Darbeye Karşı Yürüyüş, Siz de Katılın
By Ahmet Cem Ozen on Tem 17, 2009 in darbe, Duyuru, Ergenekon Nedir?, Kemalizm
Düşündüğümüz, düşüncelerimizi ifade ettiğimiz için öldürülmek istemiyoruz artık.
Baş örtüsü taktığımız için ikna odalarına alınmak, okuldan atılmak, okul kapılarında coplanmak istemiyoruz.
Dilimizi dilediğimiz gibi kullanmak istiyoruz, Kürt olduğumuz için dışlanmak, baskı görmek ve gizlenmek istemiyoruz.
Asit kuyularında eritilmek, kayıp ve faili meçhul ilan edilmek istemiyoruz.
Sadece Ermeni bir gazeteci olduğumuz ve özgürlükleri, kardeşliği savunduğumuz için gün ortasında, herkesin gözü önünde, devletin bilgisi dahilinde sokak ortasında kurşunlanmak istemiyoruz.
Sendikacı olduğumuz, sendikal hakları savunduğumuz için kaçırılmak, hapsedilmek, kaybedilmek istemiyoruz artık.
Milliyetçi linç gösterileri istemiyoruz.
Irkçı şakalar istemiyoruz.
Bitmek bilmez çetelerin derin ilişkilerinin şiddetini istemiyoruz.
Yer altına depolanan silahları, el bombalarını,
günlüklerini, gazeteci-darbe günlüklerini istemiyoruz.
Gece yarısı darbelerini, gece yarısı internet darbelerini, yargı muhtıralarını istemiyoruz.
Askerlerin ve başsavcıların her konuda brifing vermelerini, seçilmiş siyasileri tehdit etmelerini, konuşmalarını, ayda bir yeni düşmanlar yaratmalarını istemiyoruz artık.
Sadece zafer işareti yaptığı için çocukların yıllarca hapis cezalarına çarptırılmasını istemiyoruz.
Özgürlük istediğimiz için baskı altına alınmak, barış istediğimiz için “Teröre yardım ve yataklıkla” suçlanmak istemiyoruz.
Rahat nefes almak istiyoruz. Tehdit telefonları, “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyen tehdit
mektupları almak istemiyoruz.
Sadece yazan, sadece düşüncesini ifade eden ve sadece ezber bozduğu için hiç kimsenin
301. madde’den yargılanmasını istemiyoruz.
Atanmışlar, sadece atanmışlardır. Atanmışların habire ama habire siyasal alana müdahale etmesini istemiyoruz artık.
“Bölünüyoruz” paranoyasını yaygınlaştıran ve atanmışların sözcüsü gibi yayın yapan gazeteleri istemiyoruz artık.
Öcü yaratan, öcü yarattıkça ünlenen köşe yazarlarından sıkıldık.
Biz, rahat nefes almak istiyoruz.
Sıkıldık bizi nefessiz bırakmak için tezgâhlanan darbe girişimlerini görmezden gelenlerden. Suikast krokilerini bilmezden gelenlerden. Darbeyi savunmayı fikir özgürlüğü kapsamında görenlerden.
“Saygın” insanların darbe girişiminde bulunamayacağını sananlardan, iddia edenlerden.
Tepeden bakan seçkinler;
Dokunulmaz olduğunu düşündüğü için darbe günlükleri yazanlar, darbe planlarını dolaplarında saklayanlar;
Askerlerle darbe planlayan, planlarından yüzlerce sayfa günlük çıkartan gazeteciler;
“Ağabeyler”, saygın “ablalar”, rektörler;
Bilim insanı titrinin arkasına sığınanlar;
Polisler;
JİTEM;
Siyasiler, bürokratlar, gizli servisler;
Sizin zamanınız doldu artık!
Şimdi özgürlüğün zamanıdır!
Şimdi darbecilerin, darbeye teşebbüs eden generallerin, paşaların paşa paşa yargılanması zamanıdır!
Tabuların bu kez kesin biçimde yıkılmasının zamanıdır!
Özgürlük zamanıdır!
Darbeciler yargılansın!
Yer: istiklal Caddesi, Tünel Meydani
Tarih: 18 Temmuz Cumartesi
Saat: 17.00
70 MiLYON ADIM KOALiSYONU
iLETiSÞiM: bilgi@70milyonadim.org
48 Yorum
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 5, 2009 | Reply
Elbette seve seve,canı gönülden katılmak boynumun borcu olsun.
İstanbulda yaşamıyorum ama yine de geleceğim,orada olacağım.
Çünkü biliyorum ki bu yürüyüş provakatör odaklarca hazırlanmış bir eylem planı değil…
Sahte solcuların,demokrat(!)görünümlü kof ve çürük toplulukların işi hiç değil…
Biliyorum ki zülme karşı,
Ayrımcılığa karşı,
Adaletsizlik ve hukusuzluğa karşı,
Bu coğrafyayı hırsları uğruna kan gölüne çeviren karanlık güçlere,eşkiyalara karşı onurluca,insanca bir duruş,vicdani bir direniştir.
Ve bu insanlarla yan yana durmaktan,yürek yüreğe olmaktan onur duyacağım.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 5, 2009 | Reply
arkadaşlar bu işi fazla uzattınız,kabak tadı vermeye başladı artık.bu ülkede darbe felan olmayacak.çığırtkanlık yapmayı bırakın.biz normalleşemeyecek miyiz?
birşeyler yapmak istiyorsanız,kokuşmuş yargı sistemini eleştirin.üniversiteler hala ideolojinin,siyasetin etkisinden kurtulamadı.
bu ülkede hala demokrasi yok.seçim sisteminin değişikliğini isteyin.barajı %5 indirmeye hiç kimse yanaşmıyor.bu ülkede hala haraç keser gibi vergi alınıyor.benzin,mazot,lpg,sigara,içki vs ürünlerden %500-600 vergi alınmakta.
bırakın siz,belgeymiş,kağıt parçaşıymış,darbeymiş.o dönemler geçti.Türkiye’nin açıklık politikası ve AB süreci zaten öyle bir şeye izin vermez.bu ülke bazı konularda öyle ileri gitti ki geri dönülmez.ancak doğru sorunlara parmak basmalısınız.
Yazan:Ahmet Cem Özen Tarih: Tem 5, 2009 | Reply
@bigalıoğlu
The deeper worry among Turkey’s secular elite is not about creeping Islam but over a loss of power to an encroaching class of pious bureaucrats and entrepreneurs that has become increasingly visible since Turgut Ozal, a modernising former prime minister, liberalised the economy after the generals’ third and most recent direct coup in 1980. And are the days of coups over? That the question can still be posed suggests that a risk remains of further military intervention, however small. “The generals feel cornered, and that makes them dangerous,” says a veteran military observer. That may explain why some in the government would be relieved if the constitutional court did indeed strike down their new law.
Türk seküler seçkinlerinin esas kaygısı İslam’ın yükselişi değil, generallerin 1980’deki üçüncü ve son darbelerinden sonra ekonomiyi liberalleştiren, eski reformcu lider Turgut Özal’la birlikte görünür hale gelen dindar bürokratlar ve girişimci sınıfı. Darbe günleri geride mi kaldı? Bu sorunun sorulabiliyor olması hala askeri müdahale riski olduğunu gösteriyor. Tecrübeli bir asker gözlemcisi “Askerler köşeye sıkışmış hissediyorlar ve bu onları tehlikeli hale getiriyor” diyor. Bu, bazı hükümet üyelerinin Anayasa Mahkemesi’nin yasayı kabul etmemesi halinde neden rahatlayacağını açıklıyor.
(“Marching along”, The Economist, 2 Temmuz 2009)
Yazan:cb Tarih: Tem 5, 2009 | Reply
Sayın Bigalıoğlu,
metni bir kez daha okumanızı tavsiye ederim.
Metin sadece ‘darbe olmasın’ demiyor,zamanında olan darbelerin failleri yargılansın diyor.
Kağıt parçası mı demiştiniz?
Dursun Çiçek’in bir günde salıverilmesini sanırım görmediniz.Üstelik Eruygur’un eşinin 12. ve 14. mahkeme bizim,cümlelerinden sonra Çiçek’in 24 saati doldurmadan 14. mahkemeden tahliye edilmesi bence öyle kağıt parçası basitliğinde ele alınacak kadar basit konular değil.Böyle hukuksuzluklar ancak darbenin söylemlerinin devam ettiği ülkelerin hukukunda olur.Demek ki neymiş?Darbeler ve darbeciler hala iş başındaymış!
İstanbul dışındayım ancak 18 Temmuz günü Taksim’den Tünel’e yürüyenlere eşlik etmeyi tüm kalbimle istiyorum.
Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 5, 2009 | Reply
Nereden icap ediyorsa bir şekilde “artık darbe marbe olmaz” koalisyonu türedi, yahu arkadaşlar siz isveç’te, isviçre’de, finlandiya’da, ingiltere’de mi yaşıyorsunuz, en az 100 yıllık bir askeri vesayet dönemini yaşamaktayız ve son 50 yılda sayısız darbeye maruz kaldık, bu denli nesnel gerçekliği yaşamış bu ülkede “darbe tehlikesi yok” nasıl denebiliyor anlayan varsa beri gelsin. 12 Mart öncesi de birileri fena şekilde “sol darbe” bekliyorlardı, ancak kafalarına faşist bir balyoz yediler hem de iki kez. Türkiye her zaman yanıltır,zira işte tam da bu yüzden bir darbe tehlikesi vardır, çünkü bir sıkışma var, gaz sıkışmasının bir şekilde patlaması gerekiyor.
Ayrıca diyelim ki bir darbe tehlikesi yok, peki her an bir “darbe yapabilme potansiyelinde” olduğunu gösteren bir ordunun vesayetçiliği altında yaşamak az şey mi? 12 eylül yasası ve anayasası ile yaşamak zaten bir darbenin içerisinde yaşadığımızı göstermiyor mu?, her an darbe tehlikesi altında olmamız ve halkın demokratik özlemlerinin önüne “darbe yapma” ihtimali ile set çekiliyor olması az şey mi? bu durum dahi darbe ve cuntacılığa karşı mücadele etmeyi zorunlu kılmıyor mu? Türkiye’nin aklı selim aydınları en azından 50 yıldır, darbe ve cuntacılığa karşı mücadele ediyorlar, zira vesayet altında özgür bir sol düşünceden de, özgür bir sağ düşünceden de bahsedilemez. Bu nedenle 70 Adım koalisyonu tüm demokratların koalisyonudur, sol ve sağ ayırdı yapmadan, gelecek güzel günleri özleyenlerin koalisonudur. “Darbe marbe olmayacak” demek çok sığ bir düşüncedir. Darbenin binbir çeşidi var ve her an bir çeşidi fiili olarak uygulanmaktadır. (Anayasa mahkemesi/Yargı darbesi, e-muhtıra, sürekli siyasi açıklamalar yaparak demokratikleşmenin hızını kesen Ordu, sol takiyeci chp’nin darbe ve kaos yaratmaya yönelik açıklamaları vs.)
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
Sayın Bigalıoğlu,
Sizinle bazı konularda fikir ayrılığına düşmüş olsak da,yorumlarınızı okuduğum kadarıyla darbe tehditi ve bir takım hukusuzluklar karşısında duyarlı olduğunuzu düşünüyordum.Hatta sitede bu konular üzerine bir eleştiri yazınız yayımlandı yanılmıyorsam.
Peki,yanlış anlamazsanız sizce kabak tadı veren nedir diye sormak istiyorum.Mesela çağrının hangi meddesi bıkkınlık düzeyinde size rahatsızlık verdi,itiraz ettiğiniz nokta nedir gerçekten öğrenmek istiyorum.
Ülkede darbelerin asla yaşanmayacağı gibi bir iyimser yaklaşım göstermekle yetinmişsiniz.Ancak,düşündüğünüz anlamda güven verici bir ortam olduğu düşünülemez.Ali bey gayet de anlaşılır bir dille son bir hafta içerisinde dönen entrikaları dile getirmiş.Peki,bir gecede “abrakadabra” misali değişiveren hukuk kararları,sözünü ettiğiniz kokuşmuşluğun devam ettiğinin kanıtı değil midir?AB süreci,uyum yasaları ve sıraladığınız diğer iyileştirici nedenler işleseydi bu ani yargı kararları çıkabilir miydi?Kısacası darbelerin yaşanmayacağı ve bir daha geri dönmeyeceğinin bir garantisi yok.
Bence bildiriyi bir kez daha okuyun ve ülkede yaşanan hızlı ve sıcak gündemle karşılaştırın.Belki o zaman anlarsınız bunun çığırtkanlık falan olmadığını.
Tamam,ülkenin ekonomik gidişatı hiç de hoş değil.Elbette buna karşı da sesimizi yükseltmeliyiz.İnanın son bir iki sene içerisinde yıllardır emek verdiğim,dişimle tırnağımla bir yerlere getirdiğim kurulu düzenim bozuldu…Kara kara düşünüyor,geçim sıkıntısı ve gelecek kaygılarıyla doğru düzgün uyku uyuyamıyorum.Ama durum böyle diye adalet talep etmekten vaz mı geçilmeli?
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
Ülkede artık darbe felan olmaz diyebilmek için bunu garantileyecek mekanizmalara sahip olmanız gerekir. Geçmiş darbecilerden hesap sormanız şart öncelikle. Sonra anayasadaki “ordunun koruyucu ve kollayıcı” vasfını ortadan kaldıracaksınız. Darbe teşebbüsünü ağır suç kapsamına alacak, cezalandıracaksınız. Asker zırt pırt siyasetle ilgili konuşamayacak, yasaklayacaksınız, gerekirse görevden alacaksınız. Seçim, terfi, azl savunma bakanlığının yetkisinde olacak. “Şura” adı üzerinde sadece kendisiyle istişare edilen bir kurum olacak, yetkisiz bir kurum.
Ondan sonra gönül rahatlığıyla “bu ülkede artık darbe felan olmaz” diyebilirsiniz. Boş sözle olmuyor bu işler.
Yazan:özlem Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
Super bir bildiri olmus. İçimizde böyle fedakarca didinen insanlar sayesinde hala evimizde huzurla oturabildiğimizi düşünüyorum.
Emeği geçenlerin eline sağlık.
Yazan:MY Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
“İçimizde böyle fedakarca didinen insanlar sayesinde hala evimizde huzurla oturabildiğimizi düşünüyorum” (ÖZLEM)
katiliyorum.
Zalimin tek silahi mazlumun korkakligi ve tembelligidir. bütün “küçük” insanlar birazcik homurdansa zalim korkudan altina yapar.
haydi hep beraber homurdanmaya :))
Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
1000 yillik darbe sürecindeyiz. 12 Eylül darbesi daha halen sürmekte. Bunun göstergesi harbiyelilerin MGK toplantilarinda hür iradenin karsisinda oturmasi.Ülkemiz darbecilrein yaptigi bir Anayasa ile yöneltilmekte. Ama daha beter darbe olabilir. Ülkemizde en azindan 10 milyon darbe yanlisi vatandas var. Darbe yapabilecek 300 binlik eli silahli gücleri mevcut. Darbe sevdalisi büyük Medya kuruluslari acimasiz faaliyette. Adamlar Hondurasta yapilan darbeye bile utanmadan saksak tuttular. Darbe ve vesayet zihniyetinden kurtulmak iki nesil sürer ve daha cok gösteri ve yürüyüs yapariz.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
bakın arkadaşlar,burada yapılan eleştirilerin kat be kat fazlasını ben kendi bloğumda acımasızca yaptım geçmiş zamanlarda.ancak bu eleştirilerim,TSK’daki akıl ve mantık dışı tutumlar nedeniyledi.
Nasıl ki,ergenekon konusunda ipin ucu kaçmış,kim ele geçirirse ötekini mahvedervari bir durum almışsa,İlker Başbuğ’un son bildirisindeki gibi asimetrik savaş konusunda da ipin ucu kaçmıştır.şimdi biz üste çıktık iyice suyunu çıkaralım tavırları bize yakışmıyor.
asimetrik saldırıların bir noktası burası olmamalı.derindüşünce olmamalı.bizler çatışmacı bir kültüre sahibiz.liberaller biz haklıyız,ulusalcılar biz haklıyız diyip duruyor.
eğerki mevcut sistem düzeltilmez,iktidarı ele geçiren kendi istediğini yapar durum devam ederse.iktidarı başkaları ele geçirdiğinde bu defa onlarda intikam alma peşine düşerler.önemli olan sistemin oturtulması.bir ülkede sistem çürük lider iyi ise sorun çıkmaz.ama bir gün kötü bir lider gelirse bozuk sistemde yine geriye gideriz.ancak sistem düzgün çalışırsa lider kötü de olsa,sisteme uyum sağlamak durumundadır.AB’de durum bu sistem işliyor.
öte yandan ergenekon’un suyu çıkarılırken denizfeneri ört bas ediliyor.ben diyorum ki,artık uzlaşalım.çatışmayalım.gerçek sorunların üzerine gidelim.burada son zamanlarda yapılanlar üste çıktık,daha fazla ezelim tarzında.
bu güne kadar düşmanları hep dışarılarda aradık.aslında düşman bizzat kendimiziz,kendi kendimizi boş yere yıpratıyoruz,düşman yaratıyoruz.bütün bunlara hiç gerek yok.darbe çığırtkanlıgını bırakın.ordu içindeki yolsuzlukların üzerine gidin.ancak bunu yapmadan önce sivil ortamdaki yolsuzlarımızı da halletmemiz gerek.
dışarıdan ordu ithal etme gibi bir lüksümüz yok.o yüzden kendi kendimizi yıpratmadan bu sorunları çözmeliyiz.başka ülkeye gitmeyi isteyen olabilir.geçmiş zamanlarda olmuş böyle şeyler.bizim toplumumuz her yönüyle yavaş yavaş gelişiyor.bu çok doğal zira yönünü AB’ye çevirmiş ancak Avrupa ile Ortadoğu arasında sıkışmış bir toplumuz.zira Ortadoğu kültürü biraz daha ağır basıyor.Toplumsal ahlakımız bozulmuş,nasıl bozulmuş.her tarafımızdan yolsuzluk fışkırıyor.güven kalmamış,ahlak kalmamış.
yani birilerini elştirirken arada bir dönüp kendimize de bakmalıyız.son günlerde çevremdeki herkese söyler oldum.HERKES ÇEVRESİNE KARŞI DUYARLI OLACAK. işin sırrı bu.deneyin bakalım bunu yapabiliyormusunuz?eğer bunu yapabiliyorsanız.bu ülkedeki sorunların üstesinden gelmek için en önemli adımı atmış olursunuz.
çok konuştum konu dağıldı yine.TSK’ya zaman verelim.Deniz Baykal’dan ümüdi kesitim.İlker BAşbuğ’dan ümitliyim.
az daha unutuyordum.geçmişte olanları yargılamanın hiçkimseye bir faydası olmaz.generalleri yargılamın bir faydası olmaz.süleyman demireli yargılamanın,eceviti yargılamanın bir faydası olmaz.düşününki birilerini yargıladık ceza verdik.ne değişecek.bir daha darbe olmayacak mı?sistem değişmeli bunun için.AB sürecindeki kanun değişikliklerine devam edilmeli.hükümet bu konuda biraz ağırlaştı son zamanlarda.
bize iktidar lazım değil,bize orduda lazım değil.bize bu ülke lazım.bize daha iyi şartlarda yaşam koşulları lazım.lütfen bunları düşünün derim.
ergenekon yobaz laikçileri sindirebilmek için ortaya çıkarılmıştır.yobaz laikçiler gerçekten yobaz ve bu ülkenin çıkarlarını gözetmiyorlar.kendi çıkarları peşinde gidiyorlar.bazı samimi yobaz laikçilerde var.kendisinin farkında değil.onların sorunu da eğitim programları.bazı yobaz laikçilerde çıkar derdine düşmüşler.değişik türde yobaz laikçi var.değişimden yana olmayan.
dış politikada 5 adım ileri giden Türkiye,iç politikada yerinde saymaktadır.iç politikayla ilgili temel konular çok ağır ilerliyor.en önemlisi bireysel refah düzeyimiz acınası halde.taraf olmamamıyız.taraf olacaksak her kes Türkiye’den yana taraf olmalı.Sistem düzeltilmezse,Erdoğan’dan sonra iyi bir gelmesi için dua etmeye başlarız.
Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
çelişkiler ülkesi Türkiye, bu ne yaman çelişki!!!! terazinin bir gözünde ergenekon, diğer gözünde deniz feneri!!!! bu deniz feneri denen şey ne olaki biri anlatsa da bilsek, bu deniz fenerini yakınca havaya mı uçacağız, bombalar mı infilak edecek ne olacak??? biraz eşelesek içinden faili meçhuller çıkar mı acep??? nedir yahu bu deniz feneri, biraz kazısak, sankim karşımıza alman derin devleti çıkacak gibi duruyor, size de öyle gelmiyor mu? hadi diyelim siz, “size öyle gelmiyor gibi”lerdensiniz, öyle ise söyleyin bakalım deniz fenerinin içinden kaç tane bomba çıktı, kaç tane silah çıktı, birilerine göre sadece “boru” olan kaç tane law silahı çıktı, onların toprağından, denizinden de silahlar, mermiler, bombalar fışkırdı mı? yoksa faili meçhuller, cinayetler mi fışkırıyor, nedir bu çarpıtma böyle, terazinin bir gözüne ergenekon, diğer gözüne deniz fenerini yerleştir, elma ile armutu çarp, topla, çıkar önümüze koy, belki yeriz, yutarız. Nasıl da kesif bir ergenekon tezgahı kokuyor, burnumuzu tutmak bile yetmiyor, kimse yemiyor bu ergenekoncu teorileri artık, benden söylemesi, kendin çal, kendin oyna durumuna düşmenin alemi yok, zira bu mızrağın çuvala sığacağı yok artık, boşa zahmet etmeyin.
Yazan:durhat Tarih: Tem 6, 2009 | Reply
Geçmiş zamanlar ile bugünkü ortam arasındaki fark nedir?”TSK’daki akıl ve mantık dışı”diye ifade ettiğiniz nedir ve bugün bu “tutumlar”da ne tür bir değişiklik oldu?Bunu bizlerle paylaşır mısınız?
Mesela,ne değişti de bir zamanlar buradaki eleştirilerden “kat be kat fazlasını” yaparken şimdi buna lüzum görmüyorsunuz?Görmeyebilirsiniz elbet,bu sizin bileceğiniz bir şey.Ancak siz mucizevi bir ışık görmüşçesine pusula değiştirmişseniz herkesin arkanızdan gelmesi mi gerekiyor sizce?Yoksa muhalefet ve tepkinin dozunu siz mi ayarlıyorsunuz?
Ergenekon konusunda hangi ipin ucu kaçmış,kim kimi ele geçirmiş,kim kimi mahvetmiş bir izah eder misiniz?Yoksa meselenin üzerine ciddiyetle gidilmesi size göre ipin ucunun kaçması anlamına mı geliyor?Değilse,tam olarak neyi ima ediyorsunuz?.Bu kadar dert ettiğinize göre çıkarın ağzınızdaki baklayı”dava kapansın”deyin olsun bitsin.Ayrıca neyin şık neyin şık olmadığı da gayet ortada.DD grubu üyelerine,yorumcularına ve bu bildiriyi hazırlayanlara “yakışmayan” bir durum ve tavır göremiyorum.Sorgulayacaksanız bence önce kendinizden başlamalısınız.Zira istikamet değiştiren sizsiniz.
Bir de “üste çıkma”,”işin suyunu çıkarma”gibi belirlemeler yapmışsınız.Bildiride maddeler halinde sıralanan hak ihlallerine maruz kalanlar sizce üste mi çıkmış oluyor?Maddelerde dile getirilen taleplerin hangisi karşılandı,hangi baskı son buldu,hangi kısıtlanan hakkın önündeki engeller kaldırıldı?
Peki,bu durumda hak talep eden insanlar mı “işin suyunu”çıkarıyor,yoksa 180 derece dönüş yapan siz mi?
Anlaşılan ‘Milli Güvenlik Dersi’bayağı etkili olmuş.Bir Asimetrik Saldırı lafıdır ezberlemiş gidiyorsunuz.Ne yani insanlar zülme başkaldırınca Asimetrik Saldırı,psikolojik savaşa mı alet olmuş oluyor?
Ayrıca kimin kendini haklı gösterdiğinin bir önemi yok,gerçekler ortadadır.Ben haklıyım demekle kimse haklı olmaz.Derin devlet güçleri ve ulusalcıların işledikleri haltler ortada.Siz görmek istemiyorsanız ve bir şekilde kafanız karışmışsa bu sizin probleminiz.Müsterih olun,on yıllardır inim inim inleyen bu halk artık akla karayı seçebiliyor,bizim adımıza kaygılanmayın ve bunu kendinize dert etmeyin.
Sağlıklı bir sistemde “çürük”liderler/yöneticiler barınamaz;kişilikli adil ve dürüst lider ve yöneticilerin olduğu yerde de “çürük”sistemler olmaz.Ama siz pamuk ipliğyle birbirne bağlı bir orta yol sistemi arıyorsanız onu bilemem.”Ne şiş yansın ne kebap”misali bir yol önermişsiniz.Hem derdimizim “kim gider,kim gelir”gibi iktidar hesapları değil.Bırakın bunu politikacılar ve iktidar heveslileri düşünsün.Halkın talebi adil ve eşitlikçi bir düzendir.Ayrıca AB’de işler böyle yürüyor diye,bu sağlıklıdır anlamına gelmiyor.Kaldıki AB’de işler hiç de öyle yürümüyor bunu da belirtmiş olayım.
Neyse fazla uzatmayayım.Yorumunuzda tutarlı hiçbir noktaya rastlamadım.Yorumcuların hiçbir eleştirisine de yanıt getirmemişsiniz.Ayrıca çığırtkanlık dediğiniz şeyi sizin yaptığınızı düşünüyorum.Kısacası yürüyüşe destek olmayacaksanız bari köstek de olmayın.Gölge yapmayın başka ihsan istemez.
Uzlaşmak mı dediniz?Nasıl yani ergenekon ve denizfeneri’nin “tarafları” karşılıklı oturup uzlaşsınlar,birbirlerini aklasınlar mı diyorsunuz,uzlaşmadan kastınız nedir tam anlayamadım.Hem,neden ergenekon kadar denizfenerinin üzerine gidilmiyor diye yakınıyorsunuz,hem de uzlaşmaktan söz ediyorsunuz.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
objektif olmak nedir?
cevap:tablonun bütününe tarafsız olarak bakabilmek ve her iki taraftanda görebilmektir.
denizfeneri nedir?
deniz feneri usulsüz yollarla Almanya’da toplanan paraların yine usulsüz yollarla başka birileri adına kullandırmaktır.bu paraların nerede ne amaçla kullanıldığı kısmına bir şey demiyorum.belki iyi bir amaç için kullanılmıştır.ancak 1 doğru için 5 yanlış yapılmaz.yada doğru olan bir şeyi yanlış yollarla yapmamalısınız.
denizfeneri için ikinci bir tepkimde,ergenekon neden balon gibi şişirilirken denizfeneri görmezden geliniyor.
aslında her iki olayda normalde ortaya çıkmaması gereken,kamuoyunun bilmemesi gereken olaylar.hatta telefon kayıtlarını bile kimse bilmemeli.ama bizim istihbaratın maaşları bankaya yatar,yabancı gizli servisler banka hesaplarını ele geçirir,bütün istihbarat deşifre olur.devletin bütün gizli saklı işleri ortaya dökülmez.devletin gizli belgeleri medyaya servis edilmez.bu devletin kurumlarını siyasi amaçlar için deşifre etmek olur.belki yobaz laikçiler ayak diretmeseydi böyle bir yol tercih edilmezdi.olan oldu,bundan sonrasına bakalım.
80 ihtilalinin öncesini hatırlayınız.demirel ve ecevit birbirlerine karşı ayak direttiler.bir sürü insan öldü.ülkede kaos çıktı.arkasından darbe.arkasında bir sürü komplo teorileri.
demirel bu ülkeyi ecevite bırakmam demiş.ecevit kıbrısa çıkmış bir adam.neyi paylaşamadılar.neden uzlaşmadılar.
90’lı yıllarda çiller-mesut yılmaz kavglarını izledik.ne kazandı bu ilke ne kaybetti.kötü adam kim=mesut yılmaz.şimdi erdoğan baykal kavgası.ülke ne kazanıyor hiçbir şey.kötü adam kim deniz baykal.
solcuların hiç biri deniz baykal’ı sevmez.ama gider oyunu chp’ye atar.çünkü gidecek başka yerleri yok.ne yapacaz.solcuları denize mi dökelim.düşman mı ilan edelim.
uzlaşacağız.Aklın yolunda…zor bu ülkede bir şeyleri değiştirmek.insanları değiştirmek.herkes aklıyla haereket edemiyor.ağzından çıkanları duyamıyor.işte bizler böyle bir milletiz.yada nasıl bu hale geldik.kendinizi sorguladınız mı hiç?
bugün adamın biri menderese demediğini bıkakmadı yanımda.yaşlı başlı İTÜ mezunu.saflığa verdim,Menderesi Neden Astılar dedim?
bir sürü abuk subuk şey söyledi.dedim ki söyledikleriniz bir başbakanı asmaya yetmez.bu adama ne yapacaksınız?okumuş-yazmış.demek istediğim insanlar akıllarıyla düşünmüyor.kendi kişisel programları-siyasi görüşleri doğrultusunda söylem üretiyor.programlanmış bir robot gibi,yada içgüdüleriyle hareket eden bir hayvan gibi.düşüncelerinin ne kadar yanlış oldugunu ne kadar anlatsanız,ikna olmaz.bu tip insanlar bu ülkenin %20’sini teşkil ediyor.ne yapalım şimdi.herkes,çevresine karşı duyarlı olacak.bu tip insanlar genelde,asker,öğretim görevlisi,doktor vs…hesap sorun kardeşim.çevrenizdeki insanları,kurumları,şirketleri,yanlış oldugunu düşündüğünüz her şeye jkarşı duyarlı olun.
ben usandım artık,işbank genel müdürlüğünü,telekom genel müdürlüğünü,digitürkü,dsamartı aramaktan.birazda siz arayın.dürüst toplum,hesap sorar.duyarsız bir toplum olduk çıktık.bilimum vatandaşı soyan şirketleri,milleti sömüren devleti,ne yapacağımı bilemez oldum.
ha bire burada lakırdı yapıp duruyoruz.bu milletin gerçek sorunları olduğu gibi duruyor.sanıyorum sizlerin durumları iyi.halinizden memnunsunuz?ben sıkıldım artık.
bir ülkenin gelişmişlik seviyesi ile o ülkenin insanlarının refah düzeyi doğru orantılıdır.bir devlet ne kadar bireyin refahını düşünürse o kadar gelişir.ülkeden para kaçmasın diye hala denetleme yapmıyor devlet.eski tas eski hamam.
özel hastaneler,ilaç şirketleri,hala devleti soyuyor.70-80 bin liralık jipe binen zenginlerin hesapları araştırılıyor mu?gelir dağılımı dengesiz.devletin mantığı para toplamak.devlete parayı verinde.millet ne olursa olsun.hatta devletle ortak iş yapan özel şirketlere devlet göz yumuyor.vatandaşı düzeltmesi için.
dürüst olacaksın,şeffaf olacaksın.ey vatandaş sende soracak,sorgulayacaksın,hesap soracaksın.
muhafazakar sade vatandaş bütün bu olayların aslını astarını az çok kestirebiliyor.denizfenerini biliyor,belge olayını biliyor.ergenekonun aşırıya kaçtıgını biliyor.neyin doğru neyin yanlış oldugunu az çok kestirebiliyor.o yüzden kimsenin yırtınmasına gerek yok.söylemlerimizde samimi olmalıyız.
Yazan:durhat Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
Sayın Ali Duman,
Biliyor musunuz,bu kendi çalıp kendi oynayan sahte demokratlarla vakit kaybetmeye hiç mi hiç değmez.Sahici değiller çünkü,bir yere kadar demokrat görünürler,vaziyeti bir şekilde idare ederler ama ne zaman ki onlar gibi çürük olmayan insanların dürüst haykırışıyla karşılaşırlar duvara toslarlar;yaldızları bir bir dökülüverir,sağa sola çamur atmaya başlarlar.
Bu nedenle,demokratlıkları bir fiskede iskambil kulesi gibi yıkılıp dağılan sözde “tarafsız”ları ciddiye almakla hata etmişim.
dürüst olacaksın,şeffaf olacaksın.ey vatandaş sende soracak,sorgulayacaksın,hesap soracaksın.
Diyen/diyebilen birinin,tam da bu sorgulamayı yapan duyarlı insanların karşısına bir savcı edasıyla dikilmiş olması,bu insani talepleri gölgelemek adına yırtınmış olması acaba nasıl izah edilebilir?Sanırım bu bile yetiyor çelişkilerin ortaya saçılmasına.Gerisini emek harcayıp analiz etmeye bile değmez.Zira her fikir karşısında iftira,çarpıtma ve bir sürü boş laftan ötesi gelmez.
Anlayacağınız ben son noktayı koydum.Boşa giden zamana yazık.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
son zamanlarda “demokrasi” kelimesine de sinir olmaya başladım.arkadaşlar şunu kafanıza iyice sokun.bu ülkede demokrasi felan yoktur.siz demokrasi ile ifade özgürlüğünü karıştırıyorsunuz.
demokrasilerde halk kendi kendini yönetir.bizim gibi sözde demokrasilerde de halk parti liderinin adaylarını seçer.
sizin milletvekillerinizi siz seçmiyorsunuz.önünüze konan seçeneklere oy veriyorsunuz.milletvekillerini genel başkan seçiyor dolayısıyla Ankara’ya giden vekil milletin değil başkanın vekili oluyor.yani milletvekilinin millete değil başkana ihtiyacı var.2 yılda kıyak emeklilik var zaten.seçim barajı %10.altında kalanları mecliste kim temsil edecek.hiçkimse.
işte olmayan demokrasi budur ülkemizdeki.milletvekilleri milletin ayağına sadece seçim zamanı gider.ondanda ikinci defa aday olursa hesap sorabilirsin.neyin vekili bu vekiller.nasıl bir demokrasi bu?
siz devam edin darbe de darbe diye.birileri ortaya gündemlik bir şey atar oyalanır dururuz böyle.demokrasiymiş…
meclisteki irade millet iradesi olmadıkça,karşısındaki güçler kendilerini meşru saymaya devam edecekler.hala bunu anlayamıyor musunuz?
Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
Sn. Durhat,
malum Türkiye’de siyasetin “bir buzdağı altının” olduğunu göremeyenlerin bakışı illaki sığ oluyor. Bize bir oyun oynadılar, müesses nizama hizmette kusur etmeyen bir takım aktörlerin bir kısmını sol, bir kısmını da sağ olarak yutturdular. Sol’da, sağ’da, ateiste, dindar müslümanda, alevi’de kemalist olmalıydı. Kemalist sol, kemalist sağ, kemalist alevi, kemalist milliyetçi, kemalist ateist olduğun sürece bir sorun yoktu.
ve sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyordu. İşte bu yüzden tüm bunları en azından 50 yıl önce gören, türkiyedeki solun sağ ile, sağın da sol ile iç içe geçmişliğini yazan ve “türkiye’nin sol’u sağdır, sağ’ıda ölüdür” diyen İdris Küçükömer’e saygı duymak gerekir. Bugüne değin başarıyla sürdürülen “kayıkçı kavgası” kıvamındaki TİYATRO en nihayet sona erdi. Ya da sona ermekte (ki can çekişiyor) zira değirmenlere saldıran Don Kişot durumunda, bu ülkenin meşru soluda, sağıda halkı temsil etmiyor, ülkede mevcut 8-10 oligark aileyi temsil ediyorlar ki, sırf bu düzeni sağlamak için müesses nizamın çerçevesi içinde yer almayan tam 24 parti kapatılarak ülke bir siyasi parti mezarlığına çevrildi. Bugüne kadar ki yapı, cumhuriyet görünümlü, hatta çok partili çoğulcu demokrasi görünümlü bir birleşik derebeylik sistemiydi, ülkenin doğusuna aşiret ağaları, batısına da adına işadamı/sanayici denilen ve devleti hortumlayarak geçinen oligarklar hakim. İşte tam bu noktada AB mevzuatları, şeffaflaşma, gerkçek bir burjuva demokrasisi çıkageldi ve pek tabiki bu durum devlet beslemesi oligarklara çok çok ağır geldi. IMF ile çok acil antlaşma yapılmasını isteyen TUSİAD her nedense AB yolunda frene basılmasını istemeye başladı, oysa düne kadar AB yolunda hızlı davranılmasını istiyordu, aslında yalandı, gerçek yüzünü en nihayet göstermek zorunda kaldı, çünkü mevcut hükümet öncekiler gibi kendisine sadık değil ve AB konusunda samimi olarak ilerlemek istiyor. oysa onlar AB konusunda gereğini yapmayan bir hükümeti tercih edeceklerdi ve sahte demokrat rolünde illada AB diyecekler, topluma ilerci bir sivil toplum kuruluşu rolü keseceklerdi (buzdağının altına bir örnek), amma velakin kendilerine sadık olmayan hükümet başta sahte sol chp’nin maskesini düşürdüğü gibi sahte demokrat ve sivil görünümlü TUSİAD’ında maskesini düşürmüştür. Hatırlarsanız bu TUSİAD, kukla hükümetler döneminde üniversite hocalarına çok demokrat ANAYASA’lar, Doğu Raporları hazırlatmıştı, ancak ne varki bunları süs için hazırlattığı, uygulattırmamak için hazırlattığı malum, bugün hiç birinin sözünü etmiyor. Çok bi sivil görünümlü olan Tüsiad’ın aslında askerci, darbeci, militarist olduğu da ortaya çıkmış oldu (biz bunu zaten biliyorduk, demokrat görünümünün sahte olduğunu biliyorduk) son zamanlarda askerlerin sivil yargıda yargılanmalarına, askerci davranmaları da açıkca maskelerinin düşmesine neden olmuştur.
IMF konusuna gelince, IMF tüm dünyada krize önlem olarak kamu harcamalarının artırılmasını, işsizliğe önlem alınmasını isterken, her nedense Türkiye’de tam tersini istemektedir, sizce neden??? çünkü IMF nin elindeki programı TUSİAD hazırlamıştır, bugüne kadar bize dayatılan tüm acı reçeteleri TUSİAD hazırlamış, IMF eliyele bize dayatmıştır. Uzatmaya gerek yok kısacası vesayetçi sistemde; siyaset askerler eliyle, ekonomi TUSİAD’ın tavaasutu ile IMF tarafından yürütülmektedir. Bir nevi birleşik derebeylik cumhuriyeti olan bu ülkeyi doğudaki aşiret ağalarının, batıdaki holdingleşmiş oligark ailelerin elinden kurtarmak gerekir, bunun içinde demokrasi ve şeffaflaşma bir zorunluluktur, bu uğurda atılmış her adım önemlidir, desteklenmelidir, üstelik bu adım siyaset üstüdür, zira demokratikleşme olmadan bu ülkenin solu’da sağı’da ölüdür. Ölüdür çünkü her ikisini de Kemalizm tarafından döllenmiştir. Tamda bu tespiti yaptığımız noktadan itibaren evrensel değerlere sahip özgürlükçü bir sol ve sağ arayışının başladığını söyleyebiliriz, akp ile sağda kısmen başarı sökonusu ise de sol’da tam bir fiyasko sözkonusu olup, elbette bu boşluk doldurulacaktır, zira fizik kanunudur boşluklar mutlaka doldurulur.
Şevket Sureyya Aydemir ile başlayarak Mihri Belli, Doğu Perinçek’e uzanan ajan-pravaktör, sahte sol aktörler ile türk solu iğdiş edilerek, gerici oligarkların sisteminin bekçisi haline dönüştürülmüştür.
Tüm mitinglerinde “katil devlet” sloganı atan sol (en son hirant dink cenazesi) ne hikmetse ERGENEKON sonrası, oligarkları, TUSİAD’ı, darbecileri temsil eden müesses nizamın yanında yer almıştır. Bu sahte solculuktur, bu düzen solculuğudur. Bugünden yarına kurulacak olan yeni/özgürlükçü solun en büyük görevi kendısını esır alan HAPIS UR’larından (duzenın besleme solcularından) kurtulmaktır. Zıra maskelerının düşmüş olması bu gorevı kolaylastırmaktadır.
Son 50 yıldır bizi “darbelerden darbe begen” durumunda bırakanların sıkısan kuyruklarını kurtarma derdine dusmüs olmaları gidisatın iyiye dogru oldugunu gostermektedır.
Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 7, 2009 | Reply
Sn. Durhat,
malum Türkiye’de siyasetin “bir buzdağı altının” olduğunu göremeyenlerin bakışı illaki sığ oluyor. Bize bir oyun oynadılar, müesses nizama hizmette kusur etmeyen bir takım aktörlerin bir kısmını sol, bir kısmını da sağ olarak yutturdular. Sol’da, sağ’da, ateiste, dindar müslümanda, alevi’de kemalist olmalıydı. Kemalist sol, kemalist sağ, kemalist alevi, kemalist milliyetçi, kemalist ateist olduğun sürece bir sorun yoktu.
ve sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyordu. İşte bu yüzden tüm bunları en azından 50 yıl önce gören, türkiyedeki solun sağ ile, sağın da sol ile iç içe geçmişliğini yazan ve “türkiye’nin sol’u sağdır, sağ’ıda ölüdür” diyen İdris Küçükömer’e saygı duymak gerekir. Bugüne değin başarıyla sürdürülen “kayıkçı kavgası” kıvamındaki TİYATRO en nihayet sona erdi. Ya da sona ermekte (ki can çekişiyor) zira değirmenlere saldıran Don Kişot durumunda, bu ülkenin meşru soluda, sağıda halkı temsil etmiyor, ülkede mevcut 8-10 oligark aileyi temsil ediyorlar ki, sırf bu düzeni sağlamak için müesses nizamın çerçevesi içinde yer almayan tam 24 parti kapatılarak ülke bir siyasi parti mezarlığına çevrildi. Bugüne kadar ki yapı, cumhuriyet görünümlü, hatta çok partili çoğulcu demokrasi görünümlü bir birleşik derebeylik sistemiydi, ülkenin doğusuna aşiret ağaları, batısına da adına işadamı/sanayici denilen ve devleti hortumlayarak geçinen oligarklar hakim. İşte tam bu noktada AB mevzuatları, şeffaflaşma, gerkçek bir burjuva demokrasisi çıkageldi ve pek tabiki bu durum devlet beslemesi oligarklara çok çok ağır geldi. IMF ile çok acil antlaşma yapılmasını isteyen TUSİAD her nedense AB yolunda frene basılmasını istemeye başladı, oysa düne kadar AB yolunda hızlı davranılmasını istiyordu, aslında yalandı, gerçek yüzünü en nihayet göstermek zorunda kaldı, çünkü mevcut hükümet öncekiler gibi kendisine sadık değil ve AB konusunda samimi olarak ilerlemek istiyor. oysa onlar AB konusunda gereğini yapmayan bir hükümeti tercih edeceklerdi ve sahte demokrat rolünde illada AB diyecekler, topluma ilerci bir sivil toplum kuruluşu rolü keseceklerdi (buzdağının altına bir örnek), amma velakin kendilerine sadık olmayan hükümet başta sahte sol chp’nin maskesini düşürdüğü gibi sahte demokrat ve sivil görünümlü TUSİAD’ında maskesini düşürmüştür. Hatırlarsanız bu TUSİAD, kukla hükümetler döneminde üniversite hocalarına çok demokrat ANAYASA’lar, Doğu Raporları hazırlatmıştı, ancak ne varki bunları süs için hazırlattığı, uygulattırmamak için hazırlattığı malum, bugün hiç birinin sözünü etmiyor. Çok bi sivil görünümlü olan Tüsiad’ın aslında askerci, darbeci, militarist olduğu da ortaya çıkmış oldu (biz bunu zaten biliyorduk, demokrat görünümünün sahte olduğunu biliyorduk) son zamanlarda askerlerin sivil yargıda yargılanmalarına, askerci davranmaları da açıkca maskelerinin düşmesine neden olmuştur.
IMF konusuna gelince, IMF tüm dünyada krize önlem olarak kamu harcamalarının artırılmasını, işsizliğe önlem alınmasını isterken, her nedense Türkiye’de tam tersini istemektedir, sizce neden??? çünkü IMF nin elindeki programı TUSİAD hazırlamıştır, bugüne kadar bize dayatılan tüm acı reçeteleri TUSİAD hazırlamış, IMF eliyele bize dayatmıştır. Uzatmaya gerek yok kısacası vesayetçi sistemde; siyaset askerler eliyle, ekonomi TUSİAD’ın tavaasutu ile IMF tarafından yürütülmektedir. Bir nevi birleşik derebeylik cumhuriyeti olan bu ülkeyi doğudaki aşiret ağalarının, batıdaki holdingleşmiş oligark ailelerin elinden kurtarmak gerekir, bunun içinde demokrasi ve şeffaflaşma bir zorunluluktur, bu uğurda atılmış her adım önemlidir, desteklenmelidir, üstelik bu adım siyaset üstüdür, zira demokratikleşme olmadan bu ülkenin solu’da sağı’da ölüdür. Ölüdür çünkü her ikisini de Kemalizm tarafından döllenmiştir. Tamda bu tespiti yaptığımız noktadan itibaren evrensel değerlere sahip özgürlükçü bir sol ve sağ arayışının başladığını söyleyebiliriz, akp ile sağda kısmen başarı sökonusu ise de sol’da tam bir fiyasko sözkonusu olup, elbette bu boşluk doldurulacaktır, zira fizik kanunudur boşluklar mutlaka doldurulur.
Şevket Sureyya Aydemir ile başlayarak Mihri Belli, Doğu Perinçek’e uzanan ajan-pravaktör, sahte sol aktörler ile türk solu iğdiş edilerek, gerici oligarkların sisteminin bekçisi haline dönüştürülmüştür.
Tüm mitinglerinde “katil devlet” sloganı atan sol (en son hirant dink cenazesi) ne hikmetse ERGENEKON sonrası, oligarkları, TUSİAD’ı, darbecileri temsil eden müesses nizamın yanında yer almıştır. Bu sahte solculuktur, bu düzen solculuğudur. Bugünden yarına kurulacak olan yeni/özgürlükçü solun en büyük görevi kendısını esır alan HAPIS UR’larından (duzenın besleme solcularından) kurtulmaktır. Zıra maskelerının düşmüş olması bu gorevı kolaylastırmaktadır.
Son 50 yıldır bizi “darbelerden darbe begen” durumunda bırakanların sıkısan kuyruklarını kurtarma derdine dusmüs olmaları gidisatın iyiye dogru oldugunu gostermektedır.
EN AZ 100 YILLIK BİR İTTİHATÇI GELENEĞİ OLAN DARBECİLİK, CUNTACILIK, KOMİTACILIK GELENEĞİNİN BİTTİĞİNİ SÖYLEYEMEYİZ, ANCAK EN AZINDAN ABD UŞAKLIĞINDAKİ DARBECİLİĞİN BİTTİĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİZ.
ERGENEKON, TÜRKİYEDEKİ TÜM PİSLİKLERİN HEM KAYNAĞI HEM DE KARAKUTUSUDUR.
ERGENEKON İLE HESAPLAŞMAYI BAŞARABİLEN TÜRK AYDINLARI, DEMOKRATLARI BİR DÖNEMİN KAPANMASINA, YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLAMASINA VESİLE OLACAKLARDIR.
“ENSEYİ KARATMAYALIM”
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
buzdağının altına biraz daha bakalım.şu an ülkede yenilikçilerle gelenekçiler arasında gizli bir iktidar savaşı yaşanıyor.bunlara libareller ve yobaz laikçilerde diyebilirsiniz.yada halkçılarla,çıkarçılar.
şu an tablo,menderes’in ikitidar oldugu zamanlara benziyor.menderes ve erdoğan halkçı görünümünde.diğer tarafta ise Atatürkçü görünen çıkarçı oligarklar var.onların düzeni iyi.hükümette kim olursa olsun,onlar perde arkasında ülkeyi herdaim yönetmekte.zevki sefa sürdürmekteler.yargıçlar,bürokratlar,askerler hep bu elit oligark tabakadan.
Erdoğan bütün bunlarla mücadele etti,hale ediyor.dediğim gibi,bu ülke demokrasi ile değil yarı oligarşiyle yönetiliyor.nedendir bilmem.bir süre sonra erdoğan hem halkçı hemde oligark davranmaya başladı.söylemler yerinde ama uygulamalar zayıfladı.acaba bu bize demokrasinin bol gelmesinden miydi.hala düşünüyorum.demokrasi bize çok mu?yada evrensel anlamada bir demokrasi anlayışı bu ülkeye gelemez mi?
Erdoğan iktidarda olduğu sürece sorun yok.ancak keyfi kaçmış oligarklar sürekli sorun çıkartmaya devam edecekler.ikinci bir konu Erdoğan yarı demokratik sistemle ülkeyi yönetmenin daha kolay oldugunun farkına vardı.tek söz erdoğanındı.parti içi demokrasi olmazdı.lider oydu.parti içinden çatlak ses çıkmazdı.çünkü vekilleri hep kendisi seciyordu.vekillerde hallerinden memnun.bizlerdeki çatışma kültürü en sağlam partiyi bile ikiye üçe bölebilir.sanıyorum,gerçek demokrasi ile yine biribirimize gireceğiz.buda generallere yarayacak.darbe ve sağlam bir iktidar için zemin hazır olacak.
bizim ülkemiz zor bir ülke.dediğim gibi dışarıda düşman aramayalım.en büyük düşmanı görmek için aynaya bakmamız yeterli.yada sokağa çıktığınızda yanınızdan geçen adam.öz be öz Türk…
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
ergenekon konusunu unuttum.ergenekon yobaz laikçiler mücadele edebilmek için hükümet tarafından çıkartılmış bir şeydir.kıytırıktan bir savcı,baba bir savcı bile olsa arkasında siyasi destek olmadan bu türkden bir gişimde bulunamaz.
yobaz laikçiler hile yapıyordu.ülke yerinde sayıyordu.yobaz laikçiler ülkeye zarar veriyordu.erdoğanda onların yöntemiyle onlarla mücadeler etmeye karar verdi.olay budur.hukukun durumu ülkemizde içler acısıdır.bununda sorumlusu yobaz laikçi yargıçlardır.hukuku kullanarak yobaz laikçiler sindiriliyor,iyide ediliyor.keşke her şeyi Türkiye için yapmış olsaydılar bu laikçiler.keşke her şey normal yollardan düzelmiş olsaydı.
ergenekon bir 10 yıl daha bitmez.Erdoğan’ın AB süreci değişikliklerine hız vermesi gerekli.demokrasiyi getirmese bile sağlam çalışan bir sistem kurabilmeli.vergi sistemi hala içler acısı.vergi toplanmıyor,haraç kesiliyor.vergide her şey üçkağıt üzerine kurulu.
bakın ne kadar sorunuz varmış.evet darbeye karşı çıkmaya devam edin.
Yazan:durhat Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
Sayın Ali Duman,
Öncelikle,zaman ayırıp emek verdiğiniz yorumunuz için teşekkürler.Toparlayıcı ve bir o kadar da bilgilendirici bir yazı olmuş.Yıllardır Türkiye halkının üzerinde oynan oyunları,dönen entrikaları çok güzel analiz etmişsiniz.Özellikle de halkın bilinçlenmesini engelemek amacıyla ortalığı ideolojik kirliliğe boğan,yarattıkları dumanlı ortamla perde arkasında türlü dümenler çeviren egemen güçleri bir kez daha ifşa etmişsiniz.Zira sağ veya sol,hangi görüş görüntüsü verilirse verilsin egemen güçler, iktidarlarını hep bu yöntemle korumaya çalıştılar ve 85 yıllık karanlık rejimi ayakta tutmayı bu yöntemle başarabildiler.Bugün de aynı oyun ve senaryolar sahnededir.Aktörleri değişse de zihniyet aynı zihniyettir:toplumu bölüp parçalayarak yönetmek,ülkenin çokkültürlü yapısından faydalanarak farklılıkları çatıştırmak,halkları birbirine kırdırmak…
Ancak yolun sonu gelmiştir…sancılı ve sıkıntılı geçen bir sürece karşın toplum artık uyanmıştır,bilinçlenmiştir.Elbette derin güçler de bu uyanışın farkına vardıkları için tüm güçleriyle direnmektedirler.Dört koldan saldırıyorlar lakin nafiledir…maskeler bir bir düşüyor ve düşmeye devam edecektir.Zira,mızrak artık çuvala zığmıyor.
“Ense karatma”meselesine gelince,Çetin Altan’ın dilimize kazandırdığı bu terim,karamsarlığa düşülmemesi,umutların tükenmemesi gerektiğini telkin eder.Değer verdiğim bir uyarıdır.Bir öğüt niteliği taşır benim için.
Ancak,”harcanan zamana değmez”şeklindeki yakınmamı bir umut tükenişi olarak algılamışsanız,beni yanlış anladığınızı belirteyim.12 Eylül mirası özürlü halimle bile demokrasiye olan inancımdan ve bu yoldaki mücadelemden asla vazgeçmedim…ülkemizin bir gün gerçek bir demokrasiye kavuşacağına dair umutlarımdan da.Yukarıda bahsi geçen serzenişim,birebir yorumlaştığım ve iletişim problemi yaşadığım bir katılımcı içindi.Şimdi de bu prensibimin arkasındayım:anlama ve anlaşılmayı amaçlarken karşımdaki anlamaMakta ve görüşlerimi-bilinçli ya da değil-çarpıtmakta ısrar ederse,evet,bir müddet sonra tartışmayı lüzumsuz bulurum.”Son nokta”yı bu sebeple koymuştum.Bakın,yorumlarınıza gönderme yaparak “buz dağının”görünmeyen kısmını nasıl net gördüğünü(!)açıklayan katılımcının yorumunu okuyun bana hak vereceksiniz…Özellikle de Ergenekon konusuna dair yorumu.
En içten sevgi ve saygılarımla.
Yazan:durhat Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
“Ense karatma”değil,karartma olacaktı,düzeltirim.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
sayın durhat “ense karatma” önemsiz bir ayrıntıdır ama 85 yıllık karanlık rejim önemli bir hatadır.karanlık dönem inönüyle başlar.yani bu düzenin geçmişi 70 yıllıktır.
ha siz cumhuriyete toptan karşıysanız ayrı mesele.cumhuriyet ve beraberinde getirilen laiklik olmasaydı,devrim niteliğindeki değişiklikler olmasaydı,bugün buralara arapça harflerle yazarken ortadoğu toplumlarından ne kadar farkımız olacaktı düşünebiliyor musunuz?
bu memlekette geçmişten gelen en büyük sorun hiçkimsenin gerçekten Atatürk’ün yolundan gitmemesi.Hatta kemalistlerin bile,hatta kendini cumhuriyetin koruyucuları olarak ilan edenlerin bile.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
Sayın Bigalıoğlu,
Siz bu kadar duygusal bir Atatürkçü müydünüz, bilmiyordum valla:) Şimdi 1938’e ışınlansak memleket kurtulacak diyorsunuz yani. Asr-ı saadet, Atatürk dönemi. Ama kendisi de pek mutsuzmuş son zamanlarında; işler pek de öyle toz pembe değilmiş galiba. Ne dersiniz?
Yazan:cb Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
(Ekrem Senai)
:))
Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
Bu Ergenekon hassasiyeti bir nevi TURNUSOL görevi görür hale geldi, neyseki Ergenekon’a “ABD koplosudur” diyen aklını peynir ekmekle yemişler, hakikatın karşısında “tutunamayanlar” kategorisine gönderilmekte geç kalmadılar, ya da “bu bir ABD koplosudur” bukelemunlaştı, başka söylemlere büründü ki, her ne şekil alırsa alsın biz o söylemleri çok iyi tanıyoruz. Zira şekil değişsede, öz değişmiyor.
Ergenekon artık bu müesses nizamın “kara kutusudur” ve bu kara kutu her yönüyle deşifre edilmeyi beklemektedir. Ancak ne var ki kurumsal olarak yalana bezenmiş resmi tarihe biat derecesinde inanlar için yalanın şerbeti hakikatın acı oluşundan çok daha tatlıdır. Zira tatlı yalanlara inanmak, acı gerçeklere inanmaktan daha kolay ve daha sancısızdır. Oysa aydın olmanın sorumluluğu acı gerçeklerle yüzleşmek, hakkını sahibine teslim etmeyi gerektirir.
“Atatürk olmasaydı…”, “devrimler yapılmasaydı…” ile kurulan cümleler gerçekten hükmünü yitirmiştir. Bu cümleler ile 85 yıl yaşadık, 1000 yıl 2000 yıl daha yaşayacak değiliz, geçmiş statik, bugün ve gelecek dinamiktir, geçmişin statükosuna takılıp kalanlar, ne bugünün ne de yarının dinamikliğini yakalayamazlar ve bu dinanizme ayak uyduramayanlar tarih sahnesinden çekilmek ya da en iyi ihtimalle tarihin figuranı durumuna düşmek zorunda kalırlar.
Evet Atatürk bu ülkenin kurtuluşuna ve cumhuriyet olmasına önderlik etmiştir, ancak ne varki Atatürk öncesinde de Türkler binlerce yıl özgür ve devlet olarak hep varoldular, yani Türklerin özgürleşmeleri, bağımsız devlet(ler) kurmaları, salt Atatürk sonrası oluşmuş bir durum değildir. Türklerin bağımsız devlet olma, özgür olmaları Atatürk ile başlamıyor, Atatürk öncesi binlerce yıllık devlet ve imparatorluk tarihi vardır.
Derinlikleri İttihat ve Terakiye kadar uzanacağı büyük bir ihtimal olan Ergenekon, derin devlet adı altında yuvalanmış ve devlet adına her türlü kirli işlerin çevrildiği bir şer örgütü haline gelmiştir.
Dünya yüzünde 17.500 faili meçhul cinayetin yaftası ile dolaşabilecek demokrat bir ülke olabileceğini tahahhül dahi edemeyiz. Toplumun Susurluk eylemliliğinden, Ergenekon suskunluğuna dönüştürülebilmesini aradan geçen 10 kusür yılın Ergenekon tarafından çok başarılı değerlendirildiğini söyleyebiliriz. Bu toplum; Ergenekon’un sahneye sürdüğü kanat önderleri, sahte demokratlar, demokrat ve sivil görünümlü STK ları ve “Türkiye Türklerindir” mahlaslı merkez medya desteğinin olağan üstü gayretleriyle dönüştürülmüştür. Bu dönüşüme hizmet eden aktörler, ETÖ yargılamasının başlamasıyla ile birlikte bu örgütün gönüllü avukatlığını ve savunuculuğunu üstlenmişlerdir.
17.500 cinayetin aydınlatılmamış olmasına duyarsız kalabilen bir toplumun normal olabileceğini, en azından aydın olabileceğini düşünemeyiz.
Sn. Bigalıoğlu
1930 kafası ile ne bugünü yaşayamayız, dünü bugüne, bugüne de yarına taşıyamayız, çünkü yarın bugünden, bugünde dünden farklıdır, daha ileridir. En azından benim inandığım TARİHSEL DİYALEKTİK böyledir. Yanlış anlaşılmasın 1930 yılını eleştirmiyorum çünkü 1930 yılında inandıkları doğruları gerçekleştirmek isteyenlerin kendi içinde mutlaka birçok noktada TUTARLIKLARI vardı, ancak ne var ki bugünkü 1930 kafasının hiç bir konuda TUTARLILIĞI yoktur. Bu kafa (ya da zihniyet) en başta DİYALEKTİĞE, BİLİMSELLİĞE, AKILCILIĞA ters düşmektedir. “Aynı suda iki kez yıkanılmaz” İşte bu nedenle bu zihniyet yenilmeye mahkumdur, üstelik bu yenilginin bizzat sebebi kendi gericiliğidir. Tıpkı Marx’ın öngördüğü gibi “kapitalizm ayağa kalktığı ilk günden itibaren gericilileşmeye başlar”. 1930’lu yıllarda başlayan gericileşme 1980 darbesi ile doruk noktasına çıkmıştır.
Sn. Durhat,
Elbette umudunuzu yitirmediğinizi biliyorum, maalesef ki cümlelerim böyle bir çağrışım içerisinde, bu yanlış çağrışımı düzeltiyorum. Ayrıca sizinle aynı umudun yolcusu olduğumuzu aynı umutları paylaştığımızı düşünüyorum, ülkemiz ve halkımız adına gelecek günlerin daha güzel olmasından daha ulvi bir dileğimizin olmadığını biliyorum, bu amaç içinde olanları gönülden selamlıyorum, tüm mücadelemiz çocuklarımıza daha güzel bir dünya bırakmak içindir.
selam ve saygılarımla.
Not : SN.EDİTÖR bir yorumum pc’nin azizliği sonucu mükerrer çıkmıştır, mükerrer çıkan -baştan 16ncı- yorumumum silinmesini.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
“Siz bu kadar duygusal bir Atatürkçü müydünüz, bilmiyordum valla:) Şimdi 1938′e ışınlansak memleket kurtulacak diyorsunuz yani. Asr-ı saadet, Atatürk dönemi. Ama kendisi de pek mutsuzmuş son zamanlarında; işler pek de öyle toz pembe değilmiş galiba. Ne dersiniz?”
ekrem bey,bu yazdıklarınız samimiyetinizi sorgulamama neden oldu.biraz tarih okuduysanız o dönemleri bilmeniz gerek.toz pembeymiş,mutsuzmuş…ne biçim ifadeler bunlar.şimdi size tarih mi anlatalım yani.Atatürk’le,Cumhuriyet’le,Türkiye ile bir derdiniz varsa,söyleyin bilelim.ne demekmiş 85 yıllık karanlık dönem filan.
Yazan:MY Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
“şimdi size tarih mi anlatalım yani.Atatürk’le,Cumhuriyet’le,Türkiye ile bir derdiniz varsa,söyleyin bilelim.ne demekmiş 85 yıllık karanlık dönem filan.”(Bigalıoğlu)
yaa, hadi Ekrem Bey’e tarih anlatin, mesela Alevî Kürtlerin katledildigi Dersim ile baslayin aydinlik(!) cumhuriyet yillarini anlatmaya.
http://www.derindusunce.org/2009/05/28/pkkyi-dis-mihraklar-mi-kurdu/
veya Istiklal Mahkemelerinden (kemalist engizisyon) bahsedin,
http://www.derindusunce.org/2009/07/05/cumhuriyet%e2%80%99in-teror-aygiti-istiklal-mahkemeleri/
yeri gelmisken DerinSular’in yazari Serdar Kaya’ya da tarih ögretin biraz, o da size sapka kanunu yüzünden asilan kadinlari (evet yanlis okumadiniz) anlatsin.
http://www.derinsular.com/kitap/2008/05/sapka-idamlarinda-bir-kadin-salci-baci-aktas.php
Bu da yetmezse 1925’ten beri Atatürk’ün partisi CHP’nin nasil darbecilik oynadigini anlatin Ekrem’e, bana, Mustafa Akyol’a…
http://www.derindusunce.org/2009/07/04/darbecilik-chpnin-muzmin-hastaligidir/
Aydinlik fasizmin 85 yillik tarihi ile gözlerimizi kamastirin sayin Bigalioglu :))
bütün bunlari okuduktan sonra gelip “ee tabi, zor günlerdi, yeni bir devlet kuruluyordu” filan diye palavra sallayin, savunun fasizmin alaturka versiyonlarini. 85 yilcik geçmis sadece, daha laikligin temelleri filan oturmamis, yani bir iki darbecik daha olsa ne olur?
Ergenekon’u da saliverelim, salyalarini saçarak kostursun ortalarda.
ahh Bigalıoğlu ahh.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
“1930′lu yıllarda başlayan gericileşme 1980 darbesi ile doruk noktasına çıkmıştır.”
Ali bey,ben 35 yaşındayım.dolayısıyla 80 ve öncesini bizzat yaşamadım.eldeki dökümanlardan ve medyadan bilgiler edinme durumundayım.80 ihtilaliyle ilgi bir belgesel seyretmiştim.sahnede ecevit ve demirel,cumhurbaşkanı seçemiyorlar,birbirleriyle çekişiyorlar,didişiyorlar.sağ-sol kavgaları çıkıyor.insanlar birbirlerini öldürüyor.biraz paranoyak olalım birinin arkasında ABD diğerinin arkasında Rusya var diyelim.bu iki lider neyi paylaşamıyorlar?şimdi burada Askerin bir rolü var mı?insanlar birbirini kırıyor.Türkiye’nin en ücra köyünde bile insanlar sağcı-solcu ayrılıyor.kahvehaneler,işyerleri sağcının ayrı solcunun ayrı.şimdi burada Asker faktörü var mı?
80 yılında ikiye bölünmüş köy ahalisiyle bugün konuştuğunuzda size şu cevabı veriyor.”yaw biz o zamanlar ne kadar cahilmişiz”.evet ne kadar cahilmişiz.o köyde ne ABD var,Ne Rusya var,ne Asker var.ne var?cehalet var.
yani diyeceğim 80 ihtilalinde doruk noktasına ulaşan bir şey yok.elbette ülke kalkınıyor bugün,çünkü insan kalkınıyor,toplum kalkınıyor.
daha 3 yıl öncesine kadar Asker hakkında acaba aşırı eleştirel yazılar yazmasak mı diye düşünüyorduk.Daha 2 yıl öncesine kadar 80 iltilalini görenler,çok konuşma walla seni alır götürürler diyordu.
Bugün konuşuyoruz dimi,demediğimiz laf kalmıyor.1930 ve 80 arasındaki gericileşmeyi anlayamadım doğrusu.son zamanlar o dönemleri canlı tanıklardan epey bir dinledim.gericileşme nasıl oldu size göre,açarsanız sevinirim.
Yazan:cb Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
Bigalıoğlu,
ek olarak AbdülMelik Fırat’a da bulabilirseniz anlatın biraz o da size anlatsın.Tbmm açılış öncesi doğuda palazlandığı düşünülen Ermenilerin nasıl katlettirildiğini,Ermenilere yapılan zulmü.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
sayın MY bende size birkaç link vereyim o zaman.
http://bigalioglu.blogcu.com/tarih-14-nisan-2009-genelkurmay-in-normalllesme-sureci-basladi_41959441.html
http://bigalioglu.blogcu.com/ataturk-un-son-sozleri-ismet-inonu-ve-adnan-menderes_18080661.html
http://bigalioglu.blogcu.com/ataturk-ile-inonu-kavgasi_30876241.html
Yazan:eg Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
11 eylül günü türkiye’deki her ilde sıkıyönetim vardı(mülki idarenin askere devredildiği bir yönetimdir sıkı yönetim ama ne hikmetse asker beylere bu yetemedi!!!) ve çatışmalar bir türlü durmuyordu. ama ne hikmetse 12 eylül sabahı herşey bıçakla kesilmiş gibi durdu. sonradan öğreniyoruz ki sabahtan bir solcuyu öldüren silah, akşama bir sağcıyı öldürmüş. sonra askercikler de ne yapsın mecbur kaldılar darbe yapmaya. zaten onları hep sivillerin hatası darbeye yöneltir, yoksa bizim ülkenin askerlerinin darbe yapmak gibi bir niyeti asla ve kat’a olmaıştır:)))
bigalıoğlu bey, sizin 12 eylül argümanlarınızı bu ülkede yaşı 80’e dayanmış ve hayatında darbeden başka birşey görmediği için, hayatı darbesiz algılayamayan insanlar öne sürüyor. daha önceki yorumlarınızda nedense bende, düşünen ve sorgulayan bir insan izlenimi vermiştiniz. ancak bu yazının altına yazdığınız yorumlar cidden evlere şenlik!
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 8, 2009 | Reply
Sayın Bigalioğlu,
Yani bana kısaca “Atatürk’ü seviyor musun sen onu söyle” diyorsunuz. Zaten her Kemalist muhabbetin bitiş sorusu budur. Tehdit cümlesi: “Bir sorunun mu var, söyle, hadi söyle pis gerici !”. Ne sorunum olacak, orada kapı gibi koruma kanunu var. “Atam”ın bir harfini değiştirip “Adam” yapsan memurluktan atıyorlar, benim ne problemim olabilir Atatürk’le.
Ne diyeyim, en iyisi “askeri ve siyasi bir dehaydı” deyip çamura yatmak.
Ben ne anlarım tarihten, siz ne diyorsanız odur. Osmanlı çok fena, kaka bir devlettir, son derece gerici ve arkaiktir. Atatürk ülkenin üzerine güneş gibi doğmuş, ışıl ışıl sarı saçları ve deniz mavisi gözleriyle superman gibi kara bulutları dağıtmış ve bizi muasır medeniyetler seviyesine uçurmuştur. Uçuş o uçuş…
Yazan:ersun Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
Atatürk ülkenin üzerine güneş gibi doğmuş, ışıl ışıl sarı saçları ve deniz mavisi gözleriyle superman gibi kara bulutları dağıtmış ve bizi muasır medeniyetler seviyesine uçurmuştur. EKREM SENAİ
Bu görüşünüze aynen katılıyorum.
Yazan:EDiTÖR Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
Ersun Bey,
diski ve üreme organlarinin argo karsiliklarini kullanarak yazdiginiz yorumlar MICROSOFT KEMALIST FILTER 2.0 tarafindan engelleniyor. Bosuna vakit harciyorsunuz.
Ataturkçü Düsünce Dernegi’nin sitesine gidin. Orada sizi rahatlatacak yazilar var.
iyi günler.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
ersun bey,
Bu sözüme nasıl katılabilirsiniz? Bakın Atatürk’ü bir fani, kırmızı donlu, pelerinli Amerikan süper kahramanı olan süpermene benzetmişim. Haşa ! O bulutlardan bizi gözetleyen, silüeti Damal dağının gölgesiyle beliren, ölümsüz, prensipleri ezeli, devrimleri ebedi bir Tanrıdır. Olsa olsa Zeus’a benzetilebilir.
Behçet Kemal ne demiş:
Siz, ancak buna katılıyorsunuzdur.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
Bakın Zeus benzetmesi de bana ait değil, köpürmeyiniz. Bakın Yakup Kadri ne diyor:
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
Eski Osmanlı İmparatorluğu bir hayal gibi ortadan silinirken, milli bir Türk Devleti’nin kuruluşu, bu çağın en şaşırtıcı başarılarından birisidir. Mustafa Kemal, yüce bir eser ortaya koymuştur. Atatürk’ün parlak başarısı bütün sömürgeler için bir örnek olmuştur.
Maurice BAUMANT(Profesor)
Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye’nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hakettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.
General Mc ARTHUR
Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye’nin doğması, yeni Türkiye’nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk’ün Türk halkının ismidir. Şüphesiz ki, Türkiye’de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.
John F.KENNEDY (A.B.D.Başkanı, 10 Kasım 1963)
Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması’nın imzalanması nedeniyle; “Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı” diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap:
Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O’nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.
(1921) Fransız Başbakanı BRIAND
Kemal Atatürk’ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu:
Görüyorsunuz ya, dedi: birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum.
Cesaret ve zekasından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir şef’in, yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi?…
George BENNES Vu Gazetesi-1938
Atatürk gibi insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi belli bir devre için de doğmazlar. Onlar önderlikleriyle yüzyıllarca milletlerin tarihinde hüküm sürecek insanlardır. Atatürk gibi dehalar sadece görünüşte ölürler. Oysa, gerçekleştirdikleri eseler daima hayattadırlar.
Tahran gazetesi
85 yıllık karanlık tarihi böyle tarif ediyorlar.Sizler için söylecek söz bulamıyorum arkadaşlar.Sizler böyle davrandıkça yobaz laikçilerden ne farkınız kalıyor.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
Sayın Bigalıoğlu,
Atatürk’ü değerlendireceksek bunu objektif bir şekilde yapmalıyız, duygusal saiklerle değil. Evet, emperyalistlere karşı kurtuluş mücadelesi ve sömürge olmadan başı dik yeni bir cumhuriyet kurmak hepimizi gururlandıran büyük bir başarıdır. Fakat bu bir adamın (pardon Atamın) tek başına planlayıp uyguladığı bir şey değil. Milli mücadele nutukta yazdığı gibi 19 Mayıs 1919’da başlamadı. Bundan çok önce müdafaa-i hukuk cemiyetleri, direniş örgütleri kurulmuştu. Artık hepimiz biliyoruz ki Bandırma vapuru da, kıytırık bir tekne değil, bir fırkateyndi. Samsun’a çıkma işi de Padişah Vahdettin’in görevlendirmesiyleydi. Ve evet inanılmaz bir başarı gösterildi ve Sakarya savaşı kazanıldı (İnönü eline yüzüne bulaştırdı, İnönü muharebeleri tam bir başarısızlıktı, Atatürk müdahale etmeseydi Sakarya’da öyle olacaktı). Buraya kadar tek itirazım Atatürk’ün, gökten zembille inip bütün bu organizasyonu gerçekleştirdiği ve savaşı tek başına kazandığı noktasınadır. Fakat gavurların dediği gibi bundan sonra all hell broke loose. Atatürk, korkulanı yaptı ve muhalefetten kurtulup tek adam olmanın yolunu seçti. Cumhuriyetin ilanını bile apar topar, arkadaşlarına haber vermeden yaptı. Hilafeti çok yanlış bir zamanda kaldırdı. Musul ve Kerkük elimizden uçtu gitti. Kürt isyanları başladı, hala bunun sıkıntısını çekiyoruz. Dil devrimi yapıldı, çok güzel. Bu Osmanlı’da son dönemde sürekli tartışılan ama eyleme geçirilemeyen bir şeydi ama bununla kalınmadı eski harfler yasaklandı. Böylece geçmişle tüm kültürel bağ kopartıldı. Yabancı kelimelerin ayıklanması adıyla dil kuş diline döndürüldü. Türk tarih tezi diye bir şey ortaya atıldı. Osmanlı koca bir paranteze alınıp şaman Türklerle bağ kurulmaya, Türklerin ari ırk olduğu, tüm ırkların Türklerden, tüm dillerin Türkçeden türediği fantazilerine tevessül edildi. Kafatası incelemeleri gibi faşist uygulamalara girişildi. Koca Mimar Sinan’ın bile kafatası mezarından alındı, Türk mü anlaşılsın diye. Milliyetçilik adı altında faşizm yapıldı. Dersim’de binlerce insan çoluk çocuk demeden öldürüldü. Kürtlere asimilasyon politikası uygulandı. Laiklik adı altında halkın dini duyguları rencide edildi, ezan Türkçeleştirildi, köylerden jandarma zoruyla Kur’an’lar toplatıp yaktırıldı. Batılılaşma adına Türk müziği bile yasaklandı. Radyolarda halka batı müziği dayatıldı. Ülke tek parti rejimi ile yönetildi. Amerika baskısıyla çok partili denemeler yapıldıysa da kukla partilerin bile halkın teveccühünü alması, bu partilerin kısa zamanda kapatılmasına sebep oldu. Kurtuluş savaşının kahramanları, suikast bahanesiyle hapsedildi. Anılarını yazmalarına bile müsaade edilmedi, sürekli tarassut altında bulunduruldu.
Batılılaşma bir imaj değişikliğinden ibaret kaldı. Şapka devrimi gibi dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şey yapıldı. Yaz yaz bitmez.Eh artık baskı ile bir yere kadar, insanlar tarihi araştırmaya, bazı arızaları görmeye başladı. Günümüz problemlerini anlamak istiyorsak tarihi doğru anlamalıyız. Duygusal yaklaşımlarla olmaz bu.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
Bir not: Kemalist arkadaşlar, Atatürk’ün ne kadar büyük olduğunu ispat için referans göstermek zorunda değilsiniz. Elbette çok büyüktür. İlkeleri de uygulanmalıdır. Eyvallah bak Batılılaşma güzel bir hedef, buna gayret gösterelim. Yurtta sulh, cihanda sulh ! Bak ne güzel prensip. Laiklik de hoş. Bakın ne güzel hepimiz Anglo-Saxon tipi laiklik tanımında toplumsal konsensüs sağlıyoruz, dayatmayın artık Fransız laisizmini. Milliyetçilik de hoş. Zaten dünyada bizden daha milliyetçi bir ülke yok. Halkçılık ! Eyvallah. Halkın içinde olacaksın, dertlerini dinleyeceksin, verdiği oya, seçtiği partiye saygı göstereceksin.
Ayet de değil ya hoş, Atatürk prensiplerinin biraz dışına çıksak da münkir ilan edilmeyiz herhalde. Devlet, dine saygılı olsun. Dindarlara, azınlıklara, Kürtlere insanca muamele etsin. Atatürk başörtüsünden hoşlanmıyordu diye vatandaşım ikilem altında bırakılmasın. İsteyen istediğini giysin, çıkarsın. İsteyen istediği dili konuşsun, öğretsin. Biraz genişlesin ufkumuz.
Tamam, büyük adamdı diyorum, kızmayın işte. Bırakın büyük kalsın. Tarihi bir şahsiyet olarak saygıyla analım. Prensip diye vatandaşa zorbalığı Atatürk adı altında dayatırsanız o saygınlığı öldürürsünüz. Bugün yapılan bu.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
Bigalıoğlu,
Bir de şunu tekrarlayıp duruyorsunuz sanki birisi böyle bir şey yazmış gibi.
Kim 85 yıllık tarih karanlıktır demiş anlayamadım. Bence sadece 25-30 sene karanlık bir dönem. Hiç o yıllarda yaşamak istemezdim. Zira böyle özgür yazamazdım. Muhtemelen ya istiklal mahkemesinde asılmış, ya da Sabahattin Ali gibi bir yerlerde başıma kurşun sıkılıp öldürülmüş olurdum. Çünkü bildiğiniz gibi bu dönem, muhalefetin “yasaklandığı” ve özgür basının “susturulduğu” bir dönemdir. Kemalistler bile komünizm temayüllerinden büyük sıkıntılar çekmiştir. Nazım ne zaman hapse girmişti mesela? Hmmm.
Yukarıdaki yağlama ifadelerini yazan Yakup Kadri’nin Kadro dergisi ne zaman kapatılmıştı? Hmmm.
Yazan:cb Tarih: Tem 9, 2009 | Reply
Ekrem Senai bey,
Sabahattin Ali mi demiştiniz?Sanırım başına sıkılan kurşunun sahibi Chp’liydi.Mustafa Akyol’un ‘ Darbecilik Chp’nin Müzmin Hastalığıdır ‘ başlığına ‘ Ergenekonculuk Chp’nin Müzmin Hastalığıdır ‘ diyebiliriz.Katilin birkaç hafta sonra salıverilmesini de hesaba katarak.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 10, 2009 | Reply
Sabahattin Ali’nin Atatürk’e hakaretten atıldığı hapiste yazdığı “Aldırma gönül, aldırma” şiirinin de şarkı formunda Cumhuriyet mitinglerinde söylenmesi ayrıca bir parodidir.
Yazan:seyyide demirhan Tarih: Tem 13, 2009 | Reply
lutfen en kısa zamanda bu yuruyus ankarad da ada duzenlensın veherkes gorsun ne cok kisi rahatsız darbelerden..
Yazan:seyyide demirhan Tarih: Tem 18, 2009 | Reply
SEVGİLİ GÜNLÜK
Sorma,sevgili günlük, çook dertliyim bu aralar.Bir hevestir dedim, geçer
dedim,tırsarlar da bırakırlar peşimizi dedim ama bunların bırakmaya niyeti
yok.Tutturmuşlar bir Ergenekon,gidiyorlar.Tamam kabul ediyorum,iyi noktaları
yakaldılar.Mesela,bizim tayfadan birinin ofisinde bir kroki bulundu,
gömdüğü silahların krokisi.Akıllı, insan ofiste saklar mı hiç?Sonra
efendim, birkaç kişi gözaltına alınamadan yurtdışına kaçınca bunlar
tabi iyice işgillendi.Dönecez dedi bizimkiler, ama dönmediler
tabi.İngiltere’de eğitim yapacakmış birisi,digeri de zaten tam bir eğitim
gönüllüsü,boş durmaz oralarda keretalar…Sonra tabi bizlerin bazı
mekanlarda yanyana çekilmiş fotoğraflarımızı da görünce hiç başka bir
şeye ihtiyaçları kalmadı..Dedik ki yahu biz memleket meseleleri konusuyoruz,
normal toplantı, ama yok onlar alacağı mesajı aldı tabi.Haa, bu arada bizim
tayfadan şaşkının biri darbe hayalleri kurmuş.Tamam,bu bizim ortak
hayalimiz de,a şaşkın ne diye bilgisayarda tutarsın?..Neyse,durum bu sen de
şahitsin.Biraz başımız dumanlı bu aralar.Ama yılar mıyız biz hiç,ne
mümkün!..Bizi yıldıramazlar sevgili günlük.Yıllardır hepimiz
atandığımız mevkilere ince hesaplarla atandık, tabi yeri geldi,biz de ince
hesaplarla atamalar yaptık.Onlar bizi halk seçti diye kıvanıp dursunlar..Biz
de diyoruz ki bizi yüksektekiler atatdı,ne de olsa bu ülkede atanmşlar
seçilmişlerden üstündür,değil mi sevgili günlük?..Sonra bizim medyamız
onların medyasını döver.Sağolsunlar hergün dava sürecini etkilemek
pahasına bas bas bağırıyorlar kanallarından, gazetelerinden
suçsuzluğumuzu..Bak Türkan Saylan olayına..Nasıl inlettiler yeri göğü
kadın hasta diye.Ben de diyorum ki,kadına birşey yapmadılar evini
aradılar,sakin olun.Yook,dinleyen kim, coştular bikere,çok severdik hepimiz
rahmetliyi.Sanki hastalığa saygımız varmış gibi.Sanki Menderes’i komadan
çıkar çıkmaz astıran biz değilmişiz gibi.Neyse sevgili günlük,
bir de Gata’mız var çok yaşasın.Gata’dakilerle biz çok severiz
birbirimizi.Az kol kanat germedik birbirimize hani.Dişimiz agrısın ya da
başımız dönsün,hoop Gata’dayız.Sağolsunlar kendimizi evimizde
hissediyoruz orada.Mapushaneye gelmek istmezse canımız,onlar bir rapor
yazıveriyor,tamam bu iş.Yat babam yat.Aaa,sevgili günlük, yargının da
hakkını yememek lazım.Onlar da işini iyi biliyor hani.Zaten 12. ve 14.
mahkemelerde bizden biliyorsun ya..Hem baktık bir karar bizim aleyhimize mi
çıkacak,gece yarısı operasyonuyla bir değişiklik yaptırıyoruz,
değiştiriveriyoruz hakimi falan.Anlıyacağın sevgili günlük,pek bir
sıkıntımız yok.Burası bize tatil gibi oldu.Ama,sıkılmaya
başladık.Neyseki az kaldı.Hakimler-Savcılar Yüksek Kurulu’nda gözümüz
kulağımız şu aralar.Şu bizim davalara bakan savcıların icabına
bakacaklar nihayet.Bizim evlatlardan birini atadın mı davaya,oldu da bitti
maşallah.Gerçi,Adalaet Bakanı onaylamamış ama bizi sevenlerden bir el atan
olur bunada.Bizi burada bırakacak değiller ya.Biz Türkiye’nin her köşesinde
görevimizi yapmış onurlu insanlarız.Bizi hapse tıkmaya kimin gücü
yetermiş,bizim omuzumuzda apolet var bikere.Hem biz Atatürkçüyüz yahu…Biz
istemezsek taş yerinden oynamaz bu ülkede,kimse kusura bakmasın.Çıkacağız
buradan..
(Bu sırada günlük tüm bu yüzsüzlüğe karşı daha fazla dayanamayıp
dile geir:Sen öyle zannet…)
Yazan:Ali duman Tarih: Tem 20, 2009 | Reply
Sn. Bigalıoğlu,
“1930 yılında başlayan gericileşme..” derken aslında iyiniyetli davranmış, 5 yıl torpil yapmışım. Düzeltiyorum gericileşme 1925 Takrir-i Sukun ile başlamıştır. 1924 Yılında Başbakan olan İnönü, Kürt Islahat Planını hazırlayarak, yürürlüğe sokmak istemiş, plan doğuda yaşayan kürtlerin batıya sürgününü (bir nevi tehcir) gerektirdiği için SIKIYÖNETİM olmadan yürürlüğe konabilecek gibi değildir, bu maksatla TBMM’den sıkıyönetim kararı gerektirmektedir, Başbakan İnönü meclisten sıkıyönetim kararı çıkartamaya muvaffak olamadığı için her ne hikmetse 6 ay sonra (1925) kürt ayalanması çıkmış (çıkartılmış) bunun üzerine hükümet TAKRİR-İ SUKUN ile birlikte SIKIYÖNETİM kararı çıkartmaya muvaffak olmuş ve bu tarihten itibaren GERİCİLEŞME başlamıştır. TAKRİR-İ SUKUN ile sadece kürtler değil, ülkenin tüm aydınları da yargılanmış, mahkumiyetler ve sürgünler yapılmıştır, daha yeni üniversite mezunu olan genç Nazım Hikmet’in ilk mahkumiyeti TAKRİR-İ SUKUN ile olmuştur. Elbetteki bu mahkumiyette katledilen mustafa suphi ve 14 yoldaşı için yazmış olduğu ve Atatürk’ü burjuva İngiltere ile işbirliği yapmakla eleştirdiği “ONBEŞLER KİTABESİ” nin rolü çok fazladır ve büyük şair bu şiirin bedelini bilindiği üzre çok ağır ödemiştir. Bu dönem benim için GERİCİLEŞMENİN başladığı dönemdir, zira varın siz 12 eylüle inanın, varın 12 marta inanın, varın 27 mayısa inanın o sizin bileceğiniz iş, tarih somut olana bakar, tarih objektiftir, somuttur. Ülkelerin resmi tarihi genelde uydurmadır, bizdeki kadar olmasa da her ülke tarihinde uydurmaya başvurmaktadır.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 21, 2009 | Reply
Ali bey,ona bakarsanız Dünya tarihi yalanlar üstüne kuruludur.1925 olaylarını anlattığınız içinde teşekkürler.Tabii o yıllarda olan bitenle sonraki onyıllarda olan bitenleri ve bugün olan bitenleri ilşkilendirmek yoruma açıktır.siz öyle düşünebilirsiniz,ben düşünmeyebilirim.Ben o dönemde yaşasaydım ve Atatürk veya İnönü yerinde olsaydım entirikalar dışında düşünecek çok daha önemli işlerim olurdu.Kurtuluş savaşından yeni çıkmış ve Kürtlerle birlikte verilen bir savaşta hemen kendimizi baltalamaya başlamazdım.Öyleki Hatay meselesinde bile halk oylaması yapılmışken,Kürtler istedi de biz mi vermedik?
Yanlız sizin işi taa oralara kadar uzatmanızdaki maksat başka.ben bu yaklaşımları iyi niyetli görmüyorum.Tamam belki modern bir ikinci Osmanlı inşa etmek isteyebilirsiniz.ama o modern Osmanlı’nın temellerinde cumhuriyet harcı olacak.Eski osmanlının kemikleri değil.
Eski osmanlının kemiklerini özlüyor olsaydık.Şimdi çoktan ikinci dil olarak ingilizce konuşuyor olurduk.
Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 21, 2009 | Reply
Sn. Bıgalioğlu,
tarihi gerçekleri olduğu gibi yorumlamak bizi doğru sentezlere ulaştırır. Tarihi olduğundan farklı yorumlamak kişinin kendi kendini kandırmasından başka bir işe yaramaz, ki kendi adıma ben kendimi kandırmak istemem. Misal bugün benim inandığım görüş iktidara gelse, hatta devrimle gelse, inandığım DİYALEKTİK gerçeklik nedeniyle, bilirim ki işbaşına gelen, hatta devrimle gelen o güç, ne kadar ilerici olursa olsun iktidara geldiği andan itibaren GERİCİLEŞMEYE başlayacaktır. Çünkü iktidarda olan, konumunu korumak durumunda olacağından, hep STATÜKOYU korumaya çalışır ve dolayısıyla da gericileşir. Bunun aksi dünya tarihinde henüz gerçekleşmedi. Selamlar.