Benim üniversitemde başörtüsü yasağı yok
By Ayla Chignardet on Kas 21, 2009 in Basın günlüğü, Başörtüsü Yasağı, Kemalizm, Laiklik, Yobaz Laikler
RisaleHaber–Meslek liselerine uygulanan katsayı engeli, düşünce özgürlüğünün kısıtlanması, başörtü meselesi gibi birçok durum uzun yıllardan beridir Türkiye’deki eğitim yuvalarında mevcut. Bir kısmı çok uzun bir süre uygulandıktan sonra kaldırıldıysa da, halk henüz refaha kavuşabilmiş ve istediği tarzda eğitim ve öğretimine devam edebiliyor değil.
11 yıldır Meslek Liseleri önünde duran katsayı engelinin kaldırılmasını nasıl yorumluyorsunuz? Bu engelin kaldırılması çok gecikmedi mi?
Ben bu soruya Medya’da daha önce cevap verdim. Orada da görmüş olabilirsiniz. Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)’un verdiği ‘katsayı engelinin kaldırılması’ kararını son derece olumlu karşılıyorum. Destekliyorum. Çok hayırlı bir karar olarak görüyorum. Tabii ki çok gecikmiş bir karar. Bunun da muhtemelen siyasi nedenleri vardır; oraya da yorum getirmek istemiyorum.
Üniversite dediğimiz eğitim yuvası nedir, nasıl olmalıdır? Üniversitelerde özgürlükler nasıl temin edilebilir? Türkiye’deki üniversitelerimizin, dünyadaki ilk 500 üniversite arasına girebilmesi için Ülke olarak neler yapmalıyız? Üniversitelerdeki kılık-kıyafet uygulaması nasıl olmalıdır? Bu ve daha başka soruları, Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay’a sorduk. Omay, Üniversitelerdeki başörtü yasağının kaldırılması için “Türban Bildirisi”nin altına imza atan akademisyenlerden biri…
Başörtüsü meselesi hakkında da yorumlarınızı almak istiyorum… Aylarca ÖSS’ye hazırlanıp sınavda büyük başarı gösteren başörtülüler Üniversite okuyamıyorlar… Hatta bu öğrenciler arasında, Türkiye’de derece yapanlar da var… Bu engeli nasıl yorumluyorsunuz?
Şiddetle, antidemokratik, özgürlük karşıtı olarak gördüğüm, insan haklarına aykırı bir uygulamadır. Ne yazık ki, hâlâ, despotik uygulamaların bir kalıntısı olarak vardır. Ve Üniversitelerde maalesef devam ediyor. Ben buna çok üzülüyorum tabii. Özgürlük dışı, insan haklarına aykırı bir uygulama nasıl yorumlanabilir ki? Ben bu uygulamaya son derece karşıyım. Zaten biliyorsunuz, “Türban bildirisi”nin altına imza atan biriyim. Ve halen de attığım imzanın arkasındayım. Bu sorunun ülke çapında kalkmasını istiyor ve temenni ediyorum. Çünkü bundan daha abes bir durum olamaz.
Sizin, kendi üniversitenizdeki kılık-kıyafet uygulamanız nasıl?
Benim kendi üniversitemde başörtü sorunu diye bir sorun yok. Herkes istediği gibi giyinebilir. Ne kendi öğrencilerim, ne hocalar, ne de memurlara böyle bir uygulamam yok. Üniversite özgür olan bir yerdir. Başkalarına da karışmıyorum. Kimsenin kılık kıyafetiyle ilgili bir itirazımız yok. Herkes istediği gibi giyinebilir; insanların ne giydikleri ne düşündükleri değil, ne öğrettikleri ve ne öğrenmek istedikleri önemlidir.
Üniversitenizde başörtülü biri derse girebilir yani…
Tabii ki başını açmadan derse girebilir; burada böyle bir engel yok. Herkes başörtüsü ile okuyabilir, Öğretmenlik yapabilir, çalışabilir. Az evvel de söyledim; Öğrencilerin başörtü engeli ile karşılaşılması kadar daha büyük bir abes olamaz…
Üniversitelerde Özgürlük var mıdır, Sizce?
Henüz hayır. Ama bizim Üniversitemizde var. Ama yaygın değil, hâlâ problemli. Eski kalıntılarla devâm ediyoruz çünkü.
Peki, Üniversitelerdeki özgürlük ne zaman ve nasıl temin edilebilecek?
Üniversitelerdeki özgürlüğü kısıtlayan tüm etkenler, Demokratik dönüşümle birlikte kendiliğinden ortadan kalkacaklardır. Ayrı tarzda kanun ve uygulamalara gerek yok. Zihinler demokratikçe, özgürlüğü kısıtlayan bu engeller ortadan kalkacaktır. Ayrıca, bunu/özgürlüğü yasaklayan bir kanun yok ki! Dolayısıyla yeni kanunlara hiç gerek yok. Dediğim gibi, insanların zihinleri demokratikleştikçe, süreç içerisinde bu durum kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Zihinlerin demokratikleşme süreci çok uzun mu sizce?
Ben sanmıyorum. Çünkü çok hızlı ve olumlu ve mutluluk verici bir demokratik dönüşüm var Türkiye’de.
Bu sürece Kürt açılım paketi de dâhil mi?
Bu bir demokrasi paketidir. Kürt açılımı gibi, bu da bir Müslüman açılımıdır aynı şekilde. Sadece Kürtlere has bir açılım değil ki bu! Sonuçta demokratik hak ve özgürlüklerin artmasına yönelik bir açılımdır. Her ne kadar Medya sadece Kürt açılımı olarak görse de, ben öyle görmüyorum. Kürtlere has bir açılım olmadığını muhtemelen ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Türklere yönelik de insan hakları ve demokratik gelişmeler olacaktır. Bu Müslümanlık için söz konusudur. Aidiyet için de söz konusudur. Kim ki dayatmalar altındadır, onların hepsi için bunlar söz konusudur. Ve söz konusu olması da gereklidir.
Peki, yasaklar neden dayatılıyor? Yasaklar bir şeyleri belirler mi, belirleyici midir?
Ötekileştirme… Yani, Faşizmin ötekileştirilmesi anlamında bir anlayıştır bu. Yani, benim inancım, benim anlayışım, benim ideolojim, sadece benimki doğrudur geri kalan hepsi batıldır anlayışının getirdiği bir antidemokratik uygulamadır. Faşisttir… Faşist bir uygulamadır yasaklar.
Üniversiteler nasıl olmalı?
Üniversiteler bir ilim-irfan yuvasıdır. Bilim üretilen yerdir. Öyle olması gerekiyor. Başka da hiçbir şeyin Üniversitelerde kıymeti yoktur. Tamamen özgür bir bilimle, açıklıkla, ilim ve irfanın işlendiği, tartışıldığı, mütalaa edildiği, müdaveleyi efkârda bulunulduğu bir ilim mahfilidir. Böyle olmadığı zaman, isterse adı Üniversite olsun muhtevası başka olur.
Peki, Üniversiteler öğrencilerin sosyalleşmesini de sağlar mı?
Hiç şüphesiz… Çok doğal ortamlarda bunlar kendiliğinden ortaya çıkıyor, gerçekleşiyor zâten. Yani, eğitim, öğretim, sosyalleşme, modernleşme, ideoloji sahibi olma, kabiliyetini geliştirme bunların hepsi Üniversitelerde olan şeyler… Biz de üniversite de öğrenci iken bir çok sosyal yönde kendimizi geliştirdik. Zihnin en berrak, en körpe, en taze olduğu dönemdir Üniversite yılları. Tabii ki, aynı yaş döneminin gençleri Hocalar ile birlikte Üniversitenin sosyal ortamı içerisinde son derece güzel çalışmaları sağlayabilir. Eğer sağlanan imkânlar iyi kullanılabilirse…
Peki, Üniversitelerimizin Dünyada ki ilk 500 üniversitenin arasına girebilmesi için Türkiye olarak neler yapmamız lâzım sizce?
Kendimiz olmamız lâzım. Öncelikle kendimiz olacağız. Mukallit bir medeniyet olmaktan çıktığımız takdirde Türkiye’nin birçok üniversitesi dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına girer. Eğer, Batı üniversitelerinin taklitleri olarak yaşamaya devam edersek böyle bir umut içinde olmamızın bir anlamı yoktur… Ne demek istiyorum? Kıymetli medeniyetimizi modern zamana, kendi üniversitemizi taşıması, diretmesi ve yeniden yaratması gerekiyor. Bu, çok yaratıcı bir deyim ile bir medeniyet algısı değişimi ile olabileceği bir şeydir. Rahmetli Cemil Meriç’in tanımlamalarıyla “oryantalist tip” olarak kendimize bakmaya devam ettiğimiz müddetçe, o aşağılık kompleksinden kopmadığımız sürece böyle bir sonuca ulaşamayız. Zihinde yollar kapalı ise, hiçbir değişim ve yenilikler bizi ilklere taşımaz.
Zihinlerimizde bazı değişiklikler yapmamız lâzım. Fikirler değişmesi lâzım. Yoksa bina ve laboratuarların değişmesi, duvarların değişik renklerle boyanması vb bazı görsel değişimlerin gerçekleşmesi ile mümkün değildir. Gerekli olan değişim, zihinlerde ki değişimdir. Bizim üniversiteler olarak buna ihtiyacımız var.
Bildiğim kadarıyla Üniversitenizde bir Kürt Dil Edebiyatı bölümü var… Bununla alakalı da biraz bilgi verebilir misiniz?
10 Eylül’de Yüksek Öğretim Kurumu’nun imzası ile kuruldu. Öğrenci ve Öğretim Elemanı alımı ise, bu yıla yetişemeyeceği için önümüzdeki yıl, yani 2010’da gerçekleşecek. Bu, Türkiye demokrasisi için atılan güzel bir adımdır. Hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.
Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
42 Yorum
Yazan:Murat Durduran Tarih: Kas 21, 2009 | Reply
anayasayı bir kere çiğnemekle bir şey olmaz. bence de anayasa mahkemesi kararına rağmen, yasağı uygulamaması iyi bir şey. Gerçi gidip birileri de madem anayasayı takmıyoruz, ben de meclisi tanımıyorum ne de olsa anayasayı uygulamıyoruz derse ne olur, Allah muhafaza bilemiyorum
Yazan:sq Tarih: Kas 21, 2009 | Reply
Artuklu üniversitesi Kürt Dili Edebiyatı bölümüyle gündeme gelmişti geçenlerde. Bence de bu güzel bir gelişme, başka bir üniversite de Ermeni Dili Edebiyatı bölümü açılacakmış sanırım, bu da çok güzel. Özellikle kütüphanelerini, arşivlerini, yayınlarını, yapılacak tezleri vb. merakla bekliyoruz.
Yazan:beytullah emrah Tarih: Kas 21, 2009 | Reply
inşaAllah rektör sözlerinin ardında durur.
yalnız burada şu risk var: yasak tamamen rektörlerin insafına terk edilmiş gibi görünüyor. yani herhangi bir standart yok. bir güvence de yok. yarın baskılar artar ve yasak uygulanmaya başlarsa -ki durumun konjonktürelliği unutulmasın- sorun daha karışık bir hal alır.
bu sebeple kesin çözüm için daha çok çaba!
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
Ne guzel..
Sayin hocamiz cok ozgurlukcu. Kizlarimiz basortusu takabiliyor mu, varsin ayni kentte cocuk yasindaki kizlar baslik parasiyla babasi yasindaki adamlara satilabilsin; gene ayni bolgede yuzlerce kadin “namus cinayetleri” adi altinda oldurulsun??
Birakin orada bir universite olmayi, azcik vicdan sahibi bir insan olmaniz bile bu konuda hic bir sey yapamiyorsaniz bir panel yapmanizi zorlamali.
Actim, universitenin websayfasina baktim. Hangi etkinlikler var? Bir siir yarismasi var. Bir de panel varmis: ” KUR’AN Ve Arkeoloji Işığında Nuh Tufanı Konferansı “.
Ne demis rektorumuz bakalim:
“Ötekileştirme… Yani, Faşizmin ötekileştirilmesi anlamında bir anlayıştır bu. Yani, benim inancım, benim anlayışım, benim ideolojim, sadece benimki doğrudur geri kalan hepsi batıldır anlayışının getirdiği bir antidemokratik uygulamadır. Faşisttir… Faşist bir uygulamadır yasaklar”
Eee hocam, sizin inanisinizdan baska inanc yok mu Turkiye’de ve dunyada?? O acilardan/perspektiflerden neden bakamiyoruz??
Neden sadece Kuran?? Dunyada yuzlerce din ve peygamber var: digerleri niye yasak sizin universitede???
Bizim evrensel bildigimiz bilim yerel mi oldu yoksa?
Sadece sizin inanisiniz mi dogru yoksa? Antidemokrasi, fasizm ??
Yok, yok. Asla fasist olamazsiniz siz. Basortu serbest ya. Varsin bilim de/ farkli dinler ve dusunceler de olmayiversin.
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
Tekrar selam,
Universitenin websitesini tekrar inceledim. Ilkokullar icin duzenlenen bir siir yarismasi ve ” KUR’AN Ve Arkeoloji Işığında Nuh Tufanı Konferansı “.
Baska en ufak bir etkinlik ve en ufak bir duyuru yok !..
Universitenin misyonuna bakalim:
“Sosyal olayların araştırılmasında özgür bilimsel bilgi üretmek ve buna dayalı sosyal politikalar önermek, uygulanmasında ve takibinde rol almak. ”
Inanilmaz sorunlu bir bolgedesiniz: bir seyler urtemeniz lazim, ne bileyim en azindan bir proje !..ama bir ufak etkinlik ve bir ufak duyurunuz bile yok (Kuran kapsamli bir “bilimsel” panel ve ilkokullara siir yarismasi disinda) !…
Kusura bakmayin ama insan ister istemez soruyor:
“Neden orda oturuyorsunuz, hocam”
Cok iyi biliyorsunuz ki, tum yurutme, gerek YOK gerek Cumhurbaskani gerek hukumet “basortusu destekcisi”; halk icinde “vay be ne dindar adam” diyrek saksakcilik yapacaklar da yok.
Siz bilim icin ne yapiyorsunuz? Oranin halkinin aydinlanmasina, sosyal sorunlara ne katkilar yapiyorsunuz? Ozgurluk icin ne yapiyorsunuz? Demokrasi icin ne yapiyorsunuz?
Bunlari soruyorum, cunki “basortusu takma ozgurlugu
Yazan:cb Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
Ahmet bey selamlar,
geçen bir kaç yorumunuzu bir başka başlık altında okudum,okuduklarımdan çıkarımlarımla kemalizmden kısmen sıyrılmış,baskın bir Atatürkçülük değil de daha makul anlaşılabilir bir Atatürkçülüğünüzü hemen fark ettim,böyle bir Atatürkçülüğü samimi ve anlaşılabilir buluyorum.
Bu yoruma bakınca aynı samimiyeti görmedim desem?Neden mi?Tr’de üniversiteler Yök gölgesi altında çoğunlukla Kemalist bir beyin yıkamanın öncülüğünde çalışmalarını yürütür,sanırım bunu inkar edebilecek bir kişi dahi çıksın,yok sanmam :)ve Yök bir üniversite kurumu olmaktan çok askeri vesayetin devamlılığı ve ülkenin laikliğine vurgu yapmada usta bir kurumdur değil mi?Kesinlikle.Bu anlamda üniversite hocalarından,okutulan derslere,verilen konferanslara kadar her türlü etkinlik kemalist,laik(laikliği açalım bu normal anladığımız bir laiklik değil yeri geldiğinde dinden beslenebilen bir laikliktir,çünkü halk dediğimiz beyaz türk olmayan sınıf Müslümandır ve ancak İslam’ın bu zihniyet eliyle revizyonuyla yönlendirilir,yani din işleri ve devlet işleri birbirinden ayrılmaz sadece din işine gelindiğinde kullanılmak için rafta hazır bulunur,o nedenle zorunlu din dersi vardır ama dinsel giyim yasaklıdır,daha net örneklerini son örneklerini ‘kafes operasyonu ‘(farklı dinlere mensup insanlar için hazırlanmış;Hristiyan,Yahudi) başlığında görebiliriz mesela ya da diyanet mahyaları örneğinde. )zihniyete yatırım yapmak için vardır.Yine Alevilere yapılanlar büyük bir siyasetin tezgahıdır ve Sünni İslam yönlendirmesiyle sistem eliyle kurulmuş bir komploda Sünni Müslümanlarda zalimlik yapmıştır.Sonuçta bu ülkenin Atatürkçülük anlayışı Yök,Asker,Yargı gibi kurumların elinde gerek dindarlık,gerek laiklik olarak kendini götürmenin bir siyaseti olarak devam ettirlimiştir.Aksini iddia edebilir misiniz?Sanmam.
Şimdi bu durumda bu duruma hiç eleştiri getirdiniz mi?Hiç bu İslam’dan başka din tanımayan ancak onu da işine geldiği zamanlrda,işine geldiği şekliyle kullanan kitleye herhangi bir eleştiriniz ya da müdahaleniz oldu mu?Olduysa okumak isterim,yok olmadıysa bu rektörü ‘kendi siyasetine yatırım yapmakla suçlayacak son insansınız’.Taşı en temiz olanın atması lazım,ne dersiniz?Bu rektörden daha temiz bir siyaseti mi var,Tr üniversitelerinin?
Yazan:cb Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
Şuan Tr üniversitelerinin eğitimde geri kalmış olması(birkaç üniv. hariç),Kemalist Yök’ün Kapitalist sistemi öğrenciyi helak eden Harç rezilliği ve başörtüsü gibi büyük sorunları vardır ve evet o üniversiteler gerçek anlamını taşıyıp özgür üniversiteler olmaları için siz hoşlansanızda hoşlanmasanızda benim oraya başörtülü girip eğitim almam gerekmektedir,direkt sizi kast etmeden genel konuşuyorum,her gördüğünü sorgulayan,rasyonel aklı ile övünen ebleklerin kendi zihinlerindeki ayrımcılığı sorgulayamadan,kendi çifte standartını,adaletsizliğini görmeden,beynindeki tüm kire rağmen çıkıp dini ve dindarları sorguladığı ve bunu yaparken güya var olan aklını merkeze aldığı yazıları,makaleleri,yorumları,konuşmaları okuyunca,duyunca kahkahalar ile gülmekten kendimi alamıyorum :):)
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
Sayin CB,
Cevabiniz icin tesekkurler.Ben de yaklasik bir haftadir burada degisik makaleler okudum ve cevap da yazdim.
Ama “benim dinim seninkinden ustundur” seklinde bir anlayis gordum ki bu anlayisin gelistirdigi ozgurluk arayisini samimi bulmadim.
Yetiskin bir bireyin basortusuyle ugrasmak tabii ki o kisiye yapilan bir haksizlikdir. Ama kadin sorununu ve ozgurluk olgusunu bir tek basortuyle sinirlamak ne derece bir demokrasidir?
Dinsel ozgurluk sadece sunni Islam icin mi gecer lidir? Kendi dininden baska dogru din tanimayan bir anlayis fasist degil midir?
Rektorun tavrini samimi bulmadim. Satir arasinda, “basortu serbest, ohh artik rahatim” cinligini sezdim. Ozgurluk, demokrasi soylemleri var ama universite sitesinde topluma, bilime, ozgurluge katki saglayacak bir satir, bir isik yok.
Hatirlarsiniz, su andaki YOK baskani basortuyu oven yazilarindan sonra kendini YOK baskani olarak buldu.Oyle de durdu.
Ben dinlere esitlik ve ozgurluk istiyorum, aynen Gelismis Ulkelerdeki gibi. Bu oynanan oyunlari samimi bulmuyorum. Dinin sov aracina donusmesini ve diger din/inanclari asagilayan tavirlari onaylamiyorum.
Turkiye’de devlet ve din isleri cok karisik. O meseleye burda girmek istemem, ama gelismis ulkelerdeki gibi olmali.
Anliyorum ki, ozellikle dogudaki “namus cinayetleri” sizi rahatsiz etmiyor. Fakirlik.. Insanlarin caresizligi… O mevkide yenilikci bir rektor neler yapabilir, neler.. En azindan dener..
Ama bu roportajindna sonra, o rektore kimse elleyemez. Bunu lutfen sizde inkar etmeyin: turban gunumuzde Turkiye’de prim yapmaktadir, ozellikle devletle iliskilerde.
Ben bir rektorun yaptigi islerle gundeme gelmesini isterim. Siteye bakiyorsunuz, attigi hic bir adim yok. Verdigi roportajda, tek nokta turban. Ve bu da baslik olmus zaten.
Dinsel ozgurluklerde sorunumuz var, tamam. Ama kolaycilik, adamcilik, tembellik gibi konularda da bahane aramayalim. Su rektor, hic bir sey yapamiyorsa 3 gonulluyle “kitap okuma kampanyasi” baslatir, en azindan gonullu icin ilan verseydi siteye, ya da roportajda belirtseydi.
Hic kusura bakmasin ama, koskoca rektor bir projesi, bir fikri, bir atilimi da mi yok turban’dan baska.
Ama iste o turban yetiyor degil mi? Ne aci, baska da bir sey beklemiyorsunuz.
Yazan:cb Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
Ahmet bey,
ben bu siteyi 1 yıldır takip ediyorum,8 aydır düzenli yazarıyım (cemile bayraktar) ve halen daha okumadığım birçok makale var,nasıl oluyor da bir haftada okuduklarınızla böyle bir somut veri elde ediyorsunuz?Ayrıca lütfen copypaste yönetmiyle bana link verin,DD içerisinde kim,nerede ‘benim dinim senin dininden üstündür’ gibi bir yaklaşımda bulunulmuş?
Tr’de kadın sorun başlı başına bir sorundur ve evet başörtüsü bu sorunun alt başlıklarından biridir,benim yorumumda kadın konusu nerede,nasıl sadece başörtüsüne indirilmiş?Size bir yazımın linkini vereyim ;
http://www.kuyerel.com/modules/AMS/article.php?storyid=3614
yani kadın konusunu ne ideolojik bir yandaşlığa ne de başörtüsüne indirgemiş biri değilim ama maalesef bu ülke de bir çok kadın hakları savunucusu vardır ama hiçbirisi başörtüsünü telafuz dahi etmez hatta bazı kadın derneklerinde ortak faaliyetlerde yapılan açıklamalarda daha çok feminist kimlikli kadın örgütleri biz başörtülü kadınlara ‘başörtüsü bahsinde bulunmayın’ telkininde bulunmuşlardır.Ah bir de eleştirdiğim tarafınıza bakıp,adaletli olabilseniz,hiç böyle bir kadın oluşumunu eleştirdiniz mi?
tekil örneklere düşen sadece siz olmayasınız?Doğu benim için başlı başına bir sorun kadın konusunu tek olarak ayırmıyorum,mesela büyük bir Kürt sorunumuz var,diğer dinler demiştiniz değil mi?mesela bir Alevi sorunumuz var ve hatta gündeme bakarsak büyük bir Dersim sorunumuz,Chp zihniyetinin katliam çağrıcısı bireylerinden(onur öymen) birinden gelen büyük bir sorunumuz var mesela hiç bunlara bakmayı denediniz mi?Sizin sahibi çıktığınız Mustafa Kemal’i kullananlar var mesela,hiç bunları eleştirmeyi denediniz mi?Ya kendiniz gibi olmayana sahip çıkmayı,bir ateisti kollamayı mesela?Ben denedim ;
http://www.derindusunce.org/2009/11/09/ey-turk-gencligi-bu-adamdan-tehditlerini-cek/
siz de lütfen biraz makul olun bahsettiğiniz şeyler bir rektörün değil bir ülkenin yetkililerinin görevidir.Ben,siz bireyleri olarak bu işe başlar ve devlette kendi eliyle bu gibi sorunlara çözüm bulmaya çalışır,şimdi olduğu gibi.Ayrıca eğer yanılmıyorsam,bahsi geçen üniversite Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünün açılacağı üniversite,Selim Temo’yu dinlemiştim bu konuda,eğer o üniversite ise o rektör üstüne düşenden fazlasını yapmış,ah keşke siz de 🙂
yoo,bizim hiç öyle bir kısıtlamamız yok o sizin başörtüsü korkunuz ya da biz dindarlara yaptığınız bir yaftalama ben almayayım :)biz almayalım :)size beklentilerimi yazmıştım,bir önceki yorumumu bir daha okuyun lütfen
Yazan:ilker Demir Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
Merhabalar Ahmet Bey,
bugün formunuzdasınız maşallah =)
aranıza girmek gibi olmasın ama,
“türban şov malzemesi yapılıyor” demişsiniz ve bu sebeple meselenin çözümünden yana değilsiniz sanırım. Yani en azından şov malzemesi olmaktan çıkması gerektiği düşünüyorsunuz. Peki ne yapmamız gerekiyor? Yeni anayasa hazırlanınca sadece başörtüsüne kafayı takan sivil toplum ve siyasi partilerin kulağını mı çekelim?
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
ARTUKLU ÜNİVERSİTESİ,SÜRYANİCE DİL BÖLÜMÜ AÇILMASI İÇİN ÇALIŞMA BAŞLATTI
Mardin`deki Artuklu Üniversitesi, dünyada Oxford Üniversitesi`nden sonra Süryanice eğitimi verecek ikinci eğitim üniversite olacak.
Dünyanın değişik ülkelerinde yaşamlarını sürdüren ve Mardin`de de yüzyıllardan beri Müslümanlarla birlikte barış ve hoşgörü ortamında yaşamlarını sürdüren Süryanilerin dili ve kültürüne Mardin Artuklu Üniversitesi sahip çıkıyor.
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, üniversite bünyesinde kurulacak Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü için ilk toplantısını Süryani Cemaati temsilcileri ile yaptı.
Rektörlük makamında düzenlenen istişare toplantısına Üniversite Rektörü Prof. Dr. Omay`ın yanında Deyrulzafaran Manastırı Metropoliti Salibe Özmen, Kırklar Kilisesi Başpapazı Gabriyel Akyüz, Sağlık Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. İbrahim Özcoşar ve cemaat temsilcileri katıldı.
Yeni kurulan bir üniversite olmalarına rağmen büyük başarılara imza attıklarını belirten Prof. Dr. Omay, `Üniversitemizin medeniyetlerin geçiş noktasında kurulması hasabi ile önceliğimiz, bu topraklar üzerinde yaşayan milletlerin dil ve kültürlerini gelecek nesillere tanıtmak için önemli projeler geliştirmektir.` dedi.
Omay, `Doğu dillerine yönelik Arap Dili ve Edebiyatı, Fars Dili ve Edebiyatı, İbranice ile Ermenice dil bölümleri açılması için çalışmalar başlattık. Üniversite bünyesindeki Şarkiyat Enstitüsü kapsamında olacak Aramice veya diğer adı ile Süryanice Dili ve Edebiyatı bölümü için toplanmış bulunuyoruz. Bu toplantılarımızın devamı diğer diller olan Kürtçe, Arapça, Farsca, İbranice ve Ermenice için de devam edecek. Kendi konularında uzman olan yazar ve bilim adamlarımızın görüşlerini alarak bu doğrultuda adım atacağız.` dedi.
Artuklu Üniversitesi`ni Ortadoğu`da medeniyetler üniversitesi haline getireceklerini vurgulayan Omay, `Burayı, farklı dinlerin dillerin kültürlerin bir arada yaşadığı ilim üniversitesi haline getireceğiz. Bizim kimsenin dili,dini ve kiyafeti ile uğraşacak vaktimiz yok. Bizim için önemli olan ilim ve irfandır. Artuklu üniversitesi Ortadoğu`nun özgürlükçü ve ilim üniversitesi olacaktır. Üniversitede kurulacak Süryanice dili ve edebiyatı bölümü dünyada sadece Oxford Üniversitesinde okutulmaktadır.Bu bölümü açarak da Türkiye`de bir ilke imza atacağız` şeklinde konuştu.
Deyrulzafaran manastırı Metropolite Saliba Özmen de, Artuklu Üniversitesi bünyesinde kurulacak Aramice (Süryanice) bölümü için Süryani cemaati olarak üzerlerine düşen her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi.
————————————–
Ahmet bey,görüldüğü gibi üniversitenin,“Ilkokullar icin duzenlenen bir siir yarismasi ve ” KUR’AN Ve Arkeoloji Işığında Nuh Tufanı Konferansı “.dışında da akademik ve bilimsel çalışmaları varmış.Tabii dünya dilleri ve kültürlerinin yaşatılması bilimsel kabul edilirse:)
Bilmem bunu nasıl değerlendirirsiniz?Bence konu üzerinde tekrar düşünün.
Saygı ve selamlarımla.
Aziz Yılmaz
Yazan:sq Tarih: Kas 22, 2009 | Reply
Aramice, Süryanice, Ermenice gibi dillerle ilgili böyle bir açılımı oldukça olumlu ve güzel buluyorum.
“KUR’AN Ve Arkeoloji Işığında Nuh Tufanı Konferansı”na gelirsek,
Şarkiyat Enstitülerinin olduğu yerde dinler tarihi ile bağ vardır, konferansı veren de bir Dinler Tarihçisi zaten. Avrupa’daki şarkiyat enstitüleri yıllarca “Eski Ahit Metinleri ve Arkeoloji Işığında” Orta Doğu’yu inceledi.
Buralardan sorun doğması ise haksız bir kuruntu değil hani zira Avrupa’daki şarkiyat enstitülerinin sorunlu tarihlerinin bir nedeni de dini metinleri objektiflikten uzak ve şematikleştirici biçimde ele alış yöntemleri.
Bu konuda dikkatli olmak lazım.
Yazan:sq Tarih: Kas 23, 2009 | Reply
Bir de Mardin’de bir “Şarkiyat Enstitüsü” kuruluyorsa, sorulacak sorular ve başlık bunlar olmamalıydı. Edward Said’in tabiriyle aslanların kendi tarihlerini (şarklılaştırılmış şarklılar oluyor bunlar) nasıl anlattıkları, ifade ettikleri ile ilgilenmemiz lazımdı oysa Artuklu Üniversitesi ile ilgili röportajın konusu kılık kıyafet meselesi, derselere başörtülü girilip girilemeyeceği.
Saçma sapan yasaklarla uğraşınca ortaya da böyle bir sığlık çıkıyor. Çok yazık bir haldeyiz gerçekten.
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 23, 2009 | Reply
Sevgili CB,
Su satirlarinizla kendi inancinizi yuceltip, kendi inanciniz disindakileri asagiladiginizin farkindamisiniz??
“yoo,bizim hiç öyle bir kısıtlamamız yok o sizin başörtüsü korkunuz ya da biz dindarlara yaptığınız bir yaftalama ben almayayım :)biz almayalım :)size beklentilerimi yazmıştım,bir önceki yorumumu bir daha okuyun lütfen”
Bakin ne sonuclar cikiyor bu satirlardan:
Siz dindarsiniz, biz degiliz. Biz basortusunden korkuyoruz.Sizin inanciniz bizimkinin ustunde. Siz erdemli ve faziletlisiniz, biz degiliz, utanmadan size satasiyoruz…
SORUN SU:
Universiteler yaptiklari yenilikler, basarilar, uluslararasi yayinlar vs. olcutleriyle puan alip dunya ligine girerler. Boyle bir sey gormedim. Yazinin basinda bir de boyle bir iddia var cunku.
“Türkiye’deki üniversitelerimizin, dünyadaki ilk 500 üniversite arasına girebilmesi için Ülke olarak neler yapmalıyız?” denmis !..
Bakin, Turkiye’deki (ozellikle dogudaki) kadin sorunu uzerine calisan Sabanci Universitesinden bir bayan akademisyen gecen aylarda “cok aci var dayanamiyorum” deyip intihar etti. Cok uzucu bir olay degil mi?
Keske Istanbul’dan oldugu kadar oralardan da bu sorunla ilgilenen kisiler ciksa!..
O ilk 500’deki universiteler arasina oyle sosyal projelerle giriliyor cunku.
Hos, universitenin misyonu olarak websitesinde bu gercekler yaziyor ama rektor tum soyleside basortusunden baska bir sey demiyor.
Allahaskina, su basortusu meselesini kasimayi birakin, ben rektorun gerek universitenin websitesinde gerekse de soylesisinde somut hic bir sey bulamadigim icin elestirdim. Hem iddiali bir soylesi, hem de icinde tek tema var. Bu da cok acik !..
Kusura bakmayin, bu meseleyi suistimal etmenizi istemiyorum. Bir cok basi kapali arkadasim, ogrencim oldu. Basortusu yasagina en basindan beri yuksek bir dille karsiyim. Insanlarin kafalarinin disiyla ve sekilcilikle pek ilgilenmem.
Insan isterse basortusuyle gelsin, isterse basortusuz. Benim icin hic bir onemi yok. Ama insanlara ve topluma bir yarari olsun. benim icin insandaki fazilet ve erdem burdadir iste!..
Yazan:cb Tarih: Kas 23, 2009 | Reply
ahmet bey,
yoo,o sizin zorlayarak çıkarttığınız bir anlam.gerçekten çok zorlamışsınız,bunu son zamanlarda rastladığım bir dialog şekli,sanırım literatüre yeni geçiyor,ben çok daha önce söylemiştim bunu,insanın kendini tanımlamasına dahi tahammülünüz yok hemen beni ötekileştiriyorsun,bazı değerlere sahip çıkıyorsun,şeklinde çıkışlar var,inanın hiç üstüme alınmıyorum,dün giyim ve kuşamımla nasıl olacağıma ve neler istediğime tahammül edemeyenler,bugün çıkıp kendimi ifade ediş şeklime dahi müdahale ediyorlar,dün laikliğe uygun davranmıyordum,bugün dini sahiplenmekle itham ediliyorum,kendim dışındakileri alan dışına itmekle,bunu mehmet yılmaz bir yorumda yazmıştı,bulabilirsem kopyalayayım,o sizin alan dışı yaşamınızdan kaynaklı bir komplex,benim burada etkim yok,kendi içinizi yoklayın benim cümlelerimden olmayan çıkarmak yerine
selametle
Yazan:cb Tarih: Kas 23, 2009 | Reply
eminim ahmet bey,düne kadar benim annem de başörtülü ama sizin ki siyasi simge, girişli sohbetler vardı sonra o tutmadı,yeni söylem ;’benimde başörtülü öğrencim var,kimsenin inancıyla bir derdim yok,ama başörtülüler bu konuyu suistimal ediyorlar’işte bu yeni söylem,kim,nerede,hangi konuyu suistimal etmiş?konuşmamızın başından bu yana iftira ediyorsunuz,yazılanlar yukarıda samimiyetimle soruyorum,hiç mi utanmıyorsunuz?okuldan,işten atılan insanları görünce,tedavi için gittiği hastahaneden iddialara göre başörtülü olduğu gerekçesiyle tedavi hakkı gasp edilen insanları hiç mi görmüyorsunuz?sonra üzerinden beslendiğiniz bir yasağı eleştirmek yerine o yasağın mağduru olmuş insanlara,yaşadıkları acıların üstüne ‘suistimal ediyorsunuz’ iftirası atarken,hiç mi utanmıyorsunuz?vicdan evlerinize,sokaklarınıza hiç mi uğramadı?yazıklar olsun
Yazan:MY Tarih: Kas 23, 2009 | Reply
Ahmet Bey, buradan bu sonuç çikmaz. Bu dediginiz hatali tutumda insanlar olabilir. Onlari elestirmek istiyorsaniz “böyle söyleyenler var” diyerek girebilirsiniz konuya. Yoksa sizin efendiliginizi bilmeyenler sonuç çikarma kapasitenizden veya daha kötüsü iyiniyetinizden süphe edebilir.
biz de bu sorunu ALLAH askina “kasiyoruz”. Gelin yarayi kanatanlara degil o yarayi açanlara çatalim birlikte.
Suistimal… Kelimeyi yanlis kullandiniz, kendisine emanet edilen silahlari, gûveni, görevi suistimal eden bir ordu var, kadinlarin basörtüsünü Orduevine sokmayan, mesru(!) darbe sebebi sayan bir ordu var, ALLAH kelimesini telaffuz edenleri saymak için camilere casus sokan bir ordu var. Ve suistimal yapan biz oluyoruz öyle mi? Siz bu kelimenin anlamini biliyor musunuz?
Simdi de Kur’an’a uygun sözler (Hucurat, 13). Bravo. Cemile ile konusmanin faydasi belki de 🙂 Yoksa yukaridaki çeliskilere bakarak Kemalistlerdeki kronik kafa karisikligi dememiz mi gerekir?
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 23, 2009 | Reply
Kemalist demokrat oksimorondur. Bir kez daha bu tezimi ispat ettiğiniz için teşekkürler Ahmet bey. 🙂
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 24, 2009 | Reply
Cemile hanim,
Oncelikle iletinize fevkalade uzuldum. Eger yazdiklarim sizi uzduyse cok ozur dilerim. Amacim kesinlikle o degildi.
Gonderdiginiz linke bile daha yeni bakabildim, ve yazdiklarinizi da ayrintili olarak daha yeni okuyabildim, ki siz cok rahatlikla benim favori yazarim olabilirsiniz 🙂
Bir onceki iletim oldukca acele yazilmis bir iletiydi, cunki tartismayi amacindan cikartmak istemiyordum, tartismanin basortusune degil buyuk resme odaklanmasini istiyordum.
AB Yuksek Mahkemesi gecenlerde, Italya’da siniflara hac konmasini yasakladi, simdi Italya’da bir universite ozgurluk havarisi gibi demecler verse ve hac takmak disinda hic bir ozgurluk/ tema sunmasa ??? Bu dar gorusluluk ve diger dinlere ayrimcilik olmaz mi?
Bakin tekrar ifade edeyim: benim amacim burada basortusunu tartismak degildi. Basortu yerine mini etek de diyebilirsiniz. Farketmez. Sorun dar gorusluluk ve kendini atayan insanlarin hosuna gidecek bir noktayi cilalama, ama dar bir vizyon cercevesinde.
Boyle bir roportaj veren bir rektor gelismis her ulkede bir hafta sonra da istifasini vermek zorunda kalir. Cunki acikca bir dinin simgesini one cikarirken, diger dinlere de ayrimcilik yapmis olur. Turkiyenin halihazir dinamiklerinde benim anlatmaya calistigim noktayi vermem zor, onu da biliyorum.
Neyse demek istediklerimi anlatamiycam, anladim, istemeden de olsa sizi uzecegim.
O yuzden konuyu kapatiyorum.
saygilar,
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 24, 2009 | Reply
Ekrem bey,
Bana yeni bir sifat layik gormussunuz sagolun, ama comert de davranip “oksi” yi kendiliginizden eklemissiniz 🙂
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 24, 2009 | Reply
Ahmet bey,
Kemalizmin eşitlik anlayışı “herkesin eşit olarak ezilmesi” anlaşılan. Rektör üniversitesinde başörtüsüne serbestlik verdi diye nasıl ayrımcı oluyor bana açıklar mısınız? Durun açıklamayın, ne diyeceğinizi biliyorum çünkü: “Efenim, şimdi o çocuklar örtüleriyle okula girerse diğerleri kendilerini baskı altında hissedecekler, bir dindar, dindar olmayan ayrımı oluşacak bla bla…”
Aynı mantıkla kadın-erkek eşitliğini sağlamak için erkeklerin üniversiteye alınmamasını savunabilirsiniz. Zira kızlarımıza maçoluk taslayıp tepeden bakabilir, laf atabilir ve dahi ıslık çalıp ‘yavrum hepsi senin mi?’ şeklinde tacizde bulunabilirler. Bu durum bir cinsiyet eşitsizliğine yol açıp kızlarımızın psikolojisini fena halde etkileyebilir.
Aynı şekilde uzun boylu öğrencilerin, kısa boylular üzerinde kompleks oluşturarak psikolojilerinin bozulması sağlanacağından okula sadece kısa boyluların alınması… Güzel kızların aynı etkiyi çirkin kızlar üzerinde sağlaması ihtimaline binaen güzel kızların üniversite kampüsüne alınmaması…
Bu ayaklar koktu…
Bari devlet vatandaşına eşit mesafede olsun, ayrımcılık olmasın ayağıyla devlet okullarında yasağına meşru gerekçe buluyorsun, bırak da vakıf üniversitesinde, özel üniversitelerde insanlar istedikleri gibi giyinsinler. Baskı hissedenler de gitsin parayı bastırsın kendini mutlu hissettiği üniversiteye girsin. Buna ne mazeretiniz var?
Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 24, 2009 | Reply
Sn.Ahmet Selçuk,
İHL ve meslek lisesi mezunlarının kendi branşlarında eğitim veren 4 yıllık fakültelere geçişlerinin önünü kesmek için uygulanan katsayı engeli sizin yukarıda yazmış olduğunuz gibi “çağdaş batı demokrasisine eşdeğer bir ortamı Türkiye’de işletmek isteyen” bir zihniyet tarafından uygulamaya konmuş olabilir mi?
Yoksa bu uygulamayı yürürlüğe koyanlar ”laiklik nimetlerinden ancak buraya kadar yararlanabilirsiniz. Sizinkinden farklı dinlerle, sizden farklı insan grupları ile karşılaşacağınız mekanlarda bulunmanızı, sizin bunları kabul edemeyeceğinizi bildiğimiz için hiçbir dinin dayatılmadığı eğitim sistemini korumak adına sizleri engellemek istiyoruz” demiş olabilirler mi?
Bu durumda kendilerini Müslüman ve dindar olarak tanımlayan başörtülü insanlara, “başka inanıştan/dinden olanlar” denilerek kısıtlama ve zulüm başka bir doğru tanımayan “kuşkucu devlet” eliyle uygulanmış demek değil midir?
Durum böyleyken bu rektörün “Ötekileştirme… Yani, Faşizmin ötekileştirilmesi anlamında bir anlayıştır bu. Yani, benim inancım, benim anlayışım, benim ideolojim, sadece benimki doğrudur geri kalan hepsi batıldır anlayışının getirdiği bir antidemokratik uygulamadır. Faşisttir… Faşist bir uygulamadır yasaklar” şeklindeki yaklaşımı “başörtüsü ile okuma imkanı nasılsa olmayacak denilerek aileleri tarafından okula gönderilmeyen kızların başlık parası ile çocuk yaşta evlendirilmelerine” engel teşkil edebilecek bir adım olduğu gerçeği göz ardı edilerek hiç de adil olmayan bir şekilde “çıkarcı” olarak eleştirilmiş demek değil midir?
Namus cinayetleri ile öldürülen kadınlardan bahsetmişsiniz.Pekii eğitim sisteminin namusunu korumak adına gelecek umutlarıyla beraber öldürülen kadınları kurtarabilmek için söyeleyecek süzünüz yok mu?
Bu sistem adına işlenen kadın cinayetlerini önleyebilecek fazilet ve erdemi bulabilmek için şüphe/kuşku bağları ile sizi sıkı sıkıya bağlamış olan “tek doğru doğru” kabul ettiğiniz inançlarınızı tekrar gözden geçirebilecek misiniz?
Bu şüphe bağlarını “gerçek adalet, eşitlik ve özgürlük adına “gevşetmeye hazır mısınız?
Siz oyun oynamaktan ne zaman vazgeçeceksiniz peki?
Muhalif olanlardan vergi müfettişlerinin eksik olmamasını eleştirebilmek için öncelikle bu adaletsizliğin ortadan kaldırılması gerektiğini anlayabilmeniz çok mu zor?
“Tek doğru benimki “ diyerek eğitim sisteminin namusunu başörtüsüne endeksleyerek tüm enerjilerini bilimsel araştırmalar yerine siyasete harcayan akademisyenler olduğunu bildiğiniz halde bu gerçeği ne zamana kadar inkar edebileceksiniz?
Yanlış inanışlarınızı kamufle etmek için kullandığınız sahte bilim boyası gerçeklerle çoktan yıkandı, logarlardan akıp gitti. Siz ve sizin gibi bu gerçeği görmemek için korkuyla gözlerini sımsıkı yumanlar ne zaman gözlerini açıp bakmaya cesaret ederek yetişkinler dünyasına adım atabilecekler?
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 25, 2009 | Reply
Ekrem bey,
Bu ne onyargidir yahu. Bu ne dusmanliktir ?
Su Kemalizm sanrilarinizin artik patalojik bir durum aldigini uzulerek goruyorum.
Bir insan basortusune izin veriyorsa (verebilir) o kisi baska bir vizyonu yok diye elestirilemez mi?
Sorun benim Ataturkcu olmam ve sizin de beni “basortu dusmani “ olarak gosterme isteginiz mi?
Bakin, Ataturk eger soylediginiz gibi “ demokrasi Dusmani” ve bu kadar zulum yapmis bir adamsa, uluslararasi kabul gormus bir kaynakdan kanitlarsiniz. Gidersiniz, Uluslararasi Suclar Mahkemesi var, insanliga karsi suclar isledi diye Ataturk’u sikayet edersiniz, bu iddalariniz da arastirilir.
Olmadi, uluslararasi binlerce Universite var, onlara bagli bir arastirma yapin, buldugunuz bilimsel sonucu ben memnuniyetle kabul ederim. (Aman dikkat !.. Cagdas ulkelerin bilim insanlarinda Ataturk hayrani olmayana rastlamadim 🙂
Biz cagdas uygarliga ve bilime inanmis insanlariz, Ekrem bey, bizde yandaslik yok, bir cemaatin kulu degiliz.Fikrimiz hur, vicdanimiz hur!.. Ataturk iddia ettiginiz gibi bir karekter cikarsa, onu lanetlerim. Boyle bir sey yapamiyorsaniz da, kimsenin aleyhinde kurgular yazmaya hakkiniz yok. Uluslararasi akredite olmus bir yazi olsun kabul edeyim.
Bakin, Uluslararasi Suclar Mahkemesi dedik de aklima geldi. Burada suclu bulunan “dediginiz turde” insanlar var tabii. Mesela, “Sudan kasabi” lakapli El-Besir bu mahkemede soykirimdan suclu bulunup hakkinda tutuklama emri cikartildi, ama nedense samimi arkadasi Tayyip Erdogan “ben oraya misafir olarak gittim, soykirim moykirim yok, zaten musluman soykirim yapmaz” gibisinden bir kelam etti.
Bir ayrinti daha dikkatimi cekti: Erdogan’in esi ve El-Besir’in karilarinin basortuleri vardi, ucunun de. Basortunun bir yandaslik sembolu olduguna dair “efsaneler” duydum ama Cagdas Uygarliga inananların oyle kayirmaciliklar icine girecegine inanmam. Efsane bol: mesela El Besir karilarindan ziyaret eden ulkeye gore bazilarini kapatip, bazilarini aciyormus. Efsane iste, adamin da karisi bol, istedigini yapar, bize ne !..Yazmak istersek, hele ki internette ne efsaneler donuyor neler..
Ekrem bey, isin aslina bakalim, her inanistan ve gorusten iyisi cikar, kotusu cikar. Tum Ataturkculer iyi degildir, tum Ataturkculer kotu de degildir. Basortuyu serbest birakan bir rektor cok iyi isler yapabilecegi gibi, ayni rektor yan gelip de yatabilir. Bir mevkide torpilli olan degil, o mevkiyi kullanarak en iyi hizmeti verecek olan kalmalidir.
Insanlar da elestirirler ve bu o kisi icin de bir geri-beslemedir, kendini duzeltme sansidir. Birakin insanlar ozgurce elestirsinler, tabularla- dogmalarla insanlari korkutup dusunduklerini soylemelerini engellemeyin.
Ve insanlar elestirdigi veya sucladigi zaman, Cagdas Demokrasilerde haklinin yaninda olunur, yandasin degil.
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 25, 2009 | Reply
Sayin Cuvaldiz,
Degisik zamanlarda, degisik baglamlarda yazdigim yazilari boluk porcuk bir araya koyarak kendinize gore bir senaryoyla ne yapmaya calisiyorsunuz??
Universite sitesinde, universitenin vizyonu ve misyonunda cok iddiali seyler yazip da, yaptigi soyleside sadece basortusunu konusan, baska bir tema sunamayan bir rektoru tabii ki elestiririm. Utanmadan sikilmadan laflarimi nasil bir “basortu dusmanligina” carpitabiliyorsunuz?
Kimse zaten o elestiriye bakmiyor bile. Anca
“sen bizim basortusu yanlisi rektorumuzu nasil elestirirsin ??” seklinde saldirmalar.
“Ben basortusunun yasaklanmasina karsiyim” dedim. Gene karsiyim. Ugur Dundar’in dedigi gibi:
Basortusu takan kizlarin yaninda, bundan nemalanan erkeklerin karsisindayim.
Bundan sonra cevap vermeye bile gerek oldugunu sanmiyorum size, sayin Cuvaldiz.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 25, 2009 | Reply
Ahmet bey,
Nerede düşmanlık gördünüz anlamadım. Ben eğlenerek yorum yazıyorum. Atatürk hakkında da önyargılı değilim. Fikir değiştirmem çok kolaydır. Çok kolay ikna olurum. Ne yazık ki böyle bir çabaya girmekten kaçınıyorsunuz. Bu da, benim soru işaretlerimin belirginleşmesine yol açıyor. Atatürk’ün bir imparatorluktan güçlü bir ulus-devlet kurması, cumhuriyeti ilan etmesi hayranlık verici şeylerdir tabi ki. Ama bundan sonra tek adam olmayı seçmesi, muhalefete izin vermemesi, devrimlerini otoriteyle sağlamlaştırmaya çalışması, tuhaf bir Batılılaşma perspektifi sunması konularında itirazım var. Bu konuda, tüm Batılı literatür de benden farklı bir şey söylemiyor. Geçenlerde Özdemir İnce sızlanıp duruyordu mesela Roux nasıl böyle düşünür filan diye, linkini bulursam eklerim. Geçenlerde de Hollandalı tarihçi profesör Eric Zan Zürcher’in Kemalistleri dumura uğratan bir sunumu vardı Bilgi Üniversitesinde.
Atatürk’ün yanlışlarına da sahip çıkmak, “Biz cagdas uygarliga ve bilime inanmis insanlariz, Ekrem bey, bizde yandaslik yok, bir cemaatin kulu degiliz.Fikrimiz hur, vicdanimiz hur!.. ” sözünü pek doğru çıkarmıyor. Neden objektif bir değerlendirme yapmaktan kaçınıp; eleştirenleri cumhuriyet düşmanı, fikri esir, vicdanı esir olarak yaftalıyorsunuz ki? Eleştirinin iyi bir şey olduğunu söylememiş miydiniz? Bir söylediğiniz diğerini tutmuyor farkında mısınız?
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 25, 2009 | Reply
“BENİM ÜNİVERSİTEMDE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI YOK”
Düşünüyorum da “BENİM ÜNİVERSİTEMDE DİL ÖĞRETİMİ YASAĞI YOK”diye bir başlık konsaydı ve röportaj da bu temel konu etrafında gelişseydi acaba fikrimiz ne olurdu.
Artuklu Üniversitesinin,dilleri ve kültürleri koruma amaçlı bir proje geliştirdiğine yönelik bir haber aktardım.Öyle ya bu röportajda yer verilmemiş olsa da demekki üniversitenin farklı çalışmaları olduğuna dair bir fikir vermesi gerekiyordu.Ama her nedense Şebnem hanım dışında bu konu kimsenin ilgisini çekmedi.
Demekki başörtüsü üzerinden kamplaşmak daha cazip geliyormuş.Oysa isim telaffuz ederek Ahmet beyin düşüncelerini sormuştum.Sağolsunlar pek dikkate değer görmediler.Oysa Ahmet bey hışımla rektörü işgüzarlıkla,pasiflikle,ideolojik yandaşlıkla falan suçlayabilmişti.Peki rektör süryanice,farsça,kürtçe,arapça dillerinin gelişmesi yönünde çalışmalar başlatmışsa acaba bu onu kürtçü mü yapar.Yoksa süryanice dilini koruduğunda hırıstiyan misyoner falan mı olmuş oluyor.Ya da farsçadan bahsedildiğine göre-muhtemelen-Humeyniye sempati duyduğu anlamı mı çıkmalı.E,bunların hepsi bir arada olunamayacağına göre nedir problem.Nedir bu anlaşılmaz kaygılar.
Neyse demekki konu ancak kutuplaşma üzerine inşa edilince rağbet görebiliyormuş,ben bunu anladım.Hani bilimdir,akademik çalışmadır vs bahaneymiş.Değilse bundan âlâ bilimsellik,akademik çalışma mı olur.Peki nerede bu konudaki fikirler,ben göremedim.
Şimdi diğer mevzuya gelelim.Başörtüsü yasağını kaldırmış bir rektör bence son derece cesur ve isabetli karar almıştır.Keşke başörtüsünden öcü gibi korkan diğer rektörlere de örnek oluşturup biraz ilham verebilse.
Ayrıca başörtüsü mağdurları ve bu garabet yasağa karşı olanların bu habere sevinmiş olması,konuyu buraya taşıması kadar da doğal bir şey olamaz.Bunda anlaşılmayan şey nedir onu da anlamış değilim.Misal ben de Kürt dili ve edebiyatının bir üniversitede okutulmasına müthiş derecede sevindim.Bu benim hakkım.Ve gerektiğinde her platformda bu hakkımı savunur talep ederim.Şimdi buna da bir kulp mu aramak gerekiyor.Ya da bir başka özgürlüğün yaşanması önünde bir sorun mu teşkil ediyor bu talep.Cevapları alalım lütfen.Öyle kuru kuruya insan hakları,demokrasi,bilim savunuculuğu olmuyor maalesef.Ben şahsen samimi ve inadırıcı bulmuyorum bu tür öküzün altında buzağı arama mantığını.
Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 26, 2009 | Reply
Sn.Ahmet Selçuk,
Senaryo size ait. Kelime kelime tekrar ederek bir araya getirmek dışında yapmış olduğum hiçbir şey yok. Sizin yerinizde ben olsaydım beni, size ait puzzle parçalarını bir araya getirmekle itham ederdim.Bu daha doğru bir çıkarım olurdu.
Ahmet bey, bu yazdıklarınızla yine daha önce yazdığınız bir cümlenizi hatırlattınız. Size cevaplarınızı bulacağınız uzunca bir yorum yazdıktan sonra ”Ben hala sorumun cevabını alamadım” demiştiniz. Siz söyleyişi gerçekleştiren kişinin sorularına hiç mi dikkat etmediniz de rektörün söylediklerine takıldınız? Bir gün siz de rektörden randevu alır ve merak ettiklerinizi sorarsınız. Bu rektör Hülya Avşar’ın programına konuk olduğunda yönelteceği sorularla eminim sizinkiler arasında fark olacaktır.
Aynen iade ederim.Size başörtüsü düşmanısınız demedim kesinlikle.Yazdıklarınız tekrar edildiğinde utanıp sıkılınılacak bir sonuca mı ulaşıyorsunuz? Siyah beyaz negatifler tab edildiğinde fotoğrafdaki tüm renkler görülebilir hale gelir. Dine karşı, başörtüsüne taraf olurken inandığınız kimi gerçeklerinizi karşınızdakine aktarırken çarpıtıyor olduğunuzun farkına var(a)mıyor olabilirsiniz.
Kusura bakmayın ama bu çıkarım sizin kuruntunuz. Röportaj sorularını es geçip cevaplar üzerinden o üniversitenin bulunduğu ildeki namus cinayetlerinden, başlık parası için küçük kız çocuklarının evlendiriliyor olmasında bahsederek “rektöre saldıran” sizdiniz.Hatırlayın!
Atatürkçü bir erkek-insan olarak nemalanmaktan vazgeçin o halde.
Diğer başlıkta ve burada birbirimizin ne dediğini daha iyi anlayabilmek için yöneltmiş olduğum tarafınızdan cevapsız bırakılarak savuşturulmuş pek çok sorum varken siz bilirsiniz tabii.
Başörtüsü yasağı orta yerde duruyorken söylemiş olduklarından dolayı eleştirdiğiniz rektör, kendisine başörtüsü/kılık kıyafet yasakları ile ilgili soru yönelten kişiyi, “cevap vermeye bile gerek olduğunu sanmıyorum “ diyerek yanıtlamış olsaydı eğer ne düşünürdünüz acaba?
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 17, 2009 | Reply
Sayin Cuvaldiz,
Bir sure bu foruma girmedim. Cevabinizi da simdi gordum. Bana sitem etmissiniz. Size daha once de demistim.Tekrarlayim:
1. Bir saviniz/karsi saviniz var midir? Soyleyiniz.
2. Bir elestiriniz var midir? Soyleyiniz.
3. Bir sorunuz var midir? Soyleyiniz.
Once bunlari soyleyin. Sonra literaturunu doldururuz. Bunu size daha once de yazdim. Ama siz surekli benim yazdiklarimi kes-yapistir yapmaktan baska bir sey yapmiyorsunuz. Ha bir de aralara da bazi cikarimlarinizi yaziyorsunuz.
Biz bilimde once bir hipotez- soru buluruz. Sonra onu sinariz, sonuclandiririz. Koktendinciler ise, once bir dogma ellerine aliyorlar, sonra bunu ikna ettirecek mantiklar gelistirmeye calistiriyorlar.
Aslinda belki de anlasamamamiz bu iki farkli metodolojiden kaynaklaniyor olabilir. Gene de eger soru veya elestiriniz varsa cevaplamakdan mutluluk duyarim. Ama mumkunse fazla dallayip budaklamadan, az ve oz sekilde (1,2,3.. gibi numaralandirarak) yazin lutfen 🙂
Saygilar.
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 18, 2009 | Reply
Ekrem bey,
Tekrar merhaba:)
Sizinle nerede anlasamiyoruz, ben tam olarak anlayamiyorum. Cogu yazdiginizda hemfikirim aslinda.
Benim (gene yazacagim 🙂 karsi oldugum sey: efsaneler. Bunun bilime bogmakla bir alakasi yok ki. Ataturk’u istediginiz kadar elestirebilirsiniz ama kusura bakmayin, bu sitede -siz de dahil olmak uzere- yazilan seylerin cogu efsane. Soylence. Iddia. Ne derseniz deyin. Ve bu soylenceler 1 degil, 5 degil, 10 degil. Haksizliga zaten gelebilen bir yapim yok, benim de imanim gevriyordu sizlere cevap yazmaktan 🙂 Yoksa sizlerle tartismak cok keyifliydi.
Mesela, Eric Zan Zürcher demissiniz. Olabilir. Ama bu adamin ismini google’a yazdigimda tek bir sonuc cikiyor; o da sizin yaziniz. Bir de Erik versiyonu var, o da gene Ataturk karsiti bir yazida kullanilmis http://www.yenicag.com‘da. E, simdi birisi bir laf soyluyor, bu efsane olarak yayiliyor.Lutfen yanlis anlamayin, kotu niyet aramiyorum.
Bilgi Universitesini check ettim: o zaman adamin gercek adini ogrendim:
Erik-Jan Zürcher. Adam bir tarihci ve Turkiye uzmani. Ama Ataturk’u yerden yere vurmus mu? Bir bilim adami ve Ataturk’e dusman!!.. Oksimoron bir ifade!.. Adamin Zaman ile yaptigi roportaji buldum okudum. Soylesiyi yapan resmen canak tutuyor:) Bakin:
—————————-
Sizce cumhuriyet devrimi tepeden inmeci bir devrim miydi? Diktatöryal özellikleri var mıydı?
Şüphesiz evet. Özellikle 30’lu yıllarda. Resmi olarak olmasa bile fiilen bir diktatörlüktü. Ama unutmayalım ki o dönemde Avrupa’daki devletlerin büyük çoğu diktatörlüktü. Ama Türkiye’de daha erken, 20’li yıllardaki İtalya gibi, başlıyor. Franko, Mussolini, Salazar gibiler siyasi coğrafyayı kaplamış, demokrasi bir istisna olmuş o yıllarda. Biraz o döneme de bağlı. Ama teorik açıdan cumhuriyetin temelleri demokratikti.
———————————–
Ben bu gorusleri paylasirim.Zaten, bir devrim surecinden bahsediyoruz. Tarihin o doneminde nerde “gunumuzun demokrasisi” var ?????
Neyse, Ekrem bey, ben profesorun e-mail’ini de buldum ve kendisine uzunca da bir ileti yazdim. Tartisacagim. Size haberdar ettiginiz icin tesekkur ederim.
İkinci ornege gelince, Roux’u google’da bulamadim. Aman bir efsane cikmasin 🙂
Bilimsel olarak tartismak keyif verici, aydinlatici. Efsaneler, yalanlar, dolanlar olmasin. Iddialar varsa, iddia oldugu belirtilmeli.
Elestiri, ozgur dusunce Ataturkculugun yapi tasidir. Bilim sorgulamak demektir. Bunlara nasil karsi cikabilirim? Gunumuzde AKP’nin baskici ve cuntaci yonetiminden en basta rahatsizlik duyanlardan biriyim. Ozgurluk ve Demokrasiden baska bir sey savundugumu gordunuz mu?
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 18, 2009 | Reply
Merhaba Ahmet bey,
Bence de birçok konuda anlaşabiliriz ama bunu siz de istemelisiniz. Bakın efsane diye başlamışsınız; ama efsane gerçek çıkmış. Google kullanan herkes bilir ki bir harf hatası google hazretlerini görevinden alıkoymaz, bunu mu demek istediniz diye öneri sunar. Galiba siz de arama motoru görevini üstlenmişsiniz. Eyvallah Ahmet bey, Zan değil Jan demek istedim. Siz şimdi bu Türk tarihi profesöre gönderdiğiniz emaile cevap gelirse bizimle paylaşırsınız, biz de akademik camia Kemalist devrim hakkında ne düşünüyor hep beraber öğrenmiş oluruz.
Roux’u da efsane olarak belirtmişsiniz. Yani Jean Paul Roux’u tanımıyorsanız zaten siz kendiniz efsane olmuşsunuz Ahmet bey. Size çok sevdiğiniz vikipedi’dan tanıtayım, bakın bakalım efsane mi, tüm AVM’lerin kitap reyonlarında uzun süre best seller olan “Türklerin Tarihi”nin yazarı:http://tr.wikipedia.org/wiki/Jean_Paul_Roux
Sitemizde de bu kitabı kısaca tanıtmıştık:
http://www.derindusunce.org/2009/12/02/turklerin-tarihi-pasifikten-akdenize-2000-yil/
Google’da nasıl bulamadığınıza hayret ettim. Siz farklı bir google’mı kullanıyorsunuz?
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 18, 2009 | Reply
Ekrem bey,
Ne mutlu size, bir insanin bir sey ogrenmesine vesile oldunuz.
Ben safha safha yazdim o iletiyi, satirlar ilerledikce ustleri silmedim.
Google’a girin ve lutfen once “Roux” sonra da
“Eric Zan Zürcher” yazin. demek istedigimi anlayacaksiniz 🙂
Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 18, 2009 | Reply
Sn.Ahmet Selçuk,
Yazdıklarınızdan duyulan “en büyük bilim başka büyük yok” nidalarınız bana başka nidaları ve uğurlama görüntülerini hatırlattı; coşkun bir kalabalık, davul zurna, bayrak, “en büyük asker bizim asker” eşliğinde üzerinde Atatürk resmi basılmış t-shirtü olan bir genci askere uğurluyor.
O çocuğun ve onun gibi pek çok gencin 30 senedir evlerine neden tabut içinde dönerek ülkenin her bir ilini “tabut cehennemine” döndürdüklerinin bilimsel (Atatürkçü) yanıtı nedir nihayet meclis kürsüsünden net bir şekilde Öymen tarafından ifade edildi.
Siz ve sizin gibiler böyle her elinize aldığınız konuya Atatürk ve Atatürkçülüğü yapıştırır/eklemlerseniz aldığınız cevapları da hep aynı yöntemle okur, deşifre edip anlamaya çalışırsınız.Size uyuyorsa ne ala uymuyorsa el altındaki etiketlerden birini yapıştır ve fırlat meydana !
Buna inanabilmemiz için şu koruma kanununun bilimsel dayanağını açıklayabilmeniz gerekir. Öyle bölünürüz, parçalanırız, iç mihraklar vs.gibi efsanevi söylemlerle değil ama.
“Sorgulayıp, eleştirince hukuk(! Bilim) karşısında suçlu olmak ve dogmacı ilan edilmek=ancak benim sana işaret ettiğim gibi/kadar sorgulayabilirsin!” Bunun özgür düşünce anlamına geldiğini kim söylemiş acaba?
Merak ediyorum bir asker itaat bağlarını koparıp bir bilim adamının izlemiş olduğu yöntemle düşünce üretebilir mi?
Farklı düşünce ve fikirleri daha doğmadan öldürmeye yönelik ırkçılığa verilen özel ad nedir?
Bu adam ile başlayan bir cümle kurdu diye bir “bilim adamı” vatan haini ilan edildi siz Atatürkçülüğün köktencilerin elinde nasıl bir yapı taşı olarak kullanıldığının farkında mısınız acaba?
Yaşanan bu olayın bilimsel karşılığı biliniyor olmasına rağmen tek bir bilim adamı bu olayı bilimsel olarak sorgulamaya tabii tutabilir mi sizce.O kadar özgür olabilir mi?
Eğer Atatürk ve Atürkçülük hakkında en az dinler/dogmalar üzerine yapıldığı kadar “özgürce” araştırma yapılabilirse eğer “özgür düşünce” bir sınıfın mülkiyet hakkını ele geçirmiş mit kahramanı olmaktan çıkar sıradan bir insan gibi hayatın içine karışır.
Şartlar belli! Mustafa adlı film ile boy pos davasıyla bile Can Dündar’a yapılanı hatırlayın…
Ama bilemeyebilirsiniz siz bu olaylar esnasında yurtdışındaydınız sanırım.Köktencilik yapıp yanlış olanı allayıp pullayıp sorgulanamaz efsaneler üretip, satarak ikna etmeye çalışmayın.
Öyle sadece “başörtüsü yasağına karşıyım” dediniz diye “özgürlükçülük yapı taşınızdır tamam” denemiyor Ahmet bey.
Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ara 18, 2009 | Reply
Roux İlber Ortaylı’nın dönemin en büyük tarihçisi olarak atfettiği adamdır.
Referans için:
http://www.derindusunce.org/2009/04/22/ilber-ortayli-ile-
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 18, 2009 | Reply
Sayin Cuvaldiz,
Iletiniz icin tesekkurler. Yalniz sizin maddelemede ve organizasyonda bir sorununuz oldugunu dusunuyorum 🙂
Ben yazdiklarinizdan cikardigim sorulari madde madde cevaplayacagim ama su Ataturkcu yaftasindan gercekten sıkıldım.
Artik Ataturk kelimesini kullanmayacagim. Bu sitede Ataturk’e bu kadar saldirilmis olmasa gene kullanmazdim. Neyse..
Islerimi bitirince, cevabimi gonderecegim.
Saygilar.
Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 18, 2009 | Reply
Kullanmamanızın pek ehemmiyeti yok. Siz bir tür şifre çözücü gibi çalışan aşağıdaki cümlelerinizde ifade bulan zihni yapınızda bir kod değişimi yapabilir misiniz?
Bilimin yapı taşı Atatürkçülüktür .-)
Bu anlayışdeğişmediği sürece siz yapılan her eleştiriyi “Saldırı” olarak okursunuz.öyle bir ihtimal var mı?
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 19, 2009 | Reply
Sayin Cuvaldiz,
Kisaca, size sorunuz nedir, argumaniniz nedir, elestiriniz nedir demistim. Gene yazmamissiniz. Neyse yazdiklarinizi anlayabildigim kadariyla sondan cevaplamaya calisayim.
1. Ben soyle yazmisim: “Elestiri, ozgur dusunce Ataturkculugun yapi tasidir. Bilim sorgulamak demektir.”
Sayin Cuvaldiz da soyle bir cikarimda bulunmus:
“Bilimin yapı taşı Atatürkçülüktür .-)
Bu anlayışdeğişmediği sürece siz yapılan her eleştiriyi “Saldırı” olarak okursunuz.öyle bir ihtimal var mı?”
Yani sayin Cuvaldiz’in mantigi gecerliyse,
“Kedi bir memelidir.” dedigimizde sayin cuvaldiz soyle bir cikarimda bulunacaktir:
“Memeliler kedidir”.
Valla, sayin cuvaldiz, oyle diyosaniz oyle olsun deyip kapayim.
2. “En buyuk bilim baska buyuk yok” diyormusum.Bir de cocuklar askere yollanip, tabutlar geliyormus. Ataturkculer soyleymis, boyleymis.
Sayin cuvaldiz, 80 ayri yazimin orasini burasini kesip bicmenize gerek yok, sorun; ben size argumanimi cok acik olarak anlatayim:
Ataturkcu bir ailede evrensel ve bilimsel degerlerle yetistim, Ataturkculuk benim icin bir dogma degil, ufuklarimi acan ve beni ozgurlestiren bir itici guctur. Bu kadar. Yeter artik, ben size niye cuvaldizsiniz diyormuyum. Benim Ataturk sevgim kafanizdaki on yargilara uymayabilir, o da sizin sorununuz.
Kurt sorununu kastediyorsaniz, bu sorun demokrasi ve insan haklari icinde cozulmelidir. O cozumu de “sozde demokratlar” degil “gercek demokratlar” yapar. Turkiye’nin maalesef gercek bir sol partisi yoktur. En buyuk sorun da budur. Bence Turkiye’ye sivil demokrasiyi Batidaki gibi bir liberal sosyal demokrat parti getirebilir. Benim gorusum budur. Ne islamci AKP, ne de muhafazakar CHP demokratik acilimi basarabilirler. Ancak top cevirirler.
Ya, -varsa- sizin argumaniniz nedir sayin cuvaldiz ?? Ataturkculer tu kaka dediginizde bir fikir sahibi olmus olmuyorsunuz ki. Haberiniz olsun 🙂
3. Bilim ve demokrasi konusunda ne demek istediginizi gercekten cok cabalamama ragmen tam olarak anlayamadim. Ama kendi argumanimi soyleyim:
Gercek bir demokraside (AB; ABD; Japonya vb.) herkes istedigine inanir, istedigi dini secer, istedigi dini egitimi de alir.
Devlet bunlara karisamaz ve her dine de esit uzaklikta olmak zorundadir. Yani devletin dini olmaz. Boylelikle herkesin istedigi dini secme ve yasama ozgurlugu saglanir.
Devletin verdigi egitim ise butunuyle bilimsel olmalidir, hic bir dini kollayamaz. Gelismis ulkelerde durum budur.
Bilime gelelim: Siz istediginizi dusunup, yazmakta ozgursunuz. Ama yazdiklarinizda bir akreditasyon, taninma ve standart istiyorsaniz BILIMSEL OLCUTLERE uymak zorundasiniz. Mesela bu sitedeki yazarlarin oyle bir standart ve akreditasyon ongoruleri yok. Saygi duyuyorum. Ama benim var.
Her sene bir kac uluslararasi bilimsel kongreye katilirim; benim onemseyecegim /okuyacagim yazilar da o bilimsel standartlara sahip olmalidir. Bu kadar. Benimle yazisan arkadaslara da soyledikleri seylerin referans ve kaynaklarini arastirmalarini, her soylenene inanmamalarini onerdim. En basitinden vikipedia’dan check etmelerini rica ettim. Budur benim “fasizan(!) tavrim.
Siz burada efsane, iddia, soylence vs. yazabilrsiniz tabii. Yalan dolan da yazabilirsiniz. Ben bu tur yazismalara saygi duyarim ama “tesekkur ederim almayim” derim. Cagdas dunya da almaz maalesef. Tum sorun budur sayin Cuvaldiz.
4. Mustafa filminin DVD’si var bende. Guzel bir calisma. Can Dundar zaten cok sevdigim bir yazar. Yani ne diyeb ilirim ki bir sanat eserine? Yobaz Ataturkculer sevmedi biliyorum.
5. Basortusunun nasil bir tabu ve politik malzeme haline gelmis oldugunu burda anladim. Gene kasimaya calisiyorsunuz. O kizlarimizin destekcisiyim ama bu tartismaya girmek istemiyorum. Vicdanim namus cinayetleri gibi senede 900 kadinimizi katleden bir utanc varken, bu sorunun asil kadin sorunsali olarak tartisilmasina musaade etmiyor. Uzgunum.
6. Bakin, sayin cuvaldiz. Ben insanin en yuce deger oldugu “kendime demokrasi” degil “tum ezilen kesimlere demokrasi” istiyorum. Istisnam da yok. Alevisine, farkli inanistan olana, dinsize, issize, sendikasiz iscilere, ezilen kadinlara, basortulu ogrencilere, escinsellere, sokak cocuklarina, feudal sitemin altinda ezilen koylulere …
Keske Islamcilar da yandaslarinin degil, ezilenlerin yaninda olsalar.
Saygilar,
Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 21, 2009 | Reply
Sn.Ahmet Selçuk (1)
Uzun aralıklarla girdiğiniz için konuyu sizin için toparlamakta fayda olabilir!
BİLİM-EVRENSELLİK-ÖZGÜRLÜK
Bilim’in kelime köküne kadar gitmeden kısaca insan olarak bizi çevreleyen alemdir. Bilim=alem öğreten, insan da öğrenen. İnsan, öğrenen ve öğrendiği üzerine “anlamak”* için düşünebilen bir yaratık.Öğrenebilen insanın, öğretenin lisanına yönelten ise içgüdüsel bir merak.Bu nedenle bilim için yerel diyebilmek mümkün değil.
Bilimin öncelikli amacı “bilgi” yani insanoğlunun kendisi dahil alem lisanını, anlaşılabilir kılmaktır.
Soru 1-Bilgiye her ne pahasına olursa osun ulaşılmalı mıdır?
Özgürlük, öncelikli amacı “bilgi” olan üniversiteler ile o bilgiyi kullanacak üniversite dışındaki insanlar tarafından farklı olarak algılanır. Bilim insanları için “özgürlük”, edinilmiş bilgi yığınları ve onlarla üretilmiş(teknoloji) araçlar kısaca başka bilgilere ulaşabilme imkanı anlamına gelebilirken bilim camiası dışındaki insanlar için o bilgiyi kullanıp kullanmama tercihinde bulunabilme serbestisidir.
Bilim yuvası kabul edilen üniversitelerin, kapılarını “başörtülü” kızlara kapatıyor olması bilim adamlarının ne kadar özgürlükçü olabildiklerine dair bir işarettir. Bazı bilim adamları uğraştıkları alan dışında siyasete el verip “başörtüsü” yasağını destekliyorlarsa evet “evrensel bildiğiniz bilim yerelleşmiştir”. Bir bilim adamı bu “yerel yasakçı” anlayışa karşı ; “Ötekileştirme… Yani, Faşizmin ötekileştirilmesi anlamında bir anlayıştır bu. Yani, benim inancım, benim anlayışım, benim ideolojim, sadece benimki doğrudur geri kalan hepsi batıldır anlayışının getirdiği bir antidemokratik uygulamadır. Faşisttir… Faşist bir uygulamadır yasaklar” diyebiliyorsa eğer bilim adamı olmanın gereğini yapıyor ve kendi camiasında kanıksanmış çağdışı bir anlayışa karşı çıkıyor demektir.
Siz aksini beyan ediyor olsanız da bu bilim adamını seçici bir algı ile Kur’an ile ilişkilendirerek suçlayıcı bir nitelik kazandırdığınız eleştirinizdeki sorunuzla “ötekileştirerek” başörtüsü yasakçıları ile aynı safta durmuş oluyorsunuz. Bu yazmış olduğunuz yorumda tespit edebildiğim çelişkilerinizden sadece biri .
Bu çelişkinizi belki farkında olarak belki de olmadan yaptığınız sezilebilir bir cinlikle(.-)“ bilimin dönüştürücü” etkisine atfen üniversitenin bulunduğu civardaki bir takım sosyolojik sorunlara dikkat çekmeye çalışmışsınız. Bu sorunlar “yerel” bir okuma geliştirerek anlaşılmaya çalışılmazlarsa eğer çözüm dayatmacı olarak algılanacaktır. Düşünün üniversite civarında oturan Ahmet efendinin başörtülü kızını “bilim yapamaz” diye okula almayacaksınız sonra da komşusu Mehmet efendinin başlık parası ve namus algısını bilimsel seminerlerle iyileştirmeye çalışacaksınız!.
Siz de kusura bakmayın ama o zaman Mehmet efendi,Ahmet beyin liseyi bitirip evde dantel yapıp,çeyiz hazırlayan kızını işaret ederek sormaz mı ”bu ne perhiz bu ne lahana turşusu..sizin özgürlük,demokrasi için yaptığınız bu mu hocam? Neyin bekçiliğini yapmak için orada oturuyorsunuz efendiler?” diye!
Bu ticari bir ürünü, reklamlarında kanunla jungle bells noel şarkısı çalarak daha çok satmaya çalışmaya benzemez mi?
Buyrun bu da bir bilim adamının beyanından alıntı;
Yukarıda başlık parası ve namus davası gibi gelenekleşmiş bir sorundan bahsetmiştiniz. Bilim adamının “tarihsel geleneklerden gelen hakkı”, ülke yöneticileri de dahil olmak üzere insanların akıllarını başına getirmek için tehdit etmek midir? Bu tehdit edebilme gücünü nerden alır? Bilim adamlarının Manhattan projesi gibi projelerde yer alması bu tehdidin bir parçası, Hiroşima’ya atılan atom bombası da aklı başa getirmenin bir uygulaması mıdır?
Eleştirel akılcılık Manhattan kapısından içeri girebilmiş olsaydı Hiroşima, Nagasaki gibi olaylar gerçekleşebilir miydi?
*İnanç açısından “anlamlandırma” değil.
Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 21, 2009 | Reply
Sn.Ahmet Selçuk,(2)
BİLİM –ATATÜRKÇÜLÜK
Yukarıdaki yazıda mümkün olabildiğince kısa tutmaya çalışarak bilimi açıklamaya çalıştım. Bilime, amacı, anlamı açısından karşı çıkmanın imkansızlığını anlatabilmişimdir umarım! Bilgiye ulaşmak ve onu kullanmak nokrasında her türlü sorgulama yapılabilir. Bilimin kendisi bu açıdan sorgulamadan muaf tutulamaz. Özgür düşünce üretebilen biri bu sorgulamanın amacını, “bilimi yok saymak, karşı olmak” olarak yorumlamaz.Örn:Manhattan projesine, ötenaziye, organ nakline, insan klonlamaya, karşı olmak bilime karşı olmak mıdır?
Atatürkçülük, bir bilim dalı değildir ancak sempatizanlık olabilir.Birileri sadece fiziksel özellikleri, birileri askeri dehası, birileri hitabet gücü, birileri batıcılığı, birileri devrimleri …nedeniyle sempati duyabilir. Sizin de zaman zaman belirttiğiniz gibi yanlış ve doğruları olan bir insandan bahsediyoruz. İnsan olarak eleştirmek kısmını geçip bir “lider” olarak yanlışlarını dönemin konjonktürüne, doğrularını dehasına, ileri görüşlülüğüne bağlayarak açıklamak, savunmak elbette ki mümkün. Dönemin eğitim kurumlarında yetişmiş binlerce(!) Fransızca kitap okumuş, dünya devletlerini etkileyen siyasal rüzgarlardan etkilenmiş, çağdaşı olan devletlerin hukuklarını incelemiş ve en uygun gördüklerini benimsemiş ve devrimler ile yeri geldiğinde tek gecede uygulamaya koyabilmiş.
Günümüzde siz bir dönemin uygulamalarını dönemden bağımsız vahiyler gibi tartışılmaz, sorgulanmaz yapı taşları gibi takdim ederseniz eğer aşağıda yazmış olduğunuz cümle ile “çelişmiş”, yapılan her eleştiriyi de saldırı olarak algılayan bir “köktenci” davranış sergilemiş olursunuz.
Dolaysı ile Atatürkçülük, bir hipotez gibi sınanıp,sorgulanabilir olmalıdır. Borçlu olunan bir lider olarak etrafına cezai yaptırımları olan koruma kanunlarıyla duvarlar örülmüşken onunla ilintilenmiş bir akım, ileri doğru bir adım atabilmek maksadıyla nasıl “özgürce” sorgulanabilir?
Bilim ile Atatürkçülüğü ilişkilendirmeniz kusura bakmayın ama hiç de eleştirel akıl sahibi birinin başvuracağı ikna etmeye yönelik mantıklı bir yaklaşım değil.
Size hitaben bu başlıkta yorum yazarken hiçbir yorumumda sonrasında üzerinden laf edebilmek için illa da konuya bir şekilde Atatürk kelimesini ilişkilendirmemiş, sizin gibi özel bir çaba sarf etmemiştim. Sizinle yorumlaşan diğer yorumcularınkinde de görmedim.Durup dururken yapı taşından Atatürkçülüğe sıçrayan sizdiniz.
Bu kadar uzun bir açıklamayı sizi bu sitede Atatürk’e saldırı yapılmadığına(sizin de çok iyi bildiğiniz gibi) ikna etmek için yazmadım. Belki bu açıklamadan sonra sinek kovmak, tokalaşmak, saç düzeltmek için kaldıran bir el gördüğünüzde “her kalkan el iç mihraklarındır.İç mihraklar da sadece dövmek için el kaldırırlar.” çıkarımında bulunabilen mantıkla “adam dövüyorlar” diye avaz avaz bağırmaktan vazgeçersiniz. Sevginin psikolojik bir hastalık haline gelmesi durumunda tedavi için tıp bilmine başvurmakta fayda var. İyileşmek için batıdan liberal sosyal bir partinin ülkemize göç etmesi de beklenebilir elbette.
Soru 2-Farklı düşünce ve fikirleri daha doğmadan öldürmeye yönelik ırkçılığa verilen özel ad nedir?
Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 21, 2009 | Reply
Sn.Ahmet Selçuk(3-son :-))
DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK-DİN
Her sene birkaç uluslararası bilimsel kongreye katılmış biri olarak tarafınızdan önemsenecek bilimsel standartlara sahip yorumlar kaleme alamamış olabilirim.Siz bir bilim adamı olarak eleştirdiğiniz o rektörün başında bulunduğu üniversitenin civarında bulunan ve uygulamalara bakarak check eden dolayısıyla her söylenene inanmayan halktan biri olarak bana bu blog aracılığı ile nasıl yardımcı olabilirsiniz ?
AB,ABD,Japonya’daki gerçek demokrasilerden haberdar sizin niteliklerinize sahip biri “Benim Ataturk sevgim kafanizdaki on yargilara uymayabilir, o da sizin sorununuz.” diyerek kestirip atar ve bu sevginin sorgulanamaz uygulamalarını görmezden mi gelir? Hani devlet her dine eşit uzaklıkta olmalı diyordunuz!
Yobaz Atatürkçülerin(Mustafa filmine ilişkin yorumunuzda bu tanımı siz yapmıştınız!)
İddiası:Dindarlar, bilim, sanat yapamaz. Laiklik gereği siyaset yapamaz, tarafsız olamayacağı için adil dolayısıyla hakim olamaz, doktor olamaz. İnancının sembolünü taşıyorsa eğer kamu alanında hizmet veren olarak hiçbir şekilde yer alamaz …..geliştiremezler. Bir düsünceye inanç ölcüsünde bağlıdırlar. Kendi düsünceleri dışındaki her düşünceyi yanlış kabul ederler.Kısaca yobazdırlar.
Yasakçı zihniyetle kapı kapatarak hak gasplarına sebep olan bazı insanlara eleştirel akılla “neden yasak?” sorusu yöneltildiğinde alınan cevaplar üç aşağı beş yukarı yukarıdaki sebepten çok da farklı değil. Gasp edilmiş haklarının peşine düşerek özgür düşünce ile eleştiri hakkını kullanan soru sahibi dindar ise suçlama hazır; sadece kendine demokrat olan, demokrasinin meyvesini yiyen fırsatçı dindar!
“Demokrasi meyvesini yiyen”.Bunlar sizin sözleriniz. Diğer başlıklarda yazdıklarınızı ricanız üzerine kes yapıştır yapmıyorum.O ağacı biz diktik(gerçek demokrasi yoksa ağacı ve meyvesi olur mu peki?) diyerek sahiplenen ve meyvelerini sadece kendileri ve izin verdiklerinin yiyebileceğini söyleyen yobazlar kimler sizce?
Soru 3-Bu yobazlara eşit uzaklık, herkes istedigine inanir, istedigi dini secer, istedigi dini egitimi de alir kısaca “gerçek demokrasi” nasıl ve kim tarafından anlatılabilir sizce?
Yobazlar tarafından “Ezilenlere” kimler yandaşlık edecek? Bir rektör özgürlükler bağlamında “ezilmekte” olanlara mesnetsiz bir yasağa karşı olduğuna dair bir açıklama yaptı siz ise nereden vuracağınızı şaşırmış vaziyette yapmadığınız eleştiriyi bırakmadınız. Sizin gerçek demokrasi ve özgürlük adına ezilenlerin yanında olma haliniz bu mu?
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply
Sayin Cuvaldiz,
Iletiniz icin tesekkurler. Sizin yazdiklariniz bana ne hatirlatti biliyor musunuz?
Adam “Kuran’da namaz kilmayin yaziyor “ demis. Yok, yazmaz falan demisler. Yok, yazıyor diye ustelemis. Tartismislar, tartismislar; bakmislar olmamis. Gitmisler Kuran’a bakmislar, evet gercekten oyle yaziyormus ama soyle: “Namaz kilmayin eger icki icerseniz.”
Bu ornegi Demirel’den televizyonda dinlemistim, cok da hosuma gitmisti. Kendisine “sunu dediniz, sunu dediniz” diyenlere cevap vermek icin anlatmisti.
Sayin Cuvaldiz, biz neden burdayiz? Burada bir seyler ogrenmek ve paylasmak icin. Sorularimiza cevap bulmak icin. Belki de degismek icin.
Ben hala sizle yazismalarimizin birbirimize ne kattigi konusunda bir fikir sahibi degilim. Bir iletinin bir yerinden aliyorsunuz, sonra baska bir yerden “hıh, bak sen ne dedin, bak bi de ne dedin” gibisinden yaziyorsunuz. Ben mesela tum bu tartisilanlar konusunda sizin argumaniniz nedir, onu bile bilmiyorum. Ben Islamci dusuncenin demokrasiyle nasil bagdasabilecegi, ve koktendinciligin nasil bir demokratik alternatif gelistirdigini ogrenmeye calisiyorum. Bunlari daha sonra bir akademik calisma haline de getirebilirim. Bilmiyorum. Burda bulunmamin nedeni fikir alisverisidir.
Simdi 3 soru yazmissiniz onlari cevaplayip musaade isteyim. Bundan sonra da bana bir sorunuz olursa, lutfen alintilara fazla girmeden direkt olarak sorunuz.
Soru 1-Bilgiye her ne pahasına olursa osun ulaşılmalı mıdır? EVET.
Soru 2-Farklı düşünce ve fikirleri daha doğmadan öldürmeye yönelik ırkçılığa verilen özel ad nedir?
ZENOFOBI DENEBILIR BELKI. TAM OLARAK BILEMIYCEM. UZGUNUM.
Soru 3-Bu yobazlara eşit uzaklık, herkes istedigine inanir, istedigi dini secer, istedigi dini egitimi de alir kısaca “gerçek demokrasi” nasıl ve kim tarafından anlatılabilir sizce?
BEN SINIRSIZ DIN VE FIKIR OZGURLUGUNE INANIYORUM. ISTEYEN CEMAAT ISTEDIGI DININ EGITIMINI KENDI OLANAKLARIYLA VEREBILMELIDIR. OKULLARA DA ILKOKULDAN BASLAYARAK “DEMOKRASI, HOSGORU” DERSLERI KONULABILIR. ZENOFOBIYI ONLEMEK ICIN “CESITLILIK” DERSLERI VAR GELISMIS ULKELERDE ; BIZDE DE UYGULANABILIR. TOPLUMSAL EGITIMLER DE ONEMLI TABII. SEMINERLER, SIVIL TOPLUM ORGUTLERI VS. ORTAK CALISABILIR.
Yobazlar tarafından “Ezilenlere” kimler yandaşlık edecek? Bir rektör özgürlükler bağlamında “ezilmekte” olanlara mesnetsiz bir yasağa karşı olduğuna dair bir açıklama yaptı siz ise nereden vuracağınızı şaşırmış vaziyette yapmadığınız eleştiriyi bırakmadınız. Sizin gerçek demokrasi ve özgürlük adına ezilenlerin yanında olma haliniz bu mu?
O UNIVERSITENIN WEB SITESINE GIRIP VIZYONUNA BAKARSANIZ, COK DAHA KAPSAMLI SEYLER HEDEFLENDIGINI GOREBILIRSINIZ. REKTOR DE DUNYA UNIVERSITESI OLMA YOLUNDA IDDIALI VS. OZGURLUKLER KAPSAMLI OLMALIDIR, SADECE BIR GRUBA OLMASINI DOGRU BULMUYORUM. TURKIYE DE OKUYAMAYAN KIZLAR ARASINDA, BASORTUSU NEDENIYLE UNIVERSITEYE GIDEMEYEN KIZLARIN ORANI % 1 DIR. (BOGAZICI UNIVERSITESI, SOSYOLOJI BOLUMU ARASTIRMASI) . BIR MAGDURIYET VAR (UMARIM TUM ULKEDE GIDERILIR), AMA COK DAHA BUYUK MAGDURIYETLER DE VAR. AYNI REKTOR, BIR CEMEVI ACSA VE “TUM DINLERE KAPIMIZI ACIYORUZ, BIR DINLER SENTEZI YAPIYORUZ” GIBI BIR SEY DESE VEYA MISYON’UNDA YAZILI OLDUGU GIBI BIR BIR SOSYAL PROJEYE KALKISSA (KIZLARA POZITIF AYRIMCILIK, NAMUS CINAYETLERINI ONLEME VB.) OLUMLU BAKARDIM. AMA, CUMHURBASKANLIK /BASBAKANLIK TURBANLI; YOK BASKANI DESENIZ OYLE. BU DURUMDA “BASORTU SERBEST” DEMEK KENDINI ATAYANLARA GOZ KIRPMAK GIBI GELDI BANA. DEMOKRASI ELESTIRILER REJIMIDIR, TAHAMMUL REJIMIDIR. BIR SAYGISIZLIK ETMEDIM. GORDUGUMU ELESTIRDIM, ARTIK BU KONUYU KASIMASANIZ DIYORUM.
Saygilar,
Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 21, 2009 | Reply
Sn.Ahmet Selçuk,
Bu başlık altında tartışılan bu değil.
Haa ama sizin özel ilgi alanınız bu soru ise bunun için başlık başlık dolaşıp bu soruyu ortaya atıyorsanız ve aldığınız bir cevapta (hah bu ama ben de bunu çürütüyorum)diyorsanız kusura bakmayın ama siz iyi niyetli biri değilsiniz.İnsanların sabır ve sinirlerini çok zorladığınızda sizi tatmin edecek o aradığınız cevabı mutlaka alacaksınız.Hiç şüpheniz olmasın.
Niyet sınamacılığı demokratik bir yöntem değildir. Kimse kimseyi “bakım bu hakkı verince ne kadar sapıtacaksın, ölçeyim ondan sonra hak edip etmediğine karar veririm” diyemez.
Size araştırmanızda kolay gelsin Van gölünce canavar avına çıkmış gibisiniz yalnız.-)Dikkat edin bu saplantı sizi canavarlaştırmasın.Şu kadar sohbetimiz oldu dostça uyarayım istedim.
Not1:Yorumlarımın size bir şey katmamış olması çok normal siz haddince dolu bir insansınız.Fakat ben sizin yorumlarınızdan oldukça istifade ettim.Katkınız için teşekkür ederim.
Not2:Bu kadar yorumlaşmadan öğrendiklerime bakınca sizin Gerçekten cevapsız bir sorunuz olduğunu düüşünmüyorum.Şu cevap aradığınızı söylediğiniz sorunuz en basitinden “bağdaşma” fiili üzerine kurulması sakat bir mantıkla kurgulanmış olduğunu gösteriyor.Bir soru değil de daha çok “kışkırtır-ölçer” gibi.
Sorunuza açık ve uzun uzun istediğiniz cevabı veremedim kusura bakmayın artık.Ne diyeyim size kolay gelsin 🙂
Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply
Sayin Cuvaldiz,
Iletiniz icin tesekkurler. Sizle bir turlu sicak bir muhabbet kuramadik, bunun icin uzgunum. Eger sizi incitecek veya kiracak bir sozum olduysa ozur dilerim.
Belki bir ad yerine bir “nick” kullanmaniz, belki cok fazla alitilarla cok uzun yazmaniz ister istemez sizi hakettiginiz gibi degerlendirmemi engellemis olabilir.
Benim buradaki fikir alisverisimi, tam anlamiyla degerlendiremediginizi uzulerek soylemeliyim. Burda herkes birbirinden bir sey ogreniyor. Hayat gailesi ve profesyonel ugraslar neticesinde farkli gorusten insanlarla pek soylesemiyoruz. Mesela, benim buradaki fikirlere sahip cevremde hic insan yok.
Buradaki arkadaslar oldukca dindar, hayata dini bir perspektifden bakiyorlar. Ama mesela CHP vs. gibi olusumlardan cok daha ozgurlukcu ve demokratik soyleme sahipler.
Belki bir uzlasi, belki bir sentez yaratilabilir burda. Bilemiyorum. Ama farkli goruse sahip bu arkadaslarla fikir alisverisi(siz de dahil) keyifli. Bu siteyi, ben Turkiye’nin aydinlik yuzu olarak goruyorum. Ve bu fikirler daha da evrilecek, bunu da hissediyorum.
Ama uzlasmamiz ve oteki diye oteledigimizin aslinda bize cok da yabanci olmadigini gormemiz lazim.
Insallah, guzel sentezler, guzel dostluklar, kardesce bir yasam cikar.
Irtibati kesmeyelim 🙂
Saygilar,