Ergenekonu savunanlar nasıl uyuyor?
By Ayla Chignardet on Haz 30, 2009 in Basın günlüğü, CHP, darbe, Ergenekon Nedir?, Kemalizm
Mardin Dargeçit’te 1995 yılının 29 Ekim gecesi birkaç eve aynı anda baskın düzenlendi.
Yapılan aramalar sonucunda 8 kişi gözaltına alındı. 9 yaşındaki Hazni ile 13 yaşındaki ağabeyi Seyhan Doğan da gözaltına alınanlar arasındaydı. Olayın ardından anne Asiye Doğan, defalarca askerî tabura gidip çocuklarını sordu. Birkaç gün sonra Hazni serbest bırakıldı. Küçük çocuğun anlattıklarına göre, iki kardeş günlerce işkence gördü. Bunun üzerine anne Doğan, oğlunu bulma çabalarını daha da hızlandırdı. Ancak aynı akıbetin kurbanı oldu ve gözaltına alındı. 11 gün sonra bırakıldığında gördüğü işkenceler yüzünden hastalanmıştı. Çocuğunun ve yakınlarının kaybolmasına yüreği dayanamayan acılı anne, kaldırıldığı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
O gece gözaltına alınanlardan Abdurrahman Coşkun ve Abdullah Olcay ise lise öğrencisiydi. Yakınlarının Mardin ve Dargeçit Savcılığı nezdindeki girişimleri sonuçsuz kaldı. Resmî makamlar, önce 7 kişiyi, daha sonra 5 kişiyi bıraktık, dedi. Ancak çocuklar geri dönmedi. Akraba olan Seyhan Doğan (13), Abdurrahman Coşkun (18), Abdullah Olcay (21), Mehmet Emin Aslan (18), Nedim Akyol (13) ve Davut Altunkaynak (12), o tarihten beri kayıp. İçlerinden sadece Süleyman Seyhan’ın (58) gözaltına alındıktan 5 ay sonra cesedi yakılmış olarak bir kuyuda bulundu.
Başta söz konusu 7 aile olmak üzere 90’lı yıllardaki faili meçhullerin yakınları, şimdi umudunu Ergenekon davasına bağladı. Kayıpların sağ bulunma ihtimali olmasa da akıbetlerinin bilinmesi, akrabaları için önem taşıyor. Seyhan Doğan’ın ağabeyi Kadri Doğan, “Nasıl öldürülmüşler, nereye gömülmüşler bunları bilmek istiyoruz.” diyor.
Kaybolan yakınlarını arayan ‘Cumartesi Anneleri’ oluşumu ve İnsan Hakları Derneği (İHD), geçtiğimiz hafta Seyhan Doğan ve 5 akrabasını gündeme getirdi. 14 yıl önce yaşanan olayın ‘Ergenekon dosyası’nda değerlendirilmesini istedi.
İHD Mardin Şube Başkanı Avukat Erdal Kuzu, 7 kaybın yakınları adına nisan ayında konuyu tekrar Dargeçit Savcılığı’na taşıdı. Davanın 15 yıllık zamanaşımına takılmaması için, ‘adam öldürme’ ve ‘adam kaçırma’ suçlamasıyla başvuru yaptıklarını belirten Kuzu, “Mardin’de 90’lı yılların başından 2005’e kadar geçen süreçte 80 civarında kayıp olayı yaşandı. 2008 Ekim’inde Kızıltepe Katarlı köyündeki bir kuyudan iki ceset çıkması üzerine Dargeçit davasını yeniden açmaya karar verdik. Cesetlerin adli tıpta incelenmesinin ardından dört aileden kan örneği alındı ancak sonuç henüz çıkmadı.” bilgisini veriyor. Ergenekon davasının kayıpları gündeme getirdiğine dikkat çeken Kuzu, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ergenekon, bölge halkının bildiği birçok şeyin herkes tarafından öğrenilmesini sağladı. Kayıplardan, 90’lı yıllarda devletin de içinde olduğu birtakım odaklar sorumlu. Bunun daha sonra JİTEM olduğu ortaya çıktı. Ergenekon soruşturması, inandırıcılığının artması için bölgedeki faili meçhuller ve kayıp vakalarına yoğunlaşmalı.”
‘NE ŞEKİLDE ÖLDÜLER, BİLMEK İSTİYORUZ’
Seyhan Doğan’ın ağabeyi Kadri Doğan da akrabalarının ne şekilde öldüğünü bilmek istiyor. Ümitlerini kaybetmediklerini ifade eden acılı kardeş, şunları anlatıyor: “Nasıl öldürülmüşler, nereye gömülmüşler bunları bilmek istiyoruz. Devlet istese bugün çıkarabilir. Kardeşim gözaltına alındığında Dargeçit Savcılığı’na dilekçe yolladık, bu insanların akıbetini sormak istedik. Muhatap bulamadık, ne savcılık ne askeriye ilgileniyor. Yıllardır İstanbul’da yaşıyorum. Hâlâ güvenli bir şekilde memleketimize gidip gelemiyoruz.”
ZAMAN
EMİNE DOLMACI İSTANBUL
20 Yorum
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Haz 30, 2009 | Reply
Yazının Başlığı “Ergenekon’u savunanlar nasıl uyuyor ?”
Ergenekon ne ? Jitem’mi, Derin Devlet mi, Çeteler mi, Muhalefet mi, Darbeciler mi, PKK mı, Gladyo mu … nedir ?
Bu henüz çözülmüş bir durum değil.
Ortada bir takım suçlamalar ile hapsedilmiş, birbirleri ile alakasız görünen kişiler var. Sağdan soldan, denizden, karadan çıkan, Mühimmat ve Silahlar var. Bazıları kanunsuz veya sahte birtakım deliller var.
Eğer Ergenekon’dan kasıt Doğu ve Güneydoğu’da devletin bazı yetkililerince yapılan kanunsuzluklar ise, tabi ki bunu kimse savunamaz. Bunu savunan rahat uyuyamaz.
Ancak önüne gelenin (Hatta ben dahil burada AKP’ye muhalefet edenlerin) Ergenekoncu diye suçlandığı bir ortamda, hapiste tutulan veya soruşturma açılan herkesin yukarıdaki, gibi olayları yaptığını veya yaptırdığını düşünmek, yargısız infaza girer.
Bu infazı yapanların, işkence yapanlardan ne farkı kalır ?
Şimdi söyleyin, infaz yapan mı, yoksa “durun önce her bir birey hakkındaki gerçekler ortaya çıksın” dediği için suçlananlar mı, rahat uyumalı ?
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 30, 2009 | Reply
Bence çok isabetli bir soru olmuş.Bu tüyler ürpertici olaylar yaşanmış mı?Yaşanmış.Bir sürü karanlık olay gerçekleşmi mi.Gerçekleşmiş.E,peki buna rağmen hâlâ ergenekonu-adı her neyse,bu derin yapılanmaları-savunan ya da dolaylı olarak inanmamak için aşırı çaba sarfeden zihniyetler var mı?Var.
O halde bende sorarım:bu insanlık dışı mantığı hâlâ savunmak için yırtınanlar acaba nasıl uyuyabiliyor?
Yazan:Mesut Tarih: Haz 30, 2009 | Reply
Hakkı Bey, her ne kadar yazının içeriğinde Ergonokon tutuklusu sanıklarla ilgili tek kelime geçmemesine, dava süreci hakkında olmlu-olumsuz bir ifade belirtilmemesine rağmen üzerinize alınmışsınız.
Yazıda bir dönem yaşanan gerçeklerden bahsedilmiş. Adının daha tam olarak ne olduğu, içerisinde kimlerin bulunduğu kesinleşmese bile, yaşanan gerçeklerden bahsedemeyeceğimizi söyleyemezsiniz.
Eğer İtalya’da yaşasaydınız ve gladyonun ilk yıllarında “herşey bir açığa çıksın, kim kimdir belli olsun, ondan sonra konuşalım” deseydiniz en azından bir 20-25 yıl beklemek zorunda kalacaktık.
Yazan:mert gülşen Tarih: Haz 30, 2009 | Reply
İyi de mesut bay yazının başlığı neden ergenekon sizce? içinde yoksa neresinde var ve başlık öyle olmuş? açıklayabilirmisiniz, ben sizi anlayamadım. Cümleye Hakkı bey değil de Ayla hanım diye başlasaydınız daha yerinde olmazmıydı?
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 1, 2009 | Reply
Mesut Bey,
Ergenekon Davası, Ergenekon Tutuklularından bağımsız değildir. Bugün CHP lideri Baykal “Ergenekon’un Avukatı” diye suçlanıyorsa, bu sanıkların bir kısmının hakkını korumaya çalıştığı içindir.
Yukarıda anlatılan olay Ergenekon’un işi ise, ne ben, ne Deniz Baykal, ne de aklı başında herhangi biri bunu savunmaz.
Ben bu ayrımı ortaya koymaya çalıştım.
Yarın size de birileri “Ergenekoncu” diyip yukarıda anlatılan olaydan dolayı suçlarsa, sizi de savunmaya çalışırım.
Yazan:durhat Tarih: Tem 1, 2009 | Reply
Peki,namı değer ergenekon avukatı Deniz Baykal,ergenekon olarak bilinen derin yapılanmanın eseri olduğu düşünülen bunca hukuksuzluk yaşandığında acaba neredeydi?Yeri geldiğinde hukuk devleti,bağımsız yargı vs.diyen yine kendisi değil midir?Madem bağımsız yargıya,adalet kurumlarına bu denli güveniliyor-ya da güvenilmesi gerekiyor-o halde işlerini yapsınlar.Ergenekon sanığı ve şüphelileri savunmak Baykal’a mı düşmüş.
Haklarını savunmakmış!Hangi hak?Ergenekon sanıkları işkenceden falan mı geçiriliyor,yasal hakları mı kısıtlanıyor,insanlık dışı muameleden mi geçiriliyor,sorun nedir?Ayrıca,ülkede çocuk yaştaki suçlulara 20 yıllık hapis cezaları verildiğinde “avukat”efendinin neden söyleyeceği bir sözü olmuyor?Hani sırf insan hakları savunuculuğu bağlamında bir avukatlık üstlenmişti,peki bu çocuklar bu ülkenin insanı ya da insan değiller mi?Bu nasıl avukatlıktır ki,suç sicili bir hayli karanlık çeteler,mafyalar,karanlık odaklar savnuluyor ama iş çocukların maruz kaldığı hukuksuzluk olunca dut yemiş bülbüle dönülüyor.
Kimse bize bu karanlık ilişkilerin üstünü örtme çabasını “insan hakları savunuculuğu”gibi göstermesin.Baykal ve onun gibi düşünenlerin telaşı bu yapının deşifre edilmesi ve ilk kez ciddi çapta sorgulanmasıdır.Toplum da artık bu gerçeğin bilincindedir.
Mesut bey ve Aziz beye sonuna kadar katılıyorum.Demokratik hukuk işleyişini savunmak ayrı şeydir,her fırsatta bu karanlık yapılanmalardan yana tavır koymak ayrı bir şeydir.Ergenekon kelimesi geçtiği anda yan çizip savunma moduna geçenler unutmasın ki,bu savunmacı refleksle toplum şaibeli ilişkilerden arınamaz.Çetelerden,mafyalardan arındırılmış şeffaf bir yönetim istiyorsak bu işin üzerine gidilmesinden rafatsız olmamalıyız.Yoksa daha bir 50 sene böyle hukuksuzluklarla yönetiliriz.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 1, 2009 | Reply
Durhat Bey,
Yukarıdaki olay ve benzerlerini yapanlar kimse, bulunsun ve ömür boyu hapisten çıkamasın.
Ama bana bu olayı ATO Başkanı Sinan Aygün’ün veya İlhan Selçuk’un yaptığını söylerseniz, sizden sağlam delil isterim.
Birara Ergenekon’un AKP iktidarına karşı kurulmuş olduğu söyleniyordu. 1995’de AKP’mi vardı ?
Biz Susurluk olayının aydınlanması için ışıkları açıp kaparken, AKP’nin kurucularının o zamanki lideri “Gulu Gulu” yapıyorlar diyordu.
Herşeyin birbirine girdiği bir ortamda size iyi uykular diliyorum.
Yazan:MY Tarih: Tem 1, 2009 | Reply
“Ergenekon” kelimesi farkli seyler anlatiyor, karisiklik çikiyor bu yüzden.
Bir kere ittihatçi bir gelenek var, ordunun yönetime müdahele etme meraki var. 1800’lerden gelen bir Avrupa hayranligi, Alman ya da Fransiz tarzi ulus devlet insa etme hevesleri var.
Bunlari ULUS-DEVLET dosyasinda anlattik
Ulus mu devlete aittir yoksa devlet mi ulusa?
Ulus devlet ne kadar ulusal?
Humeyni Lenin’i döver mi?
bunun disinda NATO eliyle kurulmus silahli bir anti-komünist örgüt var. Bu Türkiye’nin maddi imkanlarini kullanan, vatandaslarini çalistiran ama denetiminden kaçan bir terör örgütü. Bunu da “Bu Ergenekon Nereden Çıktı?” isimli yazida italya örnegi üzerinden açiklamistik:
Bu yazidan bir alinti:
“Ergenekon’u ehlileştirsek mi yoksa öldürsek mi?
Dikkat! Ergenekon’u tek bir merkezden idare edilen çok organize ve düzenli işleyen bir örgüt olarak kavramak hata olur. Tersine nispeten dağınık bir örgütlenme var. Yani Türkiye dışı aktörlerin ve dış düşmanlarımızın, iç siyasi kavgaların, basit ekonomik çıkarların dalgalanmasında, stratejik değil taktik oynayan, kısa süreli ittifaklar ile hareket eden esnek bir yapı. Ne yazık ki devletin kurumlarına ve çok üst mertebelere kadar sirayet etmiş olma riski bulunan Ergenekoncular devletin imkânlarını (Yetki, silah, ..) halka karşı kullanıyorlar.
Ama bir kez daha komplo değil bir yozlaşma ile karşı karşıya olduğumuzu hatırlayalım. Yani masonlar veya CIA burada ikincil aktörler. Yeniçeriler kazan kaldırırken CIA desteğine ihtiyaç duydular mı? İttihat ve Terakki’nin Gladio ile bağlantısı oldu mu? Gerçek sorun biziz, çözüm de biziz.”
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 1, 2009 | Reply
Mehmet Bey
Bahsettiğiniz yapı bir örgüt yapısı değilse, ki öyle olduğunu söylüyorsunuz. Bu bir zihniyettir.
Açıkçası bu zihniyetin kapsamı da o kadar geniş tutuluyor ki, içine Türkiye’nin çoğunluğu giriyor.
Yani siz şu anda bahsettiğiniz konuda bir çelişkiye düşüyorsunuz. Çoğunluğun savunduğu bir zihniyete (siyasal uzantıları ile birlikte) savaş açmak demek, terör yaratmakla aynı anlama gelir.
Yani çetelerden, işkenceden ve kayıp insanlardan bahsederken, bir anda haksız duruma düşersiniz.
Oysa ki, hepimizin istediği daha huzurlu, güvenli, adaletle yönetilen ve insan haklarına saygılı bir ülkede yaşamak.
Bunun için de yukarıdaki olayları yapanlar cezalandırılırken, araya zihniyet savunanlar katılmamalı.
O yüzden suçlanan her bir bireyin, gerçekte ne yapmış oldukları önemli. Yoksa bu işin içinden çıkılamadığı gibi, antidemokratik uygulamalar ile demokrasiye de varamazsınız.
Eğer Ergenekon, PKK gibi bir örgüt olsaydı,yakaladığınız bütün üyelerini tutup içeri tıkardınız. Ama PKK ile bir şekilde ilişkisi olan DTP lilere bile siyasi özgürlük sebebi ile dokunulmaması gerektiği burada savunuluyor mu ?
Yazan:durhat Tarih: Tem 1, 2009 | Reply
Hakkı bey,
Sanırım “iyi uykular”dilenecek biri varsa o da siz ve sizin gibi olaya sadece partizanlık çerçevesinde bakanlardır.
Merak etmeyin iyi bir hafızam var.”Susurluk”u da,”Şemdinli”liyi de iyi bilirim.
Ve eğer Susurluk dosyası ve ardından gelen derin yapılanmaların üzerine-bugünkü gibi-ciddiyetle gidilebilseydi emin olun Türkiye’de işlenen karanlık cinayetler,komplolar,suikastler vs.bu denli pervasızca yaşanmayacaktı.
AKP’nin “o zaman ki başı”dediğiniz zat,o zaman da-bugün de-bu işlere “fasa fiso”diyordu.Yani böyle basit polemikler üzerinden aklınızca kurnazlığa kalkışıp olayları ters yüz etme mantığına sığınmayın.Bu zat ne hikmetse hâlâ ergenokunun yeniden dirilmesinden medet umanlarca sahneye konmuştur.Cindoruk,Demirel,Kamer genç gibi ipliği pazara çıkmış siyatçiler gibi Erbakan da vitrine çıkarılmış vaziyette.Lakin aklını akp ile bozmuş ve meseleye sadece partizanca yaklaşan siz ve sizin gibiler uyuyorsunuz.Yani iki türlü uyuyorsunuz:bir,dönen her türlü entrika karşısında ideolojik bağnazlığınızın etkisiyle akıl tutulmasına yakalanarak uyuyor;iki,bunca katliam,faili meçhul vs.gibi insanlık dışı olaylara karşın yine huzurla uyuyabiliyorsunuz.Çünkü sizin derdiniz adelet,hukuk falan değil.Varsa yoksa chp kuyrukçuluğu yapmak.Bakın,yakınlarından koparılarak kaybedilen insanlardan söz ediliyor.Zerre kadar umurunuzda olmadığı anlaşılıyor.Zaten telaşla savunmaya geçmeniz ve ergenekon deyince alarma geçmeniz,içine düştüğünüz ruh halini yeterince eleveriyor.
Onun için sizi sadece vicdanınıza başbaşa bırakıyorum.Huzur içinde uyumaya devam edin.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 1, 2009 | Reply
Durhat Bey,
Siz benim ne dediğime bile dikkat etme zahmeti göstermiyorsunuz. Yukarıdaki yorumlarımda defalarca kayıpların sorumlularının, işkencecilerin vs.. cezalandırılması gerektiğinden bahsettim.
Bunların hepsini görmezden gelip ısrarla beni suçluyorsunuz. Bu da beni sizin ve sizin gibilerin zihniyeti konusunda haklı çıkarıyor.
Evet ben sayenizde, doğru birşeyleri savunduğumu anladığım için huzurla uyuyorum.
Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 2, 2009 | Reply
Sn. Durhat,
Esasen AKP’ye muhalif olmak gibi bir görevi maalesef henüz AKP kadar demokrat olamayanlar yüzünden yerine getiremiyoruz.
Bu gerici, vesayetçi, demokrasi düşmanları bizi halihazırda hükümet edene muhalefet etme görevimizi yerine getirmemize mani oluyor, bunlar öylesine geri ve demokrasi düşman ki, AKP’ye şükretme noktasında kalakalıyoruz. Siz Baykal’ın Başbakan olduğu bir Türkiye’yi düşünebiliyor musunuz? Cumhurbaşkanı sivil mahkemelerde ve sıradan biri olarak yargılanabilecek, ancak ne varki paşalar sadece kendi emirleri altında kurulan mahkemelerde yargılanabilecek, böyle bir anlayışın sahibi bir muhalefet partisini düşünebiliyor musunuz? postal yalayıcılığı dediğimiz işte tamda budur.
Aslında çağın bir asır gerisinde kalanları hiç dikkate almadan siyaset üretmek gerektiğine inanmaya başladım, zaten tarih ve hakikatlar karşısında yenilmeye mahkum olmuş durumdalar, bizim bir şey yapmamıza gerek yok.
Tarihe karşı sorumluluğumuz gereği diyorum ki; halktan aldığı böyle büyük bir güce rağmen AKP, Ergenekon’a karşı pasif ve korkaklığı, şeriata karşı yapılmış gibi gösterilen ancak esasında 16 bankanın içinin hortumlanmasından başka bir şey olmayan 28 şubat büyük soygun darbesi ve 12 eylül ile hesaplaşmaması nedeniyle tarih önünde sorumlu olacaktır. Umarım tersi olur, bu konuda yanılmayı çok isterdim, selam ve saygılarımla.
Not : AKP’nin, yukarıda eleştirdiğim noktalarda kendinden önceki hükümetlerden çok daha cesur olduğu gerçeğini yadsımıyorum, ancak halkın verdiği böyle büyük desteğe layık olacak bir cesareti gösteremediğini düşünmekteyim.
Yazan:durhat Tarih: Tem 2, 2009 | Reply
Sayın Hakkı bey,
Sizin ne dediğinize dikkat etme zahmetinde bile bulunmayacak olsaydım,oturup size hitap ederek(ya da size cevaben)yorum yazma zahmetine de katlanmazdım.Yani fikirlerinize katılmasam da,bu,yazdıklarınızı okumadığım ya da anlamak istemeyerek ön yargılarla hareket ettiğim anlamına gelmez,gelmemeli.Dolayısıyla her görüş benim için üzerinde düşünmeye değer birer vasıtadır…katılır veya katılmam,ama asla küçümsemem ve önyargılı davranmam bunu öncelikle belirteyim.Ha,üslup konusunda haklı eleştiri ve itirazlarınız olabilir.Bu da sizin hakkınız tabii.
Konuya dönecek olursak,bakın Türkiye bir kabuk değiştiriyor.Ve bu kabuk değişimi oldukça sancılı ve sıkıntılı geçiyor:toplum adeta kamplara bölünmüş,alabildiğine ideolojik kavgalar ve bazen kişisel hesaplaşmalara dönüşen çatışmalar var.İşte sizi ve beni de içine alan kavga da bu değişimin sonucu.Tabii “değişim” derken,bundan akp’nin iktidara geldiği dönemi bir reform olarak düşündüğüm algılanmasın.Hayır,bu başlıbaşına toplumsal dinamizmin bir sonucudur;akp ya da bir başka siyasi oluşum hiç farketmez,Türkiye’nin en nihayetinde böyle bir yol ayrımına gelmesi kaçınılmazdı.Bakın,15-20 yıl öncesinde işlenmiş cinayetleri yeni yeni tartışır olmaya başladık.Bunun gibi kabuk bağlamış pek çok sorun sorgulanmaya,bir takım tabular yıkılmaya başladı.Bu bir süreçtir.Ve işte demokratik tartışma önündeki engellerin kalkmasıyla bu güne gelindi.
Netice itibariyle bu tartışma ve sorgulamalar ertelenmeyip bundan 15-20 yıl öncesinde başlasaydı belki de bugün bu noktada olmayacaktık.Evet,toplumca bu yüzleşme daha erken yapılsaydı durum farklı olacaktı bana göre.
Dolayısıyla “ergenekon”diye tanımlanan yapı tam da bu ertelemeye dayalı statükoyu temsil eden bir zihniyet yapısıdır.Bunun partiler arası düzeyde bir rekabet anlayışından kurtulması gerekiyor.Mesele,akp mi haklı yoksa chp mi meselesi değildir.Bu ülkede 50 yılı aşkındır darbelerle,mıhtıralarla yönetildiğimize ve bunca karanlık yapılanmalar kök saldığına göre demekki güllük gülistanlık bir durum yok…demekki yolunda gitmeyen bir şeyler var.E,bunu kabul ettiğimize göre neden bu yapının sorgulanmasını sakıncalı bulalım?Bu statükocu yapıyı sorgulamadan,geçmişimizle yüzleşmeden demokratik bir hukuk devleti olma yolunda mesafe almak mümkün mü?
İşte sizinle mutabakata varamadığımız husus bu.Siz ısrarla aman insanlar yaftalanmasın,topyekün genellemeler olmasın diyorsunuz.Evet doğru,elbette kurunun yanında yaşın da yanacağı bir kaos ortamı doğru değil ve çözüm de değil.Ben sizi gayet iyi anlıyorum.Fakat takdir edersiniz ki bu yapının devam etmesinde çıkarı olan odaklar var.Ve bunu bir şekilde halkta taban yaratacak sistematik bir ideolojiyle yapıyorlar.Doğal olarak da ülkenin başına her türlü çorabı örmüş bu zihniyetlere sempati duyan,alkışlayan kesimler var.Türkiye’de kafatası anlayışlar yok diyebilir misiniz?Ülkeyi mafya örgütlerine çeviren zihniyeti “kahraman”olarak sayan ve bununla “gurur”duyan kesimlerin olmadığını söyleyebilir misiniz?Bir dönemin başbakanı mafya babalarını kastederek “bu ülke için kurşun atan da,yiyen de şereflidir”demedi mi?Hani bu kadar övdüğünüz chp acaba failli meçhullerle ilgili kaç önerge sundu meclise?Geçtim bunu,bu yapının üzerine gidilmesinden bile rahatsız ve sürekli bu yapının avukatlığını yapıyor.
Bunlar bizim gerçeğimiz Hakkı bey,elbette eleştirip sorgulayacağız.
Sonuç itibariyle sizi bu değerlendirmenin içine almıyorum.Çünkü pek çok noktada katıldığım görüşleriniz de var ve yeri geldiğinde hakkını teslim ettim.Her şeyden önce diyalog talep etmek,ortak aklı bulma noktasında ılımlı bir yaklaşımınız var.Ama ne hikmetse konu ergenekondan açılınca eleştiri size yapılmış gibi savunmacı bir reflekse sarılıyorsunuz.Benim itiraz ettiğim bu tutumunuzdur,lütfen bunu bir kişsel sataşma olarak algılamayın.Ve lütfen üzerinde biraz düşünün.Diyalog ve ortak akıl böyle yakalanabilir çünkü.
Yazan:durhat Tarih: Tem 2, 2009 | Reply
Ali bey selamlar,
Görüşlerinize katılmamak mümkün değil,saptamalarınızın pek çoğuna katılıyorum.Lakin bizi toplum olarak karşı karşıya getiren-ve bir türlü aşamdığımız-bir handikap var:ideolojiler ve aidiyet duygusu!İnanıyorum ki kendimizi bu cendereden kurtardığımız anda birbirimizi daha iyi anlayacağız.Ancak dediğim gibi bu aidiyet duygusu maalesef bir barikat gibi önümüzü kesiyor.Bu öyle bir noktaya ulaşmış ki bazen benzer talepleri olan insanları da karşı karşıya getirebiliyor.Sanırım,farkında olmayarak ideolojilerimizin tesirinde kalıyoruz.Yani düşünce karmaşası bu hissiyattan besleniyor.Ben yine de umutsuz değilim.Bir gün gelecek elbette meseleye insan odaklı yaklaşmayı da öğreneceğiz.Tabii böyle bir konuma gelinceye kadar birbirimizi bir hayli kıracağız o ayrı.Ama bir gün mutlaka başaracağız.
Saygılarımla.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 2, 2009 | Reply
Durhat Bey,
Ergenekon konusundaki hassasiyetimin sebebi, Dünya’nın ençok küçülen 3.ülkesi olduğumuzun açıklandığı gün, bizim hala bu konuları tartışıp, bazılarının da AKP’yi alkışlıyor oluşundandır.
Daha önce başka bir yorumda söyledim. Türkiye’nin 1. gündemi ekonomi olmalıdır. Ekonomi yolunda olmadan ne huzurlu olabiliriz, ne de çeteleşmenin önüne geçebiliriz. Tam tersi parasız kalan insanlar daha kötü sonuçlar doğuran hareketlerde bulunabilirler.
Ben CHP’li değilim. Ekonomi politikaları açısından solcu hiç değilim. Geçen seçimde mecburen ilk defa CHP’ye oy verdim. İnşallah bir dahaki seçimde yeni bir seçenek olursa ona oy vereceğim.
Özellikle Ergenekon davası konusunun AKP ve karşıtı olarak gözüken CHP’ce kasten gündemde tutulduğunu düşünüyorum.
Tabi bu arada şunları iyice bir düşünün, Hükümete ekonomi politikalarında en büyük muhalefeti yapan, Sinan Aygün niye suspus oldu ? Şu anda kim muhalefet yapmaya cesaret edebiliyor ?
Muhalefet yapmak için Ergenekon’cu mu olmak lazım ? Yoksa Muhalefet yapanlar öyle mi gösteriliyor ?
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 2, 2009 | Reply
Yapmayın hakkı bey!Siz hiç Emin Çölaşan’nın,Bekir Coşkun’un yazılarını okumuyorsunuz her halde.”Muhalefet yapmak”sizce nasıl bir şeydir?Ha,Sinan Aygün bir zaman gemi azıya alıp alakalı-alakasız ağzına gelen lafı söyleyip şimdi sus pus olduysa bence kendisinde bir problem vardır.Öyle ya bazıları hükümeti şakır şakır eleştirirken Sinan Aygün’ün birden tırsması sizce kendine dair kuşkularından kaynaklanmış olmasın.Tabii Sinan Aygün ergenekon üyesidir demiyorum,fakat madem kendince hükümetin ekonomik programlarını eleştiriyordu bence tutarlıca arkasında durmalıydı.Ayrıca Sinan Aygünün ekonomi dışında,üstüne vazife olmayan her şeye burnunu soktuğu da bir sır değil.Yani açıkçası temsil ettiği kurumun amaçlarından çok daha farklı hevesleri olduğunu ve adeta bir ana muhalefet partisi sözcüsü gibi kendini heba ettiğini bilmeyen yok.Ki,ben şahsen buna karşı değilim,elbette fikir özgürlüğü var ve herkes fikrini özgürce ifade edebilmeli.
Ama siz çıkar da “kim muhalefet etmeye cesaret edebilir?”derseniz bu pek de sağlam bir argüman olmaz.Olmaz,çünkü böyle bir engel yok.Ama siz ille de var diyorsanız bir şey diyemem.Ben olmadığını düşünüyorum.
Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Tem 4, 2009 | Reply
MY rumuzlu arkadaşa katılıyorum.Ergenekon olarak bilinen örgüt,toplumun her kesimimde farklı okumalar yaratıyor.Tabii bu farklı okuma biçimleri farklı yargıları da beraberinde getiriyor.En belirgin iki görüş ise savunma ve karşıtlık üzerinden gelişen iki zıt kutuptur.Ancak doğrudan savunucusu ya da karşıtı olmanın ötesinde,bu iki kutbun birbirini belirlediği ve bir genelleme içine aldığı yargı biçimi daha yaygın.Karışıklık da buradan doğuyor.Zira bir tarafın hoşuna gitmeyen ya da işine gelmeyen bir fikir veya duruş,diğerini direkt olarak şucu ya da bucu olmasını sağlamaya yetiyor.Örneğin,ergenokon diye bilinen örgütün eylemlemlerini onaylamayan veya karşı olan biri şayet yargı sürecinde evrensel hukuk normlarının uygulanmasını talep ediyorsa,direkt ergenekoncu veya savunucusu(avukatı vs.)şeklinde algılanabiliyor.Oysa bu da sağlıklı bir düşünce biçimi değil.Zira özgürlük ve adalet yanlısı bir birey her koşulda kararlıca hukuku savunabilir…Şüpheli veya sanıklar,isnat edilen suçları işlemiş olsalar bile bazı haklara sahiptirler.Ve doğaldır ki kılı kırk yaran,titiz duyarlı insanlar bazı uygulamaları yanlış bulabilir ve eleştirebilirler.
Ancak her koşulda hukuk ve adaletin yanında olmak bir erdem olmasına karşın,bu hassasiyetin sadece bir kesime gösterilmesi de çiftte standartlı bir anlayıştır.Biraz açmak gerekirse,bir şekilde bilgi sahibi olduğu hak ihlallerine sessiz kalırken,hakperestliği sadece bir kesime özgü(burada kasdedilen ergenekondur)benimser ise bu tartışmaya açık bir paradoks olur.Zannedersem,tam da bu noktada bir karışıklık doğuyor:hak arayan bireyin gerçekten tarafsız bir şekilde haktan yana mı yoksa bunu taraf anlayışıyla mı yaptığını anlamak veya kestirmek zor oluyor.Dolayısıyla bu iki kesim çoğunlukla birbirine karışıyor(vaya karıştırılıyor).Zira,gerçek niyetinin ne olduğu tam olararak anlaşılmadan,bu konuya ilişkin görüşlerini açıkladığı anda kişi ya ergenekoncudur ya da tam tersi karşıtıdır.Yani aradaki tonlamalar ortadan kalkarak siyah ve beyaz vardır,griler pek dikkate alınmaz ve her an birilerinin haksız yere yaftalanabildiği bir muğlak zemin vardır.
Bu siteyi uzun zamandır takip ediyorum,tartışmalar genellikle bu düzlemde yapılıyor.İnsanlar sürekli birbirlerini ergenekoncu olmakla rahatlıkla suçlayabilmektedirler.Oysa lehte veya alehte her görüş illede bir suçlama nedeni sayılmamalı.Hattızatında bu keskin ayrışma bir yerde ergenekon karşıtlarını da ergenekoncu gibi görünmeye sürükler.Tıpkı akp ile ilgisi olmayanların akp’ci(akp’li değil)sayıldıkları gibi.Ve bu da tartışmanın sürekli bu kutuplaşmalar üzerinden yapılmasının bir sonucudur.Tartışma kutuplar üzerinden yapıldıkça gerilim kaçınılmaz olur.Ve ilginçtir bu gerilim ergenekoncu olmayanları ergenekoncu gösterirken,ergenekon zihniyetine sahip olabilenleri de ergenekon karşıtı yapabilmektedir.Tıpkı futbol takımı tutar gibi bir yaklaşımdır bu ve hepimiz için geçerlidir bu karmaşık durum.
Tüm katılımcılara saygılarımla.
Yazan:fatih y. abbas Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
sa-man (sha man, shah man) bilen insan
Shamanism diye homojen olmayan bir inanc uyduruyorlar. Inanctan ziyade pratikleri onemli.Bizdeki versiyonlari, hic bir tek tanrili dini ve ahlaki tutumu da kabul etmiyorlar.
Antik caglardaki guney asya ve sonra sibiryaya uzanan orjine sahip,genelde bolgedeki budizm ve konfucyanism gibi dinlerle de ilgisiz, tutarsiz inanclar yigini. Antropologlarca, sınıflandirma kolayligi bakimindan kategori olarak Shamanism denilse de, akla hayale gelmeyecek vahset ve pisliklerin de, bu ratikler icinde olabilecegini unutmamak gerek. İclerinde insan kani icip les yiyenler bile var.
http://askmen.mynet.com/top10/117-top-10-eglence/1186-en-sacma-10-gelenek?start=0
Yazan:fatih y. abbas Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
No.6 – Yanamamö külünü yemek
Yanamamö, Venezüela ve Brezilya’da bulunan büyük bir kabiledir. Hiç bir şekilde modern hayat onlara ulaşmamıştır ve halen eski geleneklerini korumaktadırlar. Onlardan birisi de ölülerin küllerini ve kemiklerini Yanamamö dini gelenekleri ölü bedenin hiç bir parçasının kalmamasını emredir. Bu nedenden dolayı bir Yanamamö öldüğünde cansız bedeni yakılır ve kemikleri kırılır. Artıklar aile arasında paylaşılır ve yenilir. Bedenin hiçbir parçasının kalmaması gerektiğinden külleri barındıran küp de yok edilir.
http://askmen.mynet.com/top10/117-top-10-eglence/1186-en-sacma-10-gelenek?start=4
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
Fatih bey,
Merekımı bağışlayın ama ilginç bir yorum şekliniz var.Yazıları mı karıştırıyorsunuz,yoksa bilerek mi bu yorum stilini seçiyorsunuz tam çözemedim.Kusura bakmayın,bahsettiğiniz eski gelenek ve ritüellerle konu arasında bir bağ kuramadım da…Yoksa ben mi yanlış anladım.Vermek istediğiniz mesajı biraz açsanız da biz de anlasak diyorum.
Benimkisi merak tabii,açıklama getirmek zorunda değilsiniz elbet.Ama bu platformda fikir alışverişinde bulunmak istiyorsanız bence biraz açıklayıcı olun.