Seçmen küresel krizin faturasını AKP’ye kesti
By Emre Er on Mar 31, 2009 in AKP, CHP, DTP, Ekonomi, MHP, Yerel seçimler
Türkiye’deki ekonomik sorunun nedeni dış yatırımların kesilmesidir. Çözümü de dışarıdan gelmeyen paranın ekonomiye hükümet tarafından enjekte edilmesidir. Şimdi ben bunun böyle söyleyince, sen nasıl liberalsin diye sorular geliyor. Liberal ne demek? Hükümet yatırımcının parasından elini çeksin demek. Ben de özellikle bu kriz zamanında hükümet daha liberal olsun diyorum. Yani yatırımcıdan yaptığı sigorta ve vergi kesintilerini azaltsın. Böylece liberal politikaların amaçladığı gibi yatırımlar artacak, işsizlik azalacaktır.
Bu seçimlerde ilk defa AKP oy kaybetti. Çünkü bu seçimlerde ilk defa Türkiye büyümesi durdu. Evet, bunda ortada tüketimi azaltacak hiçbir neden yokken, kriz borazanlığı yapan medyanın da büyük bir rolü vardır; ancak hükümet eli bu kadar güçlüyken yatırımları coşturacak önlemleri yeterince almayarak karşıt medyanın ekmeğine yağ sürdü. Kriz lafını duyunca uykuları kaçan girişimcimiz yaratılan atmosferden olumsuz etkilendi. Aslında bütün ipler hükümetin elindeydi. İlk defa bir krizde Türkiye ekonomisi bu kadar güçlü. Hükümet karşı medyanın etkisini öngörseydi, yatırımları coşturacak önlemleri zamanında alır, ve rakiplerine işsizlik oranının artması gibi bir silah vermezdi.
Başbakan krizin işsizlik oranları dışında başka bir göstergeyi olumsuz etkilemediğini söylüyor. Ama bu seçim de gösterdi ki işsizlik oranında artış olması vatandaşın düşüncesinde önemli bir etkiye sahip. Çünkü işsizlik oranı %10 civarında dengede kaldığı sürece bu, ekonomiye katılan yeni iş gücü iş buluyor anlamına geliyor. Aksi olsa, yeni mezun iş bulamasa işsiz hanesine ekleneceği için %10’un artması gerekir.
Gençler hele hele eğitimli gençlerin iş bulamaması Türkiye’deki en önemli ekonomik sorunu teşkil eder. 2008’e kadar böyle bir durumla karşılaşmadık. Okulunu bitiren genç iş bulabildi. 2008’den itibaren %10’dan %13’e doğru bir yükseliş gösteriyor ki liseden, üniversiteden yeni mezun olan gençler iş bulamadılar. İş bulamayınca evlenemediler, ailelerine yük oldular. Bu gençlerin psikolojileri bozuldu. Çevrelerindeki insanların da ekonomi ile ilgili görüşleri böylece çok olumsuz etkilendi. İşte AK Parti oylarını azaltan temelde bu psikolojidir.
Yapılması gereken basit. Sayın Başbakan bütün umudunu sadece dışarıdan gelecek paraya bağlayarak riske girmemeli. Tüketimi canlandırıp ithalatçıyı zengin etmek yerine istihdam yaratacak teşvikleri gündemine almalı. Devlet Planlama Teşkilatı ve Kalkınma Ajansları yatırım politikaları için çok verimli bir şekilde kullanılmalı.
Tam istediğim gibi oldu, yerel seçimler sayın Başbakan’a çok yerinde bir uyarı niteliğinde. İşsizlik oranı şimdi çok daha fazla ciddiye alınacak. Hükümet işsizliği düşürmeye yönelik tedbirler almak zorunda. Bu da sadece yatırımla olabilir. Bakalım yatırımları arttırmaya yönelik ne tür açılımlar göreceğiz?
AKP seçim sonuçlarından doğru dersleri alırsa Türkiye global krizi bir fırsata dönüştürecek. Krizde yatırım yapan ülkeler daima karlı çıkarlar. Seçim Türkiye’nin üzerindeki kriz korkaklığını atması için önemli bir fırsat sundu. Başbakan ekonomi bürokratlarını yüreklendirmeli, yüreği olmayanları ise değiştirmeli. Önceki yazımda da belirttiğim gibi kabinenin ekonomiden sorumlu üyeleri “revize” edilirse kimse şaşırmasın.
18 Yorum
Yazan:amarat Tarih: Mar 31, 2009 | Reply
Klasik bir emre er yazısı,
Halbuki Türkiye’nin bir krize girmesi için hiçbir neden yok
Şimdi bir insanın bir bacagı kanasa yahu o bacagın sorunu diyip diğer bacak sorumsuz sorumsuz durabilir mi ?
Akarsuyun kaynagından su azalmaya başlasa, suyun debisi düşse köylüler üzülmez mi ?
Şimdi sende diyorsun ki amerika krize girdiyse girdi bizene, bizim krize girme gibi bir durumumuz yok.Bu yanlış bir düşünce emre, şayet sen kapalı bir ekonomi olsaydın o zaman dünyada ne olursa olsun senin umrunda olmazdı ama açık ekonomilerde bu yaşanıyor.Heleki amerika gibi dünya ekonomisinin 1/3 ünü oluşturan bir ekonomideki daralma nasıl olacakta bizi etkilemeyecek bilemiyorum.
Esasında etkileyecegini ve etkiledigini, etkilemesi gerektigini sen de biliyorsun.Yoksa dışarıdan dış kaynak gelmemeye başladı, tayyip ekonomiyi bürokratlarına bıraktı falan demezdin.
Esasında yazındaki bir yanşlışta devlet planlama teşkilatını falan kullanmak.Diyorsunki bunlar verimli şekilde kullanılmalı, Yahu verimli olarak kullanılsa zaten her şey süper olur.
Yani bazen yazılarında totoloji yapıyormuşsun gibime geliyor.Bu huyunda vazgeçmeni öneririm.
Bir de yazını buraya wordden yapıştırırken önce metin belgesine kaydet daha sonra buraya yapıştır, yazı karakteri kötü duruyor.Ya da site yönetimi zengin bir metin editörü alsın siteye :=) Şoyle milyon dolarlı falan, tamam igrençti..
Not: Emre ben senin liberal olduğunu düşünmüyorum açıkçası.Umarım yanılıyorumdur.
Yazan:emre er Tarih: Mar 31, 2009 | Reply
Amarat;
Yazı küçük fontlu çıkmış, ben de zor okudum. Editörümüze duyurulur:)
Ne olduğumu boşverelim, ben de diğer liberalleri gördükçe kendimden şüphe etmeye başladım:)
Küresel kriz neden Türkiye’yi etkilememeli, çok anlattım. Sen de okudun. Kısaca kriz bizi şöylet etkiledi:
1) Yabancı doğrudan ve portföy yatırımı gelmedi.
2) İhracat düştü. Bu toplam üretimi %5 indirecek gütçte. Ama toplamda %25 düşüş var. İşte bunun mantıklı bir açıklaması yok. Tek nedeni işsizlik oranının artması ve bunun olumsuz psikoloji yaratması.
İşte bu yüzden yatırımlar desteklenmeli, diyorum.
Yazan:denememeler Tarih: Mar 31, 2009 | Reply
Bence krizle alakası yok. HEp dendiği gibi kriz nedeniyle işsizliğin arttığı ihracata dayalı üretim yapan illerde AKP aldı. Bu kadar mı zor “AK Parti yaşam tarzı ile uğraştığı için, AB’yi ve reformları unuttuğu için, yolsuzluklar yüzünden ve kavgacılığından dolayı oy kaybetti” demek? Bunun sebebini de mi dışarıda arayacaksınız?
Yazan:snowqueen Tarih: Mar 31, 2009 | Reply
AK Parti yaşam tarzı ile uğraştığı için, AB’yi ve reformları unuttuğu için, yolsuzluklar yüzünden ve kavgacılığından dolayı oy kaybetti
Evet bu doğru cümle, kesinlikle katılıyorum.
Ama krizle ilgisi olduğunu da düşünüyorum. özellikle başbakanın kredi kartı kullananları samimiyetsizlikle ve kepenk kapatanları beceriksizlikle suçlamanın, krizin teğet geçtiğinin söylemesinin etkisinin.
Bence kriz şu an en çok büyük kentleri etkiledi. Bankalardan, ajaslardan, otomotiv sektöründen vb. onlarca, yüzlerce insan işten çıkarıldı. İç anadolu henüz o kadar farkında değil gibi geliyor. Büyük şehirlerde yaşam, küçük kentlere oranla daha zor. Faturalar daha yüklü. Kayseri gibi şehirlere bakınca bu karşılaştırma yapılabiliyor.
Yazan:eg Tarih: Mar 31, 2009 | Reply
ya kusura bakmayın birşeyi anlamıyorum. tamam akp’yi seçmen uyardı. tamam akp ders alsın bunların hepsine eyvallah. ama bir de 1980’lerin futbol milli takımı gibi olan chp ne yapsın? yani “az gol yedik” diye, şerefli malubiyetlerden bayram havası yaratan chplilere vallahi güleceğim geliyor kusura bakmayın. chp şimdi seçimi kazanamazsa ne zaman kazanacak merak ediyorum.
Yazan:eg Tarih: Mar 31, 2009 | Reply
““AK Parti yaşam tarzı ile uğraştığı için, AB’yi ve reformları unuttuğu için, yolsuzluklar yüzünden ve kavgacılığından dolayı oy kaybetti”
şimdi bu paragraf bazı sorunlar barındırıyor. akp reformları unuttu bu doğrudur. AB’yi unuttu bu da AB’nin türkiye’yi unuttuğu kadar doğrudur. ancak yaşam tarzıyla uğraşmak ne demek bunu anlamadım.. eğer yaşam tarzı yüzünde okulda, toplumda vesaire ayrımcılığa uğrayanların; üniversitelere alınmayanların hakkını savunduğu ve bunlar iin kapanma davasına maruz kaldığı, bu yüzden de kavgacı gibi göründüğü ise kast ettiğiniz ben de sizi insafa davet etmek isterim. ekonomiyle gereğinden fazla haşır neşir olanlar çoğunluk dünyadaki kültürel, yaşam tarzı ile ilgili olan hakları (çoğu liberal gibi) ikinci plana atarlar. bunlar için bir başörtülü kadının üniversiteye girmemesi “ne olacak canım çıkarıversin” denecek kadar basit bir iştir. halbuki bu o konunun muhatabı için dünyanın yıkılmasıyla eşdeğerdir. biraz empati, biraz insaf lütfen! partiler çoğunlukl yaşam tarzları için ayrımcılığa uğraşan insanların bunların temsili imkanını buldukları yedir. bu yüzden de bunları ne pahasına olursa olsun, despotlarla, ergenekoncularla ve darbecilerle dövüşmek pahasına savunmalıdırlar. yoksa bir takım tuzu kuru liberalin ve zorba solcunun dediği gibi “bunların sırası mıydı canım”larla iş bitmiyor
Yazan:sevim Tarih: Nis 1, 2009 | Reply
@eg,
çok güzel özetlemişsiniz durumu.ne demek yaşam tarzıyla uğraşmak?bu kadar basit mi?birileri genç kızların örtüsüyle uğraşsın,ünv.kapılarından geri çevirsin.dünyalarını başlarına yıksın.en doğal insani hakları anayasadan geri dönsün.ama bütün bunların müsebbibleri değil de başkaları yaşam tarzıyla uğraşmakla suçlansın.biraz tutarlılık yahu!ekonomi üzerine ahkam kesenlerin insan haklarına bu kadar duyarsız ve kayıtsız kalması ve üstüne üstlük hedefi saptırmaları gerçekten büyük bir çelişki.
Yazan:ümit harmancı Tarih: Nis 1, 2009 | Reply
Küresel sermaye,Türkiye yi 10 yıl Turgut Özal a taşıttı,10 yılda RTE ye verildi bu misyon..Seçim sonucu ,taşıyıcının miadını doldurmak üzere olduğunu gösterdi sadece..
Yeni bir taşıyıcı bulunacaktır elbet,belki de şimdiden Brüksel ve Washington mahfillerinde hazırlanmaya başlamıştır bile..
Ne demişti liboş bir yazarımız ”Türkiye ,sadece Türklerin yönetimine bırakılamayacak kadar önemli bir ülke
”..Dememişmiydi???
Yazan:durhat Tarih: Nis 1, 2009 | Reply
bakıyorum da chp fanatikleri tam gaz iş başında gene.uzun zamandır sesi solukları çıkmayanlar inceden arzı endam etmeya başladılar bile.hem de ne geliş!artık küresel sermaye analizleri mi dersiniz,brüksel’li-waşington’lu konjonktürel okumalar mı dersiniz.eminim yakında antiemperyalizm,neolliberalizm üzerine tezler de sökün etmeye başlayacaktır.işaretleri geldi bile.ideolojik körlük ve fanatizm böyle bir şey olsa gerek.
tamam da,hepsi birer uluslararası stratejist olan bu zatı muhteremler nedense bu ülkeye her on yılda bir neden askeri darbelerin geldiğini hiç sorgulama gereği duymazlar.öyle ya her şeyde dış güçlerin,küresel dengelerin parmağı arandığına,komplo teorileri üretmek kendileri için bir uzmanlık alanı haline dönüştüğüne göre her halde bu konuda da söyleyecek bir çift sözleri olmalıydı.
ama yok!ergenekon isminde yasa dışı silahlı çeteler ürer gıkı çıkmaz bu antiemperyalistlerin.memleket mafya ve çetelerin denetimine girer yine tık yok!karanlık cinayetler,her türlü entrika döner yine sus pusturlar.milyon dolarlık şahsi hesaplar örneğin yolsuzluktan sayılmaz.olsundu,bir generalin şahsi hesabında milyon dolarlar olunca demekki vardır doğru bildikleri bir şey,vardır bir hikmeti.
ama iş seçime gelince maşallah hepsi birer radar kesiliverir.
yahu bu bir seçim!tercih çok isabetli olur veya olmaz,bu elbette tartışılır.ama sahillerde chp,güneydoğuda dtp,ortaanadoluda akp ağırlıklı kazansın diye,bunu waşington,brüksel falan mı belirliyor?hiç böyle bir körlük,böyle bir akıl tutulması olabilir mi?bizde oluyor maalesef.bir futbol takımı fanatikliğiyle kendilerini bir partinin taraftarlığına adayan zatı muhteremler, partileri bir türlü iktidara gelemiyince tahammülsüzlüklerini gizleyemeyecek kadar saçmalıyorlar işte.
yenilginin verdiği kuyruk acısı kolay değil çünkü.içine düştükleri haleti ruhiyeleri bundandır.sindirim bozukluğu başgösterdikçe sayıklama başlıyor.hazımsızlık sancıları tuttukça cinnet geçiyorlar.ve aklı sıra şark kurnazlığıyla kıvırtarak içlerindeki yeniklik psikolojisini analiz şeklinde sunma gayretine yöneliyorlar.oysa resmen halkla alay ediyorlar,halkın tercihlerine küstahça saldırıyorlar.göbeğini kaşıyan adam,bidon kafa demeye getirerek abuk subuk analizlerle bunu gizlemeye çalışıyorlar.ama kimseler artık bunları yemiyor.bayatladı çünkü.ne kadar allanıp pullansa da bu tepeden bakmalar,bu küstahlıklar sırıtıyor.kamufle ederek,kuzu postuna bürünmüş kurt hissiyatı ortadadır.
bu gerçeklerin farkına varmış dürüst insanları liboş diye tanımlama edepsizliği bu ruh halinin bir göstergesidir.
peki sormak lazım,solculuk taslayarak kendi halkını küçümseyen,postal yalayıcılığı yapan ergenekon artıklarına ne sıfat takılmalı acaba?hangi sıfat veya tanım kişiliklerinin gerçek karşılığı olabilir,hiç düşünüyorlar mı?içerdeki her türlü baskı,zulüm ve antidemokratik uygulamayı görmezden gelerek hadiseyi “kökü dışarda”ucuz edebiyatı ile geçiştirmeye çalışanlara sormak lazım:yoksa,baskı,zulüm,hukuksuzluk ve her türlü çürümüşlük içeriden gelince milli falan mı oluyor?
böyle mi toplumsal muhalefet yapacaksınız?
hadi ordan!siz önce içinizde yer etmiş ırkçı ve şöven duygulardan bir arının da sonra dışarısı için söyleyecek bir çift sözünüz olabilsin.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 1, 2009 | Reply
Sevgili Emre bugün 5 kişilik şirketimden bir arkadaşım çıkarıldı.
Şunu neden göremiyorsun, işsizliğin sebebi işlerin düşmesi sebebi ile işten çıkarılanlar. İşlerin düşmesinin sebebi de Tüketimin düşmesi.
Türkiye güçlü durumda falan değil. Borç ile krize yakalanan bir ülke nasıl güçlü olur ? Sen 10.000 lira borçluyken işsiz kalsan, güçlü mü olursun ?
Öncelikle tüketim arttırılmalı, ancak aynı anda tüketim malları ithalatına vergi ve kotalar getirilip, iç piyasada üretime yazında dediğin teşvikler verilmeli. İster Liberal ol, ister sosyalist, başka türlü düzelme olmaz..
Yazan:emre er Tarih: Nis 1, 2009 | Reply
Hakkı Bey;
Kamu borç stoku çok iyi durumda. Milli gelirin %25’i.
Özel sektör borçları fazla ancak onun da ödenebilirliğinde bir sorun yok. Bu konuda taraf yazarı Süleyman Yaşar ve Deniz Gökçe çok yazdı. Biraz göz atabilirsiniz.
Türkiye borçlarını ödeyememe gibi bir sıkıntı çekmiyor. Bu nedenle krizin nedeni borç değil.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 1, 2009 | Reply
Deniz Gökçe’nin spor yazarlığı, ekonomi yazarlığından daha iyidir. Spor yazarken parti taraftarlığı yapmaz. Süleyman Yaşar’ı tanımam. Ancak yazdığı gazeteyi tanırım.
Mantıklı bir insan bazı şeyleri sorgulayabilir.
Borcun özel sektör veya kamuya ait olması birşeyi değiştirmiyor.
Nasıl ithalat ve ihracatı yapan özel sektörse ve ithalatın ihracattan fazla olması döviz sorunu yaratıyorsa. Bu duruma hükümetler “Bana ne özel sektörün açığından” diyemiyorsa. Özel sektörün borcundan da Devlet sorumludur. Bu borçlar bu sebeple “Maliye Bakanlığının hesaplarında yer alır.” Sanıyorum bunu daha açık anlatamam.
Türkiye’nin borç ödeme sıkıntısında olup olmaması daha anlaşılmaz. Küçülme oranında G-20 nin rekorunu kırmış bir ülkenin borç ödeme sorunu, özel sektörden bankalara yansıdığında ortaya çıkar.
Tekrar ediyorum Emre bey, ortada ciddi bir borç var. Bu borcu almış olan özel sektör işletmeleri, satış yapamadan bu borçları nasıl ödeyecek. İhracat rakkamlarından da mı haberiniz yok ? Bu sene turistlerin daha az geleceğini de mi hesaba katmıyorsunuz ?
En azından iç talebi canlandıracak tedbirlerin alınması şart. Ancak iç piyasanın canlanması dış borçları ödemek için gerekli olan dövizi sağlamaz.
Bu yüzden borçlar, mecburen yatırımlara kaydırılmalı. Bu da sizin söyledğinizin tam tersi bir durum demektir. Yani elde kalan fabrikaların da gitmesi.
İç talepin canlı olmasının faydası bu pozisyonda ortaya çıkar. Çünkü satış yapabilen işletmeler, yabancı alacaklılar için daha pahalıya patlar.
Kısacası sizin yatırım için alınmış modern ve pahalı makinalarınız, yok pahasına haczedilmez.
Ülke ekonomisi ev ekonomisine çok benzer. Biraz gözlem yapın yeter.
Yazan:emre er Tarih: Nis 1, 2009 | Reply
Hakkı Bey;
Şu anda ortada bir kriz var. Diyorsunuz ki nedeni borç. Öyleyse borç ödeyememe sıkıntısı olabilir. Böyle bir sıkıntı şu anda yok. Öyleyse neden kriz çıktı? Soru bu. Sizin söyledikleriniz bile şu anda borç kaynaklı bir kriz çıkmaması gerektiğini ortaya koyuyor.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Ben “Kriz borçtan çıktı” demedim. “Borcu olan bir ülke Krizden güçlü çıkamaz” dedim. İkisi arasında çok fark var.
Türkiye’de süren krizin asıl nedeni, 2001 krizinde aniden duran tüketim harcamalarının, arttırılmasına yönelik herhangi bir çalışma yapılmamış olması.
Yani Türkiye 2001 den beri krizden çıkamadı. Bu yüzden dış borçlar da bu kadar arttı. Bu yüzden yerli firmaların çoğu yabancılara satıldı. Bu yüzden enflasyon düştü. Bu yüzden ucuz Çin mallarına olan talep dolayısıyla ithalat patladı. Yine buna bağlı olarak bireylerin kredi kartı borçları ödenemez hale geldi.
Bunun sorumlusu tabi ki AKP.
Ben sürekli piyasanın nabzını tutan bir işte çalışıyorum. Bütün büyük şirketler ile temasım var. Yani kendi topladığım bilgilere dayanarak konuşuyorum.
Emre bey lütfen çıkın ve biraz esnaf ile şirket sahipleri ve yöneticileri ile konuşun. 2001’den sonra(AKP’ye yakın olanlar hariç) işleri iyi gitmiş kaç kişi bulacaksınız bakalım.
Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Neymiş efendim “özel sektörün çok dış borcu varmış”
öyleyse soru şu;
özel sektör bu dış borcu neye güvenerek almış?
bir zamanlar Türkiye bile garantör bulmadan dış borç alamazken, çok bi yetenekli özel sektörümüz bu denli büyük dış borcu nasıl almış nereden bulmuş?
bir diğer soru ise;
alınan bu borç ile neler yapılmış?
pek tabiki bulunabilen en müsait yere işmerkezleri, plazalar kondurulmuş, üretim ve istihdam sağlamak yerine kira/rant gelirine yatırım yapılmıştır.
Esasen özel sektörün aldığı DIŞ BORÇ FALAN DEĞİLDİR, YURT DIŞINA KAÇIRARAK, ZİMMETİNE GEÇİRMİŞ OLDUĞU ŞİRKETİNE AİT PARAYI, DIŞ BORÇ ADI ALTINDA YİNE ŞİRKETİNİN KULLANIMINA SUNMASIDIR Kİ BUNA DA “BACK TO BACK” KREDİ DENİLMEKTEDİR.
Söz konusu hileli borçlanma içinde bulunan özel sektör şimdi hükümete “çok borcum var” diyerek, “IMF’den para al ve bana ver” demektedir. Türkiye’deki özel sektör aslında “BESLEME SEKTÖRTÜR” sürekli devleti hortumlayarak bugünlere gelmiş ve bu durum BÜNYEDE ALIŞKANLIK YAPMIŞTIR. Türkiye’nin öncelikle piyasanın oyun kurallarına göre hareket eden bir özel sektöre ihtiyacı vardır. Bu tarz bir özel sektör bir ergenekon yapılanmasına da ihtiyaç duymayacaktır. Ergenekon denilen garabetli yapılanmanın bir diğer görevi de “Türkiye’de özel sektörden batmaması gerekenlerin illelebet batmasına engel olmaktır.”
IMF’den ve diğer dış kaynaklardan alınan borçları bu besleme sektöre aktaran iktidarların sonlarını gördük, bu hükümet o hatayı yaparsa en yakın zamanda onu da anap,dyp örneğinde olduğu gibi tarihin çöplüğünde görürürüz.
%39 oyu rüyalarında dahi göremeyecek olanlar zil takıp oynamaya başladılar, bende izleyip onlara gülüyorum.
seçim sonuçları değil de, “seçim sonucuna ilişkin yorumlar” çok bi eğlenceli olmaya başladı.
evet bir uyarı var AKP’ye, bu uyarıyı ciddiye alıp almamak AKP’de düşer. Ancak ciddiye alacaklarsa mesala derin devletin ve eminin ki ergenekon zihniyetinin AKP’deki uzantıları olan biri hükümetin, diğeri parti’nin ikinci adamı olan Cemil Çiçek ve Abdulkadir Aksu’nun tasfiye edilmelerinden işe başlanabilir. Her ikisi de çöplüğe atılmış ANAP gemisinden arta kalandır, ANAP’ı batırmış, AKP’yi de batıracak olanlardır kimbilir…
Zira her ikisi dahi tek bir Abdullah Gül etmeye yetmemektedir.
Kimsenin farkedemediği ise AKP’nın oy kaybının asıl nedeni Abdullah Gül’ün partideki eksikliği, yerinin doldurulamamış olmasıdır.
Abdullah Gül’süz bir AKP, bundan böyle %40’ın üstünü zor görür.
Yazan:Levent Cetin Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Hani teget gececekti?
Yazan:pirius Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
hani beceriksiz esnaflar agliyordu bi tek, aslinda kriz yoktu. Ole demisti tayyip iki hafta once.
Yazan:geograph Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Bir ETO tertibi olabilir mi acaba, cok utanc verici:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11352417.asp?gid=229