Alevileri suçlamak kolay
By Özlem Yağız on Kas 19, 2009 in AKP, Basın günlüğü, CHP, vicdan
Hilâl Kaplan (Taraf)
CHP’li Onur Öymen’in faşist zihniyetin sıradanlığını ifşa ettiği Dersim Katliamı’nı öven açıklamasından sonra Aleviler haklı olarak tepki gösterdiler. Alevilerin CHP (ben CHP diyeyim, siz Kemalizm anlayın) ile zımni ittifakını sürdürmelerine şaşıran, karşı çıkan, hatta Alevi CHP’liler için “onursuzdur” diyenler bile oldu. Bu noktada Alevilerin CHP ile olan bağını “karşılıksız aşk” ya da “Stockholm sendromu” olarak adlandırmak bana çok doğru gelmiyor. Sosyal bilimler formasyonunun bana kazandırdığı bir şey varsa o da özcülük karşıtlığıdır. Alevilerin özünde böyle bir “karşılıksız aşk/ sevgi” temayülü olmadığına göre CHP ile ilişkilerinin vahametini teslim ederek bunun nedenleri üzerine düşünmek zorundayız.
Cumhuriyet kurulduğundan beri en çok zulmedilen toplumsal gruplardan birini şüphesiz Aleviler oluşturuyor. O yüzden bu nedenlerin üzerine düşünmek kaçınılmaz olarak Maraş Katliamı’nı, Çorum Katliamı’nı, Sivas Katliamı’nı düşünmeyi de beraberinde getiriyor. Sünni kesimlerde bu katliamların çoğunlukla “halk içi ve halka ait” meseleler olmadığı, derin devletin ve/veya dış güçlerin kışkırtması ile meydana geldikleri zannı hâkim. Bu zannı bir tür wishful thinking, yani olmasını istediğinizin gerçekte olanın yerini aldığı bir düşünme biçimi olarak okumak mümkün. Ancak gerçekte olan bu değil.
Toplumda her daim bir Alevi-Sünni karşıtlığı mevcuttu ve ister dış güçler ister derin devlet yapılanmaları olsun toplumda zaten mevcut olan bu karşıtlık potansiyelinin kendisini ‘gerçekleştirmesini’ sağlamaktan daha fazlasını yapmadılar. Çorum’da ve Maraş’ta birbirini tanıyan insanlar birbirlerini hatta ağzı emzikli bebekleri bile öldürdüler. Bu noktada topu sadece dış güçler-derin devlet ikilisine atıp, “organize işler bunlar” deyip geçmek mümkün mü gerçekten?
Bazıları da bu katliamların yalnızca Alevilerin değil Sünnilerin toplumsal hafızasında da bir yara olarak yerini almış olduğunu söylüyor. Öyleyse neden bu katliamların yıldönümünde sadece Aleviler anmalar düzenliyor? Öyleyse neden hatırı sayılır bir nüfusu Alevi olan Çorum’da geçen yıl Hitit Festivali, Sivas ve Çorum Katliamlarının yıldönümlerine denk gelen tarihlerde yapıldı? Eğer toplumsal hafızalarımızdaki yaralar ortaksa bu tarihlerin Sünniler için de bir şeyler ifade etmesi gerekmez mi?
Bu katliamlar içinde en yakın olanı Sivas olduğu için ona özel bir önem atfetmek gerektiği kanaatindeyim. Sivas’ta yine derin devlet eliyle kışkırtılan olaylarda Madımak ateşe verilmeden ve 35 insanın canına kıyılmadan önce otelin etrafındaki insan sayısı Valilik raporuna göre 15.000 kişiydi. Çığlıklar atan, tekbir getiren, sloganlar atan 15.000 kişi, 35 kişinin öldürülüşüne şahitlik etti. Bu yüzden Sivas Katliamı, Alevilerin toplumsal hafızasında yoğun bir korku ve nefretle beraber anılan bir olaydır.
Korku ve nefret gibi güçlü duygularla anılan Sivas Katliamı’nı, Sünnilerin Başbağlar Katliamı’ndan ayrı kınayamayışı ise, Alevilerin Sünnilere karşı güvensizliğini katmerleştiren nedenlerden birisidir. Sivas Katliamı’ndan üç gün sonra Erzincan Başbağlar’da 33 kişinin, kadın-çocuk demeden PKK tarafından öldürüldüğü bu melun katliam elbette kınanmalıdır. Ancak iddia edildiği üzere PKK’nın misilleme amacıyla yaptığı bu katliamın dinamikleri Sivas Katliamı ile bir tutulabilir mi? PKK’lıların köy basıp katliam yapması, 35 kişinin 15.000 kişinin alkışları arasında öldürülmesi ile aynı kefeye konulabilir mi? Bu tavır -çok vulgarize bir biçimde söylemek gerekirse- Alevilere “sizden 33, bizden 33; idare ediverin” mesajı vermekten öteye geçebilir mi?
Alevilerin “Sivas’ta Yakanlar AKP’yi Kuranlar” sloganını hep çok hakkaniyetsiz bulmuşumdur. Ancak AKP’nin 2 Temmuz 1993’te gerçekleşen Sivas Katliamı’nın yıldönümlerinde sessiz kalması ve bu katliamı ısrarla Başbağlar Katliamı ile beraber ele alması Alevilerin incinmişliğini haklılaştıran noktaların başında geliyor. AKP’yi bu kadar kötücül bir yerden okuyan Aleviler içinse AKP karşıtlığı diğer her şeye üstün geldiğinden bir tarafgirlikten çok korku ve nefretle karışık bir karşı çıkma refleksiyle CHP’ye yöneldiklerini düşünüyorum.
Bu yılki 2 Temmuz’un nasıl da sessiz sedasız geçtiğini ve o sessizliğin altında ezilişimi iyi hatırlıyorum. O yüzden Alevileri suçlamadan önce toplumsal hafızalarının köşe taşlarını oluşturan katliamları hatırlamak ve iyi anlamak gerektiğine inanıyorum.
10 Yorum
Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Kas 19, 2009 | Reply
Sevgili Özlem, yazıyı aktardığın için var ol,
Sevgili Hilal Kaplan bu enfes yazının dd’ki ilk yorumcusu olmayı imtiyaz sayıyorum hem de Dersimli bir alevi…
Yazıyı şurasından burasından tırtıklayıp yorumlamayacağım,Dersimli Kemal’in neden yine palyaço gibi davaranarak (palyaçoya haksızlık mı oldu acaba) Kemallerin Onur’unu istifaya çağırdığını anlaşılır bulmuyorum, çıkıp ben böyle bir partiden böyle bir gerekçeyle istifa ediyorum deseydi onun bugüne kadar ki CHP’liliğini de affedecektim şahsım adına…Babam 40 yıllık CHP’li seçmen, yıllardır ikna edemiyorum valla, umarım ikna olmuştur… “Hayır oğlum ikna olmadım.” demesinden korktuğum için arayamıyorum… hem kürt, hem alevi, hem işçi hem de CHP’li olacan olacak iş değil diyorum, baba… O; hala bizi sunnilerin elinden Atatürk’ün kurtardığına inanıyor…Mervan’ın Yezid’in, Muaviye’nin yaptıklarının suçunu sunni kardeşlerinde aradığı için Atatürk ve tayfasını sanıyor ki Ali yanlısı… Annem Türkçe bilmiyor, günün birinde TV de haber izlerken her zamanki gibi tercümanlık yapıyordum, Çevik Bir çıktı haberlere, ne diyor dedi bu, dedim: Devrim yapacak onu açıklıyor, Annem: 38’deki gibi bir devrimse istemiyoruz dedi… sonra anneme ama 38deki gibi bir devrimi yapmak isteyen partiye her seçimde oy veriyorsunuz eleştirisinde bulundum…Annem şimdi daha liberal düşünüyor… Bizim Kemal’in de liberalleşeceği günü sabırsızlıkla bekliyorum…
Ayrıca Hilal Kaplan hakkındaki Ülkemizin nur yüzlü Kate Millet’ nitelemem devam ediyor…
Saygılar…
Yazan:Fehmi Tarih: Kas 19, 2009 | Reply
Her gün derin devlet operasyonlarını çarşaf çarşaf yayınlayan taraf gazetesinin bir yazarından bunu okumak komik doğrusu. Yazar yazısını sanki bir iki yıldır deşifre olan derin yapıların faaliyetleri sadece üç beş yıldır oluyormuş gibi bir kabule dayandırmış.
Yazar zaten her iki toplumun birbirini “boğmaya” hazır olduğunu birilerinin sadece fitili ateşlediklerini ileri sürüvermiş. Bunu yazarken hangi araştırmayı yada sosyal gerçekliği esas aldığı ise belli değil.
Sünni geleneğinde acılarla mezalim öyküleriyle hayatı sürdürmek, kimliğini ötekinin ettiği zulümle tanımlamak, motive etmek ne zaman oldu ki?… Tarihte türklerin uğradığı onca mezalim (rus,ermeni,çin,balkan vs.) ile mi büyütülüyor nesiller?
Kitle ruh haleti ile kullanılan başıboş kitlenin yapılan katliamı onayladığını nereden çıkarıyorsunuz?… Öyle olsa fısıltıyla bile olsa insanlar daha sonra “oh oldu, iyi oldu” dendiğini duyardı? Varmı böyle bir duyumu yazarımızın? Yada biz neden duymuyoruz etrafımızdan “oh iyi oldu” onaylama laflarını?
Sivas katliamının sünnilerin yaptığı bir katliammış gibi ele alınması tıpkı 1915 olaylarının da bir türk katliamı olarak ele alınmasına benziyor. Bu yanlış çünkü bunun böyle olduğunu iddia edebilmek için tıpkı Onur Öymen’in yaptığı gibi sünnilerden katliamları onaylama sözleri duymamız gerekiyor. Bir zihniyetin deşifresi yapılanlar “onaylayınca” anlaşılabilir ancak. Eğer onaylanmıyorsa Sivasta yakılanlara karşı insanlık suçu işlendiğinde herkes hemfikirse bu sünni kesimin zihniyeti hakkında yazarın kabulleri yanlış bir iddiadan öteye geçmiyor.
Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Kas 19, 2009 | Reply
Fehmi ne demek istedin:)
Yazan:ahmet medeni Tarih: Kas 19, 2009 | Reply
Aynen Cengiz Beyin dediği gibi:
“Fehmi ne demek istedin:)”
Yazan:Fehmi Tarih: Kas 20, 2009 | Reply
Taraf’ın son haberine göre derin yapıların azınlıklar üzerinde de vahim operasyon planları varmış. Bu planlar varsayalım başarılı oldu. Toplumda yapay bir kutuplaşma oluşturuldu. Ve planlanan oldu…
O zaman da Hilal hanım’dan “Ermenileri suçlamak kolay ” benzeri başlıklı bir yazı altına şu tanıdık ifadeleri bekleyebiliriz.
“Toplumda her daim bir ermeni-müslüman karşıtlığı mevcuttu ve ister dış güçler ister derin devlet yapılanmaları olsun toplumda zaten mevcut olan bu karşıtlık potansiyelinin kendisini ‘gerçekleştirmesini’ sağlamaktan daha fazlasını yapmadılar.”…
Vumhuriyet tarihi dahil yüzlerce yıl birarada yaşamış toplumların kendi aralarında sorun çıkarMadan yaşama becerisini bir kaç psikolojik harekat planlı eyleme mahkum etmek kolay nasılsa…
Maksat sosyolojik sünnilerin yada müslümanların ” ötekini boğmaya hazır ruh halleri ” üzerine tespit yapmak olsun öyle değil mi?
Yazan:Fehmi Tarih: Kas 20, 2009 | Reply
“Vumhuriyet tarihi” ifadesi “Cumhuriyet tarihi” olacaktı..düzeltilmesini rica ederim.
Yazan:Fehmi Tarih: Kas 20, 2009 | Reply
Özür dilerim, bir düzeltme yapmam daha gerekiyor. Son cümlem de aşağıdaki gibi olacaktı:)
Maksat sünnilerin yada müslümanların ” ötekini boğmaya hazır ruh halleri ” üzerine sosyolojik tespit yapmak olsun. Öyle değil mi?
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 20, 2009 | Reply
Fehmi bey,yanlış anlamayın ama itirazınızın dayanak noktasını ben de anlamış değilim.
Hilal hanım,karşılaştıkları soykırım,katliam ve halen sürmekte olan ayrımcılığa dikkat çekerek Alevilerin”politik tercihlerinde”ötürü suçlanamayacağına vurgu yapmış.Ki yazar ait olduğu kesimi eleştirerek bunu bir özeleştiri şeklinde sunmuş.
Zira Alevilerin varlığı ile politik duruşunun/tercihininin birbiriyle bağdaşmadığı yönünde bir kanaat hakim toplumda.Karşılaştıkları her bir hak ihlali,saldırı,katliam vs.gerçekleştiğinde de ne hikmetse bu kolaycı mantıkla suçlanıyorlar.Deyim yerindeyse-chp ile yakınlıkları,bağları gerekçe gösterilerek-adete günah keçisi gösteriliyorlar ve bu bazen müstehak oldukları yönünde bir hissiyat yaratıyor.
İşte Hilal hanım da bu haksız yargıları sorgulayarak Alevilerin anlaşılması gerektiğini dile getirmiş.
Şimdi izninizle sormak istiyorum,sizce böyle kolay yoldan yargılama anlayışı yok mudur?Bu bir.
İkincisi bunca travmaya uğrmış Alevi toplumu sizce nasıl bir tutum sergilemeliydi..
Ve üç,bütün bu kıyımlar,yakılmalar,katliamlar yaşanmadı mı-yaşandıysa anlamakta zorluk çektiğiniz nokta nedir?
Bakın,Alevilikten girip Ermenilikten çıkmışsınız.İyi hoş da.Affınıza sığınıyorum sanki Alevilerin acıları üzerinden-ya da Ermenilerin,Kürtlerin,hakları ihlal edilen sünni müslümanların vd.)bir çatışma ortamına çanak tutulmak istenmiş gibi bir tartışma düzlemine çektiğinizi düşünüyorum.Ben böyle okuyorum-tabii yanılmış da olabilirim.Ve sanırım bu hissiyat Sünnilerin sorumlu tutulmuş olmasınan duyduğunuz kaygıdan kaynaklı.Yanılıyorsam lütfen düzeltin.
Oysa sorun suçlu bulma ya da aklama meselesi olmasının çok ötesinde tüm yakıcı ve yıkıcılığıyla önümüzde duruyor.Biraz da bu tarafından bakalım.Tamam,sistemler,derin organisayonlar,provakatör güçler elbette bu kutuplaşmada başat rolü üstlenmiş durumda.Ama insaf edin bizlerin insan olarak hiçmi sorumluluğu yok?Bu derin güçlerin oyunlarına gelmeye elverişli olmasak bu kadar oyun oynabilir mi halklarımızın üzerinde…
Bence bu kısmını o kadar da dert etmemeliyiz.İnsanlar birbirine düşman ediliyor,acılar yaşanıyor biz nelerle uğraşıyoruz.Gerçekten çok üzücü.Bu tür sorgulamalarla vakit kaybedileceğine gelin bu topraklarda barışı tesis etmeye biz de birer tuğla koyalım.
Hilal hanım da bunu çok anlamlı bir biçimde yapmış zaten.Kendisini bu vicdanlı duruşundan ötürü kutluyorum.Ama sizin farklı kaygılarınız varsa bir şey diyemem.Fikir sizin sonuçta.
Yazan:Fehmi Tarih: Kas 20, 2009 | Reply
Aziz Bey ben yazıya farklı bir açıdan bakıyorum. Yazarın hassasiyetini ve empati arayışını vs teslim ediyorum yazarın dediği gibi geçmişte sünni kesim, alevi kesimin acılarına ortak olmalıydı. Aleviler acı çektiğinde yada acılarını andıkları zamanlarda keşke sünnilerde onların yanlarında olsalardı…sünniler bu uzak duruşları nedeniyle alevi vatandaşları CHP’nin kucağına itmeselerdi vs. diye güzel ve haklı temennilerde bulunuyor yazar. Bunlara itiraz etmek mümkün değil. Bence de keşke öyle olabilseydi…
Ancak yazarın da yazısında belirttiği üzere derin devlet operasyonlarıyla olmuş olan olaylar üzerinden acılara ortak olun(a)madı diye diğer bir kesimi “zulmü onaylayan ve içlerinde taşıyanlar” olarak suçlamaya(ben yazıyı böyle okudum) itiraz ediyorum. Sonradan farkettim ki yazar bazı yerlerde benim anladığım şeyleri kastetmemiş! Hata benim yanlış anlamamdan kaynaklanıyor.. buradan yazardan özür diliyorum…
Her şeye rağmen alevilerin kendilerine zulmedenlerle bir arada olup sünnileri ötekileştiren ve kendilerine zulmeden faşistlerin arasında blok halinde durmaları en azından her şeyin ayan beyan ortaya çıktığı son yıllar için mazeret olarak kabul edilebilir bir şey değil…Burada iradi bir durum var ve çok partili hayata geçildiğinden beri CHP’nin yada ona yakın güç odaklarının bu denli rahat ve sorumsuz davranmasının en önemli sebeplerinden biri alevi vatandaşların CHP’ye verdikleri destektir.
Bir de şöyle bir şey var hem ermeniler hem de alevilerin kanaat önderleri kendilerine zulmedenlerin aslında hangi zihniyet(ittihatçılık/ergenekon vs) olduğunu çok iyi biliyorlar ama nedense kitlelerini hep acılar üzerinden ve yanlış adrese ve başka bir mağdura yönlendirerek motive ediyorlar.
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 20, 2009 | Reply
Fehmi bey açıklayıcı yorumunuz için teşekkürler.Sanırım bir yanlış anlaşılma söz konusuydu,bu da giderilmiş oldu önemli ölçüde.
Yanlız önemli bir noktayı hatırlatmakta da fayda görüyorum.
Evet,kanaat önderleri olarak tanımladığınız kesimlerin yanlış politikalar sonucu sorunu “yanlış adreslerde”aradıkları kısmen doğru bir tespittir.Ancak temsil ettikleri kitleleri kendi politik hesaplarına alet etmek isteyen-ya da böyle bir gaye düşünmeksizin gaflete düşmüş olan-yönetici kadrolarla halkı birbirinden ayırmak gerekir diye düşünüyorum.
Zira politikacıların eğilimli olduğu şey vaziyeti idare etmek iken,mağdur olan halk kesimlerinin payına ise ağır bedeller ödemek düşüyor.
Bu,maalesef Ermeni hadisesinde de,Kürt soruunda da,sünni müslümanların uğradığı ayrımcılık poltikasında da benzer seyri izliyor.
Dolayısıyla bu kafa karışıklığının sorumluları,sorunları yaşayan halk değildir. Bilakis çözüm(!)iddiasında olan kanaat önderleri,toplum mühendisleri vs nin marifetidir bu.Onlar ki,siyasi hesapları uğruna sorunların çözülmesini dahi istemeyecek duruma gelebiliyorlar.
Bilmiyorum,belki yanılıyorum ama Türkiye’deki siyaset geleneği böyle garabet bir anlayış üzerine kurulmuş gibi geliyor bana.