RSS Feed for This Post

Muhafazakâr basın-yayın ve sivil örgütlerin ahlâk sorunu

Haksızlık, hukuksuzluk, edepsizlik ve zulüm her nereden gelirse gelsin bunların karşısında yer almak yüksek bir erdemlilik gerektirir. Haksızlığın, şerefsizliğin Müslüman’ı, Yahudi’si, sağcısı, solcusu olmaz. Bir insan hakkı ihlali, kimlik, inanç, mezhep ve ırk ayrımı yapılarak değerlendirilemez.

Muhafazakâr kesimin Büyükanıt’la aynı noktada birleşeceğine ihtimal dahi vermezdim. Karadayı hakkında suç duyurusunda bulunacaksınız ancak Cemil Çiçek hakkında haber bile yapmayacaksınız. Ergenekon iddianamelerini her gün manşetten vereceksiniz ancak bütün bu iddianameleri bir roman olarak değerlendiren Erbakan’ı unutacaksınız. ÇYDD’nin ihtiyar ve hasta başkanına Ergenekon’la bağlantısı var diye saçlarına kadar inip belden aşağıya vuracaksınız, başörtüsüne karşıt söz ve eylemleri var diye olmadık hakaretlerde bulunacaksınız fakat kendini muhafazakâr sendika olarak tanıtan Eğitim bir-sen Nazilli şube başkanının kılık-kıyafet yönetmeliği gereği başörtülü bayanları içeri almamasına en ufak bir tepki bile göstermeyeceksiniz. Başörtülülere asker hakaret ederse yeri göğü inleteceksiniz ancak aynı hakaret Milli Eğitim Bakanı’ndan geldiğinde ses çıkartmayacaksınız. Bizim çocuklar misali… 

Oldum olası bu ülkenin mevcut sivil toplum örgütlerine yönelik olumsuz duygular beslerim. Katı, dar ve ideolojik siyasi partilerden ayırt etmem onları. Çünkü cemaatçi, devletçi, içe kapalı ve adamcıdırlar. Bir türlü sivil, demokrat, özgürlükçü, ahlaki ve insani bir çizgi tutturamadılar. Sağcısı da, solcusu da, İslamcısı da öyle… Muhafazakâr kesim yıllardır burası benim bölgem, yurdum, toprağım, bilmem kaç yüzyıllık inanç değerlerimle burada ancak benin varlığım ağır basar anlayışıyla hareket ediyor. Bir nevi ev sahipliği yapıyor. Bu durumda doğal olarak diğerlerine asla bir şans verilmiyor bu topraklarda. Onları dinsiz, inançsız, kimliksiz ve hor görüyorlar. Bu “diğerlerinin” en küçük hataları ve haksızlıkları abartılarak veriliyor fakat benzer hatalar ve haksızlıklar kendi yandaşlarından geldiğinde ise sesleri çıkmıyor. Görmezden geliniyor bütün bu ahlaksızlıklar..  

Ahlakın, erdemin ve vicdanın neler yapabileceği, insan onurunun, şerefinin ve haysiyetinin her şeyden kıymetli olduğu bütün farklılıklara hissettirilmesi gerekirken insanlık değerleri her gün biraz daha ufalanıyor ve insani vasıflar Tanrı’ya rağmen görmezden geliniyor. Bu büyük bir günahtır. İnsanlığa yapılmış bir hakarettir, ihanettir aynı zamanda. Buna katkı sağlayanlar, yaramaz çocuklarına laf söyletmeyenler bu büyük günaha ortaktırlar. İnsanın gözden düşürüldüğü, unutulduğu ve nesneleştirildiği bir dünyada onun derinliğine inecek, inançlarını, değerlerini yüceltecek kesim başta Allah’a iman etmiş olan Müslümanlar olmalıdır. Ne yazık ki gözleri cemaatlerinden başka kimseyi görmeyen, burunları bir karış havada, devletçi ve içe kapalı Müslümanların yapacağı bir iş değildir bu. Demokrasiye ve özgürlüğe alerjisi olan Müslümanların da işi değildir. “Hırsızlık yapan kızım Fatıma bile olsa” diyen bir peygambere inanan ve onun gibi tavır ortaya koyan Müslümanların işidir bu.  
 

Farklı, renkli ve çeşitli yaşam biçimlerinin olduğu bir ülkede bütün renklerle barışık kaliteli, ahlaklı ve vicdanlı basın yayın ve sivil örgütlere ihtiyaç vardır. Önce insanı ve değerlerini, ahlakı, erdemi ve vicdanı öne çeken, haksızlık, hukuksuzluk her kimden gelirse gelsin tavrını insandan yana koyan ve asla taviz vermeyen insan hakları kuruluşlarına ihtiyaç vardır. Kendi iç hukukunu sağlama almayanların, doğruluğu, riyasızlığı, çıkarsızlığı, ahlakı ve erdemi kendi içinde ilkeleştirmeyenlerin insanlık adına ortaya koyabilecekleri hiçbir şey yoktur. Kendileri sadece ya bir öğretmendir ya doktordur, ya milliyetçidir, ya solcudur, sosyalisttir ya liberaldir ya da bir İslamcıdır… Kendi içinde ilkeleştirdiği ahlaki yasaların tavizsiz savunucusu olmadan solcu, sosyalist, liberal ya da İslamcı olmuşsun neye yarar…

…Bu makale ilginizi çekti ise…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Öğretmenlik, savcılık, soytarılık, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 9 Yorum

  2. Yazan:eg Tarih: May 4, 2009 | Reply

    doğru söze ne denir!
    muhafazakar basın çiçek’le ilgili haber yapsaydı ve çiçek’in artık boyunu aşan adaletsizliklerine tepki koyabilseydi çiçek orada hala duruyor olmazdı.

    maalesef hepimiz üç aşağı beş yukarı aynı topraktan beslendik 100 küsür yıldır. bu yüzden o toprak hepimizi “öteki”ne karşı şüpheci yaptı. benim eylemelerine çok dğer verdiğim genç siviller gibi örgütler için bile aynı şeyi söyleyebilirim. hepimiz aslında birbirimize benziyoruz. ötekine şüpheyle bakmak ve ötekini ilk fırsatta alaşağı etmek ana iştiyakımız! yalsızuçanlar yazmıştı bir ara: hepimiz azbuçuk solcu çokça kemalist, azbuçuk liberal çokça kemalist, azbuçuk sağcı çokça kemalist, azbuçuk islamcı çokça kemalistiz diye…bence çok doğru bir tespit. bu “kemalist damar” hepimizi ötekine vurmaya sevk ediyor. stv’nin haberlerini ve dizilerinin çoğundaki kör gözüm parmağına propagandayı görünce cidden olmaz bu kadar diyorum. vakit zaten almış başını gitmiş. halbuki aradığımız “insan” bu değildi bizim, ama ne aradık ne bulduk. o yüzden umutsuzluğum. işte bu yüzden bir süre çok yakın hissettiğim genç siviller’den (hatta taraf’tan) dahi 1 yılı bulmadan bir özgürlük şarkısı çıkamayacağını görmem! çünkü hiçbirimiz özgürlük demokrasi ve insan hakları istemiyor. sadece meydanda “bizim” daha görünür, daha zengin, daha güçlü olmamızı istiyoruz hepsi bu kadar! bundan kurtuluş yolu vicdanlara dönebilmekte ama vicdan vicdan diyenlerin dahi vicdanla kurduğu baş iğreti, çünkü vicdanın ne olduğunu bilmiyoruz!

  3. Yazan:samet Tarih: May 4, 2009 | Reply

    Karadayı hakkında suç duyurusunda bulunacaksınız ancak Cemil Çiçek hakkında haber bile yapmayacaksınız. Ergenekon iddianamelerini her gün manşetten vereceksiniz ancak bütün bu iddianameleri bir roman olarak değerlendiren Erbakan’ı unutacaksınız.

    Muhafazakar basından özellikle zamanı takip ediyorum. Cemil Çiçek’in açıklamaları hakkında bu gazetede bir çok haber/yorum yer aldı . Hatta Çiçek’in son açıklaması karşısında “Zehirli Çiçek” diye bir köşe yazısı bile yer aldı. Cemil Çiçek’in çağdışı duruşu muhafazakar kitleye değil, onu her fırsatta takdir eden Kerinçsizgillere mal edilse bence daha iyi olur. Genelleme yapmadan doğruya doğru eğriye eğri demek lazım. Mesela zaman camiasının Cemil Çiçek zihniyeti ve Erbakan’ın fasafisocu tutumuyla cansiperane mücadele ettiğini görmek o kadar zor mu?

  4. Yazan:eg Tarih: May 4, 2009 | Reply

    samet kardeşim,
    zaman gazetesi için dediğiniz doğru. ama mesela aynı camiadan olan stv için doğru değil. stv cidden de kemalist yayınların “negatif ayna görüntüsü” yayınlar yapıyor. aslında gerçekten de hiçbirimizin eli temiz değil bence.

  5. Yazan:murat Tarih: May 4, 2009 | Reply

    EG’yi ve alıntı yaptığı Sadık Bey’in sözlerini okuyunca Derin Düşünce’de de yazan Suat bey’in beğendiğim bir sözü aklıma geldi. Şöyle diyordu: “Türkiye’de İslamcılık da dahil her düşünce Kemalizm tarafından döllenmiştir.”

  6. Yazan:Kaan Coşkun Tarih: May 4, 2009 | Reply

    Bu yazıyı yazan arkadaşımız detaylı bir “Muhafazakar Basın” takibi yapamamış olmalı.
    YeniAsya gazetesi hakkında da çok fazla fikir sahibi olduğunu sanmıyorum. Muhafazakar basın eskiye nazaran daha yanlı bu doğru. Siz muhafazakar basın olsaydınız şimdiye kadar ne hale gelmiştiniz ya:) Yıllarca baskı gören basın ilk defa serbestleşti. Ve yıllarca gırtlağını sıkmak için ensesinde gezenlere karşı ilk defa güçlendi. Bunlar bazı şeyleri meşrulaştırmaz ama sanırım basitleştirir.

  7. Yazan:Mert Nuhoğlu Tarih: May 6, 2009 | Reply

    Ben de yazarla aynı görüşteyim. Eğer AKP’nin yerinde mesela CHP olsaydı, muhtemelen muhafazakar basın şu olayları haber yapardı:
    – Yolsuzluk iddiaları
    – Çalık Grubunun tepe yönetiminde iki yeni mezun Albayrak kardeşin bulunması
    – Denizfeneri iddiaları
    – Ekonomik kriz
    – Darfur katliamı

    Özellikle Darfur katliamının baş sorumlusu Ömer El Beşir’e hükümet tarafından kol kanat gerilmesi, benim gibi, pek çok kişide büyük hayalkırıklığı yarattı. Davos’taki ahlaki çıkıştan kısa süre sonra, Dışişlerinin Beşir’i BM nezdinde savunması, çok büyük hata oldu.

    Zaman/Stv grubuyla ilgili de özel bir eleştirim var. Zaman grubunun çok güzel bir reklamı vardı: “yaftalamayın” diyordu. Fakat bu reklamın oynadığı sırada, stvhaber sitesinde Kürşat Bumin’le ilgili ciddi bir yaftalama yapıldı. Bu haber yorumda, Kürşat Bumin’in ETÖ’yle ilişkisi olduğu ima edilerek delile dayanmadan yaftalama yapılıyor. Kürşat Bumin bu konuda, karşı yazı yazdı. Ve bildiğim kadarıyla henüz Zaman/Stv grubu, bu yaftalama olayından dolayı özür dilemedi.

  8. Yazan:samet Tarih: May 6, 2009 | Reply

    Zaman/Stv grubuyla ilgili de özel bir eleştirim var. Zaman grubunun çok güzel bir reklamı vardı: “yaftalamayın” diyordu. Fakat bu reklamın oynadığı sırada, stvhaber sitesinde Kürşat Bumin’le ilgili ciddi bir yaftalama yapıldı. Bu haber yorumda, Kürşat Bumin’in ETÖ’yle ilişkisi olduğu ima edilerek delile dayanmadan yaftalama yapılıyor. Kürşat Bumin bu konuda, karşı yazı yazdı. Ve bildiğim kadarıyla henüz Zaman/Stv grubu, bu yaftalama olayından dolayı özür dilemedi.

    Haklısınız.K.Bumin’le ilgili ağır bir yaftalama yapmışlar. Zaman gazetesi ve web sitesi,stv yayınlarındaki ciddiyet ve ağırbaşlılık guruba ait samanyoluhaber web sitesinde pek yok…Bu da oraya önem verilmediğini akla getiriyor. Sansasyonel haber başlığı atmak ve içeriğinin fos çıkması,abuk subuk okuyucu yorumları gibi bir çok örneği siteye bakınca görüyorum…

  9. Yazan:cemile bayraktar Tarih: May 6, 2009 | Reply

    Merhabalar,
    Sayın eg,
    yazınızın içeriğine tümden katılsam da yine samimiyetle paylaştığınız ”çünkü hiçbirimiz özgürlük demokrasi ve insan hakları istemiyor. sadece meydanda “bizim” daha görünür, daha zengin, daha güçlü olmamızı istiyoruz” bölümüne katılmıyorum.Siz gayet insanca bir düşünceyi kendinizide içine alarak paylaşmışsınız ama istisnaların artık kaideyi bozmaya başladığı bir süreçte insanın kendi popülerliğine oynayacağını düşünmüyorum.Bunu GS ya da Taraf avukatlığı değilde insanların yeni yeni vicdanlarıyla konuşmaya başladığı Tr’de yüzünü ütopya olmaktan sıyrılmış bir umuda dönmüş birinin yapıcı eleştirisi olarak alın lütfen.
    Stv,Zaman vs. Nur Cemaati yayın organlarına,geçmişteki ve şimdi ki siyasetlerine bakacak olursak Cemaat ve izlediği ‘iflas’ etmiş siyaset aynı doğrultuda giderse ki gidiyor hayal kırıklığı olarak kalacak.Meşru gördüğü güce karşı sürekli oynadığı ‘ben de nişan taşı çocuğuyum’ duruşuna o güç bir an dahi inanmadı inanmayacak-ne 28 Şubat sonrası verdiği ödüllere,ne gık demeden hiç direnmden başörtüsü yasağına onay vermelerine,ne Tek Türkiye dizisi saçmalığındaki yaranma senoryosuna,ne de tek taraflı siyaset izleyen yorumlarına vs. vs.-bunu herkes görüyorda acaba neden o küçük sayılmayacak bir kitleye sahip oluşum göremiyor?Tr’deki ‘Stockholm komleksliler’ ekibin bir parçası mı oldular,nedir?
    Nur Cemaati antipatisi yaşa(MA)yan biri olarak ‘üzülerek’ söylüyorum ki Nur Cemaati tutmayacak bir siyaset izlemiştir ve er geç kaybedecektir.Zira vahiy ekseninden yola çıkıp vahye tam ters bir politika geliştirdiyseniz,ne olduğunuzdan çok ne olmadığınızın siyasetini güttüyseniz,zalim ve mazlum arasında kendinizi var etme çabası içindeyken mazlumu terk zalime yaranma hedefiniz olduysa ve artık vicdanlarınız susmuş kirli ,ahlaksız bir siyaset vicdanlarınızın yerine konuşuyorsa kendi ipinizi kendiniz çekmişsiniz demektir.Düşmana hiç ihtiyacınız yok.
    Umuyorum.En kısa zamanda Nur cemaati yayın organları kendine çeki düzen verir ve ahlaklı,vicdanlı,adaletli,tarafsız bir rol üstlenirler.
    p.s.
    Ahlak derken,sakın ha karışıtırıpta Etö’cü zihniyetin ‘ahlak’ tanımını kullanmayın.

  10. Yazan:eg Tarih: May 7, 2009 | Reply

    cemile hanım,
    inşallah sizin dediğiniz gibidir. inşallah ben haklı değilimdir. ama gördüklerim bende bu umut verecek mahiyette değil. maalesef…

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eyl 24, 2010: Tehlikenin farkında mısınız? : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin