RSS Feed for This Post

Global kriz AKP oylarını azaltmalı mı?

Bu yazı “Global kriz AKP’nin oylarını azaltır mı?” diye sormuyor, “azaltmalı” mı diye soruyor. Başka bir deyişle global krizin faturası AKP’ye kesilmeli midir?

 Türk halkı AKP’yi global krizin Türkiye’deki olumsuz etkilerinden bence sorumlu tutmalıdır. Çünkü hükümet doğru politikalarla ülkeyi global krizin etkilerinden koruyabilirdi, hatta krizi gerçekten fırsata dönüştürebilirdi.

 Global kriz daha bir yıl öncesinden geleceğini haber verirken Türk ekonomisini nasıl etkileyeceğini de ilan etmişti.

 Dünyada likidite sıkışıklığı olacağı için portföy yatırımları, başka bir değişle sıcak para ülkeyi terk edecekti. 2009’da doğrudan yabancı yatırımlarda çok ciddi bir düşüş gözlenecekti. Özel sektör yatırım yapmak için daha fazla yurt dışından kaynak bulamayacaktı.

 Kısaca belirtmek gerekirse “global kriz dış kaynaklı para musluklarını kesecekti.” Özel sektör günümüze kadar bu paralarla yatırım yapıyordu. Öyleyse global krizin Türkiye ekonomisine olan etkisinin nasıl olacağı da belliydi: yatırımların azalması, işsizliğin artması.

 Sorun yatırım yapacak paranın ekonomiye girmemesi ise çözüm de hükümetin bu parayı temin etmesidir. Yatırım teşvikleri verilirken elbette bu paraların yatırıma akması sıkı sıkı kontrol edilmeliydi. Ben de özel sektörün yüklü borcunun hükümet tarafından ödenmesine karşıyım. Ödenirse de bunun krizin ortadan kalkmasına hiçbir faydası olmaz. Çünkü bizim iş adamımız böyle zamanlarda çok ihtiyatlı davranır; borcunu ödedikten sonra kriz koşulları ortadan kalkana kadar hiçbir yatırım yapmaz.

 İşadamlarımızın üzerindeki geçmişten gelen kriz korkaklığını atmanın yolu yatırıma yönelik özendirici tedbirler almaktır. 6 ay önce hükümet yatırımı teşvik eden çok güçlü bir paket ortaya koymalıydı. Bu paketin içinde sıfır faizli krediler, vergi muafiyetleri, sigorta kesintilerinin ve enerji girdilerinin azaltılması gibi fırsatlar olmalıydı. Böylece Türk iş adamlarına bir taraftan kaynak sağlanmalı, diğer yandan da kriz sonrasında bulamayacakları maliyetlerini düşürecek avantajlar sunulmalıydı.

 Buna karşılık hükümet geçtiğimiz hafta tüketimi artırmaya yönelik yeni bir paket açıkladı. Tüketim daralması bu krizin bir nedeni değil, sonucu, belirtisi, semptomu. Belirtiyi ortadan kaldırdığınızda hastalık iyileşmez. Tüketimin daralması için aslında ekonomide görünür bir neden yok. Vatandaşın alım gücünü düşürecek ne enflasyon var, ne de kredi faizleri yükseldi. Bu krizin nedeni vatandaşın ekonomiye olan güveninin azalması. Bu nedenle Başbakan krizi fırsat bilen medyaya çatıyor. Ve çatmakta da haklı. Ancak medya krizi ne kadar pompalarsa pompalasın ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Oysa şu anda epey bir duman var.

 Hükümet yatırım yapılmaması sonucunda ekonomiye yeni katılan on binlerce insanın iş bulamayacağını biliyordu; ama artan işsizliğin “güveni” bu kadar azaltacağını ön görememişti. İşte artan işsizliğin körüklediği güven bunalımı bir anda tüketimin ertelenmesine yol açtı ve böylece ekonomi bir sarmalın içine girdi.

 Güven azaldıkça iç tüketim erteleniyor, buna mukabil üretim azalıyor, iş yerleri küçülmek zorunda kalıyorlar. Böylece mevcut çalışanlar da işlerini kaybediyorlar. Çevresindekilerin işini kaybettiğini gören bir çalışan da geleceğinden daha fazla kuşku duyduğu için zorunlu olan ihtiyaçları dışında bir harcama yapmıyor. İşte ekonomi böylece kitlenme noktasına geldi.

 İkitelli medyası krizi bu denli pompalamasaydı, ekonomide güven bu kadar azalmayacaktı. Ancak bu gerçek hükümetin ekonomi politikasında yaptığı yanlışları örtmez. Hükümet bundan altı ay önce özel sektörün ihtiyacı olan “yatırım parasını” temin etseydi, bugün işsizlik, güvensizlik, tüketimsizlik sarmalına girmeyecektik.

 Başbakan ile ekonomi yöneticileri süreci farklı algıladılar. Başbakan bu satırların yazarı gibi krizi bir fırsat olarak gördü; ancak ekonomi yöneticileri ve bürokratları onun gibi düşünmüyordu. Onlar global krizi Türkiye için bir fırsat olarak değil, açtığı yaralar en aza indirilmesi gereken bir canavar olarak gördüler. Bu nedenle onların oluşturduğu kriz paketleri günü kurtarmaya yönelik ve bölük pörçüktü. Hep yaşanan birkaç gün içinde cereyan eden gelişmelere göre önlemler alındı.

 Global krizin Türkiye açısından ön görülemeyecek hiçbir yanı yok. Bu kriz yüzünden Türkiye’den çıkacak yabancı kaynak belli, bu kaynakla yaratılamayacak iş sayısı belli. Hükümetin tek yapması gereken en başta dışarıdan gelmeyen bu kaynağı Türk yatırımcısının tasarrufuna sunmaktı. Böylece yatırımcımız şu anki ruh haline hiç girmediği için korkaklığından çok daha kısa sürede sıyrılacak ve Avrupa’dan ölü eşek fiyatına makine, teçhizat, teknoloji satın alacaktı. Bu sayede Türk malları daha yüksek kalitede ve daha ucuza üretilebilecekti. İç Pazar daralmadığı için güveni yerinde olan ekonomi tıkır tıkır işleyecek bir de üstüne Türkiye krizin ardından artan verimliliği sayesinde inanılmaz bir atağa kalkabilecekti.

 İhracatın daralmasını hatırlatacak olanlar olabilir. Evet, bu konuda yapabilecek çok fazla birşey yok; ama Türkiye ürettiğininin yaklaşık beşte birini ihraç ediyor. İhracat bu sene dörtte bir oranında azalsa toplam üretimi %5 düşürür ki, ÖTV oranlarını düşüren son paketten çok daha küçük bir paket bile iç pazarda bu üretim açığını kapatmaya yeterdi.

 Ben inanıyorum ki Başbakan ekonomi yöneticilerinden benim önerime benzer bir öneri duysaydı, bunu heyecanla karşılardı. Oysa hükümetin ekonomi yöneticilerinin krizle ilgili hiçbir somut politikaları yok. Bu nedenle şu ana kadar günü kurtarmaya yönelik çıkarılan bölük pörçük paketlerle hiçbir yere varılamadı. Ne yazık ki tüketimi canlandırmaya yönelik son önlemler de bu sarmalı çözmeyecek. Çünkü sorun öncelikle tüketim değil üretim. Ve ekonomi sorumluları bu durumun farkında değiller.

 Tek çözüm yatırımları dürtmek. Ama artık bu çok daha zor. Çünkü Türk iş adamı bir kere kriz ruh haline girdi. Bundan sonra hükümetin, “korkaklığı” ortadan kaldıracak çok daha sağlam bir politika izlemesi gerekiyor.

 Başbakanın güvendiği dağlara iki metre kar yağdı. O henüz yapılan yanlışların farkında değil. Şu anda seçim nedeniyle bütün ipleri bırakmış durumda. Ümit ediyorum ki AKP yerel seçimlerden buruk çıksın. Başbakanın kafasındaki %52 hedefi gerçekleşmesin, AKP oyları %42 mertebesinde kalsın.

 Seçimde alınacak olumsuz sonuç Başbakanın yapılan hataları fark etmesini sağlayabilir. Halk krizin faturasını AKP’ye çıkarırsa Başbakan ekonomi ile ilgili bakanlarını ve bürokratlarını toplayarak hükümetin kriz politikasını tekrar gözden geçirebilir. Hatta başta Mehmet Şimşek olmak üzere bazı ekonomi yöneticilerini değiştirebilir. İşte bu nedenle ben sandığın krizden etkilenmesinin memleketin hayrına olacağı düşüncesindeyim.

Trackback URL

  1. 22 Yorum

  2. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Hele şükür EmreBey. Tespitlerinizin bir kısmına katılmasam da, önerileriniz konusunda hemfikirim. AKP hükümetinin Ekonomi ile gerektiği gibi ilgilenmesi için ciddi bir uyarıya ihtiyacı var.

    Krizi görmezden gelip, iflas edenleri, işini bilmemekle; kredi kartı mağdurlarını, dürüst olmamakla, suçlamanın bir bedeli olmalı.

    Ancak şunu da söylemem gerekiyor, Tüketimi canlandırmak, üretim teşvikleri ile beraber olması kaydıyla faydalı olacaktır.

    Çünkü tüketim arttırıcı tedbirlerin doğrudan iç piyasaya yansıması gerekiyor. Otomotiv vergilerindeki teşvik bu açıdan tam yerine oturmadı. Çünkü büyük bir ithal otomotiv tüketimi yaşandı.

    Oysa Konut sektörüne yönelik tedbirler daha doğru kullanılabilirdi. 150 m2 sınırı çok mantıksız.

    Yani yanlışlar sürüyor.

  3. Yazan:TSD Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Kusura bakma Emre kardeşim, yazılarını okuyorum ama kanaatim maalesef hiç değişmiyor. Ele aldığın tüm konuları sığ, tek yönlü ve aşırı derecede basite indirgeyerek ele alıyorsun. Üslubundaki hafiflik ve altı doldurulamayan ‘kendinden emin’lik de cabası.

    Yaşın kaç, eğitim durumun nedir tam olarak bilmiyorum ama bence ‘yazma merakı’n okuma ihtiyacının fazlası ile önüne geçmiş gibi duruyor.

    Senin yerine olsam çok çok okur, yazmak için de hiç acele etmezdim. Okudukça hem bu basite indirgeyen tavrın değişir, her olayın çok daha farklı yönü olduğunu görürsün, hem sığ bir kalıpta sıkışmazsın hem de öğrendikçe cahilliğimizin büyüklüğü karşısında ürperirsin. Bu da o ‘kendinden emin’ uslubunu değiştirir, mütevaziliği getirir.

    Bunları 34 yaşında, kendi işi ile iştigal eden, iktisat mezunu, liberal düşünceye yatkın, iyi kötü eli kalem tutan bir ağabeyinin tavsiyesi olarak al; tabi, önemsersen.

    Selamlar.

  4. Yazan:Babel Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Eğer dünya piyasalarında durum iyiyken, para bolken, dünya büyürken yaşanan büyüme Akp’ye artı oy kazandırdıysa, tersi halde yaşanan kriz de doğal olarak eksi oy kazandırmalıdır diye düşünüyorum.

  5. Yazan:hancı Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Kriz akp oylarını asla azaltmamalıdır,krizin akp hükümetiyle hiçbir ilgisi yoktur,bunlar kriz meraklısı iktelli medyasının gazıyla çığ bir kriz haline dönüştürülmüştür.Krizin en yumuşak geçiş yaptığı ülke Türkiye’dir.Daha önceden önlem alabilmen için dünya piyasalarının da hakimi olman gerekiyor ithalat ihracat dengesini kurmak için,siz başbakanımızı dünyanın tek hakimi olarak görüyorsanız,katılıyorum o zaman,bu kriz kötü yönetildi…

  6. Yazan:arif Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Türkiye’yi tam olarak anlayamamanın yarattığı bir şaşkınlık, milletine yabancılaşmamaış, onun gerçek potansiyelini bilenler haricinde maalesef dökülüyor. Kriz başladığından beri yaklaşık İki buçuk milyar dolarlık yastık altı rezerv altının piyasaya girdiği konuşuluyor. Türkiyenin çıkarması tartışmalara konu olan doğal altın rezervinin 5-7 bin ton altın cevheri olduğu tahmin edilirken, yastık altı razervinin, buna yakın miktarda olduğu sanılıyor. Reel sektördeki krizin AB ülkelerine yapılan ihracatın yaklaşık yarı yarıya azalmasına bağlı olduğunu görmeliyiz. Bu istihdamıda olumsuz etkiliyor. Afrika ve ortadoğu ülkelerine yapılan ihracat ise artsada bu açığı kapatamıyor. Tüsiad grubu kimi işadamları esas karlılığı gerçekte, tefecilik yaparak, devlete pahalı para satarak kazanıyordu önceden. Bu yol kapanınca, dışarıda yabancı üçkağıtçılara kaptırdılar paraları. Şimdi feryatları işlerini döndürecekleri sermayenin daralması ve devletin IMF den para alıp kendilerine enjekte etmesini isteme arsızlığı. Buna mukabil parasını faizde değil altında tutan geleneksel anadolu sermayesi ise, hem rekabetçi ortamlarda ve AB dışı pazarlarda geliştiği için, hemde özkaynakları güçlü olduğu için, krizden güçlenerek çıkacaklar. Altın olağanüstü değer kazanınca dahada güçlendiler.Yani kriz AKP ye oy kaybettirir temennisi, bu partiye düşman olan dükalık çevresini yere sererken, bu partinin doğal destekçisi Anadolu sermayesini güçlendiriyor. Su içse AKP ye yarar denirdi, bu krizinde aynı etkiyi orta vadede sağlayacağından kuşkunuz olmasın. Atmış milyarlık arabalar tek birtane dahi satmazken, üç dört milyarlık bir indirim sonrası kapış kapış gitti. Varlık barışından gelen para 13 milyar TL. Eğer millet ve devlet göz göze gelir, bu cahil millet diye milletimizi aşağılayanların muktedir olmadığı yönetimlerle idare edilirse, onu kimse tutamaz. göreceksiniz AKP yine bir seçim zaferiyle çıkacak. İstanbul, Ankara derken, İzmir’de hizmet kervanına katılacak. İstanbul, Kayseri, Konya bal dök yala, İzmir arsenik ve pislik batağı. Alt yapısı devlete ait demiryolu üzerine metro yapamadılar ve oluşan çamur ve tozun akciğer semptomlarına yol açtığı biliniyor. Kriz duasıyla AKP oy kaybetsin diye beklemek yerine çağdaş, özgürlükçü bir sosyal-demokrat parti ile yarışa katılmak gerekmez mi?. Adamlar harıl harıl hizmet üretecek, laklakla yan gelip yatanlar laiklik elden gidiyor diye oy isteyecek. Adamlar aylar önceden seçim çalışmalarına başlayacak, tembeller ordusu son yirmi günde sahaya çıkacak. Türkiyenin yakaladığı istikrarla büyük bir dünya oyuncusu olmanın eşiğinden dönmesine asla izin vermeyecek olgunlukta bir milletimiz var. Milletin sağduyusuna güvenelim derim vesselam.

  7. Yazan:arif Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    İki buçuk milyar dolarlık altının seksen ton altına tekabil ettiğinide belirtelim ki, milletimizin sahip olduğu değeri anlayalım. Ayrıca milyar varil rezervlik petrolün bulunduğunuda ekleyip, kriz duacılarının moralini bozalım. Site editörü ve yazarlarına, Kardenizde yeni bulunan doğal gaz rezervi ile petrol rezervleri sayesinde, önümüzdeki on yıl içinde petrol ve gaz ihracatçısı bir devlet olacağımızı hatırlatalım. Doğan grubunun ayakta kalabilmek adına yaptığı kriz tellellığına kanarak, moral bozmaya gerek yok. Türkiye cumhuriyetin yüzüncü yılında dünyanın onuncu büyük ekonomisi olacağını, uluslararası çevreler dahi öngörüyor. Umalım o tarihta gelişmelere sevinen bir gerçek muhalefetle ve basınla tanışır Türkiye.

  8. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Arif Bey size sadece bir şey söyleyeceğim,

    İstanbul’un en önemli yerlerinden Cumhuriyet caddesinde Pangaltı ile Taksim arasındaki dükkanlara bir bakın. 3 dükkandan 1’i kapalı !

    İşsizlik resmi rakkamlarda bile olmuş %13. milletin borçları diz boyu. Siz başbakana uymuş “Kriz Yok” edebiyatı yapıyorsunuz.

    Madem o kadar kendinize güveniyorsunuz, Başbakan da ekonominin durumundan emin, şöyle bir çağrı yapsın ” Krizden etkilenenler AKP’ye oy vermesin”

    Bakalım AKP yüzde kaç oy alacak. Eğer AKP %30’un üstünde oy alsın, “ben salağım” diye Taksim’in ortasında bağırırım !

  9. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Bakalım AKP yüzde kaç oy alacak. Eğer AKP %30′un üstünde oy alsın, “ben salağım” diye Taksim’in ortasında bağırırım !

    Bence bağırmanıza hiç gerek yok Hakkı bey.

  10. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Doğru Ekrem Bey, Ne dediğimi bile anlayamayan insanların, hangi kriterlerle ve nasıl bir analizle oy kullanacağını düşünemedim. Haklısınız, İnsanlarımızın krizden iyice posası çıkmadıkça, AKP’nin oyu düşmez…

  11. Yazan:Mustafa Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    her yazılana katılmamakla beraber güzel bir paylaşım. Teşekkürler.

    Katılmadığım nokta ekonomide herşeyin bu şekilde basite indirgenemeyecek olması. O kadar kolay değildi krizi hafif atlatmak.

    Katıldığım nokta ise hiçbir işte olmadığı gibi kriz ve ekonomi yönetiminde güncel problemlerin atlatılması, kısa vadeli hedeflerin tutturulmaya çalışılması çabaları. Daha stratejik adımların atılması gerekli idi. Millet olarak bir vizyonumuzun olması, bunun tüm millete açıklanması millet olarak bu hedefe kilitlenmemiz, inanmamız ve bu doğrultuda her bireyin kendi yapacakları ile topyekün faydalarının ne olacağı konusunda bilinçlendirilmesi gerekli idi. Halen de gerekli. 🙂

    paylaşım için tekrar teşekkür ediyor Ekrem Sinai beyi yaklaşımından dolayı kınıyorum. Bu kadar güzel bir paylaşım platformunda bu kadar basit eleştiriler yapmamak gerekli. Baştakilerin sokak ağzı ile yaptığı tartışmaları örnek almayalım derim.

    Saygılar

  12. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Aslında şu kriz dediğimiz şey pek mantıklı ve doğru analizlerle de açıklanacak gibi görünmüyor.Hani bazı hastalıklar vardır da gitmedik hastane,doktor;çekilmedik film,ultrason,tahlil,tetkik vs.kalmaz ama yine de ne doğru dürüst teşhis konur ne de tedavisi mümkün olur.Bizim kriz de biraz böyle bir şey.Yani ekonomist falan değilim ama ortada birbiriyle uyuşmayan pek çok tahmin,önerme,analiz vs. dönüyor.Herkes bir şey söylüyor,fakat hiçbiri diğerini tutmuyor.Hatta buna bazan aynı yazarın kaleminden çıkmış görüşlerde rastlamak bile mümkün.Emre beyin yazıları da biraz bu minvalde.Kendisine haksızlık etmek istemem ama krizle ilgili yazıları bana pek ikna edici gelmiyor.Bilmiyorum,elbet bu benden de kaynaklanmış olabilir.Her neyse,asıl konuya dönelim.
    Anladığım kadarıyla yazar krizi üretim ve tüketim dengelerine(veya dengesizliğine)bağlamış.Bir de eğer hükümet uyanık davransaymış bunun lehimize dönmesi bile mümkünmüş.Aslında ticaret mantığıyla düşünüldüğü zaman gayet mantıklı.Ama dedik ya bizim krizin(veya genelde tüm krizlerin)mantığı aşan bir karmaşık yapısı var.Bu nedenle yazarın öngördüğü gibi Avrupa’yı krizin tam da vurduğu bir dönemde buralardan kelepir fiyatına modern makinelerin alınması öyle sanıldığı gibi bir önlem olmayacaktı.Olması da mümkün değil.Çünkü buradaki örnek üretim verimliliği,karlılık vs.ile ilgilidir.Yani maliyet düşebilir,daha kaliteli üretim yapılabilir fakat böyle olması demek krizin ortadan kalkacağı anlamına gelmez.Zira asıl maraton pazarlama ve satış aşamasında başlar;düşük maliyet ve aynı zamanda yüksek kalite ile üretilmiş olan ürünün alıcısı yoksa ne olacak?Dolayısıyla yatırım,verimlilik,kaliteli üretim vs.elbette kalkınmada önemli unsurlardır ama tek başına olası bir ekonomik krizi önlemeye yetmeyebilirler.Nitekim bunun örnekleri de var ve bunları yaşıyoruz.Tarım sektörünü ele alalım.Yıllardır bu sektörün içinde olan biri olarak pek çok tuhaf gerçeğe tanık oldum.Örneğin çifçinin kısmen yüzünün güldüğü yani biraz olsun iyi bir yıl geçirdiği zamanlar genellikle donun,dolunun ya da doğal bir afetin verimi ve rekolteyi düşürdüğü yıllardır.Çok acı bir ironi ama gerçek.Peki neden?Çünkü pazar sorunu var…Yani üretim fazlasının ihraç edilmesi gerekiyor.İhracaatın olmaması ya da zayıf kalması durumunda o güzelim ürünler telef oluyor ve üreticisinin yüzünü güldüremiyor.Eh,işte dediğim gibi bir kıtlık falan yaşandığında nispeten bu şişkinlik ortadan kalkmış oluyor.
    Neyse bunlar çok daha derin ve karmaşık konular.Öyle bir iki yüzeysel tezle geçiştirilemez.Ben sadece içinde olduğum bir sktörün yapısal çelişkilerine değinmek istedim.Eminim ekomonin geri kalan alanları da bundan pek farklı değildir,yani doğal işleyiş yasası açısından.Dolayısıyla kriz sandığımızdan ya da bildiğini sandığımız nedenlerden çok daha karmaşıktır diye düşünüyorum.

  13. Yazan:arif Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Son yapılan ÖTV indirimi sonrası piyasaya giren para, krizin psikolojik boyutunun derinliğini işaret ediyor. Üstelik bir medya grubu ve işveren örgütü tamda bu noktada psikolojik harekat yürütürken, Başbakanın krizi derinleştirici bir tutm almasını beklemek gerçekçi değil. Üstelik seçim sathı mailinde, tüm meydanlarda böngür böngür kriz böğürülürkeb; hükümetin ve başbakanın krizi savma hamlelerini küçümsememek gerekiyor. Yüzyılın krizi, 2001 krizinin onda biri kadar etki etmiyor bizde. Medyada işini kaybeden var mı? Finanas sektöründe işini kaybeden var mı? Türkiyede yaşanmaz artık diyerek ülkesinden kaçmak için çare arayan gençler var mı? Kapanan ciddi bir fabrika bilen var mı? Sermaye olarak zayıflar elenebilir elbette. Hala mega yatırımlar için kredi bulabiliyor Türkiye. Bu yıl beklenen doğrudan yabancı sermaye oranı azalmakla beraber, on milyar doların üzerinde bekleniyor. İhracatında yüz milyar dolar seviyesinde olacağı öngörülüyor.. 2000li yıllarda, doğrudan yabancı sermaye oranı, bir milyarın altında, ihracat yirmi kusur milyar dolar. Ayrıca krizden etkilenen AB yurttaşlarının Yakın turizm destinasyonu olarak uzak asya yerine Türkiyeye yöneleceği tahmin ediliyor ve Yirmibeş-Yirmiyedi milyar dolar arası bir gelir hedefleniyor. Psikolojik harekatlara karşı daha yetkin olabilmeliyiz milletçe, yaşadığımız bunca dezenformasyondan sonra. Ekrem bey saygılı bir insan, belkide paradan sıfır atılma konusunda Emin Çölaşan’ın Hakkı beyin söylediğini söylemesi ve başarılı bir operasyon sonrası konuyu unutmasına binaen böyle bir yaklaşım sergilemiştir. Yinede memleket meselelerine akıl yoran insanların birbirini incitmemesi lazım.

  14. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Geçen günlerde AKP’nin Kazlıçeşme mitingine katılan insanlarla yapılan röportajları okudum. Yanıtlar üç aşağı beş yukarı şöyle idi:

    -Sizce Türkiye’de kriz var mı?
    -Kriz mriz yok yalan!
    -Peki sizin alım gücünüz düşmedi mi?
    -Düştü ama olsun şikayet etmiyoruz(Neden?)

    Başbakan adeta “ekmek bulamazsanız pasta yiyin” tavrıyla krizde işi batanları beceriksiz ilan ediyor, doğalgaz faturaları, kredi kartı borçları, işsizlik tepeleme büyürken “kriz miriz yok yandaş medya uydurması”diyebiliyor ve en vahimi bundan alkış alıyor.

    Küresel olarak rüzgar AKP’ye yürü ya kulum derken, AKP hükümeti ekonomik açıdan binbir beceri sahibiydi, kendi kendine doğrultmuştu milletin belini, şimdi ise suçsuz, “kriz dış kaynaklı, başbakanın suçu ne?’ diyor metrobüs açılışında başkası.Oysa bir cumhurbaşkanı anayasa fırlatınca topyekin krize girmiştik bir günde.Öyle mitolojik açıklamalarımız vardı krizle ilgili. Bir anayasa fırlatıldı, “ol”dendi ve tanrının gazabı üzerimize çöktü.
    Şimdi ise haşa, kriz Türkiye’yi teğet geçiyor, nasıl oluyorsa.

    Bu kadar insan işten çıkarılmışken, birilerini “kriz duacılığı”yapmakla suçlamaya gerek yok. Siz de kriz “üzeri örtücülüğü” yapıyorsunuz.

    …………………………………………………………………………………………
    Bu arada; eklemeden geçemeyeceğim,
    İzmir arsenik ve pislik içindeymiş.
    AKP’li belediyelerin “bizden olmayanlara taş taş üzerine kondurmayız”lafından da belli olarak, İzmir belediyesine ödenek ayrılmadığı için olabilir mi acaba?

  15. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Medyada işini kaybeden var mı? Finanas sektöründe işini kaybeden var mı? Türkiyede yaşanmaz artık diyerek ülkesinden kaçmak için çare arayan gençler var mı? Kapanan ciddi bir fabrika bilen var mı? Sermaye olarak zayıflar elenebilir elbette.

    Siz fildişi kulelerde yaşıyorsunuz sanırım.
    Bir de başkalarını “elit”olmakla suçlarsınız.
    Anlaşılan türlerin içinde doğal seleksiyonla “zayıfın elenmesi”ne de bir tek iş sermayeye gelince inanıyorsunuz:)
    Nedense hiç şaşırtıcı değil.

  16. Yazan:eg Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    snowqueen,
    akp’nin avukatı gibi davranmak istemem ama (çünkü akp’ye ya da herhangi bir başka partiye oy vermeyi düşünümüyorum) chp’li belediyeleri hepimiz biliyoruz. belediyecilik laiklik teraneleri ile yürümüyor. istanbul, tarihindeki en kötü zamanını sözen zamanında yaşamıştır bilen bilir…tamam akp özellikle son zamanlarda ve krizde doğru işler yapmıyor. ama benim görebildiğim kadarıyla bir alternatif de yok. chp ve dsp belediyelerini çeşitli şehirlerde çeşitli zamanlarda (ve iktidarlarda)yaşadım ve biliyorum ki gerçekten belediyecilikle ilgileri oraya buraya atatürk heykeli dikmekten ibaret. o yüzden izmir konusunun sizin dediiniz gibi basite indirgenebileceğini hiç sanmıyorum…

  17. Yazan:arif Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    İlginç bir noktaya dikkat; otomotiv ve beyaz eşya Tusiadçı ve AKP karşıtı sermayenin egemenliğinde. ÖTV sonrası yoğunlaşan talebin sabote edilme gayretide dikkat çekici. Fiyatların ÖTV indirimi öncesi şişirilmesi, Arabaların saklanması ve sıra yazılması iğrenç. Yetmişli yıllardan ilginç bir anekdot. Kamyonlar karaborsada ve yok satıyordu o zamanda. Piyasada şişirilen fiatlarla kamyon satılırdı bu memlekette. İstepne için, renk için fazladan paralar alınırdı. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Aynı tipler, Milletin ticaretçi atılım heveslerini, daha iyi yaşama isteklerini suistimal ediyorlar. Bu karaborsacılık uzmanlarına karşı ÖTV indirimi kaldırılır sopası acilen sallanmalı. Unakıtan by-pass sonrası biraz ağırmı kalıyor. Şimdiye sopayı sallardı yoksa…Yoksa biraz nefeslenmeye izinmi veriliyor. Oysa mobilya ve diğer sektörlerdede uygulanabilirdi ÖTV indirimi sabotajcılar olmasa.. Çalışan ve emeğiyle geçinenlerin bu doymak bilmez arsızlığa karşıda, uyanık olmak ve haksız bir yargıya düşmemelerini beklemek yersiz olmaz kanaatimce.

  18. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Arif Bey öncelikle yaklaşımınız için teşekkürler.

    Sonuçta burada kimse Türkiye’nin kötülüğünü istemez. Hepimiz aynı gemideyiz.


    “Medyada işini kaybeden var mı? Finanas sektöründe işini kaybeden var mı? Türkiyede yaşanmaz artık diyerek ülkesinden kaçmak için çare arayan gençler var mı? Kapanan ciddi bir fabrika bilen var mı?”

    Bu sorularınızın hepsinin cevabı evet. Sanıyorum ülkede iki sınıf insan yaratıldı. Ve bunların bir kısmı gerçekten bazı şeylerin farkında değil.

    Evet krizde kapanan banka şimdilik yok. Ama sadece AKBANK’tan 1.000 kişi çıkartıldı. Medyada keza işten çıkarılanlar oldu. Türkiye’den kaçmak isteyen yoktur çünkü kaçacak yer yok ! Bütün dünya krizde ve bütün ülkelerde işsizlik yükseliyor.

    Ama bu bir mazeret değil. Her ülke tedbirler almaya çalışırken, bizde kriz teğet geçecek deniyordu.

    Sonuçta İnşallah siz haklı çıkarsınız. diyorum.

  19. Yazan:arif Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Yerel yönetimler yasasından sonra birçok vergi kalemi, özellikle emlek vergisi belediyelere ayrıldı. Adeta belediye bütçeleri devleşti. Emlak rantının en büyük illerden olduğu İzmirde de belediyeye devasa kaynaklar aktı. Bilhassa Mavişehir yapılaşmaları neticesi, binlerce lüks konut Karşıyaka belediyesine kaynak sağladı. Güzelbahçe Urla aksınında en çok prim yapan ve lüks yapılaşmanın yoğunlaştığı bölgelerden olması unutulmamalı- Yani İzmir belediyesinin gelirleri, Kayseri Konya, Kocaeli, Gaziantep toplamına yakındır. Üniversiad sayesinde merkezi hükümetten aldığı kaynak ise belki tüm yerel yönetimlerin hepsinden fazladır. İki büyük olimpik salon, Açık kapalı tenis kortları, Olimpiyat köyü- Sonradan Toki aracılığıyla halka satıldı- daha bilmediğimiz tesisler. Dünyanın sayılı fuarlarından biri İzmirde, artık kan kaybede kaybede devasa bir otoparka dönmüş. İzmire yoğun bir bürokrat emekli göçü olduğu ve çok büyük lüks yapılaşma artışı yaşandığı biliniyor son birkaç yılda. Para aktarılmadığı geçerli bir bahane değil. Suyun arsenik içerdiği ise Ankara halka arsenikli su veriyor diye Tümmob tarafından suçlanınca, İzmir Ankara karşılaştırması yapıldı ve korkunç fark ve gerçek ortaya çıktı. İdeolojik olmanın kimseye faydası yok. Aylarca insanlara arsenikli su içirilmesinin vebali ideoloji ile geçiştirilemez. Elbette su içse AKP ye yarar derken,konjoktürel gelişmelerin de AKP ye yaradığını kastediyorum. Mesela devasa Marmaray projesi elbette insanların Üsküdardan, Yeniköye taşınması projesi değildir ve Global sermayenin kredilendirmesiyle hayata geçiyor. Londra ile Pekini bağlamak isterken, Adriyatik ile Çin seddinide yakınlaştırıyor. Doğunun enerji kaynaklarını batıya transfer etmek isterken, terörün bitirilmeside gerekiyor. Krizin Türkiyeyi teğet geçmesinde elbette bu dinamiklerin rolü var. Hacet kapıları böyle açılır, elbette Kasımpaşada yirmi yıl önce kısa pantolonla top oynayan çocukta, Davosta muhatabını fırçalayınca, birileri felç tehlikesi atlatan ihtiyara, aldırma özür dile deyip, şimdi yandık diyenleri şoka sokarlar. Evliya çelebi şöyle diyor; Yürü yolun açık olsun, ya taht ola ya baht. Baht oldu diye karalar mı bağlayalım. Hem Cumhuriyet kazanmış olmuyor mu, Padişahlık olsa en çok kapı kulu olacak bir Erdoğan, dünya lideri oluyor. Varsın Yeteneğinden olmasın, bahtın açık olması böyle oluyor işte…

  20. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Bu Krizde is yok. Bi gelmedi ülkemize. Halbuki krizi canla bekleyenler var ülkemizde. Ellerinden gelse gidip krize döve döve getirecekler.Hallo biraz bekleyin..kriz daha Almanyada…simdi burasini hallediyor.Yakinda isini bitirecek ve Türkiyeye gelecek. O zaman gözünüz aydin olsun:-)AKP oy kaybetsini degil kendini bile kayip edecek. Cünkü kriz cok ac ve saldirgan bir maluk önüne gelini vurup yere indirip cig cig yiyor.

  21. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    @eg

    AKP’li olmayan belediyelere yeteri ödenek verilmediği ve verilmeyeceğini ben söylemiyorum, bizzat AKP’li Şahin ve daha başka AKP’liler açıkladı.
    “bizden olmayanların dosyalarını meclisten geçirirken zorluk çıkarıyoruz”
    konuşmasını izlemişsinizdir sanıyorum.
    Bütün bunlara rağmen bir Kadıköy’lü olarak CHP Belediyesinden memnunum, Eskişehir’de oturanlar DSP’li Büyükerşen’den memnunlar mesela.
    Kaldı ki, AKP’nin izmir’i almak için İzmir’e yeteri ödenek sağlamadığı su götürmez bir gerçek.

    Hizmetler de tartışılır, Kayseri sokakları “bal dök yala’ olabilir ama
    belediyecilik bundan ibaret olmamalı, Kayseri belediyesinin kültürel faaliyetleri facia bence. Ermeni evlerini ‘Osmanlı Türk”evi diye restore etmek, üstelik ederken bozmak ve hertarafa beton hurma ağacı dikmek vb. Kayseri’nin bu “yapay” büyümesi beni çok rahatsız ediyor misal.

    Ankara logosundaki Hitit Güneş Kursu’nun kimilerini rahatsız etmesi gibi, AKP’li belediyelerin bir çok anlamda, özellikle kentlerin dogal, tarihi ve kültürel miraslarını muhafaza alanında sınıfta kalacağını düşünüyorum.

  22. Yazan:eg Tarih: Mar 26, 2009 | Reply

    snowqueen,
    elbette eleştirileriniz doğru eleştiriler. ben şu an yaşadığım bursada akp’li bir beledinin beni, bir konudan dolayı(vatandaşını hiç umursamayan bir tutumdan dolayı) çıldırtmasına birerbir şahit oldum. sanırım sorun herşeyden önce bir yetki sahibi olanın, o yetkisini törpüleyecek şeylerdeki zaaflarda. hangi konuda olursa olsun bir yetki sahibi olan o yetki üzerinden iktidar kurmaya çalışıyor. bence insanlığın en büyük problemi de bu iktidar sorunudur. hayatımızın her alanında açık ya da gizli bu iktidar etkin vaziyette. hükümet yetkililerinin sizin de aktardığınız sözleri gerçekten tam bir faciaydı gerçekten. sanırım ne olursa olsun adil olabilecek vicdanlara ihtiyacımız var. bu vicdanlar bizim çok aleyhimize sonuçlar dahi verecek olsa bundan şaşmamak gerekir. yoksa insanı ilk öldürecek şy kendinde vehmettiği iktidarı olacak…

  23. Yazan:ali Tarih: Mar 27, 2009 | Reply

    Eleştirmek
    Sitede genellikle liberal görüşün ağırlıkta olduğunu biliyorum. Ben ekonomide liberalliği savunmuyorum. Söylemek istediğim şey tutarlılıkla ilgili. İlk tutarsızlık ekonomide devletin payının mümkün olduğunca azalması hatta tamamen çıkması tezine dayanan liberalizm neden kriz geldiğinde devlet güvencesi ister? Eğer piyasa su gibi akarak yolunu buluyorsa beklemek gerekmez mi?
    İkinci tutarsızlık akp-ekonomi ilişkisi. İşler dünyada iyi giderken müsebbib hükümet oluyor da neden kötü giderken hiçbir etkisi olmuyor? O gün başka bugün başka neden düşünüyoruz? Diğeri de ikitelli medyasında kasıt. Olmayan şeyler mi yazıyorlar? İşsizlik rakamlarının hiç mi önemi yok? Herzaman işverenin yanında mı olmak gerekiyor?

  1. 1 Trackback(s)

  2. May 13, 2009: Kimlikçi siyaset Türkiye’de federasyonu zorunlu kılar III : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin