Asrın Davasını Tanımlamak
By Talha Can on Şub 16, 2009 in Adalet, CHP, darbe, Ergenekon Nedir?, Kemalizm, Komplo Teorileri, Psikolojik harp, Türk faşizmi, Türk Silahlı Kuvvetleri, Ulus-Devlet, Ulusalcılık
Türkiye, muasır medeniyet serüveninde tarihi bir dönemeci doğum sancılarıyla geçiriyor. Karanlığın en çok bastırdığı saatler, güneşin doğacağı zamana en yakın olandır. Türkiye, bu tan vaktini yüz elli yıldan fazla geçmişi olan siyaset ve bürokrasideki kemikleşmiş ve kokuşmuş yapısını ve vesayet zincirlerini kırarak aralama çabasında… Bu sebeple sürecin asrın davası olarak tanımlanmasının çok manidar olduğu kanaatindeyim.
Asrın davası deyimi; son yıllara damgasını vuran ETÖ davası için gayet kapsayıcı ve açıklayıcı mahiyettedir. Birçok gazete ve dergi karikatürlerinde bu davanın yılanın kuyruğu, derin yapının eli, buz dağının görünen yüzü şeklinde tasviri de esasında bunu açıklar.
Şuraya varmak istiyorum; bu dava sürecinde kartel medyasının davayı nasıl sulandırma, üstünü kapatma, hedef saptırma ve benzer çabalar içerisine girdiğine bütün Türkiye şahit oldu. Pişkinlik ve telaş karışımı bu çabalar içerisinde en çok göze çarpan ise davanın ve ETÖ’nün tanımının “tanım paradoksu”nun kullanılması ile çarpıtılma uğraşları olduğudur. Tanım paradoksuna göre her tanım bir kavramı açıklarken aynı zamanda onu anlamlar dünyasında sınırlar. İşte, ETÖ’nün tanımını açıklar gibi gözüken kartel medya bu alicengiz oyunu ile vücudundan bir parçayı deşifre ederken esasında buz dağının derin yüzünü karanlıkta bırakmaktadır.
Türkiye siyasi mecradaki birçok konuda olduğu gibi esasında derin yapılanmasında da kendine münhasır özellikler taşımaktadır. İşte bu sebeple Türkiye’deki siyasi yalpalanmalar diğer Avrupa ve üçüncü dünya ülkelerine göre Amerika’daki siyasi gelişmelere ve daha doğrusu İngiltere’deki masadan çıkan kararlar ile daha paralel gelişmeler gösterir. Bu ilinti derinlere inildikçe kendini daha iyi gösterir. Bu sebeple esasında ETÖ’nün tanımı yapılırken Gladyo veya diğer NATO’nun çocuklarıyla benzer ve hemen hemen aynı izlenimi oluşturmak sürecin derinleşmesini engelleyen tanıma dayalı kısırlaştırma çabalarıdır. Tabiî ki Ergenekon yapılanması diğer ülkelerdeki bu derin eldivenlerle kısmi benzerlik taşıyor olabilir. Fakat özellikle NATO tezleri ile Türkiye’deki bu yapılanmaya dair yaş küçültme çabaları tanım paradoksunun sınırlayan yüzü ile gerçekleştirilmeye çalışılan bir dezenformasyon çalışmalarıdır. Bu çalışma ile amaçlanan, Türkiye’nin bu davayla siyasi tarihini yeniden gözden geçirme sürecini baltalamaktır.
Hatırlarsanız, bugün ETÖ’ne üye olmaktan tutuklu yargısı devam eden bir parti lideri bundan henüz birkaç yıl öncesine kadar Avrupa’da “Lozan Zaferi” mitingleri düzenliyordu. Fakat Lozan’ın bir zafer mi yoksa reel açıdan uluslar arası ilişkilerin gizli metinlerle dolu bir mutabakatı mı olduğu bugünlerde tartışmaya açık hale gelmektedir. Tarihi yeniden bir gözden geçirmek gerekecektir. Asrın davası ile karanlıklar içerisinde kalan siyasi tarih erken dönemden başlayarak geriye doğru derinleşmektedir. Bugünkü aşamada Hrant Dink cinayeti, 27 Nisan e-Muhturası, CB seçimi dalavereleri, darbe günlükleri ve girişimler… Hatta daha geri gidelim; 28 Şubat süreci, Mumcu suikastı ve diğer faili meçhul cinayetler, 80 Darbesi, sağ-sol çatışması… PKK, Öcalan, Hizbullah, uyuşturucu mafyası ve hatta aczimendiler… Türkiye karanlığına ışık tutmaya başladı, bu da karanlık müptelası vampirleri rahatsız ediyor doğal olarak.
Peki, NATO tezli Ergenekon tanımlaması nasıl bir dezenformasyona uğratır? Şöyle, eğer Ergenekon başlı başına bir derin çete ve NATO’nun yumurtlaması olarak tanımlanırsa Türkiye’nin bu temiz eller operasyonu bizi ancak 1952’ye (NATO’ya giriş) hadi en fazla 1947’ye (Truman Doktrini) kadar götürür. Peki, Türkiye bu derin ahtapotun yalnızca ellerini keşfederek beyin takımını görmeden asrın temizliğini başarıyla sağlayabilir mi? Oysa aydınlatılması gereken daha Lozan Antlaşması, 31 Mart, İttihat ve Terakki biraz daha geriye gidelim; Tanzimat dönemi var. Siyasi tarihimizin dönemeçleri olan bu vakaları aydınlatmadan kaçınıp yalnızca 1945’ten sonraki ABD vesayeti açısından derin devleti irdelemeye kalkmak perdenin arkasındaki İngiliz-Yahudi düzeneğini saklamaktan ibarettir. Saydığımız bu dönemeçlerin hepsinde İngiliz ve Mason yapılanmalarının parmağı varken, üstelik bu hadiseler günümüze kadar gelen kronik yapıdaki olayların tohumları olmasına rağmen yalın bir şekilde ABD ve NATO perspektifli tanımlamalar bizi yalnızca derin devletin derin kollarından aktüel olanına götürecektir.
Siyaset bir iktidar mücadelesidir. Elbette siyaset kavramı çoğu zaman milletimizde anlık bir ürperti oluşturur. Fakat geniş ve işler bir adalet hedefi siyaseti bizde kaçınılmaz kılar. Türkiye, eğer adalet ve yurtta sulh cihanda sulh hedeflerine ulaşmanın gayreti içerisinde ise bunu siyasetten tecrit edilmiş şekilde yürüyeceğini düşünemeyiz. Siyaset aynı zamanda sembolleri okuma sanatıdır. Demek istediğim; hakkın yerini bulması adına hukuki zeminde bir mücadele söz konusu ise semboller ve kavramlar tarihi, siyasi ve sosyal perspektifleri ile tam olarak tanımlanmalıdır. Bu teşhis tedavinin ilk ve kaçınılmaz basamağıdır.
18 Yorum
Yazan:arif Tarih: Şub 16, 2009 | Reply
Taha bey, konjoktür ayaklarımızdaki prangayı kırmak için iyi bir fırsat oluşturuyor. Efendiler Irak, Afganistan, Lübnan ve Gazzede sıkıştıkça ürkekte olsa Başbakanın cesur tavrına katılımlar artacak ve daha onurlu ve müreffeh bir ülkede yaşama bahtiyarlığına erişeceğiz. Efendilerin iç pranga düzeneği sözde Ergenekon ikinci kez yıkılınca herşey daha güzel olacak. Bu gelişmeyi frenlerinden boşalma olarak gören aşırı temkincilerde, Türkiyenin gücünün ve etkisinin arttığını gördükçe yeni bir statükonun oluşmasına hizmet edeceklerdir. Analizlerinize katılıyorum ve sitedeki olumlu çizginin güçlenerek sürdüğünü memnuniyetle izliyorum.
Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Şub 16, 2009 | Reply
Kemalistlerin baskisi altinda olan yargi ve Hukuk sistemi ETÖ cetesinin hakindan gelemez. Hukukun üstünlügü bazi cevrelere gecerli degil. ETÖ davasini yürütün savci öz yakinda kapi disari edilmesi bir süpriz olmayacaktir. ETÖ taraflari mahkemeleri kendi cikarlari icin coktan bölmüsler bile bunu son zanlilari serbest birakmalar gösterdi. ETÖ’yu ve Darbecileri yargilamak icin hür yargi ve Hukuk gerekir. Ülkemizde Hukuk sistemi rejimi korumak icin insa edilmis. Herhangi bir rejimi koruyan hukuk sistemi tarafsiz davramaz.
Yazan:Sever IŞIK Tarih: Şub 16, 2009 | Reply
Ergenekon kökleri geriye giden ve bilinçaltını devletin oluşturduğu bir zihniyenin son örgütlenme biçimi ve tezahürüdür.
Ergenekon’u anlamak için daha “derin kazı” yapmak gerekiyor. Hükümet (ler) devlet ile yüzleşmeye, göz göze gelmeye cesaret etmediği sürece ernegekon efsanesi yine devam eder.
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 16, 2009 | Reply
Herşey bir yana en az Ergenekon kadar üzerinde durulması gereken olgu 28 Şubat post-modern darbesidir.
28 Şubat’ın buzdağının altında kalan kısmı çok daha büyük bir organizasyona işaret etmektedir. Bu organizasyon, Anayasa Mahkemesinin 1994 yılında bankalar kanunun iptal etmesi ile başlamış, en nihayetinde 21 bankanın batırılarak hortumlanmasıyla sonuçlanmaktadır.
28 Şubat esasında İKTİSADİ bir darbedir, Türkiye’nin iflas etmesine, halkımızn iktisaden fakru-zaruriyet içine düşmesine neden olmuştur.
Halkımızın maddi ve manevi olarak çökertildiği o günlerde, bu işin suç ortağı olan merkez medya ise en tırışkadan konulardan malzeme çıkartıp “Türkiye’de iyi şeyler de oluyor” mealinden haberler yapıyorlardı. (Açtıkları yarayı akılları sıra üfürüyorlardı, acımız azalsın diye)
Son zamanlarda YARSAV ve saz arkadaşlarının suskunluklarından da belli olmakta ki yargıda “derin işler” yürürlüğe konulmuştur. Zira yapılan tahliyeler de bunu kanıtlamakta.
Ancak şu bilinmeli ki yapılan her türlü “hukuksuzluk”ların çok daha ağır bir bedeli olacaktır. Yargı sistemine olan güven çok ağır bir şekilde zedelenecektir. Bunu göze alanlar, Ergenekon’un altında kalmak suretiyle bu bedeli ödeyeceklerdir.
Çok derin kırılmaların olacağı bir dönemin başındayız, ancak sonuç her ne olursa olsun hayırlı olacaktır. Yeter ki birileri gölge etmesin.
Yazan:ümit Tarih: Şub 17, 2009 | Reply
İşleyen yargı süreci değil, AKP’nin gücünü emperyalist merkezlerden alan gerici operasyonudur. Gözaltına alınanlar da işledikleri suçlardan değil, AKP’ye muhalefet ettiklerinden, ABD projeleri konusunda itiraz ya da çekincelerini dile getirdiklerinden Ergenekoncu olarak nitelenmektedirler. operasyonda da gözaltına alınanlar arasında birbirleriyle yan yana gelmesi bir dizi nedenle olanaksız kişiler bulunmaktadır. Söz gelimi solcu aydın Yalçın Küçük ile faşist İbrahim Şahin’i ancak AKP kafası aynı örgütün içine yerleştirebilirdi, hukuksuzluğu ilke edinmiş siyasi iktidar bunu da becermiş oldu.
Anlaşıldığı kadarıyla, Ergenekon operasyonu ABD ve AKP gereksindiği sürece devam edecek. Zaten sırada Genelkurmay eski başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ve eski Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in olduğunu AKP yanlısı basın büyük bir rahatlıkla ilan etmiş durumda. Bu sansasyonel isimlerin yanına sağdan soldan başkaları da eklenecek ve yeni “dalga”lar gelecek.
Türkiye büyük bir felakete doğru sürüklenirken, AKP hükümetine açık ya da gizli destek olanlar, bu onursuzluğu kabul etmeyenleri faşistlikle itham edenler, tıpkı AKP hükümeti ve onun yandaşları gibi Amerikancı faşizmin “liberal” yol arkadaşlarıdır.Emekçi halkımız tehdit altındadır. Sermaye sınıfı krizden işçi sınıfını köleleştirerek çıkmanın, toplumun geniş kesimlerini daha da yoksullaştırmanın hesabını yapmaktadır.
İlerici düşünce tehdit altındadır. Siyasi iktidar solu kötürümleştirmek için her yolu denemekte, sahte solcular ve akılsızlar yardımıyla devrimci siyaseti devre dışı bırakmaya çalışmaktadır
Yazan:ender güçlü Tarih: Şub 17, 2009 | Reply
Asrın davasına asrın savcısı; http://www.odatv.com/index.php?id=13611
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 17, 2009 | Reply
Nasıl bir paranoya durumudur bu, anlamak zor?
Sanırım, AKP muhalifi olmak suç işleme özgürlüğü sağlıyor bu hazretlere. Ayrıca seçkin olmakta suç işleme özgürlüğü sunuyor olmalı ki sürekli “seçkin kişiler” edebiyatı yapıyorlar. (Ergenekon’un gönüllü avukatları ve medyası) oysa 12 Mart ve 12 Eylül faşizmini gerçekleştiren PAŞA’lar da çok seçkinlerdi. (Gnkur. Bşk.ı idiler, sonra devlet başkanı yaptılar kendilerini)
Bu hazretler ayrıca çok da rahat yalan söyleyebiliyorlar her konuda örnek AKP eski milletvekili Turhan Çömez’de Ergenekon’un firari sanıkları arasındadır.
Türklük takıntısı ile uyuşmuş beyinlere sormak gerekiyor :
Susurluk’a karşı çıkarken, Ergenekon yandaşı olmak nasıl bir şey’dir ?
Susurluk’ta görüpte, Ergenekon’da göremediğniz nedir?
Türk-İslam sentezine karşı çıkabilme zekasına sahip olsaydınız bugün AKP ile mücadele etmek zorunda kalmazdınız, ancak bu düşünce fukarası beyinlerde o akıl nerede, zira sunni/İslam’sız çağdaş bir eğitimden de Denizler, Mahirler yetişiyor. Gerici, milliyetçi bu resmi ideolojinin kurtuluşu yok her iki durumda da.
AKP muhalifi olmak herkesin hakkıdır, ancak AKP düşmanı olmak bir Ergenekon zihniyetidir.
Demokrasilerde halkın seçtiklerine düşmanlık yoktur. Bu düşmanlığın alternatifi anti-demokratik yöntemleri savunmak, daha da kötüsü darbe yanlısı olup, postal yalayıcılığı yapmaktır.
Bilmeyene not : ilk Kontrgerilla (yeni adıyla Ergenekon) davası 31 yıl önce katledilen (24 Mart 1978)devrim şehidi savcı Doğan Öz tarafından açılmıştı, ancak ne varki faşistler Savcı Doğan Öz’ü katlettiler. Ne tesadüf ki şimdi ki cesur yürekli savcının da soyadı Öz. Devrim Şehidi Doğan Öz’ün katili (cinayeti işlediğini itiraf etmişti) 6 kez idama mahkum edildiği halde, yargıtay tarafından berat ettirildi ve daha sonra ödül olarak MHP milletvekili yapıldı.
Katillerin milletvekili yapıldığı böyle bir ülkede yaşamak zorunda bırakıldık ve katilleri savunan bu denli gönüllü avukat olduğu sürece bu utançla yaşamaya devam edeceğiz.
Not-1 : Doğan medyasını takip ederek kendine görüş oluşturanlara önemli uyarımdır, dikkat edin her an satılabilirsiniz, satılabilmeniz Doğan’ın çıkarı gereği RTE ile anlaşmasına bağlıdır ve bu her an olabilir, zira RTE ile bu medya ilk 4.5 yıl boyunca “al gülüm ver gülüm” uyumu içindeydiler. Çarpıcı bir örnek; star gazetesinin 2 gün boyunca manşetten verdiği (Hikmetyar’ın yanında diz çöken RTE’nin haberini) bu medya o günkü ulvi çıkarları gereği tek satır dahi vermemişti.
Not-2 :Devrim şehidi savcı Doğan Öz için bilgi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Do%C4%9Fan_%C3%96z)
Yazan:Kemal Tarih: Şub 20, 2009 | Reply
Ergenekon diye bir şey olduğuna inanıyor musunuz yani? Biraz aklı olan böyle bir komployu yutmaz. Bu Türk ordusuna bir komplodur. Ergenekon tutuklularının genelde orduda basarı göstermiş önemli sahıslar olması ilginc değil mi? Hic bi neden göstermeden adamı tıkıyorlar iceri… bi tutuklu icerdeki sartlar yuzunden öldü…
Orduda, MIT’de calısacak kadar zeki adamlar silah sakladıkları yerin krokilerini evin orta yerine koyacak kadar salaklar mı? Üstelik silahlar da yeni gomülmüs…
Hepsi abd destekli akp’nin oyunları…
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 20, 2009 | Reply
Evet çok haklısınız;
Ergenekon komplodur,
zira sadece Ergenekon değildir komplo olan
Jitem’de komplodur,
28 Şubat Post-modern darbesi,
12 Eylül,
12 Mart,
27 Mayıs
silahlı askeri darbeleri de komplodur
bunlar tamamen dış mihrakların bir oyunudur, zaten bütün dünya bize düşman değil mi? bu darbelerle ve sayısız muhtıralarla zinhar Türk Ordusu’nun uzaktan yakından ilgisi yoktur.
bundan böyle bu böyle biline, tarih marih yok, ne diyorsak o,komplo diyorsak komplodur, karıştırmayın toprak altlarını,asit kuyularını, pkk’ya silah satışlarını, pkk’ya verilen silah kayıtlarının yokedilmesi için mke’nin bombalanmasını, bu bilgi ve belgelere sahip olanların öldürülmesini hiç karıştırmayın, boşa yorulmuş olursunuz, çünkü hepsi komplodur, komplo, kafanıza sokun ve zahmet etmeyin boş yere, ne diyorsak o, unutmayın ne diyorsak o.
(ha unuttum en önemli şeyi tabi ya, bir de 17.540 faaili meçhulumuz vardı, faaillerini bekleye dursunlar, hem ne önemi var ki vatan sağolsun)
komplodor, komplo…
Yazan:Kemalettin Tarih: Şub 24, 2009 | Reply
Ne yani tüm askeri darbeler yine o ergekon çetesinin ürünü mü? Ordunun yaptığı her sey ergenekon mu?
Biraz tutuklulardan da bahsedin, nasıl suc göstermeden boyuna iceri atıldıklarını… Ne sartlarda gözaltında tutulduklarını…
Yer altından cıkan uc bes silahın ne zaman gomuldugunu nerden biliyoruz? Nasıl biliyoruz ergenekonun gomdugunu?
17.540 faaili meçhulmuş… Onları da ergenekon yapmıstır kesin…
Bu arada bu yoruma verilen cevaplar daha acık ve bilgilendirici olursa sevinirim… Bos seyler okumayalım.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Şub 24, 2009 | Reply
Kemalettin bey,
Ergenekon tutuklularının suçları mahkeme iddianamesinde yazıyor. Ne şartlarda göz altında tutulduklarını gözaltından çıkanlar minnetlerle anlattılar. Ben hiç gözaltı şartlarından rahatsız kaldığını söyleyen bir tutuklu duymadım.
Yer altından üç beş değil herhalde 1500 kişiye suikast yapabilecek kadar çok silah çıktı. Ne zaman gömüldüğünü uzmanlar anlayabiliyorlar, bunlar açıklandı da.
Ergenekon’un gömdüğünü, krokilerin ergenekonculardan çıkmasından anlıyoruz.
Faili meçhuller, Ergenekon tarafından değil, birçoğu onun selefi Susurluk çetesi tarafından işlendi. Çatlı, Yeşil filan gibi isimler masal kahramanı değil. “Bu ülke için ölen de öldüren de şereflidir” diye devlet tarafından da desteklenmiş olan mafya adamları. Sonra iş ülkücülerden ulusalcılara döndü.
Askeri darbeler konusunda bir bilgimiz yok. Sadece Özden Örnek’in günlüklerinden; Ergenekon sanığı Jandarma komutanının başını çektiği birçok darbe hareketinin planlandığını ve bunu gerçekleştirmek için uygun ortam hazırlandığını biliyoruz. 70,60,82 darbeleri bir çete işi değil. Ama o zaman da kontrolden çıkmış bir derin devletin olma ihtimali var. Bir gün aydınlanırsa onu da anlama imkanımız olur.
Umarım açık ve bilgilendirmeci olmuştur.
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 24, 2009 | Reply
Sn. Ekrem Senai Bey,
düşüncelerime tercüme olmuş, tamamen katıldığım şeyler söylemişsiniz, yine de ekleme yapmaz isem rahat edemeyeceğim.
ETÖ’nün, icraatlarını tüm dünya biliyorken, kendilerinin bilmemesi bir “zeka geriliği”ne ve/veya “işine gelmeme” durumuna işaret etmektedir.
Zira “salak” değiliz herkes biliyor ki CMUK’a göre suçu kendisine tebliğ edilmeyen hiç bir tutuklu mevcut değildir, tutukluluk hali suçun tebliğ edilmesiyle başlamaktadır.
Son 3 yılda 400 çete çökertildi, 5.000 çeteci kodesi boyladı, Unutmadık o utanç verici dönemleri; Ergenekon çetesi yüzünden bu ülke bir dönem Çatlı’dan, bir dönem Çakıcı’dan, bir dönem Peker gibi devlet destekli mafya’dan soruluyordu. Bu tiplerin arkasında kim(ler)in olduğunu tüm dünya alem biliyor, her nedense bir siz öğrenememissiniz,
Sn. Kemalettin Bey.;
siz 400 çetenin çökertilmiş olmasından da rahatsız mısınız? ülkenin mafya bozuntularından sorulduğu günleri mi tercih ederdiniz? belki de bu gerçekleri görmemezlikten gelmeye devam edersiniz? (o günleri hiç yaşamamış gibi)
Asıl sorun ırkçı/milliyetçi/faşist bir Ergenekon zihniyetinin varlığıdır.
Bir insan ömrüne sığabilen
3 silahlı darbe,
1 post-modern darbe,
1 e-muhtıra
görebilen başka bir ülke ve ademoğlu yok dünyada. Türk’lerden başka.
Bu çoklu darbeler kendi mantığına uygun bir kitle yaratmış anlaşılan, “kraldan çok kralçı”, “darbeciden çok darbe yanlıları” türemiş, bunu da anlamak mümkün tabiki 29 yıldır sürdürülen 12 Eylül’ün faşist uygulamalarının kurumllaşarak, çok derinlere kök salmış olmasının tezahürü olsa gerek.
17.540 faili mevcut devletin raporlarıyla somutlanmış bir durumdur. Ancak, bu faillerin bulunmasından çok rahatsız olacak birilerinin varlığını görüyoruz, esefle. Bu kişiler aynı zamanda her nasılsa ETÖ’nün de gönüllü avukatlığını yapmaktadırlar.
Yazan:Ufuk GENÇ Tarih: Şub 24, 2009 | Reply
Bugün bu ülkede hala bir kısım kafalar çıkıp da Ergenekon AKP’nin muhalifleri tasfiye düzmecesidir diyor ya, ortadan ikiye ayrılasım geliyor…Ve şuna inanıyorum Ergenekona hayal diyenler süreci hiç takip etmemiş ve akıl hocalarının ağızlarını yansılamaktan başka sanatları yok…Ergenekon vardır hep vardı…80’de, faili meçhullerde, susurluk ve ikizlerinde, 28 Şubat’ta, mahut günlüklerde…Ve bu devasa ipuçları(!) ifşa kabiliyeti kaim iktidar tarafından ortaya döküldü…İnanıyorum ki bizden sonraki nesil demoklesin kılıcı tamlamasının ne anlama geldiğini bilmeyecek, ilmi sohbetlerde vesayet diye birşey olmayacak, siyaset konuşulurken apoletlerden bahsedilmeyecek…Yerel seçimlerdde ne olur makalesine gönderdiğim yorumda bir şey dedim gene diyorum; sırf ergenekon için oyunuzun kıymetini bilin ve onu kıymetlendirin…Şöyle etrafa bir bakın ergenekon hangi iktidarla su yüzüne çıkar hangisiyle sümen altı edilir…Vicdanlarınıza havaledir…
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 25, 2009 | Reply
Sn. Ufuk Genç,
AKP’ye oy vermeyi düşünmesem de, savunduğunuz fikrin de öneminin farkındayım, çünkü öncelikle ülke üzerine karabasan gibi bela olan “vesayetçi” zihniyetin bertaraf edilmesi gerekmektedir. 80 yıllık vesayetçiliğin tarihte ilk kez bu denli kuyruğu köşeye sıkıştırılmıştır ve bunda AKP’nin gerçekten çok büyük payı vardır, bunun da halktan karşılığını alacaktır, sol,sağ demeden Türk halkı gereğini yapacaktır, zira Türk halkı gerçekten hissiyatı güçlü bir halk, aklıyla olmasa bile ön sezgileriyle durumu çok iyi kavramıştır, Ergenekoncu, 12 Eylül artıkları ve 28 Şubat teslimiyetçilerine asla prim vermeyecektir, vesayetçiler ile AKP arasındaki farkı çok net bir şekilde ortadadır ve halk bunu iyi kavramıştır, üstelik okumuş, tahsilli cahillerin anlamadığı kadar iyi anlamıştır, ne de olsa kriz adı altına dayatılan en ağır faturaları bu halk ödedi, faturayı ödeyenler iyi biliyorlar hakikatı da, oylarının kıymetini de.
Selam ve saygılar.
Not-1: işin en keyifli yanı da bu vesayetçiler o denli kötü durumdalar ki Ankara’nın doğusuna gidemez hale geldiler, yalan ve dolan ile halkı kandırmanın peşindeler, bir deniz feneri tutturmuşlar içinde neyin olduğu belli bile değil, hadi Almanya’nın kuyruk acısı var Almanya’dan Türkiye’ye para transferi oluyor diye size ne oluyor, Alman tezgahının taşeronluğuna soyunuyorlar, sırf akp’yi yıpratmak adına Türkiye’ye ihanet ediyorlar göz göre, yuh size be yuh. (savcıda dosya göreceeez bakalım)
Not-2: diğer tarafta binlerca faili meçhul cinayetler var asıl gündem budur, bunun önüne geçebilecek gündem yalandır, sunidir, hikayedir, suni gündem yaratanları tarih elbette affetmeyecektir, ancak onlar bu yüzsüzlüğü iş edinmişler kendilerine ne farkeder ki? tükürsen yarabbi şükür derler)
Yazan:Kemalettin Tarih: Şub 25, 2009 | Reply
Selamlar, üsluplarınız yer yer biraz bosulsa da cevaplar icin tesekkurler. Gorusleriniz uzerine düsünecegim.
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 25, 2009 | Reply
Kemalettin Bey,
Görüşlerimiz üzerinde düşünsende olur düşünmesende, zira gerçekleri anlamaya çalışmanız daha yararlı olacaktır, çünkü gerçeklerden başka bir şey iddia etmemekteyiz.
İçeride ETÖ sanığı ifadesinde diyor ki; “lhan Selçuk’u da vuracaktık, o gün güvenlik olduğu için vurmaktan vazgeçtik” diyor.
İnsanın yüreği kör olmaya görsün, hiç bir şeyi göremez, anlayamaz, idrak edemez.
Yazan:Kemaleddin Tarih: Şub 26, 2009 | Reply
Ali bey
Bu sanık kimdir? Nicin ilhan Selçuk’u vurmak istemektedir?
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 26, 2009 | Reply
Niçin vurmak istediğini kendisine ve o görevi ona/onlara tevdi edenlere sormak gerekir, aynı soruyu Danıştay baskınını gerçekleştirenlere de sormak gerekiyor ki zaten sorulacak.
Gazete okuyorsanız bu sözleri/ifadeyi kimin söylediğini bilmeniz gerekiyor, ancak kartel medyasını takip ediyorsanız ve kartel medyası bu haberi de diğer önemli haberler gibi örtme tutumunu sergilemiş ise de bilmemeniz normaldir. Önemsiz kişileri aklımda tutmak gibi bir alışkanlığım yok, (figuranları takip etmek yerine ana resme bakmayı tercih ediyorum) Burada yorum yazıyor iseniz Türkiye gerçeklerine bu denli uzak olabileceğinizi sanmıyorum. Umarım bu kişiyi anımsayan biri çıkar da buradan yazar, eski gazeteleri karıştırmaya değecek bir şey olmadığı gibi samimiyetliğin de sorgulandığı bir yer değil burası.