Kimdir bu liberaller?
By Rasim Ozan Kutahyali on Kas 6, 2008 in Liberalizm
Türkiye’de resmî devlet aydınlarının dilinde “liberaller” diye bir kalıp var. Egemen devlet zihnine göre liberal demek “laik kesimden gelip resmî ideolojiye muhalefet eden insan” anlamına geliyor. Bu bakışa göre Cengiz Çandar da, Atilla Yayla da, Etyen Mahçupyan da, Ahmet İnsel de, Fuat Keyman da, hepsi birden liberal. Devletin bakışına göre sabit bir Kemalizme muhalif laik aydınlar grubu var. Onun dışında bu kamp fiili meselelerde alınan tavra göre genişleyip daralabiliyor. Laiklik, Kürt, Alevi, Ermeni ve Kıbrıs meselelerinde biraz da olsa resmî bakışa muhalifseniz, bu lanetli liberal kamptasınız…
Aslında bu algılamada sathi anlamda sorun da yok. Dünyanın birçok yerinde liberal olmanın doktriner olmayan, esnek anlamıyla özgürlüklerden yana ve açık fikirli olmak anlamı var. Öyle tavır alanlara da hayatında David Hume, John Stuart Mill ya da Karl Popper ismini hiç duymamışsa bile liberal denebiliyor. Liberal kelimesi adına da bu güzel ve doğru bir çağrışım. Öte yandan sathi olarak sorun olmayan bu konu, belli ahlaki ve siyasi meseleler özelinde derinleştikçe sorunlar çıkarmaya başlıyor.
Öte yandan kendini bu bahsettiğimiz kampta görmeyip, “Bir liberal devlete muhalif olmak zorunda değildir. Ben devletimi sonuna kadar savunurum ve gerçek liberal de benim” diyen bir çizgi var. Bunun başlıca temsilcisi Ertuğrul Özkök. Bir de yakın zamana kadar yukarıdaki kampta kendini hisseden, ama şimdi tam anlamıyla Özkök hinterlandında olan Cüneyt Ülsever… Şu an bu ülkenin tüm farklı renkleriyle özgürlükçü-demokrat camiasının tamamı birden Ülsever ismine itibar etmiyor… Ülsever son beş yıl içinde aldığı tavırlarla kredisini tamamen tüketti… Bu tükenişin bilinci ve sanırım utancıyla Ülsever eskiden yanyana göründüğü arkadaşlarına karşı düzenli olarak nevrotik bir dille hezeyanlarını kusuyor… Ahlaki ve entelektüel bağlamda bir sözü kalmadığı için de meseleyi belatına çekiyor… Seviyesiz bir dille Çölaşan tipi yazılar yazıyor… Muhatapları da bu hezeyanlara gülüp geçiyor…
Ülsever örneği, Türkiye liberalleri tarafından sadece kişisel bir kompleks olarak değerlendirilmemeli bence… Ülsever’in makul ve vicdanlı bir adam gibi gözükürken adım adım faşizan tavırlara kaymasının zihinsel sebepleri var… Kendini üstün sayarak, diğer kesimlere özgürlüğü lutfeden, kendini diğer kesimlerle eşit saymayan problemli bir zihniyet yapısına sahipti zaten Ülsever… Eşit yurttaşlık ve o bağlamda bir özgürlük tasavvuruna sahip değildi… AKP ve İslami kesime de desteği böyle bir şartlaydı… “Biz beyaz egemenler siz zencilere sahip çıktık, iktidara geldiğinizde de bizim dediklerimizi dinleyeceksiniz” şartına sahipti. Kendince “doğru çözüm”lere mutlak olarak sahip olduğunu düşünen ve bu “doğru çözüm”lerin uygulanması bağlamında da ahlaki ilkeleri umursamayan bir bakış açısıydı bu… Bu “doğru çözümler” de tüm özgürlükçü-demokratların AKP’den beklediği temel haklar, özgürlükler ve sivilleşme gibi konulardan ziyade 1 Mart tezkeresi ve kimi dış politika konularıydı. Bu noktalarda AKP farklı davranınca AKP’li kadroları aşağılayan faşizan bir dil ile konuşmaya başladı Ülsever. Adım adım da bu dil onu ele geçirdi ve tamamen anti-liberal bir çizgiye kadar geldi… Oysa sahici özgürlükçü-demokratlar gerektiğinde en sert dille AKP’ye muhalefet ediyor. Taraf bunun en önemli örneğidir. “Paşasının Başbakanı” manşeti daha çok taze. Ama hiçbir sahici özgürlükçü-demokrat muhalefet ederken ahlaki bir perspektiften ayrılmaz. AKP’ye ve genel olarak İslami kesime “Aşağı özelliklere sahip insan kitlesi” gibi bir ahlaksız ve hastalıklı bir bakışla asla bakmaz…
Anlattığım bu tablo liberalizmin deontolojik yani ahlak-temelli olarak kavranılmasının şart olduğunu gösteren bir vaka-örneği bana kalırsa… Batılı liberal entelektüel camianın bir kısmında da bu bağlamda ciddi sorunlar var şu an. 9/11 sonrası genel olarak Batı entelektüeli krizde aslında. Kriz anları genelde bilinçaltlarının egemenliği ele geçirdiği zamanlardır. Kalıplaşmış önyargılar, dar görüşlü korkular, kendini merkeze alan ve üstün gören o faşizan perspektif öne çıkar…
Atilla Yayla bir yazısında bir Alman liberal arkadaşından bahsetmişti. Bu Alman liberali bir samimiyet anında Almanya Türkleri hakkında Yayla’ya “Niye sizinkiler adam olamıyor, medeni ve laik bir yaşam tarzını benimseyemiyor, kızlarının başını örttürüyor, nehir kenarlarında mangal yapıyor, bu ilkelliği ne zaman aşacaklar…” gibi sorular sormuş… Yayla da ona bu mantığının sakatlığını ve liberal ahlak ilkelerine tabandan zıt oluşunu anlatmaya girişmiş… Bu Alman entelektüel, dinleyince Yayla’ya hak vermiş tabii ama bu örnek günümüz Batılı aydınları bazında tekil örnek değil…
Günümüz liberalizmi bağlamında, bu gibi meseleler etrafında daha ciddi düşünmek gerekiyor…
…Bu makale ilginizi çektiyse…
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…
Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
4 Yorum
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 7, 2008 | Reply
Sayın Kütahyalının tesbitlerine katılıyorum.Ancak belli bir kesim tarafından bilinçli olarak bir karalama kampanyasına tabii tutulanlar sadece liberallerle sınırlı değil.Bu jakoben kesim,kendi kutsal ideolojileri dışında farklı bir şey söyleyen her kesime tepeden bakarlar.Onların doğrularıyla daha doğrusu ezberleriyle örtüşmeyen her söylemden rahatsız olurlar.Bazan işi öyle bir noktaya vardırırlar ki demokrasi ve özgürlük kavramlarından bile hazetmez,temel hak ve özgürlükler,adalet ve eşitlik taleplerine allerji duyarlar.Zira kendi hastalıklı düşünce anlayışlarına göre her şeyin en doğrusunu onlar bilirler…Bireyin özgür düşünmek gibi bir hakkı yoktur;inanç,düşünce,vatanseverlik,devrimcilik,çağdaşlık vs.yi kendi tekellerinde zannederler çünkü.Ve gerçekten de sayın Kütahyalı’nın da değindiği gibi bilimsel düşünceden yoksun olduklarından saldırgan ve aşşağılayıcı bir dile sarılırlar.Kin ve öfkelerini,diğerine çirkin ve yakışıksız sıfatlar bularak kusar,faşizan tutumlarını dışa vururlar.Taraf Gazetesine saldırmaları bundandır.Onurlu ve dürüst insanlara olan tahammülsüzlükleri bundandır.
Benzer tavırlara bu platformda rastlıyoruz.Aynı dil kullanılıyor.Yazının veya ortaya atılan düşüncenin şurasına,şu nedenle katılmıyorum demek yerine beldenaşağı vururlar.İyi de kardeşim,küfür ve hakaret etmek yerine neden katılmadığını,nerede yanlış yapıldığını neden ikna edici bir fikrin yok!Yok çünkü böyle bir donanıma sahip değil.Yok çünkü tek bildiği çamur atmaktır.En kolayından vatan hainliğiyle bilmemneyle suçlayarak işin içinden sıyrılacak.Yani açıkçası bu tür patavatsızlıkları okumaktan gına geldi.
Bilmiyorum,çoğu kez varolan bir damlacık moralim de bozulmasın diye artık tanıdık gelen,bildik koroları okumadan atlamayı daha selematli buluyorum.İnsan ister istemez bu ideolojik körlük karşısında hayıflanıyor.Çünkü yazık oluyor güzelim memleketim ve insanlarına…
Yazan:ENDER GÜÇLÜ Tarih: Kas 7, 2008 | Reply
İŞİNİZE GELDİĞİ ZAMAN AYDIN, DEMOKRAT İŞİNİZE GELMEDİĞİ ZAMAN JAKOBEN,HASTALIKLI DÜŞÜNCE SAHİBİ VS. ADIGEÇENLERİN SON YİRMİ YILLIK ÇİZGİLERİNE KISACA BİR GÖZATTIĞINIZDA HANGİ RÜZGAR ESERKEN NEREYE SAVRULDAKLARINI APAÇIK GÖRÜRSÜNÜZ.ELEŞTİREN VE ELEŞTİRİLENLERE SORUYORUM 3 YIL ÖNCE NEDEN BU YORUMLARI, YAZILARI YAZMIYORDUNUZ?BUGÜN NE OLDUDA BİRBİRİNİZİ KIYASIYA ELEŞTİRMEYE BAŞLADINIZ.DÜRÜSTÇE BU SORUYU KENDİNİZE SORUN.HATTA SORMAYIN YAZIYA GELEN YORUMLARIN AZLIĞI SİZE BUNU YANITLAR ZATEN
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 7, 2008 | Reply
Ender Bey,
Üç yıl önce bugün tartıştıklarımızı tartışmıyor olmamız,bugün tartışmamız gerekenlere engel değil.Bunu şöyle de değerlendirebiliriz.Kendisine her yönüyle güvendiğimiz,kişiliğine değer verdiğimiz birinin günün birinde kendisi hakkında edindiğiniz yargıları boşa çıkaracak bir davranışta bulunduğunda ne yaparız?Bizde yaratmış olduğu ilk intibaya itibar ederek daha büyük hatalar işlemesini görmezden gelmek mi doğru,yoksa hatasını düzeltmeye yardımcı olacak gerçekleriyle yüzleşmesini sağlamak mı?
Yazan:ENDER GÜÇLÜ Tarih: Kas 7, 2008 | Reply
SAYIN YILMAZ BAKIN DÜRÜST OLALIM,BAHSİ GEÇENLER VERDİĞİNİZ ÖRNEKTEKİ GİBİ İLK KEZ İŞBİRLİĞİ YAPTIKLARI ZÜMRELERE SIRT ÇEVİRMİYORLAR,TABİİ EĞER ONLARI GÜVENİLİR VE BU GÜVENİ BOŞA ÇIKARMIŞ ADDEDİYORSANIZ YAPACAK BİŞEY YOK KISIR BİR TARTIŞMADAN İLERİ GEÇEMEYİZ YANLIZ ŞUNUDA BELİRTMEDEN GEÇEMEYECEĞİM TARAF GAZETESİDE BENİM BU NİTELENDİRDİĞİM DÜŞÜNCEDEN FARKLI BİR NOKTADA DEĞİL BİR ZAMAN SONRA ONUNDA BUGÜN YANYANA GEZDİĞİ YOL ARKADAŞLARIYLA NASIL YOL AYRIMINA GELDİĞİNİ HEP BERABER VE YİNE ŞAŞIRARAK! İZLEYECEĞİZ.SAYGILAR