RSS Feed for This Post

Ergenekon Davası neyin hesaplaşması?

Türkiye’nin sıcak gündemi, tartışma programı “Neden?” ile bu akşam NTV ekranında. Can Dündar bu hafta yakın tarihin en önemli davalarından biri olan “Ergenekon Davası”nı ele alıyor; Ergenekon davası neyin hesaplaşması? diye soruyor; canlı yayın konukları Sedat Ergin, Mustafa Karaalioğlu, İsmet Berkan ve Ali Sirmen tartışıyor.

 Program esnasında ve sonrasında izlenimlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.

 Editör

Trackback URL

  1. 8 Yorum

  2. Yazan:fuatogl Tarih: Eki 21, 2008 | Reply

    Dusunebiliyormusunuz, insanlar ne oldugunu tartisma ihtiyaci hissediyor. Buyuk basari gercekten. Darbelere – kontgerillaya karsi cok guzel mucadele edildiginin apacik bir gostergesi olsa gerek!

  3. Yazan:MY Tarih: Eki 21, 2008 | Reply

    TARAF gazetesinden kimse yoktu, bunu yadirgadim. Basarisiz darbeciler yargilanirken “basarili” darbeci Kenan Bey’in üzerine gidil(E)memesi tabi Ergenekon gibi bir sürecin en zayif halkasi.

    Ali Sirmen‘in “sig devlet”ten bahsettigi bölüm iyiydi. Hirant Dink konusunda hakli oldugunu düsünüyorum. Bunun disinda program boyunca Ergenekon davasini sulandirma çabalari çok gereksizdi. Puan kaybetti.

    Sedat Ergin (milliyet?) davanin usulüne ve bireysel haklarin yeterince korunmamasina yönelik yerinde ve ölçülü elestiriler yapti. Davanin siyasi rakiplerin ve muhaliflerin elenmesi için kullanilmasi konusunda kendisine katilmiyorum.

    Mustafa Karaalioğlu (Star) ve İsmet Berkan‘in (Radikal) demokrasiden yana duruslari saygidegerdi. Berkan meclis arastirma kurulu olusturulmasi için (Ufuk Uras’in talebiyle?) 20 imza bile toplayamayan bir meclisten demokrasi adina çok fazla sey beklemedigini söylerken ne yazik ki hakliydi.

  4. Yazan:nilay Tarih: Eki 22, 2008 | Reply

    Ben her konusmacinin da dediklerinde cok hakli yonler gordum. Ali Sirmen ve Sedat Ergin en azindan iddianamenin ve sorusturmanin yurutulusundeki algilamalarinda son derece haklilar. Asagidaki yazida da gorulecegi uzerine savcinin iddianamesi amac uzum yemek mi dedirtiyor. Yandas basina sizdirmalar amac acaba baska mi dedirtior. Aylarca yandas basin uzerinden, sizdirmalarla cumhuriyet gazetesine saldirildi, zaman basta olmak uzere defalarca yalan yayin yapildi.
    Allahaskina kim ne suc islediyse uzerine gidilsin de, bu iddianame o kadar komik ve sig ki Ergenekon’a supheli yaklasanlara hak vermemek imkansiz. Sanki ozellikle cakma bir sorusturma yurutulmus. Bu noktada Sedat Ergin’e katilmamak imkansiz. Can Dundar’in dedigi gibi bu ‘cakma’si gercegini goruruz insallah.
    Su komediye, savcinin su sigligina bakar misiniz?


    Polis, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in evinde, artık pek
    meşhur Ergenekon soruşturması için arama yaparken ne bulmuş?..

    12 Mart sıkıyönetiminin 1973’te düzenlediği benim hakkımdaki iddianamesini…

    Aradan kaç yıl geçmiş?..

    35 yıl…

    *

    12 Mart sıkıyönetiminin iddianamesinde ne yazıyor?..

    Artık önemli değil; çünkü bu davadan beraat ettim…

    Ama Ergenekon iddianamesinin bana ilişkin bölümünde sözcüğü sözcüğüne
    şu satırlar var:

    “Şüpheli İlhan Selçuk hakkında tanzim edilen iddianamenin şüpheli Doğu
    Perinçek’te ele geçirilmiş olması, aralarındaki organik bağın varlığı
    açısından önemli görülmüştür.”

    İnanılır gibi değil, ama, gerçek…

    1973’te açılan ve üzerinde nice yayınlar yapılıp nice kitaplara geçen
    dava iddianamesinin Doğu Perinçek’in evinde bulunması, ikimiz
    arasındaki “terörist örgüt” bağına delil sayılıyor…

    *

    Dahası var…

    Ergenekon iddianamesinde Savcı Zekeriya Öz diyor ki:

    “Şüpheli İlhan Selçuk, bahsi geçen iddianamenin tanzimine neden olan
    suçlamalardan dolayı gözaltına alındığında yazılı olarak hazırladığı
    savunmasının içine akrostişler yerleştirmiş olup, her tümcenin sondan
    ikinci sözcüğünün başharfleri yan yana getirildiğinde ‘işkence
    altındayım’ ibaresi ortaya çıkmıştır.

    Buradan şüphelinin (İlhan Selçuk’un) ne kadar uyanık ve zeki olduğu
    anlaşılmıştır.

    Ergenekon terör örgütü içindeki faaliyetlerinde de hiçbir zaman açık
    vermemeye çok dikkat ettiği, örgütün gizlilik ilkesine maksimum uyduğu
    anlaşılmıştır.”

    Ergenekon’un iddianamesi vallahi billahi işte böyle…

    Savcı Zekeriya Öz’e beni “uyanık” ve “zeki” bulduğu için teşekkür
    ederim; ama, ne yazık ki ben kendisini yeterince uyanık ve zeki
    bulmuyorum…

    Hiçbir hukukta, hiçbir yasada, hiçbir usulde bu mantıkla iddianame yazılamaz…

    Aklımızı peynir ekmekle mi yedik biz?..

    *

    Bu köşeye sığmaz, ama, Ergenekon iddianamesinin bana ilişkin
    bölümlerini bir gün belki gazetede yayımlayabiliriz diye
    düşünüyorum…

    Neden?..

    Cümle âleme ibret olsun diye…

    Okuyanlar icat edilen iddialara ve geçerli mantıksızlığa kahkahalarla
    güleceklerdir..

    *

    İddianameye göre bana ilişkin suçlamasında Savcı Zekeriya Öz diyor ki:

    İlhan Selçuk çok zekidir..

    Bu nedenle açık vermiyor..

    Cep telefonu bile kullanmıyor..

    Telefonda da dikkatli konuşuyor..

    Tecrübeli ve profesyoneldir..

    Sonra?..

    İddianamede deniyor ki:

    “Ergenekon terör örgütü yapılanmasında Ergenekon başkanlığı bünyesi
    içinde yer alan ‘Teori, Tasarım ve Planlama Dairesi Başkanlığı’
    görevini yürütüyor.”

    Delil?..

    Yok..

    Belge?

    Yok..

    Kanıtsız bir edebiyat ve havsalaya sığmayacak havaiyatla şişirilmiş bu
    iddianame Türk hukuk tarihinde yüz karasıdır ve bir eşi daha yoktur.

    *

    Son bir örnekle iddianamenin nasıl şişirildiğini sergileyerek yazıyı
    noktalayayım…

    “Şüpheli İlhan Selçuk 1962 yılından beri Cumhuriyet gazetesinde fıkra
    yazmakta olup, kendisini solcu bir yazar olarak tanıtmakta, ilerleyen
    yaşı ve tecrübesiyle şu anda gazetecilik yapan birçok önemli
    şahsiyetin de ustası (üstadı) olarak görülmektedir. Zaten gazete
    çalışanları ve okurları tarafından kendisine ‘İlhan Abi’
    denilmektedir. Gerek basın camiasında gerekse iş dünyasında sözü sazı
    dinlenir, ağırlığı olan bir kişilik olarak tanınmaktadır.”

    İyi de, böyle birini hiçbir yazılı-yazısız delil olmadan iddianamede
    “terörist örgütçü başı” diye suçlamak akıl kârı mı a benim çıkmaza
    saplanmış savcım?..

  5. Yazan:kamal Tarih: Eki 22, 2008 | Reply

    Ismet Berkan habire “AKP darbe istihbarati ilk alindiginda ustune gitmedi, bana demokrasi dersi veremezler” tahlilinde israrci olarak kucuk dusunen biri oldugunu gosterdi. AKP son ana kadar Ergenekon’un ustune gitmemeyi secmis olabilir, bu bir zamanlama meselesiydi bence. Kanimca Berkan “elestilrel sozler” soylemek icin fazla ugrasti. Demokratik durusu takdire sayan muhakkak.. Sedat Ergin ne kadar kaypak hareketleri, sesi, tavirlari olan birisiymis! Bir insanin karakteri bu kadar mi disina yansir? Inanilacak gibi degil.

  6. Yazan:balamir Tarih: Eki 22, 2008 | Reply

    Gladyoyu cozecegini iddia eden Ergenekon iddianamesinin icinde 70li yillardaki katliamlara dair hicbir sey soylenmemesi ama ote yandan alakasiz insanlarin suclanmasi, magazinlestirilmesi, adeta 70li yillarin ustunun ortulmesi cok ilginc. 70deki katliamlarin arkasindaki gucleri eselemeden nereye kadar gidilebilir ki?

  7. Yazan:çuvaldız Tarih: Eki 22, 2008 | Reply

    Ali Sirmen’e hitaben M,Karaalioğlu’nun söylediği şöyle bir cümle vardı;
    -Siz ki darbe dönemlerinde iki kez hapse girmiş bir mağdur olarak bu olaylara en başta karşı çıkmanız lazım gelirken bu tavrınızı anlamak mümkün değil.

    Anlamak mümkün,zira Sirmen’ne göre iktidar sürekli basiretsiz,etkisiz ve“sığ” ve bu sebeple neredeyse “darbe” görmeyi hak ediyor!

    Sekiz sene önce 12 Eylül nedeniyle kaleme aldığı yazıda “sivil”leri en az darbeciler kadar suçlu bulmuştu.Darbeciler “kerizmatik”di zira “irticacıların” ekmeğine yağ sürmüşlerdi Sirmen darbecilere demokraiyi sekteye uğrattıkları için değil daha çok bu sebeple kızgındı.Benim anladığım kadarıyla ona göre bugün Ergenekon adı altına göz altına alınan sanıklar,”irtica(!)” ya karşı oldukları için giriştikleri faaliyetlerden ötürü “suçlu” olma ihtimalleri yoktur!

    20 yıl önce, 12 Eylül sabahı Türkiye bir kez daha darbeyle uyandı.

    Kimse şaşırmamıştı.

    12 Mart 1971’den 12 Eylül 1980’e kadar nefes nefese geçen 19.5 yıl boyunca Türkiye ne siyasi istikrarı yakalayabilmişti, ne toplumsal barışı, ne de ekonomik dengeyi.

    Siyasi iradenin aczinin doğurduğu boşluğu birilerinin dolduracağı kesindi ve nitekim öyle oldu da.

    Türk Silahlı Kuvvetleri adına hareket ettiklerini söyleyen 12 Eylül’cüleri, darbeyi yaptıkları için kınayıp eleştirmek abes olur.

    Unutmamak gerekir ki, 12 Eylül’ün tek sorumlusu onlar değillerdi. Darbedeki sivil sorumluluk da, en iyimser deyişle en az askeri sorumluluk kadardı.

    11 Eylül koşullarının, 12 Eylül sonuçlarını doğurması, 12 Eylül’ün 11 Eylül’ü izlemesi kadar DOĞALDIR.

    Ama iktidara el koyanlar, özellikle liderleri bilinçli olmasa ve kulağına fısıldananları yerine getirmiş olsa da, ülke içinde cumhuriyet tarihinin en büyük yıkımlarından birine yol açtılar.

    *****
    12 Eylül’ü yapanların kişiliklerinde, vatan hainliğini, demokrasi düşmanlığını, işkenceci sadistliğini aramak, tıpkı onların yaptığı gibi doğru tanılara varmamızı engelleyip bizi yanlışın çıkmazlarına yöneltir.

    Onlar her yerde düşman ve hain arayarak yola çıkarken yanlış bir tanıdan hareket ediyor, Türkiye’nin asıl sorunlarını göremiyor ve politik ekolojik dengeyi altüst ederek, sosyal yapıya büyük bir darbe indiriyor, aynı zamanda gerçek tehlikenin karşısındaki bütün rakipleri saf dışı bırakarak, ona arka çıkarak daha da büyümesine neden oluyorlardı.

    Ama içlerinden, sonra büyükelçi olan birini hariç tutarsanız, o gün iktidarın dizginlerini ellerine almış bulunan kadronun çapı bütün bunları bilinçli olarak yapmalarına elverecek düzeyde(!!!) değildi.

    12 Eylül’ün lideri Kenan Evren , toplumu içinde bulunduğundan daha beter çıkmazlara yöneltecek, büyük değişimlerin bilinçli faili(!!!) olacak yapıda bir kişi değildi.

    CUMHURİYET GAZETESİ – 12 EYLÜL 2000

    DÜNYADA BUGÜN – ALİ SİRMEN

    http://www.binevi.com/turkiyenin-sorunlari-ve-teror/13833-cumhuriyet-gazetesi-12-eylul-2000-ali-sirmen.html

    Darbenin yada sivillerin en az kulaklarına darbe yapmaları fısıldanmış askerler kadar suçlu olmasının sebebi Sirmen’e göre;Siyasi iradenin aczinin doğurduğu birilerinin dolduracağı kesin olan boşluk!

    kapatma davası ile oluşturulmak istenen neydi?Boşluk!

    Eğer Evren BÜYÜK DEĞİŞİMLERİN BİLİNÇLİ FAİLİ olmuş olsaymış darbe yapılmış olmasının Sirmene göre hiçbir sakıncası olmayacakmış anlaşılan!

    Bugün ise kendisi siyasi iradeyi olup bitenlerden,dokunulmazlara dokunulmuş olmasından dolayı “acz” içinde olmakla değil de “sığ”lıkla itham ediyor.O gün kulağa fısıldayanların kimler olduğu ile ilgilenmiş üzerine kalem oynatmamışken bugün fısıldamanın ötesinde planlar yapmış olmakla itham edilenleri savunmak amacıyla “derin devleti bırak sığ devlete bak” diye bir yazı kaleme alabiliyor.

    “Derin devlet”ten kasıt nedir? Ne olabilir?
    Devletin içinde, önde görünmeyen, yasal yetkilerinin ötesinde yetkilerle donatılmış olan ya da donatılmasa bile böyle yetkileri fiilen kullanan kişiler, bazı gizli saklı işler yapıyorlar ve devletin yasal işlemesini engelliyorlar ya da yolsuzlukların usulsüzlüklerin ortaya çıkmasını engelliyorlarsa, derin devletten söz edilebilir.
    Yahut da, kimileri devletin erkini perde arkasından kullanarak, yasadışı girişimlerde bulunuyorlarsa derin devlet var demektir.

    ………..

    Ama genelde, devlet mekanizmasındaki bozukluklar, daha çok derin ya da görünmeyen devletten değil, görünen göz önünde olan “sığ devlet”ten kaynaklanır.

    Derin devleti engellemenin yolu devleti şeffaflaştırmak, görünen devletin hesap vermesini sağlamaktır.
    ………..
    Hırant Dink cinayetinden devletin kasta varan kusuru yüzünden birinci derecede sorumlu olduğuna tabii ki, katılıyorum.

    Ama hangi devletin?

    Derin devletin değil, “sığ devlet”in!
    29 temmuz 2008 Cumhuriyet-Ali Sirmen

    Derin devleti engellemenin yolu devleti şeffaflaştırmak, görünen devletin hesap vermesini sağlamaktır demiş Sirmen pekii bu dava ile iktidar arasında siyasi ilişki kurmak ve iktidara muhalefet edenlerin göz altına alınması şeklinde davayı “siyasallaştır”maya çalışmak mıdır beklenen devlet şeffaflığı?

    “göz önünde”olup biten bunca olaya bakıp devleti (kapatma davası vb eylemler ile iktidar olanın işlemesi engellenmeye çalışılanı) “sığlık” ile suçlarken,kendisi göz önünde olan onca saldırı ve ölümlerin bu işletmeye engel olanlar ile bağlantılı olduğunu bir türlü itiraf edemiyor.Neden?Devletin savcısını kapatma davasını açmazsa başına geleceklerle tehdit eden İlhan Selçuk özelinden bakılırak(ne kadar da demokratik)belki bir cevap bulunabilir.Programda açıkladığı gibi kendisi de bu iktidarın gitmesi için elinden geleni yapan bir muhalif ise neden göz altındakilerden biri olmadığının cevabını nasıl veriyor cümlesinin sonuna eklediği açıklamada mı;ama demokraatik yoldan!

    Bir kişiyi toplumun gördüğü yüzü ile ilişkilendirip, “görünene” itimad edilmesini tavsiye ederken söylenmeyen görünenin ardının kurcalanmaması değil midir?Sirmen nalıncı keserini tutan biri olarak şeffaflık/demokrasi/adalet istiyor anlaşılan.

  8. Yazan:kemalettin Tarih: Oca 16, 2009 | Reply

    Ergenekon gibi bir uydurmanın gerçek olduğuna inanan var mı? tamamen uydurma, ortada bir delil yok… orduda mitte görev yapmış adamlar evinde krokileri saklayacak kadar salaklar mı? adamı iki lafınfan içeri atarlar, iki üç silah bulup cephane bulduk derler… sizce ergenekondan içeri alınanlar neden önemli başarılı ordu şahısları???

  9. Yazan:gülçin kaçar Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    İŞKENCE
    Çırılçıplaktı
    Elleri arkaya bir urganla balıydı
    Utanıyordu
    İnsan olduğuna
    Şu an sadece örtünmek istiyordu
    Korkunç bir duyguydu bu
    Etrafındaki her kes ona bakıyordu
    Merakla
    Ama sadece beli yerine
    Sanki bakılacak başka yeri yokmuş gibi
    Ona yöneltilen sorulanları duymuyordu bile
    Kocaman, kocaman harfler beyninde
    Tek kelime yazılıyordu
    Sadece Ö R T Ü N M EK istiyordu
    Birden şiddetli bir tokat şakladı yüzünde
    Konuş diyorlardı
    O örtünmek istiyordu
    Yada ölmek

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin