Ergenekon’dan Cumhuriyet’e tiraj katkısı
By Tavit Kilimciyan on May 11, 2009 in Basın günlüğü, Basın Özgürlüğü, Beyin Yıkama, Ergenekon Nedir?, Psikolojik harp
İkinci iddianamenin eklerinde Cumhuriyet gazetesi ile ilgili ilginç bilgiler yer alıyor. (STAR)
Ankara temsilcisi Mustafa Balbay, gazetenin haber ve tiraj değerlendirmelerini Şener Eruygur, Levent Ersöz, ve Atilla Uğur’la birlikte yapıyormuş. Mümtaz Soysal’ın ifadesiyle tirajı ‘silah’ olarak nitelendiren Balbay, “Şimdi bu gazeteyi 100.000 sattırırsak gündemi bir başka türlü etkileriz.” Diyor. Balbay’la defalarca görüştüğü anlaşılan Eruygur, Jandarmaya ait birimlerde Cumhuriyet’in satılması için birlik komutanlarına emir verileceğini söylüyor. Eruygur, verilen emirlerde farklı bir taktiğin olduğunu şu cümlelerle anlatıyor: “Cumhuriyete kapıyı açarken, diğerlerine de hissettirmeden hafif hafif kısın. Adam orada cumhuriyeti görecek. Bakacak ki, Hurriyet yok Milliyet yok, neyse alacak. Yani çift taraflı olarak yönlendireceğiz.”
İddianamede yer alan bilgelere göre, Ergenekon sanıkları yaptıkları her şeyi kayıt altına almış. Mesela Mustafa Balbay’ın günlüklerinde tam anlaşılamayan bir olay Levent Ersöz ve Şener Eruygur’un kamera kayıt dökümlerinde var. Bu üç ismin cumhuriyet gazetesi için özel çalışma içinde olduğu görülüyor. Kitap promosyonu için Şener Eruygur’dan yüz milyarlık bir destek isteyen Balbay bunun önemini anlatırken ‘Birincisi tirajı arttırır, ikincisi iktidara karşı bir mücadele zemini gelişir.” Diyor.
Mustafa Balbay, gazetenin GATA’da da satılabileceğini belirtiyor. Bu konuda fiyat indirimi yapabileceklerini teklif ediyor. Bazı üinversite ve yurtlarda indirimli gazete sattıklarını anlatıyor. Şener Eruygur hangi üniversiteler olduğunu sorunca Balbay şöyle diyor: “ODTÜ, Dil tarih coğrafya fakultesi orası fena değil. Gazi’ye giremedik.” ‘Bursa Uludag yok mu?’ diyen Eruygur desteğini şöyle devam ettiriyor: “Biz tanığımız rektörler vasıtasıyla diğerlerine de bu konuyu anlatırız. Dolayısıyla onlarda da bir hareketlenme sağlarız.”
‘Erler eskisi gibi cahil değil’ sözleri ile konuşmaya katılan Levent Ersöz, cumhuriyet’in askeri birliklerde satılmasının önemine dikkat çekiyor: “Şimdi bu o kadar önemli ki, bu asker 2 ay sonra tezkere alıyor. Burada ufacık bir alışkanlık kazanması, bu gazete eskiden babamın dediği gibi komünist değilmiş diyecek.” Eruygur ve Ersöz, Jandarma’dan sonra diğer birliklerin de cumhuriyet alması için uyarılıcağını anlatıyor.
2003-2004 yılında Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler konusunda gazete haberlerinin etkisi de konuşuluyor. Balbay bunu şöyle anlatıyor: “Hep konuşuyoruz ya bu medya gücüne karşı çıkmamız gerekiyor. Mümtaz hoca (soysal) onlarla başa çıkabilmemiz için onların silahlarıyla karşı koymalıyız, onların tirajı 500.000 ise sen de çıkaracaksın, televizyonları varsa senin de olmalı diyor.”
Tiraj planlarının yapıldığı toplantılarda Zaman Gazetesi’nin satışları da gündeme gelmiş. Ekip burada çirkin ifadeler kullanıyor. Askerlerden promosyon için para isteğini tekrarlayan Balbay şöyle konuşuyor: “Mesela o işe ilk başladığımızda bize İş bankası yardımcı oldu. Alparslan ışık’ın bu Fethullah Gülen ile ilgili bir kitabı vardı. Ona vermiştik. Zamancılar İş Bankası’na öyle bir yüklendi ki İş Bankası ürktü ve geri çekti sponsorluğunu. Yani böyle bir deneyim yaşadık. Şimdi bu deneyimi dikkate alarak kitaplarda Fethullah Güleni vermedik. Onunla gazete sayfalarında zaten uğraşıyoruz. Atatürk kitapları vererek acaba Oyakbank bize sponsor olsun istiyoruz.” Mustafa Balbay işi o kadar ileri götürüyor ki, ‘askerden ihale alan şirketlerin bile taranıp’ bu konuya dahil edilmesini istiyor.
Ülker Grubu’nun cumhuriyetin bazı eklerine sponsor olması da kayıtlara girmiş. Eruygur, ‘Bizde soru işareti oldu’ diyor. Balbay’ın Paşa’yı ikna için verdiği cevap bir hayli ilginç: “Bu karşıda mı, o karşıda mı deyinceye kadar çocuklar bu konularda Mustafa Kemal stratejisi uygulayacaksınız. Düşmanın yanında çekebileceğin birileri varsa çekeceksin.”
…Bu makale ilginizi çekti ise…
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Öğretmenlik, savcılık, soytarılık, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
1 Yorum
Yazan:m.akif mentesoglu Tarih: May 11, 2009 | Reply
“Rakamsal guce sahip oldugun olcude yapabileceklerini gerceklestirirsin” noktasinda yukarida ismi gecen sahsiyetler Cumhuriyet gazetesinin satislarini kirli sekillerde artirmaya calisarak kendilerince tutarli davranmislardir.
Ilkeli ve demokrat gazetecilik yaparak satislari 100.000 seviyelerine cekebilecekleri konusu ise ayri bir tartisma konusudur.