği açıklandı. 7 Ekim 2008’de ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Danıştay saldırısıyla ilgili mahkemeye gönderilen belgeler dışında Ergenekon soruşturmasına ait tüm belge ve beyanların getirtilerek yeniden bir karar verilmesini istedi. Söz konusu gelişme önümüzdeki günlerde iki davanın birleştirilmesine sebep olabilir.


Hablemitoğlu cinayeti

  Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde Ankara’da öldürüldü. Ergenekon operasyonu çerçevesinde başlatılan soruşturmada, Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili önemli bulgulara ulaşıldı. Suikastın Ergenekon’a uzandığı ileri sürüldü. ‘Çerkez İbrahim’ lakaplı İbrahim Çiftçi savcılığa giderek Hablemitoğlu cinayetini kendisinin işlediğini belirtti. Ancak savcılık tarafından inandırıcı bulunmadı ve ‘elindeki delillerle olay uyuşmuyor’ gerekçesiyle serbest bırakıldı. Bir süre sonra ilginç bir olay yaşandı. İzmir’in Alsancak semtinde kafe işleten İbrahim Çiftçi’nin işyerine 2006 Ekim ayında iki adet el bombası atıldı. Ağır yaralanan Çiftçi, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Çiftçi’nin cenazesine Susurluk sanıklarından Sami Hoştan, Yaşar Aktürk ve Necdet Ulucan gibi isimlerin katılması dikkat çekti. Bu olayda kullanılan el bombalarıyla Ergenekon operasyonu çerçevesinde Ümraniye’deki bir gecekonduda ele geçirilen bombaların aynı seriden olduğu tespit edildi. Bu durum, Ergenekon terör örgütüyle Hablemitoğlu cinayeti arasında bağlantı olduğu görüşünü teyit etti. Ergenekon iddianamesinde de Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili bilgilere yer verildi. 1995 yılında Gazi Mahallesi’nde meydana gelen kahvehane tarama ve adam öldürme olaylarının bizzat Veli Küçük’ün talimatı ile gerçekleştirildiğini anlatan 9 No’lu gizli tanık, Hablemitoğlu’nun öldürülmesi olayının yine Küçük’ün emri ile yapıldığını söyledi.


Hrant Dink suikastı

Agos Gazetesi Genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinde de Ergenekon izi ortaya çıktı. Suikastta ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle haklarında dava açılan Jandarma Başçavuş Okan Şimşek ve Uzman Çavuş Veysel Şahin, Dink’in öldürüleceği yolunda edindikleri istihbaratı üstlerine bildirdiklerini; ancak amirlerinin gereğini yapmadığını öne sürdü. Milliyet gazetesinde 5 Temmuz 2007’de yayınlanan başka bir haber de, Ergenekon’un Dink cinayetiyle ilgisini teyit eder nitelikteydi. Haberde; Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği’nin Genel Başkan Yardımcısı Vehbi Şanlı’nın, telefon bir görüşmede, Dink’in öldürülmesi konusunda değerlendirmede bulunduğu kaydedildi. Vehbi Şanlı ile Nejat Mete adlı kişinin konuşması kayıtlara şöyle girdi: Mete: Bizim arkadaşların işi mi dün zıbartılan adam? Şanlı: Bizim arkadaşlar. Dink ailesi, yargılama sırasında bu hususların üstüne gidilmesini istedi. Avukatı Fethiye Çetin, şu ifadeleri kullandı: “Dink cinayeti organize bir yapının işi. Ergenekoncular Dink hakkında dava açılmasını sağladılar, onu bir nefret objesi haline getirdiler, hedef gösterdiler. Ergenekon ve Danıştay davaları mutlaka birbirine değecek. Çünkü Dink cinayeti Ergenekon Çetesi’yle bağlantılı.”


Mumcu cinayeti Küçük’ün ajandasında

  Ergenekon sanıklarından Veli Küçük’ün evinde bulunan bir belge, Mumcu cinayetine ilişkin önemli bir detayı ortaya koyuyordu. Bazı bakan ve bürokratlar ile işadamlarına ilişkin detaylı raporların yer aldığı dokümanlar arasında en ilgi çekeni MİT tarafından yazılan ve dönemin başbakanına gönderilen 2 Şubat 1993 tarihli rapordu. İddianamede, ‘Haki renkli 2005’ ibaresi bulunan ajandada yer aldığı belirtilen rapora ilişkin şunlar söyleniyor: “Bu ajanda içerisinde bulunan doküman; 2 Şubat 1993 tarihli MİT’ten Sönmez Köksal imzalı Uğur Mumcu konulu belgede; ABD’nin Ortadoğu’yu kontrol altına alıp Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek amacıyla, CIA denetiminde, İsrail ‘OADNA’ birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel tim ‘Hayre’ deniz üssünden botla Türkiye’ye giriş yaptıkları, gazeteci Uğur Mumcu’yu öldüren tim elemanları ikinci görevleri Mehmet Ali Birand’ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmadıkları, İsrail’in Ankara temsilciliğinde kaldıkları tespit edilmiştir.” Ergenekon soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan gizli tanıklardan Galip, Uğur Mumcu’nun Öcalan’ın devletin adamı olduğu ileri sürülen Pilot Necati ve Kesire Yıldırım ile ilişkilerini araştırdığı ve bunu ortaya çıkartacağı için öldürüldüğünü anlatıyor. Yandaşları tarafından öldürüldü TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu’nun başkanlığını yapan Ersönmez Yarbay, 9 Ağustos 2008’de Zaman’a verdiği demeçte, Türkiye’de 1991-95 tarihleri arasında birçok faili meçhul cinayet işlendiğine dikkat çekti: “Türkiye’de o dönem laik kesimler, bizzat laik kuruluşlar tarafından hedef alınmış, onların duyarlılıkları, anti-laik kesime karşı mücadelelerinin keskinlikleri artırılmak istenmiştir.”


Zirve Yayınevi katliamı

Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde 18 Nisan 2007 tarihinde 3 kişi vahşice öldürüldü. Aralarında Emre Günaydın’ın da bulunduğu 5 kişi gözaltına alındı. Olayla ilgili sürpriz bir tanık ortaya çıktı. Cinayet suçundan Malatya E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Astsubay Metin Doğan, olaydan üç yıl önce bir tümgeneral ile bazı isimlerin, Zirve Yayınevi yöneticilerini öldürmesi için kendisine görev verdiklerini ileri sürdü. Günaydın, talimatı Varol Bülent Aral’dan aldığını söyledi. Aral sorgulandı, ancak delil yetersizliğinden serbest kaldı. Daha sonra Malatya Otogarı’nda ‘Ergenekon ajandası’ bulundu. Aynı olayda azmettirici olduğu ileri sürülen ve Hizbullah militanı olduğu gerekçesiyle tutuklanan Aral’ın ajandasında Veli Küçük’ten Zekeriya Öztürk’e kadar pek çok isim ve kayıt yer alıyordu. Davanın 16 Ekim’de yapılan son duruşmasında ilginç bir gelişme yaşandı. Cinayet zanlısı Emre Günaydın, kilit isim Varol Bülent Aral’a mahkeme heyeti önünde sordu: “Sana devlet desteği sağlarız demiştin, nasıl devlet desteği sağlayacaktın?” 

   http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=751306&title=yuzyilin-davasi-basliyor

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:cansu Tarih: Eki 22, 2008 | Reply

    Dava başladı.. ilk duruşma tam bir fiyasko…

    balık istifi yargılamadan, tutuksuzlarla tutuklular ayrı ayrı, 70 kilonun üstünde olanlarla altında olanlar ayrı ayrı renkli gözlüler ve rensizler ayrı ayrı yargılanacakmış (!) çünkü salon küçükmüş.

    ne biçim bir terör örgütüymüş bu anlamadım ki. salona girmeyi başaran gazetecilere göre her sanığın avukatı farklı telden çalıyormuş. biri davanın ertelenmesini isterken bir diğeri anayasa mahkemesinin kendisini yargılamasını istemiş.

    örgüt demek disiplin demektir. disiplinsiz bir örgüt olmaz. mesela ergenekon davasında yargılanan doğu perinçek ve İP yöneticileri’nin avukatları aynı şeye itiraz edip aynı gerekçeleri sundular. çünkü onlar bir parti örgütü. ve gayet normal.

    dedikleri gibi bir ergenekon terör örgütü olsaydı ya da eğer bu örgüt varsa bile liderleri üyeleri yargılananlar olsa idi bu kadar kargaşa-kaos olmazdı bence. çünkü kulağa bile saçma geliyor.

    sizde hiç bir ışık yakmıyormu bu saçmalıklar?

  3. Yazan:merve Tarih: Eki 22, 2008 | Reply

    Neden oyle diyorsunuz, bu postmodern teror orgutu, gorulmez, kendini belli etmez.
    Eski gladyocu, 70lerin ulkucusu, yeni akp’nin kalemsoru, “bu vatan icin kursun atan da yiyen de birdir” mucidi prof. turkone’ye gore ergenekon her yerde, turk solu esittir ergenekon, o gorulmez, yenilmez icilmez, icimize islemis kanser, ur, bobregimizdeki tas, nezleli burnumuzdaki iltihap. Kisacasi, neoliberalizmin, soldan, ataturkten nefret eden herkesin oyuncagi super bi icattir bu ergenekon. Sahi yetmislerde islenen cinayetlere noldu, ipekciyi, ucok u da mi ergenekon oldurmustu. tabi canim!

  4. Yazan:İbrahim Ahmed Tarih: Eki 23, 2008 | Reply

    Şu an itibari şunu söyleyebiliriz; ERGENEKON DAVASI BİTMİŞTİR. Mahkeme iş görmez hale getirilmeye çalışılıyor. Zaten arkasında siyasi irade olmadan bu mahkemeden bir şey çıkmaz. Son günlerdeki Öcalana işkence bahanesi, muhtemelen askerin bilgisi ve onayı, ile çıkarılan gürültü ve çatışmalar önemli oranda AKP’ nin siyasi cesaretini kırmaya, davanın arkasında durmasını engellemeye yönelik (tabiî ki yaklaşan seçim için yatırım olduğunu da unutmadan). ki bu çünkü bu mesele AKP’nin yumuşak karnı ve konuda son derece kırılgan; şemdinlide görüldüğü gibi, aktütün baskınında Erdoğan’ın genelkurmaya desteği gibi..

    Ergenekon davası derinleştirilmeden, her şeyi ortaya dökmeden ellerimizi yıkamış olmayız.

  5. Yazan:Cebeci Tarih: Eki 24, 2008 | Reply

    Rezil olduk!

    Ergenekon Davası ile büyük bir sükse yaptığımız tartışılamaz.

    Artık turizmde büyük patlama yaşarız. Reklamın kötüsü olmaz demeleri demek ki doğru imiş.

    Mahkemedeki olumsuz olaylarla dünya bizimle dalga geçse de meşhur olduk.

    Meşhur olmak için soyunup dökünen sinema starlarının yanlış yaptığına bundan sonra hiç ama hiç kızmamak gerekir.

    Sayın Savcı Zekeriya Öz’ün, bir türlü bulamadığı, hiç ulaşma imkanı olmadığı için üzüldüğü Ergenekon çetesinin başı da ortaya çıkarıldı.

    Kim çıkardı diye merak ediyorsunuz tabii. Ben de merak ettim. Haberi okumadan hemen bu başarıyı bizim İslamcı ve TSK sempatizanı(!) basın yapmıştır diye düşünmeden de edemedim.

    Sonra gördüm ki bu sefer başarılı basınımızın yerini Rus basını almış. Ben çok üzüldüm.

    Ergenekon sanıklarının tamamı yakalanmış, ancak başlarına ulaşılamamıştı. Hatta bu olayların müfteri kaynağı Tuncay Günay bile ismini vermemişti.

    Ergenekon örgütünün başı bir Rus. Adam bizzat bu örgütün başı benim diye de ikrarda bulundu. Cesur adam vesselam. Türkiye’de Ergenekon ismini duyan herkesin bacakları titrerken, Rus vatandaşı kahramanca suçu üzerine alıp, Türkiye’yi de büyük bir sıkıntıdan kurtardı.

    Bundan sonra bizim malum basın kahraman dediğimiz Rus’a cihat ilan eder. Tabii Rus polisi ve savcıları da olayın peşine düşmüşlerdir. Bundan sonra Rus adalet ve polis teşkilatı bizim güzide basınımıza da servis yapmayı ihmal etmez.

    Rezil olduk dedik de, niçin rezil olduğumuzu anlatamadık tabii. Şimdi kalkıp Diyarbakır’da üç beş çocuk TC Devleti’ne meydan okudu diye yazsak, polis alınacak. TBBM’de bulunan milletvekillerinden bazıları, Kürtlere soykırım uygulandığını, cümle aleme itiraf edip bizi rezil etti desek, Köksal Toptan abi üzülecek. Ekonomimizin bizi korkutacak derecede uçuruma gittiğini aklı başında herkesin söylediği gibi ben de söylesem, Sevgili Başbakanımız üzülecek. Boş verin rezil olmayı, çekelim sineye olsun bitsin. Biz zaten rezil olmaya alışkın değil miyiz?

    Biz bu rezilliklere alışığız ama 1922’den sonra toprak kayıp etmeye hiç alışık değiliz. Alıştırmaya çalışanlar da aklını başına almalıdır. Falcı suyun içinde kan görüyorum, ateş görünüyor diye kehanette bulunuyor. Falcının söyledikleri her zaman doğru olmasa da burada söylenen kehaneti yabana atmamak gerekir.

    Kürt Devleti’nin kuruluşuna çanak tutanlarla, Türk halkını karşı karşıya getirmek isteyenler, çıkacak yangının alevlerinden kurtulurum hesabı yapıyor iseler, çok yanlış hesap yapıyorlar demektir. Bu sancıyı yaratanlar hızla tedavi etmenin yollarını da aramalıdırlar. Tedavi için narkozsuz ameliyat en son çare olarak düşünülmelidir. Biline ki, acı herkesin canını yakacak boyutlara ulaşmak üzeredir.

  6. Yazan:ft Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    ergenekon diye bir terör örgütü yok…tamamen dış güçlerin türkiye üzerinde oynadığı oyunların bir tanesi…sanal gündem oluşturmak ve türk milletinin gelişmesini engellemek…

  7. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Toplanan ve elde edilen “somut deliller” değil şu an tutuklu olan onlarca kişiyi, binlerce kişiyi içeri tıkacak kadar gerçektir.

    Hersey yalan olduğu için emekli general Rusya’ya firar etmişti, Dalan firarda, Çömez firarda.

    Ancak bu davanın ufacık bir defosu var;

    terör örgütü KEMALİST,
    onu yargılayan yargı KEMALİST

    nasıl olacak bu iş, göreceğiz, izleyeceğiz, tarihe not düşülecektir sonuç her ne olursa olsun. En büyük yargı halkın vicdanı ve tarihtir.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin