RSS Feed for This Post

Yobaz laiklik iyi günler diler

Bugün 29 Haziran 2009, Pazartesi. Yobaz laiklik iyi günler diler.

 28 şubat sürecinde çoğu öğretmen en az 3500 kadın memurluktan atıldı ya ayrılmak zorunda kaldı. Geri kalanlar başlarını açarak çalışmak durumunda bırakıldı.

 Eğitim sürecinin çeşitli kademelerinde okulu bırakan ya da yurtdışında eğitimine devam eden öğrenci sayısının 10 binleri bulduğunu biliyoruz.

Bir devletin kendi vatandaşlarını « ya ekmeğin ya da inancın » diye bir seçime zorlamasını kabul etmedik, etmiyoruz.

… Bu makale ilginizi çekitiyse…

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

 Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

 

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 56 Yorum

  2. Yazan:cb Tarih: Haz 29, 2009 | Reply

    Ne pazartesi ama?

    Sadece yasaklar mı var?

    Yasakların bir öncesi var sebebi olmayan yasaklara sebep yaratma süreci iftiralar,hukuksuzlukların üzerinden bir yasak sebebi yaratma süreci.

    Yasakların yaşandığı zamanlar yukarıda olduğu gibi engellemeler zulümler ile dolu resim maalesef durumu açıklıyor.

    Bir de yasaklardan sonrası var.Sanırım en ağırı bu sonraki dönem.

    Eğitim hakkı gasp edilip,cahil ilan edilmek toplum dışına itilmek.

    Başörtülü olduğu için ayrımcılığa maruz kalıp ayrımcılık nedeni ile zulme maruz kalan kadınların ayrımcılar tarafından ayrımcı ilan edilmesi.

    Bunu yapan zihniyet ve onların körükçüleri acaba nasıl uyuyor merak ediyorum?

    Bu çirkefi çoğu kez ben kaldıramıyorum hayatını iftira ve zulme adayarak nasıl yaşar insan?Ya zulme sessiz kalarak?Ya zulme haklılık çıkartıp mazlumlara yüklemeye devam ederek?

    Tüm çirkef ve yıldırmalara rağmen bu ‘adaletsizliğe’ ve ‘adaletsizliğe kılıf uyduranlara’ ve ‘ kendi ayrımcılığını bizim üstümüze yamayanlara’ adaletli zamanlarda geldiğimizde hak ettikleri cevapları vereceğimizden şüphem yok.Ve o gün gelene kadar tüm olumsuz etkilerine rağmen ‘yılmayacağımızı’ bilmelerini isterim.Öldürmüyorsa güçlendiriyor.

    Ki hesapları iflasta; ikinci sınıf insan muamelesini reva gördükleri başörtülüler her alanda uzmanlaştıkça,mazlum edebiyatında eriyip gitmedikçe,korkmadan cesurca halen haklarının peşlerinde ise ki öyle bu çarpık projelerinin tutmadığının bir kanıtı.

    Her halükarda kazanmış olmak gerçekten oldukça iyi.Projesi iflas etmiş yasakçıların heba olan onca emekleri adına nasıl öfkelenip yüz buruşturduklrını görünce üzülüyorum hallerine saygı duymadığım emekleri boşa çıktı.Daha da çıkacak,geçmiş olsun.

  3. Yazan:MY Tarih: Haz 29, 2009 | Reply

    evet, bugün pazartesi, haftanin basi, kimi is ariyor, kimi tatil hazirliklari pesinde.

    Türkiye’nin bir yerlerinde bazi kizlar okuyamadilar. Hayir, babalari karsi çikmadi. parasizlik da degildi dertleri.

    Devletleri istemedi.

    aralarinda her gelir seviyesinden, her siyasi görüsten olan var. apolitik olan da var. eminim hala basina gelen felakete anlam veremeyen de çoktur.

    “bir sebepten” hedef seçildiler, sabahtan aksama kadar “sehit-gazi” diye bagirip çagirip din istismari yapanlar bu kez “laiklik” adina bu insanlarin okuma ve çalisma haklarini ellerinden aldilar.

    eski hikaye? hayir. taptaze. dün gibi. bugün. bugün yine bir yerlerde okuma çagina gelen kizlar kara kara düsünüyor, “dinimden mi fedakarlik edeyim yoksa ekmegimden mi?”

    kadinlarin ekonomik bagimsizligini ellerinden alan, gelecegin annelerini cehalete mahkum eden yobaz laikler UTANMADAN çagdaslik nutuklari atiyorlar hala.

    Vergini ver, oglunu askere ölmeye yolla, ama senin verginle yapilan okula, devlet dairesine, ordu evine girme!

    çok mu söyledik/duyduk bu laflari? bence yeterince degil. çünkü hâlâ kizlarimiz ikinci sinif insan muamelesi görüyor. çile bitmedi.

  4. Yazan:özlem Tarih: Haz 30, 2009 | Reply

    🙂 Yobaz laiklik hergün ve hergün bazı insanlara iyi günler diliyor. Bazı arkadaşlarımdan yakın zamanda yaşadıkları ve az sayıda insanla paylaştıkları kimi olayları aktarabilmek için izin istedim. Olur cevabı aldığımda bu tecrübeleri zaman zaman sizlerle paylaşacağım inşallah. Birlikte göreceğiz bu iyi günler nasıl birşeymiş.

  5. Yazan:özlem Tarih: Haz 30, 2009 | Reply

    Evet bu ilginç maili paylaşmak için izin aldım. Olay dün yaşanmış olmalı.Ve belli ki sadece anlatanın değil o kampa bu şekilde çocuğunu götüren diğer insanlara da dün sabah yobaz laiklik iyi günler dilemiş. Yapması onlardan ifşa etmesi benden. Hey Yobaz Marmara üniversitesi yönetimi iyi günlerinizi gördüm benden de size iyi günler!!

    Herkese merhabalar,
    bugun benim ve ozellikle 9 ve 11 yasindaki ogullarim icin ilginc bir gundu. herhalde bir gunde bir yas buyumuslerdir cocuklarim. Sizlerle paylasmak istiyorum ve yontem konusunda tavsiyelere acigim.
    Her yaz oldugu gibi bu yaz da cocuklar icin bir program yaptik ve artik yaslari ilerledi lay lay lom bir yere degil profesyonel ellere teslim edelim cocuklari dedik. marmara universitesinin anadolu hisarinda bulunan spor akademisi yaz okuluna cocuklari kaydettirdik. Sehir disinda oldugumuz icin bu sabah bir hafta gecikmeli olarak cocuklari goturdum. Ve sok…Basortululeri kampuse alamiyorlarmis beni guvenlik binasinin arkasinda misafir edebilirlermis. Nasıl yani? Kirk yil dusunsem aklima gelmez. İki guvenlik gorevlisinden aldigim bilgilere gore bir ogr. gorevlisi bunun icin caba sarf etmis, imza toplamis. Aslinda daha onceden basortulu velilerin kampuse girmesine goz yumuluyormus ama rektorluk baskilar sonucu boyle bir yasak getirmis, basortulu velilerin”nazikce” arka tarafta misafir edilmelerini istemis.
    cocuklara da oyle bir vermisim ki gazi “artik buyudunuz, sporu universitesinde yapacaksiniz bilmem ne” diye…Eee yani benim olamadigim yerde cocugumun ne isi var. Basortulu veli aradim biraz civarda ama sanirim kimse nazikce arka tarafta misafir edilmek istememis olacak ki kimseyi bulamadim. Biz de muhatabimizla konusalim dedik ve goztepe kampusune rektorle gorusmeye gittik. Diyorum ya cocuklarim bir yas buyumuslerdir anadolu hisarindan goztepeye gidene kadar. İnanilmaz sorular geldi. “iranda basini ort diyorlar burada ac” bunlardan biriydi.
    eee goztepeye vardik ama rektor hanimi ayagimiza getirtemedik. ben de basortumu cikarmak gibi bir karari oracikta veremedim. oglum “rektorluk” okunu gorunce “anne biz bekleriz sen kos” dedi ama dogrusu o kadar cesaretim yok. Gunun geri kalaninda guleriz aglanacak halimize misali kendimi padisahin huzuruna cikamamis keloglan gibi hissettim ve icin icin guldum. Simdi ailecek bir eylem pilani hazirligindayiz. Tavsiyelerinizi bekleriz.

  6. Yazan:eg Tarih: Haz 30, 2009 | Reply

    tavsiye,
    çocuklarınızı “profesyonel” ve “akademik” ellere teslim etmek yerine “insan”lara teslim edin bence…bırakın profesyoneller ve akademik personel kendi titrleriyle masturbasyon yapsınlar… zira bu ülkede profesyonel ve akademik demek ruh tecavüzcüsü demektir…aman çocuklarınızı bu ruh tecavüzcülerinden koruyun!

  7. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Haz 30, 2009 | Reply

    tavsiye: bir domatis-biber-batliceaancıdan megafonunu kapın, rektörün odasına doğru şöyle bir bağırırdım:
    – Rektör hanfendi ! Kampüsünüzde girmemi sakıncalı kılacak içeride ne harikalar var bilmiyorum. Değerli kampüsünüzü görme isteğim had safhada olmasına karşın kendimi tutabilirim, ilişmem kamusal bahçenize. İçeri almıyorsunuz madem mübarek çehrenizi bağışlayın bari. O yüzü göreyim ki, unutmayayım. Her namazımın sonunda sizi hayalimdeki resminizle anayım.

  8. Yazan:cb Tarih: Haz 30, 2009 | Reply

    Benim başka bir yasaklama konusunda şöyle bir önerim var;

    Üniversite önlerinde yasakçılığın bir ictihadı olan başaçma kulübeleri madem 2 dakikada büyük bir değişiklik sağlıyor bence bizim başörtülü kızlar özel bir supergirl kıyafeti diktirisnler,okula kırmızı pelerin ile dalsınlar sağ yumruk havada uçar pozisyonda.

  9. Yazan:rüştü hacıoğlu Tarih: Haz 30, 2009 | Reply

    eg rumuzlu insan kardeşe yorumundan dolayı teşekkür ediyorum. çocuklarımızı kesinlikle ” profesyonellere ” teslim etmemeliyiz. şu kadarını söyleyeyim, yeni farketiğim bir durumdur bu: karalar ve okyanuslarda yaşayan canlı türler içinde yavrusunu tehlikeler karşısında teslim etmeyip ölümüne direnebilen tek tür insan annesiymiş kardeşlerim. hayvan ve beşer anneler, son tahlilde yenisini üretmek için kendi canını korumayı seçiyor; çünkü fedakarlık bilgisi içGÜDÜsel değil, doğrudan bilinçli bir tercihle ortaya çıkıyor. bağlarsak; profesyonellerin rol modelleri hiçbir zaman insan olmadı. serengetiden modellenmiş yaşamları manhattanda, broklinde sergileyip öğrettiler beşere ki, esfelissafilin nedir bilindi karalar ve okyanuslarda…selamünaleyküm

  10. Yazan:mert gülşen Tarih: Haz 30, 2009 | Reply

    özlem hanım, o koyduğunuz mektup neden Türkçe klavyede yazılmamış olabilir sizce?

  11. Yazan:özlem Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    sanırım Mert Gülşen adlı birisi çıkıp dünyanın en abesle iştigal ettiren sorusunu sorsun diyedir.

  12. Yazan:cb Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Bir haber de OMÜ’den;

    OMÜ’nin kendi bünyesine bağlı lakin kampüs içinde olamayan şehrin en büyük olimpik yüzme havuzu var tabii eski röktör Ferit Bernay sayesinde bu havuzda bayan ve erkek havuz kullanım saatleri ortak olarak ayarlanmış.Yani sırf bayanlara ayarlanmış bir havuz saati yok.Bu sorun değil sorun şu ki annesi ‘başörtülü’ olan çocuklar alınmıyor,çünkü anneler ‘başörtülü’ olduğu için havuz kafeteryasına dahi alınmıyor.Daha bitmedi;havuza gitmeyi isteyen ‘başörtüsüz’ bir arkadaşım ki dindar biri değildir,sadece beyler ile aynı saatler olduğu için ve rahatsız olduğu için mayo altına yüzücü şortu ile yüzmek istemiş,sıkı durun ona dahi izin yok mayo ya da bikini giyme zorunluluğu varmış,yasakmış.Bu saçma yasakçılık yaklaşık 5 yıl falan sürdü.Şimdi mi?Allah’tan Bernay OMÜ’den gitti de yeni rektör sayesinde havuz bayan erkek için ayrı saatlere,arzu edilirse ortak saatlere,başörtülü annelerin çocuklarının kullanımına açıldı.

    Enver beyin dediği gibi çocuklarınızı ‘insanlara’ teslim edin,olmadı şişme havuz alın balkona atın,olmadı küveti doldurun ama lütfen çocuklarınızı bu ayrımcıların saçma yasaklarına şahit etmeyin,lütfen kötülüğü öğrenmesinler bu zulme ne kadar geç şahit olurlarsa o kadar iyi.

  13. Yazan:özlem Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Enver Bey,
    bu yazdıklarınızın sitem ve ironik bir başkaldırı olduğunu biliyorum ama yine de bu tür yorumların da maalesef bizi bir çözüme götürmeyeceğini söylemek zorundayım. Bir zamanlar İsmet Özel’de bütün başörtülüler okulu bırkaksaydı bu sorun kalmazdı onlar düşerdi başörtülülerin peşine gibi bir yorum yapmıştı. Ve Engin Noyan’da annelik potansiyeli olan kızlarımızın o okullarda işi ne gibi bir şey söylemişti. Biz bu akademik personelin insanlığını ne kadar beğenelim ya da beğenmeyelim bu ülkede mesela çocuklarına profesyonel birileri tarafından spor dersi aldırmak isteyen bazı başörtülüler bulunacaktır. En doğal haklarıdır. İnsaniyetsiz bir profesyonellik tapınmasının yerilmesini anlıyorum ama sanırım bu çocuğunu bir spor dersine götürürken hakaretle karşılaşan annenin sorusunun cevabı değil. bu tür kahredip küsmeler bana birazcık pasivizm ve züğürt tesellisi gibi geliyor. Bizler bu şekilde giremediği okulları zaten sağım solum haram dolu gibi bir bahaneyle terk eden savaşmadan çekilen çok genç kızlar gördük zamanında. Şu işe bakın ki fare dağa küstü ve dağın haberi bile olmadı.

  14. Yazan:cb Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Bir zamanlar İsmet Özel’de bütün başörtülüler okulu bırkaksaydı bu sorun kalmazdı onlar düşerdi başörtülülerin peşine gibi bir yorum yapmıştı

    Bunu diyen İsmet Özel ertesi gün kızını tıpış tıpış okula da göndermişti.Sanırım sorunlara verilen cevaplardan çok sorunun çözümü noktasında fırlattığımız sloganların arkasında da durmalıyız.Konumuz bu değil demeyin konumuz bunlar ile de ilintili Enver beyin niyetini anlamakta birlikte Özlem’e hak veriyorum zira o Marmara’nın önü ardından Omü’nün önü susup kalmalara,sızlanmalara,boş sloganlara teslim olacağı yerde kararlı şiddetsiz eylemlere şahit olsaydı belki bir parça daha yol alınabilirdi.

  15. Yazan:özlem Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Sevgili Cemilecim,
    tıpış tıpış göndermeyip bütün soyunu sopunu üniversitelerden çekseydi de bir şey fark etmezdi. Çözüm denilen şey gerçekten çözüm olmalı. Olmayacak şeyleri ileri sürüp ya bunu yapsaydınız iş bitmişti demek pek akıl alır birşey değil.

  16. Yazan:nilay Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Sormak isterim,
    Sizce havuzlarda kadin ve erkeklerin ayrilmasini istemek modern demokratik, kadin haklarini onemseyen bir toplumda bir hak olabilir mi? Bence kesinlikle hayir. Havuz ortaminin kurallari varsa siz de buna uymak durumundasiniz yoksa burada yazar durursunuz dunyanin geri kalani da size guler. Eger bu bir haksa, baska birisi benim de inancim soyle soyle emrediyor, bayanlarla el sikismam resmi gorevli bile olsam (ki bunu yapan gerici kamu gorevlileri de zirladir ulkemizde!), bir kadinla ayni odada duramam baska erkek olmadan, otobuste yan yana oturamam ayri yerler olsun demek isterse nerede duracaksiniz?

  17. Yazan:özlem Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Pardon havuz ortamının kuralları hangi kitapta yazıyor. İhlal edip günaha girmek istemem de:)

  18. Yazan:cb Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Nilay hanım,

    şuan tam bulunduğum yerde duracağım,pc ekranının başında masa sandalyemde ve diğeceğim ki ”başörtülü ya da başörtüsüz kadınlar nasıl mutlu iseniz öyle yaşamaya hakkınız var Nilay hanım gibi aldığınız nefesi bir adım sonranızı ölçmeye hevesli alan belirleyicilere rağmen.”

    Nilay hanım malum susuzluk var siz o engin ileriyi ve nerede duracağını hesaplamaya hevesli haliniz ile şu küresel ısınma zamanında bir zahmet bu kadınların yılda kaç metreküp su tüktmesi gerektiğinide bir hesaplayında ‘sınırı aşmasınlar’.

  19. Yazan:cb Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Sevgili Özlemcim,

    tıpış tıpış göndermeyip bütün soyunu sopunu üniversitelerden çekseydi de bir şey fark etmezdi. Çözüm denilen şey gerçekten çözüm olmalı. Olmayacak şeyleri ileri sürüp ya bunu yapsaydınız iş bitmişti demek pek akıl alır birşey değil.

    söylediklerine katılıyorum benim dikkati çekmek istediğim şey bazen arkasında durmadığımız söylemlerimizdi.Çözüm gelir miydi?Denemeden bilemeyiz ve maalesef çözüm için en azından bazılarımız kof sloganlar ile gönüllerde taht kurmaktan(!) başka birşey yapmadı.Bu ara yine dindar müslüman erkeklere öfkeliyim,sen takılma bana :))

  20. Yazan:nilay Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Ozlem hn.
    Neden konuyu gunaha getiriyorsunuz, ben de muslumanim, herkesin gunahi kendine. Havuza erkeklerle birlikte girmenin gunah oldugunu dusunuyorsaniz girmezsiniz olur, aynen sahtekarlik yapmanin gunah oldugunu dusundugunuz ve eminim ki yapmadiginiz gibi.
    Siz hangi cagdas ulkede kadin erkek ayri havuz gordunuz sorabilir miyim? Ben ikiser sene amerikada, fransada ve Tianjin-Cin’de yasadim, havuza da giderim boyle bir sey gormedim. Kadin-erkek ayri havuz olursa yuzme dersleri de mi ayrilacak, kiz cocuklara ayri, erkek cocuklara ayri yuzme dersi, kiz genclere ayri erkek genclere ayri dalis dersi vs., boyle bir sacmalik olabilir mi? Olabilir tabi ama o zaman biz laik demokratik sosyal hukuk devletinde yasamak istiyoruz deme sansiniz kalmaz, bir kisim dini kurallara gore gundelik hayatin duzenlendigi, yari-fasizan, kadin haklarini ayaklar altina alan, teokratik bir cumhuriyette yasamak istiyoruz demekte ozgursunuz tabi.

  21. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Nerde Kemalizm hakimse orda vatandaslar zulüm ve eziyet görür. Asker merasimlerini basiörtülü deye alinmayan Anneler, basiörtülü deye tedavisi yapilmayan kadinlar, basiörtülü deye okullara alinmayan kizlar. Kemalistler burda insanlik sucu islemekte. Uyguladiklari ayni irk ayrimi olan Aparthayd de benzemektedir.
    Kemalizm ve Kemalistler ülkemize nerdeyse 80 senedir hakim ama yine elde yok avucta yok. Kemalizm azami kullanma tarihi coktan gecmis Fasist bir sistem.Cagdasligi getirecekleri yerde cagdasliga engel oluyorlar.

  22. Yazan:nilay Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Sayin CB.,

    Nilay hanım,
    şuan tam bulunduğum yerde duracağım,pc ekranının başında masa sandalyemde ve diğeceğim ki ”başörtülü ya da başörtüsüz kadınlar nasıl mutlu iseniz öyle yaşamaya hakkınız var Nilay hanım gibi aldığınız nefesi bir adım sonranızı ölçmeye hevesli alan belirleyicilere rağmen.”

    Sayin CB.,
    bu dediklerimden bile bunu cikarmissiniz, beni etiketlemisiniz ya yaziklar olsun. Buyurun atis serbest, nefret ikonlari yaratarak saldirabilirsiniz, sanirim muslumansiniz, bence bu yaptiginizdan iciniz sizlamalai. Sunu bilin ki ben bir kadin olarak bu ulkede kadin-erkek ayrimina yol acacak, kadinin haysiyetini erkeklerle ayni havuza girmeyerek koruyacagini zanneden bu yobaz zihniyete karsi her zaman elimden geldigince mucadele edecegim, siz yaftalasaniz da yaftalamasaniz da…

  23. Yazan:özlem Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Nilay hanım ben modernizmin kitabına göre günah işlemek istemem demek istedim. Ne de olsa bu kadar keskin bir kılıcı olduğuna göre sağlam bir kitabı da olmalı. Neyse ben biraz kötü espiri yaparım anlamamakta haklısınız.
    Nilay hanım insanlar kurallar için yaşamaz kurallar insan aklının zihninin ve ihtiyaçlarının sonucu olarak belirlenir. Toplumdan topluma değişir, ihtiyaca cevap vermez hale gelirse revize edilir ya da kaldırılır. Ya da farklı kültür ve yaşam tarzları için farklı alternatifler üretilir. Çin deki bir insanın gelenek ve görenekleri inançları ile Türkiye’deki bir insanın gelenek ve görenekleri farklıdır. bildiğim kadarı ile Çinliler için yavru fare yemek de çok makbul bir şey ama ben size gittiğiniz tatil köyünün menüsünde böyle bir şey çıkarırsam her halde bana kızarsınız değil mi? Ya da Amerikalılar eti çok seviyor diye hintlileri inek yemeye zorlamayı da düşünmezsiniz sanırım. Bunun ötesinde farklı havuz alternatifleri fransa , amerika gibi ülkelerde var mıdır bilmiyorum ama son döneme kadar Amerika’da asla elektrik gibi çağdaş hayatın nimetlerini kullanmayan mormonlara da , israil’de c.tesi günü araba asansör dahil hiçbir aletin kullanılmadığı yahudi inancı kaynaklı yaşam tarzına da, ingiltere de başörtüsü ya da sih türbanı sebebi ile iş yerinde ayırımcılığa kimsenin uğrayamayacağını da bilirsiniz sanırım. Belki çağdaş olan farklı yaşam tarzları için alternatifleri çoğaltmaktır ne dersiniz.

  24. Yazan:cb Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Nilay hanım,

    Sunu bilin ki ben bir kadin olarak bu ulkede kadin-erkek ayrimina yol acacak, kadinin haysiyetini erkeklerle ayni havuza girmeyerek koruyacagini zanneden bu yobaz zihniyete karsi her zaman elimden geldigince mucadele edecegim, siz yaftalasaniz da yaftalamasaniz da…

    ne diyebilirim kutsal(!) mücadelenizde başarılar.Bende yobazlık başlğının yapıştırıldığı başörtülü kadınların tüm yobaz yasakçılara rağmen haklarını savunmaya gayret ediyorum bir kadın olarak,herkese kolay gelsin.Ki kadın olarak o kutsal (!) mücadelenizde hedef kitle olmasam daha da mutlu olacağım 🙂

  25. Yazan:nilay Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Ozlem Hn.
    Ben gunah konusundaki mecazi kullaniminizi yanlis anlamisim (bir musluman olarak gunaha girmek olarak), kusura bakmayin. Hem modernizmin gunahi ne demek, ilk defa boyle bir sey duyuyorum. Ben gunahlari inandigim kitapdan okurum, islerim islemem o da yalnizca benimle Allah arasindadir.
    Kuskusuz alternatifler yaratilabilir ama bunlarin finansal kaynagi ve ozel mi kamuya acik yerler olup olmadiklari onemli. Eger ozel olursa kadin erkek ayri havuzlar tabi ki olabilir. Kuskusuz ki bunu da sonuna kadar elestiririm kadini asagilamasi acisindan ancak yasal olarak karsi cikamam. Isteyen kendi havuzuna ister ciplak girer ister kendi basina, ister carsafla, buna da kimse karisamaz. Ancak kamu parasiyla yapilan ve isletilen bir havuzun kadin erkek ayri olmasi kadin haklarina vurgu yapan bir toplumda dusunulemez. Siz sanirim amishlerden bahsetmissiniz. Ben Utah eyaletinde de yasadim esimin gorevi geregi. Bakin ayni mormonlar amerikada cok esli evlilik de istiyorlar, eylemler yapiyorlar, gizli gizli evleniyorlar bircok kadinla ve zaman zaman amerikan polisi bu tur ailelere baskinlar da yapiyor. Kimse de mormonlara bu onlarin inanci hadi ihtiyacimiz degisti cok kadinla evlensinler diye izin vermeyi dusunmuyor, zira boyle bir kanun yapilsa bile o cok antidemokratik bulunan amerikan anayasa mahkemesinden geri doner. Benzer bir tartisma su gunlerde burkanin kamu alaninda giyiminin yasaklanmasi konusunda fransadada tartisiliyor. Burka giymek ne kadar kisisel ozgurluk ne kadar kadin haklarina onem veren bir topluma bas kaldiri tartisiliyor. Ayni insanlar bi sure sonra bizim ihtiyacimiz diyerek kadin-erkek ayri otobus, kadin-erkek ayri parklar da talep edebilirler, kiz-erkek ayri okullar, kamu gorevi yapan erkeklerin bayan eli sikmamalar da talep edebilirler. Kurallar revize edilebilir ama o zaman kuskusuz bu bir geriye gidis olur, laik-demokratik-sosyal-hukuk devletine gidis degil.

  26. Yazan:cb Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Sayin CB.,
    bu dediklerimden bile bunu cikarmissiniz, beni etiketlemisiniz ya yaziklar olsun. Buyurun atis serbest, nefret ikonlari yaratarak saldirabilirsiniz, sanirim muslumansiniz, bence bu yaptiginizdan iciniz sizlamalai. Sunu bilin ki ben bir kadin olarak bu ulkede kadin-erkek ayrimina yol acacak, kadinin haysiyetini erkeklerle ayni havuza girmeyerek koruyacagini zanneden bu yobaz zihniyete karsi her zaman elimden geldigince mucadele edecegim, siz yaftalasaniz da yaftalamasaniz da…

    (nilay)

    Nilay hanım,

    başından sonuna ”yazıklar olsun hakaretleri ile başlayıp yobaz zihniyet hakaretleri” ile bitrdiğiniz mailiniz sonucunda sizin gibi kadın hakları savunucularına sözüm ona ‘ayrımsız’ kadınlara görüşleri nedeniyle hakaret ettiğiniz kadınların hakkında ne düşündüğünüzü sorsam?Yok en iyisi ben sormayayım,sizin insanların haklarına nasıl bakıp yorumladığınız ortada.Kadın erkek herkesi bir havuza sokmaya çalışıp hak aradığınız kutsal(!) mücadele de havuza girmeyenleri kıyafrtleri ile de havuza atarsınız siz bu üslupla 🙂

  27. Yazan:nilay Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Sayin CB,
    Isterseniz yorum yazdigimiz yazinin basligina ve uslubuna bir goz atin, veya burada yazan bazi arkadaslarin seviyesinin yerlerde surunmesini, elestiriden anladiklarinin birilerini hedef gosterip nefret kusmak olmalarina bir nebze deginin, ondan sonra beni yaftalarsiniz!

  28. Yazan:özlem Tarih: Tem 1, 2009 | Reply

    Nilay hanım benim bildiğim kadarı ile amishler son dönemde evlendikleri bazı kadınların kendilerinin cebren tutulduğu ve kötü muamele edildiği, küçük yaşta zorla evlendirildiği gibi şikayetleri gidene kadar evliliklerini yasal olarak yaptılar. Ancak suç teşkil eden fiillere girişildiğinde üzerlerine gidildi.

    Kuskusuz alternatifler yaratilabilir ama bunlarin finansal kaynagi ve ozel mi kamuya acik yerler olup olmadiklari onemli. demişsiniz. Peki size şunu söylesem bu finansal kaynağın içerisinde benim de vergilerimin tuzu var. Siz madem ki günah kavramına dikkat eden birisiniz benden alınmış vergilerle benim kovalandığım tesislerde yüzmeyi nasıl içinize sindiriyorsunuz. O zaman toplum bir asgari uzlaşma yolu bulamazsa şunu söyleyebilirim adaleti sağlama açısından kamu kuruluşları bundan sonra havuz gibi hizmetler vermesin. Aynı şey yaz kampalrı ve sosyal tesisler için de geçerli. Devlet benim parama el koyarak kimseye bir hayat tarzı dayatmasın insanlar özel kuruluşlarda bildiklerini okusunlar. Umarım bundan sonra başörtülülerin veli olarak dahi alınmadıı tüm sosyal tesislerde, komplekslerde, kamplarda bu insanların alın teri ile kazandıkları paranın gasp edildiği de aklınıza gelir.

    Kurallar revize edilebilir ama o zaman kuskusuz bu bir geriye gidis olur, laik-demokratik-sosyal-hukuk devletine gidis degil.
    Demişsiniz . İsterseniz bir konuyu tartışacak isek mantığımız ve bilgimize dayanarak tartışalım. Bir sürü ilgili ilgisiz kavramı peşpeşe ekleyerek bunu yaparsak bu olur bu olmaz diye sloganlarla konuşmaya başlarsak işin içinden çıkamayız.
    Fransa gibi örneklerde uygulanan gizli bir ırkçılıktan ilhamını alan laiklik ve cumhuriyetçiliğin bu ülkeye ne kadar huzur getirdiğini anlamak için isterseniz neden bugun mesela ingiltere’nin değilde Fransa’nın varoşlarının yandığını düşünün bir de. Siz yasakladığınız zaman insanların inanç ve yaşam tarzları buhar olmaz sadece çatışma alanlarını çoğaltırsınız. Ve bir küçük ek kadınların ve erkeklerin farklı havuzlara girmesinin ya da onlar için ayrı saatler düzenlenmesinin kadını niye aşağıladığını bana izah edebilir misiniz? Doğrusu çok merak ettim. sizin gibi görünüp de bunu tercih eden insanlar olduğunu unutmayın. Bugün pek çok örtünmeyen kadın tatilini böyle yerlerde geçirmeye gidiyor. Sanırım bikinisini göstermekle kadın olarak değer kazanacaklarına pek ikna olmamış olmalılar:)

  29. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Özlem Hanım ve Nilay Hanım,

    Tartışmanızı ilgi ile okudum. Havuz konusuna ben kısaca şöyle bakıyorum.

    Havuza girmenin ve havuz ortamının kuralları, havuzun bulunduğu yere göre değişebilir.

    Antalya’da Dindar vatandaşlarımıza hizmet veren oteller var. Bu otellerin havuzları, plajları vs… Haremlik – selamlık olarak ayrılmış durumda. Buna saygı duymak gerekir. Sonuçta dindar vatandaşlarımız inandıkları gibi tatil yapabiliyorlar. Bu otellerde kalkıp bir erkek “Ben Kadınlar kısmında denize girmek istiyorum” deyip olay çıkarırsa, başına neler gelir bilmem. Ve ben de bu insanı sonuna kadar eleştiririm.

    Öte yandan, OMÜ’nün havuzunun da kendi kuralları var. Bu havuza gidenler bu kurallara uymalı (Havuz Kuralları genelde havuzların girişinde yazar). Burada eleştiri yapmak yanlış.

    Eğer o bölgede dindar insanlar için bir havuz eksikliği hissediliyorsa, zaten serbest piyasa koşulları devreye girer, yapabilirsem ben bile gider ve o bölgeye haremlik – selamlık bir havuz kurarım.

    Marmara Üniversitesinin havuzuna gelince…
    Burada Üniversite yönetimi yanlış bir karar almış. Havuz içinde kadın – erkek ayrımı olmayabilir. Bu karara saygı duyulmak zorunda.

    Ama Türbanlı velileri ayırmak adil ve mantıklı değil. Eğer Türbanlı bir veli, çocuğunun karşı cins ile birarada yüzmesinden rahatsızlık duymuyorsa, veya havuz başındaki karşı cinsten islama uygunsuz mayo giymiş yetişkinlerden rahatsızlık duymuyorsa, bu onun özgür seçimi olur. Ve engellenmemelidir.

  30. Yazan:eg Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    özlem hanım ,
    adım geçen yorumunuzu yeni gördüm geç cevap için kusura bakmayın…
    aslında o kısa yorumda birkaç şey gizli ama gizli olan şeyler arasında pasivizm kesinlikle yok…
    yorumumun arka planında olanları maddeler halinde sıralayayım:
    1. müslüman dünyası ve müslümanlar kendilerine ait bir hayat biçimlendirme, kendilerine ait bir kültür yaratma ve buna ait bir estetik zevk yaratmak konusunda oldukça kötü duruma düştüler maalesef. yapılan büyük oranda modern ilgi ve bilgilerin “müslümanlaştırılmasından” ibaret. kapris oteller de, spor okulları da bunların bir tezahürü diye düşünüyorum. çevremde gördüğüm ve birinci referansı islam olan insanların, aslında birinci referansının modern hayat olduğunu, modern hayatı müslümanlaştırma çabalarının ise ciddi bir komedi ile sonuçlandığını gördüğümde üzülüyorum doğrusu. ben iyi bir müslüman mıyım? sanmam. bu söylediklerimi ben yapabiliyor muyum? hayır! ama şunu söylemem lazım: bir müslüman modern yaşamın kurucu bilgilerine biat edip, o bilgilere itaatle davranacağı sürece modern yaşam polisleri tarafından ikinci sınıf görülmeye mahkumdur. çözüm başka bir bilgi alanının ve yaşamın mümkün olabileceğini göstermektir bence. ben bunu müslümanların kahir çoğunluğunda göremiyorum.
    2. profesyonellerden ve akademiklerden çocuğunuzu uzaklaştırın demek, çocuğu onlarla fikri mücadele içine girebileceği bir duruma gelmeden onların tuzağında uzak tutun demektir, ne fazla ne eksik. yoksa belirli bir zihinsel düzeye erişen bir kişi her yerde olabilir. o yerlerde ayrıca kendi kimliği ve farklılığı ile ciddi bir muhalefet ve önemli bir farklılık yaratabilir. ama X bir müslüman anneyi ele alalım: çoğunlukla davranışları modern hayatın bilgilerini elinde tutan “profesyonellerin ve akademisyenlerin” her dediğine itaat etmek ve bu itaatin gereğini yapmak olan bu annenin, çocuğuna verebileceği farklı birşey olabileceğini de sanmıyorum. belki çocuğuna cuma akşamları kur’an falan okutur, ama çocuk cumartesi günü bütün azgınlığı ile modern hayatın “nimetlerine” dönüverir. müslümanların yaptıkları da büyük oranda bu. “alternatif” defileler, alternatif spor okulları, alternatif tatil kampları ve normal otellerin 2 katı pahalı kaprisler! iyi de bunun neresi alternatif? bu sadece modern hayatı yeniden üretmek demektir. ve benim müslüman kültüründen beklediğim bu değildir maalesef…

  31. Yazan:cb Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Hakkı bey,

    Omü’de havuz kenarında başörtülü annelerin çocukları giremez yazmıyor ki herkes bilir ki yüzücüler için hazırlanmış şortlar ile her havuza girilebilir.Ki havuz kriterleri ne hikmetse benimde eski Röktörüm olan Bernay’dan sonra değişti.Demek ki neymiş?Havuz kuralı değil Kemalist rektör kuralı varmış.Kuralların kişiye göre değiştiği yasakçılığın kural olduğu bir ülke de olsa olsa muz cumhuriyeti kuralları olur başka birşey değil.

    Yani siz nasıl insanlarsınız kime neyi oynuyorsunuz.Antalya’da tatil yapan insanlara ‘İslamcı Burjuva’ hakaretleri etmekten çekinmezssiniz konu başka yöne gidince de Antalya’da tatil yap dersiniz.Nasıl uyuyorsunuz dahası evlatlrınız varsa içlerinizdeki bu ikiyüzlü tarafla evlatlrınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz?Herkese açık havuza sokma,gittiği özel havuz içinde müslümanlığa sığar mı eleştirisi yap.Eğitim hakkını engelle,cahil diye bağırıp dur.Allah ıslah etsin.

    O Antalya’ya tatile göndermeye çalışan yasakçı örtücülere; Kusura bakmayın ben o tatil beldelerinde açık büfe yemekler arasında israfın kol gezdiği otellerde dinen uygun olmadığını düşündüğüm için tatil yapamam.Peşimden teneke çalarsınız diye değil,maddi olarak yetersiz olduğum içinde değil.Sizleri umursamam,alım gücümde oldukça yerinde,dinen uygun bulmadığım için.İnsanlara formül önereceğinize bir an oturup kaybettiğiniz kendinize olan saygınızı bulsanız ne iyi olur.

  32. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Doğrusu,kendi değer yargılarıyla kendi dışındaki insanların yaşam tercihlerini belirlemeye çalışarak “en doğru”sunun ve “tek alternatif”in bu olduğunu ısrarla savunanları anlamakta güçlük çekiyorum.Belki de bu konuda yeterli bilgi ve birikime sahip olamadığımdan bir anlama problemi yaşıyorum,ya da özgürlük anlayışımda bir tuhaflık var bilemiyorum.

    Hatalı ve arızalı olduğunu varsayarak yine de bireysel tercih ve özgürlükler konusundaki fikrimi söyleyeceğim.

    Şimdi burada “haremlik-selamlık”ekseninde tartışılmaya açılan bir “havuz”meselesi var:kadın ve erkekler havuza beraber mi,yoksa ayrı mı girmeli?

    Peki,nasıl olması gerektiğini bu tercihlerden birini “doğru”kabul ederek sağlıklı bir sonuca ulaşmak mümkün mü?İsteyen beraber girer,isteyen ayrı ayrı girer.Önemli olan,hangi tercih olursa olsun bireyin kendi tercihinde özgür olabilmesidir.

    Dolayısıyla bir modeli şablon olarak alıp bunun üzerinden doğruları tayin etmek ve herkesin buna riayet etmesini dayatmak sağlıklı bir anlayış olamaz.

    Böyle bir anlayış:herkes hırıstiyan olmalı ya da müslüman veya yahudi olmalı demek kadar saçma ve despotik bir anlayış.

    Yani dikkat ediyorum,bu anlayış yaşamın her alanında karşımıza çıkıyor.Türban malum,uzun zamandır bu tarz bir anlayış nedeniyle bizleri toplum olarak ikiye böldü.Peki,türbanı yasaklayacak mantıklı bir gerekçe olabilir mi?.Olamaz tabii.Ama bizde saçmalığı tartışılmaksızın her türlü kulp ve kılıf uydurulabiliyor maalesef.Ve işin ilginç tarafı bu tarz saçmalıklar türbanla da sınırlı kalmıyor.Kitap seçiminden müzik beğenisine,inanç ve ideolojilerden yaşam tarzı seçimine kadar hemen hemen herşey karşımıza bu şekilde çıkarak ayağımıza dolanıyor ve bunun üzerinden kamplara,kutuplara bölünüyor,bunu ideolojilerimizin payandası haline getiriyoruz.

    Peki hangi hakla ötekinin tercihlerine karışıyoruz.Kim ne olmak istiyorsa o olsun,nasıl yaşamak istiyorsa seçiminde özgür olsun,kendi doğrusunu kendisi bulsun/kendisi yaşasın.Gerçek ve makbul olan eşitlik biçimi budur çünkü.

    Fakat ne hikmetse birileri çıkıp başkalarının adına doğruları seçip bir güzel de diğerinin haklarını yasaklayabiliyor.Ve bu hak gaspının adı çağdaşlık,modernlik,özgürlük vs.olabiliyor,topluma böyle kabul ettirilip savunulabiliyor.

    Bu nasıl bir mantıktır,nasıl çağdaşlık,nasıl medeniyettir?

    Ha,benimsenen yaşam tarzının özgürce yaşanmasının arkasında durulur,bireysel haklara sahip çıkılır,bunu kısıtlayacak bir engelle karşılaşıldığında itiraz edilir.Ancak bizde tam tersi oluyor:birer nimet ve tek doğru gibi sunulan tercihlerin önünde zaten bir engel veya kısıtlama bulunmuyor.İsteyen plajlarda üstsüz de dolaşabiliyor,mini etek de giyebiliyor.Kimseye sen neden başını örtmüyorsun,havuza neden erkek-kadın karışık giriyorsun,neden mini etek giyiyorsun diye karıştığı ve bunu yasakladığı var mı?Yok.E,peki tercihleri farklı olanlara yapılan müdahale neyin nesidir?Ve neden tercihleri sorgulama konusu olabiliyor.

    Dolayısıyla lafı dolandırmanın,”ama”lara,”ancak”lara sığınmanın anlamı yok.Birisi çıksın,bu ülkede böyle garabet bir anlayışın hüküm sürmediğini ve devlet kurumlarınca bu adeletsizliğin sistemleştirilmediğini iddia etsin ki ikna olayım.Ha,bütün bu insanlık ayıbı karşısında söyleyecek sözü bulunmayanlar lütfen Fransalardan,Çinden bilmem nereden örnekler vererek eşitlik/özgürlük/adalet/hakikat dersi vermeye kalkışmasın,çünkü inadırıcılığı yok.Özgürlük,adalet ve eşitlik “benim doğrumu kabul edeceksin”tarzı dayatmalarla savunulamaz.Hak gasplarını/ihlallerini savunarak adaletten,eşitlikten sözedilebilir mi?Sözedilir belki ama samimiyeti kuşkulu olur,tüm çelişkileriyle orta yerde sırıtır.

    Sonuç olarak faşizan zihniyetleri savunup özgürlükçü geçinme mantığından,bu çarpık adalet anlayışından artık gına geldi.Her yanından çelişkiler akıyor,neresinden tutsa elinde kalıyor insanın.Yazık bu memlekete,güzelim insanlarına!Artık bu çağdışı zihniyete insanca dur demenin zamanı gelmedi mi?

  33. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Cemile Hanım,

    Dikkat ederseniz size hitap etmemiştim. Çünkü siz “Devlet Kimsenin Kıyafetine Karışamaz” bile diyememiştiniz. Çünkü devletin birlerinin kıyafetine karışması taraftarısınız, ama sizin feryadınızın nedeni, bunun şu anda sizin kıyafetiniz olması.

    Bana muhalefet etmeye çalışırken, olayları birbirine karıştırmışsınız

    Başörtülü veli olayı Marmara Üniversitesinde yaşanmış. Yüzücü şortu olayı ise OMÜ’de.

    Pardon ama “yüzücü şortu” İslama uygun bir giysi mi ? Eğer değilse, yasak olmasının İslam ile ne alakası var ? Eğer İslam’a uygun bir giysi ise, yasak olması o havuz için şaşırtıcı mı ?

    Cemile Hanım, ben size “Antalya’ya gidin” demedim. Orayı örnek olarak verdim. Biraz araştırırsanız, İstanbul’da Belediyelere ait, haremlik – selamlık havuzlar mevcut. Oralara da gidebilirsiniz.

    İyi Yüzmeler…

  34. Yazan:cb Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Hakkı bey,

    haremlik selamlık havuz konusunu araya sıkıştırmayın konu haremlik selamlık olayı değil lütfen biraz dürüst olun olun ki saygı görün.Verdiğiniz çarpık örneklerin nereye dayandığını gayet net görüyorum,o nedenle sizin gibi insanlara şifa diliyorum.

    Yine genel konular üzerinden olayı basitleştirip kişiselleştirmişiniz biliyorsunuz ki ben oraya inemiyorum.

    Bize layık gördüğünüz imalı ‘belediyelere’ ait havuz için sağolun efendim yazlığımızın özel havuzu var.

    Siz hala insanları o dar görüşleriniz ile Antalya’ya olmadı belediye havuzlarına gönderin ama sakın ha sakın böyle saçma yasak mı olur demeyin yetmezmiş gibi kendi yasakçılığınızı bize yaftalayıp iftira etmeye devam edin.Kocaman yasakçı kafanızla orada oturun ve dindar insanlara iftira ederek yasakçı muamelesi yapıp kendi yasakçılığınızın üstünü örtün ve asla ve asla saçma yasakalrınıza eleştiri getiremeyin.Yazık boşa geçen ömür…

  35. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Cemile Hanım,
    Benim örneklerim düşüncelerimi açıklamak içindir. Art niyet aramanıza gerek yok. Belediye havuzlarını da küçümsemeyin. Gayet güzel yerler.

    Ben hemen her konuda orta yolu savunmaya çalışıyorum. Ama siz ağır bir taraflılık altındasınız.

    Beni bazı şeyler ile suçlayabilmeniz için önce kendinizin suçladığınız konularda benden iyi olmanız gerekir.

    Söyleyin Cemile Hanım, Havuzunuzda bir bayan üstsüz güneşlenebilir mi ? Veya OMÜ’nün havuzunda siz tesettürle yüzerken, yanınızda üstsüzler olmasını ister misiniz ?

  36. Yazan:özlem Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Ankara makina mühendisleri odası başörtülü mühendislere saçı açık fotoğraf vermediği sürece serbest mühendislik belgesi vermiyormuş. Kamu kuruluşlarında çalışamayan mühendislerin özel sektörde çalışabilmesi için serbest mühendislik belgesine ihtiyaçları var.
    İyi günler yobaz Ankara makina mühendisleri odası. Sanırım orayı babanızın çiftliği zannediyorsunuz.Yapmak sizden ifşa etmek benden!

  37. Yazan:özlem Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Kamu kuruluşlarında çalışamayan başörtülü mühendislerin demek istemiştim.Başörtülü kelimesini atlamışım. hani bizim zenciler var ya onlar.

  38. Yazan:cb Tarih: Tem 3, 2009 | Reply

    Hakkı bey,

    siz bence bu cümlelerden sonra üniversiteye başörtüsüyle girerlerse ben de donla gideceğim diyenler ekolüne dahil oldunuz acil şifalar diliyorum :))Halen yasakçılığa hayır diyemediğiniz gibi tutup üstsüz hal ile tesettür halini kıyaslıyorsunuz.Kardeşim siz anlamıyor musunuz?Konu soyunmak ya da giyinmek değil sorun gerekçesiz ayrımcılığa dayalı yasaklar.Bana daha akılcı eleştiriler ile gelin yoksa gelmeyin orda kalın.Tekrardan geçmiş olsun,Allah akıl fikir versin.

  39. Yazan:özlem Tarih: Tem 4, 2009 | Reply

    Bir iyi günler haberi de burada. Sanırım artık cumhuriyet savcıları çocuklarımızı çok düşünmeye başladı. Onların bir şekilde politize olmasını istemiyor olmalılar. Yalnız biraz bu olay bana ürkünç geldi biliyorsunuz bu ülkede binlerce çocuk Cumhuriyet mitinglerinden, anıtkabir törenlerine oradan, sendika yürüyüşlerine, protesto gösterilerine gider de gider. Eğer bu kararı emsal olarak alırsak bir anda hapisleri anne babalarla doldurmamız gerekir. Hatta o da kafi değil en başta küçücük çocuklara sürekli törenlerde asker kıyafeti gildirip bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak uğrunda ölen varsa vatandır gibi şiirler okutaneğitimcilerimiz, okul müdürleri,anasınıfı öğretmenlerine kadar gider bu iş. Savcı biraz tehlikeli sularda yüzüyor gibi geldi bana.:) Antalya Cumhuriyet savcısının suç delilleri olarak saydığı dövizlerdeki yazılara özellikle dikkatinizi çekerim. Bir de tespih ve takke bulsa bayağı idamlık olacakmış bu ana babalar. Allahtan 1 yıl ceza istemi ile yırtmışlar:)

    ADAP’ın düzenlediği başörtüsü eylemine çocuklarıyla katılan anne ve babalara Antalya Cumhuriyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan’ın açtığı davanın iddianamesinde, başörtü yasağını protesto eden anne ve babaların 1 yıl hapisleri istendi. Antalya 6. Sulh Ceza Mahkemesi’nde 15 Ekim tarihinde görülmeye başlanacak olan davada birçoğu anne baba konumundaki eşlerden oluşan kişilere çocuklarını eyleme getirdiklerinden dolayı “velayet hakkını kötüye kullanmak” suçu isnat ediliyor. Zulüm ile hukuk arasındaki fark giderek kayboluyor!

    Cumhuriyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan, çocuklarını basın açıklamasına getiren anne ve babaları, TCK 232/2 maddesine göre cezalandırılmasını istedi. TCK’nın 232/2 maddesinde; “İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir” deniliyor. Cumhuriyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan, anne ve babaların çocuklarını okutmakla mükellef olduğuna dikkat çekiyor.

    Savcı Doğan’ın, başörtüsü yasağının uygulayarak kız çocuklarının okumasını engelleyenler yerine, yasağın kaldırılmasını talep eden anne ve babalara 1 yıl hapis istemiyle dava açması dikkat çekiyor.

    Savcının suç delillerine bakar mısınız?

    Cumhuriyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan, iddianamede uzun uzun eylemde çocukların ellerinde tuttukları dövizleri sıralamış ve başörtüsü yasağının anlamsızlığının, hukuksuzluğunun dile getirildiği dövizler iddianamede tek tek sıralanmaktadır. İddianamede, suç olarak sayılan dövizler şöyle sıralanmış:

    “… yapılan tespitte çocukların “Başı açık ablamın ne hakkı varsa başı kapalı annemin de hakkı olsun” yazılı pankart 1 adet, “Çocuk aklımla başörtüsüne niye kızıldığını anlayamıyorum” şeklinde döviz 2 adet, “Annem neden okuyamadı” şeklinde döviz 2 adet, “Annem niye okuyamadığını bana söylemiyor” şeklinde döviz 2 adet, “Ben de büyüyünce okuyamayacak mıyım” şeklinde döviz 2 adet, “Ablamın örtüsünden elinizi çekin” şeklinde döviz 2 adet, “Namazım, orucum, başörtüm, kulluğum, onurum özgürlüğümdür” şeklinde döviz 2 adet, “İnancına, örtüne, kimliğine sahip çık” şeklinde döviz 2 adet, “Yasak sürüyor uyuyor musunuz?” şeklinde döviz 2 adet, “Başörtüsüne koşulsuz, sınırsız özgürlük” şeklinde döviz 2 adet, “Başörtüsü inancımızdır, yasaklanamaz” şeklinde 1 adet döviz bulunduğu tespit edilerek el konulduğu …”

  40. Yazan:özlem Tarih: Tem 4, 2009 | Reply

    Tabi öte taraftan da soyle dusunulebilir(yani niye dusunmeyelim ki) AKP baslangic olarak boyle bir olayla bu ana babalara bir yillik hapis falan ister gibi yapip sonra cumhuriyetin yilmaz savunucularina karsi bir anda sindirme ve yok etme operasyonlarina bir halka olarak cocuklarini cumhuriyet mitingine goturen ana babalar, anitkabir mudavimleri, kemalist egitim kadrolarina falan davalar acabilir. Boylece bizi ters koseye yatirip bu gaflet animizdan faydalanarak yıl 2023 dedecim ninecim cumhuriyetimize niye sahip cikmadiniz bakin bugun carsafim azicik aralanmisti seriat polisinden dayak yedim seklindeki ADD bildirisine konu olan ortama gelmemiz de kacinilmaz olabilir. Karisik bir is cik cikabilirsen:)

    ADD Kırklareli Şubesinin 2007 Cumhuriyet Bayramı mesajı:(görüyorsunuz sevgili ADD son derece uyanık ve görevimin başındayım.)

    “Sevgili nineciğim ve dedeciğim.

    Ben sizin öldüğünüz 2007 yılında dünyaya geldim. Şu an 16 yaşında kimliğimi ve kişiliğimi kazanma uğraşı içinde, darülfünun (sizlerin zamanında üniversite deniyormuş) sınavlarına hazırlanıyorum. Bir taraftan da ülkemizdeki toplumsal olayları izlemeye ve gözlemeye çalışıyorum.

    Dünya pırıl pırıl aydınlıkken, ülkemiz ve insanları kapkaranlık… Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu ve sizlere emanet ettiği; Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti Türkiye Cumhuriyeti artık yok… Ilımlı İslam ve Şeriat Hukuku var. Dün peçem biraz aralandığı için, din polislerince karakola götürüldüm. Türkiyeli Müslüman ümmeti olarak (Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yok.) Halifenin fetvasına karşı geldiğim için kırbaçlandım.

    Bana göre, suçlu sizlersiniz… Sizlere armağan edilen güzel yaşamın içinde ömrünüzü tamamladınız ama Atatürk Cumhuriyeti kazanımlarını geliştirip, muhafızlığını yaparak bu güzellikten bizlere taşıyamadınız. Bir mirasyedi anlayışı içinde, geleceğe yönelik olarak; Atatürk’ün “Cumhuriyeti biz kurduk. O’nu koruyacak ve yüceltecek olan sizlersiniz.” özdeyişinin gereğini yapamadınız ve bizi bu kapkaranlık ülke içerisinde bıraktınız… Sizin zamanınızda yayınlanan bir karikatürü, aymazlık içinde olduğunuzun belgesi olarak sizlere gönderiyorum.
    Çok merak ediyorum. Sizler öbür dünyada aydınlık içinde misiniz?.. Atatürk ve silah arkadaşları önünde kendinizi nasıl savunuyorsunuz?

    TORUNUZ

    ADD’nin yayınladığı mektubun sonuna düştüğü not ise şöyle:

    Böylesi mektuplarla (veya suçlamalarla) karşılaşmamak için; bugünkü ekonomik, sosyal ve kültürel zenginliğimizi borçlu olduğumuz, Atatürk Cumhuriyeti’ne borcumuzu ödememizi ve torunlarımıza aydınlık bir miras bırakmamızı anımsatır, “Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun” der saygılar sunarız.

  41. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 4, 2009 | Reply

    Cemile Hanım

    Ben yine sizden cevabımı aldım. Benim şifaya ihtiyacım çok şükür yok.

    Evet Ben de üniversiteye donla girerim. Hatta ofisimde çıplak çalışırım. Bunun örneklerini Avrupa Ülkeleri için gazetelerde okuyoruz. Eğer siz bu ortama olur diyebilirseniz, o zaman size uygulanan ayrımcık da saçmalık haline gelir.

    Unutmayın demokrasi herkes içindir. Siz demokrat olmadığınız sürece, benim demokratlığıma söylediğiniz laflar gülünç olur.

  42. Yazan:özlem Tarih: Tem 4, 2009 | Reply

    Peki Hakkı Bey biri size üniversitede okumak için donunu çıkarmalısın dese nasıl hissederdiniz. Buna razı olur muydunuz. Bir kısım insanların kendi mahrem sınırlarını, yaşam tarzlarını,faşizan modernizm anlayışını başkalarına dayatması mıdır demokrat olmak.
    Burada bir ilinti kurmak istiyorsak üniversiteye donla girmek isteyen adamla değil üniversiteye girerken donunu çıkarmak istemeyen adamla ancak ilinti kurabiliriz. Bu ülkede üniversitede donla hocalık yapmak isteyen pek kimse olduğunu zannetmiyorum çok özel fantazi sahipleri dışında. ama üniversiteye başötrüsü ile girmek isteyen onbinlerce belki de çok daha fazla gençkız var.

    Ben Cemile’nin bu konudaki biraz sert çıkışlarını eleştirmek istemiştim. Ama şimdi hak vermesem de insanoğlunun sinirlerinin nasıl bozulduğunu anlıyorum galiba. Çünkü burada bazı insanların ömrü tükeniyor gidiyor, onlarla tartışan insanlar ise abesle iştigal edip duruyor. Sanırım yıllardır Cumhuriyet seçkinlerinin tek yaptığı da bu: Abesle iştigal.

  43. Yazan:sevim Tarih: Tem 4, 2009 | Reply

    Saçmalamanın da bir sınırı olur.Hani antidemokratik uygulamaları büyük bir hevesle savunanları biraz anlıyorum da,doğrusu bu kadar zorlama bir savunma biçimine de rastlamadım.

    Neymiş efendim “Ofiste çıplak dolaşacakmış da,Avrupa’da bu tür vakalar oluyormuş da…”
    Yani insanın bu denli absürd fikirlere “pes artık”diyesi geliyor.Allahaşkına ofiste çıplak dolaşmayı,okula donla gitmeyi tercih etmek ile,kısıtlanan bazı haklar arasında nasıl bir alaka var,nasıl bir bağ kurulabilir?Kısır ve boş bir çekişme uğruna insan bu kadar mı zorlama saçmalıklar üretebilir?

    Ofiste çıplak mı dolaşılır,ünv.ye donla mı gidilir, amuda mı kalkılır…her ne halt edilecekse,bu yapan kişiyi bağlar.Ancak,fikir babında ortalık kirletilip batırılmamalı.

    Bir de “siz bu ortama olur diyebilir misiniz?”gibilerinden bir inci döküvermiş hazret.Bak bak bak!İnsanın bir yüzü kızarır,bu nasıl bir sorudur böyle?Bu soru insanlara küstahça sorulacağına,insan önce kendisiyle başlar;böyle bir durumla karşılaşsam nasıl bir tepki veririm diye bir düşünür.Misal, işi ofise düşen bir yakını,anadan doğma çıplak bir insanla karşılaştığında nasıl bir tepki verecek?Madem bu denli analitik(!) bir zekaya sahip olunuyor ve türlü mantıklar yürütülüyor,bence uzağa gitmeden insan önce kendisine bu soruyu sorup düşünebilmeli.

    Bunu geçtim,ofisinde çıplak dolaşan bir insanı,en başta polis veya doktor(artık hangisi olay yerine erken gelirse)ya kodese ya da tımarhaneye tıkar,hem de karga tulumba.Toplumun hiçbir kesimi de bu davranış biçimini onaylamaz ve hayra yormaz.Yani toplumun değer yargıları,yaşam biçimi az çok biliniyor.Dolayısıyla bu ve benzer tepkiler önceden kestirilir iken,(ki,bunun için toplum bilimci ya da müneccim olmak gerekmiyor)muhatabının muhafazakar olduğunu düşünerek bu tür “sınayıcı”soruların sorulması anlamsızdır ve son derece çirkindir.Üstelik bu kadar zırvanın sırf varolan bireysel hak ihlallerini inkar edilmesi uğruna yapılması ikiyüzlüğün daniskasıdır.Tek kelimeyle böyle bir zihniyete “yazıklar olsun!”diyorum.

  44. Yazan:Kerim Ander Tarih: Tem 5, 2009 | Reply

    Ne çıplak dolaşması donla dolaşması! ben cuma vakti caminin kapısında bira içersem ne olur? Tabi şimdi yok canım ne var bunda dersiniz kibarlıktan! halbuki benim özgürlüğümdür, istediğim yerde bira içerim. ramazanda anadolunun herhangi bir yerinde yemek yiyecek lokanta bulamıyorum ben be! yanımda götürüyorum yiyecek bir şeyler onu da bir defasında tuvalete girip gizli gizli yemek zorunda kaldım. Ramazanda oruç tutmadığı için öldürülenler oldu bu ülkede! İstanbulun çoğu yerinde raflardan içkileri kaldırdılar. Kaldırmayanlar gazete kağıdı ile örttüler rafları. İçki sattığı için baskı gören esnaf o kadar çok ki.

  45. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 5, 2009 | Reply

    Özlem Hanım,

    Ben Üniversiteye başörtüsü ile girilmesine karşı değilim. Ama aynı zamanda isteyenin üniversitede donla dolaşabilmesini de savunurum.

    Demokratlık böyle bir şeydir. Yoksa elbette birinin bana bir yere girmem için “Donunu çıkar” demesi hoş olmaz. Zaten o duruma demokrasi denmez.

    Gerçekten demokrasinin ne olduğunuzu öğrenmeniz gerekiyor. Bugün Fatih Altaylı sizin gibiler için güzel bir tanım kullanmış. “Self Demokrat”.

  46. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 5, 2009 | Reply

    Sevim Hanım,

    Haklısınız, ofiste çıplak dolaşılmasına ben de karşıyım. O ofise de ne kendim giderim ne de yakınımı gönderirim.

    Ama İngiltere’de bir ofiste Cuma günleri çıplak çalışılıyor. Hiçbir polis gidip onları tutuklamıyor. Hiçbiri alınıp akıl hastanesine gönderilmiyor.

    İşte buna Demokrasi deniyor. Herkesin haklarına saygı…

  47. Yazan:özlem Tarih: Tem 5, 2009 | Reply

    Hakkı bey bizim gibileri nasıl tespit ettiniz klavyenizin başından. Sizce ben neyim nasıl birşeyim. Fatih Altayli başörtülülere fahişe de diyebilen bir zatı muhteremdir. Bence örneklerinizi onun gibilerden seçmeseniz daha iyi olur:)
    Kerim Bey özür dilerim ama beni aydınlattığınız için size çok teşekkür etmek zorundayım. Demek ki siz cami kapasında içki içemediğiniz için bu ülkede onbinlerce kadın okul iş aş gibi imkanlardan mahrum kalıyorlar.
    Hay allah ne kadar da basitmiş mesele meğer:)))

  48. Yazan:sevim Tarih: Tem 5, 2009 | Reply

    Hakkı bey,

    İyi de hakkı bey,ülkemizde konusunu yaptığınız özgürlükler(artık ikide bir buraya taşımayı çok gerekli görmüyorum)talep edilmiyor ki.Yani en azından “aman bu talebim”karşılanmadı diyen bir kesim yok.Dolayısıyla talep edilmeyen,rağbet görmeyen böyle bir konu “sorun”olararak düşünülemez.Siz ise ısrarla başörtü serbestisini çıplak dolaşmakla özdeşleştirip alakasız bir rekabet yaratmaya çalışıyorsunuz.Ha,İngiltere’de böyle bir serbestlik olabilir,siz de doğal olarak buna katlanmayı gerçek demokrasi sayabilirsiniz.Ama biz henüz türban önündeki engelleri kaldırmaktan imtina ederken,sizce İngilterenin bu yönünü demokrasi modeli olarak seçmek ne kadar tutarlı?Kald ki “gerçek demokrasi”dediğiniz o İngiltere örneğine kendinizin de henüz hazır olmadığınızı ilk cümlelerinizde dile getirmişsiniz.Demekki söylediğime geliyorsunuz ama bunu kabullenmekte zorlanıyorsunuz.Bence bu huyunuzdan vazgeçin.Tartışmayı kilitlemekten ve tartışma verimini düşürmekten başka bir işe yaramıyor bu inatçı tavır.Biraz gerçeklere odaklanın,işi sürekli yokuşa sürmek ne size ne bir başkasına bir fayda getirmez.

  49. Yazan:ayse Tarih: Tem 6, 2009 | Reply

    Bu tartisma gercekten de ilginc. Birisi yukarida mayosuyla denize girenlere karisiliyor mu, hayir demis, ama universite havuzuna carsafla giremediginden ya da haremlik-selamlik uygulamalarin olmadigindan yakinmis. Goren de sanacak biz Turkiye’de yasamiyoruz.
    Evet karisiliyor.Ben sahsen Gokceadada guneslendigim bir plajdan (larnaka burnunun yanindaki sahil) bir ultra muhafazakar beyefendi ve yanindaki carsafli kadinlar tarafindan tehdit edilerek kovuldum, yani kendisi bu kiyafetimle onun ahlakini bozdugumuzu, kafir oldugumuzu ve “defolmamizi” soyledi. Biz de korkudan defolduk.
    Bazi aydinlarimizin paranoya dedikleri paranoya degil gercek. Siz saniyormusunuz ki haremlik-selamlik uygulamalar standart olunca isler orada kalacak, bunun boyle oldugu bir tane cogunlugu musluman ulke var mi allahaskina.
    Saygilar.

  50. Yazan:özlem Tarih: Tem 6, 2009 | Reply

    Ayşe hanım yaşadığınız olay son derece kötü. Tıpkı benim de yıllardır yaşadığım bir çok olay gibi. Hakaretin de ne demek olduğunu, kovulmanın da ne olduğunu çok iyi bilirim. Ancak kendi yaşadıklarımdan yola çıkarak bu insanlar bize şunu yapmışlardı diye hiçbir zaman başkalarının hakkını hukukunu gasp etmeyi düşünmem. Ben üniversiteye girerken sokmamaya çalıştılar, hakarete uğradım, hocoların sözlü saldırılarına maruz kaldım diye,
    kimi tatil yerlerinde insanların neredeyse gözleri kahkahaları ya da laf atmaları ile beni yediğine şahit oldum diye ne üniversiteleri “modern görüntülü” kadın ve erkeklere ne plajları mayolulara yasaklamayı düşünürüm. Şunu unutmayın ki beyaz ırkçılığının olduğu her yerde zenci ırkçılığı da vardır. Rüzgar eken fırtına biçer. Şimdi siz bu yaşadığınız olaydan yola çıkarak bu yasakları savunuyor kendi yaşam tarzınızın dayatılabileceğini öng örüyorsunuz. Bir toplumun kadınlarının belki de yarısından fazlasına bu yasakları dayattığınızda korktuğunuz ülkelere benzemeyeceğinizi vs. düşünüyorsunuz. Buna inanıyor musunuz allah aşkına. Yüzbinlerce insanın hayat tarzını bu şekilde kontrol altında tutabileceğinize ve bunun iyi bir sonuç getireceğine. bu insanların da sessiz sedasız olur gardas kaderimiz böyleymis nedek diyeceğine.
    Bu yasakları savunan ve dayatanlar maalesef bu toplumun huzuruna ne büyük bir kötülük yaptıklarının farkında değiller. sadece kendileri söylüyor kendileri dinliyorlar.Sizin yaşadığınız olaya üzülmekle birlikte bu tür olayları defalarca ve defalarca yaşayan bir insan olarak biraz da karşınızdaki insanların neler yaşadığına kulak vermenizi tavsiye edebilirim. Eğer hala karşınızdakilerin yaşadıklarını hak olarak görüp kendi başınıza gelene üzülürseniz ben size ne diyebilirm ki. belki de kıyafeti sebebi ile çocuğunun yanında sosyal tesislere alınmayan annenin durumunu şu an en iyi sizin anlamanız gerekirdi, oysa siz bunu onaylamışsınız bile.

  51. Yazan:MY Tarih: Tem 6, 2009 | Reply

    Ayse Hanim, sitemize hos geldiniz,

    Sizin bu yorumunuzu okuyan biri “kimbilir ne halt karistiriyordunuz, sirf mayolu diye insana kimse kizmaz, herhalde siz çirilçiplaktiniz” dese kendinizi nasil hissederdiniz?

    basini örttü diye sorosçu-liberal-mason-israil usagi diye yaftalanan, her türlü komplo teorisine malzeme edilenler de herhalde ayni seyleri hissediyordur.

    Bakin, size empati yapmak için bir kapi açtim, bakalim içeri girebilecek misiniz?

    Dostlukla

  52. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 6, 2009 | Reply

    Sayın Ayşe hanım,

    Bu tür olaylar yaşanmıyor değil.”Mahalle baskısı”dediğimiz şey ezelden beri vardır,ve elbette çok yanlıştır.Ancak,farklı biçimleriyle karşılaştığımız bu tür baskılar ile devret eliyle uygulanan yasaklar farklı şeylerdir.Bakın,Denizli Pamukkala ünv.sinde sırf ülkücülerin baskısı nedeniyle oğlum,iki yıllık eğitiminin üzerine çizgi çekti ve öğrenimine silbaştan devam etmek zorunda kaldı.Yine bir asker ziyareti nedeniyle gittiğim Erzurum’da,ramazan ayında tüm şehrin adeta sözleşmişçesine mutabık kaldığı tuhaf bir yasakla karşılaştım:sokakta uluorta yemek-içmek yasaktı ve hiçbir lokanta hizmet vermiyordu.Bu ve benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.Açıkçası böyle bir gerçekliğimiz var.Ve bu da demokrasinin henüz ülkemize tam yerleşmediğinin sonucudur.

    Ne var ki bu baskılar sürüyor diye hak ve özgürlüklerden vazgeçilemez/geçilmemeli.Bir özgürlüğün kısıtlanması(ama devlet eliyle,ama örnek verdiğim türden uygulanmış olsun)diğer bir özgürlüğün diyeti olarak saydığımızda ne sizin karşı karşıya kaldığınız durum ne de başka bir hak ihlalinin önüne geçemeyiz.Kanımca en doğru olanı,tüm özgürlükleri kapsayan bir demokratik ortamın sağlanması.Tabii bu da bazı olaylardan yola çıkarak ve bunları karşılaştırarak elde edilmez…Kimden ve nereden gelirse gelsin her türlü müdahale ve baskıya karşı ayrım gözetmeksizin karşı çıkmayı temel prensip edinmeliyiz.Takdir edersiniz ki,ileride özgürlüğümüzü kısıtlayabilir diye bazı hakları sakıncalı bulduğumuzda,başta özgürlük anlayışımız yara alır.Zira “öteki”nin özgürlüğünü kısıtlayan özgürlük,özgürlük değildir.

    Sonuç olarak bu tür hadiseler ülke yönetiminin henüz tüm bireylere adil ve eşit mesafede yaklaşacığı bir demokratik hukuk devletinin olmayışının sonucudur.Şayet,bireysel hak ve hürriyetler güvence altına alınsaydı,ne sözünü ettiğim ünv.ülkücülerin çiftliği haline gelir,ne ramazan ayında yasaklar olur,ne de size tatilinizi zehir eden vatandaş sınırlarınızı ihlal ederdi.Ayrıca okul kapılarından dönen ve eğitimi engellenen insanlar olmaz ve bunu şikayet konusu yapmazlardı.Kısacası,sorun sistemde.Suçu tek tek bireylerde aramak ve bir örneğe başka kötü bir örnekle savunmaya geçmek çözüm olmasa gerek.
    Saygılar.

  53. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 6, 2009 | Reply

    Ek olarak,

    Birisi yukarida mayosuyla denize girenlere karisiliyor mu, hayir demis…

    Sanırım o “birisi”ben oluyorum.

    Ayşe hanım o paragrafa yeterince açıklık getirmediğim için yanlış anlaşılamaya sebebiyet vermiş olabilirim.Burada hata benim.
    İzninizle eksik bıraktığım kısmı tamamlayayım.

    Evet mayosuyla denize girenlere devletin bir yaptırımı yok.Varsa lütfen sizden dinleyelim.Hatta üstsüz girenlere de(devlet otoritesince)bildiğim kadarıyla karışılmıyor.Lakin okul kapılarından on binlerce kızın/kadının geri çevrildiğini ve bunun önündeki engeli kaldıracak yasanın Anayasa mahkemesinden döndüğünü sanırım siz de biliyorsunuz.Dolayısıyla “karışma” ve “müdahaleden” kastım devlet eliyle sistemleştirilen yasaklardır.Sizin şikayet konusu yaptığınız durum değil.

    Ayrıca haremlik-selamlık meselesini ortaya atan ben değilim.Bunu bir zahmet,konuyu dağıtmak ve özgürlüklere karşı sırf bir kulp bulmak adına bu tür kavramları icat eden ve arkasına sığınan özgürlük karşıtı kafalara sorun.Yukarıda kim ne demiş,hangi garabet zihniyetlerden girerek karnından konuşmuş gayet bellidir.Hadi mayo meselesini benim konuyu yeterince açmadığımdan ötürü anlamadınız peki bu “haremlik-selamlık”meselesine ne buyurulur?Kusura bakmayın ama bu tavır sizin dürüst olmadığınızı ve olaylara futbol takımı tutar gibi yaklaştığınızı gösteriyor.Lütfen bir daha okuyun yazılanları…kimin konuyu haremlik-selamlık düzlemine çektiğini ve itirazımın tam da konunun bu şekilde dağıtıldığına olduğunu göreceksiniz.Tabii görmek ve anlamak isterseniz.

  54. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 6, 2009 | Reply

    Hakkaten çok müthiş açılımlar yapmışsınız :). Don ile üniversitede gezinemeyenler, Cuma vakti caminin kapısında bira içemeyenler, üstsüz güneşlenemeyenler… meğer ne büyük özgürlük problemleri varmış ülkemin. Vaaah, vah !

  55. Yazan:Resoman Tarih: Tem 29, 2009 | Reply

    Burada şunu ifade etmeliyim, herkesin dini inançlarını serbestçe tatbik etmesi gerektiğine inanan birisiyim. Hiç kimsenin dini inançları yüzünden dolayı, gerek devlet tarafından, gerekse toplum ve kurumlar tarafından herhangi bir baskı ve zulüm görmesi kabul edilebilir bir davranış değildir.

    Toplumumuzun büyük kesimini müslüman veya müslüman görünen insanlar oluşturmaktadır. Baskı gördüğünü ifade eden bir çok insan da maalesef çeşitli vesileler ile kendilerinin de başkalarına doğrudan veya dolaylı baskı uyguladığının farkında değildirler. Buna bir örnek olarak, Ramazan ayında bir çok vilayetimizde yemek yiyecek tek bir açık lokanta bulamazsınız, bunu bilerek yanınızda kendi yemeğinizi götürseniz dahi, size o yemeği yedirmezler, bunu kim yapıyor? Devlet mi? Hayır halkın ta kendisi yapar.

    Veya belli bölgelerde ve mahallerde ateist olduğunuzu ve tanrıya inanmadığnızı başkalarının duyacağı şekilde yüksek sesle söyleyin bakalım, başınız neler gelir? Bunu da size kibar bir şekilde yapmazlar. İslam dini hoşgörü dini olarak lanse edilmeye çalışılsa bile, mevcut duruma ve pratiğe baktığımızda bunun böyle olmadığını görürüz. Bir yerlerde bir şeyler yanlış gidiyor. Ya İslamiyet yanlış tanımlanıyor, ya da İslamiyet yanlış yorumlanıyor. Bu konu şu ana kadar açıklığa kavuşturulamadığna göre, bir müddet daha muallakta kalacağa benziyor.

    Ayrıca bu baskıyı uygulayan insanlarda, güvenlik kuvvetleri de hepsi halkın içinden çıkan insanlardır. Hangi noktada ayrıldıklarına bakalım, Siyasiler ve devlet yetkilileri bir şekilde halkı ayrıştırarak onları kendi saflarına çekme ve kullanma meyilindedirler. Bir de işin içine cehalet konursa işler daha da çetrefilleşir ama yönetenler için de bir o kadar kolaylaşır.

    Yani, üstte katırlar tepişiyor, olan altta karıncalara oluyor.

  56. Yazan:selim Tarih: Ağu 13, 2009 | Reply

    Haremlik-selamlik (bayan-erkek ayri zamanlarda) bir havuza uye olmamin ardindan su tur bir baskiyla karsilastim. Normal slip mayomu giymistim ve giymemem konusunda uyarildim.
    Durumu buyutmemek, basimi agritmamak icin sort-mayo giydim (gayet duz renkli-cafcafli olmayan), bu da dizimin uzerinde oldugu icin sorunlu bulundu. Diger yuzen erkeklerin bir kismi rahat yuzemiyorlarmis!

    Haremlik-selamlik havuzlari devletin saglamasi gereken bir olanak gibi goren arkadaslara su “farazi” sorulari sormak isterim:

    -Sirf yuzme olarak dusunmezsek, diger sporlar icin de (cocuklar-gencler icin kiz-erkek ayri basket-voleybol kamplari vs) benzer
    istekler cikmasi durumunda

    -Bir veli kiz cocugunun erkek cocuklarla ayni sirada oturmasini istemiyorsa, boyle velilere devlet kiz erkek ayri siniflarda egitim saglamali midir? Ya da erkek ogrencili siniflara erkek ogretmen isterse?

    Ornekler cogaltilabilir. Bunun sonu neresidir? Ya ben Islami su su sekilde yorumluyorum, kadin-erkek ayri otobus de istiyorum dersem devletin bana o kadari da fazla al havuzunu

    Biraz farazi sorular ama bu tatsiz havuz deneyiminden sonra (ki bence kadin-erkek ayri havuz bile sacmalik, kurallarina uyamayan havuza gelmesin diye dusunuyorum) bu siteyi gorunce ve Ayse Hn.’in bahsettigi despotluk ornegini okuyunca aklima takildi.
    saygilar.

  57. Yazan:uGuR Tarih: Mar 23, 2010 | Reply

    Yazık sizlere ki laiklik denen kavramın bile ne olduğunu bilmeden din, devlet, siyaset ayrımları yapıyorsunuz. Din devlete karışmasın diyenler neden domuz eti yemekten çekiniyorlar acaba? Eğer biraz inancınızın ne olduğunu bilseniz ne ofisinizde çıplak nede okulda donla dolaşırsınız Özellikle o donla dolaşmak isteyen arkadaşa söylüyorum ( Sen donla dolaşırım derken ne kadar rahatsan diğer bayan arkadaşlarda örtünme konusunda o kadar rahat davranmalıdır ) Tabi sizce bu mümkün değil çünki ayrımcılık istemeyen sizler en büyük ayrımcılığı yapıyorsunuz. kendinize gelince yaşam özgürlüğü başkasına gelince düşünce özgürlüğünü bile çok görüyorsunuz Mademki erkeklerle birlikte havuza girmek istiyorsunuz size engel olan mı var? Aslında yok demek istiyorsunuz ama işinize gelmiyor madem öyle bırakında isteyen istediği gibi yaşasın birinin başındaki örtü size bir zarar mı veriyor? Yoksa başka korkularınız mı var?

    Yazıkkı bu milleti gençlik kurtaracak derken Onlar, gece alemlerinde üstsüz plajlarda vakit harcıyor

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin