Gerçekler öyle değil
By T.Suat Demren on Eki 27, 2008 in Devletçilik, Ekonomi, Kapitalizm, Liberalizm, Özgürlükler, Politika, Sosyalizm
ABD’den tüm dünyaya yayılan küresel finansal krizin sebebi serbest ve denetimsiz piyasalar mı?
Hayır, bu kriz; devletin çeşitli yollarla tekerine sürekli çomak soktuğu piyasanın işleyişinin bozulmasıyla gelen doğal bir sonuç. Yani basbayağı devletçi kapitalizmin krizi.
Garip olan ise dünyaya sol pencereden bakan köşe yazarı ve akademisyenlerin gazetelerde sürekli olarak küresel mali krizden serbest ve denetimsiz (olduğunu iddia ettikleri) piyasaları sorumlu tutan yorumlar yapıp devlet müdahalesinin gerekliliğinden dem vurmaları.
Herhalde bu kadar yanıltıcı bir propaganda çok az konuda bu derece etkin bir biçimde icra edilebilirdi. Öyle ya, krize; yıllardır finans sektörüne, piyasa gerçeklerine ters olarak yaptığı müdahaleler ile ‘devlet’ sebep olmuş iken, suçu piyasaya atmak, “bakın devlet kurtarmak zorunda kaldı, demek ki müdahalesiz olmuyormuş” demek ve Keynes’in -zaten hiç gitmeyen- ruhunu çağırma seansları düzenleyerek yoğun bir anti-liberalizm havası estirmek kolay organize edilebilecek birşey değil.
Manzaraya bakınca köşe başlarını, gazetelerin ekonomi sayfalarını kapmış hatırı sayılır miktarda marksist olduğunu görüyoruz. Marksizm’in realiteye dönüşmesinin nasıl bir felakete yolaçtığını acıyla yaşamış olmamıza, pekçok marksistin neo-liberalliğe -bu sebeple ve aslında mecburen- kaymış olmasına rağmen hala ve hala, serbest piyasanın tökezlediğini ‘sandıkları’ bir krizle karşılaştıklarında asıllarına rücû ederek Marks’tan ve dolaşan hayaletinden sözetmeleri oldukça dikkat çekici. İnsan “ne çok mülkiyet düşmanı varmış, ardımızı önümüzü kollayalım” demeden edemiyor.
Herhalde “dünya üzerinde, uygulamaya geçmiş hali duvara sertçe ve defalarca tosladığı halde teorilerinden vazgeçmeyen hatırı sayılır miktarda entelektüele sahip yegane ideoloji Marksizimdir” desek yanlış bir şey söylemiş olmayız.
Peki estirilen anti-liberalizm fırtınasına sıradan insan ne diyor? Koca koca, tuğla gibi kitaplar yazan insanların bile temel noktalarda hemfikir olamadığı bir tartışma ortamında sıradan insanın işi oldukça zor.
Fakat bu konularda müktesebatı olmayan birisi bile her iki taraftan da dikkatle okuyacağı açıklayıcı yazılar ile tartışılan meselenin özü hakkında fikir sahibi olabilir bana göre.
Liberallerin söylemi gayet basit. Liberaller özetle, tekelleşmeye engel olunacak tedbirlerin alınarak (bunun liberallerin aralarında hemfikir olmadığı çeşitli yolları vardır), piyasanın serbest bırakılmasını, milyonlarca, milyarlarca sayıda, birbirleri ile etkileşime geçecek dinamiklerin, sisteme müdahale edilmek suretiyle yapılan planlamadan çok daha sağlıklı sonuçlar ortaya çıkartacağını, bunun bir ‘bilgi’ sorunu olduğunu, malların arz ve talebi üzerinde tesiri olan değişikliklerin ayrıntılarını bilecek ve buna göre önlem alacak, gerekli yönlendirmeleri yapacak merkezi bir sistemin oluşturulabilmesinin mümkün olmadığını, bunu yapabilecek yegane unsurun ‘fiyat’ olduğunu savunurlar. Serbest piyasa ve rekabet de yüzden gereklidir.
Gerçekten de bu derece karmaşık ilişkiler ağında piyasayı çok daha verimli kılmak amacıyla kontrol altında tutmak için çok sıkı biçimde organize olmuş, piyasadaki her aktörün davranışını önceden kestirebilecek devasa bir bilgiye ve bunu işleme kapasitesine sahip olmak gerekir. Bunun mümkün olmadığı da açık olduğuna göre piyasanın işleyişini tek bir merkezin bilgisi ve tahmini yerine, karmaşık bir ilişki ağında, her noktanın bizzat etki ettiği total bir sonuca bırakmak çok daha sağlıklı bir yöntem olacaktır.
Müdahaleciliği savunanlar bu bilgi meselesine değinmekten ısrarla kaçınırlar. Müphem söylemleri sadece bununla kalmaz, çoğunlukla antitezden tez çıkartmaya çalıştıkları için eleştirel olmakla yetindikleri halde önlerinde duran sorunlara çözüm bulduklarını vehmederler.
Liberaller gerçekten serbestçe işleyen bir piyasada krizlerin hiç olmayacağını değil, bu tip krizleri besleyen faktörlerin işler sarpa sarmadan önce yine piyasanın işlerliği içinde aktörlerce eleneceğini savunurlar.
Müdahaleciler ise önümüzde örneği bulunan biçimdeki krizlere sebep olan şeyin bizzat müdahaleler olduğunu görmezden geldikleri gibi kurtarmayı ve müdahalenin dozunu arttırmayı teklif etseler de, ne bunun ‘nasıl’ı konusunda, ne de müdahalelerin şu anda ve gelecekte piyasaya yapacağı tahribatlar konusunda net bir fikir sahibidirler.
Konu aslında çok uzun. Vesileyle, küresel finansal krizin sebepleri ve çözüm yolları ile alakalı liberal perspektiften yazılmış birkaç yazının linkini vereyim.
Okunursa görülecek ki gerçekler Marks ve Keynes’in hayaletiyle yaşayanların zannettiği gibi değil.
Prof. Dr. Atilla Yayla: Kapitalizm çöküyor mu?
Prof. Dr. Atilla Yayla: Ekonomik devletçiliğin yeni krizi
Prof. Dr. Atilla Yayla: Piyasa ekonomisinden başka çaremiz var mı?
Prof. Dr. Atilla Yayla: Piyasa barışı, müdahalecilik şiddeti besler
Prof.Dr. Atilla Yayla: Krizin sebebi ve çözüm yolları
Doç. Dr. Bilal Sambur: Tehlikede olan piyasa ekonomisi değil özgürlüğümüzdür
Abdullah Karataş: Krizi altı ay önce önleyebilirdik
Soner Hoca (1 – 2)
***
Bu yazı yazarın kişisel blogu düsünceler.org‘ da da yayınlanmıştır.
…Bu makale ilginizi çektiyse…
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…
Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
2 Yorum
Yazan:Ömer Oduncuoğlu Tarih: Eki 28, 2008 | Reply
Yaşadığımız bu son krizi ‘liberalizmin çöküşü’ olarak ifade etmek veya bundan sosyalist ekonomik anlayışa olumlu bir pay çıkarmaya çalışmak hiç şüphesiz son derece zorlama ve mantık dışı.
Ne var ki, bunun serbest piyasa işleyişinde doğal bir süreç olduğunu ve tam rekabetçi ekonomik teorinin veya devlet regülasyonlarını adeta bertaraf eden Reaganist neoliberal politikaların ciddi bir yıkıma uğramış olmadığı iddiası da bir o kadar zorlama.
Dolayısıyla Friedman, Schwarz gibi monetarislerin şiddetle savunduğu politikaların tekrar gözden geçirilmeleri gerekliliği ortada. Unutmayalım ki 1929’da başlayan Büyük Bunalım (Great Depression)’dan bu yana en ciddi global ekonomik kriz ile karşı karşıyayız.
Bu bağlamda devletin ekonomik hayata (daha ciddi bir denetim ve kurallar bütünüyle, hatta belki de ekonomik araçların bazılarının kısmi mülkiyetlerini üstlenip karar alma mekanizmalarında etkili olmak suretiyle) daha fazla müdahil olduğu bir döneme gireceğimiz konusunda fazla bir şüphe yok.
Belki de daha sağlıklı ve uzun soluklu, sağlam temellere dayanan bir ılımlı liberalizmin başlangıcı, bu sancılı sürecin sonunda karşımıza çıkacak.
Yazan:sait toy Tarih: Şub 27, 2009 | Reply
sevgili T.Suat Demren…
Yazmış olduğunuz makalede dikkatimi çeken bir husus var: küresel mali krizin aslında devletin piyasaya müdahele etmesiyle ilgili olduğunu yani bir nevi devlet eliyle yürütülmek istenen kapitalizmin neticesi olduğunu vurgulamışsınız. buradaki merak ettiğim esas konu ise tam da vurgulamak istediğiniz devlet eliyle kapitalizmin ekonomik krize vesile olduğunu bahsettiğinizde dünyanın yükselen ekonomisi Çin’in de bu ekonomik krizin içinde olduğunu söyleyebilir miyiz?
cevabını gönderirseniz sevinirim… saygılarımla…