RSS Feed for This Post

İsrail Seçimleri ve Hükümetin Kurulması

10 Şubat 2009’da gerçekleşen İsrail parlamento seçimleri sadece bu ülkeyi değil tüm bölgenin kaderini etkileyecek gibi gözüküyor. Henüz yeni bir sıcak çatışmadan çıkan İsrail halkı bu sıcaklık içerisinde oy kullandı. Bu yüzden Gazze işgalinin bu seçimlerdeki ağırlığı yadsınamaz. 

Seçime giden süreç İsrail siyasetindeki bölünmüşlük ve istikrarsızlığı büyük ölçüde yansıtıyor. Herşeyden önce bu bir erken seçim. 2006 seçimlerinden başarıyla çıkan Kadima önderliğinde kurulan koalisyon başbakan Ehud Olmert’in rüşvet skandalı nedeniyle sarsılmıştı. Ehud Olmert’in parti liderliğinden çekilmesi sonucu Tzipi Livni partinin yeni lideri seçilmiş ve Livni yeni koalisyon için kolları sıvamıştı.  

Livni kolayca koalisyonu kuracağını düşünmüştü. Ancak işler beklediği gibi gitmemiş ve ülkenin zor durumda olmasının işini kolaylaştıracağını düşünen Livni İsrail iç siyasetinin parçalanmışlığıyla yüzyüze gelmişti. Partiler arası uzlaşmayı sağlayamayan Livni doğal olarak ülkeyi erken seçime götürme yoluna gitmişti. 

10 Şubat 2009 İsrail Seçim Sonuçları
Partiler İdeoloji/seçim stratejisi Oy Oranı (%) Knesset Üyesi
Kadima Ilımlı muhafazakar 22.13 28
Likud Muhafazakar 21.53 27
Yisrael Beiteinu (Evimiz İsrail) Aşırı sağ 11.64 15
İşçi Partisi  Sosyal demokrat 11.10 13
Shas Aşırı muhafazakar 8.33 11
Birleşik Tevrat Yahudiliği İki aşırı muhafazakar parti ittifakı 4.26 5
Ulusal Birlik Milliyetçi 3.35 4
Birleşik Arap Listesi İsrailli Arapların partisi 3.20 4
Hadash İsrailli Arap-Sol 3.16 4
Meretz-Yeni Hareket Sosyalist 2.93 3
Yahudi Yurdu Sağcı milliyetçi dinci 2.87 3
Balad Ilımlı Arap milliyetçisi 2.35 3

Kadima, Likud partisi içinde Gazze ve Batı Şeria’daki bazı yerleşim birimlerinden geri çekilmek isteyenlerin Likud’dan ayrılıp kurduğu bir parti idi. Bu tutumlarıyla 2006 seçimlerinde başarılı olmuşlardı. Ancak iki İsrail askerinin Lübnan Hizbullah’ı tarafından kaçırılmasını bahane eden İsrail’in Lübnan’a girmesi bölgede barışın henüz uzak olduğunu bizlere gösteriyordu. Hizbullah’ın İsrail’i püskürtmesi ise hem İsrail ordusunun hem de Kadima hükümetinin prestijini sarsmıştı.  

Kadima hükümeti Filistin ile barış yönünde adım atmazken ve Hamas’ı izole etme yönünde sert bir politika izlerken Türkiye’nin arabuluculuğunda Suriye ile dolaylı görüşmelerde bulunuyordu. Pek çok kaynağa göre görüşmeler olumlu seyrederken ve bir anlaşma imzalamaya yakınken İsrail Gazze’yi işgal etti ve herşey yerle bir oldu (1). 

Hamas ile yılın ortasında imzalanan ateşkesin bitmesi ve hem Hamas hem de İsrail tarafının birbirlerini suçlayarak bu ateşkesi uzatmaya yanaşmamasının sonucu çok kanlı oldu. Amerika’nın yeni başkanı Obama’nın Ortadoğu’da İsrail’e açık çek politikasından geri adım atabileceği sinyali ve yaklaşan seçimlerde puan toplamak isteyen Kadima hükümeti Gazze’yi işgal etti. 23 günde 1300’e yakın kişinin, çoğu kadın ve çocuk, öldüğü işgal Obama’nın başkanlık koltuğuna oturmasına bir kaç gün kala sonuçlandı (2). 

Kısacası İsrail seçimlere siyaset sahnesinde Gazze işgalinin henüz tüten dumanı, seçimden sonra hepse girme ihtimali bulunan başbakan Ehud Olmert, yeni başına geçtiği partiyi iktidarda tutmaya çalışan Tzipi Livni, aşırı sağın eski tüfeği Benjamin Netenyahu, hükümette kan kaybeden İşçi Partisi’nin lideri Ehud Barak, ülkedeki Arapları kovmak isteyen aşırı sağcı Avigdor Lieberman ve parçalanamış bir siyasi atmosferle girdi.    

Seçim 

İsrail kurulduğu günden bu yana çok parçalı bir siyasi sisteme sahip bulunuyor. Dünyanın farklı ülkelerinden gelen insanların oluşturduğu bir toplumda bu durum normal karşılanabilir. Ancak bu parçalı yapıya karşın İsrail 1948’den beri seçimlere dayalı demokratik bir sistemi muhafaza etmeyi başardı. 

İsrail parlamenter bir demokrasi ve nispi temsile dayalı bir seçim sistemine sahip. 120 sandalyeli İsrail parlamentosu Knesset’e girmek için seçim barajı ise yüzde 2. Partiler kendi içlerinde bir oylamayla merkezi bir liste hazırlıyor ve aldıkları oy nispetinde bu listedeki adaylar sırasıyla Knesset’teki yerlerini alıyor.  

Farklı kültürlerden ve geçmişlerden gelen insanların oluşturduğu bir ülkede temsilde adaleti öne çıkaran bir sistem normal ancak bu durum yönetimde istikrarı büyük ölçüde engelliyor. Böylesi bir seçim sisteminde 61 rakamını bularak hükümet kurmak için koalisyon şart ve İsrail tarihinde koalisyon olmayan bir hükümet bulunmuyor.  

Sonuçlar 

Seçimlerde en yüksek oyu yüzde 22 ile Kadima aldı ve 28 sandalye ile seçimin galibi oldu. Ancak seçimin bir başka galibi daha vardı: Likud lideri Benjamin Netenyahu. Netenyahu yüzde 21’de kalmış ve 27 parlamenter elde edebilmişti ancak seçim aritmetiği Likud’a yakın sağ partilerin Knesset’in yarıdan fazlasını oluşturduğunu gösteriyor. Bu durumda Likud hükümeti kuracak parti olarak öne çıkıyor. 

Kadima: Ehud Olmert’in ardından Kadima’nın başına geçen Tzipi Livni anketlerde geride olduğu varsayımıyla Gazze’nin işgaline yeşil ışık yakmıştı. Bu hareketinin onu seçim galibi yaptığı yönünde düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Ancak yeni hükümette yer alma şansı az olan Kadima merkez bir parti olma iddiası için kendisini yapılandırma fırsatı bulabilir ve muhalefette kalmayı iyi değerlendirirse uzun yıllar İsrail siyasetine damgasını vuracak bir yapı oluşturabilir. 

Likud: Şaron’un ayrılmasıyla büyük darbe yiyen Likud Netenyahu liderliğinde toparlandı ve yeniden iddialı konuma geldi. Hükümet kurması durumunda seçmeninin kendisinden beklediği sert dış politikayı ne ölçüde yerine getireceği ise şüpheli. Zira Obama yönetiminin İsrail’in elini serbest bırakacağını düşünenlerin sayısı çok değil. Ancak kuracağı sağ hükümet kendisinin sert politikalar izlemesi yönünde baskı yapacaktır. 

Yisrael Beiteinu: Avigdor Lieberman Moldova göçmeni bir Yahudi. Kendi seçmen kitlesi de sayıları 1 milyonu bulan Rusya göçmeni ve çoğu Rusça konuşan Yahudilerden oluşuyor. Rus aksanı ile İbranice konuşan Lieberman İsrail’e bağlılık yemini etmeyen Arapların sınırdışı edilmesi gerektiğini savunuyor ve bazı demeçleri ırkçılık sınırına yaklaşıyor (4). Ancak Lieberman Ortodoks Yahudilikle sorun yaşayan Rus Yahudilerinin şartlarının iyileştirilmesi amacıyla dinin konumunun gerilemesi gerektiğini savunan birisi. Yani dirençli bir şekilde laikliği savunuyor. Rus Yahudilerinin bugün evlilik ile ilgili sorunlarının olduğu düşünülürse bu durum çok normal (5). 

İşçi Partisi: İsrail devletini kuran solcu Mapai partisinin devamı olan İşçi Partisi tarihinin en kötü seçimlerinden birisini yaşadı. İktidarda oldukça yıpranan İşçi Partisi içinde Ehud Barak’ın koltuğu sallanacak gibi duruyor. Bir önceki başkan Amir Peretz gibi Barak da hükümette bulunmanın getirdiği oy gerilemesine engel olamadı. Ancak Filistin ve güvenlik sorununa kararlı bir duruş sergilediği takdirde İşçi Partisi’nin sonraki seçimlerde başarı göstermesi sürpriz olmaz. 

Bölünmüşlüğün Kanıtı  

İsrail toplumunun siyasi olarak bölünmüşlüğü ve kamplaşması şehir şehir incelendiğinde daha da belirgin olarak ortaya çıkıyor (3). 

* Tüm dünyanın ilahi dinlerinin misyonerlerinin pazar alanı olan Kudüs’te sağcı ve dinci partilerin üstünlüğü göze çarpıyor. Likud oyların yüzde 24’ünü alırken Birleşik Tevrat Yahudiliği yüzde 19, Shas ise yüzde 15 oy aldı. Kadima’nın oy oranı ise yüzde 11’de kaldı. 

* Bir Yahudi metropolü olan ülkenin en büyük şehri Tel Aviv’de Kadima yüzde 34 oy olarak merkezi bir parti olma rolünde büyük adımlar attığını gösteriyor. Likud yüzde 19’da kalırken İşçi Partisi 15, Meretz ise yüzde 8 oy aldı. Tel Aviv bu haliyle radikallere en az teveccüh gösteren şehir olarak göze çarpıyor. 

* Bir diğer Yahudi metropolü Hayfa’da Kadima yüzde 28’lik oyla kendi ortalamasının üzerine çıkıyor ve merkez parti kimliği kazanma rolünde olduğunu gösteriyor. Likud’un aldığı oy ise yüzde 20. 

* En büyük Arap şehri Umm El Fahm’da Hadash yüzde 54, Balad yüzde 24, Birleşik Arap Listesi ise yüzde 19 oy aldı.  

* Güney şehri Beer Sheva’da Yisrael Beiteinu Rusya göçmeni Yahudilerin yüzde 25’lik oyuyla Likud’un 28 puanının ardından ikinci sıraya oturuyor. 

* Maale Adumim, Kudüs’ün doğusunda bir Yahudi yerleşim birimi. Çokça tartışılan Yahudi yerleşimlerinden olan bu şehirde Likud yüzde 45’lik oyla rakiplerini ezip geçiyor. Likud’un yerleşimleri koruma politikası haliyle oy olarak Likud’a geri dönüyor.

 

* Komün yerleşimler olan “Kibbutz”larda ise durum elbette farklı. İsrail devletinin kuruluşundaki toplumsal çekirdekler olan Kibbutzlara başından beri olduğu gibi sol hakim. İşçi Partisi yüzde 31 oy alırken bir başka sol parti Meretz de yüzde 18 oy alıyor. Likud’un sadece yüzde 6 oy aldığı Kibbutzlarda Kadima da yüzde 31’lik oyla ülkenin sol seçmenine ne kadar açık olduğunu kanıtlıyor. 

Yeni Hükümet, Yeni Politika 

Kurulacak yeni hükümet yalnızca İsrail’in değil tüm bölgenin kaderini belirleyecek. Zira yeni başkan Obama’nın dış politikada paradigma değişikliğine gittiği, İran’ın nükleer bir güç olma yolunda ilerlediği ve devlet dışı grupların (Hamas, Hizbullah vs.) siyasi olarak son derece aktif olduğu bir dönemde İsrailli karar alıcıların tavrı önemli olmaktan öte belirleyici bir nitelik kazanıyor. 

2006 yazı ve 2008 sonunda Hizbullah ve Hamas’a karşı girişilen askeri operasyonun İsrail’in güvenliğini ne kadar sağladığı tartışılırken yeni hükümetin bu konuda ne tavır alacağı da merak konusu. Zira Filistin tarafı şu an ikiye bölünmüş durumda. El Fetih ile Hamas arasında ayrılık devam ettikçe İsrail tarafının barış ve kalıcı çözüm yönünde adım atma gereksinimi azalıyor. Arap ülkelerinden de herhangi bir baskı görmeyen İsrail bekle gör politikası izleyecektir. 

Yeni başkan Obama’nın İsrail’e Bush’un yaptığı gibi açık çek vermesi artık beklenmiyor. İkinci İntifada sonrası Bush’un bölge politikası İsrail’e nefes aldırmış ve İntifada’nın etkisini yitirmesine neden olmuştu. Bu duruma ise halk Hamas’ı iktidara geçirerek cevap vermiş, Amerika liderliğindeki Batı kampı ise Hamas’a izolasyon uygulayarak olayı içinden çıkmaz hale getirmişti. Bu bağlamda Obama’nın dengeli bir politika gütmesi ve en azından tek taraflı işgal/saldırılara destek vermemesi bekleniyor.  

Afganistan ve Irak bataklığından çıkma niyetinde olan Obama bir yandan ekonomik kriz ile uğraşırken başına daha fazla bela istemiyor. İran ile ilişkilerin geliştirilmesi Obama’nın bölgedeki önceliklerden birisi. Bu bağlamda İsrail’in elinin serbest bırakılması İran ile olan ilişkileri zora sokar. Bu denklemde gözüken Obama’nın İsrail askeri agrtesifliğine sıcak bakmayacak olması. Ancak aksi bir durumda nasıl tavır alacağı konusunda net konuşmak mümkün değil. Zira son Gazze işgalinde Obama sessiz kalmış ve henüz başkanlık koltuğuna oturmadan bulduğu bu sorun ile kendisini bağlamak istememişti.  

İran konusunda İsrail her ne kadar Amerika’yı İran’a bir askeri operasyon düzenleme konusunda kışkırtıyorsa da başkan Obama İran ile diyalog kurmaya hazırlanıyor. Bu durumda İran İsrail için büyük bir tehlike oluşturacaktır. Zira İran İsrail karşıtı her güce destek sağlıyor ve nükleer anlamda bir ilerleme sağlarsa İsrail en radikal önlemleri almaktan çekinmeyecektir. Zira henüz Livni hükümet kurulmadan olası bir Netenyahu hükümetine İran tehdidine karşı arkasında olduğu mesajı vermeyi ihmal etmedi (6).   

Sonuçta İsrail parçalanmış bir siyasi yapıda yoluna devam ediyor. Ortadoğu’daki istikrarsızlığın yakın zamanda sona ermesi beklenmiyor. Küresel finans krizi ile çalkalanan dünya bölgesel sorunlara ilgisini azaltacaktır. Bu durumda İsrail’in başına buyruk tavrı devam mı edecek yoksa olaylar İsrail’i daha mı sıkıştıracak bunu göreceğiz. 

Kaynaklar 

(1) “Week before Gaza op, Israel and Syria were ready for direct talks”, Haaretz, 14 Şubat 2009. 

(2) “Gazze Katliamını ‘Gerekli’ Kılan Arka Plan”, Ahmet Cem Özen, Derin Düşünce (www.derindusunce.org), 23 Ocak 2009. 

(3) “HOW THEY VOTED: See Israel election results by city/sector”, www.haaretz.com (12 Şubat 2009). 

(4) “Knesset’te Lieberman etkeni”, BBC Türkçe, 11 Şubat 2009. 

(5) “Coalition poker”, The Economist, 20 Şubat 2009. 

(6) “Livni to Netenyahu: I’ll back you on Iran threat from opposition”, Haaretz, 25 Şubat 2009.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:arif Tarih: Mar 25, 2009 | Reply

    Bu küçük ülkenin etkinliği ve global dünya politikası üzerinde oynadığı derin rolün ciddi bir analizine gerek var. Gerçekten korkulan ve üzerine çok ciddi analizler yapılamayan bir ülkedir İsrail. Gerek Başbakanın Davos çıkışı, gerekse ETÖ operasyonları artık bu ülkenin global politikalarının gerileyeceğinin işareti olarak okunabilir. Başbakanın Davos çıkışı, Türkiye ile İsrail politikalarının çok ciddi bir çatışma doruğunun ifadesi olarak okunmalı. İsrail ABD yi bölgeye adeta zorla çekerek, kukla bir devlet kurulmasını ve Irak, Suriye, İran ve Türkiyenin parçalara bölünerek etki ve güç alanlarının zayıflamasını öngörüyordu. Pek tabiidirki Türkiyedeki tüm milli kurumlarda bunun önlenmesine teksif oldular. Öncelikle bu bölünmeyi hızlandırıcı bir Türk, Kürt çatışması amaçlayan iç yapı tasfiye edildi. Yaşananlar bu tasfiyenin bağırtılarıdır ve sadece hukuksal sonuçları alınması beklenecektir. Yoksa fiili olarak yapının beli kırılmıştır. Gazze saldırısıyla İsrail ve Arap barışını zorlayan Türkiye’ye karşı bir harekat yapmıştır İsrail. ve hem Türkiyeden ummadığı bir tepki görmüş; hemde dünya önünde zora düşmüştür. Bu kurulacak hükümet tarftarları seçim vaatlerinde, Gazzeye misliyle saldırmaktan tutunda, buradaki filistinlileri Türkiyeye göndermeye varan galiz aşırı söylemlerde bulunmuştur. Oysa bilinen bir reel politik unsurudurki, barış buna karşı olanların zorlanmasıyla daha kolay elde edilir. İsrail bir barış yapmak zorunda, Kudüs etrafındaki yıkımları durdurmak, Filistin devletini tanımak, Kudüsü ortak başkent görmek, Golanı Suriye’ye vermek zorunda. Aksi sonu gelmez yıkım ve savaşa devam etmektir ki, artık bunun sürmeyeceği ve İsrailin dünyadan tecrit olma tehlikesinin derinleştiği görülmelidir. Yine buna karşılık İsrail’e İran gibi imha edilmesi gereken bir ülke değilde; barış sonrası yaşama garantisi verilmesi Türkiyenin tezi olarak kabul görmelidir.israilin bölgeyi yıkıma götürecek tezlerine, global güçlerin desteklerini geri çekmesinden sonra; bazılarımız itiraz etsede bu boşluğa Türkiye’nin tezleri ağırlık koyacaktır. Anglo Sakson dünya burada Türkiye ile işbirliği yapmak istediğini, yakın geçmişte kraliçe ve şimdide Obama üzerinden veriyor. Emperyalizmle işbirliği yapılmaz ideolojik söylemi, dünyanın düzenlenmesi retoriği karşısında hiçbir anlam ve ağırlık taşımaz. Bölgenin bölünme tezlerinin İsrailin değilde İngilizin olduğu ileri sürülebilir. Evet bu doğrudur ancak artık dev doğu ülkelerinin varlığı, Türkiye, Rusya, İran, Hindistan ve Çin, kartların yeniden karılmasını kaçınılmaz kılıyor. TürkiyeNin milli güçleri büyük bir oyun kurucu olarak sahaya ağırlığını koymuştur. Küçük beyinler ise, bir devletin kendini tanımlamasına ve BM nin tanıdığı anayasasında yazan Kürdistan özerk bölgesi ifadesinin telefuzuyla meşgul. Sadece terörün bitmesi ve akan kanın durması dahi az bir kazanç sayılmamalıdır. Üstelik terör durmadan güvenli enerji geçiş koridoruda kurulamaz. Yıllarca bizden adam olmaz beyin yıkamasıyla uyutulmuş olduğumuzdan, gücümüzün ve ağırlığımızın ne olduğunu tam bilmiyoruz. Bölgeye dair okumalarda Türkiye’siz bir oyun kurulamayacağı giderek daha üst perdeden ifade ediliyor. Muhtemelen Obamada bunu anlatacaktır ve sadece kapalı kapılar ardında değil mecliste hepimize ve dünyaya söyleyecektir bunları. Evet bir İsrail sorunu vardır ve bunun karşı kutup olarak ürettiği İrand’da bir sorundur. Ancak bölgesel denge yeniden düzenlendiğinde İran konusuda barışçı bir açılımla çözülecektir. Umalım barışçı yol galip gelsin.

  3. Yazan:vedat demir Tarih: Mar 28, 2009 | Reply

    kim demis israil analize edilemez ,kardes Arif iyi kalpli oldugun belli Bak senin gunune gunes katayim Linke tikla daha neler var var….Israil demek Hahambasi demek Musa yok kalplerinde ismini bile soylemezler Sedece Bolgesel ve dunya bolgeler noktalarinda gorevli Hahamlar o yerlerdeki insanlari ole olarak kendi zevklerine gore seytansal dogrultuda kesinlikle Musa haric bir yontemle Allahin kolelik sinavini eski Misir da olani ni ters yuz dip oyuncak yapmislardir.Parasal cikarli pek cok yardimcilari ABD ingiliz v,s, Bu Afganistandaki kendilerinin kiyafetlerinden daha yakisikli sac durmeleri dahil Nato yu alet ederek oldurmelerine agirlik kazanmislardir.Kendilrine rakip gormeye tahammulleri yoktur,,, Musa siz yasami benimseyen bu hahamlarin isimleri bile acayip ve Turkce karsiliklari hayret verici ve yaptiklarina benzer bir manadadir Ornek; BARAK = Bu ne bicim yarak NATINYAHU= Natingyahu (yani bu adamdan hicbir sonuc cikmaz,bos,sifir anlamina geliyor,,,,) Kzenler Filistinlileri el altinda kole olarak eski Misir da kendi kolelik tecrubelerini gerceklestiriyor..daha cok detayli cok yonlu izahatler icin asgidakilere tiklayin
    http://www.turkla.com/index.php?c=1&yid=4
    http://www.turkla.com/
    http://www.talkturkey.us/2008/06/genocide-revisi.html

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin