RSS Feed for This Post

Laik mahalle’nin yeni Ahmet Hakan’ı…

Geçtiğimiz hafta sonu lise yıllarımda benim zihinsel yolculuğuma yoldaşlık etmiş bir arkadaşım ile birlikteydim… O yıllarda yaptıkları işler beni etkilerdi bu arkadaşımın… Arkadaş dediysem zihin ve gönül yoluyla arkadaşımdı o zamanlar, o sebeple karşılıklı sohbet etmemizin tarihi epey yeni olmasına rağmen 12-13 yıldır O’nu tanıyor gibiydim…

O zamanlar kendi içinden geldiği mahallenin yıldızlaşan bir adamıydı… Kendi içinden çıktığı mahallesinin insanlarına alçakça baskıların tavan yaptığı yıllardı… O ise kendi mahallesine yapılan baskılardan hareketle baskı yapılan tüm mahallelere açmıştı ekranını… Tarafsız Bölge’de gezmezdi o zamanlar… “Başka bir insan kardeşine yapılan haksızlığı, kendisine yapılmış gibi kabul etmeyen bizden değildir” düsturuna göre özgürlüğün ve vicdanın yanında Taraf‘tı… Tarafsızlığın büyük bir maval olduğunu o zamanlardan öğrenmemde ilk kez O’nun ekranında tanıştığım birçok entelektüelin payı vardı…

2000’lerin ortasından itibaren kamuoyunun çoğunluğu bu arkadaşımın değiştiğine inanmaya başladı… Bu arkadaşı eskiden sevenler sırt dönmeye başladı, eskiden nefret edenlerde ise O’na karşı olumlu bir bakış oluşmaya başladı… İşte bu hafta sonu Boğaziçi’nin ortasında saatlerce baş başa bu süreci konuştuk… Benim aklımda kalmış kimi eski programları yâd ettik, güncel siyasi konulara konu gelince tartışmaya ve yer yer kapışmaya başladık… Ben bu arkadaşın 2003-06 arası çizgisini çok önemsiyordum. Kimileri ta o zamandan O’na tavır almaya başlamıştı, ben o zamanlar sonuna kadar kendisini savunuyor, birçok yerde de örnek gösteriyordum. Şimdilerde kendisinin seksi kadınlar listesinde yer alan Nilüfer Göle’nin “Islam in Public” kitabının tanıtım toplantısında Ahmet Hakan’ın çok olumlu bir işlev gördüğünü söylediğimde yıl tam da 2006 idi. Çünkü bir insanın kendi içinden geldiği kesimi, o kesim içinde kalarak sonuna kadar eleştirmek erdemini çok önemsiyordum… Ahmet Hakan’ın tam olarak yaptığı buydu ve çok değerliydi… Öncü bir karakter olarak da, kendini örnek alan çok sayıda “delikanlı”nın önünü açıyordu… Dolayısıyla “İslami mahalle”yi bazen en acımasız biçimde eleştirmesinin bir iç-anlamı ve önemi vardı…

Bugün benim de yaşadığım zihinsel değişimde payı olan, o sebeple kendisine vefa borcum olan bu arkadaşımın külahların değiştiğini fark etmesi gerekiyor… O artık “İslami mahalle”nin mensubu değil… Yaşam tarzı ve etrafında kurduğu dünya tamamen değişti, bizzat kendi değiştirdi bunu… Bu değişimi de göstere göstere yaptı kendisi. Amentü’sünü yazdı ve çoğu zaman zorunluluktan içinde olduğu eski yaşam çerçevesini, içinde yaşamak mecburiyetinde olduğu eski dünyasını baldıranlarla kefenledi…

Ahmet Hakan’ın İslami bir yaşam tarzına sahip olarak kalıp, İslami kesimi eleştirmek isteyen delikanlılara örnek olmasına artık bir imkân yoktur… Ahmet Hakan tipi “Evet, İsyan” demenin de bir asaleti vardır ama bu “Vakit tamam, mahallemi terk ediyorum” demek isteyen dindar gençlerin tercihi olabilir… Başörtülü bir kız, örtülerini çıkarıp plajlara koşmak istiyorsa ya da plajlarda güneşlenen bir kız Allah’ın emri olarak yorumladığı dini gereği örtünmeyi seçiyorsa ve bu tercihlere sahip insanların önüne cebren duvarlar çıkıyorsa her vicdanlı insan bu duvarlara karşı çıkmalıdır… Ahmet Hakan’ınki böyle bir tercih ve herkes saygı göstermek zorunda…

Fakat hangi mahallede yaşamayı tercih ederse etsin o insan artık önce kendi mahallesini aynı erdemli ilke gereği olabildiğince sert biçimde eleştirebilmeli…

Yani artık o düzenli Vakit yazılarının bir anlamı kalmamıştır. Ancak Vakit‘e bir ters-promosyon anlamında tiraj artırıcı bir işlevi vardır…

Öte yandan bir insan net bir biçimde mahalle değiştirince ve hâlâ terk ettiği mahalleye saydırıyorsa buna artık kimse öz-eleştiri demez, evet buna “itirafçılık psikozu” denir… “Yeni mahalle”sine yaranmak ve tam kabul görmek için “Eski mahalle”sine çakıyor der elbette birileri… “Eski mahalle”ye olan eleştiriler ne kadar samimi olursa olsun, artık işlevi ve algılanışı bu olur… Kendi mahallesini eleştirtmeyenlere koz olur sadece…

Bu arkadaşımın “yeni mahalle”sini aynı sertlikte, aynı netlikte eleştirebildiği gün zaten bu “itirafçılık” muhabbetleri de ortadan kalkmış olur… Türkiye’nin en çok okunan ve dikkat çeken yazarı olarak artık bu yeni mahallenin kolpacılarını afişe etme zamanıdır… 28 Şubat’ta sessiz kalıp şimdi gürleyenleri eleştirdiğin kadar, 27 Nisan muhtırası sırasında “ne o, ne o” goygoyculuğuyla siyasi analistçilik yapmaya kalkanları sonuna kadar eleştirmenin zamanıdır…

“İslami mahalle”den bir Ahmet Hakan geçti… Çok sayıda insana nüfuz etti, çok işler yaptı… O dönem bitti… Hakan’ın “Tarafsız Bölge”de askıda kaldığı dönem de geçti… Artık “laik mahalle”ye kafayı çıkaran, aykırı giden, diklenen yeni Ahmet Hakan’ın vaktidir… Tan yerlerinin sülbünden gelmekte olan bir Ahmet Hakan’ın…

Trackback URL

  1. 16 Yorum

  2. Yazan:ahmet aga Tarih: Tem 22, 2009 | Reply

    Bırakın değişsin adam.TV.lerde günlük ve çapsız o kadar değişime şahit oluyoruz ki..misal, dün üstünden koşarak geçtiimiz arsalrın üzerinde bugün binalar görebiliyoruz, teknoloji ya!!uzar gider ternyolları gibi, misaller..aslında a.hakan’ın nasıl değiştiğini bilirim ben.adam, ikiyüzlü olamadı, bu kadar basit..

  3. Yazan:eg Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    ahmet hakan hürriyet gazetesi’nin kendisine verdiği imkanlara karşı namusunu sattı. olay kısaca budur. Allah hepimize böyle bir sınavda doğru sınav vermeyi nasip etsin…

  4. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    Benim için önemli olan bir insanın ne dediğidir.

    Ahmet Hakan eğer yanlış birşeyler söylüyorsa, yalan söylüyorsa, bunları afişe etmek gerekir.

    Yazın buraya sözlerini, inceleyelim ve tartışalım.

    Ama söyledikleri doğru ise “ki bana göre çoğu zaman doğru” bence tartışılması gereken onu eleştirenlerdir.

  5. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    Valla eskiden okurdum, karşı mahalleye geçince farklı bir bakış açısı kazanıp kazanamadığını anlamak için. Artık konuları da tüketti, çok sıkıcı ve bayağı yazıları. Paso bir şeyleri sıralayıp duruyor,1,2,3… diye. İyi bir köşe yazarı değil. Yılmaz Özdil de basit yazıyor ama bir zeka parıltısı, ironi var. Ahmed Hakan, Yalçın Bayer kadar kötü değil, ama Bekir Coşkun’dan bile kötü. Kafası fazla çalışmıyor ve üzerine yazı yazılmaya değecek bir adam kesinlikle değil. İyi ki Hürriyet’te. Tam mekanı.

  6. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    O artık paparazzi KRALI..:!Nerden mi biliyorum reklam arası paparazzisi..O kadar kötü..

  7. Yazan:aras bulut Tarih: Tem 24, 2009 | Reply

    Ya bu basitlikten vazgeçelim biraz daha medeni olalım. Bize ne onun yaşantısından. Karşı tarafa geçmiş falan filan. Yani ne farkımız var ki müslümanlar olarak. Altınoluk ile aktüel arasında. Bu ayrımcılığı kesin artık. Dün serviste bir arkadaşım hemen yanımızda açık bir bayan oturmasına rağmen açıkların makyajından şundan bundan bahsederek hakaretler etti. Bu yazının sahibinin düşüncesi aynen bu. Ayıp bence. Kim ne istiyorsa yazar illa yalaka mı olalım. Vakit yalakası, akp yalakası mı olalım. Ya da ilahiyat hocaları gibi iktidara hiç sesimizi çıkarmayıp gizli bir kabul pisikolojisine mi girelim. Siz hala medenileşememişsiniz kusura bakmayın.

  8. Yazan:Hasan Gökçe Tarih: Tem 24, 2009 | Reply

    Hakkı arkadaşım yazıyı net anlamamış sanırım. Bir insanın doğruyu söylemesi kadar nerede, ne zaman, ne söylediği de önemlidir. Mesela bir adam çevresine hayır yapıyor olsun. Başka insanları hayra teşvik etmek adına da bu hayırların bir kısmını açıktan yapıyor olabilir. Bu alanda kendisine Hz. Ali’nin “Bir kısmını açıktan, bir kısmını gizli yaptım” sözünü rehber edinmiş olabilir veya farkında olarak ya da olmayarak riya da yapıyor olabilir. Dışarıdan baktığınızda bu kişiyi başa kakıcı bir riyakar olarak yorumlayabilirsiniz. Eğer siz de aynı çizgide iseniz yani bu şekilde hayır yapan insanlar grubunda iseniz, bu konuyu gündeme getirip, “Ben bunu riya olarak görüyorum, böyle olmaz” diye bir tartışma başlatabilirsiniz. Ama bu insanlarla zerrece ilişkiniz yoksa, kimseye bir kuruş hayrınız yoksa, bu hayır sahiplerini boğmak için fırsat kollayan insanlara gidip “Bunlar gösteriş için yapıyor” diyerek yalakalık yapmanın ne anlamı vardır?

    Eğer bir insan eleştiriyorsa, daha iyisini ortaya koymalıdır. Bedava lafla olmuyor. Mesela Emin Çölaşan da oturmuş bir yazısında “Ramazan çadırlarının hepsi gösteriş için” diyor. Yıllarca bu ülkede sen ve benzerlerin de vardı. Yapsaydınız da, daha iyisini ortaya koysaydınız.

    Belki buna en iyi örnek başörtüsü olayı olacaktır. Şu anda bazı cahil ailelerin çocuklarına başörtü için baskı yaptığı bir gerçektir. Evet bu gerçeği dile getirebilirsin. Ama başörtüsü kullanmak isteyen kızların, kadınların engellenen haklarına sahip çıkmadan sadece geldiğin mahalledeki baskı olaylarını zaten başörtülü insanları boğmak isteyenlere yaranmak adına bağıra bağıra söylersen bu gerçeği söylemek gibi görünse de aslında yalakalığın en kralından başka birşey değildir.

    Aslında Hakkı Bey de bunu çok iyi biliyor ama sanırım işine gelmiyor.

  9. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 24, 2009 | Reply

    aras bey/hanım,

    Medeni olalım, basitlikten vazgeçelim, isteyen istediğini yazsın…
    ise…
    açıkların makyajından bahseden arkadaşınız da bırakalım istediğini söylesin…
    Neden kınıyorsunuz ki? İsteyenin istediğini yazması, söylemesi değil mi medeni olmak… Eh biraz medeni olun sizde…
    Benden bir tavsiye size:
    O arkadaşınızı burada bize kınamak yerine, biraz “medeni” cesaret gösterip hatasını yüzüne söylemeli ve değil, yanında açık bir “bayan” varken; yokken dahi başkalarının ne giyip, nasıl makyaj yaptığının onu ilgilendirmediğini yüzüne söylemeliydiniz. Siz zaten eminim yapmışsınızdır ya, ben hatırlatayım dedim.

  10. Yazan:BetuL Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    Kose yazilarini bir word dosyasina copy&paste yapsaniz kucucuk bi paragraf cikar, icerigi ise neydugu belirsiz. Bi anafikir cikarilabilir mi bilmiyorum.

    Hakkinda yazi yazmaga degecek biri degil. Bu yaziyi okumaga harcadigim zamana acidim.

  11. Yazan:Magrib Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    Benim her zaman Ahmet Hakan’ın yazılarındaki şu ironi dikkatimi çekmiştir: Yazılarının temel konusu AKP hükümeti ve iktidarın nimetlerinden nemalanmaya çalışan yiyici grup. Acaba Hakan şunun farkına varmıyor mu ki, AKP’nin hükümette olmasından en çok nemalananlardan birisi de kendisi. Hükümet el değiştirince ne Hürriyet, ne doğan grubunun en küçük yayın organı, ne de herhangi bir medya kuruluşu onun tek birikimi karşı mahalleyi tanımak olan gazeteciliğine prim vermez. Kaplamış olduğu köşe, AKP iktidarının bekası ile doğru orantılı.

    Hakan, Türkiye’deki İslami kesime zarar veriyor evet, ama bu zararın nedeni, hemen hemen her köşe yazısında karşı mahalle şöyle, dindarlar böyle, başörtüsü arkasındaki gerçekler, imam hatipteki acı dolu yıllarım vs.. tarzı yazılar değil. İktidar olmanın euphorisi ile başı dönen, kendini de dindar olarak tanımlayan kesimin şu sıralarda çok ciddi bir iç eleştiriye ve silkinmeye ihtiyacı var. Camiada aklı selim entellektüellerin sivri çıkışlar yapmaları gereken zaman belki de şu sıralar. Ama zamanında böyle çıkışları yapan Hakan gibi bir şahsiyet, bu kesimin vicdanını ciddi yaraladı. Artık bu konularda çıkış yapanlar Hakan’ın izinden gidiyor diye algılanıp, camiadaki ciddiye alınılırlıkları düşecek. İşte bu kendisinin vermiş olduğu en büyük zarar, bana göre.

  12. Yazan:H.Yavuz Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    En büyük savaş,insanın kendisi ile olan savaşıdır.Bu savaşı göze alabilenler,yaşamları boyunca bu çatışmanın devam edeceğini bilenlerdir.Sayısız yenilgi ve yaralara,sebat edilerek direnmeye çalışılır.Zaman ilerledikçe alınan yenilgi ve yaralar,onların olgunlaşmasındaki zaferlerler olduğunu görerek şahit olurlar.Ve çekilen acılar,hiçte boşuna çekilmiş değildir,onları o yapan sayısız yenilgi ve yaralardır,benliklerinin oluşumundaki en büyük değer olduklarını kabul ederler.Birde bu savaş alanını terk edenler vardır.Onlar aciz ve yeniktirler.Hüzünlü bir iç çekişle anılırlar.Birde bu savaşı başklarının sırtından yapanlar vardır,başkalarının yenilgileriyle,kendilerinin zafer kazandıklarını düşünen,düşündükçede böbürlenen insanlar vardır.
    Ahmet Hakan hangi konumdadır bilemem.Fakat şu sözleri sarf edenler hangi konumdadır tahmin edebiliyorum.(“ahmet hakan hürriyet gazetesi’nin kendisine verdiği imkanlara karşı namusunu sattı.”e.g)…(“O artık paparazzi KRALI..:!öz.).Bu yorumudur,bu üslupmudur.Ahmet Hakan belki yenilmiştir,bu ona hakaret etmeyi gerektirirmi?
    Eksilmiş hayatların gölgesinde kim yenilmediki.Bu ülkede kaybedilen yıların acısını kim tatmadıki.

  13. Yazan:eg Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    o yorumların bir tanesinin sahibi olarak şunu söyleyeyim “bilge kişi”ye:

    ahmet hakan sadece bir vatandaş olarak nefsine yenilseydi (hepimiz gibi) o zaman çok fazla birşey söyleme gereği duymadan, onun için Allah’a dua eder geçerdik. ama eğer bir insan ” karşı taraftan gelip öte tarafa geçmenin imtiyazıyla” geldiği tarafa karşı tetikçilik yapıyorsa o insana herşey söylenir beyefgendi. siz başkasının yorumlarına yorum yapacağınıza kendi yorumlarınızla ilgilenin bence. böyle arada bir ortaya çıkıp da dede korkut rolü oynayanlara ayrıca sinir oluyor bilmenizi isterim…

  14. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Türkiye garip bir ülke.Belki de ideolojik mevzi değişikliklerinin bunca keskin yaşandığı bir başka ülke yoktur yer yüzünde.Bir bakıyorsunuz dünün solcusu,bugünün en hareretli ulusalcısı oluvermiş…Dünün muhafazakarı “sol”a kaymış-ya da sol görünümlü bir kulvara sapmış.Nebileyim,düne kadar milliyetçi kimliğe sahip olan biri birden en özgürlükçü solcunun artık anlamsız bulduğu özgürlük söylemlerine sarılıvermiş vs vs.

    Kısacası böyle bir durum var,ancak bunu ilkesizlik olarak mı algılamalı,yoksa düşünce ve fikir olgunluğuna mı yormalı,bunu tam olarak bilmiyorum.

    Ben yine de iyimser bakıyorum.Biraz tuhaf gibi görünse de,bu fikir ayrışmasının demokrasinin özümsenmesine/içselleşmesine bir katkısı olacağını düşünüyorum.Zira,fikirlerde derin çelişkiler yaşandıkça,fikirler çarpıştıkça,bu, doğrulara ulaşmanın yolunu da açmış olacak beraberinde.

  15. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    H. Yavuz,
    Çok merak ettim o yorumlardan birine sahip olan ben hangi konumdaymışım? Benim ve E.G. nin konumunu anlayabilmiş olmanız şaşırtıcı zira siz hala A.Hakanın konumunu anlayabilmiş değilsiniz..Bu yorumları yapmadan önce a.h. nın bir kaç yazısını okumanızı tavsiye ediyorum..Bu arada size müjde A.H. umrye gidiyormuş bakalım E.Özkök ile olacak bu ziyaretten ne incilerle dönecek (bilmem anlatabiliyorum)…Kendimi hakaret etmiş saymıyorum..
    Kimin hayatta hangi ”sınavla” karşılacağını bilemiyoruz,kimin ne olacağını hiç bilemiyoruz..İnsanlar fikir,hayat tarzı,mahalle değiştirebilirler..Ama dürüstçe yanılmışım demek artık böyle düşünmüyorum demek cesaretini göstermek ne kadar zor..karşı kıyıdan kurşun sıkmak daha mı dürüst bir davranış?

  16. Yazan:burak Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Ahmet Hakan’ın işi zor aslında üzülüyorum. Güzel, yeni mahalleden eski mahalleye laf atmak ya da üfürmek, hatta bir bakıma eski mahallesine laf atmak benim kabulumdur. Ama aynı zamanda kendisi bir taraf olmadığını kanıtlamaya çalışır gibi arasıra “Emine Erdoğan’a teşekkür ederim”, “Başbakan iyi yaptı” başlıklarıyla maddelerinde yer alan yazılar yazıyor ve nedense bana çok yapmacık geliyor. Doğru söylüyor, yanlış söylüyor; hakikaten olayın o kısmında değilim. Benim için önemli olan makalesini okuduktan sonra bende bıraktığı intiba, hatta ilk düşündüğüm şey. Ve maalesef ne kadar samimi olduğunu gerçekten bilememe rağmen her yazısını okuduktan sonra “yine ortaya oynamış” düşüncesini atamıyorum üzerimden. Bu belki benim kişisel sığlığımdan belki de iki satır içinde “Tayyip Erdoğan iyi yapmış” derken bütün gazatede “Tayyip Erdoğan ne yapıyor” cümlelerinin çelişkilerinden doğuyor. Eğer gazetenin böyle bir eğilimi varsa ve sende orada yazıyorsan bu duruma itaat etmelisin gibime geliyor. Yoksa iki cümle öyle diğer sayfalarda farklı olunca benim aklıma sadece şu geliyor: Bakın ben kendi gazetemde bile mualifim, onlar ne diyorsa aynısını demiyorum. Madem demiyorsun ne işin var orada. Eğer tek başına Hürriyet’i adına yakışır bir hale getirmekse niyeti amenna. Ama böyle mi ki? Değil.

  17. Yazan:pervez Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Ahmet Hakan’a neden bu kadar kiziliyor anlamiyorum, nedir bu saplanti ve adamin uzerine yazi bile yazma saplantisi! Hasan Cemal ayni seyi yapip da dedikodu dolu kitabini uc gazetede ayni anda reklam kampanyasiyla ateslediginde ayni cevrelerde yerlere goklere sigdirilmadigini hatirliyorum. Biraz tutarlilik ve durustluk lutfen.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin