RSS Feed for This Post

Yahudi Teolojisi, Siyonizm ve İsrail

İsrail’i politik bir  proje olarak tasarlayan ve var eden  Siyonizm,  modern milliyetçi/ırkçı  politik bir ideoloji ve projedir.  “Vatansız Yahudi halkı için bir ulusal yurdun kurulması” amacı ile uygulamaya konulan bu  proje, İsrail’i vücuda getirmiş olmakla beraber tamamlanmış değildir. Seküler olmakla beraber siyonizmin, yapısal olarak, Yahudi teolojisinden etkilenmesi kaçınılmazıdır.  Siyonizm “gramer” ise bu gramerin “sentaks”ı ve bu sentaksa döşenen “lügat” Yahudi dinidir. Hatta siyonizmin, sekülerleşmiş bir Yahudi teolojisi olduğunu söyleyebiliriz. Aşkın akide dünyevi iman ve  amaçlar olarak dimdik ayaktadır. Ortodoks Yahudiler için ise siyonizm bir dini milliyetçiliktir.

Tanrının tarihi vaadi olan eretz İsrailde   modern siyon ulus devletini kurarak, bu toprakları dünyaya dağılmış Yahudiler için  kolonileştirme ve mülkleştirme projesi, ve bugün dahi nihayet bulmamış ideali  olan  siyonizmin adım atar atmaz varacağı yer din ile milleti eşitleyen Yahudi teolojisidir. “Seçkin/seçilmiş millet” düşüncesinden modern ırkçılığa geçiş yapmak için, yapılması gereken sadece eski düşünceye yeni elbise giydirmek veya eski lügati yeni gramere döşemektir. 

Bir milliyetçilik ve ırkçılık olan siyonizm ve onun başarılmış, vücuda getirilmiş projesi olan İsrail, Yahudileri motive etmek ve ütopya sunmak için Museviliğin tarihsel muhayyilesine/mirasına başvurmak zorundadır. Çünkü dünyaya dağılmış, ve asimilasyona uğramış  Yahudi ümmetini bir arada tutmuş olan yegane şey Yahudi dini olan Museviliktir. Din, diasporadaki Yahudiliğin  vatanı olmuştur.  Eğer Yahudi teolojisinin, Tevrat’ın ve diğer kutsal metinlerin, motivasyonu olmasaydı Siyonizm, müntesiplerine ütopya sunan bir tarikat, bir parti olarak kalacaktı. Dindar, dinsiz tüm siyonistler Tevrat’a başvurarak oradan her türlü siyasi ahlak prensiplerini, kampanya retoriklerini, gençliğe hitaben edecek ve onları mücadeleye kanalize edecek  idealist öğeleri alıyorlardı. Yahudi aydınlanması olarak Tanrı’ya yer vermeyen laik siyonistler için Yahudi dini, bir ulusal güç kaynağı idi. Siyonistler, Yahudilikten istifade ederken, Yahudi dindarlarda özellikle 1967 Zaferi’nden sonra siyonizmi kucaklayarak Yahudilerin, İsrail aracılığı ile dine dönmeleri/dindarlaşmaları için ondan faydalanmaya çalıştılar. 

II.

Her dünyevi ideoloji, iş müntesiplerinden fedakârlıkta bulunmalarını istemeye geldiğinde dinleşir veya din/i dili ödünç alır. Zaman için bu dili terk edebileceği gibi onu temellük ederek içselleştire de bilir. Dolayısı ile dini olamayan bir amaç bile dinsel bir dil ve retorik ile savunulabilir. Fakat siyonizm ile Musevilik arasındaki ilişki, daha derin olan bir tarih ve kan bağı ilişkisidir; arz- mevud’a ısrar ve ortaklık. Ateist siyonizm, Museviliği inanç olarak inkar etse bile “tarihi miras” ve olarak kucaklamaktadır. Dindar Siyonistler için ise birebir örtüşme söz konusudur. Yahudiler acılarının karşılığı, kurbanlarının kan bedeli ve ölülerin mirası olarak Filistin toprakları üzerinde hak iddia etmektedirler. Menahem Begim şöyle diyor; “var olma hakkımızı, 4000 yıl önce bize atalarımızın tanrısı verdi. Bu hak nesilden nesile Yahudi kanı ile kutsallaştı. Ulusların tarihinde, eşi olmayan bir bedel ödedik.” İsrail, tanrının acı çekmiş Yahudilere holokoust‘un kefareti olarak armağandır!

Siyonistlerin yurt edinmek amacı ile  tartıştıkları bir çok seçenek içinden Filistin’i seçmeleri İsrail’in tarihi ve dini geleneği göz önünde bulundurulmadan anlaşılamaz. Eğer beni İsrail’in tek amacı güvenli vatan bir edinmek olsaydı kendilerine teklif edilen Arjantin, Madagaskar ve Uganda’dan birini tercih edebilirlerdi.  Ama onlar Filistin’i tercih ettiler; çünkü vaat edilen topraklar tüm Yahudilere cazip geliyordu. Dindar Yahudiler, Nil’den Fırat’a vaat edilmiş kutsal toprakları Tanrı Yehova‘nın kutsal kitap Tora‘da kendilerine vaade ettiği bir hak olarak görüp bu toprakların fethini talep ederken; laik siyonistlerde “Yahudilerin  tarihi hakkı” argümanı ile aynı hedefi paylaşmaktaydılar. Sonuçta Siyonizm tüm laik kökenlerine rağmen çoğu yerde, en azından dünyevi hedefleri itibarıyla,  Yahudi teolojisi ile iç içe geçmektedir. Öyle ki ateist Siyonistler bile kendi ideallerini için kutsal kitabı referans vermekten kaçınmamaktadır.

III.

Yahudilere göre toprağın sahibi olan tek ulus Yahudi halkıdır. David Ben Gurion 1919’da şöyle diyordu: “Biz bu ülkenin bizim olmasını istiyoruz; ama, Araplar da bu ülkenin kendilerinin kalmasını istiyorlar”. Ve hiçbir demografik olay bunu değiştiremez. Bir toprağında iki sahibi olamaz. Kudüs’ün  “ebedi başkent” olacağı  Nil’den Fırat’a arz-ı mev’ud’un fethi İsrail’in güvenliği için zorunlu olduğu gibi dini ve tarihi bir vazife ve vecibedir. Hiç kimsenin bunu askıya alma ve vazgeçme hakkı yoktur. İsrail eski Dışişleri Bakanı Moşe Dayan açıkça dünya kamuoyu önünde şöyle demişti; “Hiçbir Yahudi Arz’ı Mev’ud’dan (Tanrı’nın vaad ettiği topraklar) taviz veremez.” Hahamlık eğitimi alan Yigal Amir, barış görüşmelerinde bulunarak Yahudiliğe ihanet ettiği düşüncesi ile  İzak Rabin’i öldürdü.

İsrail’de Jabotinsky’nin maksimalist sınırlar geleneği hala varlığını devam ettirmektedir. “Büyük İsrai”l devletinin sınırlarını gösteren haritalar  yaygındır. Çoğu Yahudi  mevcut İsrail devletinin, İsrail topraklarının sadece bir bölümünde kurulduğu düşüncesindedir. İsrail’in zaferleri  daha geniş sınırlara yönelik kutsal talimat olarak algılamaktadır. Ve hahamlar ve elde edilen bölgelerin iade edilmememinsin dinsel bir zorunluluk olduğunu defaaten beyan etmişler ve savaşa/öldürmeye  fetva vermişlerdir. Siyonizm, özellikle 1967’den sonra daha da dinileşmiştir. Özellikle Ortodoks Yahudiler İsrail’in karşıkonulmaz zaferinin  ve “yenilmezlik miti”nin, Tanrı’nın desteğinin ve Mesih çağına dair vaadinin yerine gelmesinin bir alameti olduğuna dair inancı benimsediler ki, aynı inanç Hıristiyan evanjelikler atrafından da paylaşılmaktadır.

Demografik yapının değişimini varlığının güvencesi olarak gören İsrail, sınırları belirlenmemiş Yahudi Vatanı”na, dünyadaki dindaşlarının/vatandaşlarının göçlerini temin ve teşvik etmek ve gelenleri yerleştirmek için sistematik olarak işgallere girişmektedir. Bu demografik değişim için Filistin’in Filistinsizleştirilmesi politikası uygulanıyor. Filistinlilerin evlerinin yıkılarak yeni Yahudi yerleşim yerlerinin açılması, sürekli işgal, Filistinlilerin sürgünü ve katledilmesi ile İsrail, yayılmacılığına engel olacağı için son derece tehlikeli olarak addettiği Ortadoğu’daki kalıcı barışı, sürekli olarak askıya alırken, tüm Yahudi yurdunun Yahudileştirilmesi için izlediği emperyal politikalar ile savaşı sürekli hale getirmiştir. Çatışmanın ve işgalin dindiği herhangi bir barış dönemi! ise sonraki savaş için bir hazırlık ve dinlenme dönemi olarak değerlendirilmektedir. Dolayısı ile asıl olan bir “sürekli savaş hali”dir.

İsrail’de bu hedefler üzerinde  büyük bir uzlaşım vardır. İsrail’deki cılız siyasi çekişme de bu toprakların behemehal güç kullanılarak elde edilmesini savunan şahinler ile bu yayılmanın, olabildiğince az Yahudi’nin ölümüyle neticelenecek şekilde zamana yayılması ve bazı ikna yöntemlerinin de kullanılması gerektiğinin savunan güvercinler arasındadır. Yoksa “kalıcı barış” düşü ne şahinler ne de güvercinler için söz konusu değildir. Tartışma hedeflere değil, yönteme ilişkindir. Katliamlara böylesi büyük kitlesel desteğin olması bunun göstergesidir.

IV.

İsrail’in katliamlarının teolojik bir motivasyonu olmaması kaçınılmazdır. Çoğu Yahudi katliamları dini vecd içinde, vecibe olarak addedip icra ederken, dindar olmayan ve hatta inançsız olan, Yahudi siyasetçiler bile kitlenin dinsel coşkusunu siyasi ve askeri cepheye kanalize etmek için kutsal kitaba başvurmaktan kaçınmamaktadırlar.

Yahudilerin, özellikle Avrupa’daki, acı dolu tecrübelerinin dini/metafizik kavramlara tercümesi ile politika ve tarih diline tercümeleri aynı noktada buluşmaktadır; şiddeti ve öldürmeyi kutsamak. Sonuçta olan şey, Siyonist Nazilerin halk ve hata insan addetmedikleri Filistinlilerin, seçilmiş kulların ve mutluluğu ve Yehova’nın vaadinin yerine gelmesi için sürülmesi ve öldürülmesidir. Çünkü onlar beni İsrail’in ülkesine göz koymuşlardır. Onlar, Yahudi olmayan kafir/düşmanlar olduklarından “öldürmeyeceksin” emri onlar için geçerli değildir. Evet “on emir“de Tanrı “öldürmeyeceksin” der; ama, literal okumadan elde edilen mana Talmud‘a bağlı kalınarak ve yorumlandığında  öldürülmemesi gerekenler kardeş olan Yahudilerdir. Gentile (Yahudi olmayan kişi) ve Goyim (diğer milletler) bu yasalara dahil değildirler. Halakkah‘a göre savaşta siviller öldürülebilir.Tevrat’ın savaş-ölüm, şiddet-intikam ve mala el koymayı emreden ayetleri rahatlıkla Arapları kapsayacak şekilde yorumlanmakta ve uygulanmaktadır.

Trackback URL

  1. 18 Yorum

  2. Yazan:Mustafa Tarih: Oca 7, 2009 | Reply

    Israil siyonizmin eseridir ve anglo-sakson dünyanin eseridir. Dini sebebler veya milliyetci sebebler yüzünden degil bence. 19.yy da sanayi devrimin ve kolonial ticaretin kazanclilarindan olan zengin yahudi kitlesi kosmopolit idi ve adeta devletlerüstü güce sahib idiler. Anglo-sakson ve katolik dünyasi yahudileri bagimli hale getirmek istediler ve siyonizmi arac olarak kullandilar desteklediler. Yahudiler devleti oldugu anda bagimli oluyorlar. Madagaskar veya Arjantin gibi verimli toprkalari secmeleri engellendi ve filistin münasib görüldü. Arab dünyasinin göbeginde hicbir seyin olmadigi toprakcikda bir nevi hapishane gibi birsey. Dünya ekonomisinde liderligi yahudilere kaptirmamak mesele o. Israil anglo-sakson dünyaya bagimli. Siyonizm dini hareket degil hatta geleneksel yahudilige göre bidattir. Sapikliktir. Siyonistler genelde reformcu yahudiler. Devletleri teokrasi degil. Diller cesit cesit oldugu icin din “benlik” icin kullanilmakta ve tarih. Cumhuriyet oldugu icin bizdeki gibi fransiz devlet felsefesini örnek aliyorlar. Ulus-devlet ve milliyetcilik. Lakin cok savaslar yaptiklari icin herhalde bizdeki Ergenekon gibi örgütler cikmis olabilir hatta devleti ele gecirmis olabilirler. Izak Rabinin baris siyasetinin nasil baltalandigi düsündürücüdür. KIsaca kökler tavrata talmuda degil ekonomiye dayandigi kuvvetle muhtemel. öz olarak fikirlerim böyle veya bu istikametde.

  3. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Oca 7, 2009 | Reply

    Tamamlanmamış bir proje İsrail’in öncelikle laik Siyonistlerin eseri olduğundan şüphe yok. İsrail ile ilgili tartışmalarda öncelikle göz önünde bulundurulması gereken şey şudur: İSRAİL HALA KURULMA AŞAMASINDA OLAN BİR DEVLETTİR. Yani kuruluşunu tamamlamamıştır.

    Stern ve İrgun çetelerinin terörü ve bu teröre kaynaklık eden “Vladimir Hitler” lakaplı faşist Jabotinsky’nin “demirden duvar” doktrini anlaşılmadan mevcut İsrail’in politikaları tam olarak konumlandırılamaz ve anlaşılamaz. İsrail’in kuruluşu terör ile iç içe geçmiştir; Deir Yassin katliamı, King David Oteli’nin havaya uçurulması vb.. Daha sonra bu çeteler İsrail ordusunun temelini teşkil etti. Bu terör örgütlerinde ilk formasyonlarını alanlar daha sonra İsrail’in yöneticileri arasında yer aldılar. Menahem Begin, Yitzak Şamir, Ariel Şaron bunlardan birkaçı…Deir Yasin katliamının baş sorumlusu Begin’e Camp David anlaşmasından sonra Nobel Barış Ödülü bile verildi.

    Yahudiler I. Dünya Savaşı’na kurdukları askeri bilirlerle İngiltere’nin safında katıldılar.Kudüs’e giren Genaral Allenby’in askeri arasında Siyonist askeri birlikler vardı. Aynı şekilde Siyonistler Çanakkale Savaşı’na da katılarak İtilaf devletlerin kendilerini Filistin’e sokmayan Osmanlı devletini yenilgiye uğratmasına yardımcı oldular. Yine Siyonist Yahudiler sermayelerini de hizmete sundular. Bu hizmetlere karşılık olarak Filistin de bir “Yahudi ulusal yurdu” kurulması ve göçün serbest bırakılmasını istediler. Bazı Hıristiyanlar ise Kitab-ı Mukaddes’in Yahudilerin Filistin’e geri dönüşü kehanetini haber verdiğini düşünerek destek verdiler. Fakat yüzyılın başında İngilizlerin Yahudi ulusal yurdunun kurulmasına destek ve onay vermelerinin, siyonizm’e meylinin, en büyük nedeni ise yöneticilerin, Avrupa’daki “Yahudi Sorunu”na kalıcı bir liberal çözüm konusunda kafa karışıklığı içinde olmaları ve Siyonizm’e desteği bir ırksal hoşgörü olarak değerlendirmeleridir.

  4. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Oca 7, 2009 | Reply

    “İsrail’deki cılız siyasi çekişme de bu toprakların behemehal güç kullanılarak elde edilmesini savunan şahinler ile bu yayılmanın, olabildiğince az Yahudi’nin ölümüyle neticelenecek şekilde zamana yayılması ve bazı ikna yöntemlerinin de kullanılması gerektiğinin savunan güvercinler arasındadır. Yoksa “kalıcı barış” düşü ne şahinler ne de güvercinler için söz konusu değildir. Tartışma hedeflere değil, yönteme ilişkindir. Katliamlara böylesi büyük kitlesel desteğin olması bunun göstergesidir.”

    bu kısım bence herşeyi özetliyor. nobel barış ödüllü şimon perez’in bgünkü açıklamalarını okuyan herkes bu özetin, bir aşırı yorum değil, gerçekliğin bizzat kendisi olduğunu anlayabilir bence.

    çok değerli bir araştırma olmuş. elinize aklınıza sağlık.

  5. Yazan:suzannur Tarih: Oca 7, 2009 | Reply

    Olacak er geç,
    Derin denizlerdeki canavarlar gibi,
    Birbirini kemirmek zorunda kalacak insanlar.
    Kral Lear/Shakespeare.

  6. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Oca 7, 2009 | Reply


    Ama bir yerde bir sözcük direniyor
    Bir kafatasının o yüce kapısında, ve köşesinde
    Pırıltısı karartılmaz bir gözün
    Bir ihtiyarın belleği sıçrıyor bir çocuğa
    -Bir kıvılcım o güç dolu günlerden,
    Ve çocuk acıklı bir oyuncak gibi saklıyor o kıvılcımı.

    Stephen Spender
    “Bir şehrin düşüşü” isimli şiirinden

  7. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Oca 7, 2009 | Reply

    Anne öldü mü çocuk
    Bahçenin en yalniz kosesinde
    Elinde siyah bir çubuk
    Agzinda küçük bir leke

    Çocuk öldü mü günes
    Simsiyah görünür gözüne
    Elinde bir ip nereye
    Bilmez baglayacagini anne

    Kaçar herkesten
    Durmaz bir yerde
    Anne ölünce çocuk
    Çocuk ölünce anne

    Gazze’de çocukları ölen analar, anaları ölen çocukların acısına ithafen…

  8. Yazan:ç-z Tarih: Oca 7, 2009 | Reply

    İsrail’in katliamlarının teolojik bir motivasyonu olmaması kaçınılmazdır. Çoğu Yahudi katliamları dini vecd içinde, vecibe olarak addedip icra ederken, dindar olmayan ve hatta inançsız olan, Yahudi siyasetçiler bile kitlenin dinsel coşkusunu siyasi ve askeri cepheye kanalize etmek için kutsal kitaba başvurmaktan kaçınmamaktadırlar.(S.Işık)

    Bir gazete haberinden alıntı;
    İsrail’in, Hanuka Bayramı*’nın (Işıklar bayramı) son gününde düzenlediği ve adını da bayramdan esinlenerek “Dökme Kurşun” koyduğu saldırı..28.Aralık.2008

    28 Aralık 2008,aynı zamanda İslam alemi için de Hicri yılbaşıydı,1 Muharrem 1430.

    Yahudiler bu yıl 21 Aralık’tan 29 Aralık tarihleri arasına denk gelen sekiz günü Hanuka Bayramı olarak kutladılar.

    Hanuka’nın dini anlamını açıklamak Büyükelçi Gabby Levy’ye düşüyor:“Bu kesinlikle dini bir tören değil, dini bir bayram değil. Bu bizim ulusal birliğimizi güçlendiren bir mucizenin simgesi.”

    http://arsiv.sabah.com.tr/2008/12/22//haber,DCCAAB71943F4D4EBFC46D4BA1A53A99.html

    MODERN MUCİZE
    Makabilerin Yunanlıları yenmesinden beri ilk kez, 50 yıl kadar önce Yahudi milleti kendi topraklarında bağımsızlığı geri istemenin sınırına gelmişti. Birçoğu, bu yeni devletin doğabileceğinden kuşkuluydular. Diğerleri de doğacak olursa bile, kısa zamanda onlardan çok daha büyük bir orduya ve daha iyi silahlara sahip olan Araplar tarafından bozguna uğratılacağına inanıyorlardı. Politik nedenlerden dolayı , Filistin’deki Yahudiler güçlü oldukları imajını geliştirmişlerdir. Propagandaları o kadar inandırıcıydı ki, buna Araplar bile inandı. Ancak gerçek tamamen farklıydı :
    Yeni kurulan Yahudi ordusunun askerlerinin çeyreğinde bile silah yoktu. Tüm cephaneliği birkaç bin tüfek , birkaç yüz makineli tüfek ve 3 günlük çarpışma için yetecek kadar cephanelikten ibaretti. Hiçbir çeşit ağır silahları – ağır makineli tüfek, toplar, tanksavarlar, uçaksavar ve zırhlı araçları yoktu. Ve hiçbir hava veya deniz kuvveti yoktu. Hiçbirşey.
    Daha sonra , 5 Aralık 1947 ‘de , herşey daha kötüye gitti. Birleşmiş Milletler Ortadoğu’ya satılan silahlara ambargo koydu. O ana kadar, Araplar gereğinden fazla miktarda 10 milyonlarca dolarlık U.S. silahlarını almış bulunuyorlardı. Ve Yahudilerse ellerindeki çok az miktardaki levazımla kalmışlardı.
    Ancak hikayenin geri kalan bölümünü biliyorsunuz.

    “ İsrael’de , gerçekçi olmak için, mucizelere inanmalısınız.”

    – David Ben Gurion, İsrael’in ilk Başbakanı

    http://www.sevivon.com/bayramlar/hanuka/article5.htm

    Hanuka ışıkları için elektrik kullanılmaz. Rabi Şelomo Zalman, bir Hanuka ışığının dört farklı özelliği olması gerektiğini ifade etmiş :
    1-Bir yakıt kaynağı ve bir fitil
    2-Bet-Amikdaş’daki ışıklara benzeyen gerçek bir alev.
    3-Tükenir yakıtlardan çıkan bir alev
    4-Yakış sırasında belirli bir yakıt miktarının varolması

    Ve bugün Filistinde yaşananlara bakıldığında bu dört özelliğe sahip yakılan şeyin “vicdan” olduğunu düşünmemek imkansız.

    Görünen o ki,kendilerini Yahudi kabul edenler, bu katliamı(dökme mucize!)reddettiklerinde “Yahudiliklerini” dolayısıyla var olabilmek için inanmak zorunda oldukları gerçeği de reddetmiş olacakları bir çeşit “kimlik kapanına” kıstırılmışlar.

    *Hanuka Bayramı kutlamanın MÖ 167 yılına kadar giden 2.167 yıllık bir geçmişi var.
    Ortadoğu’yu fetheden Büyük İskender’in ölümünden sonra Makedonya Krallığı bölündü. Filistin “Selevkiler”in eline geçti. Başlangıçta Yahudilere iyi davranılırken Suriye Helen İmparatoru Antiyohus Epifanes döneminde kısıtlamalar getirildi. Musevilerin Helen putlarına tapmaları emredildi. Musevi takvimine göre, Kislev ayının 25’inci günü Haşmonay ailesinden Matatyau ve “Makabiler” olarak anılan beş oğlu (Yeuda Makabi ve kardeşleri) ile yandaşları Suriye yönetimine baş kaldırdı. Kudüs’ü ele geçirerek, daha önce kapatılmış olan Büyük Mabed – Bet Amikdaş’ı kurtardı. Mabedi putlardan temizledi. Mabette devamlı yanması gereken altın “Menora” yerinde yoktu. Onun yerine bir madenden yapılmış yeni bir Menora bulunup konuldu. Menora’da yakılacak yağın hazırlanması için sekiz güne ihtiyaç vardı. Mabedin bir köşesinde bulunan yağ ise Menora’yı bir gün yakacak kadardı. Ancak bir mucize gerçekleşti. O bir günlük yağ sekiz gün boyunca yandı.
    Bu mucizeyi Yahudiler her yıl, sekiz gün boyunca “Işıklar Bayramı” olarak kutlamaya başladı. Hanuka Bayramı aralık ayının son haftalarına rastlar. Hıristiyanların Christmas kutlamalarıyla çakışır.
    Kudüs’teki mabette sekiz gün yanan ışık, Yahudilerce “Hanukiya” adı verilen dokuz kollu bir şamdan ile simgelenir.İlk mum Şamaş adını taşıyor. Dualar eşliğinde yakılan Şamaş’ın yanısıra sekiz gün boyunca her gün bir mum yakılır.
    Birinci mum Tanrı’nın “ışık olsun” deyişini anımsatır,
    2. mum Tora’yı (Kutsal kitap) simgeler,
    3. mum “Adalet”,
    4. mum “Merhamet”,
    5. mum “Kutsallık”,
    6. mum “Sevgi”,
    7. mum “Sabır”,
    8. mum da “Cesaret” ışığıdır.

    Cesaret ışığının yaydığı dinsel coşku,siyasi ve askeri cepheye oldukça kıvrak bir şekilde kanalize edildiği anlaşılıyor!

  9. Yazan:Cüneyd Tarih: Oca 8, 2009 | Reply

    Yine görüyorumki bazi arkadaslar kulaktan dolma bilgilee dayanarak “hahamliga” kalkismislar. Yahudi dini bir cok kaynaktan esinlendigi halde, yine kaynak belirtmeyerek bir iki metin parcasina atifda bulunan bu arkdaslarimiz bize ikide bir “yahudligin” “bize” karsi düsman bir din oldugunu isbat etmeye calisiyorlar. Yani bir nevi batidaki antiislamci neoconcu oryantalist kesimlerin yaptiginin aynisi, bir nevi oksidentalisim. (11. Eylülden sonra batida yasimis olan arkadaslar ne demek istedigimi anlarlar)
    Ama sunu her zaman unutuyorlar:
    1.Mustafa Bey in dedigi gibi Siyonizm baska, yahudilik baska. Bir sürü safarad yahudisi siynosimi askenaz ideoloji olarak kabul edip red ediyorlar. Hatta bazi fanatik ortodoks yahudiler israeil devletini tranimiyor, hatta bu misrahimler israil ordusunda hizmet etmiyorlar. Hayir arkadaslar bana bu celiskiyi aciklayabilirmi? Niye yahudlierin en dindarlari bu savasda yer almiyor? Niye bu savasi seküler israilliler yapiyor?
    2. Bütün dinlerde oldugu gibi, yahudiliktede bir sürü meshep ve akim var. Askenaz ve safarad yahudiligin arasinda bariz yorum farkiliklari var. Rusya dan, Habesistandan gelen ve bizim Karaim yahudilerini, öbür yahudiler yahudi olarak kabul etmiyor. Ultra Orthodoxlar, muhafezakar, reform yahudileri var, vs. Peki benim merak ettigim: Yukarda yahudi kaynaklarina atiflarda bulunan arakdaslar, hangi yahudi akimin kaynaklarina atifda bulunduklarini bir aciklayabilirlermi?
    Artik sunlari ögrenmemiz lazim:
    1. Yahudilik homojen degildir, bir sürü yahudlik vardir.
    2. Siyonizimi elestirmek baska birsey, yahudligi elestirmek baska birsey. Birincisi mesru olabilir, cünkü israel develtinin ve filistinlere karsi uyguladigi politaklar kurulus felesefesi bu seküler (evet siyonizim bir nevi bir yahudi sekülarisimi)ideolojinin üzerinde dayaniyor. Ama bu demek degil ki bütün yahudiler siyonizimi desteliyor, ya da siyonizim kendisi sirf yahudi kaynaklardan besliyor (yoksa niye bir sürü yahudi israil devletin mesrulugunu kabul etmesinler, hatta kendi aralarinda kutsal bir dil saydiklari resmi dili ibraniceye konusmasini retessinler). Ama siz ne zaman kalkip Israil devletin politkasini yahudilige mal ederseniz o zaman bu bariz bir antisemitizmdir, cogunuz bunu kabul etmesse bile.

  10. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Oca 8, 2009 | Reply

    cüneyd bey,
    yazı son derece açıklayıcıydı, laf olsun diye itiraz etmişsiniz; ya da yazıyı okumamışsınız.

    kulaktan dolma bilgiler sanırım sizinkiler. çünkü yazı zaten yeterli kaynaklara sahip. ayrıca suat bey’in yine burada talmud ve tevrat kökenli arşatırması var. biraz talmud biliyorsanız zaten bunu siz de bilirsiniz. ancak kulaktan dolma bilgilerle suçlalamasını yapanlar genelde kendileri kulaktan dolma bilgilerle konuşuyorlar!

  11. Yazan:TT Tarih: Oca 8, 2009 | Reply

    İsrail’in-Anglo-saksonlarla(İngiltere-Amerika) ilişkisini ben de önemsiyorum…
    Yakınçağ tarihinde dünyayı saran milliyetçilik akımları hemen her milletin aklına kendi devletlerine sahip olma ışığını yaktı…Elbette yahudiler de bundan geri kalamadı. Yahudi milleti Osmanlı devletinin yıkılış sürecinde devlet olmayı sağlayamadılar ancak II.Dünya savaşının akabinde kurulan yeni dünya düzeninde arzuladıkları devlete kavuştular…
    Yeni düzende bir çok devletin/milletin başına çorap örüldüğü gibi İsrail gibi problem çıkarması yüzde yüz olan bir devletin ortadoğuya kurdurulması da beraberinde sayısız problem doğurdu..Bu da ancak kasıtla mümkün olabilecek ve dünya siyasetinin en tecrübeli en ince siyaset aktörü olan ingilizlerin marifetiyle açıklanabilir…

    Nasıl ki ülkemizde darbenin olgunlaştırılması için kontrollü bir sürecin yaşanması gerekiyorsa aynı şekilde İsrail devletinin kurulması için de dünyada antisemitizmin desteklenmesi ve bir yahudi devleti kurulmasına ihtiyaç duyulduğuna itiraz edilememesi gerekiyordu…Elbirliği etmişçesine dünyada yahudiler yaşadıkları her yerde yoğun baskılar sonucu İsraile göç ettirildiler. Ülkemizde yürürlüğe konulan varlık vergisi uygulamasının da bu siyasetin eseri olabileceğini de not etmek gerekir…

    Kısaca İsrail ve yahudi devleti ince ingiliz siyasetinin masum olmayan bir kurbanı sayılabilir…Made in England markası öyle bir ince siyasete sahip ki, dünyada İsrail ve Amerika nefreti tavan yaparken onlar kendi eserileri olan manzarayı gizleyebilecek bir kurnazlığı taşıyor…

    Şuna inanabiliriz ki İsrail’de yaşayan yahudi halkı da bir yerden sonra yataklarında huzur ve güven içinde uyumak,kapalı rejimlere özgü olan korku,nefret ve etrafı düşmanlarla çevrili bulunma ve de sürekli savaş halinde olmak durumunu(Orwell’e selamlar) sonsuza kadar sürdürmek istemeyeceklerdir…

    İsrail’de geçen yıl yapılan bir ankete göre halk %85 i geleceğe dair umutsuzluk içinde ve halk arasındaki geçimsizlikler,içten içe kaynamalar bu oyunun sonuna yaklaşıldığını haber veriyor mu acaba?…

  12. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Oca 8, 2009 | Reply

    Cüneyt bey
    Bravo.. Yazıyı okumadan yorumlayabilme beceriniz için!..

  13. Yazan:Cüneyd Tarih: Oca 9, 2009 | Reply

    Sever ve Gülsen Bey,
    korkmayin Sever Beyin yazisini okudum. ma yine de ben Sever Beyin yazdiklarin batidaki “Islam = Terrör” diyen Neoconculardan farki olmadiginin kanisindayim. Hayir oradada kalkip birileri Islam daki Cihat illada masum insalarin katil edilmesini mesrul kildigini size anlatmaya calisiyor. Ya peki Sever beyin bundan ne farki var, ha belki biraz daha “akademik” bir dil kullaniyor, ama sekilde hic bir fark yok. Peki Batidaki arkadasimizin Islam hakkindaki bilgisi ile Sever Bey in yahudilik hakkindaki bilgisi yeterlimidir. Sever Bey hahamlik egitimimi aldi, bize tevrati yorumlaya biliyor? 11. Eylül den sonra Batida yasadinizmi? Belki o zaman benim ne demek istedigimi anlardiniz.

  14. Yazan:ç-z Tarih: Oca 9, 2009 | Reply

    Cüneyt bey,

    Bir milliyetçilik ve ırkçılık olan siyonizm ve onun başarılmış, vücuda getirilmiş projesi olan İsrail, Yahudileri motive etmek ve ütopya sunmak için Museviliğin tarihsel muhayyilesine/mirasına başvurmak ZORUNDADIR.

    Çünkü dünyaya dağılmış, ve asimilasyona uğramış Yahudi ümmetini bir arada tutmuş olan yegane şey Yahudi dini olan Museviliktir. Din, diasporadaki Yahudiliğin vatanı olmuştur.

    Eğer Yahudi teolojisinin, Tevrat’ın ve diğer kutsal metinlerin, MOTİVASYONU olmasaydı(kullanılmasaydı) Siyonizm, müntesiplerine ütopya sunan bir tarikat, bir parti olarak kalacaktı.

    Dindar, dinsiz tüm siyonistler Tevrat’a başvurarak oradan her türlü siyasi ahlak prensiplerini, kampanya retoriklerini, gençliğe hitaben edecek ve onları mücadeleye kanalize edecek idealist öğeleri alıyorlardı;

    1)Yahudi aydınlanması olarak Tanrı’ya yer vermeyen laik siyonistler için Yahudi dini, bir ulusal güç kaynağı idi.

    Siyonistler, Yahudilikten istifade ederken,
    2) Yahudi dindarlar da özellikle 1967 Zaferi’nden sonra siyonizmi kucaklayarak Yahudilerin, İsrail aracılığı ile dine dönmeleri/dindarlaşmaları için ondan FAYDALANMAYA(mücizelere inançla gerçekleştrilebilen ütopya motivasyonu)çalıştılar.

    Bir dinin hangi noktada amaç için araç olarak kullanıldığını teşhis edebilecek en yetkin kişi elbette bir din alimidir fakat bir bütün olarak dinin, ulus kimliğinin bir parçası olarak kabul edilmesi ile ulusal kimlik oluşturulmaya çalışılırken referans olarak kullanılması arasında çok büyük bir fark vardır.

    Din,ulus devlet oluşumunda bir arada tutan,pozitif katkı sağlayan en etkin unsurlardan biri olarak da kabul edilebilir.

    Din,Kurtuluş savaşında “savaşarak ölerek” şahadet mertebesine ulaştıran motive edici bir unsurdu.Bugünkü laik(!)T.C devletinin oluşumunda yadsınamaz etkileri olan inkılaplar için de bir tür “din süpürgesi” demek mümkündür;demokrasiye ve laikliğe köstek olacak tüm unsurları engelleyip,ait olduğu yere,gökyüzüne süpürebilecek bir süpürge!

    Ulusal kimlik oluşturmaya çalışırken dini dahil etmek ile “yok saymak” arasında hiçbir fark yoktur.Dini konuya dahil edene nasıl hahamlık bilgisi soruluyorsa dini yok sayana da aynı şekilde hahamlık bilgisi sorulmak zorundadır!

    11 Eylül’den sonra Amerika’da Müslüman olmak ile laikleşmiş(!) Türkiye Cumhuiryeti’nde müslüman olmak arasında nasıl bir fark yada benzerlik olabilir sizce ?

    Din var sayıldığında da suçlanıyor yok sayıldığında da kim bu hahamlar sizce?Yada hangi dinin hahamları onlar?

  15. Yazan:ç-z Tarih: Oca 9, 2009 | Reply

    Server bey,
    Yazınızdan alıntıladığım paragraf üzerinde yapmış olduğum vurgular ve bir iki ekleme ile sizin idafe etmek istediklerinizden uzak bir ifadenin oluşmasına sebep olduşsam uyarın lütfen!İhtimal,ben de okuduğunu anladığını sananlardan biri olabilirim.

  16. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Oca 9, 2009 | Reply

    Sayın ç-z

    Öncelikle teşekkür ederim. Hem yeni yorumunuz hem “Hanuka Bayramı” ile ilgili bir önceki katkınız ile yazının daha anlaşılır hale gelmesine katkıda bulunduğunuz için… İnanarak veya inanmayarak toplusal “meşruiyet skalasını genişletmek” ve “rıza üretmek” için İnsanlar veya devletler kendi amellerini dini sembolizm gönderme yapmasına dikkat ederler.
    Yazdıklarınıza birkaç eklemek istiyorum
    “bir bütün olarak dinin, ulus kimliğinin bir parçası olarak kabul edilmesi ile ulusal kimlik oluşturulmaya çalışılırken referans olarak kullanılması arasında çok büyük bir fark vardır.”
    Yazının omurgalarından biridir. Bugünkü İsrail tümden Yahudi dini/şeriatı üzerinde yükselen bir teokrasi değil. Fakat İsrail’i vucuda gelmesinde ve Yahudi cemaatinin bir siyasal organizasyona/siyon devletine kavuşmasında ve yeni ulusal kimliğin inşasında Yahudi dininin rolü yadsınamaz. Bu hem yurt olarak Filistin’in seçilmesinde hem de İbranicenin ulus dili olarak yeniden diriltilmesinde böyledir. Dünyaya dağılmış Asimile olmuş farklı diller konuşan Yahudi toplumunu birleştiren en önemli unsurlardan biri din dili olan İbranice idi. Dindar olmayan Siyonislerde zaman zaman “vatana dönüş” çağrılarını Yahudi kimliği ile bütünleşen dini bir söylem ile birleştirmişler ve bir referans kaynağı olarak ona başvurmuşlardır. Museviliğin bir çok unsuru, “kurtuluş vaad”i gibi, siyonizmle uyumlu olarak yorumlanmıştır. İsrail’in ardı ardına gelen zaferlerinden sonra İsrail “Mesih”in tahtına oturtulmuştur. Dünyevi zaferler dini kurtuluş halesine bürünmüştür. Ve doğal olarak bu zaferleri Kavmini terk etmeyen Tanrı Yehova’nın inayeti olarak algılanmıştır.
    İsrail bir teokratik devlet olmamakla beraber dini ile olan ilişkisi laikliğine şüphe düşürecek kadar derindir. Sosyal hayatta çoğu şey dine göre belirlenir. Laik devlet ile Ortodokslar dindarlar arasında din kaynaklı krizler yaşanmıştır/yaşanmaktadır.
    İsrail, sadece kendi ülkesindeki İsrailli Yahudilerin egemen devleti değildir. Dünyadaki her Yahudi’nin İsrail vatandaşı olma hakkı vardır çünkü İsrail tüm dünya Yahudilerinin devleti olarak, haliyle bir dinin müntesiplerinin devleti olmak iddiası ile kurulmuştur.
    Yahudiler “Yahudi Sorunu”nu liberal çözümü olarak “asimilasyon”u kabul ettiklerinde ve asimile olduklarında dahi Avrupalılar onları “öteki” olarak gördü. Onları farklı kılan şey ne sadece “Yahudi oluş”larıydı. Yahudi dini/Musevilik adeta Yahudi olmanın alamet-i farikası idi.
    Yukarıdaki sebeplerden dolayı Yahudi milliyetçilerinin din ile ilişkileri, herhangi bir milletin milliyetçilerinin dinleri ile olan ilişkisinden çok daha derin ve güçlüdür. Bunu Türk milliyetçiliğinin egemen tarzının penceresinden bakarsak anlayamayız. Çünkü Türk milliyetçisinin ile arasını açması Yahudi’ye göre çok kolaydır. İslam’ı Arab’ın dini veya dehasının ürünü olarak gören laik Arap milletçiliğinde de benzer, aynı değil, bir ton bulmak mümkündür. Onun için birçok laik, sosyalist Arap milliyetçisinin, Hıristiyan olanları dahil, İslam ilişkin övgüleri görmek bizi şaşırtmıyor.
    Kurtuluş savaşı’ bir dini/milli savaş olarak kazanıldı. Öyle ki bu dönemin dili/lügati savaş öncesi dönemden, örneğin Abdülhamit döneminden, çok daha dini bir dildir. Din kurtuluş savaşında sadece bir unsur değil, esastır. Öyle ki Mülkü ele geçiren kadro dahi bir çok yerde dini mirasa yaslanmak zorunda kalmışlarıdır.
    “Bugünkü laik(!)T.C devletinin oluşumunda yadsınamaz etkileri olan inkılaplar için de bir tür “din süpürgesi” demek mümkündür.”
    Unutmayalım ki inkılaplar bile bazen din içerisinden meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Yeniliklere fetvaların arandığı olmuştur; “dine karşı din.”

  17. Yazan:şexe kurdan Tarih: Oca 10, 2009 | Reply

    Tek Yol

    Bir tüfek istiyorum
    Sattım anamın yüzüğünü
    Bir tüfek uğruna
    Rehin verdim cüzdanımı

    Bize öğretilen dil
    Okuduğumuz kitaplar
    Ezberlediğimiz şiirler
    Beş para etmiyor
    Bir tüfek karşısında

    Ey devrimciler
    Kudüs’te, Halil’de
    Bisan’da, Ağvar’da, Beyt-ül Lahim’de
    Ey özgürlük savaşçıları nerede iseniz
    İleri..Daha ileri……
    Barış bir tiyatro oyunu
    Adalet bir gösteri yalnızca

    Şimdi benim de bir tüfeğim var
    Beni de Filistin’e götürün sizinle birlikte
    Meryem’in yüzü gibi mahzun bakışlı tepelere
    Peygamberin taşına yeşil kubbelere

    Tam yirmi yıldır
    Bir vatan
    Ve bir kimlik arıyorum
    Oradaki evimi
    Ve dikenli tellerle kuşatılmış yurdumu
    Çocukluğumu arıyorum
    Mahalle arkadaşlarımı
    Resimlerimi kitaplarımı
    Her sıcak köşeyi
    Her tatlı anıyı

    Şimdi benim de bir tüfeğim var
    Beni de Filistin’e götürün sizinle birlikte
    Ey erkekler!
    Yalnızca erkek gibi yaşamak
    Ya da erkekçe ölmek istiyorum
    Toprağıma zeytin ağaçları dikmek istiyorum
    Mis kokulu çiçekler ve portakal ağacı da
    Nedir bunun derdi diyen olursa
    “Artık derdim tüfeğimin olması yalnızca”

    Şimdi benim de bir tüfeğim var
    Artık devrimcilerin yanındayım
    Dikenler ve tozlar döşeğimdir
    Ölümse giysimdir benim

    Yazgımız buymuş demiyorum
    Aşağılanmak yazgı olmayacak artık

    Ben devrimcilerle birlikteyim
    Ben de devrimcilerdenim
    Taşıdığım günden beri tüfeğimi
    Gözlerimde belirir oldu Filistin

    Tek yol var Filistin’e gider
    O da tüfeklerin namlusundan geçer
    Nizar Kabbani

  18. Yazan:Cüneyd Tarih: Oca 10, 2009 | Reply

    Sever Bey,
    tamam kabul ediyorum, din bir ulusun insaati icin bir arac olabilir. Tamam siyonistler belki yahudiligi israil ulusunun insasinda bir kaynak olarak kulanmislar. Hepsini kabul ediyorum.
    Ama yinede su sorularim birtürlü cevaplanmiyor ya da ben cevabimi bir türlü alamiyorum:
    1. Siyonistler bunca yahudi akiminin hangi yormunu kullandilar, hangisi israil ulusunun kaynagi oluyor. Reform yahudiligimi, ortodox yahudiligimi, muhafazakar yahudiligimi? Dedigim gibi, yahudilik icinde bircok farkliliklar ve yorum farkliklari var. Siz birseye atifta bulundugnuz zaman, hangi yahudligin yorumunu kaynak olarak kulandiginizi da göstermeniz lazim
    2. Niye bazi dindar yahudiler Israil devletini kabul etmiyor, madem din Israil ulusun “temeli”? Belki bu insanlarin sizin ve “mainstream” yahudligin anladigi yahudiligi kabul etmiyorlar.
    3. Ayrica sizce Israil Ulusu kurulunca (öyle bur ulusun var oldugu bile tam belli degil)sirf din mi tek referans noktasiydi?
    Belki hakli olabilirisiniz bazi konularda, ama daha hala bazi seyleri cok basite indirdiginize kansindayim. ne Israil Ulusu, ne de Ortadaogu/ Filistin sorunu sirf bir faktöre indirenemz.
    Kabul edin ya da edemyin, siz batida neoconlarin benzeyen bir bakisacisi kulaniyorsunuz. Cünkü onlarda sizin dediginizin aynisi Islamiyet icin söyliyorlardi.

    Ayrica: “2) Yahudi dindarlar da özellikle 1967 Zaferi’nden sonra siyonizmi kucaklayarak Yahudilerin, İsrail aracılığı ile dine dönmeleri/dindarlaşmaları için ondan FAYDALANMAYA(mücizelere inançla gerçekleştrilebilen ütopya motivasyonu)çalıştılar.” demisiniz.
    Burda biraz yaniliyorsnuz. Ortodox yahudilerin sirf BIR bölümü Israil devletinlen ya da siyonistlerlen anlasmis (kucaklasmis abarti olur)Mizrahimlein sectigi Shas partisi sirf hükümetlere katilip kendi okulari icin para yardimini saglamistir. Shas in zaaten kendi bir istegi yok. Dini okullarin özel statüsü, dindarlarin askerlikten muaf tutulmasi ve sabat uygulamsi 1950 lerde siyonistlerin dindarlara “hediye” edilmis seyler. Ama ne dindarlar ne de siyonistler kucaklasti. Zaten iki kesim arasinda daha hala cözülmemis büyük sorunlar var. Bu konuyu Tom Sergeven (The First Israelis) kitabinda cok güzel anlatiyor.
    Ben sizin kaynaklarinizi merak ettmeye basladim

  19. Yazan:murat Tarih: Tem 1, 2010 | Reply

    merhaba arkadaşlar ben eski ibraniceyi iyi bilen bir arkadaşla konuşmak istiyorum bana yardım cı olabilecek biri varmı aranızda?

  1. 1 Trackback(s)

  2. Oca 7, 2009: Mutlak Töz

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin