RSS Feed for This Post

Sinema Tarihinin Önemli Filmleri…Kişisel Bir Liste

En iyi film listelerinin hiçbirisi, sonuç itibariyle kişisel listeler olmak dışında bir anlam ifade etmezler. Aşağıda, izlediğim filmler içinde az çok hatırlayabildiğim ve önemli bulduğum filmler içinden oluşturduğum bir liste var. Listeler alfabetik sırayla dizilmiştir. Her iki listedeki filmleri de sinema tarihi açısından önemli buluyorum. Ancak birinci liste bu iki liste arasında kişisel zevkime ikinci listedekilerden daha yakın olanların bir listesidir. Filmlerin “biliniyorsa” Türkçe adlarından sonra parantez içine bilinen İngilizce adları veya daha çok biliniyorsa orijinal adları verilmiştir.

 Liste 1:

2001: Bir Uzay Macerası (2001: A Space Odyssey)  Stanley Kubrick
8 1/2  Federico Fellini
Aguirre, Tanrının Gazabı (Aguirre, The Wrath of God) Werner Herzog
Almanya Sıfır Yılı (Germany Year Zero) Roberto Rosselini
Alphaville Jean Luc Godard
Ana ve Oğul (Mother and Son)  Alexander Sokurov
Andrei Rublev  Andrei Tarkovsky
Arı Kovanının Ruhu (Spirit of the Beehive)  Victor Erice
Aşk Zamanı (In the Mood for Love) Wong Kar-wai
Ayna (Zerkalo)  Andrei Tarkovsky
Batan Güneş (L’Eclisse) Michelangelo Antonioni
Berlin Alexanderplatz Rainer Werner Fassbinder
Berlin Üzerinde Gökyüzü (Wings of Desire) Wim Wenders
Bir Ardıç Kuşu Yaşadı (There Lived a Singing Blackbird) Otar Iosseliani
Bir Taşra Papazının Güncesi (Diary of a Country Priest)  Robert Bresson
Burjuvazinin Gizli Çekiciliği (Discrete Charm of Bourgeoisie) Luis Bunuel
Büyük Aldanış (La Grande Illusion) Jean Renoir
Caravaggio Derek Jarman
Cennet Çocukları (Children of Heaven) Mecid Mecidi
Contempt Jean Luc Godard
Çığlıklar ve Fısıltılar (Cries and Whispers) Ingmar Bergman
Dava (Trial) Orson Welles
Days of Eclipse Alexander Sokurov
Dead Man Jim Jarmusch
Dekalog Krzysztof Kieslowski
Fanny ve Alexander Ingmar Bergman
Gabbeh  Muhsin Makmalbaf
Gece (La Notte) Michelangelo Antonioni
Gezgin Oyuncular (Travelling Players) Theo Angelopoulos
Gölgeler (Shadows)  John Cassavetes
Hiroşima Sevgilim (Hiroshima Mon Amour)  Alain Resnais
Hitler: A Film From Germany Hans Jurgen Syberberg
Ikiru  Akira Kurosawa
Ivan’ın Çocukluğu (Ivan’s Childhood)  Andrei Tarkovsky
İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış…ve Yine İlkbahar  Kim Ki-Duk
Jean D’arc’ın Tutkusu (Passion of Joan of Arc) Carl Theodor Dreyer
Jules ve Jim (Jules and Jim) François Truffaut
Kış Işığı (Winter Light) Ingmar Bergman
Kızıl Mezmur (Red Psalm) Miklos Jancso
Kirazın Tadı (Taste of Cherry)  Abbas Kiyarüstemi
Korkunç Ivan Sergei Eisenstein
Kumlardaki Kadın (Woman in the Dunes)  Hiroshi Teshigahara
Kurban (Offret) Andrei Tarkovsky
Küller ve Elmaslar (Ashes and Diamonds) Andrzej Wajda
Macera (L’Avventura) Michelangelo Antonioni
Matta’ya Göre İncil (Gospel According to Saint Matthew)  Pier Paolo Pasolini
Metropolis  Fritz Lang
Miky Way  Luis Bunuel
Modern Zamanlar (Modern Times) Charles Chaplin
Mothlight Stan Brakhage
Mouchette  Robert Bresson
Narayama Türküsü (Ballad of Narayama)  Shohei Imamura
Nefes Nefese (Breathless) Jean Luc Godard
Nehir (River)  Tsai Ming-liang
Nostalghia Andrei Tarkovsky
Oedipus Rex Pier Paolo Pasolini
Oharu’nun Yaşamı (Life of Oharu) Kenji Mizoguchi
Orpheus  Jean Cocteau
Otomatik Portakal (Clockwork Orange)  Stanley Kubrick
Oyunun Kuralı (Rules of the Game) Jean Renoir
Özgürlüğün Hayaleti (Phantom of Liberty) Luis Bunuel
Pather Panchali Satyajit Ray
Persona Ingmar Bergman
Qatsi Üçlemesi (Koyaanisqats, Powaqqatsi, Naqoyqatsi) Godfrey Reggio
Ran Akira Kurosawa
Rashomon  Akira Kurosawa
Rastgele Balthazar (Au Hasard Balthasar)  Robert Bresson
Red Sorghum Zhang Yimou
Renk Üçlemesi: Mavi, Beyaz, Kırmızı (Colour Trilogy)  Krzysztof Kieslowski
Ruhların Kaçışı (Spirited Away)  Hayao Miyazaki
Sayat Nova (Colour of Pomegranates) Sergei Paradjanov
Second Circle  Alexander Sokurov
Sessizlik (Silence)  Ingmar Bergman
Sisli Manzaralar (Landscape in the Mist)  Theo Angelopoulos
Solaris  Andrei Tarkovsky
Söz (Ordet)  Carl Theodor Dreyer
Stalker  Andrei Tarkovsky
Sunless (Sans Soleil)  Chris Marker
Tokyo Hikayesi (Tokyo Story) Yosujiro Ozu
Tommy  Ken Russell
Toprak (Earth)  Aleksandr Dovzhenko
Touch of Evil  Orson Welles
Ulysses’ Gaze Theo Angelopoulos
Unutulmuş Atalarımızın Gölgeleri (Shadows of Our Forgotten Ancestors) Sergei Paradjanov
Uzak Nuri Bilge Ceylan
Venedik’te Ölüm (Death in Venice)  Luchino Visconti
Werckmeister Harmonies  Bela Tarr
Winterreise  David Alden
Yaban Çilekleri (Wild Strawberries)  Ingmar Bergman
Yağmurdan Önce (Before the Rain) Milcho Manchevski
Yağmurdan Sonraki Soluk Ayın Öyküsü (Ugetsu Monogatari)  Kenji Mizoguchi
Yankesici (Pickpocket) Robert Bresson
Yaşamak Zamanı, Ölmek Zamanı (Time to Live, Time to Die) Hou Hsiao-Hsien
Yazgı Zeki Demirkubuz
Yedi Samuray (Seven Samurai) Akira Kurosawa
Yedinci Kıta (Seventh Continent)  Michael Haneke
Yedinci Mühür (Seventh Seal)  Ingmar Bergman
Yi Yi : A One and a Two Edward Yang
Yumurta  Semih Kaplanoğlu
Yurttaş Kane (Citizen Kane) Orson Welles

 

Liste 2:

3 Kadın (3 Women) Robert Altman
400 Darbe (400 Blows)  François Truffaut
5’ten 7’ye Cleo(Cleo from 5 to 7) Agnes Varda
A Ay  Reha Erdem
Accatone Pier Paolo Pasolini
Alexander Nevsky  Sergei Eisenstein
Ali: Korku Ruhu Kemirir (Ali: Fear Eats the Soul)  R. W. Fassbinder
Alice Şehirlerde (Alice in the Cities) Wim Wenders
Amarcord Federico Fellini
Annie Hall  Woody Allen
Aparajito  Satyajit Ray
Ariel  Aki Karusmaki
Askerin Türküsü (Ballad of a Soldier) Grigori Chukhrai
Atlantic City  Louis Malle
Baba F. Ford Coppola
Baba ve Oğul (Father and Son) Alexander Sokurov
Bahçe (Garden) Derek Jarman
Başkasının Yüzü (Face of Another)  Hiroshi Teshigahara
Beauty and the Beast  Jean Cocteau
Bir İdam Mahkumu Kaçtı (A Man Escaped)  Robert Bresson
Bir Sarışının Aşkları (Loves of a Blonde)  Milos Forman
Bisiklet Hırsızları (Bicycle Thieves)  Vittorio De Sica
Blade Runner Ridley Scott
Burmese Harp  Kon Ichikawa
Büyük Diktatör (Great Dictator) Charles Chaplin
Cennet Günleri (Days of Heaven)  Terrence Malick
Cezayir Savaşı (Battle of Algiers)  Gillo Pontecorvo
Christ Stopped at Eboli  Francesco Rosi
Conformist Bernardo Bertolucci
Cranes Are Flying Michail Kalatazov
Çıplak (Naked)  Mike Leigh
Çölün Simon’u (Simon of the Desert) Luis Bunuel
Dalgaları Aşmak (Breaking the Waves) Lars von Trier
Deliverence  John Boorman
Dilek Ağacı (Wishing Tree) Tenghiz Abüladze
Doctor Jivago (Doktor Zhivago) David Lean
Dr. Caligari’nin Muayenehanesi ( Cabinet of Dr. Caligari) Robert Wiene
Dünyanın Bütün Sabahları (Alla the Mornings of the World)  Alain Corneau
Elektra, Aşkım (Electra, My Love) Miklos Jancso
Endülüs Köpeği L. Bunuel – S. Dali
Esther  Amos Gitai
Europe Europe Agnieszka Holland
Fahrenheit 451  François Truffaut
Farewell My Concubine Chen Keige
Fargo  Coen Kardeşler
Faust F.W. Murnau
Faust Jean Swankmajer
Geçen Yıl Marienbad’da(Last Year in Marienbad)  Alain Resnais
Gel ve Gör (Come and See)  Elem Klimov
Goodbye Dragon Inn  Tsai Ming-liang
Goodbye South Goodbye  Hou Hsiao-Hsien
Illumination Krzysztof Zanussi
Jeanne Dielman, 23 Commerce Quay, 1080 Brussels Chantal Akerman
Kafka Steven Soderbergh
Kayıp Otoban (Lost Highway)  David Lynch
Kerkenes (Kes)  Ken Loach
Kıyamet (Apocalypse Now)  Francis Ford Coppola
Köprüüstü Aşıkları (Lovers on the Bridge) Leos Carax
Kral Lear (King Lear)  Jean Luc Godard
Kwaidan Masaki Kobayashi
La Jetee  Chris Marker
L’Atalante  Jean Vigo
Life on a String Chen Keige
M Fritz Lang
Macbeth Roman Polanski
Man Who Shot Liberty Valance John Ford
Masamdaki Melek (An Angel at My Table)  Jane Campion
Meshes of the Afternoon  Maya Deren
My Night at Maud’s Eric Rohmer
Narayama Türküsü (Ballad of Narayama) Keisuke Kinoshita
Nazarin Luis Bunuel
On the Waterfront Elia Kazan
Papatyalar  Vera Chitilova
Paris, Teksas (Paris, Texas)  Wim Wenders
Pi  Darren Aranofsky

Pierrot le Feu Jean Luc Godard

Playtime  Jacques Tati
Raise the Red Lantern Zhang Yimou
Roma: Açık Şehir (Open City: Rome) Roberto Rosselini
Ruhların Julliettası (Juliet of the Spirits)  Federico Fellini
Satantango  Bela Tarr
Savaş ve Barış (War and the Peace) Sergei Bondarchuk
Scorpio Rising  Kenneth Anger
Sıkı Denetlenen Trenler (Closely Wathched Trains) Jiri Menzel
Sibiryalı Lady Macbeth (Siberian Lady Macbeth)  Andrzej Wajda
Siyam Balığı (Rumble Fish)  Francis Ford Coppola 
Sonsuzluk ve Bir Gün (Eternity and a Day) Theo Angelopoulos
Sunrise  F.W. Murnau
Sweet Hereafter Atom Egoyan
Şairin Kanı (Blood of a Poet) Jean Cocteau
Throne of Blood (Macbeth)  Akira Kurosawa
Tiksinti (Repulsion)  Roman Polanski
Time Regained Raul Ruiz
Unfinished Piece for a Mechanical Piano Nikita Mikhalkov
Utanç (Shame) Ingmar Bergman
Vertigo Alfred Hitchcock
Walkabout Nicholas Roeg
Weekend  Jean Luc Godard
Women in Love Ken Russell
Yalnız Yatmak İstemiyorum (I Don’t want to sleep alone)  Tsai Ming Liang
Yüzler (Faces) John Cassavettes

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

 ”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…” 

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.

 

Derin Göz

 

Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot,  Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca,  Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow,  …

 (Buradan indirebilirsiniz)

 

 Baudolino (Umberto Eco)  Suzan Başarslan

Yazınsal bir yapıt, “basit bir obje değil, çok yönlü anlam ve ilişkilerle tabakalaşmış bir niteliğin çok yönlü organizasyonudur.”* Bu organizasyonun incelemesi de kendisi kadar zor bir organizasyonu gerektirir ki, bu yüzden bir yapıtın incelemesi adına günümüze değin, birçok kuram ve inceleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu makalede Umberto Eco’nun yazdığı Baudolino adlı romanın incelemesi Gerard Genette’nin “Yapısal Metin İnceleme” yöntemine göre yapılacak ve yapıt, üç düzlemde incelenecektir. Bakış açısı, anlatıcı türü, ana düşünce, eserin yazılış tekniği, dil… gibi sorunlara da değinilecektir. İncelemede Şemsa Gezgin tarafından İtalyancadan Türkçeye 2003′te çevrilen Baudolino esas alınacak, tespit ve yorumlar çeviri yapıttan yola çıkılarak belirlenecek ve ifade edilecektir.  İncelemeyi kitap halinde indirmek için buraya tıklayın

Trackback URL

  1. 47 Yorum

  2. Yazan:suzannur Tarih: May 20, 2009 | Reply

    Teşekkürler,gerçekten güzel bir çalışma, bizler için de bir yol haritası.

  3. Yazan:Levent Cetin Tarih: May 20, 2009 | Reply

    Bu bence cok degerli bir paylasim. Daha onceleri ifade ettiginiz bakis aciniza sahipseniz bizler icin muhtesem bir zaman olacak bunlari seyretmek. Icinden toplasaniz 6-7 tanesini izlemisimdir, o yuzden benim icin cok onemli. Bu listeyi hep yakinimda tutacagim.

    Tekrar tekrar tesekkurler birikiminizi paylastiginiz icin.

  4. Yazan:Tuncay Yılmazer Tarih: May 20, 2009 | Reply

    İlgilenenlerin dikkatine,

    Enver Gülşen’in “Savaş ve Sinema” yazılarının ilki olan (yukarıda ilk listede de adı geçen) Renoir’in “Büyük Aldanış” filmiyle ilgili değerlendirme yazısı hafta içinde http://www.geliboluyuanlamak.com sitesinde yayınlanacak.

    Kendisine de bu vesileyle çok teşekkür ederim.

  5. Yazan:eg Tarih: May 20, 2009 | Reply

    çok teşekkür ederim. dediğim gibi sonuçta kişisel bir liste bu. ama suzan hanım’ın teşvikleriyle, yayımlamak fena olmaz diye düşündüm. sevgiyle…

  6. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: May 20, 2009 | Reply

    Güzel bir çalışma. Ancak genelde ağır tempolu ve eski filmlerden oluşuyor.

    Biraz daha fazla son dönem filmleri ve aksiyonlu filmler de bence güzel olarak anılabilir. Yine bir filmin güzel kabul edilebilmesi için illa ciddi olması da gerekmez. Komedi filmleri de güzel olabilir.

    Mesela bu listede bulunması gereken

    Lord of the Rings serisi Peter Jackson
    Harry Potter serisi
    Braveheart Mel Gibson
    Rat Rice jerry Zucker

    gibi ilk anda aklıma gelen filmleri de sayabilirim.

    Son dönem Hollywood filmlerini kabul etmemek, bir politik tercih olabilir. Ancak sonuçta bu filmler de gerçekten güzel filmler.

  7. Yazan:eg Tarih: May 20, 2009 | Reply

    hakkı bey,
    son dönem hollywood filmlerini tercih etmemek politik bir tercih değil, estetik bir tercihtir. hatta sadece son dönem değil tüm zamanların hollywood’undan çok az film vardır listede. bunun sebebi ana akım sinemanın aristocu hikaye anlatma ve mimesis’i önceleyen sanat estetiğini kendime yakın bulmamamdır. yoksa film listesi benim için politik olmaktan ez uzak şeydir.

    listede olmayan filmlere gelince; dediğim gibi sonuçta bu kişisel bir listedir ve elbette benim sinema anlayışımı yansıtmaktadır. gerçi sinema estetiği açısında anlayışıma çok uygun olmasa da büüyk film olmalarını ve öncülüklerini takdir ettiğim filmler de vardır listede( yurttaş kane veya eisenstein’in filmleri gibi)

  8. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: May 20, 2009 | Reply

    Evet bence de sinemaseverler için iyi bir rehber olmuş.Ayrıca seçki bana uyar,bana göre hepsi birer başyapıt-en azından seyredip de hatırladıklarım için söylüyorum- Sanırım bu listeyle sayıyı daha da çoğaltmak mümkün olacaktır.Elinize sağlık Enver bey.

    Not:Bu arada David Lynch’in Kayıp Otoban’ı hep kafama takılır.Zekamdan şüphe ettiğim bir noktaya geldim.Filmi bir kaç izledim ama içerdiği mesajı bir türlü çözemedim.

  9. Yazan:eg Tarih: May 20, 2009 | Reply

    vallahi aziz bey,
    lynch’in filmlerini ben bazen elimde psikanaliz kitaplarıyla birlikte izleme ihtiyacı duyuyorum. mulholland drive filmini kaç defa seyretttim bir noktadan sonra hep koptum, ne olmuştu, ne oldu, şimdi olan da neyin nesidir falan diye:))
    sanırım belirli bir mantık kurgusu aramamak ve lynch’in filmlerini “kabuslar” olarak görmek (tarkovsky’ninkiler “sadık rüya” gibiyken, rüyaların karanlık yönüne eğilen lynch’inkiler bu yüzden kabus gibiler:))gerekiyor sanıyorum.

  10. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: May 20, 2009 | Reply

    Enver bey yüreğime su serptiniz,demek ki Lync’in filmelerini anlamkta sıkıntıya düşen bir tek ben değilmişim:))

    Dediğiniz gibi bu adamın bütün filmleri tam bir muamma.Kimbilir belki de Hollywood yünetmenlerinin de “farklı iş” çıkarabileceğini kanıtlamak istiyor.Yine de müthiş bir çekim gücü var bu tür bilmeceli filmlerin.

  11. Yazan:bora Tarih: May 20, 2009 | Reply

    mulholland drive görece daha anlaşılırdır 🙂
    hikaye lezbiyen bir aşığın sevgilisini öldürtmek için kiralık katil tutması ve bu sürecin sonucunda intahar etmesi olarak özetlenebilir. ancak film intahar etmiş kişinin “hayatının bir film şeridi gibi gözlerinin önünden paramparça biçimde akması” süreci olarak kurgulanır.

    genel olarak david lynch suretlere hal-duygu giydirmez tam tersi insanlık hallerine-duygularına suret giydirir. lynch’i anlamak, çözmek için kalkış noktası bu nokta olabilir. “silgi kafa”daki suretsiz bebek dış çeperi olmayan çıplak nefsi gösterir.

    ama elbet bunlar lynch’i anlamak, çözmek için yeterli değildir. yinede dikkatli bir gözün lynch’in parçaladığı hikayeyi az çok toplayabileceğini ve kısmen konvansiyonel kalıplara çevirebileceğini düşünüyorum.

    güzel liste olmuş
    taxi driver,
    no country for old man,
    they shoot horses, don’t they,
    shining ve tüm kubrick filmleri
    conversation,
    polanskiden, rosemary’s baby ve tenant
    bergnman’dan serpent egg, virgin spring
    vb de eklenebilir.

    bence endülüs köpeği falan gibi döneminde önemli ama film sayılamayacak deneysel çalışmalar ise listeden çıkartılabilir.

    selamlar

  12. Yazan:bora Tarih: May 20, 2009 | Reply

    sinema tarifi 100 yılı aştı. film sayısı ise 1 milyon’u geçmiş olabilir. bu tür bir liste 2000’den sonra yapılmış filmlere ilişkin hazırlanırsa hem sayı çok azaltılmış olur hemde çağımızın ruhu ve zihniyetini anlamamıza katkısı olur kanaatindeyim. selamlar

  13. Yazan:eg Tarih: May 20, 2009 | Reply

    aslında david lynch kendisinin peşinde koşan hollywood yapımcılarına hiç prim vermeyen birisi. o yüzden pek fazla film yapamıyor. bir röportajından okumuştum; o da istediğim filme hiç müdahele etmeden yapmayı kabul ederlerse hollywood’a da kapım açık, gibilerinden birşeyler söylemişti. yani david lynch, jim jarmusch gibi amerikalı yönetmenler ana akım hollywood sinemasına aslında oldukça uzaklar bence. slavoj zizek’in david lynch filmleri üzerine yazıları vardır. eğer okumadıysanız tavsiye ederim.

  14. Yazan:eg Tarih: May 20, 2009 | Reply

    vallahi bora bey 2000’den sonra izlediğim “iyi” film sayısı o kadar az ki:((

    deneysel çalışmaları ise önemsediğim için listede maya deren, kenneth anger, stan brakhage, chris marker gibi deneysel sinemanın büyük isimlerinin önemli bulduğum filmlerini de ekledim. zira deneysellik (ki ben böyle adlandırmayı tercih etmiyorum aslında)aslında ana akım sinemanın anlatmayı beceremediği insanlık hallerini yeni anlatım yöntemleri bularak yeni ufuklar açabilmesi demek. sonradan yapılanlar genelde bu filmlerdeki biçimlerin cılkı çıkıncaya kadar tekrar edilmesi demek oluyor…

    önerdiğiinz filmlere gelince. taxi driver aklıma geldi ama ilk 200’e sokabilir miyim diye çok düşündüm. bence ilk 1000’e girer ama ilk 200 zor:))kubrick’in ise en değer verdiğim iki filmini ekledim. belki strangelove… da olabilirdi. belki bir ikisi daha. ama kubrick benim sinema anlayışıma çok uyan bir yönetmen değil. bergman’ın virgin spring filmini ben de severim. ama 60 küsür filmi var bergman’ın ve en az 25-30 tanesi başyapıt bence:) dolayısıyla seçme yapmak gerekiyordu..polanski’yi pek sevmem. tiksinti’yi bile ekledim diye sonradan kızdım kendime:))conversation olabilirdi belki ama listede zaten coppola’dan onu sevme düzeyimle kıyaslanmayacak kadar çok film var:((

    no country for old man filmini coen’lerin zayıf filmlerinden birisi (ve kendisini tekrar eden) olarak gördüğüm için pek düşünmedim doğrusu. zaten coen’lerin böyle bir listeye girebilecek birtek fargo’yu (o da kendi janrı için önemli olduğu için) önemsiyorum.

    tabii itirazlar, eklenecek çkarılacak filmler olması çok doğal. çünkü çok film var. mesela bugün farkettim. kitano’nun hiç olmazsa acayip “güzel (iyi midir bilmiyorum ama güzel)” “dolls”unu eklerdim gibime geliyor…

  15. Yazan:bora Tarih: May 20, 2009 | Reply

    Enver bey,
    sizin ilk 200’ün yarısını ben izlememişim 🙁 bulabilirsem izlenecekler arasına mutlaka katacağım. benim liste’de hayli kabarık yarısı çöp olmak üzere şimdiye kadar baştan sona, belli bir dikkatle izlediğim film sayısı 1300’ü geçmiş 🙂

    haklısınız 2000’den sonrayı çıtayı biraz düşürerek ele almak gerekecektir ancak “3 gömülüş”, “şiddetin tarihçesi” “revolver” vb pek çok izlenesi film var bu dönemde. bunlar tüm sinema tarihi açısından bakılırsa listeye giremez belki ama izlenmesi de kayıp olmaz. belki eastwood’un son dönem filmleri de bu şekilde ele alınabilir.

    deneysel çalışmaları ben de seviyorum ve haklısınız aslında geleneksel sinema bu filmleri yağmalıyor ama bu sayede onlar da sistem üzerinde etkili olma imlkanını yakalıyor. ama endülüs köpeği cidden kötüdür. uzun araştırmalar sonucunda bulup bu muymuş dediğim kısa filmlerden biridir. sanıyorum. gerçeküstücülük, dali ve bunuel faktörü bu filmi entellektüeller nezninde efsane haline getirmiş. bugün kalkıp biri bu filmi çekse hemen tüm izleyenler -buna festival müptelaları da dahil- çöpe atar.

    serpent egg’in bence bergman filmografisinde özel bir yeri var. görece daha geç bir dönemde-sanırım 72- yapılmış olmasından kaynaklanıyor olabilir. izlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim.
    selamlar

  16. Yazan:İhsan Tarih: May 20, 2009 | Reply

    Listedeki filmlerin çoğunu izlemedim. Hatta adını duymadım. 🙂 Bence listede şunlar da bulunmalı:

    The Green Mile – Yeşil Yol (1999) Frank Darabont
    Braveheart – Cesuryürek (1995) Mel Gibson
    The Last Samurai – Son Samuray (2003) Edward Zwick
    Gladiator – Gladyatör (2000) Ridley Scott
    Forrest Gump (1994) Robert Zemeckis
    Ip Man (2008) Wilson Yip

    Bunlar da mutlaka izlenmesi gereken filmler…

  17. Yazan:eg Tarih: May 20, 2009 | Reply

    bora bey,
    serpent egg maalesef pek sevmediğim bergman filmlerinden birisidir. bergman’ın izlemediğim filmi sanıyorum yok. hatta çoğunu 3-5 defadan fazla izlemişimdir. normalde bu listeye girebilecek 20-25 bergman filmi çıkar ama seçmek gerekiyordu o yüzden kaç filmi seçtim bilmiyorum ama yine de listede bayağı bir bergman filmi var.

    ihsan bey,
    seçtiğim filmler dikkat ettiyseniz hollywood filmlerini pek fazla kapsamıyor. mesela green mile filmi dokunaklı bir filmdir ama dediğim gibi bunlar daha çok hikayeleri ile dokunaklıdır (sanırım stephen king’in romanıydı bu) dokunaklıdır. ama ben sinemayı bambaşka birşey olarak göüryorum. hollywood’da ise(istisnalar olmakla birlikte) ana amaç anlatacak orjinal bir konu bulmak ve onu standart kalıplarla anlatabilmektir. green mile da böyle bir film. konusu orjinal ama film estetiği açısından hiçbir özellii yok. mesela sam mendez’in amerikan güzeli böyle bir listeye girmeyi diğer hollywood filmlerinden çok daha fazla hakeder. ama ben herşeyden önce sinema estetiğini önemsiyrum. amerikan güzeli oldukça felsefi bir film olmasına rağmen zayıf bir sinema estetiği içerir bence.diğer saydığınız filmler için de benzer şeyler düşünüyorum.

  18. Yazan:eg Tarih: May 20, 2009 | Reply

    bu arada cronenberg’den bir filmi listeye almayı ben de düşündüm. şiddetin tarihçesi evet olabilirdi belki ama crononberg’den bir film alsaydım muhtemelen spider olurdu.

    endülüs köpeği filmini bir “efsane” olarak görmüyorum ama rüya ile gerçeklik arasındaki ilişkinin flulaştığı çok az film vardır dünya sinemasında. endülüs köpeği işte bunların öncülerinden birisi olduğu için değerlidir. aslında bunuel’in ilk döneminden endülüs köpeği mi l’age d’or(altın çağ) mu diye ikilemde kaldım. sonra endülüs köpeği’ni seçtim.

  19. Yazan:bora Tarih: May 20, 2009 | Reply

    evet bergman listeye damgasını vurmuş gerçekten. bu arada serpent egg 77’modelmiş 🙂 neden sevmediğinizi çok merak ettim. gerçi bir filmi neden sevmediğini açıklamak daha zordur ama.

    cronenberg’siz gerçekten bir liste eksik kalır gibime geliyor. cronenberg’in izleği hep şizofreni olmuştur. ilk dönem filmleri bölünmeyi içte ararken spider’dan itibaren dışta bölünmeden kaynaklanan bir yanlış algılama sözkonusu gibi görünüyor. “annesine bir ruh haline fahişe sureti giydirmesi ve onu başka bir ruh halinden farklı biçimde suretlendirmesi” gibi. sonrasında ise cronenberg sinemasında kimlik yanılsaması devam etse de hayli yumuşamıştır. şiddetin tarihçesinde kimlik değiştiren adam, eastern promise’da ise düpedüz çift taraflı ajan… cronenberg belki hızla iyileşiyor 🙂 ama sineması da özelliğini, derdini yitirerek sıradanlaşıyor gibi görünüyor.

    listede sadece 1 tane Hitchcock olması da sevenlerini üzebilir 🙂

    selamlar

  20. Yazan:İhsan Tarih: May 21, 2009 | Reply

    Sayın eg,

    Bence bir filmin en önemli unsurlarından biri senaryo. The Green Mile’in hikayesi gerçekten güzeldi. Oyunculuk ve müzikler de harikayı.
    Ayrıca Ip Man Hollywood filmi değil.

    İyi bir film, izlerken seyirciyi kendine bağlayabilmeli. İzledikten sonra izleyen üstünde bir etki bırakabilmeli. Estetik çok da önemli değil bence.

    Bu arada listenizdeki filmleri de en kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.

  21. Yazan:eg Tarih: May 21, 2009 | Reply

    ihsan bey,
    elbette görüşler değişir ve saygı duyarım. ancak sinema estetiği ile edebiyat estetiği birbirlerinden çok farklı şeylerdir. sadece senaryodan ve konudan hareketle iyi film olamayağıın düşünüyorum. çünkü sadece konunun ve bu konunun bir takım diyaloglarla aktarılmasının üzerinde duran bir film eninde sonunda bir tür “hareketli resimli roman” oluyor. maalesef çoğu holywood filmi benim için bundan öteye gitmez.

  22. Yazan:eg Tarih: May 21, 2009 | Reply

    bu arada hitchcock’a gelince; hitchcock’u maalesef hiç sevmem. vertigo’yu ise bir tane bulunsun da ayıp olmasın diye koydum. en azından temsil ettiği sinema anlayışının önemli bir ismi olduğu için bir tane numunelik olsun istedim:))

  23. Yazan:bora Tarih: May 21, 2009 | Reply

    enver bey,

    hitchcock’a listenizde bolca bulunan yeni dalgacıların gurusu olduğu için değindim. 🙂

    gerçi günümüze uyarlarsak yenidalgacıların hitchcock’a yanaşması, bağımsız sinemacıların spielberg’e sırnaşması gibi bir şey ama ne yaparsınız ki tarihi hakikat 🙂

  24. Yazan:eg Tarih: May 21, 2009 | Reply

    :)) aslında godard ve truffaut ilk dönem hollywood sinemasına hayranlık duyarlar ama yaptıkları çok farklı şeylerdir(belki truffaut bir miktar benzeşebilir, en azından bazı filmleriyle). godard zaten bambaşka bir yönetmendir. onun filmlerini dğeil hitchcock ya da hollywood’unkilere; birbirlerine bile benzetmek zordur:))resnais ise çok farklıdır hepsinden. aslında bir yeni dalga estetiği çıkarılabileceğini hiç düşünmüyorum. çünkü hepsi biribirinden çok farklıdır yeni dalga yönetmenlerinin. yeni dalga’dan belki filmleri hitchcock’a en fazla benzeyen chabrol’u ise listeye almadım dikkat ederseniz:))zaten godard ve truffaut harici(bir de ikinci listede rohmer var) başkası yok sanıyorum…

  25. Yazan:eg Tarih: May 21, 2009 | Reply

    bu arada hangi bağımsız sinemacı spielberg’e sırnaşıyor cidden bilmiyorum…

  26. Yazan:bora Tarih: May 22, 2009 | Reply

    enver bey,

    spielberg’e kim sırnaşıyor ben de bilmiyorum 🙂 gözüme hitchcock’un bir zamanlar bulunduğu mevkiye yakın göründüğü için örnek olarak verdim.

    selamlar.

  27. Yazan:İhsan Tarih: May 22, 2009 | Reply

    sayın eg
    Ben de farklı görüşlere saygı duyarım. Çizgi roman da olsun kaliteli hikayelere önem veririm, okurum. 🙂

  28. Yazan:eg Tarih: May 22, 2009 | Reply

    ihsan bey,
    aslında yorumlarda uzun yazmaktan sıkıldığım için pek fazla detaylandıramıyorum. ama söylemek istediğim az çok linkini aşağıda verdiğim yazılarda özetlenmiş durumda…sevgiyle

    http://www.derindusunce.org/2008/10/26/sinema-ile-tasavvuf-iliskisinde-sinematografi/

    http://www.derindusunce.org/2008/10/26/sinema-ile-tasavvuf-iliskisinde-sinematografi/

  29. Yazan:eg Tarih: May 22, 2009 | Reply

    pardon iki link de aynısı olmuş. bir de bu vardı:))

    http://www.derindusunce.org/2009/01/18/semih-kaplanoglu_yumurta/

  30. Yazan:Ali Tarih: May 23, 2009 | Reply

    Bir sinema cahili olarak bu liste beni çok heyecanlandırdı. Acab bu listedeki filmleri İstanbulda temin edebileceğim adres ya da adresler verebilecek arkadaşlar var mı? Eski film satan yerler yani… Yazan olursa sevap işler…
    Ali

  31. Yazan:TSD Tarih: May 25, 2009 | Reply

    İnsan böyle bir listeyi görünce cahilliğinden bi daha ürküyor.

  32. Yazan:eg Tarih: May 25, 2009 | Reply

    yahu suat hocam,
    keşke ben senin gibi “cahil” olayım, keşke hepimiz senin gibi “cahil” olabilsek…aşkolsun.

  33. Yazan:eg Tarih: May 25, 2009 | Reply

    bu arada agora’dan yeni çıkan bir kitabı “şiirsel sinema- andrei tarkovsky” kitabını senin blogundan öğrendim. kitabı almak için bekleyemiyorum bile(zira her zaman alışveriş yaptığım kitapçıma çarşamba gelecekmiş):))tarkovsky’nin birçok röportajını derlemişler. büyük ihtimal çoğunu okumuşumdur ama bir arada tek bir kitapta olması heyecan verici. bilgi için sağol.

  34. Yazan:TSD Tarih: May 26, 2009 | Reply

    Hocam, öyle gerçekten ama.

    Biz (ya da ‘ben’ diyeyim) sanatı, edebiyatı, şiiri, müziği, sinemayı fena halde ıskalamışız. Bunlar hep bize tali konular gelmiş nedense. Şimdi şimdi başlıyor -kendi adıma- farkındalığım. Bu saatten sonra (yaş 35) olur mu, ne kadar olur orası da ayrı bir muamma.

    Ben bunlar üzerine düşünürken bir ara marksistlerin edebiyat ve sanat yönündeki olan (hem talep hem de arz) istidatlarını insanın metafiziğe olan ihtiyacının bir yansıması olarak gördüğümü söylemiştim bir yerde. Yani diyalektik materyalizmle bazı şeylere kapıyı kapattığını sananlar, bambaşka alandan -ki kaynağının kesinlikle aynı olduğunu düşünüyorum- bu ihtiyaçlarını besliyorlar gibime gelirdi.

    Buradan da kendi ilgisizliğimi temize çıkartma girişimine geçerdim, güya benim metafizik ihtiyaçlarımı din/islam karşılamıştı, dolayısı ile boşluk olmadığı için bu tip şeyler ilgimi çekmemişti vs vs.

    Listedeki filmlerden seyrettiklerim iki elin parmaklarını geçmez, bazılarının ismini ilk kez duydum. Böyle hönk! durumu oldu yani:)

    Tarkovski’yi bana sen sevdirdin, Taraf pazar ekinde kitabın tanıtımı görünce ekledim hemen sepetime:)

    Hürmetler.

  35. Yazan:eg Tarih: May 26, 2009 | Reply

    bence marksistlerin sanatla ilgisi konusunda çok doğru bir analiz yapmışsın. sanat bilinçaltında metafizik bir arayıştır bana göre de…nazım’a mesela kendini materyalist sanan mistik derim ben:))

    tarkovsky’ye gelince bende uyandırdığı heyecan hiçbir şeye benzemiyor cidden…muhabbetle

  36. Yazan:Halil Tarih: Haz 15, 2009 | Reply

    Çok güzel bir liste olmuş hazırlayan arkadaşın ellerine sağlık. Juan Pablo Rebella-
    Pablo Stoll yönetmenleri olan Whisky(2004) filmini son dönemin en iyi filmlerinde biri bence Andrei Zvyagintsev in The Return ve Izgnanie filmleride sanki listede olabilirdi ama kişisel bir liste olduğu için benimde bir önerim olsun istedim.

  37. Yazan:eg Tarih: Haz 15, 2009 | Reply

    whisky’yi ve zvyagintzev’in özellikle ikinci filmi sürgün(izgnanie)filmlerini ben de çok beğendim. ama snuçta bu bir liste ve zvyagintzev’in en iyiler listeisne girmesi için biraz beklemesi gerekiyor:))

  38. Yazan:Nejat Tarih: Ara 24, 2009 | Reply

    Enver hocam,yukardaki liste heyecan verici reçete,listeyi izlemeye hangisiyle başlamak önemli,alphaville ile başlayın 2000 ler werckmeister harmoniak la bitirin derim şahsen.

  39. Yazan:erdal baran Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    mrblar ben pkk itirafçısıyım uzun yıllar pkk terür ürgütünde yer aldım ve teslim oldum çok eylemlere ve olaylara karıştım şimdi bunları bir film yapmak istiyorum ve pkk nın gerçek yüzünü herkesin bilmesini istiyorum

  40. Yazan:Fikri Tarih: Ara 15, 2011 | Reply

    Cok iyi bir liste. Bergman,Bunuel gibi yonetmenlerin hakkı tesim edilmis fakat bende Jim Jarmusch filmlerinin sayısını az buldum.

  41. Yazan:taxi driver Tarih: Ara 16, 2011 | Reply

    The Elephant Man yok
    Raging Bull -Scorsese- yok
    Schindler’s List yok
    Apoclypse Now yok
    JFK yok
    The Last Temptation of The Christ-Günaha son çağrı- yok
    Esaretin Bedeli yok
    Rocky 1 yok
    Solaris yok
    Se7en yok
    Gandhi yok
    Rıhtımlar Üzerinde yok
    Yurttaş Kane yok
    birth of a nation yok
    ne var??
    bol bol holywood alerjisi içeren bir avrupa sineması listesi var.Memlekete bir tane Alin Taşçıyan yetiyor arkadaşlar.

  42. Yazan:MY Tarih: Ara 16, 2011 | Reply

    söylediginiz filmleritek tek iyi/kötü diye ayirmak istemem, “yok” dedikleriniz kaliteli ürünler gerçekten, bir kismini zevkle seyretmistim. Meselâ yönetmenligini Paul Haggis‘in yaptigi COLLISION (Çarpışma) gibi filmler insani düsünmeye de sevk edebilir. Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman konusundan bahsederken bu filmden istifade etmistik.

    ancak bu liste bir “ürün” listesi degil, “eser” listesi. Oysa Hollywood yönetmenleri, aktörleri ve patronlari da açikça belirtirler ki amerikan sinemasi bir endüstridir. Film fabrikalarinin hisseleri borsadadir, kisa vadeli kâr pesindedirler, çorap ve sabun gibi her insanin “tüketebilecegi” ürünleri imal ederler film fabrikalarinda. sex ve siddet gibi “evrensel” (=?hayvansal) ögelere bolca yer verilir. poster, resimli bardak, plastik oyuncak vb lisansli cisimler de SATTIRMALI “iyi” bir Hollywood filmi.

    Özetle Hollywood film fabrikalarinin Sanat ile ilgileri yoktur genelde. %99 ENTERTEINMENT ÜRETiRLER onlar.

    internette sinema sanati ile sinema endüstrisi arasindaki farklari anlatan çok güzel makaleler, röportajlar mevcut, herkese tavsiye ederim.

    … Sinema üzerine okumak için…

    Küreselleşen ekonomi ile birlikte “Sinema Sanatı” özellikle son 20 yılda “Sinema Endüstrisi” haline geldi. Ürünleşti. Kârlı film projeleri peşinde koşan firmaların baskısıyla karşı karşıya sanatçılar. Filmlerin bütün dünyada “iş yapması” ; tişört, plastik oyuncak, ünlülerin fotoğrafı ile süslü bardak vb yan ürünlerin satılması için “endüstriyel ve objektif” bir üretim hattı çıktı ortaya.

    Naylon çorap, meyveli gazoz imalatçıları gibi dünya pazarlarına hitap ettiğiniz zaman “ürünleriniz” bütün insanlarda (=müşterilerde) ORTAK OLAN vasıflar arz etmeli. Çorap satıyorsanız kolay, herkesin ayakları var. Peki varlığını insanî yönüne, İnsan’a özel oluşuna borçlu olan Sinema Sanatını satıyorsanız ne olacak? Tabi ki bütün insanlarda ortak olanı koyacaksınız filmlerinize yani İnsan nefsini: Korku, şiddet, komplo, para hırsı, cinsellik, tecavüz,… Sanat eserlerinin var olma sebebi olan öznelliği (sübjektif yönü) ortadan kaldırınca da geriye bir “ürün” kalacak. Ülkesi, mesleği, yaşı, inançları, yaşama bakışı ne olursa olsun herkesin ama herkesin KULLANABİLECEĞİ / TÜKETEBİLECEĞİ bir “sinema ürünü”, bir EĞLENCE MALZEMESİ, bir “entertainment”…

    İyi ama… Neydi Sanat? Ne olmalıydı? “Sanat Eseri” diyebileceğimiz filmlerin bir gazoz ya da çoraptan farkı ne olmalıydı? “Bach’ın müziği Tanrı’nın Dünya’yı yarattığı anda orada bulunduğumuz hissini veriyor insana” diyordu Friedrich Nietzsche. Övgü perdesini aralayıp sözün aslına yöneldiğimizde işaret edilenin aslında sanatın gücü olduğunu fark etmiyor muyuz? Yeme-içme dışında bir benliğimiz, bir varlığımız olduğunu hatırlatıyor bize Sanat. Bunun için bir yaradılış görüyoruz Sanat’a bakınca. “Ölü” taşlar adeta canlanıyor, cansız boyalar, tuvaller, ahşap müzik aletleri bir “yaratılışın” sahnesi oluveriyor. Mânâ Madde’ye nüfuz ediyor…

    Sahne sanatları ise Zaman’a dair olduklarından daha da güçlüler:

    “Su içmek için elimi masanın üzerinde duran bardağa uzatıyorum. Bardağı kavrıyorum, ağzıma götürüyorum, suyun soğukluğunu hissediyorum ağzımda, yutkunuyorum. Şimdi dans ettiğimi hayal edin, koreografinin bir yerinde su içiyormuş gibi yapmam gerek. Yukarıda saydığım hareketleri yapıyorum ve seyircilerimin “içinde” su içerek serinleme hissini uyandırıyorum. Ne oldu?Gerçekten su içmek ile SEYİRCİ ÖNÜNDE su içiyormuş gibi yapmak arasında ciddi bir fark var: Sanat’a dahil olan hareket -ki hiç bir hareket Zaman’sız varolamaz- artık fayda amaçlı değil. Hareketin kendisi amaç, maksat, istenen, özlenen şey. Dans ederken de hareketin kendisi MuRaD! Dansta hareketin kendisi YARATI(LI)Ş, Dansta hareketin kendisi Zaman Kâğıdı’na yazılan yazı!” (Derin Zaman Kitabı, Dans ve Ölüm bahsi)

    Ya sinema? Sinema 20 fotoğrafı bir saniyede gösteren, ışığı ve kamerasıyla, özel efektiyle diğer sanat dallarına göre çok daha “teknik” bir sanat. Buna rağmen, belki de bu sayede diğer sanat dallarının imkân vermediği kapıları açıyor. Zaman’ı ve Mekân’ı yeniden formatlayıp bize başka bir dünyaların varlığını müjdeliyor adeta.

    Elinizdeki bu kitabı Sinema’nın programlanmış ölümüne karşı bir direniş olarak görebilirsiniz. İnsan’dan vaz geçmeye yeltenen, Güzel’i, Sanat’ı,İnsan’ı kâr-zarar tablolarına sıkıştırmaya çalışan endüstriye “Hayır!” demenin nazik bir yolu. Sinema bütün “teknik” karmaşıklığına rağmen insansız olmaz. Sinema insanlar tarafından yine insanlar için yapılan bir sanattır.

    Derin Düşünce yazarları izledikleri 28 filmi anlattılar. İnsanca bir perspektiften, günlük hayatlarındaki, iç dünyalarındaki yansımalara yer vererek… İran’dan Arjantin’e, Fransa’dan Afganistan’a, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculukta, İnsan’dan İnsan’a… Umulur ki bu kitap Andrei Tarkovsky, Semih Kaplanoğlu, Mecid Mecidi, Nuri Bilge Ceylan ile buluşmanın farklı bir yolu olsun… Buradan indirebilirsiniz.

  43. Yazan:snibe Tarih: Ara 16, 2011 | Reply

    Sayın taxi driver, yazının başlığına baktıysanız şöyle diyor: Kişisel Bir Liste.
    Ve bu kişisel liste herkese göre değişebilir, bu kişinin sanattan,sinemadan ne beklediğine göre değişir. Holywood sinemasında güzel örnekler elbette var ama sanat adına kaç tanesi öne çıkar? Tüketim ürünü olan şey sanat mıdır? Ne ve nasıl’ı anlatırken neden’e dokunmayan ürün, sanat eseri adını alabilir mi?

  44. Yazan:taxi driver Tarih: Ara 17, 2011 | Reply

    Sayın sniber ben de recep ivedikle aynı kanaatteyim ki uzayıp giden gölgeler rüzgarın çıkardığı uğultu ve dakikalarca konuşmadan birbirine bakan kişiler bana sanat olarak gelmiyor.Amerikan sinemasını Avrupa’nın fersah fersah önünde görüyorum.Amerikanın marifeti o sanatı alttan alta sıkıcılığa düşmeden popüler kültür figürleri ve aksiyonun içinde yedirerek vermesidir.Hem sanatsal yön hem halkın beklentileri hem de ticari kaygı korunmuştur.
    Örnek İlk Kan filmi mükemmel bir projedir.Barış yanlısı hippiler demokratlar ve şair ruhlu bir avuç solcu tarafından lanetlenen vietnam veteranlarının bu kesime verdiği sağ cevaptır.Kabul edilir ya da edilmez.Haklı veya haksızdır.İlk kanı ben dökmedim der.ve meramını çok güzel anlatır üstelik aksiyonunu da ihmal etmez.Ama tabi ki rambo 3 sanat değildir Rocky 4 te veya delta harekatı da.Lakin amerikan sinemasını bunlara indirgemek popüler olmayan iyidir gibi bir entellik kuruntusuna kapılmak bir nevi nekrofili gibi geliyor bana….

  45. Yazan:kurd Tarih: Kas 19, 2012 | Reply

    taxi driver e

    merak etme taksi sürücüsü senin
    ülkende de artık eli kanlılar kahraman filmleri yapıp ilk kanın kendi hesabına yazlımamasını propaganda ediyorlar.ayrımcı milliyetçi projeleri desteklemek için amerikan sineması hayranlığını kendi yerli dejenerliğe evirebilirsin…

  46. Yazan:epicuros Tarih: Ara 27, 2012 | Reply

    Ben yorumlar arasında yer alan: sanatın,Marxistler açısından metefiziğe verilen zorunlu bir taviz olduğu görüşüne takıldım.Bu görüşe katılmıyorum.Materyalizm varlığa ilişkin hiçbir ögeyi yok saymaz ancak yaptığı şey doğası gereği tüm varlık unsurlarını -sanat dahil- gerçekçi bir anlayışla, işin içine metafiziği katmadan, açıklamaktır.
    Marx’ın istediği tek şey bizim burada yorum yazarken yaşadığımız entelektüel hazzı şu an madenden kömür çıkarmakla meşgul olan ve bu koca listedeki filmlerden hiçbirisini izlememiş ve hiçbir zaman da izleyemeyecek olan işçilerin de tada bilmesiydi.
    Tarkovski’nin kendisi de tüm şikayetlerine rağmen sovyet sosyalizminin bir parçası hatta bir ürünüdür.Zaten Tarkovski sinemasını önemli kılan şey de tam olarak budur.O,her ne kadar sinemayı bir dua olarak gördüğünü söylese de burada kastettiği yemek duası, borçlular için dua, ailenin huzuru için dua, nazar duası… değildir.

  47. Yazan:Emre Tarih: Haz 2, 2015 | Reply

    Scorsese’yi temsilen bir film olmalıydı(Taxi Driver ideal gibi), Dogville, Festen gibi filmlerin olmaması da üzdü,Kubrick,Coenlerin göstermelik bir filmle gelmesi de üzdü, Paul Thomas Anderson da bekledim aynı zamanda, 3. bir liste yapmanızı bekliyorum belki bu 6 senelik periyotta buralara girecek yeni filmler izlemişsinizdir, bir sorumda bu birikime ulaşmak için kaç film izlediniz acaba? mesela ben 1100 civarı film izledim tekrar izlediklerimle birlikte 1500 ü geçtiğini düşünüyorum, sizin sayılarınızı merak ediyorum, bu liste benim için rehber niteliğinde elinize sağlık.

  48. Yazan:my Tarih: Haz 2, 2015 | Reply

    Yazara kisisel sitesinden ulasmaniz daha kolay olabilir:
    https://envergulsen.wordpress.com/

    Saygilarimla

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin