Türban çağdaştır, çarşaf çağdışıdır!
By Emre Er on Mar 4, 2009 in AKP, CHP, Demokrasi, Kemalizm, Laiklik, Militarizm, Modernleşme, Politika, Psikolojik harp, Ulus-Devlet
Bir giyim tarzı ancak çağdaş üretimin etkisi sonucunda şekilleniyorsa çağdaş olarak nitelenebilir. Günümüzde çağdaş üretime modern üretim diyoruz. Bu nedenle modern üretimin bir ihtiyaç haline getirmediği hiçbir giyim tarzı modern olamaz. Bu yönüyle modern sadece batılı olan demek değildir. Batılı olan şapka batıda kullanılan bir modern giyim aksesuarıdır; ancak toprak ağası şapka taktığında modernleşmez (bakınız Maho Ağa). Çünkü nesneyi modern yapan kumaşı, tasarımı değildir; modern yaşamın ona atfettiği anlamdır.
Batıda kültürel modernleşme ekonominin değişmesinin bir sonucudur. Türkiye’de ise birinci kültürel modernleşme batılılaşmadır; batılı modern kültürün olduğu gibi Türk insanına yaşatılması çabasıdır.
Cumhuriyet 1945’den sonra çok partili döneme geçilmesiyle birlikte halkın taleplerini göz önüne almak zorunda kaldı. Bundan sonra kültürel batılılaşma eskisi kadar kararlı uygulanamadı. Oysa nüfusun büyük kısmı henüz öyle ya da böyle modernleşmemişti.
1950 sonrasında ekonomik modernleşmenin hız kazanmasıyla insanlar köylerden şehirlere göç etti. Böylece batıda yaşanan doğal süreç Türkiye’de de yaşanmaya başladı. Üretim araçları kara sabandan traktöre, atölyeden fabrikaya değişiyordu.
İkinci kültürel modernleşme ekonominin modernleşme sürecinin hız kazanmasıyla gerçekleşti. Göç sonucunda köylünün çocuğu şehirde modern hayata hızla adapte olmak zorunda kalıyordu.
Doğal modernleşme üretimle başlar, demiştik. Şehre göç, üretme biçimini tamamen değiştirdi. Artık çocuğu çalıştırabilecek bir tarla yoktu. Bu aynı zamanda “Büyüyünce ne olacaksın?”sorusunu gündeme getiriyordu. Çocuğun “bir şey” olabilmesi ise ancak eğitim ile mümkündü.
Başlarda kız çocuklarının okuması o kadar önemsenmedi. Ancak şehirde baş gösteren geçim sıkıntısı anneleri çalışmaya zorlayınca, kız çocuklarının eğitimi ailelere daha bir anlamlı gelmeye başladı. Bu nedenle kızlar en azından kocaya gitme çağları gelene kadar okula gönderilmeye başladı. Geleneğin kıskacından kurtulabilenler ise üniversiteye gittiler. Böylece kadını kitleler halinde modern üretime sokacak kapı açılmış oldu.
Gerek eğitim gerekse çalışma hayatı kadını sosyalleştirdi. Katı Cumhuriyet batılılaşmasının etkisinin kırıldığı 1945 sonrası dönemde üniversiteye ya da çalışma hayatına başlayan köylü kadınların bir kısmı Cumhuriyet’in teklif ettiği batılı kıyafeti kabul etti, bir kısmı etmedi.
Bazı kadınlar geleneklerini korumak istiyorlardı. Diğer yandan değişim de kaçınılmazdı. Artık ninelerinin giydiği köylülüğü simgeleyen şalvarı, yemeniyi, çarşafı da kullanmak istemiyorlardı. Bir düşünün, yemenilerle, basma eteklerle, fistanlarla kızların şehirde dolaştıklarını. Herhalde dere kenarına çamaşır yıkamaya gidecekler hissine kapılırsınız. Elbette ki eğitimli kadın toplumsal yaşamda böyle algılanmak istemeyecekti.
Şimdi ninelerimiz neden türban takmaz çarşaf giyer, türbanlı da neden başını ninesi gibi bağlamaz, anlaşılır oldu sanırım. Çünkü ikisinin arasında tam bir çağ var. Ninelerimiz ya da onlar gibi modern hayatta bir rolü olmayanları fistanla, yemeniyle gördünüz mi garipsemezsiniz. Çünkü onlar köyden şehre göç ettiler; ama köylü yaşamlarını değiştirmediler.
Bir kesim türbanı rejim karşıtı simge olarak ilan ediyor. Meselenin temelde rejimle hiçbir ilgisi yok. Nine ile torunu arasındaki fark birinin rejime sadık diğerinin rejim düşmanı olması değil; birinin modern öncesi diğerinin modern olmasıdır.
CHP’nin mantıksal olarak türban ile değil fakat çarşaf ile bir sorunu olması gerekir.
Çünkü çarşaf modern değildir.
Çağdaş üretime adapte olmuş insanın kıyafeti olmadığı için çağdaş değildir.
Kavganın temelinde “çağdaşlık” olsa CHP’nin çarşaf açılımı ile çok ciddi oranda oy kaybetmesi gerekirdi. Oysa laikçi kesim çağdışı çarşafı çok da önemsemiyor. Çarşaftan daha çağdaş olduğu konusunda uzlaşılan türban ise çok daha yoğun tepki alıyor.
Birinci kültürel modernleşme olan batılılaşmayı uygulamış ve halen destekleyen CHP’nin doğal modernleşmenin bir sonucu olan türbanla bir sorunu olmasının ilericilikle, gericilikle ilgisi yok. Sonuç olarak doğal kültürel modernleşmenin ürünü olan türbanlı da moderndir, modern hayat içinde kendisine bir yer aramaktadır.
Laikçilerin derdi ne öyleyse? Çağdaşı olan çarşaf bile nasıl oluyor da türbandan daha az tepki alabiliyor? Bu da bir başka yazının konusu olsun.
Sonraki yazı
Çarşafa gösterilmeyen tepki neden türbana gösterilir?
Neden?
CHP lideri sayın Deniz Baykal çarşaflı vatandaşlarımıza parti rozeti taktı. Laikçi kesim beklenenin aksine bu duruma çok sert bir tepki göstermedi. Çarşaf açılımı CHP’nin laikçi oyları kaybetmesine yol açmadı. Laikçi çağdışı çarşafa çağdaş türbana gösterdiği tepkiyi göstermiyor. Neden türban çarşaflıdan bile daha nefret edilesi bu kesimin gözünde?
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.
Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
27 Yorum
Yazan:Aydın Rozental Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Son yıllarda Türban ve Çarşafın kullanım sebeplerine baktığımızda, Çarşaf’ın daha samimi olduğunu söyleyebilirim.
Çarşaf bundan 15 – 20 sene önce aşırı dindar kadınlarımızın giysisiydi. Türban ise yine dindar siyasetçiler tarafından, çarşafın sert mesajını yumuşatmak için ortaya çıkarılmış ve bir siyasi düşüncenin bayrağı haline getirilmiştir.
Bugün Türban takanların çoğunun, dini gayeden çok, kendilerinin veya eşlerinin siyasi daha da kötüsü ekonomik kaygıları ile davrandıkları düşünülüyor.
Bu da Türban ve Çarşaf’ın ilericilik – gericilik olayının dışında siyasi olma – olmama yönü ile değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyar.
Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
peki burka nedir sizce bu durumda? o neyin simgesidir?
Yazan:İbrahim Yörük Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Ben çarşafında gericilik olduğunu düşünmüyorum. Netekim insanları bu şekilde irdelemek bile yanlış…
Ne yani ben kot pantolon giymiyorum..
Yada bıyık bırakıyorum gericimiyim..
Nike, Adidas spor ayakkabı giymiyorum bir sınıfa tabi tutulabilirmiyim…
Yazının katıldığım kısmı özellikle biz nenemizin başörtüsüne değil türbana karşıyız. Olmuyor arkadaşlar bir genç kıza nenemin başörtüsü yakışmıyor..
Yazan:Serap Tamer Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Merhaba herkese. Sanırım bu çarşaf meselesi CHP ile ilgili başka bir meseleyi saklamak için ortaya atıldı.
Bakın ben Ankara’da emlâkçıyım. Gün geçmiyorki CHP’ye ait bir bina, bir arsa satışa çıkmasın. Bilmiyorum içeride neler oluyor ama galiba birileri batan geminin mallarını paylaşmaya başladılar bile. Yazık bu memlekete. Varını yoğunu, bütün ömrünü CHP uğruna harcamış akrabalarım var. Anlattıklarımı duyunca kahroluyorlar. Kriz ortamında yok pahasına satılıyor milletin serveti. Ata’mızın kemikleri sızlıyordur!!!!
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Bu arada çarşaf da Osmanlı’ya Fransız modası olarak girmiştir. Zamanının “modası”dır.
Burka, geleneksel bir kıyafettir. Biraz deşerseniz köklerini binlerce sene öncesinde bulabilirsiniz. Geleneksel kıyafetlerin “moda”sı olmaz. “Modernleşme”, şehir hayatıyla ilintilidir. Köyde modernleşme olmaz.
Yazan:a Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Şule ablanın kulakları çınlasın.
Yazan:eg Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
1.peki “çağdışı” kıyafetler için ne yapacağız?
2.çağdaşlığın üretim ve pazar faktörleri tarafından belirlendiği bir toplum ve bu çağdaşlıktan bir toplum kurgusu çıkarılan bir siyasette “çağdaş olmayan ” mesela “burka” ile gezen kadınları ne yapacağız?
Yazan:emre er Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Çarşafı “çağdışı” diye niteleyince gerici olduğu sonucu çıkmasın. Benim tahlilime göre çarşaflı birisi modern üretime girse çarşafını çıkarır yerine türban takar. Çarşaf burka yemeni kadın modern çalışma hayatına katıldıkça türbana dönüşecek. Yazının ulaştığı sonuç budur.
Yazan:eg Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
“modern çalışma hayatı” kadınları buna “zorlamazsa” şayet, nasıl bir mekanizmadır onların kıyafetlerini “çağdaş” hale sokan?
mesela net bir soru sorayım…
bir kadın hem burka giyip hem de bilgisayar yazılımcısı olamaz mı? yani bunun olmasının önündeki modern fetişist zorlamalar olmazsa, bu kadın, kendi kıyafetini “modernleştirmesi”ne neden ihtiyaç duysun?
Yazan:MY Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
çalisma hayati insanlari belli kaliplar içinde davranmaya mecbur ediyor. Pozitif konusma tarzi bence giyinmeden daha da aci. Bir çok isyerinde “olumsuz” konular açmak hos karsilanmaz. Yüzünüzde lüzumsuz bir nese ve iyimserlik olmalidir.
Kiyafete gelince…
herkesin burka giydigi bir yerde etek-ceket giyen ayrimciliga ugrar. “Normal” giyinmeyen gruptan dislanabilir.
bunun yaninda burka ya da peçe gibi yüzün görünmesini engelleyen bir kiyafet vücut diline, haliyle ekip çalismasina engel olur. Bilgisayar programcisi kadin eger evden çalisiyorsa mesele yok. meselâ çok teknik konular üzerine uzman olabilir. Telefon, mail ile destek verir.
Ya da CALL CENTER tarzi bir is için çalisabilir.
ama eger ekip çalismasi yapilacaksa mecburen gruba benzemek zorunda, bir tür mahalle baskisi. Haksizlik ama toplumun geriligini
bireye ödetmek böyle oluyor 🙁
alkol almayan biri herkesin kafayi çektigi bir is ortaminda zorluk çeker. Tersi de vakidir.
Yazan:emre er Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Modernizm neden kıyafeti değiştirir ben de düşünüyorum. Fonksiyonellik hemen aklıma geliyor. Ama henüz tam bir açıklama getirecek kadar kendime güvenemiyorum.
Bu arada kadın çalışma hayatında burkasını çıkarmasa ama teknolojinin bütün imkanlarını yaşamında kullansa yani teknolojik gelişime açık olsa bu durumda bana göre burka modern bir giyim olabilir. Modern hayat içinde kendine bir yer bulabilir.
Yazan:eg Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
sevgili mehmet,
bunların hep tek tipçi moderniteden kaynaklanıyor bence. ben, kendi şahsıma burka giyen bir yazılımcıyla aynı ortamda çalışırdım. kimsenin vucut dilinin önemli olduğunu düşünmüyorum. çünkü iş ortamlarından biliyorum ki büyük şirketlerin iş ortamlarındaki vucut dili, neredeyse hepsi bir tiyatro oyuncus gibi oynayan kişilerin dili oluyor.
uzun yıllar türkiyenin en büyük teknoloji şirketlerinden birisinde çalıştım. biliyorum ki farklılık sevilmez hiçbir şirkette. ama bunun modernitenin tek tipleştirici faşizmi olduğunu düşünüyorum.
“herkesin burka giydigi bir yerde etek-ceket giyen ayrimciliga ugrar. “Normal” giyinmeyen gruptan dislanabilir.”
demişsin ama ben herkesin burka giydiği bir yerden bahsetmiyorum. herkesin etek ceket giydiği bir yerdeki tek bir burkalıdan bahsediyorum. ama eğer bu çok uç bir örnek gibi geliyorsa, burkayı çarçaf yapalım ve yüzü görünsün. ne dersiniz? kabul edilebilir mi?
Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
CHP’nin Şefi İnönü 1960’lı yıllarda bir gecede aldığı karar ile partisini ‘ORTANIN SOL’UNDA” ilan etmişti, sol takiyyeciliği ayyuka çıkan CHP’nin solculuğuna inanan tek bir kişi var mı?
Yıl 2009; CHP, çarşaf açılımı yaptı, çarşaf açılımını inanan tek bir CHP’li var mı?
CHP, “inançsız”lığın ve “samimiyetsiz”liğin partisidir.
ne sol açılımı samimidir, ne de çarşaf açılımı, CHP, konjektörel davranışlar sergileyen siyasi omurgasızlıkla malul bir partidir.
1960’lı yıllardaki “sol” açılımı, başta Türkiye İşçi Partisi olmak üzere yükselen solun önünü kesmeye, “çarşaf” açılımı ise AKP’nin önünü kesmeye yönelik samimiyetsiz ve taktiksel hamlelerdir.
esasında bu oluşuma parti demek ne derece doğrudur, tartışılır, zira “inançsızlığın” ve “samimiyetsizliğin” partileşebildiği başka bir örnek mevcut değildir.
Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Askerci ve darbeci olan CHP’nin “türban” yerine “çarşaf” açılımı yapması tamamen askerlerin kırmızı çizgisiyle ilgilidir.
İlkin GATA’ya “başı kapalı” hiç bir hanım alınmıyordu, sorunlar çıkmaya başlayınca bu kez “başı çene altından bağlı” olanlar alınmaya, diğer klasik tarzdaki türbanlılar alınmamaya devam etmiştir, bugün de uyguluma bu şekildedir. Yani türbanınızı, çene altından “başörtüsü” gibi bağlarsanız GATA’ya ve diğer askeri hastanelere girebiliyorsunuz, ancak türbanı yaygın olarak kullanılan şekilde bağlıyorsanız giremiyorsunuz. CHP’nin “türbanı” bir yana bırakıp “ilkel” çarşaftan yana tavır koyması tamamen ASKER düşkünlüğüdür. Kıblesine askerleri koymuş, postal yalayıcılığının bu kadarına yuh diyorum YUH.
Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Ülkemezin acayip bir CHP sorunu var. Bu parti artik yolunu tam sapitmis.Gün gecmez yeni bir acilim yaparlar..yok carsaf yok kuran kursu yok yok dinci müritleri üye yapmak yok carsafli yasli kandini dövmek yok devenin kulagi. Bazi düsünüyorum belki Baykal Basbakan Erdoganin ajani cünkü Baykal CHP oy almamasi icin elinden geleni yapiyor. Bilin bakalim Erdoganin Basbakan olmasi icin önünü acan kimdi!!!! Baykal
Yazan:Hasan Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Çağdaş olmak zorunda mıyım?
Modernizmi savunuyorum, modernitenin bir uygarlık şekli olduğunu da savunuyorum. Sekülerizm, tamam; her şey iyi güzel. “Tanırım iyi çocuk” sınıfındayım yani.
Ama şunu anlamıyorum:
Çağdaş olmak zorunda mı bir birey?
Kime nasıl yaşayacağını biz mi öğreteceğiz? Ya da bunu öğretme yetisine sahip olduğunu düşünen otorite her kimse; kendinden neden bu kadar emin?
Burada bir “yasaklama meşruiyeti” meselesi var. “Çarşaf geri kıyafet, yasaklayalım” şeklindeki bir cümle ilk bakışta çok çekici gelebilir.
Ancak bu cümleyle başlayan süreç “Demokrasi geri bir yönetim, yasaklayalım”, “Eşcinsellik geri bir durum, yasaklayalım”, “Liberalizm geri bir ideoloji, yasaklayalım”, “Hard-rock ve metal tarzı müzik geri bir müzik, yasaklayalım”, “Namaz kılmak geri bir ritüel, yasaklayalım”, “Sağ elle yemek yemek geri bir kural, yasaklayalım”, “Derin Düşünce geri bir site, yasaklayalım; hatta mümkünse üzerinden buldozerlerle geçelim..” ..
Bakın hangi noktalara geliyoruz peydelpeyh.
Sorun da burada zaten.
Bir şeyi yasaklamak için her zaman makul bir neden bulabilirsiniz; hiç zor değil. Mavi gözlüler toplumun mavi gözlü olmayan diğer kısmını komplekse sokuyor diyip gözlerini oyabilirsiniz. Sarışınların benzer gerekçelerle saçlarını kazıyabilirsiniz.
“Yasaklama meşruiyetine” sahip bir kurum olduğu sürece bunların hepsi imkan dahilindedir. İşte bu yüzden özgürlük söz konusu olduğunu hiçbir şey teferruat olmamalı.
Mesele başladığı nokta değil. Çarşaf zaten artık bırakılan bir giysi; belki halkın pek az kısmı giyiyor ama oradan başlayan “birilerinin bizim iyiliğimiz adına birşeyleri yasaklama gücü, hakkı, meşruyieti” başladığından çok daha farklı bir yerde bitebiliyor.
Faşizm gelinmesi çok zor bir durak değil. Hele ki bizim gibi henüz kapitalizme entegre olmamış memleketlerde..
Şu “modernizm” dayatmasının da cılkı çıkmaya başladı artık.. Evimde patates lapasından put yaptım tapıyorum arkadaşım; kime ne? Birkaç bilimsel kitap okuyan herkes kendini dünyanın en önemli adamı sanmaya ve çevresindeki insanların ne kadar aptal olduğunu ve nasıl düzelebileceğini anlatmaya başlıyor: sıktı artık tüm bunlar..
Yazan:emre er Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Bakın özellikle çağdaştan modernden ne anladığımı yazının başından belirttim. Modern modern üretimin şekillendirdiğidir. Çağdaş çağdaş üretimin şekillendirdiğidir. Birey kara saban öküzle değil de traktörle, makineyle yani teknolojiyle üretim yapmaya başlarsa onun üzerindeki de o çağın kıyafeti olur. Kıyafet değişebilir, değişmeyebilir, ama o çağın kıyafetidir.
Önemli olan bireyin çarşaf giymesi değil, teknolojiye, değişime açık olması. Eğer teknolojiye dolayısıyla ilerlemeye karşı olursa o zaman gerici olur.
Ben diyorum ki modern üretim kıyafeti değiştirir. Bu doğal bir değişim. Değişmiyorsa da sorun değil üniversite mezunu kadın çarşafla çalışmak istiyorsa o kadının üstündeki çarşaf da çağdaştır. Ama ben kadının çarşaftan türbana terfi edeceğini iddia ediyorum.
Yazan:emre er Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
Yapılmasından nefret ettiğim şeyi yapmakla suçlanıyorum. Benim insanları yukarıdan şekillendirmeye yönelik önerilerim olmaz. Sistem analizleri yaparım. Yani yukarıdan bir müdehale olmazsa ekonomik, siyasal sistemler nereye varır? İyi yanları nelerdir, kötü yanları nelerdir?
Bunları yaparken de iyimser taraftayımdır. Yani birçok insanın aksine modernizm, kapitalizm gibi hakim sistemlerin olumlu yanlarının olumsuz yanlarından daha fazla olduğunu iddia ederim.
Yazan:eg Tarih: Mar 4, 2009 | Reply
hasan kardeşim bence çok güzel söylemişsin. biraz konuyu açmak isterim. liberalizmin düşünürleri de, moderniteye dahil olan sol düşünürler de büyük oranda (istisnalar var) iktidarı merkezi bir kavram gibi düşünüyorlar. lberaller devlet iktidarını azaltmayı (hatta yok etmeyi) ideolojilerinin en temeline koyuyoralr. çünkü özgürlük iktidardan uzaklaşma demektir bir anlamda. ama modern iktidar ağını düzgün tarif edemezsek, devletten kurtulduğumuzu zannedip bir asıl iktidar alanlarına hapis oluruz. bence liberal düşüncelerin en önemli problemi bu. devleti iktidarın merkezi sanıyorlar piyasayı(burada sadece ekonomik bir piyasadan bahsetmiyorum) devletten kurtarmanın iktidardan kurtulmak ve özgürlşmek olduğunu sanıyorlar. halbuki modern toplumda iktidar foucault’un çok güzel karakterize ettiği gibi son derece merkezsiz. böyle olunca devletten kurtulmak sivil toplumda, şirketler içinde, bilim içinde vesaire iktidar alanlarından kurtulmak değil, hatta tam tersi bu alanlara sonuna kadar mahkum olmak demek.
yani mehmet’in söylediği ve karakterize ettiği şirket mantığı gerçektne de dünyada benim gördüğüm tüm şirketler için geçerli bir mantıktır. ve son derece tek tipçidir. bu sıradan bir olay değil modernitenin bir sonucudur bence. bunun kırılması başlı başına modern kavramlarla düşünmeninin dışında bir düşünme pratiği gerektiriyor kanımca.
Yazan:Hasan Tarih: Mar 5, 2009 | Reply
Azizim Emre bey;
Efendim ben o yazdıklarımla sizi rencide ya tenkit etmek istemedim. Kendiliğinden doğan düzene inanıyorum, her liberal gibi. Bu düzende de “modern” “gelişmiş” “çağdışı” tarzı kavramların olmadığını düşünüyorum. Bu kavramlar bana gerçek dışı geliyor..
Öyle de zaten..
Demokrasi, çağdaşlık bir süreç işi. Kaldı ki bundan birkaç bin yıl önce çağdaş olmak, yani çağın -daş’ı olmak bugünkü çağın -daş’ı olmaktan gerek pratik gerek teorik anlamda çok farklıydı. Çünkü düşünürler, devrimciler, kural koyucular bizi “adam etmeye” çalışırken ve buna uygun değerler yaratıp “şu şöyle olmalıdır, bu böyle olmalıdır” derken hayat kendi diyalektiğine uygun olarak akıp gidiyordu. Mülkünü eline alan birey; kendi değerlerini yaratıp, istediği gibi bir hayat sürerken kendi içindeki, beynindeki, ruhundaki “çağının” kendine göre “-daş’ı” oluyordu.
Bu yüzden bugün çarşaflı bir kadın, açık bir kadın ya da evinde anasının yaptığı patates lapasının kalanından put yapıp tapan adam zaten çağdaştır, ileridir.
Söylemek istediğim buydu ve bu yazınıza bir tenkit değil, belki bir eklemeydi. Belki o bile değildi.
Sosyolojinin konusu toplum. Zaten yanlış sonuçlar vermesinin nedeni de bu. Toplumu anlamaya yönelik bir bilimin sağlıklı sonuçlar vermeye başlaması için ilk yapması gereken şey toplumu anlamamak olmalıdır. Mesele bireydir çünkü. Hayatın derinlerine indiğinizde bireyin hiç de öyle toplumun güdümünde yaşamadığını, tamamen kendi dünyası olduğunu görebiliriz. Yalnız, “kural koyucu sahiplerimiz” devlet adı verilen kutsal aygıtı “toplumun olması gerektiği gibi” düzenlenmesi için bir araç olarak almaya başladığı için insan hayatı sağdan soldan müdahalelere uğratılıp mahvediliyor. Köyünde tarlasını süren ve gayet mutlu olan adam bir fermanla bir yerlere savaşmaya götürülüyor. Eskiden böyleydi. Sonra “modern kural koyucular” geldi. Bunlar bizim iyiliğimiz adına çalışıyordu sözde. Bir avuç pirince talim ederek yaşadık.
“Biz” demeyi öğütleyen altruist felsefe yüzünden mahvoluyoruz bence..
Eğer bundan önceki mesajımla bir kırgınlık yarattıysamn özür dilerimi, yukarıda da dediğim gibi amacım tenkit etmek ya da eleştirmek değildi..
Sadece bu kavramlar hakkında -belki doğru belki yanlış (zaten mutlak doğru diye bir şey var mıdır?)- fikirlerimi belirtmek istedim.
Saygılar 🙂
Yazan:MARTOS Tarih: Mar 5, 2009 | Reply
ya yazıklar olsun millet ay dan bilmem neresiyle gülüyor biz nelerle uğraşıyoruz keşke mustafa kemal biraz daha yaşasaydı bu gericiler şimdi kökten kazınmış olurdu
arap kültüründen daha ne kadar çekicez
Yazan:eg Tarih: Mar 5, 2009 | Reply
@martos,
bazı geriden gelen yüzbin devir ilerde!
Yazan:fahrettin Tarih: Haz 14, 2010 | Reply
ALLAH cc nur suresi 31 ayette kadınlara söyle baş örtülerini sarkıtarak taksınlar buyurur.yani baş örtüsü farzdır Kadının mahrem yeri el yüz ve ayak dışındaki heryeridir. vucut hatları gözükmeyecek şekilde örtündüğünde farz yerine gelmiş olur.
Yazan:derya Tarih: Kas 17, 2010 | Reply
Yazan:MARTOS Tarih: Mar 5, 2009 | Reply
ya yazıklar olsun millet ay dan bilmem neresiyle gülüyor biz nelerle uğraşıyoruz keşke mustafa kemal biraz daha yaşasaydı bu gericiler şimdi kökten kazınmış olurdu
arap kültüründen daha ne kadar çekicez
kardeşim gericilik sadece türban takmayla yada din le olmuyo malesef ne modern olupda gerici insanlar tanıyorum siz hala xxxxxxxxxx xxxxxxx yazık sizde gericisiniz ozaman insanları giyimiyle kuşamıyla değerlendiren herkes gericidir bana göre ewt ATATÜRK yaşasaydı bu konular tartışılamazdı çünkü o dini devlet işlerine alet ettirmezdi ok
Yazan:bsm Tarih: Kas 18, 2010 | Reply
Aşağdaki alıntı da dilek rumuzuyla yazan katılımcıya ait:
kardeşim gericilik sadece türban takmayla yada din le olmuyo malesef ne modern olupda gerici insanlar tanıyorum siz hala xxxxxxxxxx xxxxxxx yazık sizde gericisiniz ozaman insanları giyimiyle kuşamıyla değerlendiren herkes gericidir bana göre ewt ATATÜRK yaşasaydı bu konular tartışılamazdı çünkü o dini devlet işlerine alet ettirmezdi ok
*
****************
Ayrıca dilek,-benim de yaptığım gibi-Martos’un yorumunu alıntılayarak başlıyor yorumuna.
Şimdi anlamadığım bir husus var-dilek hanım yanıtlar umarım:Acaba Martos’un yorumu hangi amaçla alıntılandı?Görüşlerine katıldığı yönünde bir teyit mi,yoksa katılmadığına dair bir itiraz mı dile getirilmiş?
“Kardeşim gericilik sadece türban takmayla olmuyor…”dendiğine göre,büyük olasılıkla diğer katılımcıya alternatif görüş belirtilmiş.Yani bir eleştiri var…
Peki,
Kısmen doğru bir itirazdır bu-bence de-“Gericilik”ten kasıt her ne ise,elbette farklı şekillerde karşımıza çıkabiliyor…Yani “gericilik”bazen dine yaslanarak olabileceği gibi,bazen de modernitenin insan yaşamı üzerindeki etkileri sonucu oluşabiliyor.Burasını anladım.İyi de madem bir itiraz şerhi var;acaba neden tam da itiraz edilen görüşün paralelinde “Atatürk yaşasaydı”ile bitiyor:)
Demekki Markos tam da düşüncelerinize tercüman olmuş dilek hanım.Bu da gayet makul,bir başkasıyla benzer düşünceler paylaşılabilir/düşünceler ortak olabilir.Ha,görüş yanlış olur doğru olur lakin aynı şeyleri söyleyip buna eleştiri sosu katmak bana hiç de tutarlı gelmiyor.Yani kendisiyle benzer sloganlara sahip olduğunuz Markos’a ne tür bir mesaj vermek istediniz gerçekten anlayamadım.
***********
Gelelim Markos’a;
Kime yazıklar olsun mesela?
Evet millet ayda,venüste,marsta yaşam bulguları ararken bizim hâlâ insanların kılık kıyafetlerine takılmamız gerçekten çok gülünç.Tabi elin oğlu bu çağdışı ve garabet anlayışa bilmem neresiyle gülse yeridir.Malzeme verilince gülünecek elbet.
İmdi,tekrar soralım kime yazıklar olsun?
Giyim tercihinde bulunan insanlara mı,yoksa bunu politik malzeme haline getiren yobaz laiklere mi?O yobaz laikler ki çarşaflı kadınlara rozet takarak şow yaparlar ama üniversitede başörtüsü yasağının sürmesi için olmadık taklalar atarlar…Milletin gözünün içine bakarak yalan ve riyakarlık yaparlar…Başörtüsünü bir tehdit unsuru haline getirip topluma olmadık korkular aşılarlar…Bütün vizyonlarını bu korku üzerine inşa ederler.
Ne var ki sizin zihniyetinize sahip ideolojik körler bu ikiyüzlülüğü,bu garebeti asla göremezsiniz.Arap kültürü,bilmem ne kültürü diyerek sadece küstahça-bir o kadar da düşmanca-insanların tercihlerine müdahale eder,hakir görür ve aşağılarsınız.Çünkü beyinlerinize ne tür zehir akıtılmışsa zerre kadar şaşmaksızın sürü psikolojisiyle itiaat etmeye koşullanmışsınız!İnsanların tercihlerine,inançlarına,varolma hakkına…hülasa sizinle aynı kafa yapısına sahip olmayan her şeye ancak düşman olabilirsiniz.Çok görmüyorum siz ve sizin gibilerine çünkü ufkunuz bu kadarıyla sınırlı…Çünkü mantaliteniz bu!O bakımdan anladığınız tek dil “kökleri kazımak”tır.Bundan gayrı ne bir çare ne de bir yol bilmiyorsunuz!
Ha unutmadan kendinize biraz olsun saygınız olsaydı zırt pırt birinin gelip “kök kazıyarak”sizleri kurtarmasını dile getirmezdiniz.
Son olarak,
evet gerçekten yazıklar olsun;beyni,aklı,zekası olup da kör ideolojilere takılıp kafasını kuma gömen banal zihniyete bir kez daha yazıklar olsun!
Yazan:bsm Tarih: Kas 18, 2010 | Reply
dilek değil,derya olacaktı.isim karışıklığından ötürü okurlardan özür dilerim.
Yazan:mehmet Tarih: May 17, 2012 | Reply
inancı Çağdaşlık üzerinden değerlendirmek ne kadar insani bir değerlendirme bilemiyorum.Çarşaf ya da başörtüsü çok önemli değildir, önemli değildir derken neyi giydiğin yada neyi taktığın değil.Önemli olan tesetürün manasına uygun yaşayabilmektir.İnancı başörtüsüne indirgemek kadar saçma birşey yok, başörtüsünden amaç nedir???Sadece saçlarımı örtmektir islam inancı insanın yürüyüşünün dahil nasıl olması gerektiğini açıklar.Dolayısıyla önemli ve aslolan giyindiğine uygun yaşam sürebilmektir, heralanda haramdan uzak durmak ve yasaklardan beri kalabilmektir sahih inanç