12 Eylül Darbesi Önlenebilirdi!
By Rasim Ozan Kutahyali on Oca 9, 2009 in Adalet, Beyin Yıkama, darbe, Demokrasi, Ergenekon Nedir?, Kemalizm, Komplo Teorileri, Militarizm, Milliyetçilik, Psikolojik harp
Ergenekon davası genişliyor…Haftaiçi devlet kurumlarının en tepe konumlarında yer almış bir dizi insan da bu soruşturma kapsamına alındı.Bunun yanısıra Susurluk sürecinde ismini çok duyduğumuz ve o dönemde açılan davada hüküm giymiş İbrahim Şahin de gözaltına alındı.Şahin’in evinde bulunan kroki neticesinde Gölbaşı’nda lav silahları,TNT kalıpları,plastik patlayıcılarla dolu bir tarla bulundu…Aynı şekilde muvazzaf bir yarbayın evinde de çeşitli silahlar ele geçirildi…
Ergenekon sürecini “AKP’nin muhaliflerini temizlemesi” gibi görme eğiliminde olan çevreler,bu gelişmelerden sonra şöyle bir pozisyon aldılar…”İbrahim Şahin gibi Susurluk sanıklarına kadar işin uzaması olumludur,bu tip kirli işlere bulaştığı belli isimlerin tutuklanması hayırlıdır.Fakat saygınlığı belli kimi şahsiyetlerin bu kirli isimlerle anılması çok yanlıştır.Kemal Gürüz,Tuncer Kılınç,Yalçın Küçük gibi isimlerle İbrahim Şahin benzeri kirli adamların ne ilgisi olabilir?“…
Bu analizi Kemalistlerin ve ulusalcıların yanında Kemalizme mesafeli duran sol çevreler de yapabiliyor…Böyle bir soruya hakiki anlamda özgürlükçü bir solcu olan Avukat Ergin Cinmen’in güzel bir benzetmesini açımlayarak cevap vereyim…
Varsayalım Ağustos 1980’deyiz,rüya bu ya,o zaman da Zekeriya Öz gibi bir savcı çıkar,delilleri yargıçlara sunar,o yürekli yargıçlar da onaylar ve Bayrak operasyonu başlar…Bir taraftan Abdullah Çatlı,Haluk Kırcı,Dursun Karataş,Garbis Altınoğlu gibi sağ ve sol silahlı militanlar gözaltına alınır,bir taraftan da Orhan Aldıkaçtı,İhsan Doğramacı gibi profesörler ve Ali Haydar Saltık,Tahsin Şahinkaya gibi dönemin paşaları…O dönemde de muhtemelen “Yahu bu kirli adamlarla,saygın paşalarımız ve profesörlerimizi nasıl birarada gösterirsiniz,böyle rezalet olur mu?” diye epey bir yazan çizen insan olurdu…Dahası “Birbirine düşman iki kampın en ateşli isimleri nasıl aynı örgütte olabilir kardeşim?Biri faşist biri komünist bunların,öbür tarafta da Kemalist devlet aktörleri var.Üçü birden birarada olur mu?Bu nasıl saçmalık böyle?” gibi itirazlar da çok gelirdi…Tıpkı bugünün “Bu Ergenekon değil Her yere kon operasyonu” diye itiraz edenleri gibi…
Oysa şimdi hepimiz biliyoruz ki,Bayrak harekatı adı altında tertiplenen 12 Eylül askeri darbesi tam da böyle bir ittifakla kotarılmıştı…Askeri darbe olmadan evvel Anayasa profesörü Orhan Aldıkaçtı olacakları biliyordu…Darbe anayasasının yazılması görevi darbeciler tarafından darbe olmadan ona tevdi edilmişti…İhsan Doğramacı darbe sonrasında yeniden düzenlenecek yüksek öğretim sisteminin başına geleceğini biliyordu…Darbe olmadan evvel,yeni askeri rejimin kışla tipi üniversite örgütlenmesi projesini oluşturmaya başlamıştı…Ali Haydar Saltık gibi kimi paşalar sol silahlı örgütlerle bağlantı halindeydi.Belli sol örgütlere silah sağlama ve yönlendirme işlerini de kimi subaylar yürütüyordu…Tahsin Şahinkaya gibi kimi paşalar ise sağ silahlı örgütlerle bağlantı halindeydi.TNT’lerin ve plastik patlayıcıların sağ militanlara teminini de yine belli subaylar yürütüyordu…Kimi katliamlar ve kritik isimlere yapılan suikastler bu şekilde örgütleniyordu…
Abdullah Çatlı’ya bir yüzbaşı,askeri birlikten temin ettiği TNT kalıplarını veriyor,Çatlı organizasyonu yapıyor,16 Mart öğrenci katliamı böyle oluyordu…Dönemin birçok katliamı böyle tertip ediliyordu…Benzer organizasyonlar ve resmi silahlarla bir Doğan Öz bir Gün Sazak bir Nihat Erim bir Kemal Türkler katlediliyordu…İşte bugün,hepimizin detaylı olarak bildiği tertiplerin kokusunu o zamandan alan bir savcı olsaydı,bu savcı öldürülmemeyi başarıp,delilleri tek tek toplasaydı,bu savcının arkasında ülkenin şeffaflaşmasını gerçekten isteyen bir kamuoyu olsaydı,siyasi irade bu savcının sonuna kadar arkasında dursaydı ne olurdu? O zaman bir “Bayrak soruşturması” başlayabilseydi darbe olabilirmiydi? Peki şimdi sabah akşam 12 Eylül darbesine küfredenler,o zaman bu yürekli savcının yanında olurmuydu? Yoksa “Yuh artık,böyle bir örgüt hayal ürünü,hadi Çatlı ve Kırcı gibi faşist katilleri anladık da kimi sol isimler ve ilerici paşalar nasıl tutuklanır?” mı derdi kimi sol aydınlar? Yada tam tersi “Şu bozguncu,bölücü komünist katilleri anladık da,vatansever olduğu belli olan insanlar ve paşalarımız nasıl tutuklanır?” mı derdi kimi sağ aydınlar?
Evet,muhtemelen o zaman böyle bir operasyonu yapan savcının yanında kimse durmazdı.Herkes kendi adamlarını,kendi paşalarını kollardı.O savcı da “kaybolur” ve yine 12 Eylül darbesi olurdu…Yıllar sonra ise yine ikiyüzlü ve ahlaksız şekilde darbe-karşıtı nutuklar atılırdı…
Şimdi söyleyin…Bu “saygın” isimlerle, “tu kaka” isimlerin-belki birbirilerinden haberdar bile olmadan- aynı organizasyon içinde olma ihtimalleri hiç mi yok? İhsan Doğramacı ve Abdullah Çatlı gibi mesela…Tamamen hayal mi bunlar sizce?
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?
İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.
“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.
Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu
Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.
1 Yorum
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 10, 2009 | Reply
Bu mantıkla hareket edenleri aydın,şucu-bucu diye tanımlamak bile abes bence,bunlar olsa olsa futbol holiganlarına,takım amigolarına benzetilebilir.Yahu kokusu ülke sınırlarını bile geçti bu karanlık ve pis ittifakların.Daha ne belgesi,ne kanıtı isteniyor?Susurluk vakası,Şemdinli olayları,binlerce faili meçhul cinayet,öldürülen aydınlar,yazarlar,binbir çeşit suikastler,devletin bütün kurumlarına kadar yayılan çeteleşmeler…Ya silah üzerine yapılan yeminlere,cephaneliği andıran silah ve mühimmat dolu evlere ne diyeceğiz?Hangi yeri kazarsanız lav silahları,aydınlatma mermileri,bombalar,şemalar çıkıyor…Peki bütün bu işleri organize edenler,suçluları kollayıp gözetenler uzaydan mı geldi?Baykalın ergenokon avukatlığına soyunmasına ne diyeceğiz,Yalçın Küçük’ün kâh “kardeş”i Apoyla flört etmesi,hatıra resimleri çektirmesine,kâh bütün bu karanlık ilişkileri savunmasını nasıl açıklayacağız?
Fakat ne hikmetse taraf psikolojisiyle AKP den nefret eden sözde solcular,bu komplekslerinde ısrar ederek pişkince bu kirlilikleri desteklemeye devam ediyorlar.Tek dertleri CHP yerine AKP nin iktidar oluşu,bunu bir türlü hazmedememenin verdiği ruh haliyle ülkenin daha da karanlığa sürüklenmesine sessiz ve suskun kalmayı tercih edebiliyorlar.Sessiz kalmak bir yana bu terör örgütlerini savunmakta bile en ufak bir sakınca duymuyorlar.Bu utanç maskeleriyle nasıl dolaşabiliyorlar,bu ikiyüzlülüğü nasıl kabullenebiliyorlar,bu kadar pis ve iğrenç olayı mideleri nasıl kaldırıyor,anlamak zor.