Hiç mi utanmayacaksınız?
By Rasim Ozan Kutahyali on Kas 3, 2009 in darbe, Ergenekon Nedir?, Kemalizm, vicdan
Türkiye’nin yaşadığı darbeler tarihine dair standart Türk aydınının tavrı gerçekten utanç verici… Mesela standart Türk subayının/generalinin bakışı çok daha tutarlı… 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a tüm darbeleri savunur Türk subayı… Bunlara “darbe” ismini de takmaz… Bütün bunlar yasal dayanağı olan askerî müdahalelerdir onların gözünde… “Şartlar böyle gerektirdiği için” bu müdahaleler “istemeyerek” yapılmak zorunda kalınmıştır…
“Türkiye’yi uçuruma gitmekten de bu müdahaleler kurtarmıştır” diye tekrarlayıp durur standart bir Türk generali… Elbette bu açıklamalar palavradır… “Yangını kendi çıkarttırıp sonra da kendi söndürmeye giden kahraman itfaiyeci”lerdir Türk darbecileri… Bunu artık bilmeyen kalmadı. Zaten o sebeple Ergenekoncu tezgâhları yemiyor artık Türkiye toplumu… Fakat her şey bir yana, darbeler tarihine ilişkin iç tutarlılığı olan militarist-nasyonalist bir söyleme ve dünya görüşüne sahiptir standart Türk subayı/generali…
Peki, ya standart Türk gazetecileri/akademisyenleri hatta siyasetçileri?.. Bugünün Türkiye’sinde 28 Şubat darbesinin savunan tek kişi kalmadı… Öyle ki 28 Şubat’ın en büyük şakşakçısı Cumhuriyet gazetesi çevresi bile “28 Şubat bir Amerikan operasyonudur” söylemine sahip şu an. Hikmet Çetinkaya, İlhan Selçuk ve Ümit Zileli gibi kalemler her yerde böyle söylüyor… 28 Şubat darbesinin en karanlık günlerinde zil takıp oynayan gazeteciler, “28 Şubat, demokrasinin önünü açmıştır” diyen şarlatan akademisyenler şu an Çevik Bir başta olmak üzere dönemin generallerine ağzına geleni söylüyor… Aynı şekilde 28 Şubat’ın destekçisi CHP de bugün 28 Şubat-karşıtı bir söylem içinde… E be kardeşim bu 28 Şubat Amerikan operasyonuysa, o generaller İsrail ve ABD’nin emrindeyseler siz niye utanmadan “ulusalcılık” adına desteklediniz? “Sonradan gerçekleri gördük” diyorsanız özür dilemeniz ve utanmanız gerekmez mi? Yine aynı şekilde bugünkü Ergenekon gelişmelerine dair biraz daha “tarihten ders almış” olmanız gerekmez mi? “Ulusal bağımsızlık” adına hareket ettiğini söyleyen generallerin Amerikan neo-conlarından destek almak için yalvar yakar olduğunu defalarca buralarda yazmadık mı? Dürüst olun bunu siz de biliyorsunuz… Cumhuriyet‘in kimi köşelerinde 2005-07 sürecinde ABD’ye ve İsrail’e yaltaklanan yazılar arşivlerde duruyor… Michael Rubin gibi aşırı-sağcı, Amerikan emperyalizminin en şahin savunucularıyla “Türk ulusalcıları”nın işbirliği alenen ortada… Napıyordu bu adamlar? “Nasyonalist Enternasyonal”mi kuruyordu?.. Bu arada bu durumları “Ergenekon davası Türkiye’nin ABD ekseninden çıkmasının, ABD’ye direnişinin davasıdır” gibi zırva şekilde yorumlayıp, Kurtlar Vadisi-Irak gibi Ergenekon imalatı filmlere akılsızca destek çıkan kimi İslâmcılara da Allah akıl fikir versin diyorum… Bu hükümet sizin bu zırva kafanıza uysaydı şimdiye devrilmişti… Hükümet de bazı konularda yalpalamadı değil, ama sonradan kendine geldi…
Neyse, biz yine darbeler olurken destek verip, sonradan dönen dönmedolap tiplere geri dönelim… Bu durumun daha da komik versiyonu ise 27 Nisan darbe girişimi vesilesiyle yaşandı… 27 Nisan daha iki sene önce oldu… O geceyi hiçbir sahici özgürlükçü-demokrat unutmuyor… Türk gazeteci ve akademisyenlerinin nasıl utanç verici tavırlar içine girdiğini unutmuyoruz… Kendilerine “liberal” ya da “özgürlükçü-solcu” diyen kimileri de buna dahil… Ama özellikle CHP’liler, Kemalistler ve ulusalcılar o gün sevinçten adeta göbek atmıştı. Büyükanıt gözlerinde kahraman gibiydi… Aynı adamlar bugün utanmıyorlar ve 27 Nisan darbe girişimine denmedik lafı bırakmıyorlar… Yaşar Büyükanıt’a şamaroğlanı muamelesi yapıyorlar… CHP kurumsal olarak Büyükanıt’tan nefret ediyor… İki gün evvel 32. Gün programında CHP’li Şahin Mengü bana “27 Nisan yargılanmalı, hükümet bunu yapsın” deyip durdu… Bizlerin farklı düşünmesi beklenebilir mi? Elbette 27 Nisan özel bir dava konusu olarak yargıya intikal etmeli ve sorumlular yargılanmalı… E iyi de, zamanında, bunlar görevdeyken niye bu darbe heveslilerine yalakalık yaptınız? Niye desteklediniz?
“27 Nisan AKP’nin yüzde 47 oy alabilmesi için yapılmış bir Fethullahçı komplosudur” diyebilecek tıynette gazeteciler ve akademisyenler var bu memlekette… Aslında Büyükanıt’a tepkilerinin sebebi de bu darbe girişiminde başarısız olması yüzündendir… Dolmabahçe sonrası geri çekilmesindendir… “Büyükanıt yargılansın, ceza alsın” derken de “Bu AKP’yi deviremedin Yaşar Paşa. Çek bakalım cezanı şimdi…” demek istiyorlar… Hükümet de anladığım kadarıyla “Dolmabahçe mutabakatı” gereği Büyükanıt’ın üzerine gidilmesini istemiyor… Siyaseten anlaşılır bir tavır ama ilkesel olarak böyle bir şey kabul edilemez… 27 Nisan da kesinlikle yargılanmalıdır…
Peki ya şu kaypak yazarları, dansöz gazetecileri, dönmedolap akademisyenleri kim yargılayacak? Bu zihniyetler bu memlekette hiç mi utanmayacak?..
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Normal bir ordu kaynaklarını emrinde olduğu milletten sağlar… Efendisi olan bu milletin gönüllü katkısıyla silah alır, asker toplar, YABANCI DÜŞMANLA savaşır.
Normal ordular efendilerini yani milleti, o milletin vatanını korurlar ya da ganimet getirebilecekleri ülkeleri işgal ederler. Yine efendilerinin emri ve izniyle yaparlar bunu.
Anormal ordular ise üniformalı eşkıyalardır. Disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. Üniformalı eşkiyalar ülkenin zenginliklerini tüketirler, geleceğini mahvederler.
Kendisini ülkenin sahibi zanneden üniformalı eşkıyaların hakim olduğu ülkeler yabancı orduların işgali altında gibidir. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar.
Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler.
Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.
16 Yorum
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Kas 3, 2009 | Reply
““Türkiye’yi uçuruma gitmekten de bu müdahaleler kurtarmıştır” diye tekrarlayıp durur standart bir Türk generali… Elbette bu açıklamalar palavradır…”
darbelere ilişkin yine bir özeleştiri yapayım.80 ihtilalinde çok daha küçüktüm,hayal meyal hatırlıyorum olanı biteni.
80 ihtilalinin hikayesini tw’de bir belğeselde izleme fırsatım oldu.sahnede demirel we ecewit.aylarca mesliste didişiyor we cumhurbaşkanını seçemiyorlar.neyi paylaşamıyorlardı acaba?sokaklar kan rewan içindeyken onlar mecliste didişmeye dewam ediyorlar.
çanakkalenin bir köyünde kahwehanede oturuyoruz yakın bir zaman önce.sohbet dönüp dolaşıp darbelere 80 ihtilaline ğeliyor.watandaş diyor ki,bizim köyde sağcıların kahwehanesi ayrı,solcuların kahwehanesi ayrıydı.bir kardesş sağcı diğeri solcu biribirine düşmandı.köy remsen ikiye bölünmüştü.nasıl bir düşmanlık durduk yere.sonra bana şu sözü sarfediyor.” BİZ NE KADAR CAHİLMİŞİZ O ZAMANLAR”.o zamanlar o köyde ne teleizyon war,ne ordu.peki bu köy halkı nasıl,neden ikiye bölünmüş bu şekilde?darbelerin tek sorumlusu olarak orduyu ğörmek yanlış,dış ğüçleri ğörmek ayrı bir yanlış.elbette bunlar darbe için birer etken.ama şunu bir düşünün,demirel we ecewit o dönemde cumhurbaşkanını seçebilmiş olsaydı.siyasiler ğeneraller karşısında dik durabilmiş olsaydı.halkı yatıştırmaya çalışsaydı belkide bu darbe olmayacaktı.siyasetin zirwesinde yaşanan demirel ecewit kawğası dalğa dalğa tabana yayılmış we toplum birbirine düşman olmuş.bu durumda azğın bu toplumu kim hizaya ğetirecek.bunlarıda bir düşünmek ğerek.yani tek suçlu ordu değil.bizlerinde bu işte suçu war.ğenlerimize işlemiş çatışma kültürü buğün bile sürdürüyoruz.toplumun çatışması ordunun işine ğelir,ipleri yine eline alır.yakın bir zaman öncede böyle bir tehlike wardı,çok şükür atlattık.soğukkanlı olmalı,we didişmekten artık wazğeçmeliyiz.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Kas 3, 2009 | Reply
Bigalıoğlu’na katılıyorum. Rasim Ozan bütün suçu orduya yüklemeyi başarmış. Ama insanlarımızda hiç mi suç yok ?
Aklıma GORA filmi geldi. Garavel birden bire ağaçlara zıplamaya başlar. “Hop Buradayım” der.
Ve Arif sorar “İyi ama niye ordasın ?”
“Niye” sorusu gerçekten önemli. İtfayecinin kendi çıkardığı yangını söndürmesinin bile bir amacı olmalı ve o amaç sorgulanmalı. Yoksa bir yere varmak mümkün olamaz.
Bu ülkede niye ordunun 10 -15 senede bir müdahale ihtiyacı hissetiğini sorgulamalıyız.
Türk Ordusu’nun ülke yönetimini ele geçirme gibi bir derdi olamaz. Olsa her müdahaleden sonra yönetim tekrar sivillere bırakılmaz.
O halde sorun ne ? İşte bu sorunu Bigalıoğlu gayet güzel açıklamış. Didişmeden birlikte yaşamayı beceremememiz.
Tabi bir de dış güçlerin bu özelliğimizi gayet güzel kullanması.
Şimdi düşünün AKP zamanında didişmeler arttı mı ? Azaldı mı ?
Bu kime yarıyor ?
Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Kas 3, 2009 | Reply
Darbeler hic bir soruna cözüm getirmemistir. Kenan Evrenin darbesi belki Köykahvesi kavgalarini sona erdirdi ama ülkemizin basina PKK yi bela etti. Bazi verilere göre PKK karsi yapilan savas icin 300 milyar dolar harcanmis.Sagci Solcu kavgasinin zarari sadece kavgayi yapanlar icin oluyordu. Karanlik zihniyet takimi darbe yapmak icin hic durmadan herhangi bir neden arar. Yok ülke elden gidiyormus, yok sag sol kavagasi varmis, yok irtica geliyormus, yok Türkiye Iran oluyormus, yok devenin kulagi:-). Yarin bir gün hava cok kötü deye Basbug Darbe yaparsa hic sasmam.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 3, 2009 | Reply
Elbette siyasiler toplumu bölmüş olabilir ama bu darbe için bir gerekçe olamaz. Siyasette bir boşluk varsa, bu yeni muhalefetin ortaya çıkması ile aşılır. Zamanında Turgut Özal böyle bir konjonktürde ortaya çıktı ve parladı. AKP de böyle bir boşluğu değerlendirip ortaya çıktı.
Evet siyaset, doğası gereği çatışmacı ve insanları ayırıcıdır. Parti sözcüğünün anlamı “parça, bölüm, ayrım” gibi anlamlara sahip. Politika da çokluğu anlatıyor. Ve evet nerede çokluk orada tokluk… Ama çatışmacı diye, insanlar bölünüyor filan diye darbeye cevaz verirseniz o zaman ne oluyor ben söyleyeyim:
1. Demokrasi deneyimi sil baştan, hiçbir zaman olgunlaşmadan militarist bir yönetime geçiliyor
2. En kısa zamanda sivillere devredilse de sivillerde şöyle bir duyguya yol açıyor “ulam ben neyin başıyım, kimin iktidarıyım, ne işim olur halkla, demokrasiyle. Yemişim oylarını, askerin hoşnutluğunu kazanayım yeter bana”.
3. Evet halkta bir şaşkınlık oluşuyor “biz salakmışız, görememişiz” filan diye. İnsan ölümcül bir hastalığa tutulunca da böyle olur; “ben ne kadar aptal mışım, aptalca şeyleri ne kadar kafama takmışım” filan… Ama sonunda genellikle ölür, ölmezse de yine aynı aptallıkları yapmaya devam eder. Bu anlamda darbe de, hastalıklar gibi ölümcüldür; ne sadre şifadır, ne de kelliğe çaredir.
4. 80 darbesi iyi olmuştur, hoş olmuştur da binlerce kişi işkenceden geçirilmiştir; sıkıyönetim ayağına tüm özgürlükler ortadan kaldırılmıştır. Bu kısa dönem etkili bir müdahale değildir. Sonuçlarını hala yaşıyoruz. Mesela Diyarbakır Cezaevi işkenceleri olmasaydı bugün PKK diye bir sorun olur muydu, ya da bu derece olur muydu? Hiç sanmıyorum.
5. “Zaten kısa süre sonra sivillere bırakmışlardır” şeklindeki bir önerme hiçbir zaman doğru olmamıştır. Siviller son döneme kadar hiçbir zaman iktidar olamamıştır. Kemalist militarist düzendir her zaman iktidarın adı. Partiler kuklalardır. Halk, onlarla demokrasicilik oyunu oynar ama düzen aynı kalır. Halk da tecavüzcüsüne aşık olan kız gibi hep orduyu baş tacı eder, el üstünde tutar, en güvenilir kurum ilan eder. Böylece ne iktidar siyasetin olur, ne halk akıllanır, düzen böyle devam edip gider. Sonra birileri gelir feleğin çemerine çomağı sokar işler bozulur.
Artık bu darbe güzellemeleri demode oldu. Çift dalmak için tersten dolanmanın da anlamı yok. Rasim çok güzel yazmış. Bu açıklamalar palavradır.
Yazan:ali duman Tarih: Kas 3, 2009 | Reply
devleti olan ordu için, demirel’de, ecevit’te birer piyondur. öyle de olmuştur. 6 kez gidip 7 kez gelen demirel, tüm gidiş gelişleri tavşana kaç, tazıya tut siyasetiyle gerçekleştirmiştir, bugün bu zat’ın ergenekon ile kol kola olması da, menderesin avukatlığını yapan emanetçisi cintonikin şimdilerde ergenekon avukatlığına soyunmuş olması da boşuna değildir.
1950 ilk özgür seçimlerin hemen akabinde 1955 yılında özel harp dairesi kurulmuştur. üstelik kurumun personel maaşlar dahil tüm ödeneği ABD tarafından karşılanmaktadır. Başbakan ecevit, ancak ödenek kesilince gladyo’dan haberdar olabilmiş, “gladyo var” filan gibi laflar geveledikten sonra, Çigli’de kurşunu yedikten sonra susmuş, susturulmuş en nihayetinde derin devlete biat etmiştir. bu biat aynı zamanda yaratılan “umudumuz ecevit”, “umudumuz karaoğlan”lıktanta istifa etmeyi gerektirmiştir.
1955’den itibaren dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ projesi abd önderliğinde yürürlüğe konulmuş, bu toplum mühendisliği projesi ASLOLAN olgu olmuş, bunun dışında kalan her arguman, her aktör bu aslolana hizmet etmiş, hizmet etmeyen, ayak bağı olanlar (kemal türker, deniz gezmiş, mahir çayan, eşref bitlis, uğur mumcu, abdi ipekçi v.d.) tasfiye edilmişlerdir.
bu toplum mühendisliğinin ana karargahı ordu olmuştur. o gün bugün ordu, devleti olan bir ordu haline gelmiş, getirilmiştir.
uyduruk sebeplerle menderes nasıl asıldıysa, deniz gezmiş te aynı şekilde asılmış, ortadan kaldırılması gereken mahir çayan, bilinçli bir şekilde maltepe cezaevinden firar ettirilmiş ve kızılderede katledilmiştir. normal bir ülkede görülemeyecek derecede anormal olan bu icraatlar oluşturulan derin devletin emriyle gerçekleştirilmiştir.
gerekli ayıklama ve tasfiyeler yapıldıktan sonra uygulanmakta olan toplum mühendisliği projesi sonucu türk solu; doğu perinçek, mihri belli (*) gibi ajan-pravaktörlere teslim edilmiştir. bu teslimiyetin sonucunda dünya solu ile bir ilgisi olmayan anormal-hormonlu bir sol yaratılmıştır. derin devlet projesi olarak yaratılan türk solu (ergenekontra-sol/chp), türk sağından daha gerici ve daha faşisttir.
(*) Ocak 1971’de ASD’ye yazdığı AÇIK MEKTUP’ta mihri belli ve çırağı doğu perinçek’in mahir çayan tarafından hain ilan edilmesi boşuna değildir. hainlik bugün çok daha netleşmiştir.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Kas 3, 2009 | Reply
“1955′den itibaren dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ projesi abd önderliğinde yürürlüğe konulmuş,”
şuna 1945 diyelim.
“bu toplum mühendisliğinin ana karargahı ordu olmuştur.”
bu tamamen yanlıştır.büyük şef inönüdür,o kararğahı kuran.ordu o kararğahın arka kapısında bekliyordu.birde toplum mühendisliği felan yoktur.o dönemde ABD türkiye’nin kendi kendine yetebilmesinden rahatsız olmuş,ruslar ğelecek diyerek,yerli sanayinin önünü tıkayan yardımlar yapmıştır.bu ABD’nin işine ğelmiştir.rusya’nın hemen altında stratejik bir müttefik.beraberinde türkiye arıza çıkarmasın cazip olarak çeşitli yardım yapmış.inönüde bu yardımlarla daha büyük olabilmek için yerli sanayinin we yerli üretimin içine etmiştir.
inönünün kişisel hırs we kişisel çıkarları ülkeyi ızdırap dolu bir bunalıma sürüklemiştir.sonrasında siyasette yaşanan pis olaylar,onyıllar boyu sürecek bir toplumsal ahlak bozulmasına yol açmıştır.adam kayırmacılık,üşkağıtçılık.üretmek,çalışmak yerine yan ğelip yatmacılık.bir yere bir kişi alınacaksa yaptığı işe ğöre değil,kimin adamı olduğuna ğöre alınması,eğer koyu bir atatürkçü we solcu değilsen dewlet kadaemsinde yüksek bir bürokrat olmayı unut.atatürk’ü kullanarak hertürlü işlerini çewirdiler yine çalışmadılar.
Yazan:MY Tarih: Kas 3, 2009 | Reply
Atatürk’ü aklama çabalarini yersiz buluyorum,
Mimar sinan’in ve daha bir sürü osmanli büyügünün mezarlari açilip kafataslari ölçülürken MKA hayattaydi, “oolum! Manyak misiniz? ne yapiyonuz?” gibi bir sey söyleyebilirdi degil mi?
Rastlantiya(!) bakin ki bu kafatasçiligin basini çeken Türk Antropoloji dernegini de MKA kurmus :))
Bkz: http://www.derindusunce.org/2009/03/11/mimar-sinanin-kayip-kafatasi/
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Kas 4, 2009 | Reply
Mehmet bey,Atatürk,bir dahiydi.ben bile buğün düşünüyorum we bu dahinin nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu çözemiyorum.bir toplumu bira arada ğüçlü we birbirine kenetlenmiş bir şekilde tutmanın bir kaç yolu wardır.birisi dini kullnamaktır.din bir toplum için birleştirici bir unsurdur.diğeri ise milliyettir.osmanlıdan sonra kurulacak bir deletin uzun yıllar yaşayabilmesi için bu milleti bir arada tutacak bir unsur ğerekiyordu,oda türk milliyetçiliğiydi.
Atattürkün bazı söylemleri aslında olanı değil,olması ğerekenleri ifade eder.bu obamaya werilen nobel barış ödülüne benzer.biri aslında çalışkan değildir ama çalışması için sen çalışkansın birisin dersin.türk milleti aslında zeki değildir ama motiwasyon için türk milleti zekidir der.obama aslında barış için bir adım atmamıştır ama barış için birkaç adım atması için barış ödülü werilir.
Atatürkün zekasını we yaptıklarını ğerçek anlamda sorğulayacak durumda olduğunuzu düşünmüyorum.yaptıkları bir çok şeyi daha çok sonraları anlayacağız.
Atatürk ğerçek bir watansewerdi.buna samimi olarak inanın yeter.yada böyle olduğunu bilin.ğerçek watansewer bulmak çok zor olduğundan nasıl bir şey olduğunu kafamızda canlandırmamız epey zor oluyor.
bu ülkeye ğerçek anlamda demokrasi bile ğelemiyor,bu ülkeye ğerçek anlada hukuk bile ğelemiyor.sebebi bizzat biziz bunu düşünün.ilk başlarda erdoğan’a kızıyordum,demokrasi için neden adım atmıyor diye.ancak bizim az ğelişmiş ülke olmamız,az ğelişmiş toplum olmamızdan dolayıdır.
bizlerin hararetle tartıştığı konuları ğerçek anlamda çözebilmemiz için birkaç nesil ğeömesi ğerekiyor,bu süre ğeçene kadarda farklı fikirlere sahip bireyler birbirine tahammül ğösterebilme zahmetinde bulunacak.
Yazan:rıza altunışık Tarih: Kas 4, 2009 | Reply
Mehmet’ime selam Kanyon
Rıza Altunışık
Selamün aleyküm Mehmet’im. Utanıyorum Çanakkale’den, Sakarya’dan, utanıyorum kış ayazında çocuğunun üzerinden örtüsünü alıp cephaneyi saran Şerife Bacı’mdan
Utanıyorum, Fatih’ten, Yavuz’dan, Alparslan’dan, utanmak ne kelime, ar ediyorum Hz. Muhammed’den. Yüzüne bakamıyorum şehidim Mehmet’imin
Şehitler ölmez Vatan bölünmez demiştik…Vatanı bölmek isteyenler, milletin en kutsal yerine daldılar… Sen şimdi öldün Mehmet’im…ben ise kahrımdan başımı kaldıramıyorum.
Hani analarımızın bacılarımızın bela okuduğu, hani Sana dağda kurşun sıkanlar, yoluna mayın döşeyenler var ya…onları cezaevlerinden aldılar mecliste ağırladılar, hatta milletvekili yaptılar, ben ağlamayıpta kim ağlasın Mehmet’im.
Sana ben ne cevap vereceğim Mehmet’im.
Sen sıradağlar gibi toprağın kara bağrında yatarken, sana kurşun sıkanları başıma tac ettiler Mehmet’im
“Ben niçin Şehit oldum” diye soruyorsun Mehmet’im…
Ben şimdi sana ne cevap verip, ne söyleyeyim? Açma yaramı Mehmet’im, seni katledenlerin başına sayın, senin gibi şehit olanlara da kelle diyenler gene baş tacı edildi ben ne diyeyim Mehmet’im.
Domuz etini kesimlik hayvanlar sınıfına sokanlar, İki paket erzak, beş torba kömüre ananı, babanı, amcanı, çocuk ve torunlarını kandırdılar… Ben sana bir şey söyleyemem…Ben sana bir cevap veremem Mehmet’im.
Dağlarda ve şehirlerde sana kurşun sıkan eller şimdi kına yakıyor, ben kahrımdan ölüyorum Mehmet’im…
Sana pusu kuranlar, beşikteki bebeğe ve yetmişlik anama dahi yirmi mermi sıkanlar… Türkiye bölünsün, apo serbest kalsın diye Meclis kürsüsünden bağırıyorlar, sana ben ne anlatayıp senin ızdırabını nasıl gidereyim Mehmet’im
Sen şehit oldun, Dökülen kanın yerde kaldı Mehmet’im…Allah indinde yerin belli..kurtuldun.
Bizi affet Mehmet’im. Sen bir sefer şehit oldun kurtuldun biz her gün kahırdan ölüyoruz Mehmet’im.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 4, 2009 | Reply
Kim demişti, bir Makedonyalı’nın, dünyanın ırk olarak en karışmış milletini Türklük altında toplaması kadar dünyada ironik bir şey olamaz diye. Gerçekten bir deha olduğunu kabul etmeliyiz. Aslında bu ırkta kaynaşma fikrinin patenti Atatürk’e ait değildi; Osmanlı’yı kurtarmak için böyle bir çıkış yolu öteden beri düşünülüyordu. Dönemin faşist eğilimleri de günün modasını belirliyordu. Ama imparatorlukta kırk çeşit insan vardı; bunları Türk olarak birarada tutmak mantıksızdı. İmparatorluk küçüle küçüle buna müsait bir hal aldı. Tabi buna engeller vardı. Rumlar, Ermeniler tehcirle, mübadele ile azınlık statüsüne getirildi. Kalanları da ağır vergilerle, her fırsatta yabancı oldukları hatırlatılarak kaçmaya veya sinmeye zorlandı. İç unsurlar da asimile edildi. Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar vs. iyi uyum sağladı. Ama iş geldi, geldi Kürtlerde ve dindarlarda tıkandı. Bu iki baş ağrısı olmasaydı Atatürk başarılı olabilirdi. Adamın, maarif olmasaydı okulları iyi yönetirdim demesi gibi.
Bence Türkiye’nin dönüm noktası Atatürk’ün silah arkadaşlarının kurduğu liberal demokrat çizgideki Terakkiperver Cumhuriyet fırkasının kapatılmasıdır. Kapatılmasaydı bugün herşey çok farklı olacaktı. Atatürk sağolsun iyi askerlik yapmış ama maalesef ekonomiyi ve siyaseti batırmıştır. Zaman geçtikçe bunu daha iyi anlıyoruz.
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Kas 4, 2009 | Reply
Ben Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyorum. Nüfusumda “Musevi” yazıyor ! Ve kendimi Türk olarak tanımlıyorum.
Belki de gerçekten “Türk” ırkından geliyorum. Bunu bilemem. Soy ağacımda Dedemin babasından geriye gidemiyorum. Ama kesin olarak bildiğim bu ülkede doğup büyüdüğüm ve buradan nereye gidersem gideyim beni Türk olarak gördükleri.
Oysa “Ülkem” dediğim yerde farklı soyadımdan dolayı beni “Türk” daha da kötüsü bu ülkeye ait saymayanlar var. İşte o zaman Atatürk’ün sözünü hatırlıyorum. “Ne Mutlu Türküm Diyene”. Ben de “Türküm” diyorum ve rahatlıyorum.
Bu ülkede dini yönden benim gibi azınlıkta kalanlara birçok yanlış yapıldı. Bu yüzden kendilerini “Türk” olarak tanımlamakda sakınca görmeyen yüzbinlerce Rum, Ermeni ve Yahudi başka ülkelerde yaşamak zorunda.
İşte bu yapılan yanlışlar, Atatürk’ün sözlerinin ne anlama geldiğini kavrayamayanlardan kaynaklandı. Ve hala da bu yanlışlar yapılıyor.
Düşünün %90’ı bir Yahudi ile bile hayatında tanışmamış bir ülkede, yanlış politikalar sonucu Büyük Çoğunlukla Yahudi komşu bile istenmiyor ! Ve ne yazık ki bu istemeyenlerin çoğu, bu sitede dini haklarını ve özgürlüklerini savunanlar ile aynı zihniyete sahip olanların içinde.
Bu yüzden Atatürk gerçekten bir dahiydi ve Bigalıoğlu’nun dediği gibi, Dahileri anlamak zordur.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 4, 2009 | Reply
Bu sitede neyin savunulduğunu siz hala anlayamamışsınız Hakkı bey.
Bir yahudi Kemalist olarak (nasıl bir sentezse!) Kemalizmin tüm zorbalıklarına alkış tutup, sonra yahudi komşu istenmiyor diye ağlamak bana çok acayip geliyor. Yahudilik bir ırktır. dindar insanların yahudilerle bir problemi olamaz. Endülüsten tutun, 600 yıllık Osmanlı tarihine göz gezdirin, Musevilerin dünyada en fazla bu topraklarda barış içinde yaşadıklarını göreceksiniz. Demek ki problem sizin ırkınız, dininiz, Yahudiliğiniz, Museviliğiniz değil. Bunları sorun eden hep Kemalistler olmuştur bu ülkede. Günümüzdeki durum da İsrail karşıtlığından ibarettir. Siyonizmin ortaya çıkmasından sonra belirmiştir. Bernard Lewis’in “Semites & Antisemites” kitabını okuyun.
Ayrıca hiç yahudi komşu istemeyen birine rastlamadım. Olmayan sorunlar üretip durmayın lütfen.
Kemalist yahudi… allah Allah, başımıza taş yağacak 🙂
Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Kas 4, 2009 | Reply
Ekrem Bey ya siz Türkiye’de yaşamıyorsunuz. Ya da hatırlatmak isterim ki, Yukarıda Allah var !
Bahsettim araştırma sonuçlarını gazetelerden aldım. İşte güvenebileceğiniz bir gazete…
http://www.stargazete.com/acikgorus/biz-sizi-halklar-ve-kabileler-halinde-yarattik-ki-tanisasiniz-haber-216924.htm
Ayrıca Yahudilik bir dindir. Türk Irkından da Yahudiliği kabul etmiş kavimler vardır. Mesela Hazarlar. Daha iyi incelemenizi tavsiye ederim.
Ben kendimi “Kemalist bir Yahudi” olarak tanımlamıyorum. Dikkat ederseniz “Yahudiyim” demedim. “Nüfusumda Musevi yazıyor” dedim. Devletin beni tanımlama şeklinden bahsettim. Dinim Allah ile benim aramda bir meseledir.
Facebook’a girip Kemalist sitelere kimlerin üye olduğuna bir bakın. Şoka girebilirsiniz.
Yazan:mehmet fatih koç Tarih: Kas 5, 2009 | Reply
Ya eskinin mollaları şimdi entel olmuş askeri askerliği tartışır hale gelmiş.Arkadaslar su yaptıgınız tartısmanın ülkeye bir faydası yok.Ateistlerin İslama “irtica mürteci” diye saldırmaları İslamı nasıl engelleyememişse Mollaların askere böyle saçma sapan yazılarla saldırmaları da asla ve asla asker sevgimizi öldüremeyecek .Yeter artık orduyu askeri küçük düşürdüğünüz kurumu yıprattıgınız.En azından islamı düşüncenin savunuldugu su şitede bari bunu yapmayın.Sopa şimdi bizim elimizde vurun kahpeye mantıgı ile yaklaşırsanız onlardan daha rezil hallere düşersiniz.
Hepinizi düşünmeye davet ediyorum….
Yazan:GERÇEK Tarih: Haz 5, 2010 | Reply
türkiye ordusunun kendini devletin sahibi olark görüp; istediği zaman darbe yapıp ,istediği adamı sorgusuz sualsiz öldürmesi bir çeşit şizofrenidir…bunlar kendilerine göre birer kahramandır.kendi kendilerine kendi vatandaşlarından düşman yaratıp şizofreni beyinlerini rahatlatmak için vatandaşını cezalandırırlar.bunlar öğrendiği bir kaç marşla çoşup ,onları destekleyen ahmak yazarların desteğiyle tam kontrol dışına çıkarlar..bunlara bunun böyle olduğunu da anlatamazsın ..çünkü ahmaklarla yapılan bütün tartışmalar kaybedilir..ancak zaman geçtikçe bunlar belki anlar.ümit zilelilerin şuan yeni 28 şubatı anladıkları gibi………..
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Haz 5, 2010 | Reply
Utanmak ‘dur utanayım artık’ diyerek olacak birsey degil.
Çıplaklar kampındakiler nasıl ‘aşmışsa’ bazı şeyleri, bunlar da benzer şekilde ‘aşmışlar’.
İkiyüzlülük kimileri için henüz utanç verici olabilir ama kimisi için bir yaşam biçimi.
Böyle adamdan bundan dolayı utanmasını beklemek çıplaklar kampındaki nudiste “hiç utanmayacak mısın?” demek gibi bir şey.
Hayır, utanmayacaklar.
Çünkü bunu ‘aşmış’ durumdalar.