RSS Feed for This Post

Kemalist gericiliğe en sert tokat

Medd rumuzlu okuyucumuza teşekkürlerimizle… (metin videonun altında)

TK

Mustafa Islamoğlu Siyaset Meydanı Düşünce özgürlüğü 1Funny videos are here

Mustafa islamoğlunun düşünce özgürlüğü genelinde kemalizmle ilgili 1993 yılında siyaset meydanında yaptığı bir konuşma;

Her tarif bir tahriftir. bu bir. ikincisi sosyal bilimlerde mutlak kavram yoktur.bu da iki. yani sosyal bilimlerde herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tanım olmaz.çünkü tanım zaten ihtilaftan doğar.tanım ihtiyacı da ihtilaftan doğar.
bir şey ki mutlak tanım yaptınızsa o tabu olur postula olur yada aksiyom olur.o yuzden sosyal bilimlerde ki hukuk da bunun içine girer , tanımlar hiçbir zaman tartışılmaz değildir.onun için kişi adedince tarif yapılabilir.hukuk devleti..hukuk devletinin her uygulayıcıya göre bi tanımı yapılmıştır.hukuk devleti deyince ne anlaşılır? benim anladığım hukuk devleti adalet devletidir. Adalette zulmun karşıtıdır. Ama kanun devleti hukuk devleti değildir.o yuzden bugün kanun devleti hukuk devleti gibi tanıtılıyor.
İslamın hukukunun temel referanslarının düşünce özgürlüğüne çizdiği sınırı şu ayetle ifadesini bulmuştur.
“Onlar ki (iman edenler) her sözü dinlerler, iyisine uyarlar”.. Sorarım size bundan büyük bi düşünce ifade özgürlüğü olur mu?
Bu hükme aykırı her davranış İslama aykırıdır.Hiçbir kimse inandığından ve düşündüğünden dolayı hiçbir zulme maruz bırakılmamalı.hangi düşünceden ideolojiden kesimden gelirse gelsin ..
Ben laik değilim .beni laik hakimler yargılıyor. benim gibi düşünenlerin hakkını hakimlere karşı kim koruyacak..
ben kemalist değilim beni kemalist bir hakimin şerriden kim koruyacak..

sistemi savunanların hala mikrofonu bırakmak istemediklerini görüyorum.yani burdada baskılarını sürdürdüklerini görüyorum.sistemin totaliter

yapısını savunanlara bir ahlak biçimi olarak geçtiğini görüyorum.
buna engel olmanız gerekirken sizde sistemin bir ürünü oluşunuza bir minnet borcu ödüyor gibisiniz.(Ali kırca’ya hitaben)..25 gün önce

cezaevinden çıktım. bir cümlemden dolayı 1.5 yıl yani bir köşe yazımda geçen “bir tek kelime”den dolayı…”Sistemi kuranlar sistemi kurdukları

yıllarda “dikta” ile yönettiler” cümlesinde geçen dikta kelimesinden dolayı 1.5 yıl ceza yedim ve yattım.Yine kürt forumu diye bir insan hakları

derneğinin düzenlediği bir forumda kürt sorununa islami bir çözüm başlıklı bilimsel bir tebliğ sundum.O tebliğimden dolayı da 1 yıl 159.

maddeden ceza yedim.Bu noktada burda oturan arkadaşlardan daha fazla düşüncenin bedelini ödediğimi düşünüyorum.Öncelikle şunu vurgulamak

istiyorum. Parmak ay’ı gösterirken ay’a bakarlar,parmağa değil.burda gördüğüm hep parmağa bakılıyor. Sorunun temeline özüne inilmiyor.Kabuk

tartışılıyor, adeta gündem değiştiriliyor.Bu ülkenin sorunu susurluk sorunu değildir.Susurluk ne ilktir ne de son olacaktır.Bu ülkede

suistimaller olmuştur ve olmaya devam edecektir.Bu ülkede sorun sistemdir.Sistemi tartışamayanlar susurluğu tartışmakla aslında sistemi

tartışmayı gözardı etmek istiyorlar. Yani “suçu” örtüyorlar.Sistemi niye tartışmıyorlar..Çünkü sistemden beslenenler sistemi tartışamazlar.Çünkü

onlar velinimetlerini tartışmazlar.onların sisteme bedel, diyet borcu vardır.Bu ülkenin sessiz çoğunluğunu oluşturan müslüman kesim evlatlarını

okutmak için başörtüsü yasağı ile karşı karşıya kalıyorlar.Bir başka yerde kimse burda aczmendilerin uğradığı zulmü söz konusu etmiyor.çok garip

değil mi? Gerçekten bir kıyafet yüzünden şu anda o insanlar eskişehir cezaevine reva görülüyorlar. Ve onları da savunmak burdaki demokratların

boynunun borcu idi.Ben bu çifte standardın kaldırılmasını tüm demokrat arkadaşlardan rica ediyorum. Bu ülkede mazlumun dini, ideolojisi ,mezhebi

,hiçbirşeyi sorulmamalı. Mazlumsa eğer bu ülkede herkes onun arkasında olmalı, olmalıyız diyorum hepimiz hepberaber.Çünkü düşünceye yönelik,

inanca yönelik her tür saldırı bir doğal afet gibidir ,bir zelzele gibidir.Ve düşünceyi yasaklayan her türlü yasak EŞKİYA yasağıdır.Çünkü

düşünmek insanoğlunun en büyük erdemidir.Ama düşündüğünüz zaman düşüncenin bedelini fena halde ödüyorsunuz.Müslümanlar bu ülkenin kızılderilisi

gibi…Ben öyle görüyorum.Ve adeta kovboyları var.Sistem bu ülkede düşünen insanı hasım ilan ediyor, hangi ideolojiye mensup olursa olsun..70

yıldan beri yapılan budur.Sistem bir elbise dikmiş, bizden o elbiseyi giymemizi istiyor.Kimimize bol geliyor kimimize dar..Ama tek tip düşünceyi

bize dayatmış.Böyle düşüneceksin, bunun dışında düşündüğün zaman hesabını sorarım diyor.Kedi yavrusunu yiyeceği zaman fareye benzetir. Sistemde

birini yemeyi gözüne koyduğu zaman onu birşeye benzetiyor.Örneğin önce şeriatçı ilan ediyor, öyle yiyor. Kürtçü ilan ediyor öyle yiyor.Kominist

ilan ediyor öyle yiyor,faşist ilan ediyor öyle yiyor.Evladını yemeyi gözüne aldığı zaman öncelikle onun adını değiştiriyor.4 kesim değişim

istemiyor.
1- Askerler değişim istemiyor.Niçinine girmiyorum .Çünkü bir sivil olarak askeri mahkemede yargılanmak istemiyorum.
2-1930′ların devletçiliğinden saltanat koparan sivil bürokratlar değişim istemiyor.Çünkü onlar ekmeğini yiyiyor işin.Onların hepsi bir padişah şu

anda.Değişim deyince çok korkunç vaveyla koparıyorlar.
3- 18. ve 19 yıllarda yaşayan laik pozitivist aydınlar(!). Yani 20. yuzyılın sonunda 21. yüzyılın ilk çeyreğinde hala 18. yüzyılın aydınlanmacı

felsefesi pozitivist ve rasyonalist mantıkla düşünen laik aydınlar istemiyorlar.Onlara hormonlu aydınlar diyorum..Onlarda hortumların

kesilmesini istemiyorlar.
4-Kapalı sistemin tüm nimetlerinden yararlanarak palazlanan hormonlu zenginler istemiyorlar.

Kim istiyor değişimi; 4 kesimde değişim istiyor.
1-Müslümanlar diyorum,kimse gocunmasın .Herkes kendini nasıl tanımlarsa ben onu da öyle kabul ediyorum.
2-Üniter devlet olgusunu çok olumsuz bir biçimde yaşayan kürtler ve aleviler değişim istiyor.Onlarda bu ülkede artık sistemin kendilerine biçtiği

elbiseye sığmıyor artık.
3-Kente göç eden yoksullar yani varoşlar değişim istiyor bu ülkede.
4-Devletin hormonu olmadan kendi bileğinin gücüyle, alnının teriyle küçük sanayici ve küçük esnaf değişim istiyor.

Aslında bu ülkedeki kavga resmi toplumla sivil toplumun kavgası. Bu kavga üniforma ile sivil elbisenin kavgası.Bu kavga devletten beslenenlerle

,halkın kavgası. Daha doğrusu bu kavga zorla halka rağmen kurulan sistemle halkın arasındaki bir kavgadır.

O yuzden de sistem düşünce yasağı koymak zorundadır.Çünkü halka yaslanmıyor. Halka dayanan bir sistem düşünceden niçin korksun.faşist, kominist

dinci,kürtçü şucu bucu die yasaklayacaksınız..Biz salyangoz muyuz, hepimiz kabuğumuza mı çekileceğiz.Bu ülkede aydın kabuğuna çekilirse kim

konuşacak.biz konuştuk bedelini ödedik belki bu konuşmada bir bedel gerektirecek
-Ali kırca:Savcıya bakarak konuşuyorsunuz..:)

Bir dgm savcısı hukuku sorguluyorsa, İsmail cem bey tek parti dönemini sorguluyorsa,Yüksek yalova bey TCK nın 1930 ların faşist mussolini

italyasından alışını sorguluyorsa,bence güzel bir yere gidiliyor demektir.

Gelecekte düşünceye yasak olmayan bir Türkiyede buluşmak dileğiyle diyorum…

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:ali duman Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Bir dünya rekorudur; 24 parti dille kolay tam 24 parti kapatıldı, 25 nci de her an kapatılabilir. Bu farklı 24 partinin tek bir ortak yanı vardı KEMALİST değillerdi, ya da başka bir deyişle ATATÜRKÇÜLÜK kisvesine bürünmüş hortumcuların, düzenbazların çıkarlarına aykırı faaliyet gösteriyorlardı.

    Bir yandan komünist Mustafa Suphi katledilirken, diğer yandan Saidi Nursi katlediliyordu. Kemalist olmayana yaşamak haram edilmişti. Darağaçları, zindanlar, mahkemeler Kemalist olmayanlar için kurulmuştu.

    Yargı fazlasıyla bağımsız, ancak asla TARAFSIZ DEĞİLDİR.

    Bu tarafsız olmayan Kemalist yargının, kemalist olmayanları yargılaması da, Kemalist terör örgütü Ergenekon’u yargılaması da adil ve hukuki değildir.

    İşte bu TARAFLI YARGI’nın AİHM’e giden davalarının %95’i hatalı bulunmaktadır. Ancak bu yargı her nedense dönüp kendine bakmak yerine, “Ekonominin gündemde tutulması ile laiklikliğin göz ardı edildiğine” dair beyanatlar vermekle, gırtlağına kadar siyasetin içine bulanmış olduğunu açıkca sergilemektedir. Venedik kriterlerine, tabi olunan AB yasalarına rağmen, siyasi ve sindirme maksatlı kapatma davaları açmaktadır.
    Darbecilerin yaptğı Anayasa’yı, halkın seçtiği parlemantonun yapacağı Anayasa’ya tercih edeceğini açıkca vurgulamakta, darbecileri meşru ve kurucu unsur olarak kabul etmektedir.
    150 Yıl önce paşalar “şeriat elden gidiyor” diye darbe yapmaya kalkışmışlardı (Kuleli vakası) şimdi ise “şeriat geliyor” diye darbe planlıyorlar, 150 yılda değişen ne var, mantık aynı mantık, sadece uydurulan mazeret farklı.

    Artık net şekilde açığa çıktı ki; hakim sınıfın en çok korktuğu şey; halkın iktidarı, halkın hükümetidir, yani kısaca halkın kendisidir. Bu gerçek deşifre olmuştur, bunun gerçeğe tekamül eden yanı ise bundan böyle hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır.

  3. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    çok güzel bir konuşma olmuş,hemde 1993 yılından kalma,16 yıl önce.dün akşam yayınlandı program deseler inanacaktım yinede.uygun adım yerimizde sayıp duruyormuşuz ya kaç yıldır.son yıllarda bir kaç adım attık ileriye doğru ama.daha hızlı adımlar atmalıyız.tespitler ve benzetmeler çok yerinde ve anlaşılır olmuş.

    “Aslında bu ülkedeki kavga resmi toplumla sivil toplumun kavgası. Bu kavga üniforma ile sivil elbisenin kavgası.Bu kavga devletten beslenenlerle, halkın kavgası. Daha doğrusu bu kavga zorla halka rağmen kurulan sistemle halkın arasındaki bir kavgadır.”

    burası her şeyi daha net açıklıyor gibi.

  4. Yazan:Serdar Kaya Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Susurluk Kazası 1996 yılında gerçekleşti.

    Bu nedenle, videosu yayınlanan program 1993 yılında gerçekleşmiş olamaz.

  5. Yazan:medd Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Serday bey , evet dediğiniz gibi susurluk 1996 yılında gerçekleşmiş.Aklımda kalan 1993 tarihinin nerden kaldığına dair hiç bi fikrim de yok işin enteresan tarafı.ne de olsa hafıza-i beşer nisyan ile maluldur.Tarih konusundaki yanlışı düzelttiğiniz için teşekkür ederim.

  6. Yazan:Serdar Kaya Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Rıca ederim.

    Bu arada Mustafa Bey’in konuşmasının devamını da YouTube’dan bulup izledim:

    Tamamına katıldığımı söyleyebilirim.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Oca 6, 2010: Mustafa İslamoğlu ve Akabe Vakfı » Derin Sular - Türkiye’de Hakim Olan Zihniyetin ve Bu Zihniyeti Mümkün Kılan Arka Planın Analizi

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin