Dinimi kim çaldı?
By Ekrem Senai on Nis 9, 2009 in Çeviri, Video
Sunuş: Özellikle batılı kaynakları takip edenlerin dikkatini çeken bir islamofobi yükselişi var dünyada. Soğuk savaşın bitişiyle « Komünist Tehlike » ortadan kaybolunca silah endüstrisi, ulusal savunma bütçeleri bir anda “lüzumsuz” hale geldiler ve acil bir “ortak düşman” arayışı başladı. “Rastlantıya” bakın ki tam da komünizme karşı savaşın sona erdiği 80’li yıllardan beri İslâm ve Müslümanlar bir “dış tehdit” olarak görülmeye başlandı. 11 eylül saldırılarıyla tavan yapan ve Huntington ile teorileşen Batı-İslâm düşmanlığına(!) Ummah Films‘den güzel bir cevap: Dinimi kim çaldı?
Çeviri ve altyazılar için emek veren Ekrem Senai’ye özel teşekkürlerimizle.
Editör
5 Yorum
Yazan:arif Tarih: Nis 9, 2009 | Reply
Konuşmanın bir yerinde, dinler yanlış işler yapan taraftarlarınca değil, öğretilerine göre değerlendirilmelidir deniyordu. İslamın Muhammedi şeriat halkasındaki muamelat hususlarını, İslamın bütünü görüp onu dayatmak ve siyasallaştırıp sistemleştirmek ile; İslamın Allah indindeki din, yani tek yaratıcı ve tebliğcilerine saygı-Elbette Hz. Muhammed ve diğer peygamberlere-genişliğinde kabulü arasındaki uygunluğu bağdaştırmak gerekir. Bu diyalog ve bir arada yaşamayı sağlarken, diğeri kopma ve cemaatleşmeyi zorlar. İnsanlığın bütününü kuşatma yerine, içe kapanmayı sağlar.Yakın geçmişte Ali Bulaç örneğinde tartışılan, bireyleşme olgusuda buna dayanıyordu. Müslümanlar müntesibi oldukları dinin yalnız kendilerine ait olmadığını idrak etmelidir. Yaratıcıya inanan herkes müslümandır. Böyle bakınca Mete Tunçay’ın Atatürk deistti yazısıda daha bir anlam kazanıyor. Herkesi dinsiz ilan etmek yanlışından uzaklaşmak gerekir. Konuşmada ise, kitle iletişim araçlarının düşman yaratma ve çatışmadan beslenme tuzağının nasıl çalıştığı üzerine ciddi katkı var. Ekrem beye teşekkürler.
Yazan:amarat Tarih: Nis 9, 2009 | Reply
Ben son kısımdaki Ali’yi unuttuysanızı çözemedim.
Yazan:mehmet ali Tarih: Nis 9, 2009 | Reply
İşte bu..Binlerce insanın onlarca yolda yaptığı planları(olan biteni salt Huntington’a bağlasak da),samimi müslümanın yarım saatte ters çevirmesi işten bile değil. Açın bakalım o meşhur kanallarınızı üç-beş gence , bakın nasıl ortalık aydınlanıyor..E, inşallah bu günleri de görürüz..
ABD ve Avrupa’daki repciler aklıma geldi, dikkat ettiyseniz, ortalıkda görünmüyorlar artık, hele Türkiye’de hiç!!
Bu kısa video gösterdi ki, iyilik de kötülük de elimizde, haydi eller ve yürekler çabaya..
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Nis 9, 2009 | Reply
Şöyle diyor mealen: Ben Ali, zaten bildiğiniz şeyleri belki unutmuşsunuzdur diye size hatırlatıyorum.
Orada ses uçmuş. Amatör olunca böyle aksaklıklar oluyor.
Bu arada utube’den Baba Ali videolarından istek alırsam onlara da çeviri yazabilirim.
Malum, bu işler iltifata tabi.
Yazan:Canmehmet Tarih: Nis 13, 2009 | Reply
İnsan; üçte bir aile, üçte bir çevre, üçte bir öğreniminin toplamıdır. (3X30=90) Bunları yüze tamamlayan kalan 10; ailesinden erken yaşlarda aldığı sevgi-şefkat değerleridir. Bu manada kişinin kararlarında etkin olan; aile+çevre; veya aile+öğrenimi; veya çevre+öğrenimidir. Kişi, sevgi-şefkat değerlerini ailesinden almışsa, ailenin değerleri, Değilse; yakınlık gördüğü çevre, (arkadaşlar-grup) kararlarında baskın olacaktır. Bunlarla beraber, insanlar, (daha fazla) duyduklarından değil, uygulamalarını gördüklerinden etkilendikleri bilinmektedir. Bir anne-baba, çocuğuna-komşusuna ve ilişkide olduğu tüm insanlara sevgi-dürüstlük ve güzel ahlaki tavırlarla yaklaştığında, örnek olduğunda, çevresinde imrenilen bir insan olacağı tabiidir. Çocuğuna asla yalan söylemeyen, eşini aldatmayan sözünde duran bir insanın etkisi, sanıldığından daha büyüktür. Bunların yanında İslam; gerek ABD’de de, gerek Avrupa’da sanılandan daha hızlı yayılmaktadır. Nedeni, insanların giderek aydınlanması ve ilgili, merak ettikleri konularda kendi imkanlarıyla (tarafsız kaynaklardan) araştırma yapmalarıdır. Bu manada İslam’ın, tanıtmadan daha çok yaşanmaya (güzel örneklerinin sergilenmesine) ihtiyaç bulunmaktadır.