Avrupa’yı bekleyen saatli bomba
By Konuk Yazar on Ağu 11, 2009 in Basın günlüğü, Çeviri
Daily Telegraph, Adrian Michaels, 08.08.2009
Çeviren : Mehmet Akif Menteşoğlu
İngiltere ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri, iltica ve çeşitli şekillerde göç yolu ile Avrupa Birliğini doldurmakta olan Müslüman nüfusun önümüzdeki 20 sene içerisinde kıtanın karakteristiğini değiştireceği gerçeğini görmemekte ve bu konuda politika yapmaya yetkili insanlardan hemen hemen hiç kimse bu konu hakkında konuşmamaktadır.
Rakamlar gerçekten endişe verici : 1998 yılında İspanya da nüfusun sadece %3.2 si yabancı ülkelerde doğmuş nüfustan oluşmakta iken, 2007 yılında bu rakam %13.4 seviyesine çıkmıştır. Avrupa’nın Müslüman nüfusu son 30 sene içerisinde 2 kattan daha fazla artmış olup 2015 yılı itibarı ile yine 2 kat daha artacağı öngörülmektedir. Brüksel’de son zamanlarda yeni doğan erkek bebeklere en çok konulan isimler arasında Mohamed, Adam, Rayan, Ayoub, Mehdi, Amine ve Hamza yer almaktadır.
Tablo 1 : Avrupanın Müslüman Nüfus Oranı
2050 tahmini | 20% |
2008 | 5% |
Avrupa’nın beyaz nüfusunun düşük doğum oranı, göçmen nüfusun kat be kat fazla doğum oranı ile karşılaştırıldığında Avrupa kültür ve sosyal hayatı olarak tanımladığımız yaşamı radikal bir şekilde değiştirecektir. Bu karışık nüfus yapısı, eğitim, iş hayatı, sanat, refah ve daha bir çok politikada yapılan değişikliklerle belirtilerini göstermeye başlamıştır. Bu nüfus yapısı dış politikada da kritik etkilere yol açabilecek olup Amerikan Hava Kuvvetleri için yapılan bir çalışma Amerikanın Avrupa ile olan ilişkilerinin bu nüfus yapısından dolayı nasıl bir evrim geçirebileceğini ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği yetkilileri bu tip konuların henüz istenilen dikkati çekmediğini itiraf etmektedirler.
Avrupa Komisyonunun çalışan hakları ve sosyal konulardan sorumlu direktörü Jerome Vignon’a göre, Avrupa Birliği göçmenlerin sisteme entegrasyonundan ziyade ilticacılar ve göçmen gelişlerininin nasıl kontrol edileceği konusuna fokus olmuş olup,
Entegrasyon konusu çok önemsenmemekte, teoride entegrasyon konusuna, göçmen sayısını kontrol etmek kadar önem verilmesi gerekirken bu konunun bir politika haline getirilmediğini belirtmektedir.
Avrupa Birliği, ülkelerine göçmen kabulü konusunda çok uzun bir tarihe sahip olmasına rağmen son yıllarda 2 çok önemli trend sözkonusudur. Birincisi, göçmenlerden bir çoğunun gelişmemiş ekonomilerden geliyor olması, ikincisi, hızlı bir ivme rakamı ile gelmeleridir.
Bu nüfusun içinde Müslüman nüfusu ayrı bir ilgi konusudur. Bunun nedeni Avrupa Birliği’ne Müslüman nüfusun yoğun bir şekilde geliyor olması değildir. Çünkü dünyanın her tarafından gelişler sözkonusudur. Fakat, Avrupadaki Müslümanların İslam adına bazı konulardaki yaklaşımlarının, Avrupanın yaşam tarzına zalimce gelmesi ilgi konusu olmaktadır.
Amerika’daki partiler üstü Pew Araştırma Merkezinde yer alan ‘inanç ve toplum yaşamı formu’ nun bir raporuna göre : Avrupa Birliği ülkeleri derin tarihi, kültürel, dinsel ve dilbilimsel kökene sahip olup, hem fiziksel, hem dil, hem de davranış farklılığı olan binlerce hatta milyonlarca farklı insanın buraya enjekte edilmesi sosyal uyumluluğu zorlaştıracaktır.
Nüfustaki değişmeler ne kadar dramatiktir? Birçok Avrupa ülkesinin nüfus istatistiklerini inanç ayırımına dayalı olarak toplamamasından dolayı, nüfus dataları bazen farklılıklar gösterse de, herkesin farkında olduğu bir gerçek Avrupa’da bazı şehirlerin daha fazla Müslüman yoğun hale geldiği ve bu değişikliğin düzenli bir şekilde devam ettiğidir.
Avrupa Birliği’nin genel göç nüfusu hakkındaki hikayeleri farklılık arzetmektedir. 2000’li yıllara gelinceye kadar, Avrupa Birliği’nin 27 ülkesi toplamda her yıl bir önceki yıla göre yarım milyon nüfus artışına sahne olurken, en son raporlara göre, 2002 yılından itibaren, Avrupa’ya her yıl gelen göçmen nüfusu sayısı, 1.6 ile 2 milyon arasında değişmektedir.
Tablo 2 : 2007 itibarı ile Müslüman nüfusu yoğun şehirler
Belçika | Brüksel |
Danimarka | Kopenhang |
Fransa | Marsilya |
Paris | |
Strasburg | |
Almanya | Berlin |
Duisburg | |
Hollanda | Amsterdam |
Rotterdam | |
İsveç | Malmö |
İngiltere | Birmingham |
Blackburn | |
Bradford | |
Dewsbury | |
Leicester | |
Londra |
Bu artış ivmesi daha önceki öngörüleri de geçersiz hale getirmektedir. 2004 yılında Avrupa Birliği 2050 yılı itibarı ile nüfusunun 16 milyon azalacağını öngörürken, şimdi 2060 yılında 10 milyon artacağını öngörmektedir. Şu anda Almanya’dan yaklaşık 20 milyon daha az nüfusu olan İngiltere’nin 2060 yılında 77 milyon ile Avrupa’nın en yoğun nüfusunun yaşayacağı yer olarak öngörülmektedir. İtalya’nın nüfusunun daha önceleri keskin bir şekilde düşeceği düsünülürken, şimdi sabit kalacağı öngörülmektedir.
2006 yılında Leon Perkowski tarafından Amerikan Hava Kuvvetleri için yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa Birliği’nin en az 15 milyon olmak üzere, yaklaşık 23 milyon Müslüman nüfusu olduğu tahmin edilmektedir. Bu dağılım AB içindeki ülkelerde düzenli bir şekilde yer almamaktadır.
Amerikan Göçmen Politikaları Enstitüsüne göre, Avrupa Birliği nüfusu 2050 yılında %20 yi bulacak olup, bazı şehirlerde hali hazırda bu oranı geçmiştir. Amerikan gazeteci Christopher Caldwell’e göre İngiltere’de Birmingham ve Leicester şehirlerinde 2026 yılına kadar beyazlar azınlık hale geleceklerdir. Diğer bir tahmin yüzyılın 2.yarısından itibaren Fransa ve bazı ülkelerde Müslüman nüfusun, Müslüman olmayan nüfusu geçebileceği tehlikesidir. Yine Caldwell’e göre, 20.yüzyılda nüfusunun %90 dan fazlasının Katolik olduğu Avusturya’da 2050 yılına kadar yaşı 15 ve altı nüfusun büyük çoğunluğunun Müslüman olacağı öngörüsüdür.
Tabiki nüfus rakamları, doğum oranları ve göçmen rakamları tahmini zor ve şüphe götürür rakamlardır, fakat Macar ekonomist Karoly Lorant’ın Avrupa Parlamentosuna yazdığı bir makaleye göre, hali hazırda Müslümanlar Marsilya ve Rotterdam gibi şehirlerde %25, Malmö’de %20, Brüksel ve Birmingham’da %15, Londra, Paris ve Kopenhang gibi başkentlerde %10 seviyelerine ulaşmış durumdadır.
Tablo 3 : Müslüman nüfusu %1 in altında olan ülkeler
Yunanistan | %0,9 |
Portekiz | %0,3 |
Çek Cumhuriyeti | %0,2 |
Macaristan | %0,1 |
Polonya | %0,1 |
Son kamuoyu araştırmaları, Avrupa’nın Müslüman nüfusu içinde radikalizmin yerleşmemiş olduğunu göstermekte olup, göç ile yeni gelen Müslümanların sisteme daha kolay entegre olacakları konusunda umut vadetmektedir. Bununla birlikte, 2.ve 3. kuşak Müslümanların ailelerine göre daha zor entegre oldukları yönünde işaretlerde sözkonusudur. ‘Policy Exchange’ isimli İngiliz çalışma grubuna göre, yaşı 55 in üzerindeki Müslümanların %70 inden fazlası Müslüman olmayan nüfus ile birçok ortak noktası olduğunu düsünürken, yaşı 16-24 arasındaki Müslüman nüfusta bu oran %62’lere inmektedir.
Nüfusta meydana gelen değişimler konusu tabana inildiğinde ciddi bir hal aldığı ve Avrupalılar seçmenlerine artık daha fazla göçmen almamaları gerektiğini anlattıkları halde, politikacılar genellikle bu konuyu tartışma malzemesi yapmaktan kaçınmaktadırlar.
Fransa, okullarda çarşaf giyilmesini ve bununla beraber haç ve benzeri dini sembollerin kullanılmasını yasaklayarak, bu yasaklamaların sadece Müslümanlar için yapıldığı tartışmalarının önüne geçmiş, İngiltere dinsel nefret politikalarını yasaları ile daha sıkı kontrol etmeye başlamış olmasına rağmen bunlar genellikle yasamanın izole edilmiş kısımlarını oluşturmaktadır.
Bütün bunlarla birlikte aşırı sağ partiler gücünü artırmakta, bunlardan biri olan ‘British National Party – BNP’ en son seçimlerde Avrupa Parlamentosunda 2 sandalye elde etmiş, geçen sene İngiltere’ye girmesine izin verilmeyen, İslam aleyhinde konuşmalar yapan Hollandalı politikacı Geert Wilders, kamuoyu yoklamalarında kaydadeğer oranlarda taraftar toplamaktadır.
Tablo 4 : Avrupa’da Müslüman nüfusu yoğun ülkeler
Toplam | Müslüman | |
Fransa | 63,4 | 5,5 |
Almanya | 82,3 | 3,5 |
İngiltere | 60,9 | 1,8 |
İsveç | 9,1 | 0,5 |
Pew Forum tarafından 2005 yılında yapılan yorumlarda, aşırı sağ partiler ününü fakir çevreler için geliştirdikleri söylemler ile yapmakta, bu söylemlerin oluşturduğu korkuları gidermek için Avrupalı aydınların, Müslümanları ve diğer göçmen grupları ırk ve kimlik konularında çevreleyen politik yanlışlıkların tamamına hakim olmaları gerekmektedir.
Bu konudaki tartışmanın tabiki başlangıç noktasını entegrasyon oluşturmalıdır. Entegrasyon konusu önemli midir? Avrupa Komisyonundan Bay Vignon’a göre evet.
Bu olmazsa kutuplaşma ve varoşlar kazanır ve bu durum düşmanlığa yol açar. Bu düşmanlık neticesinde fakir insanlar diğer fakir insanlarla karşı karşıya gelir ve düşük eğitim seviyesine sahip insanlar kendilerini tehlikede hissedebilirler.
Avrupa Birliği rakamlarına göre, Avrupa Birliği üyesi ülkelerden olmayanların çalışan oranları, birliğe üye ülke vatandaşlarının çalışanlarına göre daha düşük olup, ekonomik ilerleme ve entegrasyonu yavaşlatmaktadır. Bunun bir nedeni, dil konuşma oranının düşüklüğüdür. Göçmen Politikaları Enstitüsü’nün 2007 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, İngiltere ve Galler’de doğan bebeklerin %28 nin anne veya babasından en az bir tanesinin yabancı bir ülkede doğmuş olduğudur. Bu oran Londra’da %54 e kadar çıkmaktadır. 2008 yılında yapılan bir araştırmada da ilkokul eğitimi gören çocuklardan %14.4 nun ilk dilinin İngilizce olmadığı tespit edilmiştir.
Etnik çeşitliliğin içinde büyük oranda yer alan Müslümanlar şu ana kadar ırk ve dinsel anlamda herhangi bir politik organizasyon eğilimi içinde yer almamakla beraber, bunun anlamı taleplerinin dinlenmemesi değildir. Almanya seçim sistemini 10 sene önce değiştirerek Türk nüfusuna birtakım haklar getirmiştir. Her ne kadar Türklere bu haklar verilmiş olsa da, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusu karşısındaki duruşları garip bir durum arzetmektedir. Bay Perkowski’nin çalışmasına göre, ‘Bugüne kadar Amerika’nın en eski ve güçlü müttefiklerinden olan Avrupa’da hızlı bir şekilde büyüyen ve politik olarak daha da güçlenen Müslüman nüfusu, Amerikanın Ortadoğu politikalarında ciddi dalgalanmalara yol açabilecektir.’
Demografik değişiklikler politikacıların bu konularla daha erken yüzleşmesine yol açacak olup, nitekim bu konuda bazı tartışmalar başlamıştır. OECD sekreteri Angel Gurria Haziran’da yaptığı açıklamada, göçmenlik konusunun istendiği zaman açılıp istendiği zaman kapanan bir musluk olmadığını, adil ve verimli bir entegrasyon politikası izlenmesi gerektiğini ve bu politikaların hem iyi hem de kötü ekonomik zamanlara uygun olması gerektiğini belirtmiştir.
4 Yorum
Yazan:Mustafa Tarih: Ağu 11, 2009 | Reply
Saatli bomba…böyle baslik olurmu ? Ne demek yani ? Müslümanlar saatli bombami? Müslümanlar cogaliyormus Avrupada…ya tersi olursa ? Ya 10 Milyon müslümani 60 sene evvelki gibi 6 milyon yahudiyi öldürdükleri gibi öldürlerse? Madem bombayiz bomba patlamadan imha etmek lazim dimi? Bu nasil kafa nasil vicdan kültür medeniyet?
Nerde olursa olsun ahmaklik, kültürsüzlük ve cehalet aynidir ve insanligin yüzkarasidir.
Yazan:eyy Tarih: Ağu 12, 2009 | Reply
konu ile ilgili bir video
http://www.dailymotion.com/video/x9zo62_bir-hareket-cayrysy_tech
Yazan:haşmet Tarih: Ağu 12, 2009 | Reply
yeni dönemde sanırım avrupadaki en büyük sorunlardan birisi ırkçılık olacak.bu yönde bazı hareketler mevcut.umarız müslümanların yeni sorunu da ırkçılık olmaz ve dediğiniz gibi batıda gelişim yaşanır
Yazan:Mustafa Aslan Tarih: Ağu 13, 2009 | Reply
Said Nursi “Avrupa dahi İslam’a gebedir” derken bunu mu kastetti acaba diye insanın aklına geliyor.