Tek telefonla yaparsın Erdoğan! Tek telefon!
By Rasim Ozan Kutahyali on Kas 17, 2009 in AKP, Aleviler, Ulus-Devlet
Geçtiğimiz çarşamba Alevi Çalıştaylarının beşincisi düzenlendi. Çok sayıda gazeteci ve yazarın katılımıyla çok verimli ve yararlı bir toplantı oldu… Devlet Bakanı Faruk Çelik de tüm gün toplantıdaydı… Daha evvel de yazdım. Bu çalıştayların organizatör ve moderatörü Necdet Subaşı, Alevi meselesine derinlemesine vakıf olan ve her şeyden önemlisi meseleye tamamen özgürlükçü-demokrat perspektiften bakan bir akademisyen. O sebeple hiç biraraya gelemeyecek Alevi grupları bile Subaşı sayesinde aynı masada oturabiliyor…
Anladığıma göre, hükümet Alevi meselesinde adım atmak için çalıştayların bitişini bekleyecek… Bu arada kimi kendinden menkul “kanaat önderleri” Başbakan’a dahi ulaşarak, süreci baltalama arzularından vazgeçmiyorlar… Hâlâ kimi Sünni-dindar kesimler Alevilere “doğru din”in ne olduğu öğretilirse meselenin hallolacağını düşünüyorlar… Alevileri Sünnileştirme operasyonunun hikmetine hâlâ inanıyorlar… Türk devlet zihniyetiyle bu anlamda uyumlular… Hep söylüyoruz, bu devletin makbul kimlik tanımı “Laik yaşam tarzına sahip Sünni Türk (LAST)” tipolojisiydi. LAST’lardan oluşan bir toplum inşa etmek için bu devlet, Kürtleri Türkleştirmek, gayrıimüslimleri Müslümanlaştırmak, Alevileri Sünnileştirmek, Sünnileri de laikleştirmek istedi… Bu yönde çok-yönlü asimilasyon politikaları yürüttü… Bu ahlaksız politikalardan mağdur olmayan kesim çok çok az bu ülkede… Fakat diğer kesime yönelen asimilasyon operasyonlarında herkes devletin yanında saf tuttuğu için bu bozuk düzen bugüne kadar bu şekilde devam etti…
Kızı okullardan devlet tarafından kovulan, fikirleri sebebiyle içeri giren İslâmcı aydınlar konu Alevilere gelince kızlarına zulmeden o devletin ceberrut diliyle konuşuyorlardı… Defalarca katledilen, asimile edilmek istenen Aleviler, başörtülü kadınlara karşı onları katlettiren devletin hükümran diliyle konuşuyorlardı… Bugüne kadar bu hep böyle oldu… İlk defa bugünlerde bu adaletsiz durumun değişebileceğinin işaretleri görünüyor…
Çalıştayda da ısrarla altını çizdim… Alevi meselesi bir dinsel mesele asla ve asla değildir. Tamamen aileden devralınan bir soy-kimliği meselesidir… Devletin muhatabı Alevilik değildir, Alevilerdir… Aleviliğin ne olduğunun devlet nazarında bir önemi yoktur. Tıpkı Kürtlüğün ne olduğunun bir önemi olmadığı gibi… Aleviler ister inançlı ister inançsız olsunlar soylarından gelen bu kimlikleri sebebiyle ikinci sınıf yurttaş kabul edilmektedirler… O bağlamda Alevilik meselesinin “Etnik bir mesele”den hiçbir farkı yoktur… Bu topraklarda kimse Sünni bir aileden gelip 30’lu yaşlarında Alevi olmaz, olamaz… Bu bağlamda “Yahudilik” kimliğiyle çok benzemektedir Alevi kimliği… İnanç ve ritüeller içeriği vardır. Ama o kimlik kökeninden gelen biri hiç inancı olmasa da, ateist de olsa Alevi kimliğine sahiptir… Bu sebeple sosyal ve kamusal dışlanmaya muhatap olmaktadır… Devlet alanında görevi varsa Alevi kimliğini saklamak zorunda bırakılmaktadır… Devlet-dışı alanlarda da, hatta son derece laik ortamlarda da genelde Aleviler kimliklerini saklarlar… Saklamak zorunda bırakıldıkları bir atmosfer vardır. Çok laik, çağdaş, Atatürkçü isimler de Alevilere karşı küçümseyici bir bakışa sahip olabiliyor çünkü (Önümüzdeki yazı detaylı olarak bu konuya değineceğim).
Öte yandan, hangi eğilimde olursa olsun günümüz Alevilerinin tamamının ittifak ettiği temel talepler var… Birincisi, dindarlara da hiçbir yararı olmayan haftalık iki saatlik zorunlu din derslerinin seçmeli hale getirilmesi gerekiyor… Cemevlerinin yasal statü kazanması gerekiyor… Madımak’ın hepimizi birleştirecek bir İnsanlık Müzesi haline gelmesi gerekiyor… Hadi bunlar için hükümet bekliyor, hukuki bir altyapı lazım, ayrıca çeşitli sosyal maliyetleri var bu işlerin. Bunların planlanması lazım… Fakat çalıştayın öğle yemeğinde Faruk Çelik’e ısrarla söylediğim, hemen, şu an, tek telefonla yapılabilecek işler de var…
Başbakan’ın ya da Faruk Çelik’in tek telefonuyla Sultanbeyli’de Alevilerin yaşadığı mahalleye verilen “Yavuz Selim” ismi değişir. Oradaki Alevi yurttaşlar çok çok rahatsız bu isimden. “Yavuz Selim” ismi başka bir mahalleye verilir… Yine tek telefonla, şu an “Tunceli Üniversitesi” adındaki üniversitemiz “Pir Sultan Abdal” adını alabilir. Tüm Dersim halkını çok mutlu edecek bir adımdır bu… Üstelik AK Parti’ye de oy kazandırır. Dersim Katliamı’nı meşru görebilen CHP zihniyetine de tokat gibi cevap olur bu… Nevşehir’de açılan üniversitemize de “Hacı Bektaş Üniversitesi” adı verilmelidir. Tüm Alevilerin ortak talepleri bunlar… Üstelik hiçbir sosyal, siyasi ya da ekonomik maliyeti yok!
Ey Tayyip Erdoğan… Bu adımları atmak bu kadar kolay… 24 saat açık telefonunuzdan tek bir talimatınızla bunlar hayata geçebilir… Haydi Başbakan! Yapın bunu Allah aşkına, Muhammed aşkına, Ali aşkına…
3 Yorum
Yazan:ahmet ercan Tarih: Kas 18, 2009 | Reply
selamlar, rasim beyin görüşlerine katılıyorum. devlet küçük şeylerin farkına varmalı ve bunları artık kullanmalıdır. devlet vermekle zaman kaybetmez aksine verdikçe kazanır. marka parlatır. vatandaş devlete ne kadar kırgın olsa da teselli bulacağı yer yine devletidir.
ayrıca rasim ozan beyin röportajını beğendim. helin hanım ile olan pozlar olmasaydı daha iyi olurdu diyebilirim. iyisi mi oldu bilmiyorum ama bir tabu daha yıkıldı:)
Yazan:Mévandar Tarih: Kas 19, 2009 | Reply
Rasim Bey helin hanımla çok fotojenik çıkmışınız. Tebrik ederim. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Yazan:memleket Tarih: Mar 26, 2010 | Reply
konu isimlerle halledilemeyecek kadar ve sızın bılgı sevıyenızle olcuısunde yazınızda belırttıgınızden cok daha derındır,
ilk nokta osmanlıdaki alevi katliamı nasıl kabul ediliyor ise maraş ve sivastaki katliam da kabul edilmelidir.devlet alevilerden ıkı katlıam ıcın ozur dılemelıdır.
ikinci nokta alevilik sunnilik gibi diyanetin içinde bütçe ayrılan tanınan bır mezep olmalıdır. Anayasada yasalar ile sabitlenmelidir.Alevi dedeleri imamlar gibi maaş almalıdır, alevi dedesi yetiştiren eğitim kurumları oluşturulmalıdır.
Üçüncü nokta tüm eğitim sisteminde, sadece din derslerinde değil edebiyat derslerinde de alevilik islam dininin bir mezhebi olarak anlatılmalıdır. Kitapları yazan kurulda sunnilerle aleviler eşit sayıda bulunmalıdır.
osmanlı-milli selamet-adalet-refah-dyp-akp zihniyeti ile bu sorun cozulemez.