Bir de Tayyip’e lâf ediyorlar…
By Sevan Nisanyan on Nis 2, 2009 in AKP, CHP, Kemalizm, Resmî Tarih
Bir siyasi liderin düşünsel yapısını değerlendirirken, günün siyasi gereklerine göre yoğrulmuş birtakım bilinçli formülasyonlardan çok, bunların arkasındaki zihniyete ışık tutan ipuçlarını araştırmak bazan daha aydınlatıcı olabilir. Nutuk, bu açıdan zengin derslerle doludur.
Nutuk‘ta ilk dikkati çeken nokta, Milli Mücadele sırasında ve sonrasında herhangi bir nedenle ve herhangi bir ölçüde Gazi’nin emir ve iradesine karşı çıkmış olan istisnasız herkesin, vatan haini, satılmış, özel çıkarlar peşinde koşan, ya da en hafifinden gayrıciddi veya aptal kimseler olarak sunulmalarıdır. Dürüst, vatansever, ve az çok zekâ sahibi oldukları halde kendisine kayıtsız şartsız itaat etmeyebilecek kişilerin varlığı, reisicumhurun kabul ettiği ihtimaller arasında bulunmaz.
Atatürk’ün, görüş veya eylemlerini tasvip etmediği kişiler için Nutuk‘ta kullandığı deyimlerin bazıları şöyledir:
“Bedbaht”,
“insanlık evsafından mahrum”,
“şuuru milliyi felce uğratmak”,
“hainane teşebbüsat”,
“menfi ruhlu kimseler”,
“zavallılar”,
“zevatı malumenin hıyaneti”,
“zatı gafil”,
“her türlü habaset ve hıyanet ve acz ü meskenet”,
“şeytanetkâr tedbirlerle milleti iğfal etmek”,
“şahsi hırs ve menfaat veya hiç olmazsa cehalet”,
“aciz zavallılar”,
“akıl ve ferasetlerindeki mahdudiyet”,
“tab’ ve ahlaklarındaki za’ıf ve tereddüt”,
“milleti zehirlemek”,
“akl-ı eblehfiribane”,
“milleti iğfal ve meskenete irca maksadı güdenler”,
“nazır diye toplanmış birtakım sebükmağzan”,
“alçak bir padişahın deni fikirleri”,
“heyeti fesadiye”,
“ahlaksızlıklarıyla tanınmış eşhas”,
“sakim ve hayvanca bir düşünce”,
“bihissü idrak insanlar”,
“eblehane, echelane ve miskinane hareket”,
“miskin ve adi”,
“düşman aleti”,
“teşebbüsatı melanetkârane”,
“fesat tohumları”,
“eşhası muzırra”,
“hafif”,
“memleketi baştan başa ateşe vermek için olanca vüs u gayretiyle çalışmak”,
“maksadı mahsusu hainane ile teşkil edildikleri mevsuk”,
“menhus zevat”,
“korkak”,
“namus ve mukaddesat hakkında laubali ve gayrıhassas”,
“cebin, imansız, cahil”,
“çirkin gururlarını tatmin”,
“ikbal, haset, vehim ve ila gibi avamil ile hareket edenler”,
“hayasızlık”,
“adi bir mahluk”,
“paralı uşak”,
“millet meclisine kadar girebilmiş vatansızlar”,
“hayasız, hadnaşinas, küstah ve boğaz tokluğuna düşman casusluğu yapacak kadar pest ve erzil tıynette”,
“aciz ve korkak insanlar”,
“müfsid mikroplar”,
“sefil”,
“idrak ve vicdandan yoksun”,
“mülevves bir tahtın, çürümüş, çökmüş ayakları”,
“aciz, adi, his ve idrakten mahrum bir mahluk”,
“pespaye”,
“bir vehim ve hayal için Türk halkını mahvetmek isteyenler”,
“alçakça ve caniyane maksat”,
“gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet”.
Burada sözü edilenlerin ezici çoğunluğu, ilginçtir ki, Milli Mücadeleye Mustafa Kemal ile birlikte atılmış ve o mücadelenin en ön saflarında yer almış, ancak bazı konularda farklı görüşlere sahip oldukları için Gazi’yle yolları ayrılmış olan insanlardır. Nutuk‘un en sert polemikleri, bir yanda başta Rauf olmak üzere, Karabekir, Refet, Mersinli Cemal, Cafer Tayyar ve Nureddin Paşalar ve Celaleddin Arif Bey gibi Milli Mücadele önderlerine, diğer yanda Ahmet İzzet, Ali Rıza Paşalar gibi İstanbul hükümetlerinde Milli Mücadele yandaşları olarak tanınmış olan kişilere yöneltilir. İkinci planda ise, ülkenin çıkarına en uygun hareket tarzının ne olduğu konusunda, şu ya da bu gerekçeyle Milli Mücadelecilerden farklı düşünen kişiler vardır. Üstelik nutkun söylendiği tarihte bu insanların tümü iktidardan uzaklaştırılmış, birçoğu yurt dışına sürülmüş ve bazıları idam edilmiş bulunmaktadır. Yani, sıcak bir mücadelenin belki bir ölçüde haklı göstereceği bir şiddet veya infial burada sözkonusu değildir. Daha çok Gazi’nin mütehakkim kişiliğinden gelen bir tahammülsüzlük ağır basmaktadır.
Türk siyasi hayatına İttihat ve Terakki ile giren ve cumhuriyet döneminde süren bu üslup günümüzde de etkisini kaybetmiş değildir.
21 Yorum
Yazan:Yavuz Yiğit Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
“aa dönemin şartlarında bunlar gerekliydi.Olağanüstü zamanlarda olağanüstü kararlar almak gerekir.” gibi bir yorum yapılabilir.Çünkü minareyi bizim adamımız çaldığında kılıfı da pek hala bulabiliyoruz.
Keşke atamız, atalarımıza karşı demokratlığını! biraz olsun gösterebilseymiş.Belki o zaman sanayileşmiş, gerçekten muasır medeniyetler seviyesinin üstünü hedefleyen bir ülke olurduk.
Yazan:amarat Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Zaman Gazetesinde buna benzer bir konu ya da bir konu içerisinde bu konuya değinilerek şu sözler edilmişti.
Bir çok kemalist Nutuk’u orjinal halinde okuyacak seviyede değilken bir nur talebesi nutuk’u orjinalinden okuyabilir.
Burada yeni neslin bu kelimeleri kullanılmasından uzak kalmasıyla ilgili bir haberdi.Bulursam gönderirim linki.
Yazan:amarat Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
http://arsiv.zaman.com.tr/2002/11/16/yazarlar/butun.htm
Ali çolak bey yazmış 2002’de, gerçi benim aradıgım link daha bu ay içerisinde idi.
Yazan:amarat Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1048
Ahanda buldum, Mustafa Armagan yazdıydı. ( Bu yazdıydıyı da sanırım sadece iç anadolular kullanıyor )
“Nutuk”u bugün orijinalinden okuyup anlayacak bir Atatürkçü nesil kalmamıştır. Onu okuyup anlayabilecek olanlar ancak ve ancak Nur talebeleridir!
Yazan:snowqueen Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Bir kesimi ne ile suçlanıyor:”1930’ların eskimişliğine takılmakla”.
Peki karşılığında ne yapılıyor hala “1930’lara takılınıyor”.
2009 senesindeyiz hatırlatırım. Türkiye de demokrasi kültürü oturmaya çalışıyor düşe kalka.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Siz rahmetli Kemal Sunal ile büyümediniz mi ?
Onun fimlerinde yıllarca sansürsüz edilen küfürler, şimdi bib sesleri ile örtülüyor. Demek ki son 30 sene içinde bile toplumsal değerlerde değişiklikler var.
Şimdi vatandaş gitmiş Nutuk’ta yer alan kendince pis sözleri toplamış ve “Recep Tayyip Erdoğan işte bunları örnek alıyor.” demeye getiriyor.
Aferin ona, kendince sağlam bir dayanak bulmuş. Peki bunları yazarken o dönemin değerleri ile ilgili nasıl bir değerlendirme yapmış ?
Yapmamış. Şimdi “o ayıkladığı kelimelerin içinde bulunduğu cümleler ne anlatmak istiyor” diye sorsak. Yazar acaba nasıl bir açıklama yapar ?
Mesela Nutuk’ta yazan “Adi Mahluk” sıfatı ile acaba Kriz yüzünden kredi kartı borcunu ödeyemeyenler mi anlatılıyor ?
“Müsfid Mikroplar” derken, Batan işadamlarından mı bahsediliyor.
Tabi ki hayır. Peki ben merak ediyorum, siz kendinize göre Vatanını satan insanları nasıl tanımlarsınız ? Nutukta “o… Çocukları” diye bir ifade var mı ?
Yazan:Hasan Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Kara karayı aklamaz tabi, bu yazı biraz da böyle okunmalı..
Erdoğan Atatürkleşiyor..
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Kazım Karabekir’in hazin öyküsünü de burada anmamız lazım. Yazı Murat Bardakçıoğlu’ndan. Linki aşağıda:
İzmir Hapishanesi’nin bundan 83 sene önce, “Paşa” rütbeli ve kahramanlığı dillere destan bir misafiri vardı: Kâzım Karabekir…
Karabekir Paşa’nın kim olduğunu yazmama gerek yok… Sadece, bugünkü Doğu sınırımızın ve İstiklâl Savaşı tarihimizdeki çok önemli bazı gelişmelerin onun eseri olduğunu söylemekle yetineceğim.
Hem asker, hem de milletvekili olan Karabekir Paşa’nın, Ankara’daki evine 1926’nın 22 Haziran’ında gelenler “Başvekil İsmet Paşa Hazretleri sizi çaya davet ediyorlar” dediler ama Paşa’yı başbakanın çayına değil, Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler. Karabekir Paşa pencereleri parmaklıklı bir odaya kapatıldı. Şark Fâtihi, odada yatak olmadığı için üç gece boyunca yerde uyumak zorunda bırakıldı.
HAKİMLER CAMDAN ATLADILAR
Paşa’yı, mevcutlu olarak İzmir’e nakledip istiklâl Mahkemesi’ne çıkardılar. Mahkemede yalnız değildi, İstiklâl Savaşı’nın çok önemli isimleri olan Ali Fuad, Refet ve Cafer Tayyar Paşalar gibi silâh arkadaşları ve bazı politikacılar da tutuklanmıştı.
İsnad edilen suç, tarihlere “İzmir Suikasti” diye geçen suikast teşebbüsüne yani Mustafa Kemal Paşa’nın hayatına kasteden komploya karışmış olmalarıydı.
Kâzım Karabekir başta olmak üzere diğer paşaların tutuklanması çok kişinin ve bu arada silâh arkadaşları olan Başvekil İsmet Paşa’nın ağırına gitti. İsmet Paşa, istiklâl Mahkemesi heyetiyle görüştü ama hakimlerin “Bu işe karışırsan seni de tutuklarız” yolundaki tehditleri ve Mustafa Kemal Paşanın “Mahkemeler bağımsız hareket ediyorlar” demesi üzerine, mahkemeye “Haklı imişsiniz, bildiğiniz gibi yapın…” mealinde bir telgraf çekecek ve işe bir daha karışmamaya çalışacaktı.
Duruşmalar, 1926’nın 26 Haziran günü İzmir’deki Elhamra Sineması’nda başladı. Karabekir Paşa’nın celselerden birinde mahkeme başkanı Ali Bey’e “Bu dâva siyasîdir” demesi, her yerde konuşulur oldu. Bunun üzerine, o sırada Çeşme’de bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın hâkimleri yanına çağırıp bir güzel haşladığı ve mahkeme heyetinin Paşa’nın yanından pencereden atlayarak kaçtıkları anlatılıyordu.
ADI, CADDELERE VERİLDİ
13 Temmuz’daki karar celsesinin yapılacağı salonda görülmemiş bir kalabalık vardı, izleyicilerin çoğu subaydı, üniformalı ve silâhlıydılar. Mahkeme 17 kişiye idam cezası verdi ama Kâzım Karabekir’in yanısıra Ali Fuad, Refetve Cafer Tayyar Paşalar beraat ettiler.
Karabekir Paşa 1927’nin 5 Aralık günü emekli edildi ve İstanbul’da, Erenköy’deki evinde senelerce göz hapsi altında yaşadı. Hem manevî, hem de maddî sıkıntılar çekti, hattâ hasta olan hanımıyla kızlarına ilâç alabilmek için kayınpederinin yadigârı olan saati bile satmak zorunda kaldı. Evin pencerelerinin bazısı camsızdı ve battaniye yahut çarşafla kapatılmıştı.
Şark Fâtihi Karabekir Paşa, o günlerde yazdığı “İki Damla Gözyaşı” başlıklı şiirinin girişinde “Yetmiş lira ile mütekaid (emekli) bir adam / İken, iki kızım da doğdu olduk tamam / Evet tamam! Çünki herkes kaçıyor benden / Ve ben de sabahları erken / Yavruların hazırlıyorum sütlerini” diyecekti.
Bugün, Türkiye’nin birçok şehrindeki caddeler, meydanlar ve mahalleler, evinden “Başvekil İsmet Paşa sizi çaya davet ediyorlar” diye alınıp Emniyet’in bir odasında geceler boyu yerde uyumaya mecbur bırakılan ve hayata 1948’de henüz 66 yaşındayken veda eden Kâzım Karabekir Paşa’nın adını taşıyor.
http://www.haberturk.com/HTYazi.aspx?ID=270
Yazan:kemal Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Mustafa Armagan demisken, su cakma tarihci mi, illa da abdulhamid icki icmeeeeeeeez, olaabilemezzzz diye tutturan, allahaskina birakin bu fasizanlari da daha ciddi birinden ornek veriniz:)
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Tabi iyi tarihçi olmak için Abdülhamid’in alemci ve sübyancı olduğunu söylemeniz gerekir. Böylece tarihte çok önemli bir karanlığı aydınlatmış olursunuz. Adam öleli 120 seneyi aşmış hala aynı ittihatçı kafa.
Yahu Abdülhamid’in dindar olduğu herkesin malumu. Abdestsiz yere basmamak için lavaboya kadar teyemmüm alıp gidecek kadar koyu bir dindar hem de. Abdülhamid’in içki içmesi Tayyip Erdoğan’ın alem yapması gibi bir şey. Ki Tayyip Erdoğan yanında işretçi gibi kalır. Kim iddia ediyormuş bilmiyorum ama iyi sıkmış kimse…
Mustafa Armağan tarihçi değil, kendisine tarihçi de demiyor zaten. Ama tarihi araştırıyor ve objektif deliller sunuyor. Delilleri çürütemeyenler de delilleri sunana yüklenmeyi yeğliyorlar nitekim.
Nutkun dilinin ağırlığı bilmediğimiz bir şey değil. Benim Osmanlıcam fevkalade iyidir, yine de M.Kemal’in kullandığı birçok kelimeyi bilmiyorum, lügate müracaat ediyorum.
Benim merak ettiğim bu nutuğu 36 saat boyunca hangi sabırlı adamlar dinlemiş, ne işkencedir bu kardeşim.
Bir de mümin Kemalist CHP’li kardeşlerin 10 Kasım’larda 24 saat nutuk hatmetme olayı vardır ki kasıklarıma ağrılar saplayan bir hadisedir.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Nutkun dilinin ağırlığı bilmediğimiz bir şey değil. Benim Osmanlıcam fevkalade iyidir, yine de M.Kemal’in kullandığı birçok kelimeyi bilmiyorum, lügate müracaat ediyorum.
Benim merak ettiğim bu nutuğu 36 saat boyunca hangi sabırlı adamlar dinlemiş, ne işkencedir bu kardeşim.
Yahu arkadaşlar, Nutkun dili tabi ki şimdiki nesle ağır gelecek. Karşısındakilerin anlamadığı bir dilde Nutuk atan birini gördünüz mü hiç ?
Türk Dili çok hızlı değişen bir organizma. Zamanında Atatürk Türk Dil Kurumunu bu yüzden kurdu. Dile karışmış ağır Arapça ve Farsça kelimeler yerine daha sade ve Türkçe’ye uygun kelimeler konulması için.
Bu biranda olacak birşey değil. İnsanlar bazı kelimeleri kabul ediyor, ama bazılarını etmiyor. CD’ye “Teker” diyeniniz var mı ?
Sonuçta dil değişmeye devam ediyor ve haliye Nutuk yazıldığı dönemde rahatça anlaşılırken, şimdi ağır geliyor.
Osmanlıca bilen biri de bunu tam anlayamayabilir. Çünkü Osmanlıca 3’e ayrılır ve tam bütünlüğü olan bir dil değildir.
Bu durumda Arapça ile ilgilenen Nur talebeleri, hali ile eski değiştirilmemiş kelimeleri daha rahat anlayabilir. Gayet normal.
Sorun şu ki, kasmaya ne gerek var. Nutuk’un günümüze uyarlaması her yerde mevcut.
Yazan:MY Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Hakki Bey,
az önce yayina girdigimiz yaziyi, özellikle de Fransizca’dan verdigimiz örnegi okumanizi rica edebilir miyim?
http://www.derindusunce.org/2009/04/02/uluslastirmak-kulture-zararlidir/
400 yil önce yazilmis ingilizce veya fransizca bir metini okuaybiliyor Türk çocuklari ama dil devrimini yapan insanin yazdigi NUTUK okunamiyor. çarpiklik burada.
saygilarimla
Yazan:TSD Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
Hakkı bey,
Şu yazıya da bir göz atmanızı isterim:
http://www.derindusunce.org/2008/08/29/dil-bir-oyuncak-midir/
Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 2, 2009 | Reply
fazla didikleşmelere gerek yok, zaten biliriz ki kemalofaşist bağnazlar içinden çıkamadıkları, ya da işine gelmeyen görüş ve fikirlere küfür etmeyi iyi bilirler, en iyi bildikleri şeyin neden küfür olduğu da bu yazı ile ortaya çıkmış oluyor.
ikinci bir hastalıkları ise, büyüklüğü altında ezildikleri şahsiyetler için yalan, dolan iftiralarla karalama kampanyası yapmalarıdır. bir uzak örnek sultan abdulhamit, ikinci yakın örnek ise araştırmacı mustafa armağandır, küfür etmek yerine “adam gibi”, “delilli” ve “belgeli” somut fikirler ortaya koyun, tabiki böyle bir yeteneğiniz varsa.
bu kemolafaşistlerin 85 yıla sığdırdığı, katliamlar (çorlu, kahramanmaraş, sivas vb), komünist ve şeriatçı idamları, silahlı askeri darbeler, muhtıralar, post-modern darbeler, parti kapatmaları, yasaklamalar, sansürler gibi bozuk sicil, 600 yıllık Osmanlı’nın bozuk sicilinden kat be kat fazladır. Osmanlıya karşı karın ağrıları ondan daha üstün olamamalarından kaynaklanmaktadır. Misal Osmanlı mebus meclisinde “kurdistan” kelimesini peynir ekmek gibi kullanabilirdiniz, sıkıysanız bu mecliste kullanın da görelim, hayatın içinden bir ufak örnek, bunun gibi binlerce örnek bulabilirsiniz, bilmem anlatabildim mi?
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 3, 2009 | Reply
Sayın MY ve TSD
Ben neden Nutuk’un anlaşılmadığını açıkladım.
Dilin Değişiminin doğru mu yanlış mı olduğu hakkında uzun tartışmalar gerekir.
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun hangi amaçlar ile kuruldukları, kuruldukları dönemin koşullarında çok iyi incelenmelidir.
Şimdiki durumda olması gerekenler ise ayrı bir tartışma konusudur.
İngiliz ve Fransızcanın gelişimi de İngiliz ve Fransız tarihi açısından incelenmelidir.
Benim söyleyeceğim şu; Bir milleti birarada tutan en önemli unsurlar, Ortak Dil, Ortak Tarihtir ve bir miktar da Dindir. Osmanlı Yıkıldıktan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması için bu öğelere ihtiyaç vardı. Ve bu yönde gerekli olanlar yapıldı.
Bu yapılanlar aşırıya kaçınca, Azınlıklar zarar gördü, Kürtler zarar gördü, Aşırı Dindarlar zarar gördü. Gün oldu, Solcular zarar gördü.
Bunlar gerçek.
Ancak bunların hepsi birbirlerine zarar vermeden nasıl birarada yaşayacaktı ? Bu da ayrı bir tartışma konusu….
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Nis 3, 2009 | Reply
Hakkı bey,
Dilde günün ihtiyaçları, modaları, yabancı dil etkileri gibi nedenlerle doğal bir değişim yaşanır. Kimse bunun karşısında değil zaten. Ama Dil Devrimi denilen şey doğal değişim değildir. Dildeki yabancı kelimeleri ayıklamak adına dil katledilmiştir. Nurullah Ataç gibi yazarlar yabancı kelime kullanmamak adına bağlaç olan “ve” yi kullanmaktan bile imtina etmiş. Bunu bize matah bir şeymiş gibi anlatırlardı lisede.
Arapça ve Farsça, din ile bağlantılı görüldükleri için aşağılanmış; en zengin dilin Türkçe olduğu söylene söylene dil fakir bir hale sokulmuştur.
Olan biten doğal bir değişim değil, darbe’dir, müdahaledir. Zaten “devrim” gibi beylik kelimelerle ortaya çıkan bir şeyin, işi doğasına bırakmak gibi bir niyetinin olmadığı isminden belli.
Ve bu dil devrimi diye kendi diline müdahale etmenin dünyada başka bir örneğini bilmiyorum ben. Bunu savunanları da anlayamıyorum. Tamamen ideolojik yaklaşıyorlar.
Neymiş efendim, dili öztürkçeleştiriyorlarmış. İsmet Özel’in güzel bir sözü var. Türkçe ve Farsça olmadan “hiç bir şey” söyleyemezsiniz diyor. Çünkü “hiç” Farsça, “bir” Farsça, “şey” Arapça.
Dil devrimi denilen şey utanç verici. Bunu savunanızı anlamak mümkün değil.
Yazan:Furkan Tarih: Nis 4, 2009 | Reply
Ekrem Sinai Bey,
Dil devrimini savunmalarını anlamak aslında gayet kolay. Çünkü beyinleri ilkokul çağlarından itibaren bunlarla yıkanıyor. Dikkat ederseniz hala kalıplamış kelimeler cümlelerle konuşuyorlar. Örnek :”O zaman ki şartlarda başka bir yol yoktu”, “böyle yapılmak zorundaydı” Kim dedi yahu bunu, neden zorundaydı, kim karar verdi bizim adımıza. Tek bir cevabı var bu soruların. Atatürk. Ama ya Atatürk yanlış yaptıysa bu konuda. Ya “öyle olmak zorunda” değildiyse…
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Nis 4, 2009 | Reply
Sayın Hakkı Bentek,
Yorum ve tartışmaları ilgiyle takip ediyorum.Tartışmaya bazen yorum yazmadan tüm görüşleri dikkatle okumak daha yararlı oluyor.Ki son zamanlarda buna ağırlık veriyorum.
Ancak,yine de belirtmeden geçemeyeceğim bir ayrıntı var.Siz,değerlendirmelerinizde ağırlıklı olarak nutukun anlaşılma/anlaşılamama gibi dil “problemi”üzerinde durmuşsunuz.Yani sanki makalede irdelenen ve buna ek olarak görüşünü belirten katılımcılardan eski türkçeden kaynaklanan bir anlaşılamama hali yakınması varmış gibi bir algı içerisindesiniz.
Oysa tarışmanın ana ekseni bu değil anladığım kadarıyla.Evet,kuşkusuz sizin üzerinde durduğunuz husus da tarışmaya değer.Lakin,tartışılan ve eleştirisi yapılan bu değil.Daha ziyade, tarihi bir metinde neden bu kadar olumsuz sıfat kulanıldığına dair haklı bir serzeniş var.Ki,buna şahsen ben de katılıyorum.Tarihe mal olmuş bir şahsiyet veya liderin kendi halkına hitab ederken bu kadar aşağılatıcı,itham edici,suçlayıcı ve onur kırıcı sıfatları kullanmasını doğrusu ben de doğru bulmuyorum.
Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 4, 2009 | Reply
Sn. Furkan bey,
çok güzel kalıplara değinmişsiniz ancak 85 yıldır kullanılmaktan bıkılmamış başka kalıplarda var ;
özgürlük, hak ve hukuk taleplerine karşı her daim kullanılmakta olan bazı kalıplar :
“birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu dönemde …. sırasımıydı….”
“dış güçlerin bizi bölmek ve parçalamak için fırsat kolladığı…..”
“milli birliğimizi ve beraberliğimizi bozmaya yönelik…..”
“laik cumhuriyet elden gidiyor….”
gibi komik mazeretlerler sayısız silahlı faşist darbeler yapıldı, ülke bir muz cumhuriyetine dönüştürülerek, dünyadaki itibarı yok edildi.
bir ülkenin yönetimi kurulduğu günden itibaren tartışılır mı?, bunu hergün tartışma konusu yapmaktan daha büyük zarar ne olabilir? 85 yıldır her gün “cumhuriyet elden gidiyor”, “laiklik elden gidiyor”, gidiyorda gidiyor. 150 yıl önce ki “şeriat elden gidiyor” zihniyeti ile baş kaldıran zihniyetten ne farkı var bu zihniyetin.
150 yıl önce “şeriat elden gidiyor” diye darbeye kalkışan paşalar mevcuttu (kuleli vakası), bugün ise “laiklik elden gidiyor” diye darbeler planlıyorlar, her iki zihniyet te aynı zihniyettir, değişen tek şey mazruftur/kılıftır/mazerettir.
“orduya sadakat şerefimizdir” den, “ordunun halkına sadakati esastır” zihniyetine evrimleşilmedikçe, darbecilerin darbe tehdidi bitmeyecektir.
Yazan:hülya erkurt Tarih: May 13, 2010 | Reply
Nutuktan bazı kelimeleri alıp ,olumsuzluk yüklemek de ince sanat olsa gerek.
Onu sevmenizi beklemek,anlamaya çalışacagınızı ummak hele hele düşmanı olmayacagınızı beklemek safdillik olur..elbette düşmansınız ve ardınızda koskoca küresel emperyalizm var..çıkarlarınız ve düşmanınızın ortaklıgı siz ,yobazları ve azınlıkları,yeni azınlıkları,hülasa Türk düşmanlarını biraraya getirmiş bir de kukla iktidar vermiş olsa da …çok güvenmeyin bence,biz de Atatürk eksik olmaz,çakalın hükmü kurt gelince kalmaz,daha ayaga kalkan yok diye,kurt soyu kesik sanmayın..
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 13, 2010 | Reply
Hülya hanım,
Herkesi düşman-ajan bilip küresel emperyalizmin desteklediği hainler olarak nitelemek psikolojik bir rahatsızlık. Sizin gibi düşünenler giderek yalnızlaşıyor. Bir süre sonra çevrenize zarar vermeye de başlayabilirsiniz.
Hadi yobazları, 2.cumhuriyetçileri, liberalleri filan bırakın azınlıklardan ne istiyorsunuz. Zaten diplerine darı ektiniz. Kalanları da kesmek mi istiyorsunuz? Nasıl bir düşmanlıktır bu.