İdeolojik Tavır ve Kurumsal Taassup
By Konuk Yazar on Mar 18, 2009 in Adalet, AKP, Amerika, Demokrasi, Devletçilik, Dış Politika, Özgürlükler
İçinden geçtiğimiz süreci, derinlemesine analiz edenlere karşın; günlük sürtüşmeler gözlüğünden izlemekte olanlar, kopardıkları yaygarayla basit bir kendini tatmin arayışından farklı bir kulvara savrulmamıza yol açabilirler.
Bu uyarı girişiyle neyi murad ettiğimiz yazının gelişimi içinde açıklık kazanacaktır. Ancak bu uyarının, iyi niyetle dahi olsa, karşılıklı saf tutmaların ve atışmaların; yüzyılda bir yaşanacak fırsat kapılarının kapatılması adına yürütülen kaotik çabalara yataklık edebileceği tehlikesini, özellikle vurgulamak içindir.
ABD nin Neo-Con ve muhteris devletçik uzantılarının hile ve desisesi ile; 11 eylül provakasyonu neticesinde, Ortadoğu bataklığına pervasızca sürüklenmesi sonucu yaşanan insani felaketler; dünyanın yeniden dizayn edilmesi için büyük güçleri hareketlendirdi. Bu yeni dizayn hazırlıklarını sabote etmek adına girişilen Gazze faciası, bu yeni dizayn çabasının haklılığını ve aciliyetini doğrulamaktan başka hiçbir işe yaramadı.
Evet başını Türkiye devletinin ve onun yeni diplomasi insiyatifinin çektiği bu dizayn perspektifi; bölgede barışı öne alan ve ben yaptım oldu dayatması yerine, küresel ve bölgesel güçlerin işbirliğine dayanan yeni bir açılımı öngörmektedir. Bu yeni insiyatifin olmazsa olmazı, Türkiye’nin aktif bir barış zorlayıcısı olarak; gerektiğinde baskı yapan bir yumuşak güç kullanımını gerektirmektedir. Bu yeni konsept, yumurta kapıya gelene kadar kafayı kuma gömme, son anda da askeri sınıra yığıp savaş narası atma ilkelliğinden çok daha karmaşık ve etkin bir politika içermektedir. Bu yeni konsept, ülkenin tüm kurumsal ve siyasal varlığının, bir orkestra yöneticiliği ciddiyetiyle, senkronize hale getirilebilmesiyle mümkündür. Yani her isteyenin zurnasını istediği anda öttürdüğü bir başıbozukluk görüntüsüne artık son verilmesi gerekmektedir.
Bu yeni gelinen noktada, orkestra şefine en çok destek vermesi gereken en önemli ve hayati rolün düşeceği estürüman; bu yeni politikanın yumuşak güçle aşılamayacak boyuta gelen ve tıkandığı hissedilen anında, sert gücün devreye gireceğinin muhataplarca anlaşılmasına bağlıdır. Oysa şefin kolu koparcasına salladığı bagete dikkat kesilmek yerine, orkestranın diğer elemanlarına çaldığın düdüğü gözüne sokarım dercesine bakarak, diğer enstürümanları yönetmeye kalkmanın, ortaya çıkaracağı kakafoniyi kimse dinlemek istemiyor
artık.
Buna mukabil bu orkestranın ağır topunu kıskanan yada kendisininde önemini göstermek isteyen bazı unsurlar; geçmiş konserlerde yaptığı hataları fısıldayarak bir tahrikede yönelebilirler. Maksadı iyi bir konser izletmek olan şefin, bu neviden kıskançlık ve sabotajlara karşıda uyanık olması gerekir.
Bölgemizde ve dünyada sahnelenmek istenen müzikalin, en azından yakın etki alanımızdaki konserinin başarısından biz sorumluyuz. Etkin bir ekonomik performans, iletişim ve ulaşım kanallarının geliştirilmesi ile enerji geçiş ve dağıtım üssü haline gelmek, bu başarının öncelikli hedefidir. Bölgesel anlaşmazlık ve çatışma alanlarının bize sıçraması muhtemel yangınlar olarak görülmesi ve mutlaka söndürülmesi
gerekmektedir.
İçeride yeni yangınlara yol açacak kıvılcımların çakılması, dışımızdaki yangını söndürme gayreti ve içerde har daim fitne çıkarma odağına karşı yürütülen mücadeleye yapılacak en ciddi engel olacaktır.
Askerin tahrik edilmesi ile, bu tahrike adeta kurumsal çanak tutulması, korkakça bir kayıkçı kavgasını hatıra getirmektedir. Devasa görevlerin heyecanı birilerinde korkuya yol açıyorsa, kahraman
Anadolu evlatlarına yerlerini terketmekten kaçınılmamalıdır.
Evet hacet kapıları açılıyor. Türkiye yeniden tarihin önemli bir sayfasını yazacak konumuna doğru kaçınılmaz bir şekilde yöneliyor. Bundan korkanların, bunu önlemeye çalışanların, bakışları bu genişliğe uzanmak yerine, kurumsal alanın dikenli tellerine takılabilir. Yine dar cemaatçi bakış darlığından kurtulamayanların, bu yönelimi önleme çabaları yakın dönemde izleyeceğimiz kısır tartışma ve bölünmeleri oluşturabilir. En temel insan hakkı olan düşünme ve farklı davranma insiyatifine konmaya çalışılacak, fikri ambargolardan tutunda; yol kesme gayretkeşliğinin Ergenekon operasyonlarını en çok savunuyor görünüpte engel çıkarmaya kadar gittiğini izleyebiliriz.
ABD bizi cezalandırırdan muradı, bu etkin insiyatifi engelleme çabası olarak formüle edenlerin; ABD nin yeni tavrından sonra daha değişik manevraları sergileyeceğini ön görebilmeliyiz. Ulusalcı tezlerle varılamayan hedefe İdeolojik başka saiklerin harekete geçirilmesiyle varılmaya çalışılmasını beklemek sürpriziyle karşılaşabiliriz. AKP nin İslam dairesinden uzaklaştığı, liberalleştiği güçlü bir vurguyla üstelik, geçmişte ulusalcı görüşlerin seslendirildiği kanallarda servis edilmesi şaşırtıcı olmamalıdır.
Yaşanan ve giderek hızlanan gelişmeler, yeni bir algıyı ve giderek bunun yeni bir statükoyu oluşturması kaçınılmazdır. Ezberlenmiş bir marş yerine, yeni bir bestenin çalınmaya çalışılmasının, kimi orkestra üyelerini huzursuz etsede; müthiş bir senfoninin seslendirilme beklentisi, yinede sevinçli bir telaş olarak milletin gönlüne yansıyor.
Dillere pelesenk olan ve paslı demir ağlar edebiyatı haline gelen yaklaşımdan sonra, hızlı trenin sefere çıkması, bu senfoninin üvertürü olarak kabul edilmelidir. İnşaallah ülkemiz ve bölgemiz bu barışçı
senfoninin tamamını dinleme fırsatını bulabilir.
2 Yorum
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 18, 2009 | Reply
Sorun şu ki, yazılması beklenen senfoni gerçekten yeni midir ? Yoksa dinleyiciler, “hadi yeni senfoni yazılıyor” diye gaza getirilip, çok eski senfonilerin üzerine yeni bir versiyonu mu deneniyor ?
İçinden geçtiğimiz süreci gerçekten derinlemesine analiz edersek, otoriter bir orkestra şefi ve onun her dediğini yaparak orkestranın içinde öne çıkmaya çalışan bazı müzisyenler görüyoruz. Bu müzisyenler ve şef dinleyicilerin ne istediğinden çok kendi senfonilerini dinletmenin derdindeler.
Dinleyicilerin bir kısmına şefin çaldırmaya çalıştığı senfoni oldukça tanıdık geliyor ve buna itiraz ediyorlar. Ama diğer bir kısım dinleyici, Şefin karizmasından o kadar etkilenmiş ki, bu itiraz eden dinleyicileri müzikten anlamamakla, daha da kötüsü şefin yönetimindeki orkestraya düşmanlıkla suçluyorlar.
Oysa şefin sert yönetimindeki orkestrada bazı enstrumanlar çoktan dağıldı. Kemanların yayları kopuk, Nefeslilerden bazıları tıkalı, vurmalı çalgılar bile patlamak üzere. Müzisyenler Şefe itiraz edemedikleri için bu durumdan bahsedemiyorlar bile.
Şef orkestraya kendi esinlenmiş senfonisini çaldırmaya kararlı. Bozuk enstrumanlardan çıkan sesler ön sıralardakileri dinleyicileri perişan ediyor. Kötü müzik yakında bütün salona yayılacak. Bakalım o zaman Müzikten anladığını iddia edenler ne yapacak ?
Yazan:Ömer Yağcı Tarih: Mar 23, 2009 | Reply
Müzik evrenseldir dense, kurulu yerel, bölgesel ve küresel orkestradan çıkan senkronize nağmeler bazılarını mest etse de, bazıları da dünya dünya olalı böyle bir zulüm görmedi demektedir. Kulakları tırmalamaktan da öte, küresel, bölgesel ve yerel orkestranın enstrüman ve elemanlarının çıkardığı, insan kulağının desibel tahammül sınırını aşan, yürekleri paralayan sesinden rahatsız olmaktadır. Kendi özgün müziğini ve onu seslendirecek kendi orkestrasını, hatta kendi müziğinin küreselleşmesini istemektedir. Bazıları mevcut orkestranın çaldıklarından mest olsa da insanlık, bu özgün müziğin güftesini yazacak söz yazarını, notaya dökecek bestekârını ve seslendirecek orkestrasını beklemektedir. Kim bu orkestranın yaptığı müzikten hoşlanıyor, daha farklı güfte ve besteler yapmasını bekliyorsa, zulmettiği mazlumların âhının, kendisini de tutacağı günü de beklesin