Paşaların Hesaplaşması (Kazım Karabekir)
By Konuk Yazar on Şub 14, 2009 in Beyin Yıkama, Kemalizm, Kitap Sohbeti, Resmî Tarih
Kitap genel anlamada Mustafa Kemal’in “Nutuk”ta yazdıklarına cevap niteliğinde. Olaylar birinci ağızdan, şimdiye kadar ihmal edilen, yakın tarihimizde hak ettiği ilgiyi görememiş, hatta Atatürk zamanında Cumhuriyet yönetiminden uzaklaştırılmış, sınıf arkadaşı İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde Meclis Başkanlığı’na getirilerek iade-i itibar yapılmış Kazım Karabekir Paşa tarafından telgraf notları ve olayların tanıkları şahit gösterilerek anlatılıyor. Kitapta büyük başarı kazanılan doğu seferi sonrası TBMM’nin ilk siyasi başarısı olarak kabul edilen Gümrü Antlaşması, Milli Mücadele ve Kongreler döneminde, Kazım Karabekir Paşa’nın Mustafa Kemal’e yardımlarından, Mustafa Kemal ile onu yakalaması üzere İstanbul Hükümeti tarafından gönderilen Fevzi Çakmak Paşa arasındaki birbirlerinin hayatlarına son verecek noktaya gelen gerginlik ve bu gerginliğin giderilmesinde Kazım Karabekir Paşa’nın etkileri, Doğu cephesinden Batı cephesine sevk edilen silahlar gibi yakın tarihimizde bir çoğumuzun bilmediği, bir çoğumuzun bilmesinin istenmediği olaylara farklı bir perspektiften ışık tutuluyor.
Milli Mücadele’nin ancak silahla kazanabileceğine inanan Kazım Karabekir Paşa anılarında:
“İstiklal Harbini yapmak, Kurtuluş için silah kullanmak fikrini ilk olarak ortaya atan bendim. Bu savaşın -daha sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından da benimsenerek- siyasi ve askeri esas planlarını ben hazırladım. Bunu, ilk önce 29.11.1918’de İstanbul’da, Zeyrek’te, Süleymaniye Camii’ne bakan ağabeyimin evinin bahçesinde İsmet Bey’e (İnönü) açtım ve onunla tartıştık.”
Kurtuluş mücadelesinin mal edilmeye çalışıldığı gibi belirli bir “zümre” tarafından değil yurdun tamamı tarafından verildiğini ve Kazım Karabekir Paşa’nın da en az Mustafa Kemal ve İsmet İnönü kadar bu mücadelede etkili olduğunu göstermek adına “Hattı müdafaa yoktur, sattı müdafaa vardır.” cümlesinin aslında büyük taarruzdan evvel Kazım Karabekir Paşa tarafından Mustafa Kemal’e 25 Ağustos 1921 tarihinde aşağıda özetleyeceğim telgrafta önerdiği görülüyor (Sayfa: 153):
“Başkumandan Mustafa Kemal Hazretlerine
Cereyan eden meydan muharebesinde düşmanın inhizama (bozguna) uğratılacağı ümidimiz pek ziyadedir. 21 Ağustos tarihli maruzatın Ankara batısında ciddi muharebe verilmemesi değil, bilakis herhangi bir hat veya mevkiin “müdafaa-i mutlakasıyla (mutlak savunma)” meşgul olmayarak, serbest düşünce ile ahvale nazaran Eskışla ve daha güneyinden Sinanlı mıntıkasından düşmanın sağ kanadına bir taarruzla sarsmak imkanı görülüyorsa da duruma hakim olan değerli arkadaşlarımız elbette daha iyi takdir buyururlar…”
Yukarda anlatılanlar Büyük Taarruzda harfiyen uygulanmış ancak resmi tarihte bu konuda Kazım Karabekir Paşa en ufak bir atıfta dahi bulunulmamıştır.
Kitap, Milli Mücadele dönemini daha farklı bir açıdan bakmakla kalmıyor o dönemin bilinmeyen noktalarının aydınlanmasına da katkı sağlıyor.Kurtuluş Mücadelesi’nde Mustafa Kemal Paşa’nın da elbette olumlu bir çok davranışından da bahsediliyor. Ancak şunu da bilmek gerekir ki kimin itibarı yıpranırsa yıpransın “Yanlış tarihle yaşanamaz.”
14 Yorum
Yazan:ahmet Tarih: Şub 16, 2009 | Reply
bir takım idaalarda bulunurken yazıların örneklerini yayınlayın sonra bunlar iftiraya uğrar.Bir takım insanlar milli mücadeleyi saptırmaya çalışmasın Atatürk ve arkadaşları Allahın biz Türklere bir lutfu büyük bir mücadele verlirken yanlılarda yapılır art niyet aramayın.
Yazan:dumur Tarih: Şub 18, 2009 | Reply
Tabiki kazım Karabekir komutanımızında büyük etkisi vardır, mücadelenin kazanılmasında, Atatürk’ün başlatmasından önce başlamıştır mücadele ve halk kazanmıştır savaşı bu doğrudur.
Hatalı olan ise;sözkonusu Lider olmasaydı, ne olurdu sorusu, Bu felsefik bir tartışma boyutudur, Eğer Kazım Karabekir paşa milli mücadele için önderlik vasfı ile ilkönce hareket edip ilk hamleleri yapmış olsaydı ki zaten anadoludaydı ve elinde askeri ve iktisadi güç mevcuttu bugün cumhuriyetin kurucusu O olmazmıydı.
Liderlik aynı zamanda politik beceriyide gerektirir, Samsun, Sivas,Erzurum kongreleri gibi kongreleri Kazım karabekir paşamız düzenlemiş olsaydı, belkide Lider o olurdu.
Demek ki Kazım Karabekir’in, içinde yanan vatan aşkı sadece savaşmasına yetmiş, Milli Mücadele liderliğine değil.
Lider olunmuyor, doğuluyor, belli ki bu vasıf Allah tarafından Mustafa kemal’e bahşedilmiş,
Gerisi zaten safsata, tuzağa düşmeyelim, birliğimizi dirliğimizi bozacak, iftiralara kanmayalım.
Bize sadece Vatanımıza değerlerimize sahip olmak, atalarımıza rahmet okumak yakışır, bırakınız iftiraları bizi bölmek isteyenler yapsın.
Yoksa bu kitabı yazanlard a bizi bölmeye çalışanlardan mı?
Saygılarımla
Saygılarımla
Yazan:ömer Tarih: Mar 17, 2010 | Reply
lütfen bi tarihçi çıkıp bize gerçekleri söylesin inönü ile kazım paşa arasındaki soğuk savaş neden patlak verdi ve kazım paşa niye 3.plana atıldı,milli despot ismet inönü mustafa kemalinin resmini neden türk lirasından kaldır?
Yazan:cengız ölmez Tarih: Ara 15, 2010 | Reply
inonu tabi kaldırır m.kemalın resmını lozanda din öldürülecektr dye karar aldılar mustafa kemalle sonrada malum inkilaplar..ezanın turkce okunması camilern kapatılıp kurAN larn toplatılması ve karsı gelenlern asılması..sarıgını cıkarmayıp sapka takmıyor dye asılan yuzlerce insan.bu iş bi inanç meselesidir.eger din öldürülecektir kararı alınmasa turkiyenın tepesıne binmiş olan o devletler brakırmıydı bizi.ingiliz bakanı Lord Gürzon un bu kur AN MUSLUMANLARDAN ALINMADIKÇA BİZ ONLARA HAKİKİ HAKİM OLAMAYIZ DEDİ VE LOZANDADA BU ŞARTLARI KABUL EDERSENİZ ALIN SİZE ÜLKENZ DENİLDİ..SONRA KAYSERİ HAYDARPAŞADA bulusan inöü ve kemalin uzun yolculuk ve konusmaları…eger kazım karabekırn planlarına destek cıkılsaydı,yani kemalın sadece kendini ortaya cıkarma hedefi yerne daha mantıklı olan karabekir pasanın fikirlerne uyulsaydı o zaman hem hakiki bir osmanlının devamı hemde daha özgür bir millet olurduk..kuru kuruya lider tutulmaz.arastırında anlayn kimin ne oldugunu..
Yazan:Mehmet Çetin Tarih: Ara 18, 2010 | Reply
Selamünaleyküm,
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Mustafa Kemal ATATÜRK hiç bir zaman KURTULUŞ SAVAŞInı ben tek başıma kazandım dememiştir. Her zaman ve her yerde Silah arkadaşlarım ve yüce Türk Milleti sayesinde kazanılmıştır demiştir.
ATATÜRK bir liderdi, her şeyden önce bir dahiydi. Dahiliği ileriyi görmesinden her alandaki başarısından gelmiştir. Yönettiği hiç bir savaşı kaybetmemiş hem dostlarının hemde düşmanlarının takdirini kazanmıştır.
KURTULUŞ SAVAŞInda Kazım Kara Bekir Paşanın başarıları asla göz ardı edilemez, ve biz onu ve silah arkadaşlarını şükran ve minnetle anmaktayız ve anmalıyızda.
LÜTFEN: Bir tarih insanımızı överken diğerini yermek, aşağılamak gibi bir yanılgıya düşmemeliyiz.
Biz bugünkü ülkeyi bu insanlara ve sayısız isimsiz kahramanlara borçluyuz.
Hepsinin ruhu şadolsun.
Allaha Emanet Olun…
Yazan:Ahmet Tarih: Ağu 15, 2012 | Reply
dumur kardeşim saydıgın kongreleri zaten kazım karabekir paşa düzenliyor ve Atatürk’ü çağırıyor ki doğuda ki halkta Atatürk’ü tanısın doguda ki halk ozamanlar Kazım paşayı tanıyordu kongreler aracılığı ile Atatürk’ü tanıdı ve inandı yani Atatürk’e önderimiz sen ol diyen Kazım paşanın ta kendisidir acaba Kazım paşa ve Atatürk’ün arasını açan ismet bey midir?
Yazan:peker tutuneker Tarih: Eyl 13, 2012 | Reply
Kurtuluş savaşı aslında “doğu” ve “batı” olmak üzere iki cepheden oluşuyordu ve doğu kazanmasaydı batı hiç kazanılamayacaktı. Zaten Karabekir ve Mustafa Kemal savaşı bu şekilde 2 cephede yürütmek üzere anlaşmışlardı. Doğu zaferi kurtuluş savaşı tarihimizden bilinçli olarak çıkartıldığı için, hala “O” olamasaydı nolurdu türünden tartışmalar yapıyoruz.
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 16, 2012 | Reply
Bu kafa karışıklığı biraz zor düzelecek.
Çünkü küçük yaşlardan itibaren duygulara empoze edilmiş bir “yüce kurtarıcı” imgesi var.
Deyim yerindeyse “mustafa kemal atatürk” insanların bilinçaltlarına iyiden iyiye yerleşmiş durumda.
Bunun akılla, mantıkla, sözle, söylemle, argümanla, ispatla vb. uzaktan yakından ilgisi yok.
Ezbere konuşmuyorum, belki binlerce tecrübem var.
1931 yılında basılmış bir kitap için -elimde gösterdiğim halde- “sahtedir” diyenlere bile rastladım.
Bunun lamı cimi yok, basbayağı bir dindir ‘atatürkçülük’.
Cult of Personality denilen şeydir.
En ala belgeyi, kitabı vb. getirin, fark etmez.
Damardan bağlanmıştır o kişi.
Akıl, mantık, tarih … Geçeceksiniz bunları.
Bir din ancak başka bir din ile yer değiştirir.
Adam tutunacak başka bir şey bilmiyorsa, ‘atatürk’e tutunmaya direnecektir.
Bakmayın siz onların ikide bir akıl, fen, çağdaşlık, vatan, millet vb. dediklerine.
Olayın bunlarla hiçbir ilgisi yok.
Olay küçük yaşlardan itibaren uygulanmış “klasik koşullama”nın sonucudur.
Yazan:anıl ersin Tarih: Nis 22, 2013 | Reply
Atatürk’ün dinimize bizzat yaptığı hizmetler.
1- Atatürk’ün dinimize yaptığı hizmetlerin başında, görevi İslâm dininin inanç, ahlâk ve ibadet esaslarını ayırım yapmadan bütün insanlarımıza anlatmak, ibadet yerlerini yönetmek ve ibadetlerin doğru yapılmasını sağlamak olan Diyanet İşleri Başkanlığının yasal bir kurum olarak Devlet teşkilâtı içinde yer almasına öncülük etmek gelir.
2- Halkın din konusunda doğru bir şekilde bilgilenme, yanlışı doğrudan, gerçek olanı olmayandan ayırt edebilmesi için günümüzde hala en güvenilir temel kaynaklarımızdan olan 9 ciltlik “Hak Dini Kur’an Dili” adlı Kur’an tefsirini Muhammed Hamdi Yazıra, sevgili Peygamberimizin hadislerinden oluşan Sahih-i Buhari kitabının kısaltılmış olarak 12 ciltlik “Tecrid-i Sarih Tercümesi” ni önce Ahmet Naim’e sonra da Prof. Dr. Kamil Miras’a sipariş verip bunların ilim dünyamıza kazandırılmasını sağlamış olmak da Atatürk’ün dinimize en büyük hizmetlerinden birisi olmuştur. Üstelik bu Kur’an terceme ve tefsirinin ücretini bizzat kendisi karşılamış, hadis tercemesi için de bütçeye ödenek koydurmuştur.
1930 yılında Vossische Zeitung gazetesinin 73. sayısında yayınlanan bir demecinde Atatürk şunları söylemiştir. “Kur’anın tercüme edilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak tercüme ediliyor. Hz. Muhammed’in hayatına dair bir kitabın da tercüme edilmesi için de emir verdim…” (Pro. Dr. Toktamış Ateş, Biz Devrimi Çok Seviyoruz,67,68)
ABD’nin Büyükelçisi Scherrill de Atatürk’ün din anlayışı hakkında şunları söylüyor. “Dini devletten ayırması dinsizlik değildi. Bunu Kutsal Kitabı kendi dillerinde yayınlatarak bir elle aldığını diğeri ile vererek kanıtladı. Herkesin kendisi okuması için Kutsal Kitabın sayfalarını açtıysa O’na dinsiz demek haksızlık olmaz mı? Kesinlikle evet. Kabul etmek gerekir ki, basit bir tren kondöktörünün ve yüz binlerce sade Türk’ün her günkü yaşamına Kur’an’ı sokan adam hiç şüphesiz saygı değer bir dini ihtilâl yapmıştır. (Sinan Meydan, a.g.e.,468)
3- Atatürk’ün dinimize yaptığı önemli hizmetlerden biri de Cuma ve Bayram günlerinde camilerde okunan hutbelerle ilgilidir. O güne kadar Arapça okunan hutbeler Atatürk’ün talimatlarıyla Türkçe okunmaya başlanmış, böylece hutbede söylenenler dinleyiciler tarafından anlaşılır olmuştur
Yazan:mana Tarih: Ağu 6, 2013 | Reply
erzurum kongresini zaten kazım karabekir düzenlemiştir
Yazan:Tayfun Tarih: Ağu 6, 2013 | Reply
@ anıl ersin,
“İslâm dininin inanç, ahlâk ve ibadet esaslarını ayırım yapmadan bütün insanlarımıza anlatmak, ibadet yerlerini yönetmek ve ibadetlerin doğru yapılmasını sağlamak olan Diyanet İşleri Başkanlığının yasal bir kurum olarak Devlet teşkilâtı içinde yer almasına öncülük etmek gelir.”
3 maddede anlattığınız “hizmetler”in hepsi laiklik ilkesine usul ve esas olarak aykırı. Hani din işleri devlet işlerinden ayrıydı? Devlet başkanının dine hizmet etmek gibi bir görevi de yoktur laiklikte. Laik rejimde devlet teşkilatında dini kurum olAmaz.
Yazan:beklenen Tarih: Ağu 6, 2013 | Reply
tarih bilgimizin ne kadar eksik olduğu meydanda. Padişah sadece K Karabekir değil diğer 2 paşayıda milli mücadeleyi başlatmak için farklı yerlere göndermiştir. onlar gereken hazırlıkları bitirdikten sonra padişah M:k yı kendinden bile üstün yetki ile anadoluya göndermiştir. Bu M. K nin öyle dahi olmasından dolayı değil, bizzat padişahla çıkmış olduğu avrupa gezisinde neler yapılabileceğini ilişkin çok detaylı planları yapmış olmasından dolayıdır. Avrupa gezisinin en önemli hedefi oralardaki yapıyı inceleyip yeni devletin nasıl olması gerektiğini saptayıp ona göre planlar oluşturmaktı.
Yazan:yvz Tarih: Eki 4, 2013 | Reply
siz ne içtiyseniz bizede söyleyin, m.kemalin dinle ne alakası var kendisi zamanın akımı pozitivist akımın etkisinde baya bir kalmış olacak ki yazdığı medeni bilgiler kitabına bir göz atın isterseniz 🙂 Artık bu saplantılı ideolojilerden kurtulun ve çağı yakalayın.
Yazan:mehmet Tarih: Tem 6, 2014 | Reply
arkadaşlar ben bu kitabı askerdeyken askeri kütüphaneden aldım ama cogu yazı eski türkçe ile yazılmış hiç bişe anlamadım bu kitabın güncel türkçe yazı ile yazılmış hali varmı cevaplarsanız sevinirim simdiden teşekkürler