Kemalizmin son çocukları: DTP ve CHP
By Konuk Yazar on Haz 5, 2009 in CHP, DTP, Kemalizm, Modernleşme, Ulus-Devlet
“Kürt Sorunu’nun” kahvelerde yapılan çay sohbetlerinin arasındaki iyi niyetle çözüleceğini düşünen birçok Türk arkadaşım, DPT’yi sık sık Kürt’lerin MHP’sine denk bir parti olarak algıladıklarını dile getirirler. Hâlbuki devletsiz bir ulusun partileri ile devlet sahibi bir ulusun partilerini kıyaslanmanın, kendiliğinden doğuracağı birçok problem vardır. Ama DTP gibi, nedense tüm enerjisini bir “Türkiye partisi” olma yolunda sarf eden bir parti söz konusu olduğunda işimiz daha da kolaylaşır.
DTP, Türkiye’deki mevcut partilerden en çok CHP’ye benzer kanımca. CHP kurulduğu günden bu yana dünyada ve buna paralel olarak Türkiye’de yaşanan tüm gelişmeleri, açılımları göz ardı ederek, hiçbir derdimize çare olmayan, altı okunu gözümüze soka soka, tek kişiden-merkezden icazet alarak siyaset yaptı. Hele uzun süredir muhalefeti ve siyaseti de ilkokulun tek düşünme mecrası olan, tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan gibi hayati konular üzerinde yapan, hep münazara tadında sorunlara yaklaşan, Deniz Baykal gibi bir liderle CHP iyice ne yaptığı, ya da yapmak istediği kestirilemeyen bir parti haline geldi. Partisinin temel ilkeleri olan laiklik, sosyal devlet, çağdaşlık gibi kavramaları tersyüz edip, canını okuyan Baykal ve partisi Sünni teslimiyetçi karakteri, AB karşıtlığı, başörtüsü çıkmazıyla çağı yakalamaktan uzak, sorunları çözecek basiretten yoksun, sığ ve yüzeysel duruşu ile trajik olmaktan çok, artık komik bir lider. Tüm bunlara rağmen kendilerini hala bilgili, çağdaş, birer öğretmen; halkı da cahil, kıblesiz, eğitilmesi, kulağı çekilmesi, arada bir darbelerle silkelenilmesi gereken, tembel, sümüklü bir kalabalık sürüsü olarak algılıyorlar.
DPT’ye baktığımızda ise, DPT’yi ve daha önceki “Kürt” partileri yaratan ideolojik hareket olan PKK’nın da bundan daha sert bir jakoben tavır içinde olduğunu, DTP’nin evi yakılmış, çocukları öldürülmüş, metropollerin daracık pis sokaklarında kaderlerine terk edilmiş, halkını da, kendini makarnaya satan hainler olarak, yaftaladıklarına sıkça şahit olduk. Kendini doğuran Kürt Ulusal Harekatının tüm dinamiklerini unutup sadece Öcalan’ın pek sansasyonel sağlık sorunlarına(!) odaklanan, tüm problemi birkaç kültürel hak kırıntısı olarak ortaya koyan bir parti görüyoruz, karşımızda. Öcalan’ın söylemlerinden milim şaşmayan, sorgulamayan parti yöneticilerinin ağzında demokrasi ve özgürlük kavramları tıpkı, Deniz Baykal’ın ağzındaki laiklik ve sosyal devlet kavramları gibi iğreti duruyor. Her iki partide bütün enerjisini AKP’ye karşı seferber ederek hakkaniyetli bir eleştiri yerine sürekli çamur at izi kalsın politikasını güttüler. Hele DTP ve ona yakın olan tüm yayın organlarında, AKP’ye karşı öyle bir siyaset güdüldü ki; gören Kürt ulus problemin miladı ile bu partinin doğuşunun aynı olduğu kanısına varacaktı. İlginçtir, incelenilse ordu ve genelkurmayın söylemleri ile CHP, DTP söylemleri bir birine o kadar denk ve yakın oldu ki; kimin neye hizmet ettiği anlaşılmadı. Ergenekon gibi Türkiye’de yüzyılın davası sayılabilecek önemli bir davada DTP önce sessiz kalmayı tercih etti. Öcalan bunun bir rant kavgası olduğunun ve demokrasiye hizmet etmediğini kaydettikten sonra bir iki laf edebildi. Kürt’lerinin yok olmasını, varlık nedeni haline getirmiş, binlerce cinayete ve talana yol açmış bir çeteye, “Ulusal Kürt Önderi’nin” tepkisi inanılmaz derecede anlaşılmaz ve gerçeklerden uzaktı. Hala da bu konuda gayret sarf etmesi gereken DTP nedense üstüne düşen rolü oynamaktan uzak duruyor. CHP daha açık davranıp Ergenekon avukatlığına soyunarak teknik anlamda DPT’den daha şeffaf davranmış oldu. Özünde Marksist- Leninist bir ideoloji üzerine bina edilen PKK ve uzantıları olan bu partiler, Kürt halkının dini duygularına karşı hep yadırgatıcı yer yer yok sayıcı davranışlar içinde oldular. Bunun en açık kanıtı Kürt problemini asla kavrayamamış, bu minvalde birkaç basit matematik hesabı, aptalca ekonomik paketlerle üstesinden geleceğini düşünen-buna AKP’de dahil- dini hassasiyetleri ön plana çıkaran birçok partinin Kürdistan’da da hala ikinci parti olması gösterilebilir. Ama son bir yılda artık imam derneklerini kuran ve roj tv’de dini programlar yapan PKK ile DTP göstermelik dini tavırlar içine girdi. Sanırım bunlar size Baykal’ın çarşaf açılımını çağrıştırmaya yeten örneklerdir.
Toparlarsak, her iki parti de, işleyişlerinden öte, artık ideolojik olarak da birbirine pek yakındırlar. Öcalan yakalandığı günden itibaren İmralı tezleri ile Kemalizm’i revize edip ona tekrardan hayat vermekle uğraştı. Yalçın Küçük, “Ben Kemalist’im; ama Apo benden daha da Kemalist.” diyerek bu müthiş dönüşümü selamlamıştı. Kemalizm ile PKK artık flört etmekten öte pek uyumlu iki evli çift gibidirler. Çocukları DTP ve CHP ise her şeye rağmen tüm icazetlerini bu köhnemiş merkezden alırken, kemikleşmiş oyları ve alternatifsizlik sayesinde ayakta kalmayı başarıyorlar. Biri “Kürt Sorunu’nu” kullanarak, içini boşlatarak; diğeri laikliği kullanıp irtica tehlikesi ile korkutarak, özünde ideolojilerine ihanet edip, seçmenini oy pusulası seviyesine indiriyor, maalesef.
Kısa bir açıklama:
(Son dönenlerde DTP üzerine yapılan baskıların kabul edilecek hiçbir tarafı yoktur. Böylesi baskılar partiyi bahsettiğimiz çizgiye daha da yakınlaştırıyor. Ama DTP ne zamanki kendi iradesiyle harekat etmeye başlarsa bazı güçlerin onu yıpratması da, o derce zor olacaktır. Bunu DTP’den beklemek boş bir şey mi? Bundan da emin değilim.)
17 Yorum
Yazan:ali duman Tarih: Haz 5, 2009 | Reply
CHP ve DTP hakkındaki görüşlerinizin birçoğuna katılmak mümkün ancak DTP konusunda eksik olan bir şeyler var ki, o da milliyetçilik konusunda tüm kabahatları tek yanlı olarak DTP’ye yüklemektir.
1993 yılında SHP listesinden parlemantoya giren kürt milletvekillerinin enselerinden tutulup hapse atan faşist devlet zihniyetinin hiç mi suçu yok.
kürt halkının oylarının üzerine konup, kendi listesinden milletvekili seçtiren ancak seçimden hemen sonra onlara sahip çıkmayan, sandıkta aldığı kürtlerin oyunu anında satan SHP zihniyetinin hiç mi suçu yok.
Esasen bu tarihten önceki kürt partileri Türkiye partisi olmaya, diğer sol/sosyalist partiler ile ortak hareket etmeye gayret göstermişlerdir. Ancak müesses nizamın milliyetçi yönü o denli ağır başmıstır ki sosyaldemokrat geçinen SHP gibi partiler dahi milliyetçi devlet görüşüne sınırsız destekler vermişler, meşru kürt siyasi partilerini yalnızlığa mahkum etmişlerdir.
Bu durum kürt partilerini, kürt milliyetçiliği yapmaya mecbur kılmıştır, yani azgınlaşan türk milliyetçiliği kürt milliyetçiliğini doğurmuş ve beslemiştir.
Esasen bugün DTP’nin kürt chp’si olmasındaki en büyük etken, kürtleri kürt milliyetçiliğine mahkum eden müesses nizamın faşizan tutumudur.
kürt milletvekillerini enselerinden tutup zindanlara atan zihniyet, türkler ve kürtler arasındaki en büyük kırılmaya da sebep olmuştur. Bu zihniyeti sorgulamadan DTP’yi yada kürt milliyetçiliğini eleştirmek tek yanlılıktır, haksızlıktır.
Söz konusu zihniyet aynı zamanda 12 Eylül anlayışının kurumsallaştırdığı zihniyettir.
CHP’ye gelince;
“Tüm bunlara rağmen kendilerini hala bilgili, çağdaş, birer öğretmen; halkı da cahil, kıblesiz, eğitilmesi, kulağı çekilmesi, arada bir darbelerle silkelenilmesi gereken, tembel, sümüklü bir kalabalık sürüsü olarak algılıyorlar”
şeklindeki değerlendirmeniz son derece yerindedir ve bu anlayış değişmediği sürece chp türkiyenin ebedi muhalefeti olarak kalacaktır, öyle kalmasında ve/veya tek parti diktatörlük döneminin “diktatör partisi” olması nedeniyle ve bu nedenle misyonunu tamamlaması münasebetiyle siyasi ömrünü sonlandırmasında sayısız faydalar vardır, illa da yaşayacağım diyecekse, “tek parti diktatörü” olarak hep bir kaybeden olmayı kabul ediyor demektir.
Sahte sol’culuğu ile Türkiye’nin tek takiyyeci partisi oluşu konusuna ise hiç girmek istemiyorum.
CHP, Türkiye siyasi hayatındaki tüm kötülüklerin müsebbibidir, başka bir deyişle tüm kötülüklerin müsebbibi olanların siyasi temsilcisidir. İşte bu nedenle chp’ye karşı mücadele etmek aynı zamanda insan hakları için mücadele etmektir. (301’i aslanlar gibi savunmasını anımsayınız)
Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 5, 2009 | Reply
CHP,DTP, MHP ve SP(Saadet partisi) aynı ırkçı ve faşist havuzun etrafında kümeleşmiş cani ruhlu kişilerin karşılığıdır. Tabi hakim güç ve düşünce olarak söylüyorum. Elbette içlerinde iyileri çıkabilir. Samanlıkta inne aramak gibi. Bunların hepsinin içinde ittihatçı bir zihniyet vardır. CHP en katıksız ittihatçı, sonra DTP(bunları kürt ittihatçıları olarak da alabiliriz), daha sonra MHP ve son olarakta SP gelir etkinlik açısından. Amaçları farklı olsada kullandıkları faşizan ırkçı dil fazla değişiklik göstermez. Kan, nefret, gözyaşı bunların ana menüsüdür. Bunlarsız büyüyemezler. Bunların kendi aralarında pek fazla hatta hiç geçişgenliği yoktur. (MHP ve CHP arasında bir kıpırdama görünüyor şu aralar)
Ama bu partilerin az veya çok AKP ile geçişkenliği vardır. AKP merkez parti yapanda bu olsa gerek. CHP’den yok diyebilirsiniz ama CHP’nin oyu %30 lardan %21 lere gerilediğini görmek lazım. Yani vicdanlı, çözüm isteyen, ılımlı kanatlar AKP’ye geçebiliyorlar. AKP içinde ittihatçı söylemler yok mu vardır lakin çok zayıf bir halkadır.(80 yıldır ittihatçı eğitiminden dişlisinden geçiyoruz olmaması şaşırtır. Önemli olan hastalığının farkında olmak.) AKP dışındaki partiler ne zaman ki ittihatçı zihniyetinin esaretinden(yok et kurtul) kurtulacaklar o zaman demokrasiye geçecek refah, barış ve huzur içinde yaşıyacaz. O güne kadar kan, gözyaşı, nefret yemeye görmeye devam edecez. Umarım özellikle ılımlı kanatları yaptıkları yalnışlarını, hastalıklarını görebilirler. Eski Refah ve Fazilet parsindeki ılımlı kanatların gördüğü gibi..(Bu arada eskiden RP’li idim ama şuan(dönüşmeden değişerek) geldiğim yerden bakınca ne kadar yalnış içinde olduğumuzu görebiyorum. Hatta bu zihniyetin tam anlamıyla karşısındayım. Bizim işimiz cehenneme insan göndermek değil cennete insan kazanmaktır bu da dinimizi sevdirerek adaleti ve huzuru sağlıyarak mümkündür. Kendin için istediğini başkası için iste düsturunun dışına çıkmak ahmaklık ve zulümdür. Umarım bunu diğer partilerde, partililerde görebilir.) Birinin acı çekmesinden, zulme uğramasından ne kazancımız var ki ayrıca olsa ne olur ki insan olmak insan gibi yaşamak varken hayvanlara özenmenin anlamı var mı?
Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 6, 2009 | Reply
Tam bir karalama ve camur yazisi.
DTP’nin cok hatalari vardir ve olmustur. Bir kismini duzelttiler (1915 hakkindaki tutumlari gibi), bir kismini duzeltemediler (Ocalan’dan cok Ocalanciliklari gibi). Ama yazinin DTP’nin durust bir elestirisi olmadigi atilan iftiralardan bellidir. Ta en basindan Ergenekon davasina mudahil olmak icin mahkemeye basvuran, Ergenekon sanigi Levent Ersoz’u acik acik ihbar eden beyanlarda bulunan DTP’yi Ergenekon karsisinda sessizlikle suclamak, “Kurtler ozgurluk ve onur istiyor” diyen partiye “tüm problemi birkaç kültürel hak kırıntısı olarak ortaya koyan bir parti görüyoruz” demek, hele ki (en cok guldugum) orduyla DTP’nin soyleminin ayni oldugu sacmaliklari cirkefin boyutunu ortaya koymaktadir.
Bir de DTP’yi Kurt ittihatcisi ilan edip, 2006’dan beri Kurt sorununda genelkurmay ve resmi ideoloji ile kusursuz bir isbirligi icinde olan AKP’yi demokrat ilan etmek de cok sahane olmus. AKP’nin icindeki ittihatci halkalar ne kadar zayifmis ki nice bakanlar geldi gecti, Cemil Cicek ile Vecdi Gonul sapasaglam yerli yerinde. DTP bugune kadar secmeni makarna karsiligi ihanetle sucladiysa bile ben hic duymadim, ama DTP’nin Ermenistan sinirina dayandigini kimin soyledigini iyi biliriz. Her seyde bir hayir vardir derler, Kurtler de bunca yil cektikleri cileler sonucu kimin ne mal oldugunu ayirt etmeyi cok iyi ogrenmisler. Bu da sevindirici tabii.
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 6, 2009 | Reply
Yazı gerçekleri yansıtmaktan çok uzak.Dürüst bir eleştiri olmadığı gibi tamamen AKP propagandası kokuyor.Açıkçası bir gözlem yazısından çok,siyasetçilerin hararetli demeçlerini andırıyor.
Bir kere özellikle CHP’ye benzetilmesi,hadisenin yabancısı olmadığımız ideolojik kutuplaşma düzlemine çekilmesi anlamına geliyor.Ha,Türkiye’de Kemalizmin her siyasi oluşumu,ideolojiyi etkilediği,bu statik düşünce yapısının tüm toplumsal katmanlara sirayet ettiği fikri kısmen anlaşılabilir.Ancak sadece DTP’yi bu zihniyetle özdeşleştirmek ve üstelik bunu sağlam argümanlara dayandırmadan ileri sürmek,olsa olsa gerçekleri saptırmak,örtbas etmek olur.
Yazıda bu savı doğrulayan hiçbir sağlam veri ve kanıt bulunmuyor.Nedir mesela DTP’yi Kemalist kılan durum.Hele ki -Kürt halkı bir yana-Kürt halkını temsil eden DTP ve onun öncülleri diğer partilerin en çok Kemalizmden zarar gördüğü,Kemalizmin tüm baskıcı ve despotik uygulamalarına maruz kaldığı düşünülürse.
Bu harekete uzaktan yakından ilgisi olan insanların pek çoğu hayatta değil…Bir çoğu zındanlarda çürütüldü,en vahşi işkencelerden geçirildi,her türlü insanlık dışı uygulamaya maruz bırakıldı…Binlercesi kayboldu,faili meçhul cinayetlere kurban gitti.
Şimdi tüm bunların üzerine “bir poşet makarnaya,bir torba kömüre tenezzül ediyorlar”şeklinde kendi halkını aşağılıyor diye ipe sapa gelmez iddialarda bulunulursa bu insaflı bir eleştiri olmaz.Onur bey gayet yerinde bir soru sormuş:kimdir bunlar,hangi kanıta dayandırılarak böyle bir iddiada bulunuluyor?Yazar bir parça dürüst olabilseydi,bu asılsız iddialarda bulunmak yerine,bir halkı açlıkla terbiye eden AKP zihniyetini vicdanlarda yargılamakla başlardı.Utanması gereken o insanlar değil,iktidar hırsı uğruna insanların çaresizliklerini kullanmayı marifet bilenlerdir.Ki bu kirli ve ahlaksız durumu az çok vicdan sahibi tüm duyarlı inanlar eleştirildi.DTP’nin de hükümetin bu sefil anlayışını deşifre etmesinden daha doğal bir şey olamaz.Yazar DTP’yi karalamaya çalışırken maalesef bu iki durumu birbirine karıştırmış.
Aslında bu konuda daha söylenecek çok şey var.Ancak yazarın bu bariz AKP yandaşlığı tavrı çok net ortada iken yazının geri kalan bölümleri üzerinde durmayı çok da gerekli bulmuyorum.
Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 6, 2009 | Reply
Kürt ittihatçıları derken Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Kaplan ne kaplandı unuttum bunları kastetmiyorum ki yer yer sevimli de gelebiliyor söylemleri,niyetleri. Bunlar ılımlı kanat. Ben PKK ve şiddet taraftarı olan ara sıra DTP Genel başkanlığını işgal eden sonra yumuşak gücünü ve saygınlıklarını yitirdiklerini görüp tekrar geri pilana çekilen PKK’lı şiddet yanlılarını kastediyorum. Ayrıca genelkurmay ve resmi ideoloji ile kusursuz bir isbirligi icinde olan AKP’yi devirmek için kaç darbe girişimi oldu. Kapatılma davası kime açıldı para cezası kime kesildi. Allahtan genelkurmayla ve resmi ideoloji ile kusursuz işbirliği içinde yoksa hali nice olurdu:):)
Cemil Çicek ve Vecdi Gönül darbeye karşı sigorta görevi görüyor anladığım kadarı ile. Açıkçası ben bunların kabine de yer almasına karşıyım ve rahatsızım. Irkçılığın üzerine konacak herşeyin çökeceğini düşünüyorum. Irkçılık ateştir ve ateş ürettiğin herşeyi yakar. Ha Cemil Çicek ve Vecdi Gönül çok cesur, işini bilen, liyakatlı kişiler lakin ırkçılık bütün bu güzel değerlerini yok ediyor, yakıyor. Irkçılarla paylaşacak ekmeğim, havam, suyum yok ama düşmanımla paylaşırım. Düşmanlar can alıyor ırkçılar süründürüyor. Dediğim gibi Cemil Çiçek ve Vecdi Gönül sigorta bir zorunluluk, bir tercih ve istek değil. Sigortaya kim para vermek(bedel) ister ki. Lakin Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet faşizan uygulamalar yapmıştır demesi bu ittihatçı söylemin AKP içinde çok zayıf olduğuna en güzel örnektir. Aksi taktirde bunu söylüyemezdi. Bunu hangi parti söylüyebilir ki CHP mi? MHP mi? DYP mi? Anap mı? Demokrat Parti mi? bunların tabanları bu sözü kaldıramaz ki AKP bir de iktidarda iken bunu söylüyor ki bu işi en az 10-100 kat daha zorlaştırıcı, bedel ödetici etkisi vardır.
Bem böyle bir şey demedim. Oldu mu onu da bilmiyorum. Ama bir PKK’nın nasıl oy isteyeceği, isteyebileceği bellidir. Bir ergenekon terör örgütünün istediği, isteyebileceği gibi.
Bunu Cemil Çiçek söyledi lakin AKP buna karşı sesini açıkça dile getirdi ve büyük huzursuzluk çıkardı ki bu Cemil Çiçek’in konumunu düşünce çok anlamlı ve önemlidir. Ayrıca Kürtlerin ayırt etmeyi öğrendiği doğru baksanıza AKP ve DTP dışında doğuda parti kalmadı:):) Bir daha ki seçime Kürtler rahat mı gireceğini sanıyorsun. Bu diğer partiler içinde geçerli. AKP’yi demokrat ve liberal çizgiye getiren ve orda tutan yaptıklarından çok niyetidir. Bu niyette iyi niyettir. Şöyle ki hangi kesim ne olursa olsun ister AKP’ye küfretsin ister hakaretler yağdırsın. AKP’nin masasında kendilerine dair her zaman bir iyi niyet hazır bekliyor. İstedikleri zaman muhatap alabiliyorlar. Bu duygu her kesimde vardır onun için Türkiyenin her yerinden oy alıyor. Bütün partiler bu aşamaya geldiğinde demokrasiye tam anlamıyla geçmiş olacaz.
Yazan:yalçın yamaç Tarih: Haz 6, 2009 | Reply
AKP güzellemesi yapmak için bu kadar dolaylı anlatmaya gerek yok ki; yazar açık açık yazsa ya! Zannedersiniz DTP iktidar AKP muhalefet…
Birilerini kötülemek için artık yerli yersiz “ittihatçı” “kemalist” demek yetiyor; delil mi, boşverin canım, “çekingen AKPci”lerin klişe stratejisi bu…
AKP, en faşizan şovenist uygulamalarında bile eleştiriden münezzehtir. Ama yüzbinde bilmem kaç oy almış bir partinin bir üyesinin bir açıklaması hemen sayfalarca analiz edilir; “proittihatçı” “fallik-kriptokemalist” vsvs…
AKP karşıtı herkes “kemalist” “ittihatçı” “ergenekoncu”
“faşist” ilan edilir.
“Ana fikir: AKP demokrat, özgürlükçü, halkçı, adaletsever ve her türlü iyi şeydir!”
Yazan:Ali yazar Tarih: Haz 6, 2009 | Reply
Yazarin Daha cok Kemalizm saplantisina saplandim…
Arkasinda hic bir tabu birakmayan kisiyi kliselestirmek..6 okun tamami ileriyi gösteriyor..
Geriye dogru yol almak isteyenlere takilacagi muhakkaktir…
Tabi birazda Önyargilardan kurtulamamis bakis
acisiyla alakali ,elestiriler..
Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 6, 2009 | Reply
Ayni anda DTP’ye de kapatilma davasi acildi ve AKP’ye kapatilma cezasi acildi diye ortaligi (hakli olarak) velveleye verenler (AKP ve AKP’ye meyilli medya) ayni musibete ugrayan DTP konusunda agzini acmadi. Bir nokta daha: Bilmem farkettiniz mi, habire turban seriat bilmem ne diye konusup duran Genelkurmay, Kuzey Irak’a operasyon vizesini alir almaz dut yemis bulbule dondu. Hatta bu anayasa degisikliginin arifesinde bazi kesimler ordunun TAM suskunlugu karsisinda hayiflanarak “elimizde bir yargi kaldi” dediler. Hatirlayalim bunlari. Genelkurmay ve resmi ideoloji ile kusursuz isbirligi Kurt sorunu konusunda olmustur dedim, her alanda degil. 22 Temmuz’dan sonraki birkac ay haric boyle olmustur, dedigimin arkasindayim.
AKP’nin Kurt sorunu konusunda genelkurmay ile tam isbirliginin tam gonullu oldugunu soylemedim. Dediginiz gibi, her yonden sikistiriliyorlardi, varolma mucadelesi icerisinde bir taviz verilmesi gerekiyordu ve bu taviz Kurtler uzerinden verildi de AKP’ye nefes alani acildi. AKP’ye bu tercihi yaptiranlar utansin tabii, ama AKP de bir tercih yaptiysa bu tercihin bedelini odeyecek. Hayatta herkes icin gecerlidir bu, tercihlerimizin sonuclarini yasariz. Hem BM Cocuk Haklari Sozlesmesi’ne aykiri yasalari mecliste kabul ettirip kucucuk cocuklari yaslarinin iki kati hapis istemleriyle yargila bir tas atti diye, hem cik begenmeyen ceksin gitsin, vatandasimin sabri tasarsa alir tabii pompaliyi eline de (bunlari da fasizan uygulama falan diyen Basbakan soyledi). Ondan sonra da oylarini kaybedince “PKK tehdit etti, DTP Ergenekon, Kurt secmen partizan” diye agla. Yok oyle.
Bir de bu var mesela. 22 Temmuz’dan once yok muydu PKK? Iki yil oncesine gore gucunu olaganustu artirdi da ben mi bilmiyorum? O zamanki oy oranini tutturamadiysa AKP, demek ki PKK’dan baska bir faktor daha var. Bu arada hazir secime tehdit baski falan demisken, Agri’da ne oldu en son yahu? AKP’nin 2500 kadar oyla kazandigi, 3000 oy pusulasinin copten ciktigini soyluyorlardi? DTP secimler tekrar edilsin dedi, kent ortasinda meydan dayagi yediler. Ne oldu sonra?
Degil mi, misal DTP gibi? Kac aydir DTP’ye randevu verilmiyor, saydiniz mi?
Dediklerinizde gerceklik payi var. AKP ne zaman demokrat olduysa oylarini yukseltti, ne zaman merkez sagin ezeli hastaligi olan simarip baskicilasmaya kapildiysa oylarini kaybetti. Durum budur.
Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 6, 2009 | Reply
Abdullah Ocalan’in vaktinde Gunes Dil Teorisi’nin Kurtce versiyonlari uzerinde calismisligi vardir. Ataturk’ten etkilenmisligi vardir. Ayni sekilde, Kurt ulusunun kokenleri konusunda Ataturk zamaninda gelistirilen tarih teorilerinin (Sumerlerin Turklerden gelmesi) Kurt versiyolarina sapmisliga vardir. Hatta bunun kitlede nasil karsilik bulduguna Ece Temelkuran kara mizahi bir ornek vermisti: Guneydogu’daki mezralarin birindeki koy kahvesinin adi “Neolitik Kiraathanesi” imis.
Amma velakin, burada onemli olan su: Ocalan’a baglilik hiz kesmedi kesmemesine ama, Kurt hareketi su anda tabana nufuz etmis, asagidan yukari yon tutmus olan bir harekettir. 15 yil once bunu soyleyemezdik, o zaman kendini “oncu savasci” goren PKK’nin politiklesmis askeri savas stratejileri idi bu hareketin ana damari. Son yillarda artik hareketin ana belirleyicisi PKK degil halk olmustur. Zaten bunun farkinda olduklari icin pek coklarinin etekleri feci tutusmus durumda. PKK varken kolaydi, ne de olsa silah, siddet onlarin en usta olduklari oyun sahalari. 3 milyon insan cocuguma Kurtce egitim istiyorum diye dilekce vermeye baslayinca isler degisti.
Yazan:Tarik Tarih: Haz 6, 2009 | Reply
RTE’nin zaman zaman yaptığı buna benzer çıkışları çok fazla ciddiye almamak gerektiğini düşünüyorum.
Daha doğrusu bana bunu RTE’nin kendisi düşündürüyor.
Çünkü bugün bunu diyen RTE, çok değil birkaç ay önce, kürt kimliği tartışılırken “Tek ülke Tek bayrak tek millet; bundan daha doğal ne olabilir ki?” gibi faşizan laflar da edebiliyordu.
Kürt göstericelere ateş açılmasını “vatandaşın da bir sabrı var” diye yorumlayabiliyordu.
Yerel seçime sayılı gün kala Davos’ta da “neler dediğini” unutmadık. Bugün de israil firmasına ihale verme kavgasını veriyor aynı şahıs. Zaten bu zoraki faşizm özeleştirisi de alakasız bir biçimde israil firmasına ihale verilmesine karşı çıkanları susturabilmek için ortaya atıldı.
Bu da dahil ettiği birçok lafın “nereye gittiği” fazla düşünülmeden edilmiş demogojik laflar olduğunu düşünüyorum.
O gün de herhalde, “Bundan daha doğal ne olabilir ki?” diye savunduğu söylemin, tarihten neyi çağrıştırdığının farkında olsa futursuzca kullanmazdı.
Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 8, 2009 | Reply
Şunu görmeliyiz AKP ayrı DTP ayrıdır. Bu çifte sıtandart olduğu için değil. Durdukların yerlerin farklılığındandır. AKP’de hüsnü guruntuları, vehimleri dava konusu yaptılar. DTP ise PKK’yı(terör örgütü) savunduğu için hatta nerdeyse PKK ile kendini özdeşleştirdiği için dava açıldı. (venedik kırıterine göre de şiddete başvurmuş parti kapatılabiliyor) Ha DTP kapatılmalı mı kesinlikle kapatılmamalı. Kapatılsa ne olacak dağdaki PKK mı bitecek. Faydası yok siyasi karar vermeli mahkeme. Zaten son operasyonla DTP içindeki ittihatçılara darbe vuruldu(firene basıldı.) Orduyu susturan muhtırasına karşı muhtıra veren iktidar yüzünden. Bu saatten sonra ancak darbe keser orduyu. 22 temmuz’dan sonra ordu eksenine kaydığı doğru buna katılıyorum. Ama bunda muhalefetin ve Ergenekon terör örgütünün aşırı baskısı ve purovakasyonunun olduğunu da görmek lazım.(dağlıca aktütün baskınları)
Yaptığın yalnış hamlelerin karşılığını ödersin demokrasi bunun için güzeldir. Ekim zamanı ektiğini seçim zamanı toplarsın. Ama bu kötü zaman dilimi içinde TRT Şeş’in açıldığını üniversitelerde kürt dili bölümü açılma kararının çıktığını unutmamak lazım. Bir ayağı ordu eksenine kaydıysa da tek ayağını kürt sorununun çözümünde tutmayı son anda da olsa başardı diye düşünüyorum. Çocukların durumu ise çok çetrefilli bir konu. Her iki tarafı da pislik olan deynek gibi hangisi daha az ona bakılıyor. Çocukları tutup cezaevine mi koyalım. Yoksa bırakalım PKK’nın oyuncağı mı olsunlar zor bi durum zor bi karar. Bazı kulağa hoş gelmeyen cümleler söylediği doğru lakin bunu muhalefetin elindeki silahları susturmak toplumun gazını almak için söylediğini düşünmek lazım en azından ben öyle düşünüyorum. Oy kaybını elbette PKK’nın tehdidine bağlıyamayız. Seçime parti olarak girmeleri. Ve yapılan sağlık ve hizmet(köydes) etkisinin kimlik politikalarına karşı zemin kaybetmesi bunda etkili olmuştur. Tabi AKP’nin 22 Temmuzdan sonra Ordu eksinine belli oranda kaymasıda etkili olmuştur. Lakin benim orda kastettiğim PKK’nın böyle şeyler yapabileceği hatta bunu CHP’de yaptı kömüre oyunu satıyorlar anlamında.
Evet DTP’ye daha doğrusu Ahmet Türk’e randevu verilmemesi hoş görünmeyebilir. Ama askerler ölürkende nerdeyse PKK ile özdeşmiş bir partinin genel başkanının Başbakanla iyi ilişkide olması halkı kızdırabilir. Bunun için barış ortamının hazırlanması lazım. Hatta son sekiz asker öldüğünün bir gün sonrasına randevu verilmiş ama sekiz askerimiz ölünce bu randevu iptal edilmiş benim duyduğum. Yani bu buluşmanın olmasını istemeyenler var. Bu randevunun olmasından daha çok bunun çözüme katkısı önemli. Silahların konuştuğu bir yerde konuşulmayacağını konuşulamıyacağını da görmek lazım. Hem Ergenekon terör örgütü hem de PKK bu randevuyu barışı istemiyor. Bunları görmeden değerlendirme yapmak sağlıklı olmaz adaletli de olmaz benim kanımca. Bu ülkede ne kadar demokrat olursan(her kesime yakın olursan) o derece oy alırsın. Aksi halde seçimlerde bedelini ödediler-ödüyorsun-ödersin.
Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 8, 2009 | Reply
Siyaset göründüğü kadar basit tek düzen değildir bir çok dengeler, hesaplar,(muhalefet) purojeler(darbenin ön hazırlığı gibi) var bunların hesaplarını bozacak hamleleri yapmazsanız ilerliyemezsiniz. Evet bu size mevzi kaybettirir ama savaşı(demokrasi savaşı) kaybetmekten iyidir. Siyasetçi halkın öfkesini, kızgınlığını görmezden gelemez bunların gazını alması lazım. Başbakanın söylemleri ilelebet söylemde kalır eyleme geçmez ama toplumun öfkesini gazını alamazsanız bu her an eyleme dönüşebilir. Başbakanın söylemleri toplumu kışkırtmak için değil kışkırmış toplumun öfkesini dile getirerek onların soğumasını sağlamaktır ki böyle bir etki yapar. Hah helal olsun başbakan dedirttiğin kişinin artık eski öfkesi hiddeti kalmaz çünkü sinirleri boşalmış olur. Tek vatan, tek bayrak ve tek millet cümlesinde faşizan bir anlam yok ama uslubunuz faşistçe ise tabi toplumda algısı değişik olur. Önemli olan bunu hangi uslupta söylediğinizdir evet bunu ilk söylerken biraz faşist bir dilde söyledi lakin ikincisin söylediğinde dili yumuşattı. Tabi bu söylemi de toplumun öfkesini yönetmek için kulandı en azından benim görüşüm bu. Alanı MHP ve CHP’ye bırakmak çok daha vahim sonuçlar doğurabilirdi. Bu siyasi manevralardır. Burda söylemlerden çok ne amaçladığına bakmanız lazım. Sözleri olduğu gibi değerlendirmek pek sağlıklı ve adaletli olmaz.
Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 8, 2009 | Reply
Cocuklari cezaevine koymanin, onlari PKK’nin oyuncagi olmaya terketmenin alternatifi olarak dusunmeniz bence durumdan bihaberliginizi gosteriyor. O cocuklarin yetiskin gibi yargilandigindan, yetiskin koguslarinda kaldiklarindan (ve bilin bakalim o koguslarda kimlerin etkisi hakim?), iskenceye ugradiklarindan (dovulme, saatlerce ayakta uykusuz ve ac bekletilme vs.) haberiniz var mi? Cocugu 13 yasinda yaptigi bir hatadan dolayi aylarca cezaevinde surundureceksin, iskence yapacaksin, hakkini hukugunu cigneyeceksin ve bu sekilde o cocugun PKK’ya katilimini onleyeceksin? Su soyledikleriniz size mantikli geldi mi?
Bu randevu cozume katki olmayacaksa, ne olacak? Afedersiniz de bugune kadar denenenler cok mu basarili olmus ki randevuya burun kiviriliyor? Tek basina ne asker ne de AKP netice alabildi. DTP de tek basina netice alamiyor. Oturulup konusulmasi gerektigi acik. Ya bunu cesaret gosterip bir an once yaparsiniz, ya da Ergenekon istemiyor silahlar susmadi diye ipe un serersiniz. Bakin DTP “herkes elini tetikten ceksin” dedi. Bugune kadar sadece ordunun operasyonlari dursun diyorlardi. Bu lafi da Turk askerleri sehit olduktan sonra soyledi, PKK militanlari degil. Bakin bu lafi soyleyen partinin tabaninin PKK’ya yakinligi bellidir. Adam buna ragmen bu cesareti gostermis. Erdogan’da acik sekilde o cesaret yok.
Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 9, 2009 | Reply
Çocukların yetişkin gibi yargılamalırı anlaşılır da(doğruluğu yalnışlığı tartışılır) yetişkin koğuşuna konulması gerçekten saçma. Ben böyle bir saçmanlığın yapıldığına inanmıyorum inanmak istemiyorum. Bu ancak geri zekalılıkla anlatılabilir. Ayrıca ben bu çocukların cezaevleri değilde eğitim evlerine dönüştürülmüş cezaevlerinde verilen cezalarını çekmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu kısmı tartışılmalı hatta iktidar sıkıştırılmalı. Burdan yol yapılır.
Bizim nasıl baktığımız önemli ama asıl önemli olan toplumun çoğunun buna nasıl baktığı. Toplumsuz bu işin çözülemiyeceğini radikal kararlar verilemiyeceğini görmek lazım. Bende konuşulsun mutabakata varılsın ve sorun çözülsün diyorum ama ben bu sorunu kız çocukları ip atlama oynar ya ona benzetiyorum. İki kişi(ergenekon,PKK,AB) ipi sallar üçüncü kişi kenarda ipi takip eder. Hızını hesap eder kendini atlamaya hazırlar tam atlıyacağında vazgeçer çünkü ritmi kaçırmıştır. Sonra tekrar dener. Hadi atla demekle olmuyor hazır olmak lazım. Atlayıp yanmak var ipin ayağına dolaşıp yere düşmen, çakılman var. Ki ipi sallıyanlar üç kağıtçı heran ipi hızlı sallamaya, ipi havaya kaldırarak sallamaya çalışabilir.(ölen askerler, cenaze purovakasyonları v.b.) Yani bunların hepsini dikkate alarak doğru zamanda, doğru zeminde hamlenin yapılması lazım. Ha tabi ipi sallıyanların art niyetinin arkasına saklanma isteksiz davranma da olabilir buna da dikkat etmek. Çözüm isteğini devamlı canlı tutmak lazım. Ve randevu taleplerini ve buluşmayı istemek ve buna iktidarı zorlamak lazım. Temkinli olmakla korkak olmak arasında ince bir çizgi vardır bu çizgiyi iyi ayarlamak lazım. Bu çizgide çözümü gördüğün an ipin içine atlamak olmalı. Evet belki yanabilirsin ama ömür boyu da ipin kenarında bekliyemeyiz.
Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 9, 2009 | Reply
Eh, o zaman bilginiz olsun: Bu inanmak istemediginiz sacmalik ve gerizekaliliklar yapiliyor.
Yazan:ali duman Tarih: Haz 10, 2009 | Reply
DTP’yi tartışmak, DTP’ye hakkını da emanet ederek tartışmayı gerektirmektedir. Kürt milletvekillerini enselerinden tutup hapse atan DGM Başsavcısı N.Demiral, emekli olduğunda koşarak gittiği MHP’den çok kısa zamanda kovulmuştu, zira onun ırkçı ve milliyetçiliği, MHP’nin bile çok üstündeydi, kürt milletvekillerini parlemantodan hapise atan zihniyetin, başsavcı olarak görev yapan ve ırkçı/milliyetçi hırslarına yenik düşmüş zatında elbette DTP’yi kürt milliyetçiliği yapmaya zorunlu kılan sebeplerden saymak gerekir.
DTP, eşbaşkan statüsünde iki başkanı olan bir partidir, eşbaşkanlardan biri olan Emine Ayna, sandıktan çıkan iradeden çok, ittihatçılığa benzeşme anlamında, kürt milliyetçiliği anlamında hatta direkt Öcalan’ı temsil etme anlamında, temsiliyetten uzak anti-demokrat bir kimliktir.
Ancak diğer eşbaşkan olan Ahmet Türk, kürt halkının temsiliyetinde sorumluluklarına sahip bir kişiliktir, tartışmasız sandıktan çıkan kürt halkının iradesinin temsilcisidir.
Meşru temsiliyet ve demokratlık Ahmet Türk’ü savunmayı gerektiriyor, kürt halkının özgür iradesine saygıyı gerektiriyor, ancak ne yazık ki aynı şeyleri Emine Ayna için söyleyemiyorum, işte bu İKİ BAŞLI DURUMU ORTADAN KALDIRMAK DTP’nin önündeki en önemli görevlerden bir tanesi olarak durmaktadır. Zira Öcalan dahil, hiç bir iradenin kontrolunda olmadan, dolaysız bir şekilde kürt halkının temsilciliği, onları Türkiye partisi yapmaya yetecektir. Türkiye’nin partisi olmak, Öcalan’ın partisi olmaktan çok daha kolay, çok daha anlamlı ve anlaşılır bir şeydir.
Ancak ne yazıkki ittihatçı geleneğe sahip ülkenin hakim zümresi, dağa çıkmış eli silahlı kürt’lerden ziyade, haklarını meşru koşullarda siyaset yaparak arayan kürt halkından ve onun meşru partisinden çok daha fazla korkmaktadır ve bu yönde tüm çözümsüzlükleri desteklemeye devam etmektedir.
“Yakında güzel şeyler olacak” anlayışına düşmanlık ise bundan dolayıdır. CHP’nin terör çözümünü destekler görünüyor olması ise klasik bir CHP takiyyesidir ve en az çarşaf açılımı kadar sahtedir.
çoktan bitmiş tükenmiş olan paradigma; bugüne değin, komünizm olmadı bölücülük, o da olmadı şeriat tehliklelerini kullanarak ayakta kaldı (halen en geçerli akçe bölücülük tehlikesini kullanmaya devam etmek) işin kötü tarafı paradigma halen bu ve benzer araçları kullanmaya devam etmekte çok fazlasıyla ısrarcı, zira başka şansları da yok.
Demokraside 1.lige çıkmak isteyen Türkiye’nin ise bu anlayışı aşmaktan başka şansı yok.
Yazan:eg Tarih: Haz 10, 2009 | Reply
ali duman beyin son yorumuna yüzde yüz katılıyorum. dtp ile chp’yi aynı torbaya atmak büyük bir haksızlık bence.