Ergenekon Bizim Neremizde?
By Rasim Ozan Kutahyali on Oca 27, 2009 in Adalet, Ergenekon Nedir?, Özgürlükler, Ulusalcılık
Türkiye’de bilinen şeyler var… Bunları devletin üst yönetimi içinde bulunmuş ya da devletle bir şekilde muhatap olmuş herkes biliyor… Kamuoyuna açık olmayan sohbetlerde herkesin rahatlıkla ifade ettiği şeyler bunlar… 90’larda “terörle mücadele” adı altında suçu tespit edilmeden, yargı yoluna gidilmeden kimi “devletlû”larca suçlu ilan edilerek katledilen insanlar mesela… Kürt aydınları, işadamları, siyasetçileri… Bu konuda kimsenin gerçekte “Acaba?” falan dediği yok!!!
Kamuoyu önünde olmayan tartışmalar bu gerçeğin kabulünden hareketle yapılıyor Türk devlet çevrelerinde… Encümen-i Dâniş gibi yerlerde de mütekait “devletlu”lar kahvelerini yudumlayarak şöyle konuşuyorlar mesela… “Cantürk’ün infazı yerindeydi ama Musa Anter doğru değildi paşam” diyor biri… Başka bir devletlû “Olayı çok abarttık azizim, infaz emirleri başçavuşlara kadar düştü, bir devletin ciddiyeti vardır. Bir yerden sonra habire yargısız infaz devletin kimliğine zarar vermeye başladı” diye konuşuyor…
Bu ülkenin birçok şehrinde kendi çapında “Encümen-i Dâniş”ler var… Kendini devletin sahibi olarak gören, kendilerinin belirlediği devletin çıkarları adına yargısız infazların yapılabileceğini, gözaltında kayıpların olabileceğini, caydırma amaçlı işkence tezgâhlarının kurulabileceğini düşünenler var… Tartışma ise bunun nasıl “halledileceği”nde düğümleniyor… Kimlerin bu infaz kapsamına alınıp alınmayacağı esas tartışma konusu… Böyle bir ahlaksızlığın, hukuksuzluğun, onursuzluğun asla yapılmaması gerektiğine ilişkin bir tartışma yok…
Elbette gerektiğinde “devletin çıkarları” için birilerinin katledilmesi kararlaştırılacak ve bu karar bir şekilde infaz edilecek… Kim bu kararı verecek? Kim infaz edecek?.. Türk zinde kuvvetleri nazarında 90’lar ve 2000’lerde esas tartışma buydu… İktidar ve rant kavgaları bu tartışma üzerine oturuyordu…
Mesele devletin yargılamadan insan katletmesinin meşru olup olmadığı değildi… Mesele insan katletmekteki “keyfîlik” meselesiydi… Bu “keyfî” cinayet emirleri bir düzene sokulmalı, emir belli bir merkezi yerden verilmeli ve belli bir hiyerarşi ve sistematik içinde uygulanmalıydı…
Türk devlet sisteminin Susurluk-sonrası temel kaygısı buydu aslında… Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun “Susurluk raporu” bu devlet zihniyetinin son derece berrak bir örneğidir… Hukuksuz bir yapılanmanın, bir cinayet ve katliam şebekesi gibi işleyen devlet sisteminin teşhis ve tahlil edilmesi için Başbakanlık tarafından hazırlatılmış bir rapor olması gereken bu çalışma nerdeyse her sayfasında o cinayet şebekesini var eden zihniyeti onaylıyordu… Onaylarken de cinayet ve katliam şebekesi gibi çalışan devlet anlayışının neler yapabildiğini tek tek açık ediyordu…
Hasan Cemal de cuma günkü yazısında bu rapordan net örnekler vermiş… Bu alıntılardan birini birlikte okuyalım…
“PKK ile mücadele eden devlet güçlerinin tepkisini, öfkesini ve bazı şedit davranışlarını anlamak ve mazur görmek mümkündür. Hatta zaruridir.”
Bugün tüm ama tüm devlet yetkililerinin ve bu devlet mantığının aydınlarının, akademisyenlerinin kendilerine dürüstçe sorması gereken soru bu ifadeye katılıp, katılmadıklarıdır…
Kamuoyu önünde, gazete ve TV tartışmalarında herkes “Elbette katılmıyoruz” diyecek, bunu biliyoruz… Şükür ki Türkiye’de o kadar da olsa “siyaseten doğruluk” algısı var… Tıpkı “Askerî darbelere hepimiz karşıyız” söyleminin de “herkes” tarafından paylaşılması gibi…
Siyaseten doğruluk anlayışı genel bir terbiye açısından iyidir… Fakat bence ne düşünülürse düşünülsün dürüstçe onu ifade etmek siyaseten doğru olmaktan daha önemli…
Bu ülkede yukarıda alıntıladığım ifadeye katılmayacak kaç generalimiz var? Kaç emniyet müdürümüz var? Kaç valimiz var? Kaç Türk politikacısı bu ifadeye tüm yüreğiyle karşı çıkar?
Bugün Ergenekon deriz, yarın başka bir şey… Bu devlet zihniyeti her şekilde kendine bir derin yapılanma yaratır… O yapılanmaya bir ad da koyar… Bu zihniyeti bu ülkeden tasfiye edebilecek miyiz? Esas soru budur…
Mesele sadece “Türk devletinin bekası için” yargısız infazları, gözaltında kayıpları, hukuksuzlukları mazur görenlerde de değil… “Devrim için” olabilecek yargısız infazları, gözaltında kayıpları mazur görebilen bir zihniyet Türk derin yapılanma mantığına hangi ahlaki tutarlılıkla karşı koyabilir? Tam bu zihniyetin adamı olan Chavez’e bayılanlar Türk solunda azınlık mı? “Ümmet için” yapılacak yargısız infazları meşru sayabilecek İslamcılarımız yok mu peki? Pinochet tipi bir kapitalistleşmeyi ya da ABD’nin Irak işgalini “Saddam tıkaçtı. Artık tıkaç açıldı. Uzun vadede Irak’ta özgür bir düzen kurulur” diyerek meşru görüp, kendine liberal diyen aydınlarımız hiç mi yok?
ETÖ çökertilecek belki ama ya Ergenekon zihniyeti?
9 Yorum
Yazan:Turgay ALTUN Tarih: Oca 27, 2009 | Reply
Mustafa Erdoğan’ın Doğu-Batı’da yayımlanan “Hikmet-i Hükümetten Hukuk Devletine Yol Var Mı?” şiddetle tavsiye olunur.
Yazan:İhsan Polat Tarih: Oca 27, 2009 | Reply
Güzel yazınız için teşekkür ederim. Son günler de dikkatimizden kaçan bir şeye temas edilmiş; “insan hayatı” ülkemizde maalesef arz talep dengesinin bozukluğundan (!) insan arzı fazlası olduğudan insan hayatı pek ucuz malumunuz ülkenin gerçek sahipleri (!) birinin infazına karar verecek de bunu hangi merci hangi hiyerarşi içinde yapacak? Takıldığımız soru bu. Yazık çok yazık…
Yazan:Hasan Yavuz Tarih: Oca 27, 2009 | Reply
İnsan kendi varoluşunu sorgularken kendi hakikatleri üzerinden yola çıkar.Gerçek ile hakikati arasındaki uyumsuzluk,insan benliğinin şekilenmesinde öncü rol oynar.Ne olduğunun ve ne olmadığının sorusuna,gerçek ve hakikati arasındaki uyumsuzluğun verdiği rahatsızlıkları ile cevap arar.Kimi zaman bu durumlarda,gerçeğin kirli yüzü ile karşı karşıya kalan insan bu duruma karşı tavır geliştirir.Bu tavır aynı zamanda insanın kendi varoluşunun bir göstergesidir.Sayın Kütahyalının genelikle bu tür yazılarının altında yatan vurgu”iradenin varlığı konusundaki arayıştır”sıkça ifade edilmesine karşın arkadaşlarımızın yorumlarında bu iradenin açığa çıkması yönünde bir tutum ve davranışı açığa vuracak bir hareketin olmayışıdır.Yorumların formatı bu eksikliğe işaretir.Saygılarımla…
Yazan:Hasan Tarih: Oca 27, 2009 | Reply
Sorun Ergenekon değil aslında. Ergenekon davası, başarıyla sonuçlansa bile sadece bir örgütü yıkmayı başaracak.
Ama o kadar. Başka bir şey değil.
Tıpkı bütün PKK yandaşlarını öldürünce yalnızca PKK’nın biteceği, PKK’yı doğuran iklim ve şartlar orada olduğu sürece yeni bir PKK’nın bir şekilde gelişeceği gibi..
Türkiye’deki mesele Ergenekon’a inanmamak değil. Ergenekon’un eylemlerini suç bulmamak.
Yani bu adamlar “milliyetçiliği arttırmak için askerlerimizi öldürdü, danıştayı bombaladı” deseniz bile bunu alkışlayacak çok adam vardır bu ülkede.
Daha önce Yıldıray Oğur da yazmıştı: yüzleşilmesi gereken Ergenekon değil, Ergenekonculuk.
Derin devletin bir elemanı olmak kahramanlığın bir formu bu ülkede.
Çatlı gibi adi bir tetikçinin halk tabanında çok ciddi bir prestiji vardır örneğin.
Ogün Samast için kurulan gruplara bakın çeşitli sosyalleşme sitelerinde.
Yasin Hayal de yeni bir Çatlı olma yolunda ilerliyor..
Yenileri de çıkacaktır. Ben eminim.
Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 28, 2009 | Reply
Dünün kahramanları, bugünün çakma kahramanı, yarının ise katilleri olacaklardır, çağdaş ülkeler seviyesine yükselme konusunda olağanüstü bir uyum yetneği olan türk insanı bu realiteyi de çok çabuk öğrencek ve bu konunun gereğini yapacaktır. Silahsız insanları enselerinden vuran eli kanlı insan müsveddeleri için yolun sonuna gelinmiştir. çetin altan ustanın dediği gibi umutsuz olmayalım “enseyi karartmayalım” zira bu durumu kaldırabilecek bir konjektör mevcut değildir, ilk kez rüzgar katiller için tersinden esiyor, bu anlamda duran saatin günde 2 kez doğruyu göstermesi gibi bir durumu yaşıyoruz, keyfini çıkarmak gerekir. Biri Tuncay Güney’i basit ve gereksiz bulurken, bir diğeri ise söz konusu zat’ın konuşmalarını kendi (Doğu Perinçek) haklılığına delil olarak gösterebilmektedir. Birinin ak dediğine bir diğeri kara diyor. Zira artık MIZRAK ÇUVALA GİRMİYOR, girecekmiş gibi de görünmüyor, bundan sonrası klasik ayak oyunları ve/veya YARGI DARBESİ, onun hazırlıklarını görüyoruz. Guguk olmuş hukuku bitirme yönünde son darbede yine onlara yakışır.Elbet bunda da vardır bir hayır diyorum, kimbilir belki de bu olay T.C. nin VAKAYI HAYRİYE’si olacaktır, izleyip göreceğiz.
SAHİ merak ettiğim birşey var; intihar eden Albay Abdulkerim Kırca’nın geride bıraktığı mektup var mı? yok mu? var ise neden kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Bu önemli konu gazeteciler ve kamuoyu adına görev yapanlarca sorgulanmamış ve sorulmamıştır, nacizane olarak mutlak suretle geride bir mektup bırakıldığını düşünmekteyim, zira intihar vakalarının %90 nında mektup bırakıldığını biliyoruz, öncelikle akredite gazetecilerimizden bu olayı açıklığa kavuşturmalarını ve bu konudaki gerekli soruları ilgili makamlara iletmelerini kamu oyu adına beklemekte olduğumu bildiririm.
Yazan:ender güçlü Tarih: Oca 28, 2009 | Reply
Felsefe yapmayın arkadaşlar.Soruşturma birtakım susurlukçuların abd karşıtlarıyla aynı mikserde karıştırılmasıyla oluşturulan menüdür.
Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 28, 2009 | Reply ”Biri Tuncay Güney’i basit ve gereksiz bulurken, bir diğeri ise söz konusu zat’ın konuşmalarını kendi (Doğu Perinçek) haklılığına delil olarak gösterebilmektedir. Birinin ak dediğine bir diğeri kara diyor.” Abimiz olayı çözmüş zaten ilgisiz bağlantısız ne kadar adam varsa toplandı birinin ak dediğine diğerinin kara dediği, ama organize terör örgütü…
Amaç önce muhalifleri sonrada Akp yi siyasi sahneden silmektir.Soruşturmaya kaynak teşkil eden tüm ayrıntılar dışarıdan gelmektedir.Siyasi iradenin davayı kendisinin yönlendirdiğine dair verdiği izlenim(davanın savcısıyım vs) ve muhaliflerin bu sanısı boştur.(saçlarında bukleler olan şahıs trt de ağzından kaçırdı. Doğan grubuyla ilgili bir bölümde canımı sıkmasınlar onlarla ilgili dosyaları da servis ederiz gibilerinden bir cümleydi)Yüce Allah ömür verirse 20. 30. dalgada neler konuşulacak izleyeceğiz.
Not:Bugün itibariyle IMF görüşmeleri bıraktı İşi garantiye alıyorlar sanırım.Sn Erdoğana göre Kabul edilmesi zor şartlar çıkarmışlar sonradan.Anlaşma için bir zamanlar kapıda yatıyorlardı. Şimdi bu en zor zamanda ne olduki acaba.Krizle gelen krizle gider mantığını bir kez daha göreceğiz sanırım.
Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 28, 2009 | Reply
Bu ulusalcı kafalar hala dünyayı 1930 kafası ile yürüyor sanıyorlar, modernitenin tasfiye edilişinin farkında bile değiller, bu yanılgı onların yenilgisini kaçınılmaz kılıyor, onları yenmek kimsenin derdi bile değil, zira onlar dünyayı anlamamakla zaten harakiri yapıyorlar.
Bu siyasetin sürdürücüleri zırvalamakta sınır tanımazlar mesala “ERGENEKON DİYE BİR ÖRGÜT YOK DERLER, “VAR OLMAYAN” BU ÖRGÜTÜ SORGULAMAK İÇİN 40 SAVCI ATANSIN” isterler.
Yenilecekler çünkü siyaset bu zırvaları kaldırabilecek bir ciddiyetsizliğe tekamül etmez. O zırvaların yutturulduğu SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ BİTTİ.
Siyaset bir bilimdir ve somut olgular ile yapılır, 50 yıl boyunca “SEVR HORTLATILIYOR” paranoyası ile yatıp kalkanlar, o paranoyanın posası çıkınca şimdilerde “BOP”, “AB Bağımsızlığımızı yok edecek”, “KIBRIS SATILIYOR” vb. paranoyalarını ürettiler.
Soyut uydurmalar varken, SOMUT OLGULAR nelerine gerek, 17.540 Adet faili meçhulun olması, bu faili meçhullerin en yoğun yapıldığı ve 28 Şubat post modern darbe ile somutlanan dönemde TARİHİN EN BÜYÜK YOLSUZLUĞU ile (21 bankanın batılırılarak) 100 milyar dolar hortumlanmış olması, ülkenin iflas noktasına getirilerek Kemal Derviş’e teslim edilmesi, bu SOYUT SİYASETÇİLERİ/ULUSALCILARI hiç mi hiç ilgilendirmez, (21 bankayı batıran, 17.540 faili meçhulu işleyen sakın ABD olmaya, ey herşeyi açıklamaya muktedir MİKSER neredesin) zira medyayı da kontrol eden bu soyguncu ve hortumcuların TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ uygulamaları birileri üzerinde etkili olmuş ama Türk halkı bunu yemedi ki bu hortumcuların siyasi temsilcileri siyasetin çöplüğüne gönderildi.
17.540 CİNAYET GERÇEKTİR, 21 BANKA BATIRILDI GERÇEKTİR, SİYASET GERÇEKLER ÜZERİNDEN YAPILIR. TOPLUM, SİYASETİ MİKSER İLE YAPANLARI DİKKATE ALMAZ, HİÇ KİMSE ALMAZ, BİR ULUSALCININ KOMPLO TEORİSİNE ANCAK BAŞKA BİR ULUSALCI İNANIR. SİYASET, SOMUTTAN-SOMUTA, SOMUTTAN-SOYUTA, SOYUTTAN-SOMUTA yapılır. SOYUTTAN-SOYUTA SİYASET İSE TÜRK ULUSALCILARIN İCATIDIR, MALUMLARI OLUNDUĞU ÜZERE DE HÜKÜMSÜZDÜR. SOYUTTAN-SOYUTA KOMPLO TEORİLERİ ÜRETENLERİN SİYASETİ NESNEL OLAMADIĞI İÇİN, TÜRK HALKI ONLARI YİNE SANDIĞI GÖMECEK, AMA ONLAR YÜZSÜZCE DARBE BEKLENTİSİ VE ÖZENTİSİ İÇİN DE OLACAKLARDIR. ANCAK BU KEZ BEKLEYİŞLERİ BEYHUDEDİR. ZİRA 12 EYLÜL’DE “BİZİM ÇOCUKLAR BU İŞİ BAŞARDI” DİYEN ABD BU KEZ “BİZİM ÇOCUKLAR”A o denli toleranslı değil.(Durduk yere peydahladıkları ABD düşmanlığının nedeni böyle bir kuyruk acısı sonucu olmasın)
Bu arada unutmadan ilave edeyim şayet AKP ile bir derdiniz var ise BUNUN HESABINI ULUSALCI/KEMALİST MARMARİS PAŞASI’NDAN VE O’NUN SAZ ARKADAŞLARINDAN soracaksınız. SONUÇ YERİNE SEBEPLERLE hesaplaşmayı mantıklı buluyorsanız. Ben şahsen sonuçlar yerine sebeplerle hesaplaşmayı tercih ederim.
Birde bu ulusalcı “BİZİM ÇOCUKLAR”ın önemli bir defosu var, Türkiye sınırları içinde Anti-ABD/Anti-Kapitalist takılırlar, ancak söz konusu HAMAS-İSRAİL olunca antikapitalist HAMAS’ın yanında değil ABD ve İSRAİL yanında yer alırlar, aynı şekilde söz konusu Afganistan ise antikapitalist EL-KAIDE yanında değil ABD’yi tutarlar, ANTİ-KAPİTALIST OLMAK, ENTERNASYONAL OLMAYI GEREKTİRİR. Enternasyonal olmadan anti-kapitalist olunamaz, olsa olsa yabancı düşmanı olunur. Enternasyonal olamayan Türk Ulusalcıların anti-kapitalistliği yabancı düşmanlığıdır.
Her yanı tutarsızlıkla dolu bu ulusalcıların hocası kalpaklı Y.Küçük, on yıl önce PKK’ya ve APO’ya övgüler düzerdi (Apo’ya hitaben “Atatürk pilottu, sen ondan daha büyük pilotsun” demişti), Türk askerini KIBRIS’ta işgalci olarak nitelemiş, Denktaş’ı, Kıbrıs barışının düşmanı ilan etmişti, gün gelir devran dönünce de, Atatürkçü kesilir, Denktaş’ı milli kahraman ilan ederek, aynı saflarda mücadeleye geçer, “bir elinde zımbız bir elinde ayna, umurunda mı dünya” misali. Onlar için “dün dündür” felsefesi hep geçerli olmuştur, dün Susurluk için eylem yapmışlardır, bugün susurluk’un devasası olan Ergenekon’u ABD komplosu sayan bir ergenekon zombisine dönüşürler. (aynen Kafka’nın dönüşümü gibi) Banal milliyetçilik böyle bir şeydir.
Ergenekon’un küçümsenmesi bizzatihi bir ERGENEKON siyasetidir. AKP’ye MUHALEFET ETMEK HERKESİN HAKKIDIR, ancak Türk halkının tercihinin bir sonucu ve meşru iktidarı olan AKP’ye düşmanca davranmak, gayri meşru yollardan yıkmaya çalışmak suç ve aynı zamanda bir ERGENEKON siyasetidir. SAPLA SAMANI KARIŞTIRMAK ERGENEKON zihniyetine hizmet etmektir.
Saadete gelirsek bu saatten sonra Ergenekon’u çökertmek kolaydır, (hatta Ergenekoncu PKK’da çok yakında siyaseten çökecektir) zira Ergenekon’u çökertecek tüm belgeler MİT’te mevcuttur, sn.savcı halen MİT’in kapısından içeri gir(ebil)miş değildir, bu giremeyeceği anlamına gelmez.
ASIL SORUN IRKÇI, MİLLİYETÇİ VE HATTA FAŞİST SAYILABİLECEK BİR ERGENEKON ZİHNİYETİNİN VARLIĞIDIR.
Yazan:Murat Aygen Tarih: Şub 5, 2009 | Reply
“2.inci Vaka-i Hayriye” tespitiniz için sizi can-ı gönülden kutlarım. Bu tespiti (bağımsız olarak) ben de yapmıştım, ancak kimseye haksızlık etmeyeyim diye önce Google’da aradım. Karşıma siz çıktınız. Gerçekten de kesintiye uğramış olan Tanzimat tatbik mevkiine bugünlerde yeniden konuyor sanki. Bir latife yapmama lutfen izin veriniz: bu topraklarda burjuva devriminin henüz tamamlanmamış olduğunu savunan (ve kendi dışındaki “sol”dan bu noktada ayrılan) Sn.D.P “haklılığına delil” diye sizin bu tepitinizi de gösterebilir 🙂 SAYGILARIMLA
Yazan:sefer Tarih: Nis 15, 2009 | Reply
her gün tv de haberlere bakıyorumda komplolar askerler partiler işsizler olur olmaz işler hiçmi hayırlı iş yapılmaz bu ülkede anlamadım yaw alan bir yer yer varsa ben seveve gitmek istiyorum artık vatanımızdan soguduk sayelerinde bıktırdınız bizi canımızdan bezdik sayenizde birde dikkat ettim bunları yapanların çogu devletten geçinenler rahat bir yerlerine iyi gelmiyor azıyorlar ahh gariban çilekeş halkım biz bunlarla baş edemeyiz alıp başımızı gidelim bunlarda başlarını yesinler……vatandaş