RSS Feed for This Post

Bugün Pazartesi, yobaz laikler iyi günler diler

Bugün 20 Temmuz 2009, Pazartesi, yobaz laikler iyi günler diler.

 İnsan psikolojisi kadar hayvanların toplumsal yaşamları üzerinde de önemli çalışmaları bulunan Boris Cyrulnik Dünyanın Tılsımı (L’ensorcellement du monde) isimli ilginç kitabında empatiden bahsederken bir şebek sürüsünden örnek verir:

“Üzeri meyvelerle dolu bir ağaca yaklaşırken dişiler tam ters yöne bakarak büyük bir gürültü koparırlar. Fiziksel olarak daha üstün olan erkekler yiyecek bulunduğunu sanarak o yöne atılınca dişiler meyve ağacına hızla koşar ve erkekler gelmeden yiyebildikleri kadar yerler.”

 Kendini başkasının yerine koyma, davranışlarını önceden tahmin etme yetisi hayvanlarda da var. Üstelik sadece merhamet değil avlanma gibi ihtiyaçlar için de gerekli empati. İşte yobaz laiklerin en akıllısı Ayşe Arman da geçen hafta empati kabiliyetini gösterdi… Ama Boris Cyrulnik’in anlattığı dişi şebeklerle aynı seviyede kaldı kanaatimizce. Empati geldi randevuya ama vicdan ekti bizi…

 Çünkü kadın olmak için önce adam olmak gerekir, gazeteci olmak için ise insan olmak.

 Peki hem insan hem gazeteci olunmaz mı? Olunur tabi. Meselâ Alman gazeteci Günter Wallraff 21 Ekim 1985’te de Türk işçisi Ali Levent Sığırlıoğlu’nun kılığına girerek kiralık işçi olarak çalışmıştı. O dönemi anlatan “En Alttakiler” kitabı yayınlandığında kıyamet koptu. Zira siyah peruk ve koyu renk lenslerle bir Türk işçisi kılığına giren Wallraff iki yıllık “Modern köle ticareti” gözlemini kitaplaştırmıştı neticede.

 Yani öyle bir öğleden sonra askılı giyip “ayy bana laf atıyo bu pis Müslümanlar” demekle araştırmacı-gazeteci olunmuyor.

 Wallraff ve arkadaşları Thyssen gibi saygın(!) fabrikaları da temizliyorlardı. Çoğu yabancı olan işçiler için 24 saatlik vardiyalarda, insan sağlığı için çok gerekli olan kask ve maske gibi sağlık araç ve gereçleri yoktu. Thyssen’in temizlik firmasına ödediği 52 Marklık saat ücretinin 25 Mark’ı aracı firmaya ödeniyordu. Zincirin son halkası olan ‘Ali’ bu paranın sadece 9 Mark’ını alabiliyordu, ve tabi ki ‘Ali’nin sağlık sigortası yoktu.

 Alman gazeteci Wallraff kitabıyla sokaktaki Almandan siyasetçilere ve aydınlara kadar bütün bir toplumu silkeledi. Kalıcı iyileşmelere kapı açtı, uyuyan vicdanları uyandırdı.

 Türk gazeteci Ayşe Arman kuru gürültü peşindeydi. Aksi takdirde gözaltında kaybolmuş oğlunu arayan bir Kürt kadını kılığına girebilirdi meselâ. Ayşe Arman Yarın Playboy’a çıplak poz verebilir, daha çok reyting yapacaktır, başı da daha az ağrıyacaktır şüphesiz.

 Evet, yobaz laikler yine başörtülü kızların üzerine basarak ilerliyorlar.

 Bugün pazartesi. Yeni bir hafta başlıyor. Okuması çalışması devlet eliyle engellenmiş onbinerce genç kız Ayşe Arman gibi “dişilerin” terbiyesizliklerine bakarak “YA SABIR” çekiyor.

 Bugün Pazartesi, Türkiye uyanıyor, işe gitmek için. Ama vicdanlar uyuyor.

 

Trackback URL

  1. 23 Yorum

  2. Yazan:özlem Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Mehmet Bey muthiş bir pazartesi yazısı olmuş. O kitap ilk çıktığında ben de okumuştum. Yanlış hatırlamıyorsam Wallraf ya altı ya sekiz ay Türklerin içinde bir türk gibi yaşamış maden ocaklarından, kanalizasyon işine, mc donalds da tuvalet temizlemeye en ağır işlere tam vardiya koşmuştu. Bizim basınımızın hali pür melali ortada. bir ay evvel falan Arman soyunduğunda diğer yazarların kendisi için yazdığı övgü ve destanları okumuş inanamamıştım. İşte budur diyorlardı herkes seni konuşuyor. Kendinden bahsettirdin ne kadar başarılısın! Şimdi yine herkes Arman’ı konuşuyor. Yine başarılı:) Ama konuşulmayan gerçek bugün pazartesi ve hala bu ülkede başörtüsü yasağı sürüyor.

  3. Yazan:MY Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    eyv. Özlem Hanim sagolun, Ayse Arman’in soyundugunu bilmiyordum, yazimin o kismi kadük 🙂 yaw insan bir haber vermez mi? çok hayirsiz bu ayse 😀

    kendinden bahsettirdi ama galiba bu son olabilir, çok rezil oldu, yazisinda “vücudumu örtünce arkadaslarim beni taniyamadi” gibi bir sey demis, yani kimse yüzüne zaten bakmiyormus gibi bir anlam çikiyor. biliyor musunuz bazi sebek sürülerinde birbirlerini kalçlarindan taniyorlarmis. eh, kimisi koklasa koklasa, kimisi kalçadan, primatlar dünyasi sürprizlerle dolu 🙂

    kemalistlerin mürekkep yalamisi buysa bir de siz ötekilerin halini tahmin edin 🙁

  4. Yazan:yildiz Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Dediginiz gibi Arman kuru gürültü pesindeydi ve bu yüzden basini agritacak kiliklara girmeyi gözü yemedi. Zaten beceremezdi.
    Basörtülü olmayi bile yüzüne gözüne bulaştirdi. daha fazlasi sıkardi.
    Abaliya empati kontenjanindan bir onun sopasi eksikti. o da oldu tam oldu.
    Yasasin yobaz laikler!!

  5. Yazan:Harun Genc Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    biliyor musunuz bazi sebek sürülerinde birbirlerini kalçlarindan taniyorlarmis. eh, kimisi koklasa koklasa, kimisi kalçadan, primatlar dünyasi sürprizlerle dolu 🙂

    Nasil yani? Evrim vari mi?

  6. Yazan:MY Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Harun Bey,

    Ters evrim söz konusu, maymunlasan insan!

    bunu surada anlatmistik:
    INSAN MAYMUNLASABiLiR Mi?http://www.derindusunce.org/2008/04/11/insan-maymunlasabilir-mi/

  7. Yazan:durhat Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Valla vicdan,ahlak,karakter yerlerde süründü müydü bunun laikçisi,kürtçüsü,islamcısı,liberali olmaz.İnsanın doğasında varsa ikiyüzlülük ve sahtelik bunu herhangi bir kimlik altında yapmasının bir önemi yoktur.Adres yobazlığa çıkar sonuçta.Ayşe Arman ve onunla aynı zihniyeti paylaşanların yaptığı şey laiklik versiyonudur.Lakin yapılmak istendikten sonra farklı görüntüler altında da yobazlığın her çeşidi yapılabiliyor.Ve maalesef ülkemiz bu “çeşitliliğiyle”çok zengin…kanser gibi yayılmış.İşin ilginç yanı ise her türlü yobazlığın “demokratlık” olarak sunulması.Beni en çok kahreden de bu.Yani bakıyorsunuz düpedüz ırkçılık yapılıyor,adı demokratlık oluyor…Anti-emperyalizm,neo-liberalizm teraneleriyle ortalık sosyalist enternasyonele çevirilirken bir bakıyorsunuz burnundan kıl aldırmayan enternasyolistler(!) ergenekon sempatizanı çıkıveriyor.Tabii bunun adı hem “sol”culuk hem demokratlık oluyor.Ne bileyim tuhaf bir melekkette yaşıyoruz işte.Bugün bir şey konuşulur yarın başka bir şey.Diyeceğim o ki,dikkatli bir okuyucu “başörtülülerden özür diliyorum”ile”bir kürt olarak ne istiyorum”başlıklı makalenin altına-aynı şahıslar tarafından-düşülen yorumları okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaklardır.Peki,lastik gibi her yana çekilebilen bu sahte eşitlikçilerle Ayşe Arman’ın zihniyeti arasında ne fark var?

  8. Yazan:cb Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Mehmet bey,

    emeğinize sağlık harika bir yazı olmuş.Farkında olabilme yeteneği bu olsa gerek.Darısı göremeyen görmek istemeyenlerin başına.

    selamlar

  9. Yazan:durhat Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Cemile hanım,

    Farkındalık elbette hayatı anlaması ve anlamdırması adına insanın sahip olması gereken bir donanım.Çevremizde olup bitenleri tarafsız bir gözle bakmak,iyiyi kötüyü birbirinden ayırmak;belli bir farkındalık düzeyine gelmeden idrak edilemez.Zira iyi,doğru ve güzel olanı temsil eden adalet,hakkaniyet,eşitlik gibi değerler her kese lazım olan,herkesin ihtiyaç duyduğu şeylerdir.Adalet,herkes için olmalıdır…hakkaniyet,eşitlik ve özgürlük de.Kendisi için istediklerini başkaları için istemeyen,adalet ve demokrasiyi sadece kendisi-veya ait olduğunu düşündüğü kesim için-isteyen adalet anlayışı adalet değildir bencilliktir,tutuculuktur…hatta bazen sonu aşırı milliyetçiliğe,ırkçılığa,yobazlığa kadar varabilir.”Diğerinin” yaşam hakkına,özgürlüklerine saygı duymayan özgürlük anlayışı da bu anlamda arızalıdır,sakattır.Zira bütün değerler belli bir zümreye/kitleye/topluluğa bir ayrıcalık getirilmek için değildir;böyle bakıldığında anlamı kalmaz zaten.

    Tabii burada eleştirim size veya Mehmet Yılmaz beye değildir.Gazeteci diye ortalıkta dolaşan şovmenler için yazılanlar az bile.

    Ancak,bir noktayı da hatırlatmak isterim.Başörtüsü denince demokrasi,insan hakları,temel hak ve özgürlükler üzerine ahkam kesenlerin konu başkalarının haklarına gelince kıvırtmaları büyük bir insanlık ayıbıdır.Erva ve ebru isimli katılımcılar bunun en tipik örneğidir.Böyle adalet olmaz.Ve bana göre bu şahısların Ayşe Arman zihniyetinden en ufak bir farkı yoktur.Farkındalık gerekiyorsa-ki gerekiyor,size tamamen katılıyorum-bu zihniyetlerin de teşhir edilmesi gerekiyor.Zira yobazlık sadece laiklere mahsus bir şey değil velevki laik kesimlerden daha çok yobaz çıksa bile.
    Diyeceğim o ki,aidiyetlerimize kapılarak vicdanlarımızı duvara astığımız anda yobazlık başlar.Bu bir zihniyet sorunudur ve sadece bir kesimi suçlamak bana göre yeterli değildir.İnanın iki gündür uykularım kaçıyor bu garabet zihniyet yüzünden.İnsanlık bu kadar mı yerlerde süründürülebilir?

  10. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Durhat Bey,

    Son yorumunuzda yazdıklarınızın altına imzamı atarım.

    Malesef “Full Demokrat” olmayı başarmak kolay birşey değil. Benim de zaman zaman sindirmekte zorlandığım hususlar olabiliyor.

    Önemli olan çaba göstermek. Bunun yolu da karşındakini dinlemek ve anlamaya çalışmaktan geçiyor.

    Bunu beceremedikleri halde “Demokrat” geçinenlerin iplikleri, işte böyle çarçabuk pazara çıkıyor.

    Demokrat olmak demek “İsteyenin dışındakilere doğrudan bir zararı olmayan her türlü talebi” değerlendirebilmektir. Bütün insanların bu tip taleplerde bulunabileceğini kabul etmektir.

    Mesela, “Türban” giyenden başkasına doğrudan bir zararı dokunmayan bir giysidir. Bu yüzden serbest bırakılmalıdır.

    Ancak bunu serbest bırakacağım derken, Anayasayı değiştirerek eğitim kurumlarında Kılık Kıyafeti belirleme yetkisini Hükümete vermeye kalkmak, demokratik bir anlayışa sığmaz.

    Çünkü Hükümetler gelip geçicidir. Anayasa Mahkemesinden dönen yasa kabul edilseydi neler olabilirdi ?

    Diyelim ki, x partisi AKP’yi %1 farkla geçti ve meclis çoğunluğunu aldı. Bu parti sizin Üniversiteye giderken giyeceğiniz kıyafete istediği gibi karışırdı. Ve o zaman yapacağı her türlü müdahale Anayasa’ya da uygun olurdu.

    Daha önce defalarca söyledim. Anayasa’da “Devletin kılık kıyafete karışmaması” kabul edilirse “Ki bu AB Mevzuatına da uyuyor” hiç bir sorun kalmaz.

    Sizce AKP bunu niye denemiyor ve sizi mağdur etmeye devam ediyor ?

  11. Yazan:eg Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    durhat bey, hakkı bey sizi destekledi. şimdi çıkın işin içinden çıkabilirseniz:))Allah kolaylık versin şimdiden…

  12. Yazan:cb Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Durhat bey,

    yorumları sağlıklı okuyamayacak kadar hastayım kusura bakmayın anladığım kadarı ile size katılıyorum.Keyfine demokrat ya da keyfine vicdan sorunu olan insanları bahsi geçen arkadaşların yorumlarını okumadığım için onları kast etmeden dünyanın en çirkin huyu iki yüzlülüklerinden dolayı kınıyorum.selamlar

  13. Yazan:beytullah emrah Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    “Mesela, “Türban” giyenden başkasına doğrudan bir zararı dokunmayan bir giysidir. Bu yüzden serbest bırakılmalıdır.” (hakkı bentek)

    1. “türban” giysidir, giyilir.
    2. “türban” giyene doğrudan zararlı olabilecek bir giysidir.
    3. “türban” giymeyene de dolaylı yoldan zarar verebilir.
    4. uyuşturucu içenden başkasına doğrudan zararı dokunmayan bir içecektir. bu yüzden serbest bırakılmalıdır.

  14. Yazan:durhat Tarih: Tem 20, 2009 | Reply

    Enver bey işimin zor olduğunun farkındayım:))

    Şaka bir yana,elbette Hakkı beyin-bir kerecik bile olsa-fikrime katılıyor olmasından sıkıntı duymam.Bilakis yapıcı bir diyalog için fikir birliğine varmak olumlu bir duruma işarettir.Sağolsun incelikli davranmış.Lakin vermiş olduğu desteğin dile getirdiğim düşüncelerle pek örtüştüğünü söyleyemem.Sanırım en doğrusu bu nazik jestine aynı nezaketle karşılayıp bazı noktaları açıklığa kavuşturmak olacaktır.

  15. Yazan:durhat Tarih: Tem 21, 2009 | Reply

    Hakkı bey selamlar,

    Enver beyle gıyabınızda biraz kaynattık:))
    Hoş,gizli saklı bir şey yok zaten yorumları okuyacaktınız,ben işin neşeli tarafından bakıyorum.Bazen sohbete neşe katmak da gerekli ve buna ihtiyacımız da var.

    Sadede gelecek olursak,son yorumuma katıldığınızı belirtmişsiniz.Teşekkür ediyorum,sizinle bazı noktalarda fikirbirliği içinde olmaktan bahtiyar olurum.

    Ne var ki katıldığınızı düşündüğüz yorumumda bana ait olduğundan emin olmadığım bazı ince nüanslar var.

    Ben,dikkatimi çeken iki yorumcunun bana samimi gelmeyen duruşundan hareketle sitemimi dile getirdim.Ki bildiğiniz üzre bazen kantarın topuzunu kaçırma pahasına şahsınıza da benzer eleştirileri yönelttiğim olmuştur.Tabi bu yöntem ne kadar doğru ne kadar yanlış elbette tartışılabilir.İnanın çoğu zaman “gönder” tuşuna bastıktan sonra da pişman oluyorum.Çünkü elimde olmayarak o anın verdiği ruh haliyle kalp kırmış olabileceğimi,eleştiri getireyim derken insanları pekala rencide edebilaceğimin farkındayım.Neyse,mevzu açılmışken incitmiş olabileceğim herkesten özür diliyorum.

    Toparlamak gerekirse,bence kimliği,inancı,tercihi,dünya görüşü ne olursa olsun adalet konusunda hiçbir sapmaya yer vermeksizin adaletten yana olunması gerekir.Zaman zaman bazı sapmalar gözlemliyorum.Oysa adelet asla aidiyet duygusu üzerinden kazanılacak/savunulacak basit bir şey değildir.En kritik ve en zor anlarımızda bile doğruluk terazisinden sapmamak gerekir.Aksi yaıldığında artık bunun adı adalet olmaz bambaşka bir şey olur.

    Bu bağlamda başörtüsü serbestisinin Anayasa mahkemesinden dönmesi bana göre büyük bir hukuk skandalıdır…Adalet bu kararla yara almış,tarafsızlık ve eşitlik ilkesi gölgelenmiştir.Zira başörtüsü serbestisi, devletin kılık kıyafete karışması değil,aksine insanların kıyafet ve giyim tercihlerine karışmamasının önünü açar.Kimseye zorla şunu giyecek,bunu giymeyeceksin gibi bir dayatma yok her şeyden önce.Ama mevcut yasal konum kızları başörtülerinden ötürü okul kapısından çevirmekte ve eğitim haklarına kısıtlama getirmektedir.Bilmiyorum,belki yanlış da değerlendirmiş olabilirim.Yanılıyorsam lütfen düzeltin.
    Ayrıca meseleye şöyle bir mantıkla yaklaşalım:başörtüsü yasağı var mı?Var.Bu yasak bir kesimi mağdur ediyor mu?Ediyor…Toplumca hepimizi etkileyerek sorun olarak ortada duruyor mu?Duruyor.Peki bu yasağa karşı mıyız(soruyu size de sorayım izninizle)anladığım kadarıyla yasağa karşı olduğunuzu ve sorunun çözülmesinden yanasınız.E,peki nasıl çözeceğiz?Bana bir açıklama getirin,bilmediğim bir konu varsa aydınlatın:hem yasağa karşı olmak hem de yasağı ortadan kaldıracak yasal düzenlemeyi antidemoratik bulmak sizce derin bir çelişki değil midir?Ya da nasıl bir yol öneriyorsunuz bu saçma yasağın ortadan kaldırılması için.

    Sonuç itibariyle kendine demokrat,kendine özgürlükçü,kendine müslüman birileri çıktı diye,bu,başörtüsü zulmünü,apacık ortada duran bir hak ihlali gerçeğini değiştirmez.İster sağdan,ister soldan gelsin;muhafazakarından,islamcısından ya da milliyetçisinden…adalet konusunda sapmalar olduğunda dilim döndüğünce bu çelikileri ifşa edecek,gerekirse eleştireceğim.Ama lütfen bunu jakoben kesimlerin bu ülke insanına dayattığı çürük kanunları desteklediğim anlamını çıkarmayın.
    Saygılarımla.

  16. Yazan:durhat Tarih: Tem 21, 2009 | Reply

    Cemile hanım büyük geçmiş olsun.Çok üzüldüm.En kısa zamanda sağlığınıza kavuşmanız dileğiyle selam ve sevgilerimi iletiyorum.

  17. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 21, 2009 | Reply

    Durhat Bey,

    Daha önce ne kadar tartışmış olursak olalım, ben doğruya doğru derim. Bu açıdan yorumunuza katıldım. O cümleden sonraki görüşler şahsıma aittir. Elbette sizi bağlamaz.

    Sizin yorumunuzdan da esinlenerek okuyanların biraz daha geniş bakabilmesini sağlamaya çalıştım.

    Dediğinizde haklısınız, şu anda bir hak ihlali söz konusu. Ancak daha önce de defalarca söyledim, hak ihlalleri, başka hak ihlallerine yol açarak çözülemez.

    Sorunun çözümü yorumumda açıkça yazıyor. Çare “Devletin kimsenin kıyafetine karışamaması”. Nitekim girmeye çalıştığımız AB’de de bu böyle.

    Bu tip bir düzenleme hem Türbanlı kardeşlerimize her yeri açacak, hem de başka kesimleri mağdur edebilecek düzenlemelerin yapılmasını engelleyecektir.

    Yasanın neden Anayasa Mahkemesinden döndüğünü de önceki yorumumda örnek vererek açıkladım.

    Bence bu sonuçtan tamamen AKP sorumludur. Ancak mağduriyet üzerinden politika yapmak işlerine geldiğinden, yapmaları gerekeni yapmıyorlar.

    Unutmayın ki, gerçekten isteyen yapar !

  18. Yazan:cb Tarih: Tem 21, 2009 | Reply

    Durhat bey,

    çok teşekkür ederim,sağolunuz.

    Hakkı bey,

    başörtülü kardeşlerinizi o derin yorumlarınızdan mahrum bıraksanız nasıl olur?Bence harika olur.

    Bu arada yorum kısmındaki değişikliği yeni fark ettim :)hayrolsun kimin espiri yeteneği bu?Mehmet bey mi Ekrem Bey mi çözemedim :))

  19. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 21, 2009 | Reply

    Cemile Hanım,

    Durhat bey’in bahsettiği Self Demokratlardan biri de sizsiniz. (Benim görüşüm, Durhat bey’in değil)

    Bu yüzden yorumumdan rahatsızsınız sanırım. Çünkü defalarca tartıştık ama “Devletin insanların kıyafetine karışmaması” fikri size bir türlü sıcak gelemedi. Sizin rahatsızlığınız sizin kıyafetinize karışılması.

    Bu yüzden çözüm önerimi görmezden gelip, AKP’nin yapmaya çalıştığı ama yapamadığı şeye destek veriyorsunuz. Mağdur olmak pahasına…

    Biraz utanın da başkalarını suçlarken kendinizi dışarıda bırakmayın.

    Ben yorumlarıma anlayabilecek olanlar için devam edeceğim. Siz kendinizi mahrum ederseniz sevinirim.

  20. Yazan:cb Tarih: Tem 22, 2009 | Reply

    Hakkı bey,

    hayatta tahammül edemediğim şey ‘ iki yüzlülük ‘ben sizin kıyafete karışılmasın falan filan yazıp ardından Yaşar Nuri’ye neden itimat edilmiyor çamuruna yattığınızı da bilirim.O nedenle o utanın kelimesin aynen size iade ederim.Edebinizi takının ne söylediğinizden haberiniz yok.

  21. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 22, 2009 | Reply

    Cemile Hanım,

    Ben her söylediğimin arkasındayım. İyi niyetli ve dürüst kişiler beni rahatlıkla anlayabilir. Anlayamayan olursa da açıklayabilirim.

    Siz benim hakkınızda söylediklerim için itiraz bile edemiyorsunuz. Bu bana yeter…

  22. Yazan:cb Tarih: Tem 22, 2009 | Reply

    Siz benim hakkınızda söylediklerim için itiraz bile edemiyorsunuz. Bu bana yeter…

    (hakkı)

    Sizin yeterlilik anlayışınız bu ise benim itiraz edemememin gerekçesi kayda değer görmeyip cevap vermeye tenezzül etmeyişim olur.Size yeten de bu ise yine vahim durumdasınız demektir.Artık şifa da dilemiyorum kroniklemiş bir sorun sizdeki.nokta,hadi kardeşim selametle,selametle

  23. Yazan:rüştü hacıoğlu Tarih: Tem 22, 2009 | Reply

    “…İyi niyetli ve dürüst kişiler beni rahatlıkla anlayabilir…”

    benim gibi kötü niyetli ve dürüst olmayanlar nasıl saptırır bakın:

    bir kere Hakkı bey, Durhat bey’in söylediklerine katılmanızı ifade edişiniz traji komik. anlatıldığı biçimiyle katılıyorsanız, onun ardından söyledikleriniz abes. anladığınıza katılıyorsanız ki dışarıdan görünen de o zaten; dolaysız olarak sizi anlamayanları kötü niyetli ve dürüst olmamakla itham edebilişiniz, kendinin dışındaki herşeyin yanlış ve suçlu, kendisininse tüm olanbitene seyirci doğru ve masum bir bostankorkuluğu olduğunu itiraftır; tıpkı yobaz laikliğin açılımı da budur.

    dedimya siz beni anlamadı sayın ama yukarıda söylediklerimi de siz hiçbir vakit anlayamayacaksınız.

    ” tevbe ” denen bir kavramı var müslümanların. olan bitenden sorumlu oldukları ve yapamadıklarından dolayı pişmanlık ve bağışlanma dileği ile bir dahaki sefere aynı hatayı tekrarlamamak.

    bunu yapabilmek için iki yeter koşul var:

    1- hata yaptığını kabul etmek;

    2- bu hatadan dolayı sorumlu aramak yerine; bizzat sorumluluğu üstüne alıp çözüme dair risk almak: kaçmamak ve dövüşü göze almak

    diğer kafa:

    1- hatayı ben yapmadımki;

    2- anlamadılar kardeşim ben dedim; şimdi nasıl çıkıyorlarsa çıksınlar işin içinden, baanaa ne…sıvışmak: bunun içinde maksimum gerekçe üretebilen, kurgunun bilmemneresine karagah kurduğu biri olmak.

    geçen burada Enver Gülşen’den çift yarık deneyi ve dolayısıyla kuantum belirsizliği yada gayya kuyusu yada relativizmine ilişkin bir dizi anlatımı içinde tutarlı bilgilerle yoğrulmuş bir fikir sahibi olabildik. hem de ” açılın fizikçi “ tribiyle dalışlar gölgesinde.

    sonra başka bir yerde cümleye şöyle bir satırbaşı yaptım: “…kuantum relativizmi…”

    abi bana ne dese beğenirsin:

    “… Arkadaşın biri “kuantum relativizmi” diyor, sorsam acaba kuantum relativizmi hakkında, en ufak, en ufak bi fikri var mı ki çakmış paşam cümlesinin başına? Nerde, kimden duydu kim bilir, ama güzel satmış o iki kelimeyi. Yıllarca okulunda felsefesini çözmek için ter döktük, dirsek çürüttük, bugün hala böyle rasgele bi cümlenin başına oturtacak seviyeye getiremedik kendimizi, hey maşallah, analar neler doğurmuş, gıpta ettik, utandık kendi ahmaklığımızdan, arkadaşı görünce…”

    bakın bir uzman saldırısı daha.

    napmışım ben? altarafı satırbaşı.

    adamımız napıyor? öküzbaşı.

    kusurakalmayın ama sanıyorum cemile hanımın satırbaşına yapmaya çalıştığınız müdahale uzman dostlarımızın bostankorkuluğu duruşuna benzedi ve olmadı. kaldıki ben dürüst ve iyi niyetli değilim varın anlayanların nasıl okuyacağını hesabedin bu öküzbaşını…diimi ama?

  24. Yazan:Hakan Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    Ayse Arman’in soyundugu yok. Ayse Arman basini kapatti laik kesimin ugradigi mekanlara gitti hicbir sorun olmadi. Ama basini acip dinci yobaz kesimin oldugu mekanlara gitti Ayse Arman’a hakaret ettiler. Bu da laiklerin dinci yobazlardan daha anlayisli oldugunun ispatidir. Sirf bu yorumlarinizdan sizin ne kadar baskici oldugunuz gorunuyor. Turban yasagina gelince. Ben karsiyim cunku bu yasak en cok dinci yobazlarin isine yaradi. 8 yildir iktidarda olan El Tayyip her istedigini yaparken neden turban yasagini kaldirmadi? Nasil oluyor da 8 yildir turbanli kizlar universite onunde eylem yapmiyorlar? Bu demektir ki turbanli kizlar kiskirtiliyordu. Laik bir parti iktidardayken turban yasagini kullaniyorlardi, turbanli kizlar universite kapilarinda protesto yapiyorlardi. Simdi dinci bir parti iktidarda turban yasagi devam etmesine ragmen turbanli kizlar universite kapilarinda protesto etmiyor. Laik bir musluman dini asla cikari icin kullanmaz. Ama dinci bir yobazin hayati dini kullanmak. Biz Turkler ne arabiz, nede Avrupaliyiz. Biz Turkler Turk’uz. Arap toresini uygulayacaginiza, arap milliyetciligi yapacaginiza, arap tarihini okuyacaginiza, biraz Turk toresini uygulayin, Turk milliyetciligi yapin, Turk tarihini okuyun da su dustugunuz rezil zavalli aci durumu gorun.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eki 1, 2012: Şebekler ve Kemalistler : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin