RSS Feed for This Post

Türkiye’de muhalefet ve sol

Türkiye’nin, bir taraftan demokratik açılımlara ve reformlara destek verirken, öte yandan mevcut iktidarların, yeniden ürettiği veya kendilerinin ortaya çıkardığı yeni problemlerin teşhisini yapıp onlara çözüm yolları üretecek bir muhalefete ihtiyacı vardır. Bu muhalefetin sol içerisinden nasıl yapılanacağıyla ilgili, sevgili dostum Dilaver Demirağ’ın 28.08.2009 tarihinde Taraf’ta yazdığı yazı, bu açıdan tartışılmaya değer bir yazıdır.
Türkiye solu, ÖDP macerasında veya önceki sol deneyimlerde görüldüğü gibi hep bir kriz noktasına gelip CHP’leşiyor. Demirağ’ın yazısında belirttiği gibi, ÖDP sonrası oluşturulan yeni bir sol platform olan ÖSP (Özgürlükçü Sol Platform) muhalefet dinamikleri üzerine daha bir ince eleyip sık dokuyan bir tutum sergiliyor. Ancak Demirağ gibi ben de, bu yeni sol hareketin Türkiye’de ciddi ve hakkaniyetli bir muhalif yapı oluşturabileceği konusunda çok umutlu değilim.
Nasıl bir sol muhalefet demeden önce, nasıl bir muhalefete ihtiyacımız vardır sorusunu düşünmezsek sanırım dönüp dolaşacağımız yerler hepimizin ait olduğu kürkçü dükkânları olacaktır. Peki, nasıl şeylerdir bizlerin kürkçü dükkânları? Türkiye’de, başlangıçta muhalif akımlar olarak yola çıkan akımların, iktidar olduktan kısa süre sonra döndükleri yerdir bu kürkçü dükkânları! İslamî bir muhalefet içinden Özal dönemindekine benzeyen liberal-muhafazakâr kırması oluşumların çıkması gibi, sol içinden de mütemadiyen CHP çıkar bizim ülkemizde. Neden hep bu noktaya düşülüyor? Neden ülkemizdeki bütün muhalif akımlar kendilerini totaliterliğin çeşitli türlerine dönüşmüş buluyorlar?
 Öncelikle asıl sorunun modernleştirmeci zihniyetlerin düştüğü çukurlarda olduğunu görmek gerekir. Moderniteye belirli bir mesafe alamayan, yeni bir duruş belirleyemeyen muhalif akımların bir kısmı laylaylom bir pişkinlikle sağ-liberal-muhafazakârlık kesişimi bir yerlere düşerken; diğer bir kısmı tepeden dönüştürmeci, her şeyi ben bilirimci Kemalist-totaliter CHP zihniyetine benzeyiveriyor. Dolayısıyla bu dönüşümlerin doğası ve süreci doğru analiz edilemezse, bu tür dönüşümlerin ila nihai olması mukadderdir.
Türkiye’de, adına ister sol diyelim, isterse başka bir şekilde adlandıralım muhalif bir oluşuma şiddetle ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu oluşum, demokrasi ve özgürlükler konusunda tavizsiz bir duruş sergilerken, modern-liberal yapıların birçok açıdan ezdiği kesimlerin sorunları için çözümler üretebilecek bir oluşum olabilmeli. Bu da iktidar yapıları ile mevcut modernleştirmeci zihniyetlerin ortaklığını görünür kılmaktan geçiyor.
AK Parti’yi düşünelim. Bir taraftan belirli bazı demokratik açılımlar ve reformlar yaparken, diğer taraftan özellikle yerel yönetimlerde hepimizin şahit olduğu adam kayırma ve talan siyasetine nasıl imkân verebiliyor bu parti? Bir taraftan, devlet, insan için vardır derken; diğer taraftan, insanı devletin yaptığı tasarrufların altında ezmenin nasıl bir açıklaması olabilir? Bana kalırsa bunun birincil sebebi, AK Partinin de aynen diğer partiler gibi modernleştirmeci zihniyetlerin düştüğü çukurdan nasiplenmesidir. Bu zihniyetlerin en önemli göstergesi “ilerleme” adı altında her türlü tasarrufa onay vermeleridir. Böyle olunca, hizmet ve ilerleme adı altında iş gördüğünü düşündüğünüz, özellikle yerel yönetimlerin, belirli bir süre sonra bu hizmet ve ilerleme tasarrufları altında ezdiği insanları, ya da bu tasarrufların rantını yiyen bir akbaba sürüsünü görmezden gelmeye başlarsınız. Zira modernleştirmeci zihniyetler aynı zamanda seçici bir körlüğe de sahiplerdir. Tek bir insanın dahi değerini korumanın hayati önemini vurgulamak yerine; birçok insanın, bir hizmet ya da ilerleme tasarrufu adına kurban edilmesi kaçınılmaz olur. Zira bir mit haline gelen hizmet, ilerleme ve modernleşme, o mitten nemalanan bir yarasa sürüsünü de üstüne çeker.
Türkiye’de muhalefet adına ortaya bir şeyler koymak iddiasında olanların her şeyden önce bu modern zihniyetle yüzleşmesi gereklidir. İster soldan, ister sağdan, isterse de İslamî camiadan muhalif bir yapı oluşturacak olanlar her şeyden önce modern tutsaklığın, köleliğin kodlarını çözmek zorundalar bence. Neden her tür muhalefet, ya, Müslümanlığı pişkin bir liberallikle, adam kayırmakla ve fütursuzca büyümekle uyuşturmaya çalışan Özalcı bir yapıya, ya da CHP zihniyetine dönüşüyor? Bunun sebeplerinin anlaşılması bu yapının bozuma uğratılması için hayati bir önem arz ediyor bence.
Sol veya “İslamî” bir muhalefet kurulacaksa veya Demirağ’ın yazısında önemsediği bir ortak muhalif çatı kurulacaksa, bunun her şeyden önce modernizm eleştirisine birincil önem veren bir ortak paydada buluşması gerektiğini düşünüyorum. Bu yapı, liberal-demokratik sistemlerin laiklik veya demokrasi ile ilgili ezberlerini tekrarlamak yerine, yeni bir tip demokratik yapının zorunluluğuna vurgu yapmalıdır. Bu demokratik yapı, herkesin her türlü düşüncesi ve inancıyla hayat hakkı bulduğu bir temel üzerinden kurulmalı, her tarafa çekilmeye müsait olan liberal-laik bir kurgu yerine… Liberal ya da sosyalist ahlakçılık yerine ahlakî bir toplum kurgusuna ancak bu şekilde zemin hazırlanabilir. Ancak bu şekilde tepeden dayatma değil, diyalog ve ikna süreçleriyle yürüyen bir toplum ve devlet mekanizması mümkün olabilir.
Bu muhalif yapının ikinci önemli özelliği ise ilerleme, üretim mitlerine liberal-kapitalist hatta sosyalist sistemlerin ortaya çıkardığından farklı bir açılım üretebilmesi olmalıdır. Ancak bu şekilde sistemin ürettiği “insan atıkları” tekrar hayata döndürülebilir. Ancak bu şekilde yok olmaya yüz tutan doğanın ve insanın kurtarılabilmesi için, sorunu bizzat yaratan zihniyetin kıta sahanlığına düşmeden bir çözüm üretilebilir.
En önemsediğim nokta ise çoğu muhalif yapının yaptığının tam tersini yapmak olmalıdır. Modern muhalefetler çoğunlukla, sistemle ilgili sorunu olmayan insanların sisteme yönelik eleştirilerinin oluşturduğu yapılar olarak kolaylıkla bertaraf edilebiliyorlar. Yani “içeriden” kaynaklanmayan bir “dışsal” değişim isteği söz konusu bu yapılarda, ama örneklik değil!
Benim önemsediğim şey ise her şeyden önce kendi hayatıyla böyle bir muhalefetin ve alternatifin olabilirliğini gösteren ve bu yüzden de içten dışa doğru genişleyen bir yapıdır. Sanırım bu, Demirağ’ın bir bilgeden alıntıladığı şu cümle ile özetlenebilir: “Bugün bir pire filin karnını tekmeliyor, yarın o filin bağırsakları dökülecek”

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk Solu 

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün.  Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Kitapta ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:ahmet ercan Tarih: Eyl 19, 2009 | Reply

    bu kadar ciddi bir yazı okuduktan format değişikliği yapıp size bie masal anlatayım. bir varmış bir yokmuş dünyanın en güzel yerinde bir gelişmekte olan developing devlet varmış. bu devlet içinde farklı farklı insanlar yaşarmış. dini ayrı, dili ayrı, sosyo ekonomik düzeyi, dünya görüşü farklı milyonlarca insanın yaşadığı bu ülke gözünü çağdaş ve developed devlet olmaya dikmiş. gelgelelim ki bu gelişen devlet içinde çoktan gelişmesini tamamlayan kendini diğer gelişmemişlerle aynı ülkede yaşamaktan utanç duyan az sayıda olan insanlar varmış. tabi bunların yanında parasal olarak pek gelişmemiş fakat zihni olgunluğa yeni yeni ulaşan yıllardır kendisine “sen kedisin aslan değil” denilen fakat aslan olduğunun farkına varmaya başlayan büyük bir çoğunluk varmış. bu devlette yıllar boyu yukarda anlattığımız gelişmesini tamamlayan az sayıdaki grup egemenlik kurmuş. bu grup ülkenin dört bir yanını parsellemiş devlet kurumlarına kendileri gibi olanları en azından öyle görünenleri yerleştirmiş. fakat yıllar sonra bu ülkede adına demokrasi denilen sistem asıl maksadı ile uygulanmaya başlayınca, niteliği fazla niceliği az olan bu grup eski yerini kaybetmeye başlamış. bunların yerine kafa çalışma sistemleri çok değişik olan biz halka hizmet etmek için geldik diyen acayip acayip büyük çoğunluk tarafından desteklenen insanlar gelmiş. sayıca az olan bu kendine zamanında sol parti demiş fakat yemekten içmekten çalmaktan vakit bulup ta çırpmaktan “revizyon” “değişim” “küreselleşme” gibi kavramlara olarak o kadar uzak kalmışlar ki şu anki durumlarının “totaliter faşist” olduğunu göremeyecek kadar at gözlükleri birleşmiş. ondan sonra da bu grup sormaya başlamış biz neden bu haldeyiz ne olacak halimiz diye. işte o anda gökten bir ses yükselmiş “bu devlet ı have a dream deyip halkına hizmet edenlerindir”

  3. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 19, 2009 | Reply

    sscb’nin burnunun dibinde ve elbetteki zamanın süper gücü ingiltere’nin ianeti ile kurulan bu cumhuriyetin, kuruluş harcında süper güç ingiltere’ye verilmiş olan sol/sosyalizm düşmanlığı taahhüdü vardır, bu taahhüd sonucu mustafa suphiler karadenizin soğuk sularına boğulmuş, ülke nazım hikmete dar edilmiş, daha isimleri duyulmamış sabahattin ali gibi niceleri katledilmiştir. (ilk kadın sendikacılardan zehra kosova, anılarında 1925-30 yılları için “işçi haklarından ve sendikadan söz etmek için ölümü göze almak gerekirdi” demektedir.)

    verilen bu taahhüd sonucunda devletin genlerine işleyecek kadar, dünyada eşi benzeri olmayan bir sol düşmanlığı katmerli bir siyaset haline getirilmiştir.

    sscb’nin yıkılmış olmasına rağmen ülkede kurumlaştırılan sol düşmanlığından bir nebze olsun vazgeçme olmamıştır, zira en azılı katiller dahi hastalık/ölümcül vakalarda af edilirken, sol siyasetten olan ölümcül hastalıklı mahkumların affının dahi teklif edilmemesi buna delalettir.

    evet, türkiye solu iyi bir sınava verememiştir, ancak devletin sol üzerindeki gizli kalmış “toplum mühendisliği” ve dahi diğer projeleri açığa çıkarılmadan bu konuda yapılacak olan değerlendirmelerin sağlıklı olmayacağını düşünmekteyim.

    bu hükümetin sola yapacağı çok büyük iylikler vardır, bunlardan en büyüğü ergenekontra-sol’u tüm çıplaklığıya orta yere dökmesi olacaktır.

    ergenekontr-sol deşifre edilmeden sağlıklı bir solun kurulamayacağı aşikardır. zira iyi niyetli ve gerçekçi tüm sol akımlar, devletin TRUVA ATI görevi verdiği aktörler tarafından bertaraf edilmiş, her sol proje mutlak suretle boşa çıkarılmıştır.

    solun mahir çayan gibi gerçek önderleri yok edilirken, onların yerine devlet ajanı doğu perinçekler, mihri belliler, yalçın küçükler (ve benzerleri) arenaya sürülmüştür.

    85 yıllık derin devlet projeksiyonları göz ardı edilmek suretiyle sol düşüncenin mahkum edilmesinin haksızlık olacağını düşünmekteyim, ancak sol ayağa kalmak için bir yerden başlayacak ise kendisi için yapılan en ağır eleştirileri esas alarak bunu yapmalıdır, zira eleştiri değer verilmesi halinde akıllıyı güçlü, ahmakı çözümsüz ve saldırgan kılar.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin