Kemalist gericiliğe en sert tokat
By Tavit Kilimciyan on Haz 12, 2009 in Beyin Yıkama, Kemalizm, Özgürlükler, Psikolojik harp, Video
Medd rumuzlu okuyucumuza teşekkürlerimizle… (metin videonun altında)
TK
Mustafa IslamoÄŸlu Siyaset Meydanı Düşünce özgürlüğü 1 – Funny videos are here
Mustafa islamoğlunun düşünce özgürlüğü genelinde kemalizmle ilgili 1993 yılında siyaset meydanında yaptığı bir konuşma;
Her tarif bir tahriftir. bu bir. ikincisi sosyal bilimlerde mutlak kavram yoktur.bu da iki. yani sosyal bilimlerde herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tanım olmaz.çünkü tanım zaten ihtilaftan doğar.tanım ihtiyacı da ihtilaftan doğar.
bir şey ki mutlak tanım yaptınızsa o tabu olur postula olur yada aksiyom olur.o yuzden sosyal bilimlerde ki hukuk da bunun içine girer , tanımlar hiçbir zaman tartışılmaz değildir.onun için kişi adedince tarif yapılabilir.hukuk devleti..hukuk devletinin her uygulayıcıya göre bi tanımı yapılmıştır.hukuk devleti deyince ne anlaşılır? benim anladığım hukuk devleti adalet devletidir. Adalette zulmun karşıtıdır. Ama kanun devleti hukuk devleti değildir.o yuzden bugün kanun devleti hukuk devleti gibi tanıtılıyor.
İslamın hukukunun temel referanslarının düşünce özgürlüğüne çizdiği sınırı şu ayetle ifadesini bulmuştur.
“Onlar ki (iman edenler) her sözü dinlerler, iyisine uyarlar”.. Sorarım size bundan büyük bi düşünce ifade özgürlüğü olur mu?
Bu hükme aykırı her davranış İslama aykırıdır.Hiçbir kimse inandığından ve düşündüğünden dolayı hiçbir zulme maruz bırakılmamalı.hangi düşünceden ideolojiden kesimden gelirse gelsin ..
Ben laik değilim .beni laik hakimler yargılıyor. benim gibi düşünenlerin hakkını hakimlere karşı kim koruyacak..
ben kemalist değilim beni kemalist bir hakimin şerriden kim koruyacak..
sistemi savunanların hala mikrofonu bırakmak istemediklerini görüyorum.yani burdada baskılarını sürdürdüklerini görüyorum.sistemin totaliter
yapısını savunanlara bir ahlak biçimi olarak geçtiğini görüyorum.
buna engel olmanız gerekirken sizde sistemin bir ürünü oluşunuza bir minnet borcu ödüyor gibisiniz.(Ali kırca’ya hitaben)..25 gün önce
cezaevinden çıktım. bir cümlemden dolayı 1.5 yıl yani bir köşe yazımda geçen “bir tek kelime”den dolayı…”Sistemi kuranlar sistemi kurdukları
yıllarda “dikta” ile yönettiler” cümlesinde geçen dikta kelimesinden dolayı 1.5 yıl ceza yedim ve yattım.Yine kürt forumu diye bir insan hakları
derneğinin düzenlediği bir forumda kürt sorununa islami bir çözüm başlıklı bilimsel bir tebliğ sundum.O tebliğimden dolayı da 1 yıl 159.
maddeden ceza yedim.Bu noktada burda oturan arkadaşlardan daha fazla düşüncenin bedelini ödediğimi düşünüyorum.Öncelikle şunu vurgulamak
istiyorum. Parmak ay’ı gösterirken ay’a bakarlar,parmağa değil.burda gördüğüm hep parmağa bakılıyor. Sorunun temeline özüne inilmiyor.Kabuk
tartışılıyor, adeta gündem değiştiriliyor.Bu ülkenin sorunu susurluk sorunu değildir.Susurluk ne ilktir ne de son olacaktır.Bu ülkede
suistimaller olmuştur ve olmaya devam edecektir.Bu ülkede sorun sistemdir.Sistemi tartışamayanlar susurluğu tartışmakla aslında sistemi
tartışmayı gözardı etmek istiyorlar. Yani “suçu” örtüyorlar.Sistemi niye tartışmıyorlar..Çünkü sistemden beslenenler sistemi tartışamazlar.Çünkü
onlar velinimetlerini tartışmazlar.onların sisteme bedel, diyet borcu vardır.Bu ülkenin sessiz çoğunluğunu oluşturan müslüman kesim evlatlarını
okutmak için başörtüsü yasağı ile karşı karşıya kalıyorlar.Bir başka yerde kimse burda aczmendilerin uğradığı zulmü söz konusu etmiyor.çok garip
değil mi? Gerçekten bir kıyafet yüzünden şu anda o insanlar eskişehir cezaevine reva görülüyorlar. Ve onları da savunmak burdaki demokratların
boynunun borcu idi.Ben bu çifte standardın kaldırılmasını tüm demokrat arkadaşlardan rica ediyorum. Bu ülkede mazlumun dini, ideolojisi ,mezhebi
,hiçbirşeyi sorulmamalı. Mazlumsa eğer bu ülkede herkes onun arkasında olmalı, olmalıyız diyorum hepimiz hepberaber.Çünkü düşünceye yönelik,
inanca yönelik her tür saldırı bir doğal afet gibidir ,bir zelzele gibidir.Ve düşünceyi yasaklayan her türlü yasak EŞKİYA yasağıdır.Çünkü
düşünmek insanoğlunun en büyük erdemidir.Ama düşündüğünüz zaman düşüncenin bedelini fena halde ödüyorsunuz.Müslümanlar bu ülkenin kızılderilisi
gibi…Ben öyle görüyorum.Ve adeta kovboyları var.Sistem bu ülkede düşünen insanı hasım ilan ediyor, hangi ideolojiye mensup olursa olsun..70
yıldan beri yapılan budur.Sistem bir elbise dikmiş, bizden o elbiseyi giymemizi istiyor.Kimimize bol geliyor kimimize dar..Ama tek tip düşünceyi
bize dayatmış.Böyle düşüneceksin, bunun dışında düşündüğün zaman hesabını sorarım diyor.Kedi yavrusunu yiyeceği zaman fareye benzetir. Sistemde
birini yemeyi gözüne koyduğu zaman onu birşeye benzetiyor.Örneğin önce şeriatçı ilan ediyor, öyle yiyor. Kürtçü ilan ediyor öyle yiyor.Kominist
ilan ediyor öyle yiyor,faşist ilan ediyor öyle yiyor.Evladını yemeyi gözüne aldığı zaman öncelikle onun adını değiştiriyor.4 kesim değişim
istemiyor.
1- Askerler değişim istemiyor.Niçinine girmiyorum .Çünkü bir sivil olarak askeri mahkemede yargılanmak istemiyorum.
2-1930′ların devletçiliğinden saltanat koparan sivil bürokratlar değişim istemiyor.Çünkü onlar ekmeğini yiyiyor işin.Onların hepsi bir padişah şu
anda.Değişim deyince çok korkunç vaveyla koparıyorlar.
3- 18. ve 19 yıllarda yaşayan laik pozitivist aydınlar(!). Yani 20. yuzyılın sonunda 21. yüzyılın ilk çeyreğinde hala 18. yüzyılın aydınlanmacı
felsefesi pozitivist ve rasyonalist mantıkla düşünen laik aydınlar istemiyorlar.Onlara hormonlu aydınlar diyorum..Onlarda hortumların
kesilmesini istemiyorlar.
4-Kapalı sistemin tüm nimetlerinden yararlanarak palazlanan hormonlu zenginler istemiyorlar.
Kim istiyor değişimi; 4 kesimde değişim istiyor.
1-Müslümanlar diyorum,kimse gocunmasın .Herkes kendini nasıl tanımlarsa ben onu da öyle kabul ediyorum.
2-Üniter devlet olgusunu çok olumsuz bir biçimde yaşayan kürtler ve aleviler değişim istiyor.Onlarda bu ülkede artık sistemin kendilerine biçtiği
elbiseye sığmıyor artık.
3-Kente göç eden yoksullar yani varoşlar değişim istiyor bu ülkede.
4-Devletin hormonu olmadan kendi bileğinin gücüyle, alnının teriyle küçük sanayici ve küçük esnaf değişim istiyor.
Aslında bu ülkedeki kavga resmi toplumla sivil toplumun kavgası. Bu kavga üniforma ile sivil elbisenin kavgası.Bu kavga devletten beslenenlerle
,halkın kavgası. Daha doğrusu bu kavga zorla halka rağmen kurulan sistemle halkın arasındaki bir kavgadır.
O yuzden de sistem düşünce yasağı koymak zorundadır.Çünkü halka yaslanmıyor. Halka dayanan bir sistem düşünceden niçin korksun.faşist, kominist
dinci,kürtçü şucu bucu die yasaklayacaksınız..Biz salyangoz muyuz, hepimiz kabuğumuza mı çekileceğiz.Bu ülkede aydın kabuğuna çekilirse kim
konuşacak.biz konuştuk bedelini ödedik belki bu konuşmada bir bedel gerektirecek
-Ali kırca:Savcıya bakarak konuşuyorsunuz..:)
Bir dgm savcısı hukuku sorguluyorsa, İsmail cem bey tek parti dönemini sorguluyorsa,Yüksek yalova bey TCK nın 1930 ların faşist mussolini
italyasından alışını sorguluyorsa,bence güzel bir yere gidiliyor demektir.
Gelecekte düşünceye yasak olmayan bir Türkiyede buluşmak dileğiyle diyorum…
5 Yorum
Yazan:ali duman Tarih: Haz 12, 2009 | Reply
Bir dünya rekorudur; 24 parti dille kolay tam 24 parti kapatıldı, 25 nci de her an kapatılabilir. Bu farklı 24 partinin tek bir ortak yanı vardı KEMALİST değillerdi, ya da başka bir deyişle ATATÜRKÇÜLÜK kisvesine bürünmüş hortumcuların, düzenbazların çıkarlarına aykırı faaliyet gösteriyorlardı.
Bir yandan komünist Mustafa Suphi katledilirken, diğer yandan Saidi Nursi katlediliyordu. Kemalist olmayana yaşamak haram edilmişti. Darağaçları, zindanlar, mahkemeler Kemalist olmayanlar için kurulmuştu.
Yargı fazlasıyla bağımsız, ancak asla TARAFSIZ DEĞİLDİR.
Bu tarafsız olmayan Kemalist yargının, kemalist olmayanları yargılaması da, Kemalist terör örgütü Ergenekon’u yargılaması da adil ve hukuki değildir.
İşte bu TARAFLI YARGI’nın AİHM’e giden davalarının %95’i hatalı bulunmaktadır. Ancak bu yargı her nedense dönüp kendine bakmak yerine, “Ekonominin gündemde tutulması ile laiklikliğin göz ardı edildiğine” dair beyanatlar vermekle, gırtlağına kadar siyasetin içine bulanmış olduğunu açıkca sergilemektedir. Venedik kriterlerine, tabi olunan AB yasalarına rağmen, siyasi ve sindirme maksatlı kapatma davaları açmaktadır.
Darbecilerin yaptğı Anayasa’yı, halkın seçtiği parlemantonun yapacağı Anayasa’ya tercih edeceğini açıkca vurgulamakta, darbecileri meşru ve kurucu unsur olarak kabul etmektedir.
150 Yıl önce paşalar “şeriat elden gidiyor” diye darbe yapmaya kalkışmışlardı (Kuleli vakası) şimdi ise “şeriat geliyor” diye darbe planlıyorlar, 150 yılda değişen ne var, mantık aynı mantık, sadece uydurulan mazeret farklı.
Artık net şekilde açığa çıktı ki; hakim sınıfın en çok korktuğu şey; halkın iktidarı, halkın hükümetidir, yani kısaca halkın kendisidir. Bu gerçek deşifre olmuştur, bunun gerçeğe tekamül eden yanı ise bundan böyle hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 12, 2009 | Reply
çok güzel bir konuşma olmuş,hemde 1993 yılından kalma,16 yıl önce.dün akşam yayınlandı program deseler inanacaktım yinede.uygun adım yerimizde sayıp duruyormuşuz ya kaç yıldır.son yıllarda bir kaç adım attık ileriye doğru ama.daha hızlı adımlar atmalıyız.tespitler ve benzetmeler çok yerinde ve anlaşılır olmuş.
“Aslında bu ülkedeki kavga resmi toplumla sivil toplumun kavgası. Bu kavga üniforma ile sivil elbisenin kavgası.Bu kavga devletten beslenenlerle, halkın kavgası. Daha doğrusu bu kavga zorla halka rağmen kurulan sistemle halkın arasındaki bir kavgadır.”
burası her şeyi daha net açıklıyor gibi.
Yazan:Serdar Kaya Tarih: Haz 13, 2009 | Reply
Susurluk Kazası 1996 yılında gerçekleşti.
Bu nedenle, videosu yayınlanan program 1993 yılında gerçekleşmiş olamaz.
Yazan:medd Tarih: Haz 13, 2009 | Reply
Serday bey , evet dediğiniz gibi susurluk 1996 yılında gerçekleşmiş.Aklımda kalan 1993 tarihinin nerden kaldığına dair hiç bi fikrim de yok işin enteresan tarafı.ne de olsa hafıza-i beşer nisyan ile maluldur.Tarih konusundaki yanlışı düzelttiğiniz için teşekkür ederim.
Yazan:Serdar Kaya Tarih: Haz 13, 2009 | Reply
Rıca ederim.
Bu arada Mustafa Bey’in konuşmasının devamını da YouTube’dan bulup izledim:
Tamamına katıldığımı söyleyebilirim.