RSS Feed for This Post

Öcalan realitesi ve Kürt açılımı

Doğuştan, vazgeçilemez ve devredilemez olan haklarımızı ve özgürlüklerimizi “devlet” denen yapay aygıt bize “bahşedemez”… Ancak o hakları bizden çalabilir. Çünkü onlar zaten insan olmaklığımızdan ötürü bizimdir… Kürt yurttaşların hakları ve özgürlükleri onyıllarca devlet tarafından çalınmış, yağmalanmış, gaspedilmiştir… Buna da hırsızlık denir. Bu hırsızlık suçu da çalınan şeylerin iadesiyle kapanmaz. Her hırsızlık suçunda olacağı gibi bu hırsızlığın da bedeli vardır, cezası vardır, tazminatı vardır. Bu hırsızlığı sistematikleştiren gücün bu yaptıklarından ötürü bir bedel ödemesi gerekir… Kürtlerin çalınmış ve gaspedilmiş haklarının ve özgürlüklerinin taviz verilmeksizin onlara iade edilmesini sağlamanın yanında, bu hırsızlığın bedelini ödemek de hükümetin “Kürt açılımı” girişiminin konusu olmak zorundadır…

Bir devletin meşru ve onurlu bir devlet olabilmesi için gereken temel vicdani şart budur diye inanıyorum… Sadece Kürtlere değil tüm yurttaşlarına karşı Türk devleti böyle olursa ancak meşru bir devlet olabilir. Aksi halde adım adım devlet denen aygıt itaat edilmemesi gereken bir gasp ve cinayet makinesine dönüşür! Zorunlu askerlik yoluyla cinayet, nedensizce artan zorunlu vergiler yoluyla hırsızlığı sistemleştirmiş bir devlete itaat etmek zorunda değiliz! Böyle bir zulüm makinesi haline gelmiş bir devlete isyan etmek çok onurlu ve erdemli bir harekettir! Zaten gerçek hayatta devletler, bu tür isyan girişimleriyle bu “meşru devlet” çizgisine gelirler, kendiliğinden hiçbir devlet böyle olmaz, olmuyor! Hayatın realitesi bu!

İşte Kürt meselesinde de hayatın realitesi sonucu çıkmış, silahla isyan etmiş bir örgüt Türk devletini bu çizgiye getirdi. Biz Türkler bunu dürüstçe kabul etmeliyiz… Kürt kardeşlerim de dürüstçe kabul etmeli ki, her silahlı mücadele yöntemi, çeşitli barbarlık ve gaddarlıkları zorunlu olarak beraberinde getirir… Devlet nasıl doğası gereği zalimliğe yatkınsa, silah da doğası gereği gaddarlığa yatkındır… Türkiye’nin öyküsü de böyle oldu… Kirli, kanlı ve çözümsüz bir savaş bir çeyrek asır sürdü… Çoğu zaman it izi, at izine karıştı. Kimin kimi niçin öldürdüğü birbirine karıştı… Yapılanma içi infazları karşı taraf yapmış gibi göstermek bu kirli savaşın tüm taraflarınca kullanılan en favori yöntemdi…

Bugün “Kürt açılımı”yla Türk devleti elbirliği içinde Kürt yurttaşların adını koyuyor ve onları muhatap alıyor… Fakat burada bir tehlike var… Devlet, muhatap aldığı kitleyi yine kendi tanımlayıp, onların kimi hislerini yine gayrımeşru ilan ederse sorun yine çözülmez… Veysi Sarısözen’in belirttiği gibi devlet çözüm reçetesini o sorunlara sahip olan, muzdarip olan hakiki insanlara sormak zorunda. Kürt halkının tüm spektrumu devletin muhatabı olmak zorunda… Kendi kafasından bir “Sorunları çözülecek makul Kürt” tanımı yaratılarak yapılacak açılımın bir anlamı yok… Kürt realitesi bugün aynı zamanda DTP realitesidir, PKK realitesidir ve en önemlisi de Abdullah Öcalan realitesidir… Kürt halkının büyük çoğunluğu için Abdullah Öcalan ismi önemli, kıymetli ve değerlidir… AKP’ye oy veren birçok Kürt yurttaşın dünyasında da bu böyledir… Bu realiteden kaçarak da Kürt meselesi çözülemez…

Yukarıda bahsettiğim görüş benim normatif, kendime ait öznel görüşüm değil… Türkiye’de bunu söyleyince insanlar böyle algılıyor… Ben sadece aslında kör olmayan herkesin görebildiği bir “hayat realitesi”ni tüm netliğiyle söylüyorum… Türkiye bir şekilde bu “realite”yi yarattı… Siz, nefret ettiğiniz bir insan birşeyi başardığında inkâr mı edersiniz? İnkâr ederseniz yine kaybetmek, yine kaybetmek zorundasınız demektir… Sizin suratınıza “Bak, o nefret ettiğin insan, şunu başardı. Bunu gör artık” diyen kişiyi mi suçlarsınız? Türkiye maalesef biraz öyle bir ülke… Daha evvel yazdığım “Fethullah Gülen ve Abdullah Öcalan” yazıma da bu yönde çok sayıda tepki aldım… Ben sadece Türk devletinin inkâr etmek istediği iki “realite”den bahsediyordum o yazımda… O realite şahsiyetlere dair hiçbir öznel kanaatimi belirtmiyordum… Bunu her iki şahsiyete gönülden bağlılık hissedenlerin de iyi anlamasını isterim…önermesi iki boğazın güzelliğini, önemini bir tutmak anlamına gelmez! Zaten o iki boğaza dair öznel bir kanaat belirtilmemiştir bu önermede… Türkiye’de milyonlarca insan tarafından bir şekilde sevilen, sözü dinlenen “realite insan” olmak da böyle birşeydir… Bir devlet de kendi milyonlarca yurttaşının böylesine değer verdiği “realite”leri inkâr ederek, muhatap almayarak ancak kendi kendini boğar… Önünde deniz varken, denizi inkâr eden ve yüzme öğrenmeyi reddeden bir adamın boğulacağı gibi… Hangi dünya görüşünde olursa olsun “Hayatın realiteleri”ni göremeyen, inkâr eden ve reddeden biri hayatta var kalamaz… “Hayatın realiteleri”nden memnun olmak zorunda değiliz, meşru görmek zorunda hiç değiliz ama varlıklarını kabul etmek zorundayız… Milliyetçi/Kemalist bir politika da sürdürmeye devam edecekseniz bu varlıkların kabulünden hareketle ancak o milliyetçiliği/Kemalizmi “update” ederek yaşatabilirsiniz…

“Türkiye coğrafyasında İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı iki realitedir. Oralarda deniz yokmuş gibi davranıp yüzme bilmeden, o boğazlardan geçmeye kalkarsanız, boğulursunuz!”

Trackback URL

  1. 26 Yorum

  2. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Ağu 22, 2009 | Reply

    Bu açılım süreci bana öyle geliyor ki statükonun devamını pekiştirmek için kuşa çevrilecektir, barış dedğini zaman ortada bir savaş var demektir ve barışmak istedğinizde muhatap bulmamak sanırım kendi gölgesine yumruk atmak sonra da oturup o gölgeyi öpme gibi bir şey oluyor…hayret ki ne hayret..
    utopiQ.blogcu.com

  3. Yazan:mehmet Tarih: Ağu 23, 2009 | Reply

    Merhaba
    Uzun süredir sitenizi zevkle takip eden bir okurum.
    Rasim Ozan Kütahyalı beyin yazılarını eskiden atlamadan okurdum ancak itiraf etmem gerekirse son dönemlerde pek okuma ihtiyacı hissetmiyor ve de ihtiyaç duymuyorum.Nedenine gelince CESUR bir kalem olduğundan şüphemiz yok, kimsenin söylemeği dillendiremediği bazı konuları kendisi yazıya dökmüştür.Benim şikayetim bugünkü yazsısında olduğu gibi Rasim Ozan beyin bir zorbayı Kürt halkına pazarlama üzerine yazdığı yazılardır, sadece kendisi yapmıyor, anladığım kadarıyla Taraf gazetesi bu çizgiyi benimsiyor.
    Buyrun “Kürt kardeşlerim de dürüstçe kabul etmeli ki, her silahlı mücadele yöntemi, çeşitli barbarlık ve gaddarlıkları zorunlu olarak beraberinde getirir… Devlet nasıl doğası gereği zalimliğe yatkınsa, silah da doğası gereği gaddarlığa yatkındır… ”
    Yanılyorsunuz Rasim bey ben bir Kürt bireyi olarak sizin yazdığınıza asla katılmıyorum.Bu yazdıklarınız PKK’NİN yaptığı haksızlıkları,zorbalıkları,akıttığı mazlumların kanını meşrulaştırma girişimidir.
    İkincisi Kürt halkının büyük kısmında DTp ye oyvermemiş Akp ye oy vermiş kitlelerde bile Öcalan kabulü varmış, ben çok merak ediyorum,bu yorumu yapmak böle bir genelleme yoluna gitmek için nasıl bir yöntem izlediniz.
    Adaletli bir devlet isteyenler adil bir toplum arzusunda olanlar asla ve asla haksızlıkları meşrulaştırma yoluna gitmezler. Kürtlere birazcık olsun sevginiz varsa, zorbaları,gözünü kırpmadan masum insanları katledenleri, kendileri gibi olmayanlara yaşam hakkı tanımıyanları yorumlarken lütfen biraz daha adil olalım

  4. Yazan:Serkan Çekiç Tarih: Ağu 23, 2009 | Reply

    Devlete ceza vermek derken kastettiğinizin kürtlere ayrıcalıklar vermek olduğunun farkında mısınız? Kaldı ki devlet sürekli olarak değişen bir yapıdır. Geçmişte işlenen bir suçu devletten çıkarmak ve kürtlere ayrıcalıklar vermekle sorun sadece daha da büyür. Devletin yanında kürtlerinde çok hataları oldu o zaman hadi onlarıda cezalandıralım, devletide cezalandıralım, milliyetcileride cezalandıralım. Bu sorun böyle çözülmez. Geçmişe her iki tarafında bi perde çekmesi gerekir. Zaten sorunu çözmeyi bu kadar zor kılanda bunu yapmanın zorluğu.

  5. Yazan:Mert Kayhan Tarih: Ağu 23, 2009 | Reply

    Yazımın başlangıçında yer vereceğim iki paragraflık pasaj, Yüksekova haber sitesinden alıntıdır.

    “Zenna Kaçan, köyünü boşaltıp Kuzey Irak’a kaçmak zorunda kalan vatandaşlardan sadece biri.”

    “Çatışmalı ortamın doruğa çıktığı 1992 yılında yaşadıkları İnceler (Ziravik)köyüne baskıların arttığını belirten Kaçan, köylerinin bir gece kontgerilla tarafından sabah saatlerine kadar tarandığını ve çıkan olaylarda 8 kişinin öldürüldüğünü belirtti. Ertesi gün askerlerin köye gelerek korucu olmayı dayattıklarını, kabul etmemeleri durumunda köyü boşaltmaları gerektiğini söylediklerini söyledi. Ailesiyle birlikte köyde yaşayan köylülerin korucluğu kabul etmeyip köyü boşaltmak zorunda kaldığını belirten Kaçan, Köyümüz o dönemler Kontrgerilla olarak adlandırılan ve şuan Ergenekon olarak ortaya çıkan oluşum tarafından ateşe verildi.dedi. ”

    Hiçbir ideolojinin haklılığı insan canı almayı meşru kılamaz, atılan tüm adımlar insanların bulundukları coğrafyada, yada bu dünya üzerinde herhangi biryerde insanca yaşamalarını kolaylaştırmak için atılmalıdır.

    Siz, insanların köylerini basar, halkını kurşuna dizer, evlerini yakar, ya korucu ( yani insan öldüren bir unsur) olmayı, yada terk etmeyi seçenek olarak sunarsanız.
    Muhtemelen, yüreği insan ölmesine razı olmayan insanlar, bulundukları yeri terk edip ait olmadıkları yere göç etmek zorunda kalırlar.

    Şimdi, hayatlarını perişan edip, ömürlerini törpülediğiniz bu insanlardan özür dileyip, her gurulu insanın yapması gerektiği gibi huzurlu yaşamak istemezmisiniz?

  6. Yazan:aliosman-china Tarih: Ağu 24, 2009 | Reply

    kurt acilimi ,damacana acilimi.. bu islerin yolu sunni gundemlerle bop a cikar. ayrica gaspedilen nedir?memlekette kurt en kral yerde askerlik yapar,cumhurun basi , kurmayin basi ve bakanlarin basi olmak icin tum kapilar anadolu cocugundan daha cok onlara ardina kadar acik.askeri kurmlara girmek icin formlar batida tukenirken dogunun koylerine kadar formlarin gittigi bi ulkede nedir bu acele ve telas?kenesset ve oval ofisteki sahte rablar boyle mi buyurdu?siyo kukla pkk lisan icin savasiyordu da biz mi bilmiyorduk? fakirlikten firinlari mi gaspettiler yoksa kundaktaki bebelerin kanini mi?bu acilimda 6 villali basbakan acaba kac villasini dagdan inenlere tahsis edecek?ailelere odenecek tazminatin kaynagi nedir?ah tc ah , kuruldugundan beri sasirtmaktasin dunyayi bos islerle

  7. Yazan:Ali Duman Tarih: Ağu 24, 2009 | Reply

    Avrupa’nın ve dünyada söz sahibi gelişmiş ülkelerin 50 yıl önce hallettiği ULUS SORUNU üzerinde yeni yeni tartışmaya başladık.

    bu 50 yıllık kayıp elbetteki müesses nizamın dayattığı faşist darbelerin bir sonucudur.

    gelişmişlikle-geri kalmışlığın çamurunda debelendiğimiz bu günlerde bizi geri kalmışlığı illebet mahkum etmek isteyen, bundan nemalanan koalisyonun ezber edindiği “apo muhatap alınamaz” görüşü tam bir komedidir.

    terör konusunda, kürt konusunda, ulusal konuda, çözümler konusunda Apo’nun adını anmadan tek bir cümle bile kuramayacaksınız, sonrada “apo muhatap alınamaz” diyeceksiniz. her dakika apo’nun adını anmak bile başlı başına apo’yu muhatap almak demektir. kafasını kuma gömen deve kuşu akıllıların bunu göremeyişleri uyduruk meşreblerinin bir sonucu olsa gerek.

    apo’yu muhatap almamanın tek bir yolu vardır, o yol ise kürt halkına tüm ileri demokratik ülkelerdeki gibi demokratik haklarını teslim etmektir. işte o gün apo’nun da, ırkçı/miliyetçilerin de, savaş rantcılarının da bittiği gündür.

    ırkçı/miliyetçi ve savaş rantcılarının partisi olan mhp ve chp’nin çığırtkanlığı da, barışa yaklaşılan dönemlerde bunu baltalamaktan geri durmayan pkk’nın da derdi aynı, ortaktır. savaştan, şehitten, nemalanan bu şer odaklarının sonu yaklaşmıştır zira cin şişeden çıkmış, türk halkı sergilenen oyunları görmüştür.

    evet türk halkı büyük senaryoyu görmüştür, apo derin devletin hizmetindedir, pkk dahil, 12 eylül sonrası ayakta kalan birçok örgüt bizzat derin devlet tarafından kurulmuş, beslenmiş ve semirtilmiştir.

    apo, türkiye cumhuriyeti devletinin tutuklusu değildir, apo ergenekon tutuklusudur ve ergenekonun kontrolu altında pkk’yı imralıdan yönetmektedir. öncelikle apo’yu türkiye cumhuriyeti devletinin hükümlüsü haline getirmek gerekir, zira dünya yüzünde hapishaneden örgüt yöneten bir başka terörist başı mevcut olmamıştır.

  8. Yazan:anonymous Tarih: Ağu 24, 2009 | Reply

    BU 600 YIL ALDATMACASINDAN BANA GINA GELDİ LİVANELİ!..-
    Ahmet Nesin

    Zülfü Livaneli’nin bana göre en ilginç açıklaması SHP İstanbul Belediye Başkanı adayı olduğunda bir TV kanalına yaptığı “Ben SHP adayıyım, ama sosyalistim…”dir… Tam kelimesi kelimesine olmayabilir, ancak açıklaması buydu. O zaman kendi kendime düşünmüştüm ve kafama iki değişik soru ve çözüm geldi… Sosyalist bir düşünce yapısına sahipsen SHP’den niye aday oldun? Diğeri de sosyalistsen SHP Livaneli’yi neden aday yaptı… Bu iki sorunun ortak bir noktası vardı bence, hem Zülfü Livaneli kendisinin, hem de CHP Livaneli’nin sosyalist olmadığını biliyordu… Doğal olarak sosyalist cephe de Zülfü Livaneli’nin ne kadar sosyalist olduğunu biliyordu ve seçilemedi…

    AKP Hükümetinin Kürt açılımı üzerine açıklamalar yapmaya başlayınca Türkiye’deki kimi aydınlar Zülfü Livaneli’ye destek vermişler. Ya ben Livaneli’nin yazdıklarını anlamıyorum yada onlar anlamıyorlar… Ya onlar uzayda yaşıyorlar yada benim yaşadığım Fransa esasında uzay ülkesi…

    “Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yı parçalamak için de bu taktiği kullandılar. Altıyüz yıl bir arada yaşamış Osmanlı halklarını birbirine kırdırdılar. Sırp’ı, Bulgar’ı, Rum’u, Ermeni’yi Türk’e, Müslümana, onları da ötekilere düşman ettiler. Kardeş kardeşi öldürdü, büyük acılar çekildi.” demiş yazısında Zülfü Livaneli… Ve Türkiye’deki kimi aydınlar yazının tamamını destekliyorlar…

    Birincisi bu açılım resmen ırkçı bir açılımdır… Osmanlı dönemini özlemek ve bitakım ülkeleri yine işgal etmek arzusuyla tutuşmaktır… Bana bu 600 yıl kardeş kardeş birlikte yaşamak palavrasından gına geldi… Tarih profesörü olmak gerekmiyor, Osmanlı kurulduğunda bu sayılan ülkeler imparatorluğa katılmadılar, “Aman ne iyi ettiniz de kurdunuz Osmanlıyı, hadi bizleri de aranıza alın!” demediler… Yani adı geçen her ülkeyle 600 yıl neyim yaşamadık, kimisiyle daha çok, kimisiyle daha az. Neden yaşandı beraber, çünkü Türkler bu ülkeleri işgal ettiler… Ama Zülfü Livaneli’nin sosyalist mantığında işgal edilenle işgal eden ülkelerin ve halkların kardeş kardeş yaşamaları gibi bir mantık varsa lütfen sosyalizm sözcüğünü bir daha ağzına almasın…

    Bursa’da yada Yalova’da Osmanlı kurulduğunda Kürtler, Lazlar, Sırplar, Bulgarlar, Arnavutlar, Ermeniler, Rumlar, Boşnaklar, Araplar, Süryaniler Türklerle beraber mi kurdular? Başka bir ülkenin halkı neden kendisini işgal eden devlet ve halkıyla kardeş kardeş yaşasın. Arapların İngilizlerle birleşip Osmanlı’yla savaşması hep kafamda soru işaretidir. Objektif bakılınca belki İngilizlerle birlikte hareket etmesini eleştirebilirsiniz, ama bunun adına ihanet denmesi zor… Arabın Osmanlıyı kabul etmeme gibi bir hakkı sanki olamazmış gibi bir durum bu…

    Bu kadar kardeş kardeş geçiniyorduk da Bulgarlar, Sırplar, Araplar, Ermeniler vesaire vesaireler gençlerin deyimiyle kafayı mı yedi de ayrıldılar bizden. Yıllarca kandırılmışız “Osmanlı çok demokratikti, istila ettiği ülkelerin dinine ve dinine karışmaz, özgür bırakırdı…” Ne özgürlüğü len, istila etmişsin adamın ülkesini, haracını alıyorsun, bunun ötesi mi var…

    İşte AKP Hükümetinin de açılım adına birden demokrasi demesinin altında yatan gerçek bu… Kürtlere verilecek olan dil serbestliği, TV, basın yayın, okullarda belki ek ders. Zaten 25 yılın tek kavgası da bunlardı, ekonomi, sosyal haklar, yaşam tarzları yada yaşatılma tarzları, sağlık, eğitim eşitliği, bunlar fasafiso… AKP ve destekçileri kimi kültürel hakları versin, oradan biraz oy alsın ve kahraman hükümet olarak tekrar iktidara gelsin…

    Muhalefette olan CHP’ye laf söylemiş Zülfü Livaneli, oysa SHP’nin ilk Kürt açılımı 1989 yılında ve Deniz Baykal SHP Genel Sekreteri… Daha sonra Livaneli SHP’den İstanbul Belediye Başkan adayı… Daha sonra CHP Kürt açılımı hakkında rapor sunuyor ve Deniz Baykal parti genel başkanı… O dönemlerde Livaneli CHP’den milletvekili… Daha da komiği SHP’nin açılımına en büyük Kürt dostu denilen Turgut Özal Cumhurbaşkanı olarak karşı çıkıyor… TÜSİAD raporu var yine o tarihlerde, Sakıp Sabancı Diyarbakır’a kadar gidiyor görüşmeler yapmaya… TÜSİAD ve Sabancı da askerden nasibini alıyor…

    Peki bu günlerde bu açılımları yapan dinci ve libre-el-al yazarolog aydınımsılar ne gibi açıklamalar yapıyorlardı acaba? 20 yıl önce söylenmiş bu açılımlara yorum yapmakta geç kalmış olabilir mi Livaneli, geçen gün de yazmıştım ya, Cumhurbaşkanı ve Başbakan konuşurken aynı konuda efelik yapmak çok kolay diye… Yapın bakalım, efelerin efesi…

  9. Yazan:Ali Duman Tarih: Ağu 25, 2009 | Reply

    milliyetçi ve ırkçı chp ile mhp, pkk-öcalan ile aynı davanın asimetrik yolcularıdır. biri türk ırkçılığını ve miliyetçiliğini ateşlerken, diğeri kürt milliyetçiliğini ateşlemekte, birbirine karşıt gibi görünen ancak, aslında asimetrik olarak aynı yolun yolcusu olan bu iki tarafın siyaseti kan, gözyaşı, şehit cenazesi üzerine kuruludur. bu kan, gözyaşı, terör durduğu an apo’nun da mhp’nin de bittiği an’dır ve bunu hep birlikte göreceğiz.

    1989’da demokratik yollar ile çözüm için kürt raporu hazırlayan chp ve 90’lı yıllarda yine benzer şekilde demokratik yollardan çözüm raporları hazırlayan tüsiad’ın bugünkü suskunlukları, hatta barışa açıktan karşı oluşları bu kuruluşların TAKIYYECİ olduklarının, samimiyetsiz olduklarının en açık göstergesi olduğu gibi, daha öte savaştan, kandan, terörden beslendiklerini de gözler önüne sermektedir. tüsiad zaten sabıkalıdır, türk halkının yarattığı efsane “karaoğlan ecevit”i yarattığı suni yokluklarla, gazete ilanlarıyla yıkması ise sabıkasının vesikasıdır, türk halkına iyi olan her şeyin düşmanıdır, ki 70’li yıllarda sosyalistler bu tüsiad’ı “ekmeğimizde ve aşımızda gözü olanlar” diye deşifre etmişliği boşuna değildir.

    kürt sorunun muhatabı DTP’dir, ancak DTP’nin kürt halkını temsil eden eşbaşkan Ahmet TÜRK kanadıdır. PKK-Öcalan’ı temsil eden eşbaşkan Emine AYNA kanadı asla çözümün muhatabı değildir, zira pkk-öcalan’ı temsil ettiği için değil, aynen türk ırkçısı olan chp ve mhp gibi ateşe benzinle gittiği için çözümün muhatabı değildir, olmayacaktırda, zaten Emine Ayna’nın temsil ettiği kesim aynen mhp ve chp gibi sorunun kendisinden, kandan, gözyaşından ve kendi şehitlerinden beslenmektedir.

    bu sorun çözüme kavuştuğu gün türk ırkçısı/milliyetçisi olan chp ve mhp’nin de, emine ayna’nın safının, dolayısıyla pkk-öcalan’ın da bittiği tarihe karıştığı gün olacaktır.

    terör ile varolanlar, terörün bitişiyle yok olacaklardır.

    türkiye’deki tüm siyasi sorunların tek bir çözümü vardır, o da demokratikleşmedir. Amerikada, Fransada, İngilterede, İspanyada, İtalyada, Almanya’da farklı olanlar hangi haklara sahipse Türkiyedeki farklı olanlarda aynı haklara sahip olacaklardır, büyük devlet olmanın başka yolu yok.

    bu chp, bu mhp Atatürk döneminde bu siyaset ile var olsaydılar Atatürk’ü de hain ilan ederlerdi, zira Atatürk’ün önderliğinde yapılan SİVAS ve ERZURUM kongrelerine ABD, başında bir generalin olduğu bir komisyon ile gözlemci sıfatıyla yer almıştı. Misakı Milli sınırları gökten zembille inmedi, bizzat ABD başkanı WİLSON misaki milli’yi destekledi, işte bu yüzden (ve sscb’nin büyük destekleriyle de) İngiltere tek kurşun atılmadan işgal ettiği İstanbul’dan defoldu gitti. Bu örnek siyasetsizliklerinin içini “ABD komplosu” veya “ABD planı” gibi uydurmalarla doldurup, balon gibi şişirmeye çalışanlara kapak olsun, zira dün sosyalistler, başta ABD olmak üzere emperyalizme karşı savaş verirken, aman SSCB ülkemizi işgal etmesin diye 50 yıldır ABD’nin ve NATO’nun yardakçılığını yapanların Anti-ABD’cilikleri çok uyduruk duruyor, çok bi sırıtıyor, acaba buna kendileri inanıyorlar mı biz inanalım, bu sözde Anti-ABD’ciler her nedense ABD’nin onayıyla yapılan faşist 12 eylül darbecilerinin yaptığı Anayasayı sonuna kadar savunuyorlar, asıl Anti-ABD’cilik, ABD’nin yaptırdığı Anayasayı değiştirmeyi talep etmekten geçer, darbecilerin anayasını değil, yeni anayasayı savunmaktan geçer, sizi gidi sahte anti-emperyaller, sizi gidi ikiyüzlü şarlatanlar, deniz bitti, sizi gidi soğuk savaş kaçkınları sizi, soğuk savaş bitti ve maskeniz düştü, mızrak çuvala girmiyor, ne yapsanız nafile. SOĞUK SAVAŞ SİBİRYANIN KARLARINI ERİTTİ, DARISI AĞRI DAĞININ BAŞINA.

  10. Yazan:sumenaltı Tarih: Ağu 25, 2009 | Reply

    Yazıyı okumadım. Ama mevzu teröristbaşıyla ilgili olduğu için, naçizane yorum yapayım dedim. Bu son günlerde demokratik açılım sayesinde, bu terörist başının adı daha çok anılır oldu. Muhatap alındıydı, alınmadıydı, haritaydı, bilmeneydi… Bunlar, o terörsitbaşı’nın normalleştirmesini sağlamaktan başka işe yaramaz. Bu yaratığın adını bile anmamak gerekir. Bugün kürt sorunu varsa, bunun en büyük sorumlusu da bu terörist değil mi? DTP ne kadar bu teröriste meşruiyet kazandırmaya çalışıyorsa, bizler de normallik kazandırdığımızın farkında değiliz. Ülkeye maddi ve manevi 30 bin ölü ve milyarlarca dolar zarar vermesine neden olmuş bir dış servis piyonunun nefes alması bile hak değilken, halen bir realiteden bahsediliyor. O kürtler, kendilerine en büyük zararı veren bu soysuza tapınmaktan vazgeçmedikçe, bu sorunlar bitmeyecek. Türk oslak ne olur, kürt oslak ne olur, önemli olan insanca yaşamak değil mi? Refah düzeyimizi, kalite indeksini yükseltmek varken, halen kavmiyetçilikle boğuşuyoruz. Sanki kürt veya türk olunca ne elimize geçiyor…

  11. Yazan:fatih y. abbas Tarih: Ağu 26, 2009 | Reply

    Turkiyenin tum bolgelerinde, emek, sermaye toprak ve girisimden alinan vergileri yuzde 1-2’ye cekmeli. Devleti de kucultmeli..

    Turkiye’yi dunyanin dortyonune de acik, serbest ekonomik bolge ve vergi cenneti haline getirmek…

  12. Yazan:Mesut Tarih: Ağu 26, 2009 | Reply

    Sn. Kütahyalı genellikle gerçekleri anlatan bir yazar. Ancak bu yazısında öznel olmadığını belirttiği görüşleri de kendi fikri.

    Akşam gazetesinin A&G’ye yaptırdığı bir ankette ki sonuçlar Sn. Kütahyalı’yı yanlışlıyor.

    “A&G`nin AKŞAM için yaptığı `Kürt açılımı` anketi halkın büyük bölümünün ayrılmaya karşı çıktığını ortaya koydu. Katılımcıların yaklaşık yüzde 90`ı Güneydoğu`da otonom bir bölgeye `Hayır` dedi. Yarıdan fazlası ise açılımın bölünme getireceği endişesi taşımıyor.

    Ankete katılanların en çok `hayır` yanıtını verdikleri bölümlerden biri PKK`ya af bölümü oldu. Lider kadrosu dışındaki dağdaki PKK`lılara af fikrine % 72,3 oranında `hayır` yanıtı geldi. Kadınlar, orta ve üst yaş grupları daha fazla `hayır` demiştir. Annem – babam Kürt diyenlerin % 66,7`si `evet` derken, diğerleri yüksek oranda `hayır` cevabı vermiştir. Diyarbakır`da yaşayanların %83,7`si `evet` derken diğer illerde `hayır` cevapları % 70`lerin üzerindedir. DTP seçmeninin % 85,5`i `evet`, diğer partilerin seçmenleri yüksek oranda `hayır` demiştir. Afla ilgili olarak söz konusu olan PKK`nın dağdaki lider kadrosu olunca `hayır` diyenlerin oranı yüzde 72.3 `ten % 85,5`e çıktı. Annem, babam Kürt diyenlerin % 60`ı da bu fikre `hayır` demiştir. Abdullah Öcalan`ın affı konusundaki tablo ise oldukça net. Katılımcıların Yüzde 87,1`i Öcalan`ın affına `hayır` dedi. Annem – babam Kürt diyenlerin % 63,6`sı da Öcalan`ın affına `hayır` cevabı vermiştir.”

  13. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 7, 2009 | Reply

    Çok önemli bir yanlış yapılmaktadır, Öcalan çok acil bir şekilde Silivri’deki yerini almalıdır, zira Öcalansız bir Ergenekon davası eksiktir.

    DTP, derhal Öcalan fanatizmini terk etmelidir, zira DTP bir Öcalan partisi değildir, DTP kürt halkının desteğine mazhar olmuş bir partidir. Öcalan fanatiği olan bir parti kitle partisi olamaz. Yok Öcalan’ın dümeninde olacaklarsa o halde parti olmalarına da gerek yok, zaten Ergenekon tutuklusu olan Öcalan, Ergenkonun da yardımıyla içeriden örgütünü çok rahat bir şekilde yönetiyor. (dünyada terör örgütü yönetebilen tek lider, bir başka örneği yok)

    bir yorumcunun chp ve tusiad’a ait kürt raporları değerlendirmesine gelirsek, yorumcu arkadaş ne chp’yi ne de tusiad’ı anlayamamış ve muhteledir ki kendileri sol siyasettendirler, zira livaneli’yi chp’yi takip etmesinden öyle anlaşılıyor.

    chp ve tusiad al birini vur diğerine, tusiad beyaz türklerin, yani tuzu kuru türklerin örgütü ve birde (gizli) resmi gazeteleri var “türkiye türklerindir” mahlaslı.

    imdi, bu parti zaten o örgütün “gizli iktidar” partisidir. örgüt ise zaten ülkenin sahibi ve gizli iktidarıdır.

    türkiye halkları kendilerine dayatılan inkarcı, reddiyeci, laik yobaz sistemini önlerine çıkan her fırsatta red etmişlerdir, bu reddiye için ilk özgür seçimlerde oy verdikleri menderes uyduruk nedenlerle asıldı,(bugün bunu çok daha net anlayabiliyoruz, zira aynı şeyler akp’de yapılmaya çalışılıyor, allahtan ki dünya eski dünya değil, tek bir trt’ye mahkum değiliz) halkın dört elle sarıldığı ve yarattığı “karaoğlan ecevit” efsanesi, tusiad’ın ve derin devletin organizasyonu sonucu (yaratılan suni margarin, tüpgaz vb. yokluklarıları) yerle bir edildi, bununla kalınmadı ecevite izmir çiğlide kurşun sıkıldı, karşısındaki gücün büyüklüğünden korkan ecevit, “karaoğlan”lıktan istifa etti. bir abd/cia organizasyonu olan 12 eylül sonrası, türkiye halkları askerlere en uzak gördüğü özal’a oy verdi, özal şüpheli bir şekilde öldü. 28 şubat/anti-şeriat kamuflajı ile organizeli bir şekilde 16 banka/100 milyar doların hortumlanmasını müteakip, türk halkının yeni umudu ise akp ve tayyip olmuştur. akp aslında büyük bir hortum operasyonu olan 28 şubat darbesine türk halkının verdiği yanıttır. kendine olan tevveccühün nedenini çok iyi kavrayan akp, hortumcuların, katillerin ve en nihayetinde müesses nizamın önündeki en büyük engeldir, zira ergenekoncularda ele geçirilen sukiast planları yürürlüğe sokulabilmiş olsaydı muhtemelen ki önemli akp lider(ler)i bugün hayatta olmayacaktı.

    tusiad ve chp statükonun partisidir. 27 mayıs, 12 mart, 12 eylül 28 şubat bu iki örgütün ürünüdür. tek amaçları mevcut statükoyu olduğu gibi devam ettirmektir. statükonun devamı için gözü kararlılıkları birçok deneyimlerle ispat edilmiştir. ergenekon avukatlığı da, ergenekonun bir parçası olunduğuna dair çok önemli bir işardır.

    her ikiside takiyyecidir, her ikisi de ikiyüzlü ve sahtekardır.

    değişimin mümkün olmadığı, kontrolun %100 ellerinde olduğu dönemlerde topluma şirin gözükme, demokrat görünme, şeffaf görünme adına “kürt raporları”, taslak “demokrat anayasa” metinleri düzenlerler.

    değişimin mümkün olduğu dönemlerde ise düzenledikleri raporların arkasında durmadıkları gibi “demokrasi”, “kürt” , “yeni anayasa” gibi kelimeleri ağızlarına dahi almazlar.

    bu örnekler her iki kurumunda İKİYÜZLÜ, TAKİYYECİ, GERİCİ, STATÜKOCU olduklarının belgesidir.

    aynı tusiad, yine değişimin mümkün olamayacağı konjektörde son derece DEMOKRAT ANAYASA hazırlatmıştı, bugün değişim mümkün ve aynı tusiad ne yeni bir anayasayı ağzına dahi almamaktadır.

    türkiye halklarının yarattığı “KARAOGLAN ECEVİT” efsanesini, üretimini kasıtlı olarak durdurarak margarin, tüpgaz gibi yokluklarla yerle bir eden tusiad, akp hükümetini de yıkmak için dünya konjektörü sonucu olması gereken ekonomik durgunluğu, ağır bir krize çevirmeye çalışmıştır.

    2008 eylül ayı gazete manşetleri şöyle idi; “TÜRKİYE YIL SONUNUNA ÇIKMAYACAK”, “TÜRKİYE İÇİN ACİLEN 90MİLYAR DOLAR GEREKİYOR, YOKSA EKONOMİSİ BATACAK” yıl sonu oldu türkiye batmadı, bu kez “TÜRKİYE EKONOMİSİ BU YAZI ÇIKARAMAYACAK” yalanlarına başvuruldu, tüm bu yalanların gizli veya açık kaynağı tusiad ve chp’dir. zira her iki kurum hükümeti yıkmak için türkiye’yi dahi gözden çıkarmışlardı, zira ne de olsa zihniyetleri KÜÇÜK OLSUN BENİM OLSUN zihniyettidir. İşte bu anlayış yüzünden türkiye krizini iki katı yaşamıştır, zira bu menfi propaganda yabancı yatırımcıları ürkütmüş ve ülkeye gelecek dış yatırımcıyı kaçırtmıştır. Bu iki örgütün, bu denli HAİN BİR PROPAGANDA yapabileceğini öngöremeyen hükümet, tedbirler almakta geç kalmış ve çok hafif atlatılması gereken durgunluk, çok daha ağır yaşanmıştır. Karınıa kar katlayan hatta kar rekorları kıran bankacılık sektörünün binlerce eleman çıkartması düşündürücüdür, bu banka sahipleri aynı zamanda kriz koalisyonununda da yer alanlardır.

    küçük türkiyeye hakim olmuş, ecevit iktidarını bir margarin ve tüpgaz ile yıkmışlardı, ancak türkiye, yıkmaya güçleri yetemeyecek kadar büyüdü, işte bu büyümeden rahatsızlar, zira bu büyüme kontrolu ellerinden çıkartan bir büyümedir. küçük olsun benim olsun zihniyetinin parti başkanı, partisi içinde 30 yıl boyuncu HİZİPCİLİK yaparak, partisini büyütmek yerine küçülttü ve partisi 40 yıldır iktidar olma şansı yakalayamadı.

    imdi, ne chp’yi ne tusiad’ı ne de takiyyeci chp’ye kıyasla samimi bir sosyaldemokrat olan livaneli anlayamadan, doğru tespitler yapamadan türkiye’yi de, osmanlıyı da yorumlamaya kalmak beyhude bir uğraştır.
    ayrıca en önemlisi TÜRKİYE’yi yüceltmenin yolu OSMANLI’yı alçatmadan geçmiyor. Türkiyeyi yüceltmek onu demokrat bir ülke haline getirmekten geçmektedir. Türkiye ve Osmanlı birbirine rakip değillerdir. birbirinin devamcısıdırlar, Osmanlının eksiklikleri, olumsuzluklarının yanında olumlu birçok yönlerini sayabiliriz, aynı şeyi türkiye için söylemek mümkün değildir ki, bunun böyle olduğunu bilenler çareyi OSMANLIYI alçaltmakta bulmaktadırlar. Kuruluşundan buyana her daim BÖLÜNMEKTEN, VATANIN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNDEN söz edilen bir ülkenin ne gibi bir artısı olabilir ki???? her daim salt “bölünme tehlikesi(histerisi)” üstünden siyaset yürüten bir ülkenin ufku ne olabilir?? bu zihniyetin sahiplerinin imparatorluk mirascısı olduğunu kabul edebilecek bir misyonları ve özgüvenleri dahi olamıyor, üzerinde düşünülmesi gereken ciddi konudur bu durum.
    Resmi ideolojinin ezberleri faso-fisodur, kıymeti harbiyesi yoktur, ne varki bir dönem daha bu faso fisolara cevap vermek durumundayız, ancak umudum odur ki önümüzdeki yıllar malum faso-fisolarla muhatap olacağımız son yıllar olacaktır.

    ÖCALAN, ERGENEKONCULARLA YARGILANMALI, AVUKATI DA CHP OLMALIDIR, ZİRA EN YAKIN ZAMANDA GÖRÜLECEK Kİ, BU CHP GENEL AFFI SAVUNACAK ERGENEKONCULAR İÇİN EEEE, SONUÇTA ÖCALANIN AFFINI DA SAVUNMUŞ OLACAK, ZİRA ÖCALANDA EN NİHAYETİNDE ERGENEKONCUDUR, TUTUKLANDIĞI GÜN, GETİRİLDİĞİ UÇAKTA “VATANA HİZMETE HAZIRIM” DEMEMİŞ MİYDİ. ÖCALANINDA, ERGENEKONUN DA AVUKATI CHP’YE HAYIRLI OLSUN. (TAKKİYYECİLERİN SIK SIK DÜŞTÜĞÜ DURUM BUDUR İŞTE) EEYY CHP, SEN NERDESİN SOL NERDE, SEN NERDESİN 1989 KÜRT RAPORUN NEREDE, GELDİYSEN TAHTAYA 3 KEZ VUR.

  14. Yazan:Sozer Tarih: Eyl 8, 2009 | Reply

    Kürt halkının büyük çoğunluğu için Abdullah Öcalan ismi önemli, kıymetli ve değerlidir… AKP’ye oy veren birçok Kürt yurttaşın dünyasında da bu böyledir… Bu realiteden kaçarak da Kürt meselesi çözülemez…

    Yukarıda bahsettiğim görüş benim normatif, kendime ait öznel görüşüm değil… Türkiye’de bunu söyleyince insanlar böyle algılıyor… Ben sadece aslında kör olmayan herkesin görebildiği bir “hayat realitesi”ni tüm netliğiyle söylüyorum

    İlginç bir yaklaşım.

    Aslında ben de aynı şeyi Usame Bin Ladin ve milyonlarca müslüman için savunuyorum ama nedense beni kimse ciddiye almıyor. “Kör olmayan herkes”, gibi sen de ikiz kuleler saldırısı sonrası filistin sokaklarını gördün değil mi Rasim kardeş?

  15. Yazan:mete kurt Tarih: Eyl 19, 2009 | Reply

    Amerika ve Avrupa enerji hatları itibarı ile Türkiyenin güvenliğini düşünmek hatta Türkiyede söz sahibi olabilmek zorunda bunun yolu ise Türkiye nin birliğe kabul edilmesinden geçer ki ortak çıkarların oranı daha üst seviyelere çıksın ama büyük bir sorun var Türkiye büyük bir ülke ve hazmedilmesi güç bir nufüsa ve ekonomik sorunlara sahip bu sebeple almasak olmaz alsak olmaz diyen Avrupa küçük bir Türkiye oluşturmayı mı planladılarda da uyguluyorlar acaba? Uçuk bir senaryo: Doğu ve Güneydoğusu olmayan bir Türkiye düşünelim daha eğitimli ve daha sanayileşmiş altyapı problemi daha az maden doğa turizm v.s alanlarında sorunsuz ve zengin gelirleri daha az yatırıma yöneltilmek zorunda sorunlu Ortadoğudan biraz daha uzak askeri bakımdanda daha az ihtiyaç sahibi v.s v.s yani hazmedilmek bir yana gerçekten faydalı bir Türkiye işte Avrupa birliği kriterlerinin tüm başlıklarını açan şart yani coğrafi bölünme . Ha kürt meselesi bunu getirirmi evet getirmez ama zamanla günümüz koşullarının ve iktidarını KAZAN KAZAN zihniyeti bunu kendiliğinden dayatacak ve otomatikman o coğrafi bölünme gerçekleşecektir bugün kürt meselesi ermeni sınırı kuzey Irak gibi politik meselelerle ilgili olarak akil kişiler “Türkiye için safralardan kurtulmak” diye bir tabir kullanıyorlar ya bu problemler için işte o zaman geldiğinde coğrafi bölünmenin safra atmak olduğu iddiası ile ile gerçekleşecektir . Seneryo ya bu bir de uçuk ……!!! Başbakanımız az tüccar değildir biliriz yine kazandırıyor bu açılım projesi ile herkese . Kimler nemi kazanıyo bakalım isterseniz basitçe şimdilik şöyle gözüküyor kürtler vatan türkler Avrupa refah seviyesi ve safra atmış olmak ABD bölgede yeni bir kukla İsrail ise hepsini birden kazanacak . kazan kazan ohhhh ne ala ……!!!! Ama bizde bir gelenek vardır TOPRAK söz konusu oldumu bu vatan da etnisite pek problem olmaz ve en kolay politika ise basit halk aklı ile verdiğimiz kadarını almaktır Ne mi verdik bkz. 1914 -1923 tarihlerine.

  16. Yazan:salih Tarih: Eyl 20, 2009 | Reply

    Taraf gazetesinin en büyük özelliklerinden biri Ergenekonun üzerine gitmesidir.Ancak bu konu da seçmeci davranıyor.Mesala PKK-Ergenekon ilişkisine ilginç konulara ne haberlerinde ne de köşe yazılarında yerverdiklerini hiç görmedim.Ahmet Altan ya da Yasemin Çongar’ın artık ortaya çıkıp bunun nedenini açıklamaları gerekmektedir.Bunu makul gerekçelerle açıklamadıkları sürece iyi niyetli olduklarına şahsen beni inandıramazlar.Çünkü bu konuda deliller ve ifadeler var.Ancak Taraf bunları görmezlikten geliyor.Dolayısıyla Taraf gazetesi de PKK ve ergenekon gibi şüpheli davranışlarda bulunmaktadır.
    Diğer taraftan,Bu kardeşimiz gibi diğer yazarları da PKK şiddetinin meşruiyetinden sözediyorlar.PKK’nın siyasi amaçlarına ulaşmak için masum insanları öldürmesi meşru ise Ergenekonunki niçin gayri meşrudur?Gaspedilen hakkımı almak için insan haklarını çiğnemek hakkımdır,anlayışını kabul ederseniz,en basit örneği ile alamadığı alacağını tahsil etmek için mafyaya başvuran insanlara nasıl karşı çıkacaksınız?
    Toparlayacak olursak,yazarın öne sürdüğü düşünceler tutarsızdır.İnsanların vicdanlarını tatmin etmeyen hiç bir çözüm,gerçek çözüm değildir.PKK’nın öldürdüğü insanların ailelerinin tatmin olacağı bir çözüm bulunmalıdır.Bu çözümde PKK ile pazarlık yapmakla değil,Kürt halkına ses vermekle olur.Zaten yazarın mutlaka PKK ile görüşülmeli,demesi örtülü bir faşizmdir.Çünkü kürtleri örgütle özdeşleştirmektedir.

  17. Yazan:songül Tarih: Eyl 24, 2009 | Reply

    türkiyem benim canım ülkem seni çok yanlış bir yola doğru götürüyorlar…osmanlının son dönemlerini araştırın arkadaşlar bölünmeyecez diyenlere kapak olsun

  18. Yazan:songül Tarih: Eyl 24, 2009 | Reply

    Amerikada ,fransada ve diğer ülkelerde etnik köken bulunmaktadır ,bizi ayrıştırıp kendilerine yem yapmaya çalışıyorlar büyük lokmayı yutamadılar küçültürsek yutarız dediler ayrışmak çok iyi bişeyse kendileri ayrışssın neden tek resmi dilleri tek bayrakları tek vatanları var lütfen kürt kardeşlerim bu oyunlara gelmeyin sizi kürt devleti kuracaz diye kandırıyorlar ermenilerin amerikanın dış güçlerin oyunu bunlar. Şimdiye kadar kürtçe konuştunuzda kim nededi doktormu olamadınız avukatmı cumhurbaşkanımı yoksulluksa türkiyenin heryerinde var yoksulluk annem beni okutamamış okul yokmuş köyümüzde yıllarca ilaç parası bulamadık dağamı çıkmak lazım.Bizi birbirimize düşürmeye çalıyorlar iç savaşın çıkmasını istiyorlar Allahtan içimiz rahat kevin costher amerika bizi destekliyor yarın birgün iç çatışma çıktığındada amerikan askerleri barış getirir içimiz iyice rahatlar HERKES ŞUNU İYİCE DÜŞÜNSÜN BU ADAMLAR BİZİ NİYE DESTEKLİYOR……

  19. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 25, 2009 | Reply

    ulusalcı denen ortaçağ kaçkınları, ergenekon ile kuyrukları köşeye sıkışınca kurtulmak için her yolu deniyorlar. düşmanlık, kan ve kinden beslenen bu çağdışı yaratıklar toplumu birbirine düşürebilmek için son kozlarını oynuyorlar, “kürtler bizimle birlikte savaşmadılar” ve benzeri yalanlarla bu kez halklar nezninde yeni bir türk-kürt iç savaşını örgütlemeye çalışıyorlar. ancak bu kez tutturamayacaklar. zira iplikleri pazara çıkmışları kimse dikkate almaz, kendileri ahmak ve aptal olabilirler ancak seçim zamanı istedikleri oyu alamadıkları için “göbeğini kaşıyan ayı” olarak nitelendirdikleri bu halk onlardan çok daha akıllı ve hissiyat sahibidir.
    bu halk düşmanı ortaçağ kaçkınları, halkın iradesini sürekli darbeler, katliamlar, soykırımlar, kanlı pazarlar, postmodern darbeler, muhtıralar ile engellediler, ancak soğuk savaş sona erdi ve dünya savaşa değil, barışa koşuyor, soğuk savaş döneminin taktikleri artık çağdışı kaldı, beyhude ve son çırpınışlar bunlar.

    nazım hikmetin dediği gibi güzel günler göreceğiz çocuklar, motorları maviliklere süreceğiz çocuklar…

  20. Yazan:Osman ÇELEBİ Tarih: Eki 7, 2009 | Reply

    Siz hala Osmanlı mantığı ile azınlık kabul edip Kürde açılım veriyorsanız yarın öbür günde Türk ister..

    İNSANA açılım, insana demokrasi, evrensel düşünmek gerek!

  21. Yazan:Çırak Tarih: Eki 7, 2009 | Reply

    Arkadaşlar, yorumların neredeyse tamamını okudum. Her okuduğum yorumdan sonra ” Sen de haklısın dedim” (Karşıt görüşlerde bile) Daha sonra şu soruyu sordum kendime ” Kim haklı” diye, cevap bulamadım. Düşündüm ki ” Kim haklı sorusu yanlış bir soruymuş.Bu vesile ile Rasim Bey’ e bu konuda tam destekçi olduğumu anladım. Ben kürt meselesini Anti-Rasim lerle empati kurarken hep şu örneği veririm; “Kardeşiz, kardeşiz diyosunuz, madem aynı evde yaşıyoruz ve kardeşiz o zaman bırakın da herkesin bir odası olsun. Salonumuz Ankara, Dileyen kürt olsun dileyen arap dileyen çerkez… ” Vesselam.

  22. Yazan:çuvaldız Tarih: Eki 8, 2009 | Reply

    Sn.Osman Çelebi,

    İNSANA açılım, insana demokrasi, evrensel düşünmek gerek!(Osman Çelebi)

    Aşağıdakiler de “>Şeyh Said </a
    başlıklı yazı altında yazdığınız cümleleriniz.

    Kürtçü olmak suç değil mi? Kemalizm Türkçü olduğu için mi bu adamlar Kürtçü oldular? Bence değil.Bence hep kürt ırkçılığı hareketi olmuştur.(Osman Çelebi)

    Evrensel ve demokrat gibi düşünebilmek noktasına ulaşabilmek için öncelikli olarak her bir insanın kendini Kürt,Kemalist,İngiliz,Amerikan,Müslüman,ateist olarak tanımlayabileceğini daha en baştan kabul edebiliyor olmak gerekir.Bu noktada bir kabullenme sorunu varsa eğer kendini Kürt olarak tanımlayanı Kürtçü,Müslüman olarak tanımlayanı İslamcı,Kemalist olarak tanımlayanı Türkçü olarak görüp, sorunlara çözüm arayışlarını da iç mihrakların(!) Amerikancılığı ya da İngiliz kışkırtıcılığı,Arap oyunu şeklinde yorumlama ihtimali doğar.Böyle bir yorumun İNSANA açılım talebinden çok uzak olduğu ise oldukça aşikar.

    Herhangi bireysel kimlik tanımını dahi anlamakta zorlanıldığında elbette ki devletler arası “siyaseten” müttefik olma halini anlamak da zorlaşır.Maalesef bu durumda da kişi ölçüt olarak sadece kendi fikirlerini baz almaya başlar ve kendine göre “ne kadar İslamcı,ne kadar Kürtçü,Batıcı..” olduğunu teşhis edebileceği sorular yöneltmeye başlar.

    Neden kemalizm bu noktada? Neden Amerika ile müttefiklik ozamandan geliyor? Neden masonlar ile kemalizmin ilişkisi var? Omsnalı sonunda ve Türkiye’de hilafeti isteyenler acaba kimler? Bu kişiler ne kadar İslamcı? (Osman Çelebi)

    Ne kadar İslamiyetin gerkelerini yaşıyorlar ve ilay-ı kelimetullah davasını güdüyorlar? (Osman Çelebi)

    -cü,cı,cu, ilan etmenin dozları muhtelif;”radikal,ılımlı,uzlaşmacı,vatansever,ulusçu,milliyetç,hain,uşak,ajan..şeklinde . Tüm bu ifadelendirmelerin ardında büyük bir kibirle birilerini “suçlu” ilan edip ölçüt olarak değer kendine/fikir ve inanışlarına yer açmak bencilliğinin yatıp yatmadığı sorugulanabilir.Sorgulanmalıdır da zira bu ifadelerin ardından gelen doz aşımı sisteme baskı yolu ile “suç” ve “suçlu” ilan ettirilerek hak mahrumiyetine kadar vardırılabiliyor.

    Size Kürtçü Şeyh Saidinizle iyi günler.. (Osman Çelebi)

    Allah’ın halifeleri yeryüzündeki bütün Müslümanlardır.Bunlardan seçim yapmak tebanın sorunu ve görevi. (Osman Çelebi)

    Osman bey, farklı yazı başlıkları altında yazmış olduğunuz tüm yorumlarınızdan anladığım kadarıyla siz “teba” seçiminizi yapmış, sizin gibi düşünmeyenleri de“suçlu” ilan etmeyi görev olarak benimsemişsiniz.

    Olaylara gerçek bir demokrat gibi bakmadıkça, Türk Irkçılığına değil sadece bütün ırkçılara karşı olmadıkça bu iş olmaz. (Osman Çelebi)

    Çok doğru.

  23. Yazan:kuvvetlemuhtemel Tarih: Eki 9, 2009 | Reply

    Bakın son noktayı yine ben söylemişim.

    Bakın ben Türk Milliyetçiliğine belki sizden daha farklı olarak İslam’dan dolayı karşıyım. Aynı şekilde Alman ırkçılığı,Yahudi siyonizmi,Kürt ırkçılığınada karşıyım.

    Lakin bu demokratlık noktasında tek takıldığım nokta var. Hz.Peygamber dünyadan ahirete intikal ederken “Müslüman müslümanın kardeşidir” dedi. Demekki başka dindekiler kardeşimiz değil. Tabi bu onlara karşı adaletli tutumumuzu değiştirmeyecek.

    Şimdi soruyorum size. İslamcı solu İslamcı kapitalizmi denedik. Kapitalizm ittifakıyla endeksli olarak demokrasi ile İslam’ı ittifak yaptırma yoluna girdiniz. Söyler misiniz?

    Ben mi ehli sünnet yolundayım siz ve sizin gibiler mi?

  24. Yazan:kuvvetlemuhtemel Tarih: Eki 9, 2009 | Reply

    Dip Not:
    Bu arada bu site yarındna itibaren yorum yapmayacağım.Kemalist statükoyu yıkmak adına batı ağzında konuşup onlarla işbirliği yapanlarıda kardeşim bilmeyeceğim. İnsanlara üstten bakan bir liberal aydın profili bizim yıllarca çektiğimiz kemalist aydın profilinden farksız.
    Selam ve dua ile.
    ocelebi.com

  25. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eki 9, 2009 | Reply

    “Bu arada bu site yarındna itibaren yorum yapmayacağım.” (Osman ÇELEBİ)

    Osman Bey,

    “Müslüman” ve “Solcu” olmak bu mudur? Benim gibi düsünmeyen kapitalizmin usagidir, kafirdir vs vs …

    Ne bekliyordunuz? Sizi peygamber zannedip takip etmemizi mi?

    Bizim bazi fikirlerimiz alkislanir, baska bazi fikirlerimiz yerden yere vurulur. iyi ki de böyle olur. Kendinizi fikirlerinizle AYNI kabul etmeyin, fikirlerinize yönelik elestirileri sahsi saldiri gibi görmeyin.

    Biz sizi tanimiyoruz bile. Burada aldiginiz elestiriler kendi eserinizdir.

    Saygilar

  26. Yazan:kuvvetlemuhtemel Tarih: Eki 9, 2009 | Reply

    🙂

    Allah size gerçekten hidayet etsin. Hz peygamber’de olsa sizin şu gıybetinize şu anlayışınıza rest çekerdi. Gücüm yettiğince O nun izindeyim.

    O solcu müslüman falanıda geçiniz. O siteyi sırf solculara tebliğ için açtım. Sola karşı ilgim var ve onları materyalizm batağındna bir nebze olsun çekerim tebliğ vazifemi yerine getiririm diye açtım. Oradada materyalistler saldırıyor bana.. Lakin onların kafir olduklarını işitiyorum ağızlarından. Bu yüzden tebliğde net oluyor.

    Lakin sizin bu kaypak tutumlarınız asıl beni ıstıraba iten. Gecelerde sabahlara kadar ümmeti için gözyaşı dökenler var. Onlar demokrasi çığırtkanlığı ile Yunanca dimokratia kelimesinden türeyen yabancı menşeli bir ideoloji gütmüyorlar..

    Ya yorumların silinsin sayın ADMIN ( Bütün sitede) yada yazmama sözümü tutamayacağım. Çünkü Hz Peygamber hep doğruları haykırdı.

  27. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eki 10, 2009 | Reply

    Sayın Osman Çelebi,

    Bence siteden ayrılma konusunda acele etmeyin.İnandığınız doğruları diğer katılımcılarla paylaşmaya devam edin,tartışmalara katılın ve gerekirse doğru bulmadığınız fikirleri eleştirin.Hatta eleştirinin dozunu da arttırın-tabii onur kırıcı ve aşağılayıcı olmaması kaydıyla.Ama bunu yaparken eleştiriye de açık olun.Yine de tercih sizin,elbette aradığınızı bulamadığınız ve fikri anlamda tatminkar bulmadığınız takdirde köşenize çekilmek en doğal hakkınız.Ancak bu yönde bir karar aşamasına gelmişseniz,alacağınız karar konusunda başkalarını suçlamaksızın sorumluluğunuzu kendiniz alarak kararınızı verin.Bunun çok basit bir kuralı var aslında…Basit bir prensip:ya eleştirel bakış açısında kendinize tanıdığınız sınırsız hakkı,eleştiri alırken de karşınızdakine gösterme olgunluğu göstereceksiniz,ya da bazı eleştirilere tahammül edemeyecekseniz başkalarının da duyguları ve izzeti nefsi olabileceğini hesaba katarak bir ölçü belirleyeceksiniz.Kural budur.Fakat gördüğüm kadarıyla ifade özgürlüğünde sadece kendinizle sınırlı tuttuğunuz hakkı başkalarına pek tanımıyorsunuz.Oysa yanılgı biz insanlara mahsustur…Her inandığımız doğru “mutlak doğru”olmayabilir.
    Bakın,son yorumunuzda şöyle demişsiniz:

    Ya yorumların silinsin sayın ADMIN ( Bütün sitede) yada yazmama sözümü tutamayacağım. Çünkü Hz Peygamber hep doğruları haykırdı.

    İkinci cümleniz gayet güzel.Keşke Hz.Peygamberin doğrularını hep beraber savunabilsek/haykırabilsek,gittiği yolu kendimize rehber edinebilsek.Ama bir önceki cümle hiç de ikincisiyle uyuşmuyor.İddia ettiğiniz doğrularınızda samimi olduğunuzu düşünebilirsiniz…Görüşlerinizi gerçekten iyi niyetle de dile getirmiş olabilirsiniz.Fakat o doğru dediğiniz görüşleriniz,silinip silinmemekle farklı bir değer kazanmaz:doğruysa,arkasında durarak savunun,sizi yanlış anladığını düşündüğünüz insanları ikna yolunu seçin.Doğruluğu tartışmalı ise zaten silinmesiyle bir şey değişmeyecektir.Oysa siz,”ya sileceksiniz ya da ben yazmama konusunda sözümü tutmayacağım”şeklinde işi hesaplaşmaya vardırmışsınız.Peki soruyorum,Hz.Peygamberin doğruları böyle mi takip edilir?Hem size “bu sitede yazmayın”diyen mi oldu?Nedir bu kişisel kapris?Yani kusura bakmayın ama kimse en doğruyu ben bilirim,en bilge benim demekle ne doğrucu olur ne de bilge!Okuduğum yorumlarınızın hemen hepsinde müslüman olduğunuzu,solcu olduğunuzu belirtip duruyorsunuz.Fakat zulme karşı duranlar karşısında ne hikmetse gizleyemediğiniz bir tahammülsüzlük sergiliyorsunuz.Peki zulme karşı zalimi savunmak müslümana yakışır mı?Solcu olduğunu iddia eden biri zalimlerin sözcülüğüne soyunabilir mi?Sadece soruyorum, alınganlığa kaçmadan,hadiseyi kişiselleştirmeden cevap bekliyorum sizden.Zira,kendinizi tanımlama biçiminiz ile ikrar ve davranışlarınız arasında bariz çelişkiler olduğuna dair kanıtlar var(bir kaç gündür yazdığınız yorumlar duruyor,gerekirse alıntılanabilir.Bunu sizi suçlama amaçlı düşünmüyorum.Sorun,kişisel heseplaşma değil,bilakis,hakikat ve gerçeklerin bizleri yanılgıya götürecek çarpıtmaları önlemede bir zorunluluk olarak gördüğümdendir.Hayır,hakikatlar bu kadar lime lime edilip yerlerde süründürülmemeli,tersyüz edilmemelidir..O bakımdan lütfen takılıp kaldığınız ideolojilerden sıyrılarak biraz vicdanınıza başvurun…ezberlerinizden kurtularak sorun soruşturun,araştırın.Müslümanlığın da,solculuğun da ezberlediğiniz söylemlerden çok daha farklı şeyler olduğunu eminim farkedeceksiniz.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Kas 20, 2009: Son 90 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin