Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Açık Mektup
By Özlem Yağız on Tem 16, 2009 in Başörtüsü Yasağı, Duyuru, Kemalizm, Yobaz Laikler
Sayın Başbakanımız,
Biz bu topraklarda doğmuş, bu ülkenin diğer vatandaşları ile aynı havayı soluyan, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi vergisini veren, çocuklarını askere yollayan ancak her Türkiye vatandaşının yararlandığı haklardan yararlanamayan bir grup “başörtülü” kadınız.
Her birimiz hayatında çeşitli ayırımcılığa uğrayan kadınlar olarak bizler bu mektubu yine vicdanlarımızı derinden yaralayan bir olay hakkında bilgi almak için yazıyoruz.
13 Temmuz 2009 tarihli gazetelerden öğrendiğimize göre, bu yıl üniversite sınavına giren 21 kız öğrencinin sınav sonuçları başörtülü oldukları gerekçesi ile iptal edilmiş.
Zaten son derece haksız bir ayırımcılığa maruz kaldığını hepimizin bildiği bu öğrencilerin o sınava eli kalbinde, korku içerisinde, akranlarından çok daha ağır bir psikoloji ile girdiğini tahmin edebiliyoruz. Bir şekilde başörtüleri ile sınava girebilen bu öğrenciler belki de o gün Allah’ın yardımı ile başlarını açmak gibi güç bir durumdan kurtulduklarına inanarak, ümit ve neşe içerisinde diğer arkadaşları gibi sınavdan çıkmışlardı. Belki de ilk defa bu ülkenin eşit bir vatandaşı olduklarını hissetmişlerdi. Girebilecekleri bir üniversitenin hayalini kuruyor ve heyecanla üniversite sınavının sonucunu bekliyorlardı. Ancak öyle görülüyor ki düne kadar ümitle sınav sonucunu bekleyen bu çocukların bütün dünyaları görmedikleri bir merci tarafından yıkıldı. Bizler şimdi bu çocuklar adına soruyoruz:
Bu 21 kız öğrenci böylesi bir haksızlığa uğramak için hangi suçu ya da kusuru işlediler?
Kopya mı çektiler?
Başkalarının hakkını mı gasp ettiler?
Belgelerinde, verdikleri sınav kağıdında bir sahtekarlık mı söz konusu idi?
Yoksa ismini bile bilmedikleri insanlar bugün onların haklarını, ümitlerini, ömürlerinden bir ya da çok daha uzun yılları, sadece keyfi olarak mı çalıyor?
Bu kızlarımız bu ülkenin vatandaşı değil mi?
Babaları ve annelerinin verdiği vergilerle yaşayan kurumlardan neden kovuluyorlar?
Girdikleri bir sınavda hangi vicdan yoksunu otorite ve merci ” yanlışlık olmuş meğer sizin başınızda bir başörtüsü varmış” diyerek onların sınavını iptal etme hakkını kendisinde buluyor?
Bir tek askerde evlatlarını yitirdikleri zaman mı bu ülkenin bir cenaze namazı vakti süresince vatandaşı sayılacaklar?
Bu kızlarımızın bugün hayatını, ümitlerini hangi eller çaldı bilmiyoruz ama bilmeyi çok istiyoruz.
Kim ve neden?
Bu haksız, vicdanları yaralayan durumun acilen duzeltilmesi bu konuda başka çoçuklarımızın da hayallerinin yıkılmaması için gereğinin yapılacağını umuyor, vicdan ve adalet duygunuza güveniyoruz.
Saygılarımızla, bilgilerinize arz ederiz.
Buluşan Kadınlar.
bulusankadinlar@yahoo.com
24 Yorum
Yazan:cb Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Sevgili Özlem,
‘Buluşan Kadınlar’ın bu mektubunun altına ben de imzamı atıyorum.Tüm vicdanı olan insanları da bu konuya eğilmelerini bekliyor,yaşam biçimleri olmasa dahi içerlerinde biraz adalet duygusu varsa konuya destek vermeye davet ediyorum.
Nasıl bir zihniyet yıllarca emek vermiş 17 yaşında bir çocuğun emeğini böyle bir kalemde hiçe sayar?Bir yerde çocuklar taş atar başka bir yerde çocuklara taş atılır.Nasıl bir ülke,nasıl bir suskunluktur bu?
Yazan:Mustafa Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
haklisiniz. Ne yazikki su an yapalabilecek birsey yok gibi. Degisim her yerden ayni sekilde mümkün görünmüyor gibi. Ne zaman Ergenekonculara mücadele sona erer ne zaman demokrasi rayina oturur o zaman ümitliyiz. Bu memleketde zulun ucu herkeze öyle veya böyle degdi. Ne yapalim en azindan memleketimiz batmadi cökmedi. Vatansiz perisan kalmadik. Icinde bulundugumuz nimetleride insallah takdir edebilecegiz.
Yazan:Ahmet Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Ben de bu mektubun altına imzamı atıyor, ve yukardaki yoruma tamamen katılıyorum. Çok güzel bir soru o:
Nasıl bir ülke, nasıl bir suskunluktur bu?
Yazan:suat coşkun Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
İçim acıyor bunları duydukça,sanki yüreğimden bişeyler kopuyor.Neden böyle oluyor?Nasıl bir mantık nasıl bir vicdan gerçekten anlayamıyorum.Artık bu zülme kimse dur diyemeyecek mi?
Sabır göstereceğiz yapacak birşey yok
Allah bu devletin sonunu hayır etsin başka birşey demiyorum
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Daha önce defalarca, bu anlamsız yasağın kalkması gerektiğini yazdım.
Ancak kuralların uyulmak için çıkarıldığını da yazdım.
Yakında kapsamlı bir sigara yasağı başlıyor. Bu yasak kapsamında binlerce liralık cezalar mevcut.
Şimdi, Çok fakir bir gencin yasak yerde sigara içmekten, ağır bir ceza aldığını ve ödeyemediği için hapse düştüğünü düşünün. Onu da aynı kararlılıkla savunacak mısınız ?
Yoksa “içmeseydi” deyip geçecek misiniz ?
Daha önce Orduevlerinde yapılan arkadaşlarımın düğünlerine katılabilmek için, defalarca Sakalımı kesmiş biri olarak, kısaca “Kurallara uysalardı” diyorum.
Ve bu mektuba kesinlikle destek vermiyorum. Yasağın kalkması için olsa idi, destek verirdim.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Hayır ben anlamadım. Bu çocuklar başörtülü şekilde sınava alınmış ve sınavları bittikten sonra mı iptal edilmiş? Var mı böyle bir şey?
Erdoğan artık elini taşın altına sokup şu takoz yasağı kaldırmalı. Bu konuda toplumsal uzlaşma sağlanmış durumda. Halkın tamamına yakını yasağı saçma buluyor. İki hödük karşı çıkıyor diye hödüklükle uzlaşmanın anlamı yok. Özgürlükte uzlaşma olmaz.
Artık “dengeleri gözetme” aldatmacasına uymasınlar. Varsın diktatör desinler, özgürlük düşmanı, statükocu adamları görevden alsınlar. YÖK’ü kaldırsınlar. Anayasa değişsin artık. “One minute”de hepsini halledebilirsin Tayyip amca. Hadi ama artık. Yetti gayrı !
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Bir de Allah “ama yasak var, mecbur uyulacak!” diyenleri de maymun etsin, başka bir bedduam yoktur.
Yazan:eg Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
dün bir gazetede bir haber vardı. gazete vatan gazetesi. başlık ise öss’de derece almış bir başörtülü kızın “özlemi” üzerine. kızın özlemi de başörtüsü ile okuyabileceği ve ayrıma uğramayacağı bir ülkenin özlemi olarak özetlenebilir. gazete ise bunu bu kızın “şok eden özlemi” başlığı ile vermişti. şimdi bu kız ham puanda öss’de dereceye girmiş, ama orta öğretim başarı puanı dolayısıyla 40-50 puan daha aşağı alıp, normalde türkiye’de giremeyeceği bir okul yokken, puanı çok düşük olan bir yere girebiliyor ancak. şimdi bunu aslında bir şikayet üslubuyla değil, bir özlem olarak dile getiren bir kızın isteğini “şok şok şok” diye duyuran faşist gazeteler var bu ülkede. bunlar hem faşist, hem de utanmaz. insanın birazcık vicdanı sızlar. ama sızlamak için belki bir vicdana sahip olmak lazım; ama nerede. dün istifa eden yök üyesi, başörtüsü yasağını herkesin kendisi gibi savunmadığından ve katsayı eşitsizliğinin kalkmasını savunanların ülkeyi bölmek istediği varsayımıyla istifa ediyor ve bu istifa bu ülkenin büyük gazetelerinde birer dram olarak sunuluyor. bense diyorum ki, “gideceğiniz kadar gidin,cehenneme kadar yolunuz var. bu ülke ancak sizin gibi faşizan zihniyetlerden kurtulduğu zaman adam gibi demokratik bir ülke haline gelebilir”
Yazan:Serhat Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Mektubun altına imza atarım ancak 1999 yılından beri katsayı zulmünden dolayı bütün soruları doğru cevaplamalarına rağmen ilahiyat dışında bir yere giremeyen kızlarımızın da bu kapsamda değerlendilmesi daha isabetli olurdu.
Bu ülkeye huzur gelmesi için en önemli iki sorunun çözülmesi gerekiyor. Birisi Kürt sorunu diğeri başörtüsü sorunu. Bu iki proje ile devlet ve millet barışabilir.
Bir de mektubun Özlem Hanım’ın şahsi mektubu mu yoksa ‘Buluşan Kadınlar’ın bir mektubu mu hususu net anlaşılmıyor. Bu husus Derin Düşünce’nin bir sorunu diye düşünüyorum. Daha önceki alıntı yazılarında da yazan kısmına alıntı yapanın ismi yazılıyor. Mektubu destekliyorum ancak katsayı zulmünün de içeriğe alınmasını daha uygun buluyorum. Saygılarımla
Yazan:eg Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
bu arada yukarıdaki yorumda yazmayı unutmuşum. kız ihl mezunu olduğu için orta öğretim başarı puanı yaklaşık 40-50 puan kaybettiriyor kendisine….
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Ekrem Bey,
Maymun olmayı, Provakatör olmaya tercih ederim. Provakasyon yapmak amacıyla, bile bile yasakları çiğneyip, veya yasakları çiğneyenleri savunup , sonra da “İşte bize Zulüm Yapılıyor” diyerek birilerini kandırabilirsiniz, Ama Allah’ı kandıramazsınız. Allah, herşeyden önce dürüstlük ister.
Maymun olarak bazılarından daha dürüst olursam ne mutlu bana…
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Hakkı bey,
Zorba kanunlar çıkartıp “kanundur uyulacak” demek maymunluktur. Bu ülkede şapka kanunu yüzünden insanlar asıldı. “E ne yapalım taksalardı onlar da…” mı diyeceğiz?
Kim çıkartıyor bu kanunları, halkın temsilcileri mi? Toplumsal konsensüsle mi çıkmış bu kanunlar? Hayır, darbeciler oluşturmuş. Neymiş, ben de bunlara uymak zorundaymışım, ya da değiştirmeliymişim. Ama tabi değiştirmeye kalkmak da partinin kapatılmasına sebep oluyor, öyle de bir ayrıntı var.
Maymunluk “tavşana kaç, tazıya tut” demektir. Yani “ben de özgürlük istiyorum” diye özgürlükçü gibiymiş gibi raconu bozmadan, “nasıl olsa kimsenin değiştirmeye gücü yetmez” olduğunu bilip içten içe dalga geçmektir.
Maymunluk, şapka kanunu hala yürürlükteyken şapka takmadan dolaşmak, ama başörtüsüne gelince, yasaklayan hiçbir kanun yokken, “ama yasak var, uyulacak” diye aynı teraneleri utanmadan, sıkılmadan, tekrarlayıp durmaktır.
Allah bu “kanundur, uyulacak” diyenlerin ayağını kanunla dolasın, inşallah kanunlardan inim inim inlesinler. Devlet zulmü neymiş tatsınlar, “ama bana bunu yapamazsınız, buna hakkınız yok” diye ağladıklarında suratlarına kanun maddesi gösterilsin, “kanundur, uyulacak” denilsin. Bu bir beddua değil, empati kazandırma duasıdır. Düşene bir tekme daha vuranlar, düşenin dostu olmayanlar, ancak düşenin halinden düşünce anlayacaklardır.
Yazan:özlem Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Merhaba,
mektup bulusan kadinlarin mektubudur. Ben de bu grupta bu mektuba destek verenlerden biriyim. Bu konu tabi diğer hak ihlalleri ve katsayi gibi konulardan ayrı değil. Ama çok yeni somut fiili bir durum var. bir ucundan başlayıp bu meseleyi bir ‘dreyfus’ davası haline getirmek mümkün olabilir.
Mesele taraf gazetesinin 13 temmuz tarihli haberi disinda bizim arastirdigimiz kadari ile basina yansımadı. kızlar için iki ihtimal olmuş olabilir diye düşünüyorum ben.
1. bir şekilde sınava girmeyi başarmışlar sonradan ihbar üzerine sınavları iptal edilmiş olabilir.
2. öğrenciler sınava girmekte direnmişlerdir. görevliler zor kullanmamiş ama tutanak tutmuştur. sonradan bu tutanaklar gereği iptal edilmiştir.
aşağıda bilgi edinme ile ilgili yasa gereğince düzenlenmiş bir başvuru formu var. herkes bu formu doldurarak belirtilen adrese yollamak sureti ile bilgi edinmekte serbesttir.
Diğer husus eğer bir şekilde bu forma cevap gelmeden bu sınavı iptal edilmiş öğrencileri tanıyan duyan bilen varsa bana ulaşırsa çok sevinirim.
ÖSYM 06538 Bilkent / ANKARA
ya da
Çetin Emeç Bulvarı Yukarı Öveçler Mahallesi
1290. Sokak, No: 2
Bilkent ANKARA
BİLGİ EDİNME BAŞVURUSU FORMU
(Gerçek Kişiler İçin)
Başvuru sahibinin adı ve soyadı:
Oturma yeri veya iş adresi:
Türkiye Cumhuriyeti Kimlik No:
(Elektronik ortamda yapılacak başvurular için doldurulması zorunludur.)
Başvuruya hangi yolla cevap almak istersiniz?
Yazılı
Elektronik posta adresi:
(Elektronik ortamda yapılacak başvurular için doldurulması zorunludur.)
İmzası: 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir.
Gereğini arz ederim.
İstenen bilgi veya belgeler:
(Not: Ayrılan bölümdeki boşluk yetmediği takdirde, başvuru için boş sayfa / sayfalar kullanılabilir.)
ÖSYM Başkanlığına,
06538-Ankara
2009 yılı ÖSS sınavına giren ancak kılık kıyafet kurallarına uymadıkları gerekçesiyle sınavları iptal edilen 21 öğrenci ile ilgili basın yayın organlarında haberler yayınlanmaktadır.(bknz http://taraf.com.tr/haber/37575.htm )
Başkanlığınızdan bu öğrencilerin isimlerinin ve hangi yasal mevzuat gerekçe gösterilerek sınavlarının iptal edildiğine dair bilgilerin tarafıma bildirilmesi için gereğini arz ederim.
İŞLEM SIRASI :
Yukarıdaki formu eksiksiz olarak doldurunuz.
Formu bilgiyarınıza kaydediniz.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Ekrem Bey,
Şapka Kanunu yürürlükte değildir. İçeriği de sizin bildiğiniz gibi değildir. Önce bunu bir araştırıp öğrenin.
Kanunları kim çıkarıyor ?
Normal bir demokraside kanunları halkın “Gerçek çoğunluğunu” temsil edenler çıkarır.
Nedir bu gerçek çoğunluk ? “Kısaca adil vir nispi temsil sistemi ile seçilenler” diyebiliriz.
Yani Halkın %20 sinin oyunu alan, Mecliste %20’yi temsil eder. Toplamda %51’i bulan kanunu çıkarır. Onlar da %49’un hakkını korumak zorundadır.
Şimdi burada %47 oyla mecliste %60 – 70 temsil edilmenin demokratikliğini tartışacak mıyız ?
Darbe kanunlarını tartışmak istiyorsanız, bu haksız çoğunluk sistemini de tartışmalıyız.
Yani suyu bulandırmak istersek, ortalıkta çamur çok !
Tekrar ediyorum, kanunlara uymak gerekir. Ama bu kanunları eleştirmeyi veya çıkmasını engellemeye çalışmamayı gerektirmez.
Bugün ben bazı kanunların hatalı düzeltilemeyeceğini savunuyorsam, bunun sebebi bu hatalı kanunların daha sonra insanların ayağına dolaşmaması içindir.
Keza bu gözle bakıldığında, Anayasa Mahkemesinden dönen “Türban Kanunu’da” böyle bir kanundur.
Eğer herkesin hakkını koruyacak bir kanun olsaydı, kimse itiraz etmez ve o kanun da dönmezdi.
Self Demokrat olmayı bırakıp, Gerçek Demokrat olduğunuzda, herşey çözülecektir.
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Hakkı bey merhabalar,
Bu aralar yorumlarınızı sıkça cevapladığım için umarım bir rahatsızlık vermemişimdir.Kısacası bu tavrımı cevap yetiştirmek babında algılamamanızı umuyorum.Tüm samimiyetimle söylöyorum böyle bir amacım yok.
Konuya gelecek olursak;-başta benim tarafından da olmak üzere-yanlış anlaşıldığınıza dair bazı serzenişleriniz var.Belki bu konuda haklı da olabilirsiniz.Zira üzerine basarak “başörtüsü yasağı”na karşıyım demenize karşın çoklukla yasağı savunduğunuz yönünde eleştirilerim oldu.Dürüst olmak gerekirse tartışmanın akışı içerisinde haksız olduğum taraflar da olabilir.
Peki,neden böyle bir diyalog gelişiyor?Siz yasaklara karşıyım demenize karşın neden böyle bir durum yaşanıyor?
Bence mesele sadece benim veya bir başkasının tartışmanın akışı içerisinde kapıldığı hissiyatla sınırlı değil.Bunda biraz da sizin olaylara bakışınızın payı var diye düşünüyorum.Zira gözlemlediğim kadarıyla siz bir noktaya takılıp kalıyorsunuz.Evet,yasaklara karşısınız,samimiyetinize inanıyorum.Ancak,yasaklara karşı olmakla birlikte,”yasaklara uymak gerektiği” gibi,bu duruşla çelişen bir tutum içerisine giriyorsunuz.
Oysa yasaklar uyulmak için değildir.Böyle bir kural/kaide yoktur,olmamalıdır.Takdir edersiniz ki her yasağa koşulsuz riayet etme,yasakların bir yaşam biçimi olarak benimsenmesine yol açar.Zira,doğruluğu yanlışlığı tartışılmaksızın uyulan her yasak,kural olarak topluma yararlı olanla keyfi olarak uygulanan saçma yasakların aynı kefeye konması anlamına gelir.Dolayısıyla sizin sırf bir kurum öyle buyurdu diye sakalınızı kesmek zorunda oluşunuz/olmanız saçma bir yasaktır…bir kızın başörtüsüne karışılması yine saçma bir yasaktır…keza bir zamanlar çocuğun öğrenim gördüğü bir okulda anadilinin kendisine yasaklanmış olması saçmadır(ki çok şükür bu yasak artık yok,ya da kısmen kaldırıldı).Sigara yasağı ile bunları birbirine karıştırmak doğru değildir.
Neticede bu yasakların pek çoğunun saçma olduğunu kendiniz de söylüyorsunuz.Ama diyorsunuz ki”yasak fiili olarak ortadan kalkmadığı sürece herkes riayet etmeli”.
İşte bu noktada ipler kopuyor ve tartışma maalesef tatsız bir mecraya ya da bir kısır döngüye dönüşüyor.
Naçizane fikrim,saçma yasaklara karşı olduğumuz kadar,bu yasaklarla karşılaşmış ve bir şekilde çiğnemiş olanları da anlamamız ve desteklememiz gerektiğidir.Zira yasağı çiğnemek aynı zamanda bunun aşılması için mantıklı bir adımdır.Birileri bu yasakları çiğnemeden,karşı olmadan,meydan okumadan nasıl aşılabilir ki?Ha,bunlar politik malzemeye dönüşmesin derseniz amenna size katılırım.Ama başörtüsü nedeniyle geleceği karartılan bir çocuğun çiğnenen hakkını böyle bir kaygıya bağlamak doğru değil.Lütfen hayalleri yıkılan bir genç kızın yerine kendimizi koyarak empati kuralım.Bırakın yasakları kendi iktidar hırslarına payanda eden kaşarlanmış politikacılar buna kafa yorsun.
Saygılarımla.
Yazan:Serhat Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Hakkı Bey’in ’empati kazandırma duası’na amin diyorum. Gerçekten de adalet,özgürlük, temel haklar herkese lazım. Sadece hürriyeti engellenler ağlayıp diğerleri ‘oh olsun!’ kıvamında davranırlarsa değil empati bedduanın kendisi bile hak olur. Başka türlü de bunu anlamak zor olsa gerek. Selam ile
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Hakkı bey,
Şapka kanunu devrim kanunu olduğu için kaldırılamamaktadır, aynen yürürlüktedir ve içeriği de aynen bildiğim gibidir.
671 sayılı şapka kanununun içeriği de şu şekildedir:
Bu kanuna göre halen çalışan tüm öğretmen, doktor, milletvekili, bilumum memurların şapka giymemesi kanunen suç durumunda. Ararştırmaysa işte araştırma… Siz neye dayarak şapka kanunu yürürlükte değil diyorsunuz söyler misiniz?
Normal bir demokraside… Evet !
Minder dışına kaçıyorsunuz. Bırakın konuyu sulandırmayı. Normal bir demokratik ülkede kanunları meclis çıkartır. Bizde ise anayasalar ve birçok kanun darbe dönemlerinde hazırlattırılmış ve meclise dayatılmıştır. 28 Şubat’ı hatırlayın. Bir harekat başlatıldı ve birçok kanun asker tarafından sivil otoriteye dayatıldı. Başörtüsü yasakları da bu dönemde artık inanılmaz bir şekil aldı. Kamu sektörünü bırakın, özel sektöre dahi müdahale edilmeye başlandı. Daha sonra “kamusal alan” şeklinde bir şey uyduruldu ve neredeyse evin dışında her adım atılan alan “kamusal” ilan edildi. Bir anaokulu öğretmeni, okulda başı açık olduğu halde okuluna gidip gelirken başörtüsü takıyor, “çocuklara kötü örnek oluyor!” diye mahkum edildi. Üniversitelere sadece öğrenciler değil, hani karşı olmadığınız “analarımızın taktığı başörtüsü”nü takanlar da alınmadı. Yaşlı bir hasta, Medine Bircan, bu yüzden ÖLDÜ ! Siz neden bahsediyorsunuz? Buna mı kanun diye saygı göstereceğiz? Zorbalığa saygı gösterilmez, boyun eğilmez. Benim temel haklarımı ihlal eden hiçbir yasak olamaz. Olursa da pekala “bu yasağı kabul etmiyorum, protesto ediyorum” derim, diyorum, diyeceğim. Demeyen de insanlıktan, hak, hukuk ve adaletten nasibini almamıştır ve bu uğurda ötelenen, aşağılanan, ölen insanların vebali onların da boynundadır. Zulme rıza zulümdür.
Hep soyut konuşmayın, hep böyle yapıyorsunuz. Nedir şu kimsenin itiraz edemeyeceği “kanun”, ne menem bir şeydir bir yazın hele bilelim. Bir şey de demiyorsunuz. Şurada yazdığınız her şey havada, boş ! Somut konuşun, nedir isteğiniz. AKP kanuna ne yazsa itiraz etmeyeceksiniz?
Siz yeter ki çözüm isteyin, başımıza demokratların kralı seçeriz. Devlet gibi düşünmekten kurtulun biraz. Devletin sağ bek savunma oyuncusu gibisiniz. Veya goolkeeper. Aynı takımdaysak yasağı beraber eleştirelim. “Ama”lı, mamalı cümleler kurmayalım. Samimi olun, devleti savunacağım diye takla, parende atmayın. Gün gelir sizin de canınızı yakar o devlet, inim inim inletir sizi. “Yandım anam!” diye bağırırsınız, sonra sizin gibi devletçi birileri çıkar “haketti ama o da” der; devletin nizamına muhalefet etti, şapka takmadı, gözünün üstünde kaş vardı der. Siz hiç mahkemede hakim karşısına çıktınız mı? Umarım çıkarsınız. Beddua değil, empati duasıdır.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Aziz Bey,
Benim anlaşılmamamın sebebi gerçek bir demokrat olmamdır. Gerçek bir demokrat, sadece mevcut sorunu yaşayanları değil, bütün herkesi düşünür.
Keza atılacak her türlü adımın da ona göre olmasını savunur. Bunun için de Geniş bir açıdan bakabilmek gerekir. Fark burada.
Ekrem Bey,
Şapka Kanunu, Halkın Şapka Giymesini Zorunlu hale getirmemiştir. Halkın kafasına şapka dışındaki fes, sarık ve benzeri serpuşları takmasını yasaklamıştır. İdam edilenler şapka takmadıkları için değil, başka başlıklar taktıkları ve kıyafetleri sebebiyle de edilmiştir.
Şapka Kanunu, benim anlatmak istediğim hatalı yazılmış – düzenlenmiş kanunlara güzel bir örnektir.
Ayrıca Yasalarda yapılan bazı düzenlemeler sonucu, kanunun uygulanabilirliği kalmamıştır.
“Hep soyut konuşmayın, hep böyle yapıyorsunuz. Nedir şu kimsenin itiraz edemeyeceği “kanun”, ne menem bir şeydir” (Ekrem Senai)
Belki daha önce gözünüzden kaçtı ama ben defalarca söyledim. Yapılacak düzenleme basit.
Anayasaya
“Devlet Kimsenin Kıyafetine Karışamaz” Maddesi girerse, sorun çözülür.
Bu arada Ekrem Bey, sürekli benim için bazı dileklerde bulunmanız, Müslümanlığınıza yakışıyor mu ?
Bu dilekler için verilecek cevap bana yakışmaz. Ama dileklerinizin umurumda olmadığını bilin.
Biraz düzey lütfen…
Yazan:eg Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
hakkı bey,
bence sizin anlaşılamamanızın sebebi, kimsenin sizin demokrat olduğunuza inanmamasıdır. zira demokrasiniz “kaşıkla verme lütfunda bulunduğunuz insan haklarını”,”kepçeyle almak” şeklinde yürüdüğü için ben sizin demokrat olduğunuza hiç ama hiç (hem de hiç) ikna olmadım…
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
Enver Bey,
Ben mevcut demokrasiyi yeterli buluyor ve savunuyor olsam, dedikleriniz doğru olurdu.
Ama ben burada daha fazla demokrasi istediğimi söylüyorsam, ki söylüyorum, bu durumda siz farklı bir konuma düşüyorsunuz !
Ben kanunlara uyulması gerektiğini söylüyorum. Neden ?
Sebep basit, kanunsuzluk ancak Anarşist toplumlarda olur. Herkes,” Ben bu kanunu beğenmiyorum, uygulamıyorum” derse, işin içinden çıkılmaz. Bir süre sonra değişen kanunlara da uyulmamaya başlar.
Çok net bir örnek vereceğim. Darbeler kanunsuzdur!
12 Eylül darbesi ile solcular ağır bir dare yedi. FG Darbecilerin desteği ile güçlendi.
Ne yapıldı ? Kanunsuz bir iş !
Solcular “Darbeciler Yargılansın” diye yıllardır yırtınıyordu. Bir zaman ben de bir Sağcı olarak bu solculara destek vermiyordum.
Herhangi bir sağcının destek verdiğini de görmedim.
Gün oldu devran değişti. Sağcılara müdahale edildi. Tekrar bir kanunsuz iş yapıldı.
Ve sağcılar o zaman Darbecileri farketti. Şimdi Darbeciler ile en çok uğraşan FG !
Ama zamanında aynı tutum alınsa idi, belki de Türban sorunu hiç olmayacaktı. Zaten ben üniversitede okurken de böyle bir sorun yoktu.
Demek istediğim, kanunlar hepimize lazım. Şimdi uyulması lazım ki, gelecekte de uyulsun.
Yazan:rüştü hacıoğlu Tarih: Tem 17, 2009 | Reply
patronların dili yada egemen’s languyiç
patron işlerin hemen şimdi yapılmasını ister; kendisinin yükümlülüklerini ise sonra DA yapmak isteMediğinden erteler, öteler, vadelendirir…ama alacağını hemen şimdi ister
başörtüsü yasağının ve tüm hak ihlallerinin giderilmesi için şimdi mücadele etmez isek; patronun vadesinde olmayacak işe dönüşür sonra bayramdan bayrama tekrarlandığında ağızda hoşnutluk bırakan bir nostaljiye..
ilkesizlik sorun üretir; çözmez, çözülür. demokrat muhafazakarlık da vadelendirir ama vadenin geldiği görülmemiştir; vergiyi peşin tahakkuk ettirir. falan filan..
Yazan:Ebru Tarih: Tem 18, 2009 | Reply
Hakkı bey, insanlar kanunlara uymaz, kanunlar halka göre uyarlanır. Devletin amacı insanları ezmek, onlara muhalif kanunlar çıkarmak ,farklı düşünce ve yaşam tarzına sahip vatandaşlarını kanunlarla korkutmak ve cezalandırmak değildir. Devletin ve kanunların amacı, halkın refahını, güvenliğini ve düzenini sağlamaktır.
Halkının % 99 unun müslüman olduğu bir ülkede , Kuran’ı tek kitap kabul edenlerin yaşadığı ve yönetici olduğu bir ülkede devlet, milletin inancına,örf ve adetine aykırı kanunlar çıkaramaz, dayatmalarda bulunamaz. işte tam da anarşiyi engellemesi gereken kanunlar, bizzat anarşi ve devlet-millet arasındaki soğukluğun sebebi olur. Bu durumda devlet güçlenir ama despot olur, halk mazlum olur. Ama olması gereken, halkın güçlü olmasıdır. Bir devlet halkı mutlu, huzurlu ve güçlü olduğu sürece devlettir, diğer türlü despotluğa sahip soyut bir varlık ve güçlülerin kalkanı olur.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 19, 2009 | Reply
Hakkı bey, insanlar kanunlara uymaz, kanunlar halka göre uyarlanır. (Ebru)
Vallahi burada bu kadar çok anarşist olduğunu bilmiyordum.
Ebru Hanım, Zaten uyulmayacak olan kanun, niye uyarlansın ? Lütfen mantıklı bir açıklama yapın.
“Halkının % 99 unun müslüman olduğu bir ülkede “ (Ebru)
Lütfen bu klişeyi kullanmayın. Halkın % 99’u Müslümansa, geri kalan % 1 de Yahudi, Hristiyan falan olduğuna göre, kiminle neyin kavgası yapılıyor ?
Birileri beni anlamamakta ısrarlı, o zaman anlayacağınız dilden konuşayım.
İslam’ın bazı yorumlarına göre, Kadınlar çalışmaz ve okumaz. Nitekim Taliban bunu kabul ediyor.
Diyelim ki, kimsenin kanunları taktığı yok. Yarın öbürgün, kanunlar değişip Türbanlı kardeşlerimiz okullara girdiğinde, bir grup çıkıp o zamanki kanunları hiçe sayarak, Kadınları okullardan kovalasa, hatta taşlasa veya kırbaçlasa neye sığınacaksınız ?
Bu tip insanlar Türkiye’de yok diyenlere, Alperenleri hatırlatmak isterim…
Yazan:gülşen torun Tarih: Mar 19, 2011 | Reply
1977yılı ailem sağ sol meselelerinden ürkerek hak ettiğim gazi eğitim enstitüsüne gönderilmedim.bir işte çalışırken eşimle tanıştık.üniversitede okuyordu o da okumamı istemedi ben her ihtiyacını karşılayacağım diye kültürel etki altındaki kararı beni yine engelledi.iki çocuğum olduonları büyütürken çevredeki yakınlarımın da üniversiteye girmek için çabalarını takdirle karşılarken eşimi hiç olmazsa açık öğretime izin vermesi için ikna ettim. ve kazandım 2 sene okudum.diğer 2 yılı örgün eğitim olduğu için malüm yine eşimin engellemesiyle karşılaştım.bu şekilde bile yıllardır hayalini kurduğum öğretmenliği yapabilirdim.eş dost araya girdi başörtülü olduğum için ancak imam hatip okullarında çalışabilirdim.geçmişte okuduğum okullar devletin karma okullarıydı.burada kendimi tesettür vs konularda da yetiştirebilirdim.tam üç yıl bence elimden gelenin en iyisini yapıyordum.ortaokullara üniversitesorularını çözdürüyordum.başörtüsüne yasak gelince okulubırakmak zorunda kaldım.çünkü biliyordum ki yıllardır öğrendiğim bilgiler benim için boş şeyler değildi.bunları hayatıma uygulayamıyacaksam boşamı uğraşmıştım. 1997 den beri yaşama sevincim azaldı ancak sorumluluklamı yerine getirmeye çalışıyorum.yine de boş durmayıp resim rölyef gibi güzel sanatlarla kendimi avutuyorum.kısacası köyleri dolaşıp çocuklarınızı okutun diyen kuruluşlara sesleniyorum bizler büyük şehirlerde yaşıyorken en doğal kişilik hakkımızı kullanamıyorsaksizler ne yapmak istiyorsunuz.insanları kimlik bunalımına sokmanın alemi ne…bu acılar artık bitsin.her düşünceden insanların birarada..yaşayabileceği özgür bir türkiyemiz olsun.insanlar başkalarına zarar vermediği sürece özgür düşünmeliler ve yaşamalılar.bu yasakları getirenlere karşı ne yapalım hukuk yoluyla o zamanlar mahkemelere baş vurduk toplantılar düzenledik.sonuç yok.ne yapsaydık bizlerde pkk gibi devleti karşımızamı almalıydık… bizlerin niyeti ortada artık dünyanın küçük bir köy gibi olduğu iletişim çağında türkiyeye bu manzaralar yakışmıyor.barış içinde bir dünyada yaşamak dileklerimle…