‘Türk sorunu’ var mı?
By Ayla Chignardet on Tem 31, 2009 in Basın günlüğü, Milliyetçilik, Terör, Ulus-Devlet, Ulusalcılık
Mümtazer Türköne (ZAMAN)
Kürt sorununu çözerken, ortaya bir Türk sorunu çıkar mı?” sorusu, “Demokratikleşme Açılımı”nın önündeki tuzaklardan biri, belki de en önemlisi gibi görünüyor.
Peki gerçekten böyle bir tehlike var mı? “Demokratikleşme açılımı” yol alırken bir “Türk tepkisi” yükselecek ve sorunun çözümünü zorlaştıracak mı? Meselenin parti siyaseti boyutu var. Kürt sorununu çözmek için atılan adımların partilerin oy dengelerini değiştirmesi bekleniyor. AK Parti, bu “Türk tepkisi” yüzünden oy kaybedecek. MHP “Türk tepkisi”nin doğal temsilcisi olarak oy tabanını genişletecek. Bu öngörü doğru mu? “Türk sorunu” tabiri düpedüz bir tehdit. Milliyetçi bir tehdit. Bu tehdit, Kürt kimliğini, Türk sıfatının düşmanı
olarak görüyor. Kürtçe başta olmak üzere, Kürtlerin taleplerinin kabul edilmesini Türklüğün gerilemesi olarak kabul ediyor. Mahallenin delikanlısı çıkıyor “belâ olurum” diye bağırıyor.
2005 yılının Nevruz’unda, Mersin’de küçük çocukların Türk bayrağını yere atıp yakmasını hatırlarsınız. Arkasından bütün Türkiye ayağa kalkmış ve bayrak mitingleri ile herkes sokağa dökülmüştü. Zaman’da, “Türkiye’yi Kürtler değil Türkçüler bölüyor” diyen bir yazı yayımlamıştım. Türkçü dostlarımdan çok tepki geldi. “Bize çok ağır ithamda bulunuyorsun, nedir bize bunu anlat” diye Türk Ocakları’ndan özel bir davet aldım. 37 kalburüstü Türk milliyetçisi ile genel merkez binasında geç vakte kadar konuştuk. Ben sadece Kürtlerle aralarında bir empati kurmalarını istiyordum. Adı efsane olmuş saygın biri döndü diğerlerine şu soruyu sordu: “Beyler, şu konuştuğumuz dili yani Türkçeyi yasaklasalar ne yaparsınız?” Cevabı yine kendisi verdi: “Ben, silahı alıp dağa çıkardım.”
TÜRKÇÜ HASSASİYETİNİ KULLANANLAR
Mersin’de Türk bayrağının yakılmasının bir provokasyon olduğu sonradan anlaşıldı. O günlerde Türkiye’yi inleten “bayrağı yakanı yakarız” sloganının resmî olarak üretildiği de. Aslında bütünüyle Kürt karşıtlığının, hatta düşmanlığının bir psikolojik harekât çerçevesinde topluma pompalandığını, Ergenekon davası bugün bize tane tane anlatıyor. Şehit askerlerin cenaze namazları kılınırken cami avlularında “katil iktidar” diye slogan attıranların, şehit kanının değil iktidar hesaplarının peşinde olduklarını bugün artık ayan-beyan biliyoruz. Öyleyse bir hatayı düzeltmek lâzım. Dün Türkiye’yi bölmeye yeltenenler Türkçü hassasiyeti kullanan Ergenekoncularmış, Türkçüler değil. Bugün artık Türk milliyetçilerinin de aklı başına gelmiş olmalı. Demek ki bir “Türk sorunu”nun ortaya çıkması için bir sebep yok. Çünkü Ergenekoncular Silivri’de çok meşguller; böyle bir sorunu ortaya çıkartacak ne zamanları ne de imkânları var.
Peki Türkler arasında Kürtlere karşı bir tepki, bir soğukluk veya mesafe yok mu? MHP’nin oy tabanı bu sorunun cevabını değil ama belki bazı işaretleri barındırıyor. MHP son seçimlerde oylarını Batı’da artırdı. Türkiye’nin ana Türk damarı olan Orta Anadolu platosunda geriledi. Milliyetçilik ötekileştirmeden beslenir. MHP’nin Batı’da aldığı oylarda Kürt karşıtlığının bir payı var. Kürt nüfusunun yarıdan fazlası Türkiye’nin batısında yaşıyor. Demek ki Türkiye sınırları içinde var olan en zıt iki kültür karşı karşıya geliyor. Bu karşılaşmanın –ekonomik faktörler de dikkate alınınca- bir gerilim oluşturması doğal. Bu gerilimin bir tarafında yer alan “Türk sorunu”nu tanıyabilmek için tam bu noktada Türkiye’nin etnik yapısına eğilmek gerekiyor.
Neden Batı? Türkiye’nin batı kesimleri, İmparatorluk bakiyesi Türkleşmiş halkların daha yoğun yaşadığı bölgeler. Bugün edindikleri vatanın kıymetini birkaç nesil önce göç acıları ile tecrübe ederek anlamış insanların psikolojisinden söz ediyorum. Aslında farklı olana ve dünyaya daha açık topluluklar bunlar. Kürtlere dönüp şunu söylüyorlar: “Size ne oluyor? Bizim kabul edip benimsediğimiz kimliğe, yani Türklüğe siz niye karşı çıkıyorsunuz? Neden bizim gibi potanın içinde erimiyorsunuz?” Eğer bir Türk-Kürt karşıtlığından söz edeceksek, bu karşıtlığın Türk tarafında yer alan kişi daha çok kim olabilir? Bir Girit muhaciri mi? Yoksa Yozgatlı bir Türkmen mi?
KÜÇÜCÜK BİR TÜRKİYE ÖZLEMİ
Çıkartacağımız sonuç şu: Eğer bir “Türk sorunu” varsa veya ortaya çıkacaksa bu sorun Türklerin çıkardığı bir sorun olmayacak. Demek ki “Kürt sorununu çözerseniz ben de Türk sorunu çıkartırım” diye tehditler savuranları, “Türklük skalası”nda bir yere yerleştirirken çok dikkatli olmak gerekecek. Amacım kimsenin etnik kökeni hakkında fikir yürütmek değil. Sadece “Türk sorunu”ndan bahsedenlerin ve etnik kökeni önemseyenlerin eline kendilerine de uygulayabilecekleri bir ölçü veriyorum. Türkler sorun olmazlar ve “Türk sorunu”ndan bahsetmezler.
Türk milliyetçiliği, çöken imparatorluğun bir kurtuluş reçetesi olarak gelişti. Mesele milleti çok sevmek değil, devleti kurtarmaktı. Cumhuriyet kurulduğu zaman ise neredeyse mütecanis bir topluluk ortaya çıkmıştı. Tek istisna Kürtlerdi. Cumhuriyet ulus-devlet projesi ile önce şehirli nüfusu, sonra da dağda-köyde yaşayan Türkleri Türkleştirmeye yani bir ulusa dönüştürmeye çalıştı. 2009 yılının Temmuz ayında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin İçişleri Bakanı’nın yöntemi üzerine bilgi verdiği “Demokratikleşme açılımı”, Kürtlerin dar ve sınırlı bir Türklük içinde eritilmesi politikasının iflas ettiğini ilan ediyor. Bu sorunu çözmek için elinizde iki araç var. Biri demokrasinin ve hukukun standartlarını yükselterek Kürtlerin güvenli ve onurlu biçimde yaşayacakları bir ülkeyi elbirliği ile vücuda getirmek. İkincisi, ulus devletler çağında vazgeçemeyeceğiniz ulus-devletin içini Kürtlerin Kürt olarak yer alabilecekleri şekilde genişletmek. Birincisi bir devlet politikası, ikincisi ise en başta Türk milliyetçilerinin işi.
“Türk sorunu” tehdidinde bulunmak milliyetçilik değil, sadece farklı olana düşmanlık demek. Bu tehdidin içinde Türk tarihine, hatta bu tarihin kaba hatlarına dair dar bir ufuk bile yer almıyor. 600 yıllık imparatorluğun sona erişinin üzerinden henüz bir asır bile geçmeden farklı olana tahammülsüzlük göstermek, Türk olmakla değil sadece düşman aramakla açıklanabilir. Bu topraklara bütünüyle yabancı, modern dünyanın karanlık tarafının yeniden ürettiği bir tür ilkellik bu.
Uzun terör yıllarında Türkiye’de bir Kürt-Türk düşmanlığı gelişmedi. Çünkü Kürt sorunu toplumdaki ayrışmanın, bölünmenin yarattığı bir sorun değildi. Devletin kendisinin ürettiği, sonra da içinden çıkamadığı bir sorundu. Devlet demokratikleşmeye, hukuka daha fazla bağlanmaya karar verdiği zaman bu sorun da kalmayacak. Bu sorun çözüm yoluna girmişken “Türk sorunu”ndan dem vurmak, küçücük bir Türkiye özlemini dile getirmek demek. Ben buna “Küçük Türkiye milliyetçiliği” diyorum. Doğrusu şu: Kürt sorunu Türkiye’nin ve aynı zamanda Türklerin sorunudur. Kürtlere haksızlık yapılmıştır. Bu haksızlıklar giderilecek ve Türkiye yoluna taze bir başlangıçla devam edecektir. Türkiye’nin “Türk sorunu” var mı? Belki. Ama kesin olan bir şey var: Bu sorun Türklerin sorunu değil.
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?
İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.
“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.
Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu
Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.
14 Yorum
Yazan:Mert Kayhan Tarih: Ağu 1, 2009 | Reply
Samuel P. Huntington’un “Clashing of the Civilizations” Medeniyetler çatışmasını ilk okuduğumda, bu adamın bir deli ve fikirlerin de deli saçması olduğunu düşünmüştüm. Türkiyenin sorununun yön değiştirmesi yada yapısal olarak farklılaşması söz konusu değildi o dönemde benim bilincimde. Ama şimdilerde dahada sıcak bir umut ekseninde ilerliyoruz.
Türkler Anadoluya ilk defa akıncı birlikleri ile bozgunculuk yaparak girdiklerinde, onları karşılayan, kucaklayan ve yerleşik hayata geçmelerini sağlayan iki ulus vardı anadolu topraklarında, Gregoryanlar (Ermeniler) ve tabiki Kürtler. Asıp kesip talan etmekten başka bir genetik yapı taşı taşımayan bu ulus, Anadolu halklarının hoşgörüsü ile ehlileşti.
Şidilerde, o koca tarihi aynayı karşımıza alıpta olaylara bakmaya çalıştığımızda, zemin halen kaygan ama aktörler değişmemiş olsa bile unsurlar değişmiştir. Medeniyetler bu topraklarda çok uzun yıllar boyu hoşgörü ve sıcacık bir güven ortamında yaşamayı başardılar.
Türklerin sorunu ve algılıyamadıkları detay, bu ülkenin isminin aslında Anadolu olduğudur, Türkiye olarak değiştirilmiş olması içindeki insanları da bir geceden sabaha her yönleri, alışkanlıkları, milli mirasları ve yaşanmışlıkları ile Türk yapamazdı ve yapamadı da.
Yazan:Ali Erkin Tarih: Ağu 1, 2009 | Reply
Yazının Mümtaz’er Türköne’ye ait olduğunu belirtmeyi unutmuşsunuz galiba…
Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Ağu 1, 2009 | Reply
Ali Bey sagolun, unutmusuz koymayi. Simdi düzelttim.
Yazan:bekir ak Tarih: Ağu 2, 2009 | Reply
sayın kayhanın yazdıklarına katılamıyorum! öyle bir yazmış ki sanki sadece türkler gezginci idiler ve ermeniler ve kürtler türkleri adam ettiler! tarihte böyle bir şey yok… zaten insanoğlu öyle bir karman çormandır ki kim kimi nerede beklerken diğerleri geldiler ve bekleyenler onları adam ettiler asla kesin bir netlikte söylenemez… orta asyadan bu yana gelenler kimlerdi, kaç koldan nerelere gittiler, buradakiler kimlerdi de kim kime neyi öğretti çok fazla tartışılır…
bu ve benzeri mantık yürütmeleri sebebiyle evet, bence türk sorunu doğacaktır… hatta doğdu bile! farkında değilsiniz… türk sorunu çoktan doğdu… cılız da olsa belediye seçimleri sonuçlarını iyi analiz eden bunu görür… ille de daha beterini görüp ikna olmayı beklemek gerekmez… daha beteri de eminim ilk genel seçimlerde şımarıkların kafasına inecek… nasıl doğmaz ki! terör örgütü yandaşlarının konuşma özgürlükleri şu anda hiç kimsede yok! … halkın gözüyle bakmayı becerebilirseniz bu söylediğimin doğru olduğunu anlarsınız… dünyada hiç bir ülke terörist başı ile masaya oturmaz, oturmamıştır… ama geliş gidiş o da olacak…
türkiyede meydanı çok fazla boş bulanların şımardıklarını düşünmeye başladım iyice… her şeyin bir yolu yordamı ve sınırı olduğu gerçeği unutuluyor… söylemler bile o kadar eski ve demode kaldı ki! vatandaş neyin ne olduğunu çok iyi biliyor.. sokaktan geçen satıcıların bile kürtçe bağırdıklarını, her yerde kürtlerin kürtçe konuştuklarını kendi kulağıyla uzun zamandır duymakta olan vatandaşa sen çıkıp da biz dilimizi konuşamıyoruz söylemini yaparsan hala daha o vatandaş önce bela okur, sonrada bela olur…
entel takılmak yerine kahvehanedeki vatandaş neyi nasıl görüyor onu çok iyice iredelemek lazım… kahvedeki vatandaş kürt de olabilir, ermeni de olabilir, türk de olabilir ama şundan ben eminim, bu 3 vatandaş da çok fazla rahatsız artık… kürt sorunu deniyor! eğer kafalar kumdan çıkarılıp da etraf iyice bir incelenecek olursa, sade kürt vatandaşın da bu gerginlikden artık çok fazla rahatsız olduğu görülür… sade kürt vatandaş kesinlikle apocu değil!! eylem üzerinde olan kürt sayısı 1000 ise geri kalanın benden hiç bir farkı yok! bu sayfalarda yazılıp çizilen kürt sorundan çok daha büyük sorunları var kürt vatandaşın… hemen belirteyim benim kürt vatandaş dediğim kişiler sadece güney doğuda yaşayanlar değil…
kürt vatandaşın önemli bir bölümünün sorunu türk vatandaşın sorunu ile aynı ve başka sorunlar…
ermeni vatandaşlara gelince… aslında ermeni lobilerinden en çok rahatsızlık duyanlar da onlar…
kesinlikle ve kesinlikle türk sorunu vardır artık, bu akıllardan çıkarılmasın…
bu arda yukarıda yazmayı unuttum, dünyada en çok devlet kuran, batıran, yine kuran türklerdir! türkler bu işi çok çok iyi bilirler… türkler devlet yönetimi konusunda çok çok iyidir ve evet doğrudur, devleti ayakta tutma yada yeniden yeşertme konusunda beğenseniz de beğenmeseniz de 1001 türlü yol bilir türkler! hiç mi bilmezsiniz? tarihten ders almak lazımdır… bir kez daha uyuyan canavarı uyandırmanın ne anlamı var?
tabii ki anlamı var!! uyuyan canavarı uyandırmak birilerinin çok fazla işine geliyor… bunu da unutmayın sakın…
bir ispanyol arkadaşım bana şunu demişti, çok gülmüştüm ama çok da doğru bulmuştum: türkler ketçap şişesine benzer!! sallarsın sallarsın bir türlü akmaz ama fazla sallarsanız içindeki bütün ketçap tabağa boşalır!!!…
çok fazla sallamaya başladılar… inanın bana… gerçekten çok fazla sallamaya başladılar… kimse oyuna gelmesin… kuzey ıraktaki vatandaşlardan da mı ders çıkarmaz kimse? bilmezmisiniz batı denen şey destekler destekler sonra bir çelme atar 2 80 uzatır adamı? öğrenemediniz mi daha kürtlerin tek dostu türklerdir??? evet kesinlikle öyledir… kürtlerin olabilecek sadece bir tane dostu vardı onalr da türkler idi…
biz türkler geldiğinde onları adam ettik, ehlileştirdik diyebilmek için önce etraflıca bir düşünmek gerekir…
ileride ne olur bilmiyorum ama bu aralar bu dostluk çok ciddi bir sıkıntıya girdi… ve yineleyeyim kendi fikrimi, türk sorunu doğalı çok oldu! günaydınlar herkese…
Yazan:rüştü hacıoğlu Tarih: Ağu 2, 2009 | Reply
hey kara murat,
şu kulandığın dilin tedavülden kalktığını düşünüyordum ama cüneyt arkın filmleri geldi aklıma; anladım. bu kara murat replikleiyle hakikaten tabağa boca olmuş ketçap gibi olmuş anlattıkların.
kürtleri incitecek bir dil kullanmıyorsun sadece, ermenileri ve diğer insanları da üzecek bir dil bu ama bilesinki türkleri de utandıran bir dil…
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ağu 2, 2009 | Reply
Bekir Bey,
Yorumunuzun ilk paragrafında yer verdiğiniz eleştiriye kısmen katılıyorum.Elbette farklı etnisiteler üzerinden bir halkı/topluluğu/ulusu iyi-kötü,yerleşik-göçebe,medeni-ilkel vb.diye ayırmak,birini diğerine göre üstün veya aşağı görmek sağlıklı bir “sosyolojik”analiz olamaz.Zira,farklı kültürlerin süreç içerisinde kaynaşmaları,bu kaynaşmanın yarattığı etkileşim asla düz bir çizgi üzerinden gelişebilecek bir durum değil.En başta hiçbir topluluk homojen değildir.Bu anlamda Türkler de Kürtler de homojen değildir.Kendi içlerinde farklılıklar gösterdikleri kadar,her farklı kültürün bazan “diğeri”yle ortak yanları/bağları da olabiliyor.Bu gerçeklik,farklı dünya görüşlerinden tutun da,dinsel ve mezhepsel inançlara,farklı yaşam biçimlerine kadar bazan ayrışma bazen de bütünleşme şeklinde gelişebilmektedir.Mesela aleviliği ele alalım:ister farklı bir din olarak düşünülsün ister islamın bir mezhebi(bu ayrı bir tartışma konusu),bugün Anadoluda kendilerini Alevi olarak tanımlayan vatandaşlarımızın bir kısmı Türk bir kısmı Kürttür.Ayrıca Antakya ve yer yer Adana,Mersin civarında yaşamakta olan Arap kökenli Aleviler var.Aynı şekilde muhafazakar olarak bilinen kesimlerin de Türk’ü var,Kürd’ü var…Laz’ı,Çerkez’i,Arabı var.Yine her toplulukta sosyalistler,liberaller,milliyetçiler olabilir ve vardır.Kentli-köylü,farklı yaşam biçimleri vs.de cabası.Hülasa bazı değerler ortak bir bağa dönüşerek özgün bir “kimlik”e dönüşmekle beraber,bir o kadar da içiçeliği beraberinde getiren ortak değerlere dönüşebilmektedir.
Tabii burada amacım Türkiyede yaşayan her bir kültürel zenginliği bir tanım altında sunmak,farklı kimlikler atfederek ayrıştırmak değil.Sadece,zenginliğimiz olan çokkültürlüğün farklılıklarına rağmen oluşturduğu ortak ulus yapısına vurgu yapmak istiyorum.Dolayısıyla,farklı yaşam biçimleri/tercihleri,alabildiğine geniş inanç şekilleri,dünya görüşleriyle birbirine karışmış,kaynaşmış harikulade bir ulus var.Çatışan ve kutuplaşan bir topluma dönüşmüş olmamızı gerek tarihi okumala,gerekse günümüz gerçekliğine uyarlayarak bir kesime mal etmek,tüm olumsuzluklardan doğrudan bir tarafı sorumlu tutmak gerçeği yansıtmaz.Zira,her nasıl bir gerçeklikle karşı karşıya isek,bizler toplum olarak hem parçası hem de ortağıyız.Asla sanıldığı kadar keskin sınırlar yoktur,çünkü her kim olursak olalım,nerden gelmiş olursak olalım önce insanız.
Ve bence meseleye bu çerçeveden bakmalı.Bugün artık savaştan ve barıştan yana olanlar var.Bunu da salt bir kesime mal etmek yine doğru değil.Kürt olmuş,Türk olmuş ya da başka bir şey;biliyoruz ki her kesimin “şahinler”i ve “güvercin”leri var.Bakın,bu bile homojen değildir.
Sonuç itibariyle ilk paragrfınızı önemsedim ve doğrusunu isterseniz,eleştiri getirdiğiniz yorumcuya daha derin bir sosyolijik analizle alternatif getireceğini düşündüm.Ancak ne yalan söyleyeyeim ilk paragraftan sonrasını tamamen okuma ihtiyacı duymadım.Zira gerisi,eleştirdiğiniz konuya ziyadsiyle düşen,kürtleri düşman gören,tehdit eden,parmak sallayan bir öfke nöbetinden başka bir şeye rastlamadım.Çok şükür ki,olaya sizin gibi banal bil milliyetçilikle bakan,intikamcı ve kışkırtıcı yaklaşan kişilerin sayısı daha az.Yoksa inanın güzel Türkiyemizin hali nice olurdu.Yazık,insan bu kadar mı kendini milliyetçi duygulara kaptırır.Bir de üstüne üstlük başkalarını bu konuda eleştirme yoluna gitmişsiniz.Benden size tavsiye, önce yazdıklarınızı tekrar(ama öfkenize yenilmeden)bir güzel okuyun sonra başkalarını eleştirin.
Yazan:Mert Kayhan Tarih: Ağu 2, 2009 | Reply
Sayın Bekir Ak
Yazınızdan bir alıntıdır.
“türkiyede meydanı çok fazla boş bulanların şımardıklarını düşünmeye başladım iyice…”
işte klasik, işte alışıla gelmiş, işte Türk dedirtecek bir yaklaşım biçimi tebrik ederim.
Anadolu topraklarında, yıllardır, onyıllardır bir meydan varki birtürlü doldurulamamış.
Unutmayın ki faşizm, kendindne başka düşünce ve ideolojinin var olmasına, yaşayıp yeşermesine tahammülü olmayan insanların ortaya koyduğu bir davranış biçimidir.
Gayri sivil bir anayasa ile yıllar boyu bir ülkeyi yöneteceksiniz, dayatmacı diretmeci politikanızla Anadolunun Türk olmayan halklarına zulmün ağa babasını yapacaksınız, köy yakıp, ev basıp, insan öldüreceksiniz, ve bütün bunları yaparken de sizler MEYDANI boş bulmamış mı olacaksınız.
Bu nasıl bir meydandır ki, sınırları ve değerleri kimler tarafından çizilmiştir ?
Dünya üzerindeki tüm direniş haraketleri (siz bunu terör olarak adlandırabilirsiniz) bir diktaya ve bir asimilasyona tepki olarak doğmuştur. Gecenin bir yarısı evinize girilmiş, hiç anlayamadığınız bir sebeple babanız sıcak yatağından ananızın yanından üniformalı adamlar tarafından alınmış götürülmüş ve bir hafta sonra bir beyaz torosun içinde kafasına kurşun sıkılmış bir şekilde bulunduğunu duymuş olsaydınız, eminim yüreğinize düşen kor ateş inandığınız tüm değerleri bir kere daha sorgulama imkanı verirdi size.
Haber bültenlerinde, güvenlik güçlerine taş sopa sallayan küçük çocukları gösterirken, “hainler küçük çocukları öne sürüyorlar” anons ediliyor, şimdi yukarıdaki paragrafı bir kere daha okuyup sorun kendinize, bu çocuklar yüreklerindeki anlamlandıramadıkları kin ve öfke ile mi o taşı salıyorlar yada o taşlar babalarının gece evden kaçırıldığı lanet geceye mi sallanıyor.
Yada bu çocuklar, sizin değiminizle meydanı çokca boş bulup şımarmış çocuklarmıdır.
Lütfen yapmayın, o çocukların gözlerinde korku, kin ve keder var. Onlar çocuk ama kürt oldukları için şımarmaktan da pek anlamazlar, anlayamazlar, şımarmaya, koşup top oynamaya, çayırlarda güven içinde ip atlamaya pek vakitleri olmamıştır.
Selam ile….
Yazan:Erol Demrek Tarih: Ağu 2, 2009 | Reply
Bekir Ak a katılıyorum bu konuda. Sizler bence öncelikle şu pkk ile kürt sorununu iyice bir ayırın ondan sonra kürt sorununa adam gibi bakalım derim. Anayasa gayrı sivil olabilir doğrudur da ama o anayasaya anadoluda yaşayan insanlar % 92 ile tamam dediler! ve tamam dendiğinde çok daha gayrı sivil idi. Şimdi sakın % 92 yi ciddiye almadığınızı yazmaya kalkmayın çünkü bu % 92 yi ciddiye almayanlar nedense % 47 yi çok fazla ciddiye alıyorlar! o ne kadar ciddi ise diğeri de o kadar ciddi.
pkk demiştik! bence rica ediyorum pkk yı direniş hareketi olarak empoze etmeye kalkmayın. Zaten türkiyedeki mevcut sorun da tam bu yüzden yaşanıyor! dtp ve benzeri olanlar pkk yı ön planda tuttukça ve kürt açılımı filan gündemdeyken pkk nın ön plana çıkarılması ve direniş hareketi olarak sunulması ve buna ek olarak apo nun siyasi bir yönü varmış gibi empoze edilmesi çözümün önündeki en büyük engeldir bence.
pkk ya direniş hareketi demek dünyadaki gerçek direniş hareketlerine hakarettir bence! bunu neden bu şekilde yazdığımı anlatmak çok uzun sürer, sebep de bellidir. pkk neden nasıl kim tarafından ne amaçla kurulduğu belli olmayan ideolojisi şusu busu olmayan eroin kaçakçılığı ile kurucularını zengin etmiş bir terör örgütüdür.
eğer varsa pkk nın yada aponun bir sağlam ideolojisi rica etsem yazarmısınız? bence yazın lütfen ve ben öğreneyim.
Kürtler eğer sağlam ve geçici olmayan bir çözüm istiyorlarsa ki bence temsilcileri dtp dir sadece onun ötesi benim sinirlenmeme sebep oluyor tıpkı sizin örneğinizdeki kafasına kurşun yemiş babanın oğlu gibi! ki çok sağlam bir sebebi var sinirlerimin bozulmasının, detay verdirtmeyin bana, zaten detaylı anlatsam yayınlamazsınız, dtp yada akp yada her kim ise bu açılımların sahibi, türklerin karşısına pkk ve apo ile çıkmasınlar derim. Gerçekten çok büyük bir hata olur bu. Ölü doğuma sebep olur. Bir taraf direniş hareketi derken, diğer taraf terör derken işler iyice sarpa saracak.
Bekir ak da kara murat vari bir dil kullanmamış, çok gerçekçi yazmış. Ben tercümesini yaptım yukarıdaki yazdıklarımla.
Sizin yazdıklarınızı anlayabilecek kapasitede insanlar yaşamıyor bu ülkede sadece. Kahvedeki insanların da bunu anlamaları lazım bence de. Gerçekler köşe yazılarında yada açık oturumlarda yada bloglarda anlatıldığı, yazıldığı çizildiği gibi değildir. Gerçekler çok farklı. Bir yanda babası faili meçhule kurban gittiği söylenen çocuk, diğer yanda da şehit çocuğu varken, herkes herşeyi benim gibi lise mezunlarının da anlayabileceği şekilde ve tarzda ortaya koymalıdır. Ben size terörist gözüyle baktıkça, siz de bizlere kara muratvari gözüyle baktıkça hiç bir şey hallolmaz. Bizler karamuratvari tarzımızdan vazgeçebiliriz yani milliyetçilikten ama artık şu açılım denen şeylerde yada dtp lilerin konuşmalarında apo ve pkk kelimelerini de duymak istemiyoruz.
Bir de şunu ekleyeyim, biz türk milliyetçileri sizler gibi okumuş yazmış adamlar değilizdir. Fikirlerimizi en fazla karamurat yada malkoçoğlu gibi ifade edebiliriz. Sizler okumuş mürekkep yalamış aydın kişiler olarak eğer dalga geçmeden yazılanları acaba ne demek istemiş şeklinde okursanız karşılıklı iletişim olabilir. Açılımlardan etkilenecek olan türk yada kürt oto tamircilerinin de olduğunu hatırlatırım. Burada yazanı dalga geçmeden dinlerseniz belki o kürt yada türk oto tamircisi sizi anlayabilir.
Yazan:Erol Demrek Tarih: Ağu 2, 2009 | Reply
Bir de şu meydanı boş bulma üzerine yazacaklarım vardı. İşte bir türk dedirtmiş size. Ben de işte bir kürt diyorum çoğu zaman! kürt ağalarını töreleri ölümleri ağasının sözünden çıkmayanları ve eline töre adına tutuşturulan silahla ablasınıo öldürenleri gördükçe al işte sana bir kürt diyorum! ben amerikancıyız diye kendimize kızarken kürtler amerikancının en dik alası oldular! onuda gördükçe aha işte bir kürt diyorum. Bir seçimde akp ye verilen oyların tamamı bir kaç yıl sonra tamamen dtp ye dönünce de al sana kürt milliyetçiliği yada faşismi diyorum.
Bakın çok aşırı bir kürt milliyetçiliği oluştu. Bir de arap hayranlığı oluştu. Bunların karşısında tabii ki zıttı yönde milliyetççilikler ve faşizmler oluşacak. Demek istediğimiz bu. O zaman da ister istemez bir meydan kendi kendine oluşuyor. O meydanı ya siz işgal edeceksiniz yada biz! durum buraya doğru gidiyor. Kürtler direniş filan hareketi içinde değiller. Kürtler arkalarına batının rüzgarını aldılar sadece o kadar. Bekir beyde onu yazmaya çalışmış bence. Kuzey ıraktakilerde aynı rüzgarla üç beş yıl idare ettiler ama şimdi durumları iç açıcı değil.
Yazan:Vicdanlı bir Türk Tarih: Ağu 2, 2009 | Reply
Erol bey,
vicdanınızı ve empatinizi site girişinde düşürmüşsünüz bir zahmet dönünde alın lazım olur.Zahmet etmişken Bekir beyinkileri de alın derim.
Sizi biraz inceleyelim gerçi nereden tutarsam tutayım elimde kalır ya…
(erol)
82 anayasası mı bu?Hani şu silahların gölgesinde hazırlanmış ve silahların gölgesinde oylanmış anayasa.Şimdi çıkıp utanmadan sıkılmadan anadoludan %92 onay aldı cümlesini hangi mantıkla söyleyebiliyorsunuz merak ediyorum doğrusu?
(erol)
Pkk’yı elbet kimse onamıyor bugün mesela nasıl Derin Devlet mantığıyla Ergenekon Soruşturmasından içeride olan şahısların yerine f tipi ise aynı şekilde bence Apo’nun da yeri orasıdır.Faşizm illet bir şeydir Kürdü de bir Türkü de.Tabii bir de şöyle düşünmek lazım yan odada önünde pc yanında çerezi ile keyfine bakan canım kardeşim ya da diğer oda da oturmuş kitap okuyan sevgili babamın Allah korusun dere kenarında ensesinden tek kurşunla infaz gibi katledildiğini göz altında kayıp olduğunu yine Allah korusun bir düşüneyim bakalım o zaman burada oturup size cevap mı yazıyorum yoksa dağa mı çıkıyorum?Bu adamlar dağa pikniğe çıkmadı,temiz hava almaya da çıkmadı.Biraz vicdanlı olun.Haklı değiller elbet ama sebepsiz de değiller.
kopy paste yapacaktım ama yazılarınızın ne okunacak ne cevaplanacak bir tarafı var.İçim kaldırmıyor.
Bekir bey,
(bekir)
tüm yaşananlara rağmen sizin dostluk anlayışınız buysa lütfen dost olmayalım zira bu dostluğun sonu beni öldürmeniz ile biter.Yani şu cümleyi görünce güleyim mi?Ağlayayım mı?bilemedim.Acaba kimin kafası kumlara gömülü.
Mert bey,
söylediklerinize aynen katılıyorum.Kürt çocukları pek şımarmayı bilmez zira dipçik ve kurşun çocukları şımartmaz öldürür.
Yine de Huntington’a pek takılmayın derim 🙂
Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Ağu 3, 2009 | Reply
Bazı yazılar vardır,eleştiri okları hangi kesimlere yöneltilmiş,konusu işlenen ana tema hangi tür anlayışları kapsamış diye düşünürken;bir bakarsınız birileri tıpkı “okul yoklamasında” olduğu gibi “buradayım”der.Bu tipler,sanki iddia edilen savı doğrulayıp tescillercesine hazır ve nazırdırlar.Ve artık konuya ilişkin şüphelere,soru işaretlerine,üzerinde düşünmeye bile gerek bırakmazlar.Faşizm ise faşizm,ırçılık ise ırkçılık!”Görünen köy kılavuz istemez”misali adeta “itiraflar”sökün etmeye başlar.
İşte bu yazı böyle yazılardan.Bir “sorun”dan bahsedilmiş.Yabancısı olmadığımız bir sorundur bu.Aynı kaderi paylaşan,aynı havayı soluyan insanların on yıllardır birbirlerini tükettikleri,tüm enerjilerini yapay düşmanlıklar üzerine kurduğu anlamsız bir kavgadan sözediliyor.Öyle bir kavgadırki bu tam 40 bir cana mal oldu.Gencecik fidanlar yitip gitti…Toplumda onulması güç yaralar açtı…Kin ve nefret tohumları ekti bu topraklara…Tarumar etti;insanları yerinden yurdundan etti…Kürd’üyle,Türk’üyle bedel ödetti…Anaların yüreğine bir kor ateşi gibi evlat acısı düşürdü…Acılardan acı tattırdı…Acı,gözyaşı,yas ve ölüm sardı her yanı.
Neydi bu alıp veremediğimiz?Bu kavga,bu şiddet…Kin,öfke ve düşmanlık niye idi ki?Bazılarımız anladık bunu,istedikki kardeşçe bir arada yaşayalım.Barış dedik sessiz çığlıklarda.Onurluca yaşamak,hep beraber ve kardeşçesine.Savaş tacirleri ise buna izin vermedi.Ne zaman bir barış kıpırtısı olsa,bu savaş tacirleri gizli bir el değmişçesine barış umutlarını suya düşürdü.Binbir hile,koplo ve türlü provakasyonlarla barış süreci baltalandı,sekteye uğratıldı.İkdidar hırsları,kirli rantları bu kavganın sürmesine bağlıydı çünkü.Kan ve şiddetten besleniyorlardı ve varlık nedenleri bu kavganın sürmesine bağlıydı.Bölündük bölünüyoruz,dış güçler,iç mihraklar,emperyalist oyunlar vs.masallarıyla yurdum insanını birbirine boğazlattılar.Vatan,sakarya diye diye memleketi kan gölüne çevirdiler.Böyle buyurmuşlardı,saltanatları ancak kanla ayakta durabilirdi.Birgün gelip bu kirli,kanlı oyunun farkına varılsa,pekâlâ biliyorlardı ki kanlı musluklar kapanacak,kirli haynakları kuruyacaktı.Onun için direndiler,direniyorlar.Bu savaşı hep capcanlı,dipdiri tutmak zorundaydılar.Ve insanları,kendi çıkarlarına alet ettikleri “kutsiyet”lere inadırmak zorundaydılar.İnandırdılar da.İşte bu”sorun”denilen şey tam da buydu:öyle ya da böyle şiddetlerine ortak olacak,inanacak bir kitle kurmayı başarmışlardı.
Oysa,barış yanlıları kadar bu şiddet afyonuna kapılmış olan insanlarımız da zarar görüyordu bu kavgadan.Kazananı olmamıştı ve asla olmayacaktı.Hepimiz yara aldık,acı ve gözyaşından nasiplendik ve yorulduk.
Bugünlerde tekrar bir barış rüzgarı esiyor.Söylentisi bile yüreklerimize serpinti yaratması gerekirken ne yazık ki bu boğazlaşmayı bir eğlence gibi gören,hamaset ve sığ naralarla kavgadan olan bir kesim var.
Bunlar evet ayrı bir “sorun”.Sorun yaratmaya devam ediyorlar.Ama yine de gönlüm/dilim “Türk Sorunu”demeye varmıyor.Hayır.Bu anlamsız savaşa inanlar,destek verenler,savaş baronlarını kutsayanlar Türkler değil.Bir avuç militarist,şiddet ve savaş yanlısı kendinden geçmiş savaşperestlerdir.Bunun Türkü,Kürdü,Arabı yok;adı da “savaşperestlerin sorunu”olarak konmalı.
Neticede hatırı sayılır bir savaş yanlısı var.Bilerek ya da bilmeyerek bu anlamsız kavganın sürmesine alet oluyorlar.Ancak bilmeliler ki bu savaşın sürmesi hiçbirimizin yararına değil ve olmayacak.Şayet bölünmekten korkuyorsak zaten 30 yıldır egemen güçler bizleri parça parça böldü.Emperyalist müdaheleler şeklinde kaygılarımız varsa,herhalde birbirine güvensiz ve çatışmalı halimizle “emperyalist”lere karşı daha güçlü olacağımız düşünülemez.Neresinden bakarsak bakalım bu savaş sürdükçe düşündüğümüz tüm tehlike ve dehditlere karşı daha açık bir hedef olacağız…Kaynaklarımızı savaşa harcayarak ve birbirimizi tüketerek düşmanlıkları besleyecek,ülke olarak hep geriye gideceğiz.
Bu nedenle,artık yok şımardınız,uslu durun,fazla oluyorsunuz,kim oluyorsunuz,sabrımız taştı vs.gibi faşizm kokan basit söylemlerden vazgeçilmeli.Hem bu tehditkâr söylemlerin hiçbir hükmü kalmadı artık.Ortalığı kızıştırıp boş hamaset yapılacağına insan bir oturup düşünmeli:30 yıldır süren bu savaş ne kazandırdı bize?Akan kanı durdurmak yerine ateşin üzerine benzinle gidersek geleceğimiz daha mı iyi olacak?
Ha,amaç gelecek,barış,insanca ve onurluca bir arada yaşamak değil de kuru naralar atmaksa o başka.Yarın çok geç olabilir, herkesin aklını başına toplayıp düşünmesinin zamanıdır.Daha kaç nesil savaşla büyümeli,artık yetmedi mi Bekir bey,ne dersiniz?
Yazan:Mert Kayhan Tarih: Ağu 3, 2009 | Reply
yüreklerin yandığı, derinden hasarlar açıldığı, dik yamaçları olan bir coğrafyadır bütün bunların yaşandığı.
Vicdanlı Bir Türk için konuşuyorum, eli gerçekten vicdanında sosyal sorumluluğunu bilen bir insan olduğunuz belli, elinize zihninize sağlık.
Msutafa bey, sizin ifadeleriniz de gayet berrak ve net anlaşılır, umulur ki insanların birbirlerinin ölmesinden ve zarar görmesinden hoşlanmadığı bir ışık yakılacak bu karanlığın üzerine.
Bekir Ak ve Erol beyler için de bir kaç satırım olacak elbette.
Ben merkezli, kati manada Türk milliyetçiliği merkezli bakış açınızdan kurtulmanızı ve kurtulduğunuz gün faklı bir koku almaya başladığınızı göreceksiniz.
Bu manasız savaş ve bu manasız işgalden sıkılmadınız mı, bu silah tüccarları ve kan emiciler sayeseinde daha kaç can verilecek. Bıkmadınız mı evlatlarınızı sebebinin ne olduğunu dahi anlayamadığınız bir karanlığın içine gönderip bayrağa sarılı ölülerini karşılamaktan…
Gabar, Mor dağlar, Katran, Cudi, Bekher, Namaz, Gavur… Hepsi bahar geldiğinde dünyanın en güzel yerlerinden güzel olan, rengarenk çiçekler ile süslenmiş gelinler gibi olan dağlarımızdır… Savaşmaya değil, sırtınızda çantanız, ayağınızda botlarınız olsun yine, ama bu sefer savaşmaya değil, gezmeye dolaşmaya, yemeye içmeye, o barışın esenliğini ciğerlerinize çekmeye bekleriz buyrun. Buyrun Turaç kuşlarının özgürce uçuştuğu hezil vadisine, buyrun zap suyunda buz gibi karpuz soğutmaya.
Ama gelirken ellerinizde silah, yüreğinizde kin ve gözlerinizde nefret olmasın… Zira dağ bile olsalar onlara da ağır geliyor bu vebal artık….
Selam ile…
Yazan:MY Tarih: Ağu 3, 2009 | Reply
Mert Bey,
Yorumunuz iç güzelliginizi yansitmis, daglar hakkinda yazdiklariniz çok güzel 🙂
Muhabbetle
Yazan:Mert Kayhan Tarih: Ağu 4, 2009 | Reply
Ainedir gözlerinizin baktığı,
yansıtır güzel bakanın güzelliğini.
Eyvallah,