RSS Feed for This Post

Türk okulunda Kürtçe şarkı olur mu?

Türkiye’de neredeyse her okul yılsonu etkinlikleri adı altında eğlence programları düzenler. Velilerde davet edilir bu sosyal etkinlik adı altında gerçekleştirilen törenlere… Bu programlar belirli bir disiplin içerisinde gayet resmi bir üslupla gerçekleştirildiğinden bir hayli sıkıcı gelir davetlilere. Uzun konuşmalar, şiirler ve birkaç görsel şölenle devam eder bu tür programlar. Bu sene yılsonu etkinliklerine kısa bir programla çıkma ihtiyacı hissettim. Kürt çocuklarının yoğun olduğu bir bölgede öğretmenlik yaptığımdan programımda Kürtçe bir şarkıda önerdim. Kürtçe şarkı şüphesiz heyecanlandırdı çocukları. Okul idaresine programımdan özellikle önerdiğim Kürtçe şarkıdan bahsettim. Önce kısa süreli bir şaşkınlık geçirdiler. Bu şaşkınlıktan olsa gerek önce ses çıkarmadılar. Kuşkusuz mutlu oldum bende. Ancak bu mutluluk tam 30 dakika sürdü. Okul idarecileri kendi aralarında -bir devlet okulunda- Kürtçe şarkı söylemenin vahim sonuçlar doğurabileceği noktasında görüş birliğine varmışlar.  

Neticede Kürtçe şarkı söylemenin bir devlet okulunda yaratacağı sıkıntı göz önünde bulundurularak bu teklife sıcak bakmadıklarını kibar bir dille tarafıma ilettiler. İkna olmadığım için ilçe milli eğitimden yetkili bir müdürü aradım. Yetkili, “Eğitim dili Türkçedir” diyerek meseleyi kısa kesti. Kendisine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kürt sorununun çözümüne dönük yapmış olduğu son iki uyarıyı hatırlatmama rağmen oda bu işe sıcak bakmadığını söyledi. Birçok eğitimcide Kürtçe şarkının bir devlet okulunda söylenmemesi gerektiğine dair birbirinden çarpıcı değişik görüşlerini ortaya koydular. Ama kimse”Düm tek tek” adlı İngilizce şarkının çocuklara söyletilmesi ve bu şarkı eşliğinde oynatılması konusunda bir fikir ileri süremediler. Kürtçe yasak bir dildi o kadar.  

Şimdi ben son olarak Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu’ya soruyorum. Sayın Bakan; bu ülkenin okullarında okuyan Kürt çocukları bu tür etkinliklerde Kürtçe şarkı söyleyip halay çekemeyecekler mi? Ben bir Türk eğitimci olarak Kürt çocuklarına ve onların Türkçeyi az bilen anne ve babalarına jest olsun diye kısa bir program hazırlamıştım. Şimdi bu durumda bu programımı yırtıp atayım mı yoksa bu çocuklar okul bahçesinde bir tane de olsa sevdikleri Kürtçe bir şarkıyı seslendirsinler mi?  

Özgür bireylerin, özgür toplumun ve özgür eğitim kurumlarının oluşturulması adına ortaya atılan fikirlerin, verilen mücadelelerin “insanlaşma” yolunda ne büyük bir değer kazanımı olduğunu idrak edecek kesimin başta eğitimciler olması beklenir. Ancak birçok eğitimcinin özgürleşmenin, hukukun, demokrasinin, farklılıklara saygının ve düşünce özgürlüklerinin genişletilmesi yolunda ciddi projeleri olmadığı görülmektedir. Çok azı hariç büyük bir çoğunluğunun mevcut eğitim sisteminin özgürleştirilmesi noktasında gayret sarf etmediklerini üzülerek belirtmek isterim.  

Bugün eğitim denilince akla; eğitimcilerin parasız oluşu, sınıfların kalabalık olması, sıra, masa, tahta vs. gibi ekonomik nedenlere bağlı sorunlar gelmektedir. Bu sorunları hafifsemiyorum elbette ki bu tip sorunların da üzerinde durulmalı ve bunlarla ilgili çözüm önerileri sunulmalıdır. Ancak bunun yanında insanın derinliğine inen, şahsiyetini, kültürünü, ahlakını, öz’ünü belirginleştirip olgunlaştıran, eğitim kurumlarından yetişen bireylerin bilim, sanat ve felsefe alanlarında ülkesini kalkındırdığı AB standartlarında bir eğitim modelinin olması noktasında da ciddi çabaların sarf edilmesi gerekmektedir.  

Ülkemizde eğitim bireyi özgürleştirmiyor ve onu yabancılaştırıyorsa, eğitim kurumlarından yetişen bireyler farklılıklarla bir arada huzur içinde yaşamayıp onları sürekli bir tehdit unsuru olarak görüyorlarsa, ülkesinin bir gün parçalanacağı, bölüneceği ve yok olacağı endişesiyle bir yaşam sürüyorlarsa bunun nedenini eğitimcilere ödenen az ücrette aramamak gerekiyor. Böylesi sorunlar için gerçekten çok farklı bir alanda mücadele vermek gerekiyor. Ve bu uğurda verilecek mücadeleler(insan hakları, özgürlük, hukuk, demokrasi ve farklılıklara saygı vs.) gerçekten eğitimin ve eğitim kurumlarının itibarını ve kalitesini de arttıracağı bilinmelidir.  

Bunun için öncelikle kafaların temizlenmesi gerekmektedir. “Yasakçı bakış açısı” bu ülkenin her türden insanına ciddi zararlar vermiştir. Eğitimcilerinin bile yasakçı ve tutucu olduğu bir ülkede demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin gelişmesi mümkün mü?

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Trackback URL

  1. 11 Yorum

  2. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Bu programlar belirli bir disiplin içerisinde gayet resmi bir üslupla gerçekleştirildiğinden bir hayli sıkıcı gelir davetlilere. Uzun konuşmalar, şiirler ve birkaç görsel şölenle devam eder bu tür programlar

    Gerçekten bu etkinliklere uyuz olurdum. Cümlelere takım elbise kıravat giydirip 1 saat 2 saat kazık gibi dikiyorlar. Bunaltıcı, sıkıcı içimden çok saymışımdır bu etkinliklere en azından kürtçe şarkı,türkü,şiir bu kasvetli, sıkıcı ortamı neşelendirir diye düşünüyorum. Hem şarkı, türkü ve şiir ile bu ülke bölünecek kadar acizse bırak bölünsün ya. Bu ne korku, bu acziyet, bu ne kişikliksiz bir tavır. Kırın artık şu kabuklarınızı. Kardeşliğin birbirimizi sevmenin önündeki bu tel örgüleri kaldırın artık. Bırakın kürt kardeşlerimiz de kendilerini özgür ve aidiyet duygusu içinde hissetsinler. Hazırlıklarınızı yırtmayın kardeş o bugün olmasa da az ilerde lazım olacak. Artık korkunun vehimlerin kölesi değil Özgüvenin Zerafetin efendisi olacaz. Umarım bu etkinlikte hazırlığınızı da gerçekleştirme fırsatınız olur.

  3. Yazan:ufuk Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Sınıfa çıktım ve çocuklara Kürtçe şarkının iptal olduğunu söylerek ne düşündüklerini sordum(4.sınıf)çocuklar; “Zaten kimse bizi adam yere koymuyor herkes bizi dışlıyor ve yok sayıyor öğretmenim çok ta şaşırmadık” dediler.Maalesef bu ülkenin Kürt çocuklarıda böylesi dışlanmış duygularla büyüyor.Gerçekten çok üzücü bir durum..

  4. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Olaya özgürlükler açısından bakarsak, kesinlikle kürtçe şarkıya izin verilmeli.

    Ancak kafamı kurcalayan bir konu var.

    Düşünün siz Türkçe’den başka bir dil bilmeyen bir çocuksunuz. Birlikte oynadığınız, ders çalıştığınız birsürü arkadaşınız var.

    Birgün bir grup arkadaşınız, bir etkinlikte anlamadığınız bir dilde şarkılar söyleyerek eğleniyor. Hatta size kendi dilleri ile birşeyler söylüyorlar ama anlayamıyorsunuz. Ne hissedersiniz ?

    Şimdi burada bir pozitif ayrımcılık meydana gelir mi ? Bu olay bir gruplaşmaya yol açar mı ?

    Açıkçası ben kendimi pek iyi hissetmezdim. Hatta sadece Türkçe bildiğim için belki biraz aşağılık duygusu hissedebilirdim.

    Diyeceksiniz ki, Kürtçe bilenler zaten istedikleri zaman aralarında konuşamazlar mı ?

    Evet, ama bu bir etkinlikte gerçekleşirse, Teşvik edilmesi durumu oluyor.

    Oysa Türkçe yapılan etkinliklerde, Kürtler de, Türkler de ne söylendiğini anlayabiliyor.

    Bu yorumumdan kesinlikle olaya karşı olduğumu çıkarmayın. Sadece kafamdaki çekinceyi yazdım.

    Olaya psikolojik açıdan yaklaşacaksak, bu konuda bir psikoloğun görüşü daha doğru olur.

  5. Yazan:Levent Cetin Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Ingilizce-Fransizca sarki soyleyenler cici, Kurtce-Arapca soyleyenler kaka.

  6. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Hakki Bey selamlar,

    bence bu çekiceniz son derece yerinde,
    dislamayi yok etmek baska, yönünü Türklere çevirip yeni bir sorun üretmek baska.

    Psikolog olmadigim için çözüm vermeyecegim 🙂

    ama iki sey geldi aklima, 1991’de Kanada’da, hem de bir mizah festivalinde fransizca yapilan esprileri anlamayan ingiliz kökenli kanadalilar öfkelenmis ve kavga çikmisti.

    ikincisi benim kizlarimin “gurbetçi” olarak Fransa’da yasadiklari tecrübe. Birgün 6 yasindaki kizim evimize davet ettigimiz arkadaslariyla oynuyor, karinlari acikti, ben kizima “git sor, arkadasin sucuk sever mi?” dedim. Kizim onlara gidip “chorizo istermisin?” diye sordu.

    insan dogal olarak empati yetenegine sahip, 6 yasindaki bir Türk çocugu kendisini Fransizlarin yerine koyabiliyor. Sucuga en yakin, sarimsakli ve acili bir baska sarkütri mamülü olan chorizoyu anlayabileceklerini tahmin ediyor.

    ama eger ayni çocuk kin/nefret dolu bir ortamda yetismis olsa “hah sira bana geldi” diyerek her firsatta ötekini asagilamaya, dislamaya çalisacaktir.

    Ufuk Bey’in hemen her yazisinda israrla altini çizdigi gibi insan olmak Türk olmaktan önce gelir. Ne yazik ki ülkemizde tersi yönde bir egiim veriliyor.

    kin ve nefreti körüklemesi yaninda bu milliyetçi-militarist bakis bizi çevreleyen dünyayi anlamaya da engel.

    Güzel bir haftasonu diliyorum size 🙂

  7. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Birgün bir grup arkadaşınız, bir etkinlikte anlamadığınız bir dilde şarkılar söyleyerek eğleniyor. Hatta size kendi dilleri ile birşeyler söylüyorlar ama anlayamıyorsunuz. Ne hissedersiniz.

    Aa bunlar ne söylüyor derim. Bu nece derim. Tabi daha önce kürt olduğunu ve kürtçe olduğunu bilmiyor isem. Çocuklar kürt olduğunu ve kürtçe diye bir dil olduğunu bilerek büyüsünler bu sağlıklıdır. Toplumsal barışın temelleri atılır. En azından arkadaşlarından bir iki kürtçe sözcük öğrenirler. Sonuçta küfretmiyorlar şarkı türkü söylüyorlar bu her yerde aynı etkiyi yapar eğlenceeeee.

    Şimdi burada bir pozitif ayrımcılık meydana gelir mi ? Bu olay bir gruplaşmaya yol açar mı ?

    Ayda yılda bir kürtçe şarkı söylüyorlar. Geri kalan kısımda türkçe konuşuyorlar Burda pozitif ayrımcılığın daniskasını biz Türkçeye yapıyoruz. Guruplaşmaya yol açmaz biz kürtleri dışlamazsak. Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır. Aynı dili konuşuyoruz diye bir ırkçıyla guruplaşmam mesela.

    Oysa Türkçe yapılan etkinliklerde, Kürtler de, Türkler de ne söylendiğini anlayabiliyor.

    Kürtler biz farketmesekte içe kapanık büyüyorlar dilinden dolayı dışlanacaklarını düşünüyorlar bu sağlıklı değil. Bu içerde kin ve nefrete sebep olur. Biz anlamasakta en azından kürtçe konuşabilecek özgürlüğünün olduğunu bilsinler. Onlarda salak değiller heralde kürtçe bilmiyenlerle kürtçe konuşacak derdini anlatacak kadar. Şarkı söylenir bir iki üç gün konuşulur sonra herkes sıkılır olaylar kendi doğal haline döner. Olaylar büyük değil sorun olayları biz büyütüyoruz. %90. Dilimizden uzlaşma kültürümüzden bu kadar korkmuyalım derim ben.

  8. Yazan:özlem Tarih: May 29, 2009 | Reply

    ama soyle de dusunulebilir Mehmet bey kiziniz sucuk diyebilirdi. Arkadaşları o nedir yahu diye sorar kızınız da birkaç kelime Türkçe öğretebilirdi:)
    Benim annemin yardimcısı turkmenistanli bir hanım. Tam 8 dil biliyor. 6 sını falan çok iyi konuşuyor. cunku çocukken bizler sokakta ermeni, kırgız, özbek arkadaşlarımızla oynar bunları doğal olarak öğreniriz diyor. Okulda da rusca. Üzerine de birkac tane eklemiş. Ona bakınca çok da korkulacak bir şey olmaz diye düşünüyorum böyle bir durum.

  9. Yazan:cemile bayraktar Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Bu ülke de maalesef yasakçılığın ve ketumlaştırılmanın hatta belki öfke ve nefretin öğretildiği yer ‘ilkokullar’dır.

    Aile içinde ilk eğitimi alan çocukların ikinci eğitim alanı ilkokullara gönderildiğinde başlar zehirleme.Ben ilkokul yıllarımdan hatırlıyorum.Okula gel,sıraya gir,zorunlu olarak ant oku,sırayı bozmadan sınıfa dön.Bu kuralcılığın hemen akabinde öğretmen söze başlar ‘Şu komşularımız onlar bizim düşmanımız,biz onları şurdan denize döktük,bunlar komşularımız onlar bizim düşmanımız biz onları falanca savaşta yendik,şöyle böyle zafer kazandık,bunlar varya ah bunlar o pisler bizi şu savaşta sırtımızdan vurdu’.Bu ve bunun gibi söylemler ile çocuklukta öğretilen kindarlık yetmez,peşine bir de farklı ırktan olan çocuklara zorla olmadığı bir şey söylettirilir.Ardından farklı ırktan olan çocuklar da o kindarlıktan nasiplendirlir.Ve bu öteki çocuklar daha o yaşlarda kendilerinin ya görülmediklerini ya da oldukları gibi değil de olması gerektikleri gibi görüldükleri konusunda dayatılanlar ile yüzleşmek zorunda kalırlar.Kendi dillerini konuşmanın yarattığı tahammülsüzlüğü bile anlayamadan sınır içinde sınır dışı edilirler.Sonra sorular başlar…Neden Pkk var?Neden Kürt sorunu var?Çünkü normalin üstünde bir Türk sorunu var da ondan.

  10. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Benim annemin yardimcısı turkmenistanli bir hanım. Tam 8 dil biliyor. 6 sını falan çok iyi konuşuyor. cunku çocukken bizler sokakta ermeni, kırgız, özbek arkadaşlarımızla oynar bunları doğal olarak öğreniriz diyor (Özlem)

    Aslında çok doğru bir konuyu hatırlattınız. Benim babam da aynı yöntemle 3-4 dil öğrenmiş. Ne de olsa çocukken dil öğrenmek çok daha kolay. Yani Kürtçe konuşulan bir ortamda büyüyen bir Türk çocuğunun Kürtçe’yi öğrenme ihtimali var. Bence güzel bir şey olur.
    1 dil 1 insan, 2 dil 2 insan.

  11. Yazan:halil hak Tarih: Tem 11, 2009 | Reply

    ön yargıları yıkmak lazım.
    epmpati yapmamız lazım.tarafsız olmak lazım. demokratik olmak lazım.

  12. Yazan:arabesk mamit Tarih: Tem 29, 2009 | Reply

    bence çok dogru tebrik ediyorum türk ve kürt ayrımı olmasın lütfen sayın deyerli arkadaşlarım

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin