Filistin Karikatürleri… Hanzala ve bir klip
By Özlem Yağız on Kas 5, 2009 in Makale
İki gün önce Balfour Deklerasyonu’nun yıl dönümüydü.Yani Filistin’in felaketine giden sürecin baslangıcı.
Klipteki karikaturlerin cizeri Naci el Ali 1987 yılında ingiltere’de mossad tarafından öldürülmüş bir sanatçı. Karikatürlerdeki arkası dönük resmedilen çocuk; Hanzala Naci el Ali nin meşhur karakteri. Naci el Ali vatanından sürgün edildiği yıllardaki yaşında çiziyor Hanzala yı hep. Ve Filistin özgürlüğüne kavuşana kadar Hanzala yüzünü dönmeyecek diyor. sanirim 4000 civarı karikatürde Hanzala hep sırtı dönük fakir bir çocuk olarak resmedilmiş. Hiçbir zaman büyümüyor ve yüzünü dönmüyor.
Hanzala kendini şöyle anlatır:
“Sevgili okur,
Kendimi tanıtmama izin verin. Benim adım Hanzala. Babamın adı önemli değil. Annemin adı Nakbah ve kızkardeşime de Naksa adını koydular. Ayakkabı numaramı bilmiyorum çünkü hiç giymedim. 5 Haziran 1967’de doğdum. (Birinci Arap-İsrail savvaşından sonra Filistin topraklarının geri kalanının İsrail tarafından işgal ve ilhakının duyurulduğu tarih.)
Milliyetim: Filistinli değilim, Ürdünlü değilim, Kuveytli değilim, Lübnanlı değilim, Mısırlı değilim, hiç kimse değilim. Kısaca, bir kimlik kartım yok ve herhangi bir memleketten olmakla de ilgilenmiyorum. Ben yalnızca bir Arabım.
“Naci ile tesadüfen karşılaştım. Çizmeyi bilmediği için işinden kovulmuştu ve başka bir iş arıyordu. Bana, bir ülke üzerine karikatür çizmeye kalktığı her defasında o ülkenin elçiliğinin protesto ettiğini ve resmi uyarı ve tehditte bulunduğunu anlattı. Şöyle dedi: “Durum iyi görünüyor, herkes kibar, hoş ve melekler gibi, bundan daha iyisi olamaz. Yani artık çizmeme gerek yok. Yaşamak için başka bir iş arıyorum.” Ben de şöyle dedim: “Sen korkaksın ve savaştan kaçıyorsun.” Onunla çok uğraştım, sonunda kararını verdirdim. Kendimi ona, bütün dilleri ve ağızları bilen eğitimli bir Arap olarak tanıttım. Ona, iyi, kötü, çirkin, adanmış… her çeşit insanı tanıdığımı söyledim. Ona savaş meydanlarına gittiğimi ve kimin savaştığını, kimin de sadece konuştuğunu bildiğimi söyledim. Ayrıca karikatürlerini onun için hergün çizebileceğimi, Allah’tan başka kimseden korkmadığımı ve öfkelenen olursa da defolup gidebileceğini de söyledim. Ona, arabalarındaki air condition için endişe eden ve Filistini düşündüklerinden daha fazla yemek pişirmeyi ve yemeyi düşünen insanları çizeceğimi söyledim.
“Sevgili okur, bu uzun giriş için özür dilerim. Lütfen sadece boşluk doldurduğumu zannetme. Kendi ve sanatçı arkadaşım adına herşey için, zamanın ve sabrın için teşekkür ederim. Yarın görüşmek üzere.
Hanzala”
5 Yorum
Yazan:özlem Tarih: Kas 12, 2009 | Reply
Naci el Ali
1936’da Filistin’de dünyaya geldi. 1948’de, topraklarından sürüldü. Ailesi ile birlikte Lübnan’ın güneyindeki Ayn-ül Hilva mülteci kampında yaşadı. Karikatürlerinde kamplar önemli yer tutar. Naci el-Ali Hanzala’dır: “Yalınayak Hanzala benim çocukluğumun sembolüdür. Filistin’den ayrıldığım yaştadır, bugün hala o yaştayım. Öyle hissediyorum ki Filistin’de bir çocukken zaman geçirdiğim her çalıyı, her taşı, her evi ve her ağacı hatırlayabilirim. Hanzala, aylaklaştığımda ya da sorumluluklarımı ihmal ettiğimde ruhumu çöküşten koruyan bir semboldür. Bu çocuk alnima sıçrayan temiz bir su gibiydi, beni zinde tuttu, hatalardan ve kaybolmaktan korudu. Sebatla Filistin’i gösteren pusulanın okuydu. Sadece coğrafi adlandırma olarak Filistin’i değil, insani anlamda bir Filistin’i. Nerede olursa olsun, Mısır’da, Vietnam’da ya da Güney Afrika’da, bir amaçtı”. Naci el-Ali 1987 yılında Londra’da İsrail ajanlarının düzenlediği bir saldırıda yaralandı ve saldırıdan otuzsekiz gün sonra öldü. Ama Hanzala yaşıyor. Yurtsuz ve her yerde. Hala oniki yaşında. Filistin’e dönünce büyümeye devam edecek.
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 12, 2009 | Reply
Sevgili Özlem hanım,
Önce bir fıkrayla başlayayım.
Fıkra alanında uzmanlaşmış bir grup,fıkralarını bir sayı okuyarak anlatırlarmış.Her bir fıkra bir sayı ile kodluymuş çünkü.15 ya da 23 dendiğinde diğerleri gülmeye başlıyorlarmış anlayacağınız.Derken bunu izleyen biri kendince güzel bulduğu bir fıkra seçerek katılmak istemiş aralarına.Yüksek bir ses tonuyla 65 diye seslenmiş.Ancak kimseler gülmemiş.
Adamcağız şaşkınlık ve mahcubiyet karışımı bir üzüntüyle fıkrasına neden gülünmediğini sormuş.
Gelen yanıt şu olmuş:”Fıkranız çok güzel,ama anlatmaktan anlatmaya da fark birader”.
Affınıza sığınarak söylüyorum,siz çok güzel anlatmışsınız.Kusur sizde değil.Lakin siz ne kadar güzel anlatsanız da işin sırrı bizim ne kadar anladığımızda gizli.Bakın,sunumun altındaki yazıya Humeyni ya da Fethullah Gülen ismi veya Kemalizm,Sol,Liberalizm vb tanımlar geçseydi görün siz tartışmak için birbirimizle nasıl yarıştığımızı:))
Diyeceksiniz ki hiç mi okunmadı/izlenmedi?Hayır eminim okuma/izleme oranı bir hayli yüksektir.Fakat yine de susmayı tercih ettik(bendeniz de dahil).Peki hiç mi söyleyecek bir sözümüz yoktu.Olmalıydı kuşkusuz.Ama bir şartlanmışlık hali midir nedir,bir şekilde dürten,iten,itekleyen bir malzeme bekleriz.Bizi tetikleyecek yeterli atmosfer bulunmuyorsa susarız.Bakın “ölüm gerçeği”nin anlatıldığı yazılar hep böyledir.Mehmet beyin “Ne yani?Ben de mi?başlıklı yazısı buna örnektir.Oysa bu ve bir önceki benzer yazısı benim nazarımda Mehmet beyin en güzel ve en anlamlı yazılarıdır,liste başı olacak düzeydedir.Lakin iş ölüm gerçeğine geldi mi söyleyecek sözümüz kalmıyor,kelimelerimiz tükeniyor.
Diyeceğim o ki sorun sizin anlatma şeklinizde değil bizlerin anlama ve anlamlandırma becerimizde.Zira tartışmayı alevlendirecek “sağlam”bir materyal bulunmuyorsa hep beraber sumayı yeğliyoruz.
Umarım fıkraya alınmamışsınız.Nerden aklıma geldiyse bir paylaşayım dedim.
Sevgi ve saygılarımla.
Yazan:durhat Tarih: Kas 12, 2009 | Reply
ben de yazıyı okuyup da yorum yapmayanlardanım.aziz yılmaz beyin okurlarla ilgili tesbiti biraz iğneleyici olmuş.ancak haklı olduğu noktalar da yok değil.eleştirinin eksik olan yanı bence tüm okurları aynı nedenlerle yargılaması.oysa her okur veya yorumcunun katılım tercihi birbirinden farklı olabilir.yani kiminin dikkatinden kaçar,kiminin ilgi alanının dışında olur,kiminin de gerçekten söylenecek bir sözü olmayabilir.ayrıca biraz da motivasyonla,konuya odaklanmayla ilgili durumdan da kaynaklanabilir.
dediğim gibi aziz bey biraz toptan biçmiş.
fakat yine de iyi oldu.önce özlem hanımın sonra da aziz beyin ismini görünce bir şeyler yazmaya heveslendim.biraz geçikmeli oldu ya gerçi:)
yalnız şunu da belirmekte yarar var.Naci El Ali onurlu bir yaşam için mücadele vermiş bir şahsiyet.kendini adadığı bu yolda da hayatından oldu.bunları solcuların bir zamanlar filistin kurtuluş mücadelesine sempati duydukları dönemden biliyorum.sonra hareket kısmen ideolojik bağlamda çehre değiştirince nedense sol hareket ve fraksiyonlar da varolan kısmi desteği çekerek filistin sorunundan uzaklaşır oldular.tabi bu ayrı bir tartışma konusu.yalnız ülkemizde uğradığı ideolojik sapma aynı şekilde mazlum halkların kurtuluş mücadelelerine bakışında da benzer pusula değişikliği yarattı sol çevrelerde.
ama tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen umutluyum.solun sırtını döndüğü bu mücadelenin daha sahici bir destekle desteklendiğini görmek insanlık adına beni sevindiriyor.özellikle özlem hanımın gayretleri takdire değer.bir panelden diğerine,bir seminerden ötekine koşturuyor.sunumlar,dosyalar hazırlıyor.yardım ve destek kampanyalarıyla kardeş filistin halkının yanında yer alıyor.tabi bizlerle de yazı ve makleleriyle paylaşıyor bütün bunları.
açıkçası Naci El Ali’nin şahsında hanzalayla bizi tanıştırması geçiştirilecek basit bir eylem değil.o günden bu güne hiç büyümüyen ama o asil ve vicdanlı sesi yaşatan hanzala’nın sırtı insanlığa dönükse bizlere bir şey söylemek istiyor ve işte o sese karşılık söyleyecek bir kaç sözümüz olmalı.belki bir cesaret,belki bir umut sözcüğü ama yüreğimizden kopup gelmeli o ses.
teşekkürler özlem hanım.ne söyleyeceğimi bilmiyor olmamdan ötürü duyduğum ürkeklikle gecikmeli oldu biliyorum.ama sizden ve filistinli çocuklardan özür diliyorum.
Yazan:özlem Tarih: Kas 12, 2009 | Reply
Merhaba Aziz Bey ve Durhat Bey,
ben bu yorumu sizler hüzünlenesiniz diye ya da mahçup hissedesiniz diye değil aslına bakarsanız bir yorum daha düşersem bu güzel klibi(bu iltifatı yapıyorum çünkü bu sefer klibi hazırlayan ben değilim) bu sayede bir kaç kişi daha görür diye düştüm.:) Yorum almayınca bazı yazı ve görseller çok hızlı bir şekilde listeden düşüyor ve pek de görünmüyor.
Doğrusunu isterseniz ben de çok trajik bir konu gördüğümde yorum yapmakta çok zorlanıyorum. Sanki ne dersem sahte olacakmış hissine kapılıp çoğu zaman susuyorum. Ama bu suskunluğum ilgisizlikten değil bunu da biliyorum. Yine de sitenin mantığı böyle yorum yapılan yazılar doğal olarak çok daha fazla takip ediliyor…
Bir de Naci el Ali’nin bu sözlerini bugüne kadar hiçbir yerde görmemiştim. Bu konuda nefis çalışmalar yapan bir arkadaşımın hazırladığı takvimin sonunda bu yazıyı görünce paylaşmak istedim. Meğer arkadaşım ingilizce bir dökümandan kendisi tercüme etmiş. O yüzden bu Hanzala hakkındaki sözleri bir yerde görmemişim.
Filistin meselesinin iyi diye nitelenemez ama tek iyi bir tarafı varsa dünyaya çok büyük sanatçılar kazandırdı. Yersiz yurtsuz hüzünlü sanatçılar.
Naci el Ali, Mahmut Derviş, Mouid Bargouti, Reem Keldani, bu klipteki şarkıyı seslendiren Rim Banna ve niceleri. Evet Filistin edebiyatını ve sanatını tanımaya değer.
Ara ara sizlerle paylaşmayı dilerim. Belki sinemasını da Enver Bey bizlere tanıtır yakında.:)
Selam ile.
Yazan:durhat Tarih: Kas 13, 2009 | Reply
Özlem hanım iyi düşünmüşsünüz,düştüğünüz yorum bu güzel klibin daha çok izlenmesini sağlayabilir.amacınızı anladığımı düşünüyorum.bu tür çalışmalar kısa sürede gündemden düşüp unutulmaya terkedilmemeli bence de.
saygıyla.