Ergenekon Rehberi
By Sevan Nisanyan on Mar 27, 2009 in AKP, Demokrasi, Derin Devlet, Ergenekon Nedir?
Ergenekon diye bir örgüt olduğunu sanmıyorum, varsa da ikincil bir mevzudur, yan kuruluştur.
Ya bombalar, cinayetler, tehdit altında karar veren yüksek mahkemeler, talimatla yönlendirilen gazeteler?
Örgüt açık ve seçik ortadadır, adı da bellidir, ancak yürürlükteki mevzuata göre telaffuz edilmesi suç teşkil eder.
‘Bir numara’ kim?
Rütbeli ve rütbesiz çok üst düzey kişilere emir verebilen, yüksek mahkeme üyelerini ve gazete patronlarını, hatta belki bazı cumhurbaşkanlarını yönlendirme gücüne sahip olan biri olması lazım, mantıken.
‘Bir numara’yı ortaya çıkarabilecekler mi?
2008 Temmuz ayının son günlerinde tüm gazetelerde ‘Bir Numara’yı tarif eden yazılar yazıldı, boş fotoğraf kareleri yayımlandı, hemen ertesi günü adının açıklanacağına dair kamuoyunda bir beklenti yaratıldı. “Muzaffer Tekin’e benzer ama bıyıksız, daha zayıf, Rumeli muhaciri tipli” bir başka tanınmış kişinin resimleri de aynı günlerde aynı gazete sayfalarında sık sık görülmekteydi. Sanırım kendisiyle bir pazarlık yapıldı. “Ergenekon” soruşturmasına zorluk çıkartmaması şartıyla kendisine ilişmeme sözü verildi, hatta kariyerinde ilerlemesi sağlandı.
Bu ‘pazarlığa’ uyulacak mı peki?
Zaman zaman duygusal olduğu anlaşılan çıkışlar yapmaktan kendini alamıyor olabilir. Belki de paniğe kapılıyordur. Fakat şu aşamaya kadar anlaşma yürür görünüyor. Feverandan ileri gelen yanlış adımlar atılmasa yürümemesi için bir neden yok gibi görünüyor.
‘Sonuna kadar’ gidemeyecekler öyleyse.
‘Sonuna kadar’ gitmek kimsenin işine gelmez. Ayrıca Türkiye’ye zarar verebilir. Kamu otoritesinin tamiri güç olacak bir şekilde zedelenmesine yol açabilir. Biliyorsunuz, güvenlik stratejisinde esas olan suçluyu yoketmek değil, tesirsiz hale getirmektir. Bir yere kadar belini kırdıktan sonra zeytin dalı uzatırsınız, sizin kontrolünüzde kalmak şartıyla yaşamasına, hatta kendini geçindirecek kadar ufak tefek işler yapmasına izin verirsiniz.
Örgütün amacı askeri darbe miydi?
Zaten iktidarda olan neden darbe yapsın ki? Bu kadar aptalca bir hata yapacaklarını sanmıyorum. 2002’de iktidara gelen hükümetin kendilerini tasfiye etmeye kararlı olduğunu anladılar. Dolayısıyla hükümeti etkisiz hale getirmeye, gerekirse bir dizi siyasi entrikayla iktidardan düşürmeye, hatta belki başbakanı ekarte etmeye teşebbüs ettiler.
Ahmet Necdet Sezer?
Sezer ilk cumhurbaşkanı seçildiğinde gayet aklı başında, demokrat, hatta muhalif bir kişilik tablosu çizdi. Göreve geldikten bir yıl kadar sonra adeta 180 derece döndü. Tanınmış bir seri katile devlet madalyası takarken, Türkiye’nin uluslararası arenada gururu olan bir yazarı istiskal etme yolunu seçti. Oysa Sezer’in kendi kişiliği itibariyle birincisinden tiksinecek, ikincisini takdir edecek biri olduğunu sanıyorum. Başına neler geldiğini ancak tahmin edebilirim. Emekli olduktan sonra, selefinin aksine, mutlak suskunluğa gömülmesini saygıyla karşılıyorum.
Tasfiye kararını bu hükümet mi verdi?
Hükümetin bu kadar muazzam boyutlu bir işe tek başına girişecek gücü ve cesareti var mıdır bilmem. Batıdan destek almış olmaları muhakkak görünüyor.
Batı’nın amacı ne peki?
Türkiye’yi medeni ülkeler ailesi içinde görmek istiyorlar. Bunun dünya dengeleri açısından çok önemli bir hedef olduğunu düşünüyorlar. İslam dünyasında eli yüzü düzgün tek demokrasi ve kayda değer bir ekonomik güç olan Türkiye’nin, çağdışı kalmış bir maceracı klik elinde belirsiz yerlere sürüklenmesinden korkuyorlar. 1945’te, 1968 sonrasında ve 1989’da dünya bambaşka ufuklara yelken açarken kendini yenilemeyi başaramayan Türkiye’nin artık bu kâbustan uyanmasını istiyorlar. 1930’lar faşizmine saplanıp kalmış bir Türkiye’yi Avrupa Birliğine dahil edemeyeceklerini, ona İslam dünyası için bir model ve lokomotif olma rolünü veremeyeceklerini görüyorlar.
Emperyalizmin bir oyunu mu?
Eğer emperyalizm ise, böyle emperyalizme can kurban. Bu ülkede yaşayan ve yaşamaya devam edecek 70 milyon insana bundan daha büyük bir iyilik yapamazlar. Üç çocuğum adına onlara teşekkür borçluyum.
Daha kaç dalga gelir?
Operasyonun başarıya ulaşması için daha en az iki, belki üç adım şart. Birincisi örgütün medya ayağını kırmaktır. Bunu yapmadan kamuoyunda dönüşüm lehine güçlü bir konsensus oluşturamazlar. Bu adımın nisbeten kolay bir adım olacağını düşünüyorum. İkincisi yargı kurumlarının temizlenmesidir. Adalet işlevini kaybederek siyasi bir örgüte dönüşmüş olan üst yargıya radikal bir müdahale olmadan sistemin yeniden işler hale getirilmesi imkânsız görünüyor.
Üçüncüsü?
Üçüncüsü en zorudur. Hrant Dink cinayetin aydınlatılması lazım. Bu cinayet, gerek dünya kamuoyu, gerek Türk toplumunun vicdanı açısından gerçek bir dönüm noktasıdır. Aydınlatıldığı takdirde eski düzenin vicdani dayanaklarının tartışılmaz ve geri dönülmez bir şekilde sarsılacağını sanıyorum.
Neden zor peki?
Hrant’ı valiliğe çağırıp tehdit ettiler. Türkiye’de İstanbul valisini kurye olarak kullanabilecek kaç kişi var? Başbakanla cumhurbaşkanını saymıyorum. İçişleri Bakanının da olayın içinde olduğunu sanmam. Geriye iki üç kişi kalıyor, isimleri bellidir. Yargıtay mensuplarını akı kara diye okumaya kim ikna edebilir? Yüz tane kafası traşlı gencin Hrant Dink Caddesinde (eski Halaskârgazi) gösteri yapmasını kim örgütleyebilir? Hürriyet gazetesi Hrant’ı vatan haini gösteren sekiz sütun manşeti kendiliğinden mi attı, yoksa Kerinçsizgillere mi kandı? Demin bir pazarlıktan söz ettim. Eğer öyle bir pazarlık varsa o pazarlığı bozmadan bu soruların cevabı verilebilir mi bilmiyorum. Ama Hrant cinayetini aydınlatmadan bu operasyonu tatmin edici bir sonuca bağlamak da zor. Çözümü güç bir ikilem olmalı. Çözmeye çalışanlara Allah kolaylık versin.
Hükümet Ergenekon soruşturmasını kendi siyasi amaçları için kullanıyor olabilir mi?
Böyle bir tehlike var tabii. İktidar tehlikeli bir oyundur. Hükümetin gizli bir gündem güttüğüne, “şeriat özlemi” içinde olduğuna zerrece inanmıyorum; hiç inanmadım. Ama iyi niyetle başlanan bir mücadele bile insanı bazen adım adım zulme, adaletsizliğe sürükleyebilir. Yağmurdan kaçarken doluya tutulma ihtimalini gözden ırak tutmamak lazım.
Ergenekoncular cezalandırılacak mı?
Bence zor. Bu kadar salkım saçak bir davayı sonuca nasıl bağlayabilirler merak ediyorum. Belki bilfiil cinayete bulaşmış birkaç kişi mahkûm olur, o kadar.
Boşuna mı bunca heyecan peki?
Amaç intikam almak değil ki? Ülkeyi bir beladan kurtarmak, bunca yıldır ufkunu karartan kâbustan uyandırmak. Bir gariban Tuncay Özkan veya memlekete o kadar hizmeti dokunmuş bir Bedrettin Dalan mahkûm olsa kim ne kazanacak. Mevkilerinden tepetaklak gelmeleri, bir süre tutuklu kalmaları ya da yurt dışında sürünmeleri bence yeterince cezadır. Belki akılları başlarına gelir, doğru yola dönerler.
5 Yorum
Yazan:Murat Aygen Tarih: Mar 27, 2009 | Reply
Ergenekon human-engineering flowchart:
MDD -> ADD -> YDD.
Yazan:Levent Cetin Tarih: Mar 27, 2009 | Reply
Bahsedilen devlet madalyali katil kim?
Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 27, 2009 | Reply
İntihar eden devlet madalyalı katilin intiharı da şüphelidir. İntihar eden biri mutlak suretle geride bir mektup bıkarır, mektup neden yok ?
Şeytan ayrıntıda gizlidir. Mektup önemli bir ayrıntıdır.
Mektup ve intihar? kesinlikle araştırılmaya değer bir konudur ancak ne varki bunu düşenebilen ve sorgulayan bir gazeteci dahi çıkmamıştır.
Bu gerçek bir intihar ise kanaatimce mutlak suretle bir mektup vardır ve bu mektup itiraflar ve vicdan azabı ile dolu olduu için kamuoyundan gizlenmiştir.
Yazan:eg Tarih: Mar 27, 2009 | Reply
bence intihar bir vicdan azabı sonucu değil, şimdiye kadar dokunulmamış ama herkese dokunmuş birisinin dokunulmaktan korkmasındandır! yoksa bu derece sürekli ve istikrarlı zulüm yapan birisinin böyle bir vicdan azabının oluşabileceği konusunda şüpheliyim doğrusu
Yazan:Murat Aygen Tarih: Mar 29, 2009 | Reply
Ergenekon vâkıasını kökü-kazınması-gereken bir pislik olarak görmemek gerekir. Bütün siyâsi hayâtı boyunca hiçbir siyâsi rakibini “I.M.F.ye teslim olmak”la ithâm etmemiş olan büyük devlet adamı İsmet İnönü aleyhinde (karından konuşarak dahi olsa) lâf edenlerin kendilerinin I.M.F.ye karşı ne denli mukâvim olduklarını sorgulayacak bir hakeme gerçekten de ihtiyâcı vardır bu memleketin.. Bence Prof. Dr. N. E. bu hakemlik vazifesini bihakkın ifâ etmektedir – kendisine uzun ömürler diliyorum. Anormal olan bütün bir “sol”un ve (Türkiye gzt. ve TGRT hâriç) bütün bir matbuât ve medyanın bu vazifeye tâlip olmuş olmasıdır.