RSS Feed for This Post

Askerî ritüeller okullardan uzaklaştırılmalı artık

Okullarda askeri kurallara göre belirlenen tören geçişlerini düzenleyen 44 yıllık yönetmelik kaldırılarak yerine ”Mili Eğitim Bakanlığına Bağlı Okulların Geçit Töreni Yönergesi” ismiyle yeni bir yönerge hazırladı. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca hazırlanarak yürürlüğe konan yönerge, MEB’e bağlı her derece ve türdeki resmi/özel örgün ve yaygın eğitim okul/kurumlarının Ulusal Bayram, resmi bayramlar (Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı ile Zafer Bayramı), Atatürk’ün il, ilçe ve diğer yerleşim birimlerine yaptığı ziyaret ve gezi tarihlerinin yıl dönümü olan günleri ve mahalli kurtuluş günlerindeki geçit töreni uygulamasına ilişkin usul ve esasları düzenliyor. Yeni düzenlemeye göre değişen pekte bir şey olmadı. Öğrenciler yine “rahat, hazır ol” gibi askeri komutlarla uygun adımda yürümeye devam edecekler.  

Her Türk sivil doğmalı!   

“Her Türk Asker Doğar” sloganının içselleştirildiği bir ülkede militarizm kökenli yönetmeliklerin tümden kaldırılması bir hayli zaman alacak gibi. Hâlbuki bu ülkede çocukların askerliğe değil de sivilliğe özendirilmesi durumunda daha demokrat, özgür ve barışçıl bir toplum ortaya çıkacaktır. Ne yazık ki özgürlüğün kalesi olması gereken eğitim kurumları hala askeri ritüellerle ve yönetmeliklerle doludur. Ülkemiz eğitim kurumlarının askeri bir disiplin ve anlayışla işlev görmeleri durumunda bu kurumlardan asla bağımsız ve özgürlükçü düşüncelerin üretilemeyeceği bilinmelidir.  Oysa eğitimin bireyi özgürleştirmesi beklenir. Öğrencilere sürekli olarak belirli bir ideolojiyi ya da bir kitleyi üstün görmeleri dayatılırsa eğer; diğer ırk, renk, dil ve inançlara karşı bir önyargının oluşmasına olanak sağlanmış olunur. Bu bakımdan çocuklara bürokrasiye itaati değil demokrasiye bağlılık aşılanmalıdır. Çünkü sağlıklı bir toplumun temelleri ancak bu şekilde atılır. Onun için askeri ritüellerin ve yönetmeliklerin mutlaka okul ortamından uzaklaştırılması gerekmektedir.  

Türkiye’de öğrenciler özgürlüğün, demokrasinin ve ortak yaşam kültürünün verildiği okul ortamlarından geçmedikleri için en ufak bir toplumsal kırılmada bilinçli, tutarlı ve ahlaki bir tavır ortaya koyamamaktadırlar. Ve ülkesinde yaşayan farklılıklara karşı ciddi bir önyargı beslemektedirler. Farklı olana karşı oluşan nefretlerin, düşmanlıkların ve yersiz kaygı ve endişelerin kökeninde Türk eğitim sisteminin militarist bir yapıda işlev görmesi yatmaktadır. Militarizm bilindiği gibi sivil alanı daraltan, kuşkucu, ötekileştirici, çatışmacı askerliğe ve orduya dair tüm değerleri kutsayan bir ideolojidir. Ve bu ideoloji yıllardır gerek ders kitapları aracılığıyla gerekse andımız, nöbetçi öğrenci ve tören yürüyüşleri gibi uygulamalarla çocuklara aşılanmaktadır. Çocuklara hala okullarda sanki sınırı koruyan bir asker gibi nöbet tutturulmaktadır. Her gün rahat, hazır ol komutlarıyla onlara “andımız” söylettirilmektedir. Askerlerin girdiği Milli Güvenlik dersleriyle de askerlik kültürü yüceltilerek ve özendirilerek verilmektedir. Böylesi uygulamalar yüzünden eğitim kurumlarından “insan” yerine uysal, itaatkâr ve birbirine benzeyen vatandaşlar yetişmektedir. Militer bir eğitim anlayışının bireyi okul duvarları içine hapsettiği unutulmamalıdır.”Her Türk asker doğar” yerine “Her Türk sivil doğar” sloganının içselleştirilmesi gerekmektedir.  

Askeri ritüeller okul ortamından uzaklaştırılmalı; 

Devletin kurguladığı ve müdahil olduğu bir eğitim sisteminin merkezinde doğal olarak “itaat” yer alır. Matematik dersinde bile bireyin milli meselelere yönlendirildiği bir ülkede eğitimin demokratikleştirilmesi meselesini mutlaka konuşmamız gerekmektedir. Merkeze insani vasıfları, farklılıkları, düşünceyi, demokrasiyi, evrensel insan haklarını almayan bir eğitim sisteminden bireyin ve toplumun eğitilmesini, insanlaşmasını ve özgürleşmesini bekleyemezsiniz. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan farklı inanç, kültür ve anlayışa sahip bireyleri bir arada tutabilecek, her kitleye, düşünceye ve inanca hitap edebilecek bilimsel, özgür en önemlisi demokratik dünyayla bütünleşmiş bir eğitim politikası pekâlâ oluşturulabilir. Bunda korkulacak bir şey yoktur. Ülkemiz insanının, gençlerinin ve çocuklarının yeniden doğmalarına neden olacak ciddi ve anlamlı, evrensel ahlak, hukuk ve insan hakları kriterlerini dikkate alarak sivilleşmelerine öncelik veren bir eğitim sistemini devreye sokmak durumundayız. Gençlerin resmigeçit törenlerinde uygun adım marşla yürütülmeleri, nöbetçi öğrenci uygulamaları, ders kitaplarında yer alan militarist içerikli bilgiler en önemlisi de farklılıkların dışlanmasına dönük kazandırılan uygulamalardan mutlaka vazgeçilmelidir. Artık bu ülkede yeni ve farklı söylemleri devreye sokmalıyız.  

Militer değil özgürlükçü eğitim felsefesi;  

Kendine güvenen, ülkesinde yaşayan kendi ırkından, renginden, mezhebinden ve inancından olmayanlarla önyargısız kurduğu sağlam ilişkilerin geliştirilmesine imkân sağlayan, bu anlamda ülkesinin bölünmesine karşı çıkan, birlik ve kardeşlik duygularını bilinçli bir şekilde yaşayan aklı başında bireylerin var olması için mutlaka aşılması gereken engelleri aşmak durumundayız. Dünyanın geldiği bu noktada çocuklarımıza hayata asker gözüyle bakmalarını sağlamakla ne bilimde, sanatta, ekonomide nede insan hakları alanlarında bir ilerleme sağlayabiliriz. Bu bakımdan farklı kültürlerin yaşadığı bir coğrafyada tek bir etnik kimliği öne çıkaran, milliyetçilik dozu yüksek bir yönetmelik olan andımızın kaldırılması ya da mutlaka demokratik bir dile çevrilmesi gerekmektedir. Öğrenciler rahat hazır ol komutlarıyla hareket etmemelidirler. Milli Güvenlik dersleri kaldırılmalıdır ya da yerine sivil öğretmenler girmelidir. Ders kitapları yeniden gözden geçirilmeli ve içeriğinde yer alan antidemokratik bilgiler çıkarılmalıdır.  

Türkiye mutlaka eğitim felsefesiyle hesaplaşmak zorundadır. Resmi ideolojinin, baskıcılığın, militarizmin eğitim kurumları vasıtasıyla bireylere aşılanmaması gerektiğine dair eleştirilerimizi ve çözüm önerlerimizi oturup tartışmalıyız. Bir ülkenin farklılıklarla barışık, özgür bireylerini yetiştirmenin yolunun kuşkusuz özgürlükçü bir anlayışla şekillenmiş, hukukun, insan haklarının, demokrasinin, bilimin, sanatın ve felsefenin doğru anlatımlarla kazandırıldığı bir eğitim sisteminden geçeceği bilinmelidir. Kısacası Türkiye’de eğitim özgürlükçü bir temele yaslanmadığı sürece sorunlarımızı çözemeyiz.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

 

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:Levent Cetin Tarih: May 21, 2009 | Reply

    Turkler cimlere de basamaz. Yillarca cimlere basmaktan korktum yurtdisinda, sonra baktim insanlar uzerinde rahat rahat geziniyor, cekine cekine bir iki adim attim. Pek de rahatmis.

    Ogretmen iceri girdiginde ayaga kalkilmasi, derste bir seyler yemenin yasak olmasi, sakiz cignemenin cok buyuk sorun olmasi, ogretmenle karsilasinca eller cepten cikarilarak bas selami verilmesi, saygi duruslari, militarist ogeli metinlerin ezberden okunmasi, siirlerin icerigi, okunma sekli, torenlerde ogretmenlerin boluk komutani seklinde dizilmesi, sac kesimi, tirnak bakimi, kilik kiyafet, canta-sira kontrolleri, hijyen urunleri tasima zorunlulugu, utulu giyinmeye zorlama, kompozisyon derslerinin bircogunun militarist vecizelere ayrilmasi, soru sorulmadan – soz hakki verilmeden konusmak vesaire vesaire. Aslinda militarizm kokmayan oyle az sey var ki, olsa olsa teneffusler…

  3. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 22, 2009 | Reply

    Her insan insan doğar. Ve insan gibi yaşamayı hak eder. Her insan Dini, dili, ırkı ne olursa olsun eşittir eşit haklara sahiptir. Bu evrensel insani değerleri merkeze yerleştirmek lazım size gönülden katılıyorum. Ve gerçekten güzel bir yazı yazmış soruna işaret etmişsiniz. Tenefüse oksijeni bitmiş insan gibi çıktığımızdan eğitim sistemimizin ne kadar boğucu ve baskıcı bir yapısı olduğu anlaşılıyor. Elbette eğitim sisetminde belli kurallar ve disiplin olmalı. Ama ırkçı söylemler, şiddeti öven, özendire hikayeler anlatılmamalıdır bunlarla ilgili bir açığımız yok. Heryerde bunun eğitimini veriyorlar saten. Bizim insani değerleri yüceltme ve savunma açığımız var buraya yoğunlaşılmalı. Yeterince insan öldürdük artık birazda yaşatalım. Asker olmak istemiyorum insan gibi yaşamak yaşatmak istiyorum. Umarım egodan, kapristen, şiddetten uzak bir eğitim sistemine geçeriz geçmeliyiz. Yoksa burnumuz şiddetten, kandan, kaostan kurtulmuyacak.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin