İNSAN,ALLAH ve DİN
By Fatma Sancak on Eki 27, 2009 in Derin Mevzu, İnsan
Asırlardır üzerine konuşulan,birbirleri ile bağlatıları kendi tanımlamalarına ve anlamlarına açıklık getiren insan,Allah ve din konusu,kendi tanımları ile anlamlanmanın yanısıra onları anlamlandıran insanların ya da görüşlerin,tanımlarına göre bir nevi kimliklerini oluşturan kavramlardır.Mesela,teslis inancı ( baba-oğul-kutsal ruh=Cebrail ) ile dini ve Allah’ı tanımlayan birine pekala Hristiyan diyebiliriz.Buradan hareketle insanın kendini merkeze alarak yorumladığı yaratıcı ve onun kalıplarında yine kendine göre yorumladığı ya da mevcut yorumlardan kabul ettiği,dahili olduğu din tek anlamı olmasına rağmen çoklu yorumlar neticesinde,onlara mecburi bir bağımlılıktan dolayı teklikten çoklu tanımlamalara kaymıştır.
İnsan, Allah ve din dediğimizde ;
İnsan,dik duruşa,görece gelişmiş bir beyine,somut düşünme yeteneğine,konuşma kabiliyetine,alet kullanma ve üretme yetisine sahip primat türüdür. ( Vikipedi )
Allah,tek,zıddı ve benzeri olmayan yaratıcının adı. ( Vikipedi )
Din,olağanüstü,kutsal ve ahlaki öğeler taşıyan,çeşitli ayin,uygulama,değer ve kurumlara sahip inançlar ve ibadetler bütünü. ( Vikipedi )
gibi ortalama tanımlara rastlıyoruz.Bunlar elbetteki ortalama tanımlamalardır.Benim anlatmak istediğim noktaya varmak için bunlara ek olarak,insan tanımını biraz irdelemekte yarar görüyorum.Zira Allah ; başlangıç,töz,ilk varlık,Yaratan’dır.Din (semavi ) ise Allah’ın kendi ortaya koyduğu yine Allah menşeili bir yöneliştir.Burada Allah ve din yorumlamaları insan süzgeçinden geçer.
İnsan tanımında belirtilen kendinde var olan( beyin,düşünme yeteneği,alet kullanma yetisi) ile ele aldığımız varlık,bunların kendisinde var olması ile insan olmaz.Bunların kendisinde var olması onu ‘ beşer ‘ kılar.Ancak ve ancak bu kendinde var olanı kullanmaya ve ortaya çıkarmaya yönelik bir eylem gerçekleştirirse işte o zaman beşer dediğimiz varlık,insan olarak anılmaya başlar.Dr. Ali Şeriati tanımı buraya vurguda bulunur ve beşerin var olan olduğunu,insanın ise beşer üzerinden ‘ olmak ‘ kabiliyeti ile ortaya çıktığını izah eder.Şeriati tanımı incelenecek olursa beşerin varlık ayağı,insanın beşerden bir sonraki adımla ‘ olmak ‘ fiili ile insan olması,olabilmesi doğru kabulünü hem tanımlama açısından hem de insan,Allah ve din tanımlamalarında ve yorumlamalarında ve ilişkilendirilmelerinde çok daha doğru tespitlerin ortaya çıkmasını sağlayacağını düşünüyorum.Sonuç olarak beşer varlık ise onun olabilmiş hali insandır.Ve insan olmak dediğimiz şey bitiş noktası ve duruşu (stop) olan değil bilakis sürekli varolmaya devam eden,kendi varlığını,var oluş nedenini sağlamlamak üzere devam eden,durmayan varlıktır.Daha basit örnekleyecek olursak arının varlığını,var olma gayesini ortaya koymak onun bal yapmasından geçer.
Başlığa dönecek olursak;insan,Allah ve din üçlemesi,insanın beşer olmaktan insan olmaya gittiği yolda bu üçlemede kendini nereye koyduğu ile alakalıdır.Zaten kendini koyduğu yer de insanın beşerliğinin veya insanlığının ölçüsüdür.
Bugüne kadar rastladığımız o asırlardır üzerine konuşulan insan,Allah ve din bağlamları,ortaya çıkmış neticeler ışığında genellikle insanın kendini merkeze alarak,beşerliğinin şaşarlığının göz kapatması ile dinin insana nasıl baktığını değil de,insanın dine nasıl baktığıyla ilgilinmesinden kaynaklı yorum farkına,yorum farkından daha çok doğru farkına yol açmıştır.Evet maalesef insan kendi beşerliğinin farkında olmaksızın,insan olabildiğine aşkın bir iman yaşayarak mevcut dinin ve onun faili Allah’ın kendisine,insana nasıl baktığından çok,kendisini bir merkez alarak durumu insanın Allah’a ve dine nasıl baktığı konumuna hapsetmiştir.Bu büyük handikap yüzyıllardır süre gelen insan,Allah,din bağlantısını kuramayanların handikapıdır.Bu handikapın giderilmesinin tek yolu ise insanın kendini merkezden kaydırmasıyla mümkündür ancak.Belki de en zor olanı budur.Ben merkezciliğin yerini O merkezcilik ile değiştirmekte ufak bir el hareketi kadar kolay bir eylem değildir.Çünkü ben merkezci beşer,aynı zamanda küçük bir Tanrı olarak kendini ilan etmiştir,bu Tanrılıktan feragat etmek öyle kolay gerçekleşebilen bir durum değildir.Zaten eğer o beşer o Tanrılıktan feragat edebilirse beşerliğini,insan olabilmesine dönüştürecektir.Aynı Mehmet Yılmaz’ın Güzellik Matkabı Zeka Duvarını Deler mi ? başlıklı yazısında olduğu gibi.O yazıda uzun uzadıya anlatılan örneklemenin,dikkati doğru noktaya çekme amacının örneklemesi belki de beşer olmak halinden insan olma haline adım adım lakin durmadan ilerlemektir.Ben de kendi dilimce o farkında olma halini adlandırmaya çalıştım.
Unutulmamalıdır ki,birinci adım insanın dine ve Allah’a nasıl baktığı değil de,dinin ve Allah’ın insana nasıl baktığıdır.Beşerin insan olabilmesi için önce kendine bakışı,kendi olmaksızın görmesi gerekmektedir.Bu bir sıralama,yer belirleme değil,anlama noktasındaki en doğru formüldür.
7 Yorum
Yazan:Tarik Tarih: Eki 27, 2009 | Reply
Cb,
Eline sağlık.
Küçük bir ek:
Tesliste Cebrail yoktur. Hristiyanlar Kutsal Ruh’u Tanrı’nın şahıslarından biri, dolayısıyla Tanrı olarak görürler. Cebrail sadece bir melektir.
Yazan:MY Tarih: Eki 28, 2009 | Reply
CB Kardesim,
Bir baska yazinda çok iyi yaptigin bir isi yeniden yapmissin: sezilen, hissedilen bazi seylerin adini koymak. Rüzgârdan ters dônmüs yol tabelalarini dogru yöne çevirmek.
ALLAH razi olsun.
Bu “türden” yazilari daha fazla yazarsin ins. Zira bu konulari senin kadar berrak yazabilen az gördüm.
Yazan:cb Tarih: Eki 28, 2009 | Reply
Tarık,
çok teşekkür ederim.
Evet senin söylediğin gibi bilgiye ulaşmıştım.Ayrıca ek olarak baba-oğul ikilemine ek İsa’nın arada Tanrılaştığı dahi konu edinilir.Ben genellikle bilinen şekli ile ‘sünni bakışı’ ile kullandım :)yine de teşekkür ederim.
Yazan:cb Tarih: Eki 28, 2009 | Reply
Mehmet abi,
biliyorsun buradaki bir çok isim gibi senin fikirlerinde benim için çok önemli,teşekkür ederim.
Amin,Allah cümlemizden razı olsun.’Bizde Allah’tan razı olalım’ (M. İslamoğlu)
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 28, 2009 | Reply
Güzel bir tespit. Yazıdan şunu anlıyorum. Beşer olmakla insan olmak farklı şeylermiş. İnsanların çoğu, belki de insan değilmiş. İnsan olmak için hayvaniyetten, ayakta duran bir primat türü olmaktan; kendi bedenine ve ruhuna hükmeden; ön loblarını amigdalasının önüne çıkaran bir çabanın içine girmek gerekirmiş. Biliyor musunuz, dünyadaki trend de artık eğitimde, yönetimde sistem anlayışından insan anlayışına doğru kayıyor. O, canı ne istiyorsa yapan, yüreğinin götürdüğü yere giden, egosantrik insan modeli yerine duygularına hakim, mantığını ve ruhunu isteklerinin önüne geçiren insan modeli almaya başladı. Tasavvuf, bütün dünyayı değiştirecek derken bazı arkadaşlar bunu abartılı ve anlamsız bulmuştu. Şimdi hep beraber insan odaklı anlayışın eğitimi, iş dünyasını, politikayı, hatta tıbbı, bilimi nasıl etkileyeceğini izleyeceğiz. Yakında…
Yazan:beytullah emrah Tarih: Eki 28, 2009 | Reply
aslında uzun uzadıya tartışılabilecek derin bir mevzu. Bu bağlamda Kur’an zaten insanın yaratan ile yaratılanlar arasındaki ilişkileri düzenlemek için önemli ölçüler barındırır.
Kur’an’a bakınca insanı idealleştirmediği, onu tüm gerçekliğiyle, tüm çıplaklığıyla tanımladığını görürüz. İnsanı üstünleştirmez, haddini bildirir ve aşmamasını ister. İnsan iyidir, insan kötüdür, insan kibirlidir, cimridir, cömerttir, zalimdir, adildir vs… Üstelik onun karakterini toptancı yaklaşımlarla da mahkum etmez. Bir müminin zulmetme potansiyeliyle bir inkarcının adaleti bulma potansiyelini yok saymaz. Sürekli imtihan bilinci bu sebeple önemlidir. (Tabi bunu yanlış kader algısından dolayı son anda iman eden ya da son anda inkar edip cehenneme yuvarlanan insan hikayelerinden ayrı bir noktada değerlendirdiğimi ifade etmek zorundayım.)
İman ettim demekle insan kurtulacağını zannedemez. O iman mutlaka amel olarak, üstelik salih amel olarak karşılığını bulmalıdır. Salih amel ise sanıldığı gibi ihlas ya da takvadan farklı birşeydir ve Asr suresi kurtuluşa erenlerin salih amel işleyenler olduğuna dikkat çekerken, aslında müslümanlara çok ciddi uyarılarda bulunur.
Yazının bu tespiti ile sonuç bölümü arasında bir sıkıntı var sanırım. Çünkü Cemile Hanım, o alıntıdan sonra Ali Şeriati’nin İnsanın Dört Zindanı ve İnsan kitaplarındaki tespitlerden hareketle insanı tanımlıyor.
Şayet “birinci adım insanın dine ve Allah’a nasıl baktığı değil de, dinin ve Allah’ın insana nasıl baktığı”nı tespit ise bunun da ilk adımı Kur’an ayetlerinde Allah’ın insana nasıl baktığının ortaya konması olmalıydı sanırım…
Yazan:cb Tarih: Eki 30, 2009 | Reply
Beytullah bey selamlar,
yazı temelen Şeriati eksenli değil ve bahsi geçen kimin nereden ne yöne baktığı konusu da Şeriati bütünlemesi değil,sadece Şeriati bir bölümde ayrım örneği olarak geçiyor,diğer görüşler bana ait.Yani sıkıntı yok.
Beytullah bey,
bahsettiğiniz şey tırnak içerisinde Müslümanlar için geçerlidir,yazı bütünüyle Müslümanlara hitap değil,tüm ehli kitabı kapsıyor o nedenle anlam ayrımına girmedim.Kaldı ki Müslümanları kapsıyor olsa dahi orda Kuran tanımı kullanmamam bence bir eksiklik değil zira zaten Allah’ın insana bakışı dediğim şey ancak Kuran’dan çıkar.