Çağdaş uygarlık seviyesinin üzeri – Bölüm 6
By Emre Er on Şub 5, 2009 in Eğitim, Ekonomi, Kapitalizm, Kemalizm, Liberalizm
Ne çok istiyoruz kız, erkek demeden bütün çocukların okula gitmesini. Ama, özellikle feodal üretime devam eden bir çok ilde kız çocukları halen okula gidemiyor. 5. bölümü tamamladıktan sonra artık herkes okula gidecek. Çünkü modern üretime bir kez başladıktan sonra modern eğitim talep edilecek.
Önce kolay olandan başlayalım. Eski ağa yeni burjuvanın çocuğundan. Yeni burjuva devlet yardımıyla fabrikaları kurdu. O kadar mal mülk edindi. O ölünce de devam etmeli bu zenginlik. Çocukları, torunları rahat içinde yaşamalı. Onun için de geleceğin patronlarını en iyi şekilde eğitmeli. Anlattıklarım aile şirketlerini tarif ediyor sanki. Sabancı, koç çocuklarını yabancı ülkelerde en iyi okullarda okutuyorlar. Çünkü modern üretim araçları ile üretim bir kez başladığında ona uygun eğitim de bir ihtiyaç haline geliyor. Mesela mühendislik, muhasebe, finans, pazarlama gibi bir çok alanda bilgi sahibi olmayı gerektirir bir fabrikayı yönetmek. İlkokul mezunu bir Güler Sabancı hayal edin, ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.
Burjuvanın çocuğu okula gidecek de işçinin ki evde mi oturacak? Pahalı olmadıktan sonra işçi de çocuğunu okula gönderir. Çünkü çocuğu eskisi gibi tarlada çalıştırma imkanı kalmadı. Verimliliğe verilen önemin artmasıyla en verimsiz işçi olan çocuk tarımdan elendi. Diğer yandan tarımda uzmanlaşmaya yani eğitime ihtiyaç doğdu. Tarım işçisi de çocuğunun bir işte çalışmasını istiyorsa onu en azından meslek okullarına göndermek zorunda.
Sanayide durum tarımdaki kadar basit olmayabilir. Biraz zaman geçmesi gerekebilir. Özellikle ilk dönemlerde tekstil gibi kalifiye iş gücüne ihtiyaç duymayan sektörlerde “çocuk işçi” ucuz olduğu için tercih edilir. Kapital, biriktikçe daha üst düzey eğitim gerektiren pahalı sektörlere el atar. Bu aşamada çocuk işçi sanayiden tamamen elenir.
Çocuğa iş kalmadı. Bir meslek sahibi olmazsa büyüdüğü zaman da bir işi olmayacak. Anne, baba çok sevdikleri evlatlarının hayatı boyunca evde boş boş oturmasını ister mi? Hadi bir taneye baktılar, bir de bunun evliliği var, çocuğu var. Yük birdi, iki, üç, dört oldu. Gelen para aynı. Anne baba çocuğunu okutup iyi bir meslek sahibi yapmazsa hayatları boyunca çekecekler sıkıntısını. “Acaba alt daireye mi yerleştirsek? Üstüne bir dairenin kirasını mı versek?” Tanıdık geliyor değil mi?
Çocuk da bir yatırım aracına dönüştü böylece. Okul kıyafeti, dershane, özel okul… Her türlü masraf yapılır gelecekte yüksek kazançlı bir işi sahibi olması için. Böylece eve bir katkısı olmasa bile en azından bir yaştan sonra yuvadan uçacaktır. Bakıyorum da bazı anne babalar yatırımlarını biraz da olsa çıkartmak istiyorlar. İşe başlayan çocuğun maaşları evlenene kadar baba evine aksın. Anne babanın da biraz gölge altında oturmaya hakkı olsun ama değil mi?
Gelelim kızlara. Biraz geç de olsa onlar da okula gidecek. 5. bölümde anlatıldığı gibi erkek çalışan kalmayıp kadına ihtiyaç duyulduğunda ev hanımlığı dışında mesleklere sahip olacaklar. Ne zaman ki kadına iş yaşamında ihtiyaç duyulacak o zaman bütün kız çocukları okula gönderilecek.
Ya gelenek girerse devreye. “Kız çocuğu okumasa da olur, bir yaşa gelince veririz kocaya gider.” Bir de bu kafa var. Ama onların da işi eskisi kadar kolay değil. Eğitimsiz bir kızın iyi bir kısmet bulması da zor. Üniversite mezunu bir erkek ilk okul mezunu bir kızla evlenmek istemez. Çünkü eğitim kişinin sosyal çevresini, gündemini, ilgi alanlarını değiştirir. Okutmazsan kızını fakir bir oğlana varır. Kız gider evden ama senin cebinden para çıkmaya devam eder. “Ama bizim geleneğimiz vardı?” At sen onu yenisini alırız.
Kızların tamamının okula gitmesi Türkiye’de epey daha zaman alacak. Eğitimli erkek şimdiden bunu talep ediyor; ama bu tek başına yeterli değil. Diğer yandan işsizlik oranı düşmeli, kadın iş gücüne olan talep artmalı. İşsizlik oranını düşürmek 4. bölümde anlattığım üzere kapitalist döngüyü en verimli şekilde çalıştırmaya bağlı. Devlet kaynaklarını tüketime yönelik popülist politikalara harcamamalı. Kar yatırıma ne kadar fazla dönüşürse o kadar çok istihdam yaratılacak. Bir kere kadın iş gücü talep edildiğinde haydi kızlar okula kampanyalarına gerek kalmayacak.
Kızları okula gönderdik. Sıra demokrasiyi getirmede.
…Bu makale ilginizi çektiyse…
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…
Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
2 Yorum
Yazan:Tarik Tarih: Şub 5, 2009 | Reply
“Kızları okula gönderdik. Sıra demokrasiyi getirmede.”
Bizde kente geldik tabi o yıllar içerisinde. Kentte kırdaki eski rahat yok, kadın tarlada ya da evde durmuyor. Gündeliğe gidiyor, tekstilde ucuz işçi oluyor, birşekilde ev ekonomisine katkıda bulunuyor. Kız desen yok okul, yok arkadaşlar neredeyse hergün evin dışında artık. Allah göstermesin başımıza bir iş gelse kim sahip çıkacak bunlara.
Hatırlarmısın, 80’li yıllarda çok izlenen filmler vardı. Hani baba ölür ya da hapse düşer, gündelikçi hanım, okulda okuyan kızda hep kötü yola düşer filmin sonunda. Ailecek izler, kederlenirdik. Şu şehirde, baba giderse baştan, kadın kısmı ne olur?
Tamam kadın çalışsın, okusun, işe de okula da gitsin (şimdi tvlerde kamusal alan mı ne diyorlar ondan yani) ama bizim de içimizi rahatlacak bir formül bulalım hocam. Kızımız okusun, çalışsın ama kimse “ilişmesin”. Acaba diyorum bizde “cami duvarına işemek” diye bir deyim vardır. Türlü sapık, ahlaksızla dolu sokaklarda kızlarımızın güvenliğinden endişe duymamanın yolu acep ne ola? Görenler desin ki “bu kız müslüman”, laf atılmasın, taciz edilmesin, ayartılmaya çalışılmasın.
Demokrasi demişsin ya hocam. Demokrasi geldi ya çoktan, senin haberin yok mu?. Bizde o ara şehre geldik çoktandır oyumuzu kullanıyoruz. Kızlarımız okuyor, çalışıyor, bol bol şu şehrin kalabalığına karışıyor diğerleri gibi, bizim de içimiz bir nebze olsun ferahlıyor. Bizim parti sağolsun, kızlarımıza okula işe yerleştiriyor. Allaha şükür namusumuza halel getirmeden bizde pastadan payımızı alıyoruz artık.
Yazan:emre er Tarih: Şub 6, 2009 | Reply
Demokrasiyi bir sonraki yazıda getireceğim. Bakalım şu andan farklı ne olacak?
Muhafazakar modernleşme sürecini de ileride türbanı ele alarak anlatacağım.
Şu anda müthiş bir değişim yaşanıyor. Bütün toplum modernleşiyor. Modernden kastım her zamanki gibi modern üretim. Yani istihdam arttıkça insanlar daha çok iş gücüne katılıyor. Bu süreçte köylerde kalmış ya da şehre gelip iş bulamamış kitleler iş güç sahibi oldukça hem bahsettiğiniz sorunlar çözülecek, hem de kızlarımız da kendi ahlak anlayışlarına göre bir sosyalleşme yaşayacaklar.