Müptezel Basın Dibe Vurmuş Dediler, Şaşırrrdım!
By Özlem Yağız on Ara 19, 2008 in Basın Özgürlüğü
Zira o kadar derindi ki saygıdeğer basınımızın yıllardır inmekte olduğu derinlikler ve bu derunumuza dalışlar sırasında bize reva gördüğü travmatik şoklar bir türlü inilmez, bu inişlerin sonu gelmez sanırdım.
Ben ol da gör demiş Seyit Göktepe bir türlü başlamaya fırsat bulamadığım hikaye kitabının adına. Kitaba başlayamadım ama her an kavgaya başlayabilirim bu yazarla. Hayır asıl sen KADIN ol da gör bakalım diyesim var dilimin ucunda. Üstelik onca tanıdığım iyi kalpli erkek ‘cinsli’ insanın kalbini kırma pahasına, daha da kötüsü “zaten siz hepiniz gizli feministsiniz! Aha da sen de feministsin işte” diye dillere düşmek pahasına. Hey gidi müptezel basın, yıllardır zulmü tek bir boyuta indirgemeyelim, dünyadaki kötülüklerin, haksızlıkların, acıların altında hep aynı günah keçisini aramayalım, şiddeti sadece erkek şiddeti olarak müşahhaslaştırmayalım diyen benim gibi birini bile bugün bu noktaya getirdin ya helal olsun.
Kazancın kutsal oluşunun göstermelik de olsa tek bir şarta bağlandığı bir toplumda vergilendirdiğin her şeyi öpüp başına koyman gerekirken eleştirmek gibi bir hadsizliğe düşmek yürek ister. Eğer bir de “çağdaş” bir kisve taşımıyorsan biraz da sıkar! Sen ki kurtarılmış, şu günlerde biraz trend olsa da çarşafından arındırılmış ve dahi her 19 mayıs töreninde stadlarda etek boyları ile doğru orantılı olarak özgürleştiğine inanılmış bir Türk kadınısın. Nene gerek senin güzide medyamızın BBG evlerini, insanları bağırtıp yalvarttığı üç kuruşluk maddi çıkarlar uğruna aşağılayıp yerin dibine soktuğu “yarışma programlarını”, ‘olmadı Nazan Hanım olmadı bu toka o çantaya hiç uymadı al sana on üzerinden iki puan” görgülendirmelerini eleştirmek. Niye kardeşim gazete adı ile açtığım internet sitelerindeki açık seks shopların taaruzuna uğramaktayız milletçe demek. Her gün ‘Ay aman Allahım! Bu kadar da ahlaksızlık olur mu, asacaksın keseceksin, hadım edeceksin’ diye yorumlar düşülen tecavüz, taciz, ensest haberlerinde sizin de bu kalça, baldır “haberimsilerinizin” suçu yok mu sorusunu sormak.
Tecavüz haberlerini bile verirken neredeyse tecavüzcünün verdiği kadar zarar verebilmek, bütün bu kadınları sözde flulaştırılmış fotoğrafları, kimlikleri ve hatta bazen açık adresleri ile beraber “vurun kahpeye” ya da “buyurun kahpeye” servislerine sunmak, işin sonu başından belli bir yola girmeyi göze alamayacak sayısı meçhul tecavüz mağduru insanı sessiz sedasız, polise bile gitmeye cesaret edemeyecek halde çilesini çekmeye mecbur bırakmak da müptezel basınımızın hayatlarımıza sunduğu benzersiz hizmetlerden nasıl olsa.
Bu yaratıcı haksızlıklar hiyerarşisinde bir de teni daha kara isen yani hem kadın hem de Özkökgillerin babaannesi de öyleymiş yaaaa! misali bir kadın isen elbette alacağın başka paylar da vardır gitgide derinleşen gazeteci maharetleri çukurlarında. Elde kamera okul, hastane koridorlarında kovalanan, ne tür bir sadist zevki tatmin amacı ile verildiği bir türlü anlaşılamamış ‘okul girişinde ağlayan türbanlı’ galerilerine konu olan, bilmem hangi şehirdeki bir mağdurun kaybedilmiş organını fatura edebileceğiniz, sonra da bir ay pardon yanılmışız (iftira etmişiz mi deseydik) denilebilecek nesnesindir belki de.
Çıkmadık candan umut kesilmez sözünü çıkmadık cana eziyet çareleri tükenmez olarak algılayan gazetecilerimiz hakkında kimilerine dibe vurdular artık dedirten nokta da can çıktıktan sonra da sürdürülebilen eziyet ve çıkan canın kalan yakınlarına da dağıtılan acı olsa gerek.
Siz bakmayın kimi gazetelerin televizyonlara ‘biz kocaman bir aileyiz’ diyerek fiyakalı ilanlar vermesine, kanaatim odur ki ekonomik kriz kendilerini vurduktan sonra aileler birleşti küçüldü, soğan cücüğü kadar kaldı. Tasarruf tedbirleri sebebi ile üç gazete, tek muhabir, tıpkısı haber kampanyasına başladılar. Ve sanırım yine sırf bu yüzden 10 aralık tarihli tecavüz ve cinayet haberini Hürriyet, Milliyet ve Vatan gazetesi hemen hemen aynı kelimeler ve çok ufak detay farklarıyla verdiler. Üç gazetenin de 10 Aralık tarihinde ismini ve fotoğrafını açıkça yayınladıkları maktul Bursa’ da bir ormanda tecavüz edilerek parası ve telefonu gasp edilmiş 51 yaşında dört çocuk annesi bir kadın. Cesedinde 33 bıçak darbesi varmış ve boğazı kesilmiş. Haberde anlatıldığına göre kadının cebinde canilerden birinin kartviziti bulunmuş. Kimliğin izini süren polis üç kişiyi yakalamış ve onların ifadelerini almış. Gazetelerin cinayetin sırrı çözüldü dediği haber de bu ifadelere dayanıyor. Vatan gazetesinin başlığı ‘Cinsel ilişkiye girip boğazını kestiler’ Milliyet’in ise ‘Ne biçim erkeksin deyince boğazını kestiler’ . Bu kadını 33 kere bıçaklayıp boğazını kesen zanlıların iddiasına göre kadın içlerinden biri ile uzun zamandır “aşk” yaşamaktaymış. Sonra üç kişi ile beraber ormana gitmiş önce biri ile sonra öteki ile sonra da üçüncü ile beraber olmuş. Ama üçüncüye sen ne biçim erkeksin ile başlayıp benim haya ettiğim ama bu gazetelerin kullanmaya haya etmediği lafları sarf edince karşısındaki şahıs kızıp onu bıçaklamış. Arkadaşları da yardım etmiş sonra kadını yine cezalandırmak için olsa gerek bir de cep telefonu ve parasını çalıp içmeye gitmişler. Tabi burada bizim cinayetin sırrının çözüldüğüne inanan haber kaynağımız uzun zamandır aşk yaşanılan birinin kartvizitinin taşınmasının eski bir Anadolu geleneği olup olmadığını, bir insanı 33 kere bıçaklayıp boğazını kesen bir insanın ifadesine güven olup olmayacağını, böyle garip ilişkiler için ormanlık ıssız yerlere mi gitmek gerektiğini ve en önemlisi de böyle bir sebep için üç adamın neden üç bıçakla oraya gitmek durumunda olduğunu hiç sorgulamamış. Ama oldukça becerikli ve tecessüs sahibi acar gazetecimiz başka marifetlerini son derece ustalıkla yerine getirmiş. Mesela bu gazetelere basılmak üzere maktulun çarşaflı bir resmini bulduktan sonra haber arasında ‘öldürülen kadının günlük hayatta türban taktığını’ da olur ya bu resimden belki anlayamayız diyerek iyice bir vurgulamış. Böylece maksat yerini bulmuş ve bu gazetelerden bu vurguyu kullanan iki tanesinin ve kullanmayan üçüncüsünün yorum sayfasına saldıran bir dizi hödük ölen kadının namusuna, şerefine, başörtüsüne bir güzel ifrazat salgılama fırsatını bulmuşlar. Dört çocuğu ve sevdikleri okusun diye! Belki de ölen kadının şahsında ‘türbanlı’ denilen insanlar da bu ifrazattan payını alsın diye.
Ömrünü iyi kötü bu ülkede geçirip söz konusu basını takip etme bahtsızlığına ermiş bir insanın zaten bu gazetelerin 33 bıçak darbesi ile öldürülmüş, boğazı kesilmiş bir kadıncağıza ve geride kalan yakınlarına herhangi bir sorumluluk duygusu taşıyabileceğini düşünmesi had safhada safdillik olurdu. Ama ne oluyor ki, artık bir kadının ‘türbanlı’ olduğunu görünce ölüsünü de edeplice uğurlamayı başaramayacak kadar ilkelleşiyor, en basit ahlak ve vicdan duygusundan mahrum kalıyorlar?
İşte bana müptezel basının dibe vurduğunu düşündüren nokta da budur!
7 Yorum
Yazan:y.ö. Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
Özlem hanım, ellerinize sağlık!
Aynı müptezel kalemler; sadece, “hâlâ arzulanabilir bir kadın olduğunu” ispat etmek isteyen ve böyle masum bir amaç uğruna soyunan Ayşe Arman’ı ise yere göğe sığdıramadılar nedense..
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
Ne diyeyim bilmemki,insanlığımıza bir haller oluyor…
Şimdi bu cani ruhlu katillerin işlediği vahşi cinayeti mi lanetlemeli,yoksa gazeteci diye ortalıkta dolaşan ahlak ve vicdan yoksunu insan müsveddelerini mi?
Hangisi daha vahşi ve barbar?Katiller mi,yoksa gözümüzün içine baka baka her türlü yalan,riya ve iftirayı beş paralık çıkar uğruna pazarlayan,bu uğurda ruhlarını bile satmaktan çekinmeyen zavallılar mı?
Ya içindeki kin ve öfkeyi kusmak için pusuda bekleyen akbabalara,leş kargalarına ne demeli…hani şu yorum(!)diye içinde biriken irinleri boşaltan güruhtan sözediyorum.Okurken tüylerim diken diken oldu…hatırlamak bile istemiyorum.Yazık,çok yazık!Bir insanı bu denli canavarlaştıran ne olabilir?
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
Basın Meslek İlkeleri
1. Yayınlarda hiç kimse; ırkı, cinsiyeti, yaşı, sağlığı, bedensel özrü, sosyal düzeyi ve dini inançları nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz.
2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı yada incitici yayın yapılamaz.
3. Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.
4. Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.
5. Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yayın konusu olamaz.
6. Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz.
7. Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı ciddi bir biçimde gerektirmedikçe yayınlanamaz.
8. Bir basın organının dağıtım süreci tamamlanmadan o basın organının özel çabalarla gerçekleştirdiği ürün, bir başka basın organı tarafından kendi ürünüymüş gibi kamuoyuna sunulamaz. ajanslardan alınan özel ürünlerin kaynağının belirtilmesine özen gösterilir.
9. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse suçlu ilan edilemez.
10. Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedilemez.
11. Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur. kaynağın kamuoyunu kişisel, siyasal ekonomik vb. nedenlerle yanıltmayı amaçladığı haller bunun dışındadır.
12. Gazeteci görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlarla yapmaktan sakınır.
13. Şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılır.
14. İlan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri, tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtilir.
15. Yayın tarihi için konan zaman kaydına saygı gösterilir.
16. Basın organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar.
*******
Ülkemizde gazetecilik mesleğinin nasıl icra edildiğini yukarıdaki “Basın Meslek İlkeri”ile karşılaştırın,nasıl bir fecaat yaşandığını varın siz düşünün.
Sevgili Özlem hanım kardeşim duyarlılığın ve kocaman yüreğin için binlerce teşekkürler.Umrım bu cesur yazından ders çıkarılır,
Ve umarım birilerinin yüzü kızarır.
Sevgi ve saygılarımla…
Yazan:cb Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
Özlem huzur içerisindeydim ki birden zıpladım,yazıya baktım bu yazıya ilk kez bugün mü yorum düşülmüş?SübhanAllah,dizlerimi dövmeliyim sanırım,sen link verene kadar gören mi olmamış?Okuyan mı?Yok muydu ölmüş namuslu kadına ahlaksız imasında bulunanlara verecek cevabı olan bir insan,biz niye yazıyoruz,niye yaşıyoruz o zaman???
Yazan:özlem Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
Sevgili dostlarim ben tesekkur ederim. Ama ben bu yaziyi biraz huzunle hatirladim. beni huzunlendiren bu yapilanin rezilligi degil yalnizca. Bu ‘haber’ yapildiginda cinlerim tepeme cikti. Forumlara mail uzerine mail yazdim. bu cok buyuk bir rezillik bunu kinayalim bir seyler yapalim die. Hemen hic ses alamadim. Bir iki feminist arkadas ise olay yerine konuyu benim basortusu ile ilintilendirmeme takarak basortusu meselesi yoktur kadin meselesi vardir a getirip bu konu ile ilgili bir yorum bile yapmadi. Sonra o ofke ile bu yaziyi yazdim. Yanlis hatirlamiyorsam belki de bayram olabilir ama bayram sonrasi idi galiba yazildigi zaman ya onun etkisi ile ya da benim genelde yazilarda sozu uzatip meseleye gec girmemin etkisi ile derin dusunce de de ilgilenen olmadi. Cemile’nin sasirdigi hic kimse bu yasziya bir sey soylememis mi seklindeki olay budur.
Yani sonucta iki kadin forumu ve iki genele acik forumda (ki biri 2000 kusur uyelidir digerleri de 200 den asagi degil yahu sen niye bu kadar deliriyorsun) diyen bir allahin kulu olmadi. Degil ki hadi bir sey yapalim demek.
Sanirim butun bu insanlara bu cesareti veren bizim bu neme lazimciligimiz.
Daha ne soylenebilir ki?
Kendimi de dahil etmeliyim aslinda cunku bir de bu meseleyi Alper gormus7e yazabilirdim. ama ilgisizlikten midir, yoksa kosesini daha siyasi tuttugundan midir nedir benim de sonunda enerjim bitti. Halbuki yakin zamanda Alper gormusun karabulut cinayeti ile ilgili cok guzel bir medya elestirisi yazisi cikti. bu konu ile de ilgilenirdi muhtemelen.
Yazan:cb Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
Öyledir Özlemcim,lafa gelince bu sitelerde hatta bu ülkede herkes kadın hakları savunucusu iğne atsan kadınlar arasında feminist çoğunluktan yere düşmez ama tecavüz edilip öldürülmüş,üstelik ÖLÜYKEN DAHİ BAŞÖRTÜSÜ AYRIMCLIĞINA maruz kalmış bir kadının konusu geçince ağzını açan yok.Ama ben şaş kaza ağzıma feminizmi alsam,modernizme tükürsem,sola çatsam otuz iki kısım tekmili birden üstüme çullanırlar çok öfkeliyim kendimi tutmayacağım,papucumun feministleri,papucumun kadın hakları savunucuları.
Yazan:cade Tarih: Kas 28, 2010 | Reply
A.Doğan medyası bütün melanetliğin arkasında..
adamın yazılı ve görsel nesi varsa onunla Milletin ahlakını bozmak ve sapıklaştırmak ve Hükümeti yıkmak için Şeytanla bile İttifak içinde çalışıyor