Bir Yönetmen, Bir Başyapıt
By eg on Oca 10, 2009 in İnsan, Sanat, Sinema
“Bir Yönetmen, Bir Başyapıt” dizisi, her bölümünde sinema tarihinde önemli yeri olan bir yönetmeni kısaca tanıtıp, o yönetmenin başyapıt olarak değerlendirilebilecek bir filmini etraflıca incelemeyi amaçlıyor.
Sinemayı, çağımızın zorunlu düşünme araçlarından birisi olarak düşünüyor, sanat dalları içinde en önemlilerinden birisi olarak sayıyorum. Bu anlamda, ana akım sinemanın sinemayı, bir eğlence, bir zaman geçirme aracı olarak dayatmasına; ya da kitleleri manipule eden propoganda aracı olarak kullanmasına karşıt olarak; sinemanın, insanın çevresine, kendisine, hayatına bakışının ve bu konularda düşünmesinin en önemli araçlarından birisi ve çok önemli bir sanat dalı olarak adlandırılması gerektiğini düşünüyorum. Sanatlar içinde insan ruhuna yaklaşabilmekte ve hakîkati sezdirebilmekte en mahir olduğunu düşündüğüm sinema, bu anlamda profanın, propogandanın, çürümüşlüğün, eğlencenin aracı olabildiği kadar; ruhsal alanın, metafiziğin, felsefenin alanı da olabilir.
Bu yazı dizisi, yönetmenlerden, daha çok ikincisine hizmet etmeyi şiâr edinmiş olan yönetmenleri tanıtmayı amaçlıyor. Bu yönetmenler, Hollywood’un ya da endüstriyel sinemanın bizlere sunduğundan farklı şeyler sunan, bu anlamda filmlerini izlerken bizlerden katılım bekleyen, düşündürmeyi, hissettirmeyi amaçlayan yönetmenlerdir. Çoğu sinema izleyisi için ilk anda isimleri dahi yabancı gelebilecek bu yönetmenleri, endüstriyel sinemanın yönetmenleriyle karşılaştırmak ve farklarını anlatabilmektir amacımız.
İlk aklıma gelenler olarak mesela Tarkovsky, Bergman, Kieslowski, Paradjanov, Bunuel, Bresson, Angelopoulos, Reggio, Godard, Welles, Jarman, Kurosawa, Mizoguchi, Teshigahara, Sokurov, Peleshian, Sadyajid Ray, Wajda, Jancso, Eisenstein, Dovshenko, Fabri, Dreyer, Wenders, Fassbinder, Renoir, Cocteau, Resnais, Kubrick, Tarr, Klimov, Ozu, Ming Liang, Kar Wai gibi her birisi kendisine has bir sinema diline sahip, sinema sanatına kendilerine has katkılar yapmış büyük yönetmenleri inceleyip, onların seçtiğimiz bir başyapıtını daha derinlemesine inceleyerek – bizce – çoğu kitlesel sinemaya teslim olmuş ve sanat olarak sinemanın uzağında kalmış insanlara tanıtabilmek amacını güdüyoruz.
Dostoyevski’yi okumak ne kadar önemliyse, mesela Tarkovsky’yi izlemek o kadar önemlidir; Ibsen ne kadar önemliyse Bergman, Dreyer o kadar önemlidir; Kafka ne kadar büyük bir sanatçıysa Welles o kadar büyüktür. Sartre ne kadar değerli bir düşünürse, Bresson o kadar değerlidir; Tagore Hindistan için neyse Ray da benzer bir yere sahiptir vesaire… İnsanların bunları bilmiyor olmaları, o değerli hazineleri hiç tanımamış olmaları bence büyük kayıplar olarak görülmelidir.
İşte biz de kendimizce, kendi bilgimiz, yeteneğimiz ve görüşlerimiz doğrultusunda küçük de olsa bir katkımız olsun istiyoruz. Kendi şahsıma elimden geldiğince bu seriyi belki yüzlerce yazıya kadar genişletmek istiyorum. Yazarken, hem, belki uzun yıllar öncesinde kalmış bir başyapıtı tekrar izleme şansına sahip oluyor, hem de yeni bir katmanını görme fırsatına eriyorum. Bu açıdan bu konuda yazmak sadece hizmet değil, aynı zamanda zevk demek benim için.
Umarım sürç-i lisan etmeyiz…
Yayınlanan yazılar
Sergei Paradjanov Sineması ve ‘Sayat Nova’
Kieslowski Sineması ve Dekalog
Ingmar Bergman Sineması ve Kış Işığı
Tarkovsky Sineması, Sanatı ve Stalker Filmi
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…
”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…”
Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.
Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.
Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …
Baudolino (Umberto Eco) Suzan Başarslan
Yazınsal bir yapıt, “basit bir obje değil, çok yönlü anlam ve ilişkilerle tabakalaşmış bir niteliğin çok yönlü organizasyonudur.”* Bu organizasyonun incelemesi de kendisi kadar zor bir organizasyonu gerektirir ki, bu yüzden bir yapıtın incelemesi adına günümüze değin, birçok kuram ve inceleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu makalede Umberto Eco’nun yazdığı Baudolino adlı romanın incelemesi Gerard Genette’nin “Yapısal Metin İnceleme” yöntemine göre yapılacak ve yapıt, üç düzlemde incelenecektir. Bakış açısı, anlatıcı türü, ana düşünce, eserin yazılış tekniği, dil… gibi sorunlara da değinilecektir. İncelemede Şemsa Gezgin tarafından İtalyancadan Türkçeye 2003′te çevrilen Baudolino esas alınacak, tespit ve yorumlar çeviri yapıttan yola çıkılarak belirlenecek ve ifade edilecektir. İncelemeyi kitap halinde indirmek için buraya tıklayın
3 Yorum
Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Oca 10, 2009 | Reply
Enver Bey,
Şahsen sizi takip ettikçe ne denli yüzeysel bir sinema izleyicisi olduğumu fark ediyorum. Bilgilenmek ve öğrenmek bitmeyecek. Bitmesin de. Katkınız çok kıymetli. Emekleriniz için çok teşekkür ederim.
Yazan:Enver Gülşen Tarih: Oca 10, 2009 | Reply
ben teşekkür ederim. bir katkımız olabilirse ne mutlu bize.
sevgilerimle
Yazan:erfa Tarih: Tem 4, 2012 | Reply
Merhabalar,öncelikle yazılaırınızı ilgiyle takip ediyorum ve özellikle Tarkovsky hayranı birisi olarak yazılarınıza saygı duyuyorum. Bir blog yazıyorum burada bazı filmler öneriyorum bunları önerirken birebir olmasa da sizden okuduklarımı da belirtiyorum, bazen size ait cümleleri kullanıyorum, bu durumda sizi kaynak olarak göstermem gerekiyor mu