Mıhellemiler köylerinin eski ismini istiyor!…
By Konuk Yazar on Haz 17, 2009 in Kemalizm, Özgürlükler, Ulus-Devlet
Ufuk Coşkun SİVİL DÜŞÜNCE PLATFORMU
Midyat ilçesine bağlı Mercimekli (Habsunnes) Köyü için Kürtçe isim talebi başvurusu yapıldı. Mıhellemiler’in, Süryaniler ve Kürtler’in yüzyıllarca kardeşçe yaşadığı bu köydeki insanlar köylerinin eski ismi olan (Habsunnes)’in iadesini istiyor.
Merkezi Midyat’ın Mercimekli Köyünde bulunan Mıhellemi Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Başkanı Mehmet Ali Aslan ile Köy Muhtarı Bedreddin Demir, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yazılı başvuru yaparak köylerinin eski isminin geri iadesi talebinde bulundu.
Günümüzde Türkçe, Mıhellemice, Süryanice ve Kürtçe dilini tüm köylü bazında konuşan ve bu kültürleri yaşatan Mercimekli (Habsunnes) Köyü bir Mıhellemi yerleşim birimi olarak içinde Süryani yaşayan, kilise ve manastırı bulunan tek köydür. Bölgede en eski Mıhellemi yerleşim yeri olarak da bilinen bu köyde ayrıca yöredeki bütün kültürlere ait diller konuşulmakta, varlıkları M.Ö. 2000’li yıllara uzanan Şemsi ve Kameriler’e ait mabetler ve mezarlıklar bulunmakta.
İlçeye 6 km uzaklıkta bulunan Habsunnes köyünde 50 aile yaşamakta, yaz tatillerinde ise Avrupa’ya göç eden Süryani ailelerin gelmesiyle bu sayı ikiye katlanmakta. Köyde yaşayan insanlar bölgede konuşulan Türkçe, Mıhellemice, Süryanice ve Kürtçe dilini akıcı bir şekilde konuşarak, bu yönüyle de dünyada özgünlüğü olan çok zengin bir kültür çeşitliliğime sahiptir.
1516 tarihli Osmanlı arşiv belgelerinde köyün isminin Habsunnes olarak geçtiği belge ile başvurularını yaptıklarını söyleyen Mıhellemi Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Başkanı Mehmet Ali Aslan, Habsunnes denilince akla binlerce yıl öncesine ait kadim ve köklü bir uygarlık, dünya medeniyet ve hoşgörü tarihine evrensel katkılar sunmuş büyük şahsiyetlerin geldiğini söyledi. Aslan, “Habsunnes denilince akla binlerce yıllık tarih, medeniyet, sevgi, saygı, hoşgörü ve kardeşlik gelir. Mercimekli denilince ise akla Mercimek ve ottan başka bir şey gelmez. Güzelim Türkiye’miz öyle bir hale getirilmiş ki 50 yıl önce birkaç delinin kuyuya attığı taşı 50 yıl sonra sayıları onbinleri bulan siyasetçimiz, aydınımız, entelektüelimiz ve akıllı bürokratımız o taşı o kuyudan çıkaramıyor. Suriye sınırındaki mayınlardan tutunda, değiştirilen köy isimleri ve şahıs isimleri ve daha birçok çarpıklık gibi.”dedi.
Mehmet Ali Aslan, “Allah bu devletin şimdiki hükümetine, muhalefetine ve bürokratına yardımcı olsun. Yardımcısı olsun ki geçmişin günümüze büyüyerek sarkan sorunlarıyla uğraşmaktan, gelecekte bir şeyler yapmak için önlerini göremiyorlar. Allah’a şükür ki bu dessas oyunların farkına varmış değerli devlet adamlarının feraseti ile toplumun ve devletin zararını intaç niyeti taşıyan böylesi ölümcül zehrin farkına varılmış ve Sayın Başbakanımızın bilgisi dâhilinde, Sayın İçişleri Bakanımız Beşir Atalay’ın “‘yerel talepler olursa köylere eski isimlerinin verilebileceğini” açıklaması mağdur edilmiş halkın yüreğine su serptiği gibi, devlet ile halk arasında daha sıcak kaynaşmalar için çok önemli bir adım olacaktır.” dedi.
Mıhellemi Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Başkanı Mehmet Ali Aslan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şirin ve içi tarih, kültür kokan, atmosferinde sevgi, kardeşlik ve hoşgörünün bulunduğu, bulutlarında ise birlik beraberlik ve rahmet yağmurları yağan köyümüzün ismi bize atalarımızdan kalan tek hatıradır. Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal paşanın dahi tarih, kültür ve uygarlığa verdiği önem açısından değiştirmediği yer isimlerini; çağdaşlıktan, medeniyetten ve insanlıktan nasibini alamayan, kör, sağır ve dilsiz bir zihniyet değiştirmiştir. Tıpkı gönlü başkasında olan bir kızı, Töre kanunuyla başkasıyla zorlan evlendirmek gibi. Bizim köylü de tıpkı kız misali, gönlü eski isimde, ama kanun töresinin zoruyla başka bir isme intisap etmeye mecbur bırakılmış. Bizim köy dâhil ismi değiştirilmiş tüm yerleşim birimleri yöredeki halk tarafından eski isimleriyle anılıp tanınmaktadır. Bu yerleşim birimlerinden yurt içi ve yurt dışına göçmüş tüm insanımız köylerini orijinal olan eski isimleriyle telaffuz etmektedirler. Yerleşim birimlerinin yeni ve yenik cansız, ruhsuz ve bedensiz isimleri bir tek resmi yazışmalarda geçmektedir. Yani devletin kullandığı telaffuz ve anlam ile halkın kullandığı telaffuz ve anlam bir birinden tamamen uzak, ayrı ve hatta çoğu zaman zıt anlamlı. Yani bu konuda tüm devlet bürokrasisi ilk günden bu yana halkın ve hakkın rağmına bile bile hata işlemekte ve hatasında ısrarla devem etmekteydi. Ama bereket versin ki bu son süreçteki aydınlanmacı, barış ve diyalogcu devlet ve hükümet erkanı kansere yol açan mikroplu virüsü tespit ve teşhis ederek tanıyı koymuş ve reçetede yazılacak ilaç (yerleşim) isimlerini halkın isteğine bağlı bırakarak iyi niyetini açıkça ibraz ederek halkına, milletine ve insanlığa büyük ve somut bir umut vererek, yeni bir ufuk açılımı anlayışını harekete geçirmiştir. Hakkaniyet ve Halkaniyet gözetilerek yapılan bütün bu gerekli muhtasar açıklamalardan dolayı ve Habsunnes’ın dünyada kendine has ilklerine ve özgünlüklerine binaen bu son süreçteki aydınlanmacı ve aydınlatmacı uygulamalar sürecinde yine bir ilk olarak köyün eski ve orijinal ismi olan Habsunnes ismine kavuşturulması gerektiğine inanıyoruz.
Aslan, Habsunnes isminin anlamı üzerindeki görüşlerini de şöyle açıkladı:
“Habsunnes Köyü Büyük İskender döneminde İran’a geçerken köyün büyük mağara ve kuyulara sahip olması hesabiyle Büyük İskender’in komutanları tarafından köyün bölgenin en büyük hapishanesi olarak kullanıldığına dair rivayet. Habsunnes isminin anlamı ise: İnsanların Allah’a yaklaşmak için inzivaya çekilip kendilerini kuyulara, mağaralara ve oyuklara kendi rızaları ile hapsetmesi. Bu anlam eskiden Midyat’ı da içine alan Turabdin ismi (İbadet edenlerin diyarı) anlamına da gayet muvafıktır. Bu yönüyle Habsunnes M.Ö.’den bu yana bir inanç ve medeniyet merkezi olan Mardin ve Midyat’ın bir nevi minyatürüdür.”
Köy Muhtarı Bedreddin Demir ise, “İçişleri Bakanımız Sayın Beşir Atalay’ın eski isimlerini iadesiyle ilgili bir açıklaması olmuştu. Bizim köyün eski ismi Habsunnes’tir, şimdi ki ismi ise Mercimeklidir. Bizlerde köyümüzün eski ismine kavuşmasını istiyoruz. Yörede köyümüz eski ismi ile tanınıyor. Yeni ismi ile kimse köyümüzü tanımıyor. Eski isminin geri verilmesi konusunda ilgililerden destek bekliyoruz” dedi.
4 Yorum
Yazan:İskender YILDIZ Tarih: Haz 27, 2009 | Reply
Gaziantep’ten merhaba. Kahramanmaraş Göksun Keklikoluk Köyü’ndenim. Tarih bilincimiz zayıf. Nedense, Türkiye tarihini 1071 ile başlatıp öncesini benimsememe gibi bir düşünce var. Bu ülke hepimizin: Hitit, Lidya, Urartu, Bizans, Selçuklu, Frigya, Likya… Bu ülkede yaşamış olan ve hala yaşamaya devam eden her değer, bu ülkenin zenginliğidir. Ama tahammül etmeyi öğrenmediğimiz sürece; birileri, diğerleri için hep “ÖTEKİ” olarak kalacaktır. Bu ülkede binlerce yer adı değiştirildi. O yörede yaşayan halka saygı açısından, hiç olmazsa, Türkçenin yanında özgün isimler de kullanılsın. Altı yıl Mardin’de görev yaptım. Bu haber vesilesiyle de o günleri yad etmiş oldum. Devlet, halk için vardır. Siz, Kahramanmaraş Göksun Keklikoluk Köyü, Sivas İmranlı Doğançal Köyü, eğitim ve çevre dostları başta olmak üzere, bekleyenleri selamlarım.
Yazan:ömer bülbül Tarih: Haz 22, 2010 | Reply
ya hepsine, ya hiçbirisine:
böyle açılım verilecekse türkiye deki bütün mikromilliyetçiklere verilmelidir.eşitlik ve demokrası bunu gerektirir. bir kesime verip birine vermemek iç barışı bozar.
Yazan:ömer bülbül Tarih: Haz 22, 2010 | Reply
ülkemizdeki kürtler zannediyor ki, türkiye deki kürtler tek parça. mıhellemiler eğer kürt ise, bu benim türkiye’de duyduğum 7. kürt grubu.ayrıca türkiye dışındaki kürtler de türkiye’dekilerden farklı
Yazan:Hakan Demir Tarih: Ara 2, 2012 | Reply
Madem bu köyün adı MÖ dönemlerdeki İskender zamanına aittir,o zaman niçin kendinizi iskender’e intisap edip T.C.nin koyduğu köy adını red ediyorsunuz?Türkler de bu topraklarda MÖ 700 lerden Sakalar zamanından beri vardır.Hatta Abbasiler savaşçı diyerek Türkleri anadoludaki Bizans sınırlarına yerleştirmiş ve hatta Bagdat yakınlarında bir şehir kurarak başka milletleri onlarla karıştırmamıştır.Tarsus Kars sınırı Bizans ile emevi sınırı olduğu için orta asyadan buralara Türkler getirilerek sınır boylarına yerleştirilmiştir.Selçuklu,Eyyübiler,Artuklular,Kakoyunlular,Kara koyunlular ve Osmanlılar hep bu topraklarda hakimiyet sürmüşlerdir.Nerde kaldı bu devletlerin çocukları?Yer yarılıp ta yerin dibine mi girdiler.O zaman mıhellemilerin Türk olduğu düşüncesi bence doğru bir düşüncedir.Bugün G.Doğudaki bir çok aşiret bu 1300 yıllık Türk hakimiyetinden kalmıştır.Onların arapça veya Türkçe konuşması tamamen dini kaynaktan dolayıdır.Türkler arapçayı ve arap milletini kutsal saymış ve arapçayı öğrenmeyi neredeyse ibadet olarak telakki etmişlerdir.Ve bu yüzden kendi kimliklerini unutmuşlardır.Bugün mardin ve Urfa,D.bakır daki bir çok aşiret türk kökenlidir.Zazaların Güney Türkmenistan ve afganistandan Cengizin önünden kaçan Celalettin harzemşah önderliğinde anadoluya gelen Türk boyu olduğu kesinleşmiştir.Karageçililer,sarıgeçililer,milliler,izoller,şeyhanlılar,karahanlılar,kırvarlar ve d.bakır yöresindeki Tırklar ve daha bir çok aşiret türk kökenlidirler.Niçin Mıhallemiler Türk adından rahatsız da İskender zamanından kalan makedon adından değiller?Bunda iyi niyet aramak doğru değil,Türkçe karşı bir duruş var.Biz bütün etnik gruplar Türkiye Devletinin şemsiyesi altında bulunmaktan memnunuz bu şekilde Türkçe adlara karşı gelenler aslında çaktırmadan T.C.nin egemenliğine karşı geliyorlar ve masum isteklerle Türkçe adlara karşı çıkıyorlar.Arapça,Kürtçe,Süryanice isimlere ve hatta yunan,ermeni isimlerine evet diyorlar ama ne hikmetse Türkçe isimlere red diyorlar.