Amerika’nın devlet krizi
By Konuk Yazar on Kas 3, 2008 in Ekonomi, Kapitalizm, Liberalizm
Alper Akalın (3H Hareketi üyesi)
Bu kriz bizahati Amerika devletinin krizidir, serbest piyasa ekonomisinin krizi değil. Çünkü;
Devlet, para basma tekelini elinde bulunduran bir aygıt. Yani, bir matbaa ve mürekkep ile, cebimizdeki paranın değerini, kendi çıkarları uğruna değiştirebilecek bir canavar. Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül 2001 sonrası başladığı işgallerle, liberal sistemde yeri olmayan büyük, hantal, eli kolu her yere uzanan devlet yapısını daha da vahşi hale getirdi. Irak ve Afganistan işgallerini finansman etmek amacıyla ABD’nin merkez bankası sayılabilecek FED, para arzını 2001 den bu yana, en muhafazakar tahminle %50’yi aşkın arttırdı.
Türkiye ekonomi haberlerinde 2002’den beri bahsedilen, küresel likidite bolluğu işte FED’in bu gevşek para politikasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Piyasaya arz edilen bu kadar çok para, bankaların eline geçince; işi paradan para kazanmak olan bankalar, borç vermek konusunda da büyük tereddütler yaşamadılar. Ne de olsa rezervlerinde yeterince para vardı ve bu para rezervde yatarak değil, ancak başkalarına borç verilerek, bankalara kar getirebilirdi. Bu bolluğun ve rehavetin sonucu olarak finans kurumları, alt gelir düzeyine ait (subprime) müşterilerine bile kredi vermekten imtina etmedi. Müşterilerinin gelir durumunu incelemeye gerek duymayacak kadar rahat davranan bankaların aldığı bu risk, şu an ödenmeyen geri borçların açığa çıkmasıyla birlikte, gündemimize ekonomik kriz olarak geri döndü.
FED’in gevşekliği, sadece para arzıyla değil faiz politikası ile de kendini belli ediyordu. Zira FED, 2001-2005 arası bankalara negatif reel faizle borç para vermekten de çekinmedi. Negatif reel faiz ne demek; borç verilen paranın tahsil edildiği zamandaki değerinin, alındığı dönemdeki değerinden daha düşük olması demek. Bir başka deyişle, yatırımcılar bedava da değil; üstüne bir de para alarak borç alıyor demek.
İşte böyle bir ortamda 2001-2007 yılları arasını analiz edecek olursak, bu döneme kadar ev fiyatlarının sürekli yükselmesi, bu kadar ucuz kredi ortamında, parası veya belirli bir varlığı bile olmayan kişilerin kredi kullanarak; yani borçlanarak, ev almasını teşvik etti. Kimileri evi aldı, bir süre sonra geri sattı, borcunu da ödeyerek kar etti ama belli bir süre sonra ev fiyatlarındaki bu anormal ve akıl-dışı fiyat artışları durunca, yatırımcılar irrasyonel bir yatırım yaptıklarının farkına vardı. Evlere olan talep azaldı, fiyatlar iyice düştü; kredilerle alınan evler geri satıldığında, alınan kredilerin yarısı bile ödenemeyeceği anlaşılınca, mortgage krizi patladı. Tabi ardından, verdikleri borçları tahsil edemeyen bankaların ve bu bankaların mortgage’a dayalı menkul değerlerini satan alan yatırım bankalarının zararları ardı ardına geldi.
Görüldüğü gibi, devletin serbest piyasa ortamını katlettiği aktif müdahalesi, gevşek para arzı ve faiz politikaları ile belli oluyor. Bu politikalar ile, finans kurumlarını ve yatırımcılarını manipüle eden; yani yanlış yatırımlara teşvik eden bir devletin varlığı, ortaya çıkan bu krizde başrol oynamıştır. Burada serbest olan bir şey varsa, o da finans piyasaları değil, faiz belirleme ve para basma tekelini elinde bulunduran Amerikan Devleti’dir.
Şimdi biz liberallerin, kapitalist diye adlandırılan ülkelerden (Amerika, ve ilginçtir İngiltere) beklediğimiz, bu kriz vasıtasıyla zora giren bankalara yardım etmemesi; krizi fırsata çevirmeye hevesli yeni yatırımcıların önünü kapamaması. Zira, bir şirket zarar ediyorsa; işini iyi yapamıyor demektir; aynı zamanda tüketiciler, ” Sen benim istediğim malı veya hizmeti üretmiyorsun” diye şirketlere sinyal göndermektedir. Kaldı ki, bu zararın, vergi ya da para basma yoluyla telafi edilmesi gayri-ahlakidir. Ve aynı zamanda o krizi ötelemekten başka bir işe yaramaz. Bugün de bankaların risk iştahı dolayısıyla ettikleri zararları ödüllendirir gibi desteklemeye devam ederseniz, bu riskleri ilerde almaya devam edecek bankaların yeni bir kriz getirmesi kaçınılmaz olur. Zarar etmiş bu balonları büyütmek, ileride getireceği felaketleri de büyütecektir. Zaten, kriz paketlerinin de ne denli işe yaradığı ortada. Kriz, dünyaya dalga dalga yayılıyor. Anlaşılan wall street ekonomistleri, köşe yazarı ekonomistlerinden daha iyi biliyor ki; devlet müdahalesiyle bu krize son vermek, hayalcilikten öte bir şey değil.
Görüldüğü gibi, son yaşanan ne bu finansal kriz ne de ardından getirilen önlemler serbest piyasa ile bağlantılı. Devlet kapitalizminin yarattığı bu infalleri yine devlet çözecek diye umud eden devlet yöneticileri, mevkilerini ve akıllarını gözlerinde ne kadar da çok büyütüyorlar. Devlet’in yetkinliğini ve becerikliliğini gözlerinde büyüten ve ona gerektiğinden çok daha fazla önem atfeden sosyalistler sayesinde kendilerini dev aynada gören bu populistler, işlerin içine daldıkça, ortalığı daha da çekilmez hale getirdiklerinin farkında değil. Aynı zamanda, sosyal adaletin sağlayıcısı olarak gördükleri devletin, böyle durumlarda nasıl fakirden alıp zengine verdiğini görmezlikten gelmesi, sosyalist düşünürlerin ayrı bir çıkmazı. Bu yüzdendir ki; sosyalistler,girdikleri çıkmazdan kurtulmak için can havliyle, krizin sorumlusu olarak kapitalizmi göstermektedirler. Fakat bu kriz göstermektedir ki, devlet beceriksiz bir aygıtın tekidir ve ona sosyal adaleti tesis etmesi için olağan üstü yetkiler vermek, bireyleri daha da güçsüzleştirmek ve onların daha da adaletsiz bir dünyada yaşamalarına sebep olmaktadır.
…Bu makale ilginizi çektiyse…
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…
Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
7 Yorum
Yazan:Serdar Kaya Tarih: Kas 3, 2008 | Reply
Neredeyse her cümlesi yanlış bir yazı olmuş.
Yazan:Alper Akalin Tarih: Kas 3, 2008 | Reply
İlk önce bu yazının benim olduğumu çok geç farkettim. Zira hem orjinal başlık değişmişti (ki bunu mehmet yapacağını söyledi); bir de girişte ismim ve 3h hareketi o kadar ufak yazılmış ki, artık neden öyle oldu anlamadım:) mehmete buradan duyurulur..
Serdar bey ile zaman zaman mailleşiyoruz da. Kendisi liberalizm gibi belki de modern dünyanın en birikimli ideolojisini çok yüzeysel bulduğunu ima etti bir kaç yazışmada (ne komik değil mi;) Fakat aynı yüzeyselliği, kendisi her yorumunda da gösteriyor. Maillerde yanlış düşünüyorsunuz diyordu, burada da her cümle yanlış demiş.
Neler yanlış bir de söylese de, liberalizmi alt edecek o engin birikimden bizler de yararlansak diye düşünmüyor değilim:)
Yazan:Serdar Kaya Tarih: Kas 3, 2008 | Reply
Ben Mehmet Yılmaz’ın yazısına yorum yapmıştım. Şimdi yazar değişmiş. Böyle hatalar olmasın lütfen. 🙂
Yazan:MY Tarih: Kas 3, 2008 | Reply
Alper Bey’in adini büyüttük ama Serdar Bey’in gördügü yanlislari göremedik henüz, hayirlisi 🙂
Sitenizde herseyi açik açik, uzun uzun anlatiyorsunuz oysa.
Firsattan istifade bir kez daha tesekkür edeyim derinsular.com gibi güzelbir siteyi kurdugunuz için.
Fransa’da endoktrinasyon, militarizm veya ulus-devlet konusunda kiminle konussam beni sosyolog veya siyaset bilimci saniyor 🙂
Yazan:huseyin Tarih: Kas 3, 2008 | Reply
||Neredeyse her cümlesi yanlış bir yazı olmuş.
Serdar Kaya simarmaya başlamıs. Başka bir yorumda bir yazıya “gördüğüm en iyi içerikli yazi” demis. Ne demek yani: Bu sitede başka hiç güzel yazı çıkmadı mi? Madem çıkmadı, niye bu siteye geliyorsun?
Yazan:Ali Tarık Tarih: Kas 4, 2008 | Reply
Güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Tebrikler…
Yazan:anar Tarih: Kas 4, 2008 | Reply
bu kriz kriz değildir. amerikanın krizi hiç değildir! amerika gülüyor dünyanın haline. yakında savaş çıkacak bir yerlerde bekleyin.